Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi
K Harfi
KEH f Saman Saman çöpü
KEHA f Mahcub, utangaç
KEHAİL (Kehil C ) Sürmeli gözler Sürme çekilmiş gözler
KEHAM (KİHÂM) Yaşlı, ihtiyar (Kesmez kılıca "seyf-i kihâm"; peltek lisana "lisan-ı kihâm"; ağır yürüyüşlü ata "feres-i kihâm" derler )
KEHANET Gaibden haber vermek Falcılık Kâhinlik etmek (İlâhi ihbârât-ı gaybiyyeye istinad etmeden, gaybdan haber vermek ve falcılık ve kâhinlik etmek dinen kat´iyyetle haramdır )
KEHAT Büyük, semiz dişi deve
KEHB Koruk
KEHD Ayağı yere vurmak
KEHDEL Genç hâtun * Yaşlı hâtun, acuze (Ezdattandır)
KEHENE (Kâhin C ) Kâhinler, falcılar
KEHF Mağara, in Sığınacak yer altı * Tıb: Verem hastalığında akciğerde açılan oyuk
KEHF-MİSAL Mağaraya benzer şekilde, mağara gibi sesi aksettiren
KEHF SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 18 suresidir Mekke-i Mükerreme´de nâzil olmuştur
KEHHAL Gözlere sürme süren * Göz doktoru
KEHİB Patlıcan
KEHİL (Kehile) Sürme çekilmiş göz Sürmeli göz
KEHİLA Gözleri yaradılıştan sürmeli olan kadın
KEHİRE Kısa boylu kadın
KEHKAH Zayıf erkek
KEHKEŞAN f Samanyolu Saman uğrusu (Gökte sık yıldız ışıklarıyla hasıl olan yol biçimi uzayıp giden ışıklı manzara )
KEHL Göze sürme çekme * Kıtlık yılı (Bak: Kahl)
KEHL(E) Otuz yaşını geçmiş, saçına aklık karışmış kimse (Bak: Kühulet) * Bit
KEHL´ Sürmeli kadın * Sığırdili dedikleri ot
KEHM Men´etmek, engel olmak * Kaldırmak
KEHMEL Ağır ve kaba
KEHMES Boyu kısa olan
KEHR (KÜHRÜRE) Yüz pörtürmek * Men´etmek, engel olmak
KEHREBA Bir şeffaf zamk ismi
KEHRİBAR Cevher saçan * Güzel sözler söyleyen
KEHRÜBA f Saman kapan * Bir yere hızlıca sürüldüğü zaman, hafif şeyleri kendine çeken bergâmi taş (Türkçede tahrif edilerek "Kehribâr" denilir )
KEHRÜBAÎ Kehribar gibi, cezbedici, elektrikli olan
KEHS Bir şeyi eliyle almak
KEHULET (Bak: Kühulet)
KEHVARE f Beşik
KEİB Mahzun, hüzünlü, münkesir ve kötü halli olan kişi (Müe: Keibe)
KEJ f Çarpık, eğri Kumral Tüylü keçi
KEJÇEŞM f Şaşı, eğri bakışlı
KEJDÜM f Akrep
KEJDÜMÎ f Akrep gibi, akreple ilgili
KE´KEE Zorla reddetmek, def´etmek
KEKEME t Harfleri serbest söyliyemeyip tekrarlayan Dilinde tutukluk olan
KEKRE t Ekşi, acımtırak
KELA Yeşil ot
KELAB Tıb: Kudurma Kuduz hastalığı
KELACU f Kadeh
KE-L-ADEM Yok Yokmuş gibi
KELAET (Bak: Kilaet)
KELAH Kıtlık olan yıl, kıtlık yılı
KELÂL Yorgunluk Bitkinlik Usanç * Göz nuru zayıf olmak, yorgun olmak
KELÂL-İ DİL Gönül yorgunluğu
KELÂL-ÂVER f Yorgunluk ve bıkkınlık veren Sıkıcı, yorucu
KELÂL-BAHŞ f Sıkıcı, yorucu Yorgunluk getiren
KELÂLET Yorgunluk Bitkinlik Usançlık * Bıçak ve kılıç gibi şeylerin kesmez olması * Akrabalığı uzak olanlar (Amcazâdeler topluluğu gibi) * Kör ve kesmez olan
KELÂLİB (Küllâb C ) Çengeller, kancalar, uçları eğri olan demirler
KELÂM Söz Bir mânayı ifâde eden, bir maksadı anlatan ifâde * Allah´a mahsus bir sıfat * Fık: Allah (C C ) Kelâm sıfatını da hâizdir Onun kelâmı harften ve savttan (sesden) münezzehtir, ezelidir, ebedidir * Ist: Hikmet ve mantık esaslarıyla Allah´ın (C C ) varlığı, birliği, İslâmiyetin doğruluğu ve hakkaniyetinden bahseden ilim (Bak: İlm-i kelâm ve Kelâmullâh)
KELÂM-I AHSAR En kısa ve veciz söz
KELÂM-I KADİM Kur´an-ı Kerim, Kadim kelâm
KELÂM-I KİBÂR Büyük, akıllı, veli ve meşhur zâtların güzel, veciz ve çok kıymetdâr olan sözleri ve kelâmı
