|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi
K Harfi
KUF f Baykuş denen bir kuş cinsi
KUFAHİR (KUFÂHİRÎ) Büyük ve iri cüsseli kimse
KUFAÎ Burnu sıcaktan kavlar kızıl kimse
KUFAN Zahmet, meşakkat * Kufe dedikleri beldenin adı
KUFAR (Kafr C ) Issız ve susuz yerler Çöller, sahralar
KÛFE f Küfe Dayanıklı ve kaba büyükçe sepet
KÛFE Kızıl kum * Kızıl kumlu bir yerin adı ki o sebebten "Kûfe" diye isim verilmiştir
KUFF Yüksek yer
KUFFAZ Kadınların ellerine ve ayaklarına taktıkları bir süs eşyası * Eldiven
KUFFE (C: Kıfâf) Pamuk sepeti * İçine kumaş konan nesne * Yüksek yer * Kurumuş * Çürük ağaç
KUFÎ Kûfe şehrine mensub Bu şehirle alâkalı
KUFL (C : Akfâl) Kilit, sürgü
KÛFTE f Kıyılıp ezilmiş veya dövülmüş et, köfte
KUFTEHAR f Köfte yiyen * Geveze, çenesi düşük * Şarlatan Kendini beğenmiş * Çapkın
KUFUF Kişinin korkudan tüyü ürperip kalkmak
KUFUL (Kufl C ) Kilitler * Seferden veya yolculuktan dönme
KÛH f Dağ
KÛH-U KAF Efsânelerde geçen Kafdağı
KÛH-U TUR Tur dağı, Sina dağı
KUHAB At ve deve öksürüğü
KUHAMUN f Tepesi düz olan dağ
KUHAN f Kambur * Eyer, at eyeri * Sığır veya deve hörgücü
KUHARİYE Yaşlı kadın * Yaşlı hayvan
KUHAZ Koyunlara ârız olan bir hastalık
KUHBEDEN f Dağ gibi iri vücutlu kimse İri yarı kişi
KUHCİĞER f Dağ yürekli, kahraman, bahâdır, yiğit
KUHE f Dağ * Hücum, saldırma * Dağ tepesi gibi kubbeli ve sivri olan şey * Deve hörgücü * At eyeri
KUHH Halis, saf, katıksız
KUHÎ f Dağa mensub * Dağla alâkalı * Dağlı
KUHİSTAN f Dağlık bölge, dağlık yer
KUHKEN f Dağ kazan, dağ deviren
KUHKUB f Dağ vurucu Dağı yerinden oynatan * Kuvvetli at veya katır * Kale veya sur döven top
KUHL Göz ilâcı * Göze çekilen sürme
KUHLÎ Sürme gibi siyah olan
KUHME Düşünmeden bir işe girişme * Şiddet * Kıtlık senesi * Zor iş
KUHNÜMUN f Heybetli, azametli Dağ gibi görünen
KUHPARE f Kuvvetli at * Dağ parçası
KUHPAYE f Dağlık arazi
KUHPÜŞT f Kanbur
KUHSAR f Dağ tepesi * Dağlık yer
KUHUT Kıtlıktan sıkıntı ve eziyet çekme
KUKNAS Hindistan´da olan bir cins beyaz kuş
KU´KU´ Alaca renkli, uzun gagalı bir büyük kuş
KUL De, söyle, bildir (meâlinde emirdir)("Kul" kelimesi Kur´anın çok yerlerinde mezkûr veya mukadderdir "Kul" emri risalet ve nübüvvete işarettir İ İ )Türkçede "Kul", emir dinleyen hizmetkâr, Allah´ın mahlûku, Allah´a itaat ve ibadet eden veya köle mânasındadır
KUL´A(T) (C: Kulu´) Ödünç mal Yurt edinmeye müsait olmayan yer
KULA´ Ağız ağrısı
KULAA Suyu emip yarılmış ve yerden koparılmış balçık * Büyük taş
KULAB f Büyük dalga * Göl, büyük havuz
KULAB Bir çeşit deve hastalığı
KULAFE Kılıf, kın, kabuk Zarf
KULAKIL İhlâs ve Muavvezeteyn sureleri
KULAL Az, kalil
KULAME Tırnak kesintisi Kesinti
