Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi



K Harfi

KE "Gibi" mânasındadır (Arapça teşbih edâtı) Kelimenin başına getirilir Meselâ: (Kezâlike: Bunun gibi) * Harfin ve kelimenin sonuna gelirse "sen" zamiri yerindedir Meselâ (Kitâbü-ke: Senin kitabın)
KE f Farsçada küçültme edatıdır Kelimelerin sonlarına gelir (Meselâ: "Merdüm: Adam; merdümek: Adamcağız" gibi)
KEB´ Men´etmek, mâni olmak, engellemek * Dinar Dirhem
KEBAB Ateşte pişirilen et * Ateşte kavrularak veya alazlanarak pişirilen her türlü yiyecek
KEBABE Bir ot ismi
KEBAD İri limon
KEBADE f Tâlim yayı
KEBADE-KEŞ f Ok atma tâlimi yapan veya ok atmaya hevesli olan Tâlim yayını çeken
KEBADE-KEŞÎ f Ok atmaya hevesli olma, tâlim yayını çekme
KEBAİR (Kebire C) Büyük şeyler, büyük günahlar Kebairin sıralanışı:-Allah´ı inkâr etmek-Allah´a şirk koşmak-Kat´iyyen sâbit olan dini bir hükme inanmamak-Allah´ın rahmetinden ümidini kesmek-Allah´ın cezasından, mekrinden ve azabından emin olmak-Günah üzerinde ısrar etmek Yâni, herhangi bir günahı devamlı işleyip durmak-Namazı, orucu terketmek Allah yolunda cihaddan kaçmak-Anaya, babaya âsi olmak Yalan yere şehadet veya yemin etmek-Bir kimseyi haksız yere öldürmek Bir kimsenin bir uzvunu haksız yere kesmek veya muattal bir hale koymak-İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek Nemmamlık etmek-Ribâda (fâizde) ve hırsızlıkta bulunmak Rüşvet almak-Yetim malı yemek-Zina ve livata denilen günahları işlemek Bu sayılan günahlar hülâsa edilse, "yedi kebair"i ifade eder Başta üçü el-iyâzü billah küfürdür Sonrakiler ise, üzerine İlâhî ceza terettüb edip, hadd-i şer´îyi icab ettiren, açıkça ve kat´i olarak nehyedilmiş bulunan büyük günahlardır (Bak: Mubikat-ı seb´a)
KEBAS (KEBES) Misvak ağacının yemişi * Bir şeyin kokup bozulması
KEBB Hor ve zelil etmek, yüzü üstüne bırakmak, helâk etmek
KEBBAH Gönden bardak ve matara diken kimse
KEBBAN Büyük terâzi Kantar
KEBBE İzdihamlık, kalabalık * Cenk ve kıtal içinde sür´at etmek Savaşta acele hareket etmek
KEBC Davarı durdurmak için dizginini çekmek
KEBE Çobanların ve köylülerin giydikleri yünden bir nevi aba
KEBED Ciğer ağrısı * Kara ciğer * Meşakkat Şiddet Mihnet * Karnın şişmesi
KEBEL Kısa
KEBG f Keklik
KEBİB Darı
KEBİCEK Kış otu
KEBİR Büyük, âli, yüce
KEBİRE (Müe) Büyükler Büyük günahlar (Bak: Kebair)
KEBİSE Dört senede bir takarrur eden ve bir gün fazlası olan sene Şubatın 29 gün olduğu sene
KEBİT Deve avazı Sığır avazı
KEBKEB(E) f Ayak patırtısı
KEBKEBE Yüz üstüne düşürme * Çukur bir yere döne döne düşme
KEBL Bağlamak * Kovanın ağzını iki kat edip dikmek
KEBN Kova ağzını iki kat edip dikmek * Udul etmek, dönmek, vazgeçmek * Besili ve semiz olmak * Kaybetmek
KEBS Çukur bir yeri doldurup düzeltme * Bir cins hurma * Misk hokkası
KEBSE Beraberlik, eşitlik, müsavat * Ebucehil karpuzu
KEBŞ (C: Kibâş) Erkek koyun Koç
KEBT Zelil etmek, hor hakir etmek * Sarfetmek, harcamak
KEBUD f Mavi Gök rengi
KEBUDFÂM f Gök renginde olan Mavi renkli
KEBUDÎ f Mâvilik
KEBUTER f Güvercin
KEBUTER-İ NAME-BER Posta güvercini Mektup götüren güvercin
KEBUTERÂN (Kebuter C) Güvercinler
KEBUTER-BÂZ f Güvercin besleyen, yetiştiren, satan kimse