KELÂM-I MAHREM Gizli kelâm Mahrem söz
KELÂM-I MENSUR Nesir söz
KELÂM-I MUDARÎ Arab kabilelerinden Mudar Kabilesinin konuştuğu Arapça Kur´an-ı Kerim bu lehçe üzerine nâzil olmuştur En fasih Arapça´dır
KELÂM-I NEFSÎ Cenab-ı Hakk´ın lâfz, harf ve ses olmayan zâtî kelâmı İçten konuşma
KELÂM-I RESUL Hadis Peygamberimizin sözü
KELÂM-I TÜND f Sert söz
KELÂMIN KUYUDAT VE KEYFİYATI Kelâmın küllünü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla, bunların sarf ve nahiv yönünden hususiyetleri Meselâ: Müzekkerlik - müenneslik, mârifelik - nekrelik, mübtedâ - haber, sıfat - mevsuf gibi
KELÂMÎ Söz ve kelâma ait Sözle alâkalı
KELÂMİYYUN Kelâmcılar İlm-i kelâm âlimleri (Bak: Mütekellimîn)
KELÂMULLAH Allah kelâmı, Kur´ân-ı Kerim (Bak: Kur´ân)(Kur´ân başka kelâmlarla kabil-i kıyas olamaz Çünkü, kelâmın tabakaları, ulviyet ve kuvvet ve hüsn-ü cemâl cihetinden dört menbaı var Biri mütekellim, biri muhâtab, biri maksad, biri makamdır Ediblerin yanlış olarak, yalnız makam gösterdikleri gibi değildir Öyle ise, sözde "Kim söylemiş Kime söylemiş Ne için söylemiş Ne makamda söylemiş " ise bak Yalnız söze bakıp durma Madem kelâm kuvvetini, hüsnünü bu dört menba´dan alır Kur´ânın menbaına dikkat edilse, Kur´ân´ın derece-i belagatı, ulviyet ve hüsnü anlaşılır Evet, madem kelâm mütekellime bakıyor; eğer o kelâm emir ve nehiy ise; mütekellimin derecesine göre irâde ve kudreti de tazammun eder O vakit söz mukavemetsûz olur, maddi elektrik gibi te´sir eder Kelâmın ulviyet ve kuvveti o nisbette tezâyüd eder S )
KELAN f İri, cüsseli, büyük Heybetli * Geniş, enli * Baş
KELÂNÎ (Kilâet den) Sakladı ve beni muhafaza etti veya eder, (meâlinde)
KELANTER f Çok iri Daha büyük
KELASENG f Sapan
KELAVE İpek veya iplik saracak çark
KELB (C : Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it * Meşhur bir yıldız * İki adım arasına koyarak dikilen kayış * Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel * Şiddet * Hırs
KELB-İ AKUR Azgın, saldırgan köpek
KELB-ÜL M´ f Köpek balığı * Kunduz
KELBETAN f Kerpeten
KELBÎ Köpeğe ait, köpekle alâkalı Köpek cinsinden olan ve köpeğe müteallik
KELBİYYUN Kalenderane yaşamayı alışkanlık haline getiren meşhur Diyojenin de içinde bulunduğu bir fırka Bunlara Kelbiye tâifesi veya Melâmiyyun da denir
KELCE Kile, mikyâl
KELDE (C : Külud) Bir parça kaba yer
KELE f Yanak
KELE´ Ayakta olan yarıklar * Kir
KELEB (C : Kelâlib) İt sürüsü * İncitip eza etmek
KELEBÇE Yakalanan suçluların iki bileğine birden takılan demir halka Demir bilezik
KELEF Yüzdeki benek * şiddetli sevgi
KELENDİ Bir para * Sağlam ve sert yer
KELEPÇE (Bak: Kelebçe)
KELEPİR Çok ucuz ele geçen Zahmetsiz, ücretsiz * Üvey evlât Evlâtlık
KELFA Yüzünde çiğitli olan kadın (Müz: Eklef)
KELH Katı yüzlülük
KELH Söğüt ağacına benzer, uzunca, dik bir ot (İçi kamış gibi boş ve gâyet hafif olur; ondan hasıl olan zamka "eşk" derler, kokusu cündübâdester kokusu gibi olur, tadı acıdır )
KELİF Haris kimse
KELİL(E) Körleşmiş * Az gören, donuk gören göz Uzağı veya yakını iyi göremiyen göz Miyop veya hipermetrop göz * Kesmez olan âlet * Çakal * Yorulmuş kişi, yorgun kimse
KELİM (Kelime C ) Kelimeler, kelâmlar, lâkırdılar
KELİM Kendine söz söylenilen, kendine hitab olunan * Hz Musa´nın (A S ) bir ünvanı * Söz söyleyen, konuşan İkinci şahıs * Yaralı kimse
KELİM Yaralı kimse * Konuşulan kimse
