Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi
M Harfi
MEAB Dönülecek yer Sığınılacak yer Melce´
MEAB Ayıp yeri * Ayıp
MEABİD (Bak: Maâbid)
MEAD Ahiret (Bak: Maâd)
MEADİB (Me´debe C ) Ziyâfetler
MEADİN (Bak: Maâdin)
MEAHİZ (Me´haz C ) Me´hazler Bir şeyin çıktığı veya alındığı yerler Kaynaklar
MEAKİL (Me´kele C ) Yenilecek şeyler Yemekler Erzâk
MEÂL (Geri dönmek ve rücu eylemek den) Meydana gelen netice Mefhum * Mânası Kısaca mânası * Kaymak * Husul yeri, peyda olunacak yer * Son, sonuç (Meâl, te´vilin me´hazi olan "evl" mânasına masdar-ı mimîdir Bir şeyin varacağı gâye mânasına ism-i mekân da olur ki, te´vilin hasılı demektir Bundan başka meâl, bir şeyi eksiltmek mânasına da gelir Onun için örfte bir kelâmın mânasını her vechile aynen değil de, biraz noksaniyle hasılına göre ifade etmeğe de meâl denilmiştir E T )
MEÂL-İ İCMALÎ Kısaca hülâsası, kısaca mânâsı İcmalî meâl
MEÂLEN Mânâca aynısı olmadan eksiği ile anlaşılan neticesi Mânaya göre (Bak: Te´vil)
MEÂLÎ Kısaca mânasına ait
MEALÎ (Bak: Maâlî)
MEALİM (Bak: Maalim)
MEALPERVER f Mânâlı * Mâna anlatan
MEÂN Mekân, menzil
MEANN Enli, geniş * şişman gövdeli kimse * Hatip
MEAR Arlanacak, utandıracak şey
MEAR Saç ve sakalın dökülmesi
MEARİB İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler İstekler
MEARİC (Mi´rac C ) Mi´raclar Merdivenler Çıkılacak yerler
MEARİC SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 70 Suresi olup Seele veya Mevaki Suresi de denir ve Mekkîdir
MEARRE Keffaret, diyet * Elem, meşakkat, dert, günah
MEASİ (Bak: Maâsi)
MEASİM Günahlar * Günah işlenecek yerler
MEASİR (Me´sere den) Güzel eserler Nişanlar İzler
MEASİR-İ BERGÜZİDE Seçme güzel eserler, izler, nişanlar
MEASS Çok cür´etli Hiç çekinmeyen
MEASS Talep mevzii, isteme yeri
MEAYİB Kusurlar, ayıblar, lekeler (Bak: Maâyib)
MEAZ (Bak: Maâz)
MEAZİB (Mi´zab C ) Oluklar Su yolları
MEAZİF Sazlar Çalgılar Saz âletleri
MEAZİN (Me´zene C ) Ezan okunan yerler
MEAZİR Perdeler Hicablar * Özürler
MEAZİR (Mi´zer C ) Peştemallar
MEBAD (Mebâdâ) f Sakın, olmaya ki 
MEBADİ (Mebde C ) Mebdeler, başlangıçlar, ilk unsurlar * Çekirdekler * Prensipler
MEBADİ-İ ZARURİYYE Bir hakikat tam bilinmeden önceki isbat edici zaruri emâreler, başlangıçlar, hazırlıklar (Bak: Hads)
MEBAHİS Bahisler Mebhaslar * Araştırma yerleri
MEBAHİS-İ İLMİYE İlmi bahisler
MEBAL (Bevl den) Sidiğin çıktığı yer
MEBALİĞ (Meblâğ C ) Paralar, akçeler
MEBANİ Temeller Esaslar * Yapılar Binâlar
MEBANİ-İ KELÂM Sözün esâsını teşkil eden şeyler
MEB´AS (C : Mebâis) Yollanma, gönderilme
MEB´AT Yaban sığırının yatağı * Davar ve deve yatağı * Mekân, menzil
ME´BAZ (C: Meâbiz) Diz altındaki çukur
MEBDE´ Baş taraf Başlangıç Başlama * Kaynak Kök Temel Esas
MEBDE-İ SUKUT Sukutun başlangıcı Düşüşün mebdei
MEBDEİYET Başlangıç olma işi