KEBV (KEBVE) Davarın, başını vücuduna sürçmesi * Çakmak çöngelip ateşi çıkmaz olmak * Görmek * Kabın içindekini dökmek * Ateşi kül bürüyüp örtmek
KEC f Eğri, çarpık
KECABE f Devenin üstüne konan oturulacak bir çeşit tahtırevan
KECAVE f Deve üstüne konulan bir cins tahtlrevan
KECBAZ f Oyunda hile yapan
KECBİN f Şaşı * Eğri gören * Yanlış ve ters düşüren
KECÇEŞM f Şaşı gözlü Gözü şaşı olan
KECFEHM f Yanlış anlıyan
KECHULK Kötü huylu kimse Huyu kötü olan kişi
KECKÜLAH f Eğri külâhlı, külâhı eğri olan * Mc: Hoppa
KECMİZAC f Mizaç ve tabiatı hoş olmıyan Huysuz
KECNAZAR f Kıskanç, hasetci * Eğri bakışlı
KECNİGÂH f Eğri bakışlı Bakışları eğri olan kimse
KECNİHAD f Aksi ve ters huylu olan
KECREFTAR f Ters yürüyen Gidişi eğriKECREV : f Eğri giden * Tuttuğu yol sakat ve yanlış olan
KECRE´Y f Reyi, sakat, düşüncesi ters olan
KECTAB´ f Mizacı, tabiatı ters olan kimse, aksi
KEÇEL f Başı kel olan kişi Başında saç olmayan kimse
KEÇELİ Tar: Yeniçerilerden keçekülâh giyenler
KED f Ev, hâne, mesken
KEDA´ Defetmek, kovmak
KEDA Mekke-i Mükerreme üstünde, Mekâbir yakınında bir yolun adı
KEDAD Araplar arasında mâruf bir erkek eşeğin adı (Ona nisbet edip "benat-ul kedad" derler)
KEDB Tâze kan
KED-BANU f Bir daireyi idare eden kâhya kadın
KEDD Emek İş Çalışma, uğraşma, çabalama
KEDD-İ YEMİN El emeği
KEDDERE Bulandırdı (meâlinde fiil)
KEDE f "Mahal, ev, yer" anlamına gelir ve birleşik isimler şeklinde kullanılır Meselâ: Ateşkede, bütkede, meykede gibi
KEDEME Hareket
KEDER Tasa, kaygı, can sıkıntısı Bulantı Gam
KEDEREFZÂ f Keder ve sıkıntı veren Keder verici
KEDERENGİZ f Üzüntü, keder ve sıkıntı meydana getiren
KEDERNÂK Keder verici, kederli
KEDEN Toprak suyu çekip, yerinde bulanıklık kalmak
KEDEVEN Palan atı
KEDH Amel, cehd Sa´y * Isırma veya yırtma ile hasıl olan iz
KEDHÜDA f Kâhya
KEDİD Davar tırnağıyla didilmiş ve yumuşamış olan yumuşak yer
KEDİN Etli ve yağlı kişi
KEDİR (KEDİRÂ) İçinde hurma ıslanmış süt
KEDKEDE Ağır ağır seğirtmek * Katı bir cisme dokunmaktan çıkan ses
KEDM Isırma
KEDME Yara izi, bere
KEDS Tez tez yürütmek
KEDŞ şiddetle sürmek * Yırtmak * Kazanmak
KEDU f Kabak * Mc: Kafatası
KEDUH Amel ve sa´yedici, çalışan
KEDUM Adam ısıran eşek
KEDURET Bulanıklık * Gam, tasa, keder
KE-EN LEM YEKÜN Güyâ olmadı Sanki olmadı
KE-ENNE (Ke-ennehu) (Teşbih edatıdır) Sanki, güyâ, öyle gibi (Bak: İnne)
KEF Elin iç tarafı Avuç * Ayağın altı, tabanı * Avuç dolusu
KEF f Köpük
KEFA f Sıkıntı, meşakkat, mihnet
KEFA´ Kabı başaşağı etmek, ters çevirmek
KEFAET Denklik Denk olmak Beraberlik Bir şeye yeterlik Küfüv oluş * Fık: Evlenen erkeğin, alacağı kadına neseb, diyanet, hürriyet ve mal hususlarında müsâvi ve daha üstün olması hususu (Bunun en mühimmi de diyânet noktasındadır)
KEFAF Ancak yaşayabilecek kadar olan rızık * Misil, miktar * Berâberlik
KEFAF-I NEFS Bir kimsenin ölmeyecek kadar olan nafakasıKEFALET : Kefillik Bir kimse kendine âid bir işi yapamadığı veya borcunu ödeyemediği takdirde, yerine onun işini göreceğini kabul etmek * Birine kefil olmak İşini üzerine almak
KEFALET-İ BİL-MAL Fık: Bir mal için kefil olma
KEFALET-İ BİNNEFS Birinin şahsına kefil olma
KEFALET-İ MUTLAKA Huk: Bir kayıt ile bağlı olmıyan kefalet
KEFALET-İ MUVAKKATA Geçici bir zaman için kefil olma
KEFALET-İ NAKDİYE Bir hususu te´min için depozite yatırmak suretiyle kefil olma