KELİMAT (Kelime C ) Kelimeler, kelâmlar, sözler
KELİMAT-I NAHVİYE Nahv ilmine âit kelimeler Cümle teşkilinde mânâya tesir eden harfler ve kelimeler
KELİMAT-I TAKDİRİYYE Takdir edici sözler
KELİM-DEST f Olgun kimse
KELİME Gr: Mânası olan en küçük söz veya cümlenin yapısını teşkil eden unsurlardan birisidir Kelime, isim, fiil ve harf olmak üzere dilbilgisinde üç kısma ayrılmıştır "Bir tek söze" kelime denir
KELİME-İ HAMKA Ahmakça söz
KELİME-İ MENHUTE Aslı iki kelime olan bir tâbirin bir kelime ile söylenişi: "El Hamdüllilâh" yerine "Hamdele" söylenmesi gibi "Bismillâh" yerine "Besmele" denmesi gibi
KELİME-İ ŞEHÂDET şehâdet ifâdesini hülâsa eden (Eşhedü en Lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh) cümlesi
KELİME-İ TAYYİBE Allah ve Resulullah kelâmı Dua, niyaz ve salâvatlar gibi kelâmlar Meselâ (Sübhânallah velhamdülillah ve Lâilâhe illâllah vallahü Ekber) kelime-i tayyibedir
KELİME-İ TEVHİD Tevhid-i İlahîyi ifade eden "Lâilahe illallah Muhammedür Resulullah" cümle-i kudsiyesidir (Bak: Tevhid)(Bütün esmâ-i hüsnânın ifâde ettiği mânalar ile bütün sıfât-ı kemaliyeye, Lâfza-i Celâl olan "Allah" bil´iltizam delâlet eder Sair ism-i haslar yalnız müsemmâlarına delâlet eder Sıfatlara delâletleri yoktur Çünki sıfatlar müsemmâlarına cüz olmadığı gibi aralarında lüzum-u beyyin de yoktur Bu itibarla ne tazammunen ve ne iltizamen sıfatlara delâletleri yoktur Amma Lâfza-i Celâl bil´mutâbakat Zât-ı Akdese delâlet eder Zât-ı Akdes ile sıfât-ı kemaliyye arasında lüzum-u beyyin olduğundan, sıfatlara da bil´iltizam delâlet eder Ve keza, Uluhiyet ünvanı sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmesi ism-i has olan "Allah"ın da o sıfâtı istilzam ettiğini istilzam ediyor Ve keza, "Allah" kelimesi de, nefiyden sonra sıfatlar ile beraber düşünülür Binaenaleyh "Lâilâhe illâllah" kelâmı, esmâ-i hüsnânın adedince kelâmları tazammun ediyor Bu itibarla, şu kelime-i tevhid kelâmı, delâlet ettiği sıfatlar itibariyle bin kelâm iken bir kelâm oluyor "Lâ Hâlika İllallah", "Lâ Fâtıra, Lâ Râzıka, Lâ Kayyume İllâllah" gibi  Binaenaleyh, terakki etmiş olan zâkir bir zât, bu kelâmı söylerken içindeki binlerce kelâmları söylemiş oluyor M N )
KELİMULLAH "Cenab-ı Hakk´ın hitab eylediği zat" (meâlindedir) Hazret-i Musa´nın (A S ) bir ünvanıdır Çünkü O, Tur-u Sina´da Cenab-ı Hakk´ın kelâmını, hitabını duymak mazhariyetine erişmiştir * Resul-i Ekrem (A S M ) mi´rac-ı şerifinde Cenab-ı Hak ile tekellüme mazhar olduğundan bir ismi de Kelimullah´tır
KELİNG f Şaşı
KELK f Koltuk (insanda)
KELKÂHYA Mc: Vazifesi olmayan şeylerle alâkadar olan Her şeye karışan
KELKEL (KELKÂL) (C : Kelâkil) Göğüs, sadr
KELL (C : Külul) Ağırlık * Yorgunluk * Ufak taneli yağmur * Yetim * Semizlik, besililik * Cibinlik dedikleri ince örtü
KELLÂ Öyle değil Aslâ
KELLA Geminin durup demirlediği yer
KELLAB İt tutan kimse Köpeğe av tâlim eden kimse
KELLE f Kafa, baş * Ekinlerde başak * Baş gibi yuvarlak olan nesne
KELLEPUŞ f Başa giyilen şey * Bir cins başörtüsü
KELLİT (KİLLİT) Sırtlanın yataklandığı inin ağzını kapattıkları taş
KELLUB (C : Kelâlib) Kerpeten * Çengel
KELM (C : Külum-Kilâm) Cerâhat
KELS Hamle etmek Cür´et etmek
KELSEME Cem´olmak, toplanmak
KELT Ahmaklık * Toplamak
KELUL (KELÂL-KELÂLE) Kütelip kesmez olmak * Göz nuru zayıf olmak * Çocuğu ve anası olmayan şahıs
KELZ Cem´etmek, toplamak
|