ME´BELE Deve duracak yer * Devesi çok olan yer
MEBERRAT (Meberre C ) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan işler
MEBERRE (C : Meberrât) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan iş
MEBERRET Nöbet şekeri
MEBGA Talep mevzii, isteme yeri
MEBGUZ Sevilmemiş Buğzedilmiş Nefret edilmiş
MEBHAS Kısım Bahis Fasıl Bir mes´eleye âid söz * Arama, araştırma yeri * Bir şeyin arandığı yer
MEBHUR Nefes darlığına mübtelâ olan, hırhır soluyan
MEBHUS Bahsolunan Bahsolunmuş Evvelce bahsi geçmiş
MEBHUS-ÜN ANH Sözü geçmiş şey Bahsolunan şey
MEBHUT Hayretle, şaşkın, mütehayyir Sersem
MEBİ´ (Bey´ den) Satılmış şey
MEBİT (Beyt den) Geceleyin kalınacak yer Geceliyecek yer
MEBİZ (C : Mebâyiz) Tıb: Yumurtalık
MEBKALE (C: Mebâkıl) Sebzevat yetiştirilen yer
MEBLAĞ Para, mevcud para miktarı * Yetişmek
MEBLEVLE (MİBVELE) İçine bevledilen kap
MEBLU´ (Bel´ den) Yutulmuş
MEBLUL Nemli, yaş Islak, ıslanmış
MEBNA Temel Yapı yeri * Üss-ül esas Asıl ve esas
MEBNİ Yapılmış Kurulmuş * Bir şeye dayanan Nazar ve itibâr ve isnad olunarak *   den dolayı  e binâen * Gr: Son harfi harekesi değişmeyen kelime Tasrife tâbi olmayan (fiil çekimine uğramıyan) kelime
MEBRADE Soğukluk * Soğukluk verecek zaman ve mekan
MEBREZ Abdesthâne
MEBRUD Soğuk, soğumuş
MEBRUK Tebrike şâyeste kimse Tebrike değer nesne
MEBRUR Hayırlı Makbul Beğenilmiş Sadık olmakla makbule geçmiş olan
MEBRUZ Gösterilmiş, ibraz olunmuş * Açılmış mektub
MEBSEM (C: Mebâsim) Tebessüm etmek, hafif gülümsemek
MEBSUS Dağılmış Yayılmış Herkesçe duyulmuş şayi´ olmuş
MEBSUT Açılmış Yayılmış Serilmiş * Mufassal Etraflıca beyan olunan Bast olunmuş Uzun uzadıya anlatılmış
MEBSUTEN Mebsut olarak
MEBSUTEN MÜTENASİB Birbirlerine nisbetli olan iki şeyden birinin artmasıyla, diğerinin de aynı nisbetle artması; veya eksilmesiyle diğerinin de eksilmesidir Doğru orantılı
MEBŞURE Yüzü ve vücudu güzel yaratılmış kadın
MEBŞUŞ (C : Mebâşiş) Silinmiş İzi eseri kalmamış
MABTAHA (C: Mebâtıh) Kavun karpuz ekecek yer
MEBTUN Karnı hasta olan kimse
MEBTUŞ Tutulmuş * Hışım olunmuş
MEBTUT Kesilmiş ve ayrılmış
MEBTUTE Fık: Üç talak ile boşanmış olan kadın
MEB´UC Karnı delinmiş
MEB´US Gönderilen Ba´s edilen * Halk arasından seçilerek Millet Meclisine âzâ edilen * Allah tarafından gönderilmiş olan * Öldükten sonra diriltilen
MEB´USÂN f Meb´uslar Milletvekilleri
MEB´USİYET Mebusluk Milletvekilliği vazifesi
MEBYET Geceliyecek yer Gece vakti kalınacak yer
MEBZUL Bol Çok sarf olunan Ucuz
MEBZULÎ Bolluk, çokluk, kesret
MEBZULİYYET Ucuzluk Bolluk
MEBZULİYYET-İ ELVAN Renk bolluğu
MEC´ Hurmayı sütle ıslatıp yemek
MECA´ Açlık
MECAA Hilebazlık etmek, hile yapmak
MECADİF (Micdâf C ) Kayık veya sandal kürekleri
MECADİL (Micdel C ) Köşkler, kasırlar
MECAE (Mecâet) Açlık Acıkma
MECAL Tâkat Güç Kuvvet * İktidar İmkân * Fırsat