KEFALET-BİT-TESLİM Bir malın teslimine kefil olma
KEFALETEN Kefil olarak Kefillik suretiyle
KEFALETNAME f Kefillik kâğıdı, kefalet senedi
KEFARET (Bak: Keffaret)
KEFC f Ağızdan gelen köpük
KEFÇE f Kepçe
KEFE (Keffe) Terazinin bir gözü
KEFEF (Keffe C) Kefeler Terazinin tablaları
KEFEL Dip, ard, kıç
KEFENBEDUŞ (Kefenberduş) f Kefeni sırtında Ölümü göze almış
KEFENPUŞ f Kefene sarılmış Kefenlenmiş
KEFERE (Kâfir C) Kâfirler
KEFEŞ (Bak: Kafş)
KEFETEYN Terâzinin iki tarafı
KEFF Vaz geçme, el çekme, çekinmek, men´etme, imtinâ etmek, sâkit olmak * Avuç, el, avuç içi * Nimet
KEFF-İ YED El çekme Karışmama
KEFFARET (Masdar gibi kullanılıyorsa da "keffâr" mübalâğa isminin müennesi olup, asıl mânası: örtücü ve imhâ edici demektir) Bir mecburiyet altında veya yanlışlıkla işlenmiş günahı affettirmek ümidiyle şeriata uygun olarak verilen sadaka veya tutulan oruç * Günahtan arınma
KEFFARET-İ HALK Hac için ihrama girip de bir özre mebni saçlarını vaktinden evvel traş ettiren kimsenin tutacağı üç günlük oruçtan ibârettir
KEFFARET-İ KATL Bir müslümanı veya bir zımmiyi amden değil de bir hata neticesi olarak öldüren bir müslümana lâzım gelen keffârettir ki; muktedir ise, bir mü´min köle âzad etmekten; buna muktedir değilse, iki ay muttasıl oruç tutmaktan ibârettir
KEFFARET-İ SAVM Ramazan-ı Şerifte özürü bulunmaksızın muayyen şartlar dâhilinde orucunu bozan bir mükellefin, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azâd etmesinden; buna muktedir değilse, iki ay muttasıl oruç tutmasından; buna da muktedir değilse, altmış fakire yemek yedirmesinden ibârettir
KEFFARET-İ YEMİN Yaptığı bir yemine sadık kalmayıp bozan bir müslümana lâzım gelen keffâret demektir ki: Muktedir ise, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten; muktedir değil ise, on fakiri akşamlı sabahlı doyurmaktan veya on fakire birer parça libas giydirmekten; bu üç şeyden birine muktedir olamayana da üç gün muttasıl oruç tutmaktan ibârettir
KEFFARET-İ ZIHAR Zıhar keffaretiKeffâret-i zıharın vâcib olmasının şartı kudrettir Muktedir olan, köle azad eder; değilse iki ay oruç tutar, buna da gücü yetmezse altmış fakire yemek verir (Bak: Zıhâr)
KEFFARET-ÜZ ZÜNUB Günahların keffareti Mü´min insanların çeşitli hastalık ve musibetlerine denir Çünkü günahlarından afvına vesile olabilir (Huk İslâmiye ve Ist Fık K)
KEFFE (C: Kifef) Terazi kefesi * Her yuvarlak cisim * (C: Ükef) El ayası
KEFGİR f Köpük tutan * Kevgir, delikli kap
KEFH Karşı karşıya savaşma
KEFİ Nazir, misil, benzer, denk, eş
KEFİL (Kefâlet den) Birisinin bir borcu ifâsı lâzım gelirken, ifâ etmediği takdirde, o borcu ifâyı kendi üzerine alan kimse Kefâlet eden kimse
KEFİL Bİ-T-TESLİM Bir malın teslimine kefil olan kimse
KEFİT Seri yürüyüş, hızlı yürüyüş * Kuvvet
KEFİYE Başa sarılan ve omuzların üzerine kadar gelen, uçları püsküllü ince ipek örtülü kumaş
KEFKEFE Men´etmek, engel olmak
KEFL Okşamak * Kefil olmak * Yaramaz gönüllü olan
KEFN Yün eğirmek
KEFR (C: Küfur) Örtme, sarma, * Köy, karye
KEFŞ (Bak: Kafş)
KEFT Cem´etmek, toplamak * Sarfetmek, harcamak * Evmek * Katı katı sürmek
KEFTAR f Sırtlan
KEFTER f Güvercin, kebuter
KEFUR Hakkı gizleyici, doğruyu gizleyen

Alıntı Yaparak Cevapla