Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi
K Harfi
KEM Gr: Ne kadar Kaç (Mikdar için soru ifâdesinde kullanılır ) (Farsçada: Çend)
KEM f Az, noksan, eksik * Kötü Fenâ Ayarı bozuk * Fakir, hakir
KEMÂ (Ke ile Mâ edatlarından mürekkebdir) "Gibi" mânâsına gelir
KEMÂ BİŞ f Aşağı yukarı Takriben
KEMÂ Fİ-L-EVVEL Evvelki gibi
KEMÂ Fİ-S-SÂBIK Eskisi gibi
KEMÂ HİYE (Kemâ hüve) Onun gibi, nitekim, olduğu gibi
KEMÂ HİYE HAKKUHÂ Gereği gibi
KEMÂ-HÜVE (Bak: Kemâ hiye)
KEMÂ HÜVE-L-MUTAD Mutad olduğu ve alışıldığı üzere
KEMAİN (Kemin C ) Pusuya gizlenmiş adamlar
KEMÂ KÂNE Eskiden olduğu gibi, eski tarzda
KEMÂ KÂNE Fİ-S-SÂBIK Eskisi gibi, eskisindeki gibi
KEMAKL (Kem-akl) Aklı kıt Ahmak, ebleh
KEMAL Kâmillik, olgunluk Olgunlaşma Erginlik Bütün güzel sıfatlarla muttasıf olmak Fazilet * Değer, baha * Fazlalık * Sıdk ile yapılan güzel iş
KEMAL-İ DİRAYET Dirayetin son derecesi
KEMAL-İ İHTİMAM Son derece dikkat ve ihtimâm
KEMAL-İ METANET Tam sağlamlıkla, sarsılmadan
KEMAL-İ RAHMET Rahmet ve merhametin nihayet kemalde olması
KEMAL-İ VÜSUK Tam bir itimad ve inanç
KEMALÂT (Kemal C ) Faziletler, iyilikler, mükemmellikler Ahlâk ve huy güzellikleri Terbiyelilik, edeblilik (Mâdem mevcudat, zeminin yüzünde büyük bir nehir gibi, kemalâtın lem´alariyle parlar geçer; o nehir, güneşin cilveleriyle parladığı gibi, şu seyl-i mevcudât dahi, hüsün ve cemal ve kemalin lem´alarıyla muvakkaten parlar gider Arkalarından gelenler aynı parlamayı, aynı lem´aları gösterdiklerinden anlaşılıyor ki: Cereyan eden suyun kabarcıklarındaki cilveler, güzellikler, nasıl kendilerinden değil; belki bir güneşin ziyasının güzellikleri, cilveleridir Öyle de şu seyl-i kâinattaki muvakkat parlayan mehasin ve kemalât, bir Şems-i Sermedî´nin lemaat-ı cemal-i esmasıdır  S )
KEMALÂT-PERVER f Kâmil ve olgun insan Kemalât sahibi
KEMAN f Yay Kavis * Yayı andırır her şey * Keman
KEMAN-DÂR f Yay tutan, yay tutucu
KEMANE f Keman veya kemençe yayı * Güreşte bir çeşit oyun
KEMAN-EBRU Kaşları yay gibi olan Keman kaşlı
KEMAN-GER f Yay yapan san´atkâr
KEMANÎ f Kemancı Keman çalan çalgıcı
KEMAN-KEŞ f Keman çalan * Ok atmakta usta olan Yay çeken
KEM-ASL f Aslı ve nesli bozuk
KEM-AYAR f Ayârı doğru olmayıp bozuk olan Hileli, kalp
KEMA YENBAGÎ İcabettiği gibi, uygun olduğu üzere, lâyıkı gibi
KEM-BAHA f Kıymetsiz, değersiz, âdi
KEM-BAHT f Tâlihsiz, bahtsız, şansız
KEM-BİDAA f Sermayesi az * Bilgisi zayıf, câhil Az okumuş
KEMC (KEMH) Atı dizgini ile durdurmak
KEM´E Yer mantarı
KEMED Gam, tasa
KEMENAN (Kemin C ) Pusuya gizlenmiş askerler * Pusular
KEMENÇE f Çiftçilerin tarlalara kimyevi gübre atmak için kullandıkları bir nevi âlet * Tırnağı tellerine değdirmekle ses çıkaran kemana benzer küçük bir çalgı âleti