MECALÎ (Meclâ C ) Aynalar
MECALİS Meclisler Toplantılar Toplantı yerleri
MECAMİ´ (Mecmua C ) Mecmualar Dergiler
MECAMİR (Micmer C) İçlerinde tütsü yakılan kaplar, buhurdanlar
MECANE Ne bulursa sakınmadan yapmak Mecnunluk
MECANİK (Mencenik C ) Mancınıklar (Bak: Mancınık)
MECANİN Mecnunlar Deliler
MECARÎ (Mecrâ C ) Mecralar Su yolları Su yatakları
MECAZ Yerinden ve haddinden tecavüz etmek Hududunu aşmak * (Cevaz dan) Geçecek yer Yol * Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak İstenilene benzer bir mâna ifadesi Meselâ: Bazı Hadis-i Şeriflerde dünyaya nezâret eden iki melâikenin öküze ve balığa benzetildiği gibi Edebiyat: Lügatı´nın, "Mecaz" Maddesinde şu tafsilât vardır: Bir kelime, kendi mânasında kullanılırsa; hakikat olur Eğer bir münasebetle asıl mânasından başka bir mânada istimâl edilir ve kendi mânasında kullanılmasında "karine-i mânia" bulunursa mecaz´dır Meselâ; tahta kelimesi ağaçtan satıh mânasına olduğu halde hakikattır Fakat yazı levhası mânâsına kullanılır Faraza, Muallim tarafından talebeye "tahta başına geç" denilirse, mecaz´dır Çünkü, levhanın tahtadan yapılmış olması münasebeti ile, bir de başına geçilecek tahtanın ancak yazı tahtası olup döşeme ve tavan tahtalarının başına geçilemiyeceği karine-i mâniası ile, o kelime hakikat mânâsından mecâz mânâsına naklolunmuştur Nakildeki münasebete alâka denilir Alâkası teşbih olan mecazlar istiâre, başka türlü alâkası bulunanlar da mecaz-ı mürsel´dir Mecaz-ı mürselin alâkaları teşbihten başkadır ve en meşhurları şunlardır:1- Hulul : Hakikat ve mecaz mânalarında birinin ötekine mahal olmasıdır (Derse girildi) denildiği vakit, hâl olan dersin söylenip onun mahalli bulunan dershânenin kasdedilmesi (Yemekhâneye indi) denilince de, mahal bulunan yemekhânenin zikrolunup yemeğe inildi, denilmek istenmesi gibi Mânâca cüz´i bir fark ile buna, zarfiyyet, mazrufiyyet alâkası da diyebiliriz 2- Sebebiyyet, müsebbebiyyet : Hakiki ve mecazi mânâlardan birinin diğerine sebeb müsebbeb olmasıdır "Bir muharrir, kalemiyle geçinir" cümlesinde sebeb olan kalemin zikredilip müsebbeb olan yazı ücretinin kasdedilmesi; kar yağarken söylenilen "bereket yağıyor" cümlesindeki müsebbeb olan bereketin zikredilip, sebeb olan karın murad edilmesi gibi 3- Cüz´iyyet, külliyet : Hakikat ve mecaz mânâlarından biri, diğerinin cüz´ü olmasıdır Diğer bir tabir ile; bir şeyin bütünü kasdedilmesidir "Marmaradan her yelkenUçar gibi neş´eli"beytindeki yelken kelimesi gibi (ki, onun zikriyle bütünü söylenip parçası, yahut parçası söylenip bütünü bulunan kayık murad edilmiştir) 4- Itlâk ve takyid : Hakikat ve mecaz mânâlarından birinin mutlak yâni umuma; o birinin mukayyed, yâni hususa delâlet eder olmasıdır Hayvan kelimesindeki mânâ umumidir Hayvan deyip de meselâ "At" ı murad etmek