KULAMETEYN İki tırnak kesintisi Parantez ( )
KULB Bilezik * Bir yılan cinsi
KULE (C: Kulul-Kılâl) Çocukların oynadıkları bir oyun
KULEL (Kulle C ) Kuleler * Dağ tepeleri
KULEL-İ SEB´A İstanbul´daki yedi tepe
KULFE Zeker ucundaki sünnet edilecek deri
KULİS FAALİYETİ Toplantı yapılan yerlerde, toplantı haricinde çeşitli grupların yaptığı gizli çalışma
KULKALAN Bir nevi ot
KULKUL Şen, çevik, atik * Bir şeyin deprenmesiyle çıkan ses * Büyük, derin deniz * Hızlı giden at
KULKULANİ Üveyik kuşuna benzer bir kuş
KULLAB (C : Kalalib) Çengel, kanca Ucu eğri nesne
KULLAM Çöğene benzer bir otun adı
KULLE (C : Kulel) Doruk, dağ tepesi, zirve * Kule * Bazı harp gemilerinin güvertelerinde bulunan ve makine ile hareket eden ağır top
KULMUH Bir ot
KULUB (Kalb C ) Kalbler, gönüller
KULUCE Ekin ekmek için yeri ıslah etmek
KULUNÇ Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı Omuzlarda ve vücutta bir ağrı
KULZÜM Deniz, bahr * Kızıldeniz
KUMAME (C: Kumâm) Cemaat, topluluk * Süprüntü
KUMANYA ing Bir gemi içinde bulunan kimselerin beslenmeleri için gemiye doldurulan erzak Gemi zahiresi * Eskiden piyade kayığının arka kısmındaki dolapçık * Gemi kileri Geminin erzak koymağa mahsus yeri
KUM (KUMİ) (Kavm den) Kalk (mânasına emir)
KUMAR Para vs karşılığında oynanılan oyun Meşru bir ihtiyacın karşılanması için bir çalışma sonucu olmadan piyango ve şans oyunları gibi haram yollarla kazanç elde etmektir Dinimizde böyle oyunların her türlüsü haramdır Bir müslüman kendi menfaatini isteyip zararını istemediği gibi; diğer bir müslümanın da çıkarını gözetip kötülüğünü isteyemez Halbuki kumara katılan herkes, karşı tarafın zarariyle kendi çıkarlarını düşünmektedir Eğer böyle bir menfaat ve zarar oyunda konulmamışsa ve dince yasaklanan maksadlar da yoksa, yine de her insan için en kıymetli mal olan zamanını boş yere harcamak olur ki bu da zarardır Maksatsız, fikirsiz ve dünyaya ne için geldiğini bilmeyen basit bir insan böyle yollara düşer ve gittikçe perişan olur Halbuki insan, sonsuz ve yüksek gâye sahibi, yüksek şahsiyetli ve nizamlı bir hayat yaşamalıdır (Bak: Meysir)
KUMARBAZ Kumar oynayan Kumarcı
KUMAR-HANE f Devamlı olarak kumar oynanan yer
KUME Bir yere toplanmış olan şeyler * Yüksek, yüce yer
KUMİSTAN f Kumluk çöl veya arâzi
KUMKUMA (C: Kamâkım) İçine mürekkep, zemzem gibi şeyler konulan yuvarlak testi * Bakır şişe, bakır ibrik
KUMME Arslanın, ağzı ile aldığı şey
KUMMEHAN Za´ferân * Şarap köpüğü
KUMMELE (C: Kummel) Kene cinsinden bir böcek
KUMPANYA Fr şirket * Mc: Cemaat, zümre
KUMRÎ (C: Kamâri) Kumru Dişisine "kumriye", erkeğine "sakhar" derler
KUMUDD Sağlamak, sert, katı * Uzun, tavil
KUMUS Suya batıp kaybolmak
KUMZE Toplanmış hurma
|