KEMEND f Eskiden idam için boyna geçirilen yağlı kayış * Uzakta bulunan herhangi bir nesneyi yakalayıp çekmek için üzerine atılan ucu ilmekli uzunca ip * Geyik ve benzeri hayvanların yuları * Güzelin saçı
KEMER f Yay gibi eğik olan yapı * Bele bağlanan kuşak * İç çamaşırın bele rastlayan kısmı
KEMERBEND f Kemer bağı * Kemeri takılmış Belinde kemer olan * Mc: Derviş
KEMERBESTE f Kuşak bağlamış, hazır olmuş Hazır olup emri bekler hâlde olan
KEMERBESTE-İ UBUDİYET Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkıp, kollarını önden bağlar şekilde, emre hazır vaziyette bekleyip, kulluğunu ifâde ve ilân etmek (Namazdaki gibi)
KEMERDECE Yab yab yürümek
KEMERGÂH f Kemer takılan yer Bel
KEM-FEHM Anlayışı kıt İdrâki az
KEM GÖZ Kötü niyetle bakan göz
KEMGÛ f Az konuşan Az söyleyen
KEM-GÜFTAR f Az konuşan Az söyliyen
KEMH Gözsüzlük
KEMHA f Bir cins ipek kumaş
KEM-HARF f Az söyliyen kimse, az konuşan kişi
KEM-HAVSALA f Tahammülü az olan kişi, tahammülsüz kimse
KEMÎ (C : Kümât) Yiğit, kahraman, bahadır Savaşçı, cengâver
KEMİ´ Bir yerde ve bir döşekte beraber yatan kişi * Düz yer
KEMİN f Pek küçük, çok ufak Çok az
KEMİN (C : Kemâin) Pusuya saklanmış adam * Pusu * Belirsiz Gizli yer
KEMİNE Hakir Aşağı Dûn Âciz Noksan Eksik
KEMİNGÂH f Pusu yeri Tuzak kurulan yer
KEMİNGÜŞA Pusu kuran Tuzak kuran
KEMİNSAZ f Pusu tutmuş olan Tuzak kurmuş olan
KEMİŞ Tez yürüyüşlü at * Zekeri küçük at * Memesi küçük koyun
KEMİŞE Küçük emzikli deve
KEM-İYAR f Ayarı bozuk Hileli Kalp altun veya gümüş
KEMİYET (Bak: Kemmiyet)
KEMİYY Bahadır kişi * Kahraman, şucâ
KEMKADR f İtibar ve kıymeti düşük Adi, bayağı
KEMKAİM f Anlayışsız İdrakten âciz
KEMKÂM Katı yüzlü, kaba ve tıknaz kimse * Pelit ağacına benzer bir ağacın zamkı veya kabuğu
KEMKIYMET f Değersiz, kıymetsiz
KEMLUL Yabâni hıyar
KEMMEN Sayıca azlık veya çokluk cihetiyle Sayıca
KEMMÎ Azlık veya çokluğa dair Kemmiyete âit ve müteallik Cesur Yiğit Silâhlı
KEMMİYAT (Kemmiyet C ) Kemiyetler
KEMMİYET (Kemiyet) Miktar, sayı, nice oluş Az veya çok oluş
KEMMUN Kimyon
KEMN Gizlemek, gizlenmek
KEMNAM f Adı sanı belirsiz Namsız, şöhretsiz
KEMNE Tıb: Karasu adı verilen bir göz hastalığı
KEMPAYE f Rütbe ve derecesi düşük Pâyesi düşük olan
KEMRA f Mandıra, ağıl
KEMRE Gübre * Pul pul kalkmış deri
KEMSAL f Genç Yaşı küçük
KEMSERE Cem´olmak, toplanmak * Bazısı bazısına girmek * Yab yab yürümek
KEMSUHAN f Az konuşan Az söyleyen
KEMŞ Kesmek
KEMTER f Aciz Fakir İtibarsız * Başka şeylere göre daha az olan Pek aşağı * Noksan, eksik
KEMTERANE f Fakirce Acizce Çok küçük nisbette
KEMTERÎN f Pek âciz ve güçsüz Çok hakir * En küçük, en âşağı Pek çok noksan veya eksik
KEMY Gizlemek, ketmetmek
KEMYAB Az bulunan Nâdir Bulunmayacak kadar az olan
KEMZEBAN f Az konuşan kimse Az söyleyen kişi
KEMZEDE f Tâlihsiz, şanssız, bahtsız
KEMZEN f Tâlihsiz, şanssız
KEN f "Kazan, kazıcı, koparan, yıkan, söken " anlamlarına gelir ve kelimelere katılır Meselâ: (Kuh-ken: Dağ deviren, tünel açan) gibi
KEN´ (C : Kün´ân) Tilki eniği * Cem´etmek, toplamak * Yakın olmak * Mülâyemet * Alçaklık yapmak * Firar, kaçmak
KENA´ Parmakların sinirleri çekilip yumulmak
KEN´AD (C : Kenâıd) Balık kılçığı
KENAİN (Kinâne C ) Ok kılıfları, okluklar, sadaklar
KENAİS Keniseler, kiliseler
KENAK f Karın ağrısı Buruntu
KEN´AN Filistin Hz Yâkub´un (A S ) memleketi
KENANE (KİNÂNE) (C : Kenâyin) İçine ok ve yay konulan ve beylik adı verilen kap
KENAR f Çevre, kıyı, Sâhil, deniz kıyısı * Köşe, uç * Son, nihâyet * Çember * Etrâfı çevrilen şey * Kucaklama Kucağa alma
KENAR-I ÂSMÂN Ufuk
KENARE f Kıyı, kenar * Kucak * Kasap çengeli Kayış asılan çengel
KENAR-GİR f Fıçı çemberi
KEN´AT Bir balık cinsi
KENAZ Zahire vakti
KENB İş yapmaktan ellerin iri iri olması
KENBUR (Kenbure) f Yalan, hile
KEND Kesmek, kat´etmek * Bir kimsenin nimetini ve iyiliğini bilmeyip inkâr etmek
KENDE f Hendek, çukur * Biçilmiş, kesilmiş * Kokmuş, ağır kokulu
KENDE-HÂYE f "Hayası kesilmiş: Hadım ağası
KENDEŞ Bir nevi devâ
KENDİDE f Kokmuş
KENDU f Epey genişçe toprak
KENDUC Yer altında giyecek eşya koymak için yapılan oda
KENDURE f Peşkir * Deriden yapılmış büyük sofra
KENDÜM f Buğday
KENE Hayvanın etine yapışıp kanını emen küçük bir böcek
KENEF (C : Eknâf) Yön, taraf * Sığınılacak yer Korunulacak mekân * Tuvâlet, helâ, ayakyolu
KENEHBÜL Bir cins ağaç
KENEHVER Büyük beyaz bulut
KENET (Esâsı: Kinet) İki sert cismi birbirine bağlamak için çakılan iki ucu kıvrık madeni parça
KENF Hıfzetmek * Örtmek, setretmek
KENFİLE (KENFELİK) Kaba ve uzun sakal
KENİF (C : Künüf) Hıfzedici, koruyan * Örtücü * Kalkan * Deve ağılı * Ayakyolu, tuvalet
KENİN Örtülü, gizli, mahfuz
KENİSA (Kenise) (C : Kenâis) Kilise
KENİZ f Esir kadın Hayalık, câriye
KENİZEK f Küçük cariye
KENKER Enginar
KENN Örtülüp gizlenme
KENNAS Süpürgeci
KENNE (C : Kınât-Kenâyin-Kenânin) Bir kimsenin gelini, oğlunun hanımı
KENNÎ (C : Ekniyâ) Lâkabdaş kimse, isimleri aynı olan
KENS Süpürge ile süpürme
KENTA Bir ot cinsi
KENTAL Fr Yüz kilogram ağırlığında bir tartı birimi
KENUD Çok küfran-ı nimet eden kimse Çok levm ve küfreden cahud * Birşey yetiştirilemiyen verimsiz arazi * Kocasının hukukuna ve iyiliklerine küfran eden nankör kadın * Yemeğini misafirden sakınarak yalnızca yiyen cimri * Kölesini, uşağını çok döven kimse (E T )
KENZ şiddet, zorluk, meşakkat
KENZ Define, hazine Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler
KENZ-İ MAHFÎ Gizli hazine
KENZ SURESİ Fâtiha Suresi
|