onu mukayyed bir mânâda kullanmak demek olacağından "Mecaz" olur 5- Kevniyyet : Bir şeye eski hâlinin ismini vermektir Bir vâlidenin, yetişmiş oğluna; "bizim çocuk" demesi gibi 6- Evveliyyet : Bir şeyi sonra olacağı isim ile zikretmektir Tıbbiye ve deniz mekteblerine yeni girmiş talebeye "Doktor ve Kaptan" denilmesi gibi (Mecaz ilmin elinden cehlin eline düşerse, hakikate inkılâb eder, hurâfata kapı açar S )
MECAZ-I MÜRSEL Edb: Kelimenin asıl mânâsıyla mecazî mânâsı arasında benzerlik bulunmasından başka bir alâka bulunmasıyla olan mecazdır
MECAZE Cevizlik yer
MECAZEN Mecaz olarak Gerçek değil de mecaz yoliyle
MECAZÎ Mecazla ilgili
MECAZİB (Meczub C ) Meczublar Cezbeye tutulmuş olanlar
MECBE Geniş ve işlek yol
MECBEE Mantar yetişen yer
MECBUB Hayası ve zekeri kesilmiş
MECBUL(E) (Cibillet den) Yaratılmış Yaratılışında bir hâl veya sıfat bulunan
MECBUR Zor görmüş Zorla bir işe girişmiş İcbar görmüş * Hatırı alınmış, gönlü yapılmış (Hakiki manası: Kırıldıktan sonra bütünlenmiş )
MECBUREN İster istemez Cebirle Zaruret icâbı Zorla
MECBURÎ Zor altında, ister istemez, yapma mecburiyetinde
MECBURİYET Zora tutulma Mecburluk
MECC Ağızla su püskürmek * Sulu şeyler atmak ve saçmak
MECCAN Parasız, karşılıksız, ücretsiz, bedâva, meccânen
MECCANEN Ücretsiz, parasız
MECCANÎ Bedavacı Parasız
MECCANİYET Ücretsizlik, meccanilik
MECD Büyüklük Azamet * şeref, itibar
MECDERE Lâyık olacak mekân
MECDEYE Kıtlık yeri
MECDUD Rızkı bol, nasibli, bahtiyar * Kesilmiş, maktu
MECDUL Sağlam ve muhkem şey * Sağlam yapılı ve kemikli kimse * Bükülmüş
MECDUR Tıb: Çiçek çıkarmış kimse
ME´CEL (C: Meâcil) Su toplanan yer
MECELLAT (Mecelle C ) Mecmualar, kitaplar, dergiler
MECELLE Mecmua Fikir topluluğu Risale Kitab Hikmetli sahife * Fıkıh kitabının muâmelât kısmının toplu bir parcası * İslâm Hukukuna dâir bir mecmua
MECENNE Kalkan, siper * Delilik, mecnunluk, divanelik
MECER Koyunun karnındaki kuzu büyüdükçe durmaya kadir olmaması * Büyük asker * Susuzluk
MECERRE (Mecerret-üs Sema) Kehkeşan, Samanyolu denilen büyük, parlak yıldız kümesi
MECFER Beli kalın olan at
MECHEL (C : Mecâhil) Belirtisiz, işaretsiz, nişansız * Yolu ve izi olmayan çöl
MECHELE Birini câhilliğe sevkeden şey
MECHUD (Cehd den) Çalışmış uğraşmış, didinmiş, cehdetmiş * Kuvvet, kudret, güç
MECHUL Bilinmeyen Belli olmayan
MECHUL-ÜL AHVAL Kimin nesi olduğu bilinmeyen kimse
MECHUL-ÜN NESEB Kimin çocuğu olduğu bilinmeyen kişi
MECHULAT (Mechul C ) Mechul olan ve bilinmeyen şeyler
MECHULİYET Bilinmezlik, mechullük
MECHURE Harf, hareke ile okunduğu vakit, nefesin hapsolunup sesin âşikâr olmasında okunan harfler Bu harfler nefesi kendileri ile cereyandan men´ederler
MECHURİYE Aşikâre olunmuş, açıklanmış, meydana konulmuş
MECİ (Meciyyen) Gelme, geliş
MECİD Azametli Şerefli Gâlib * Esmâ-i İlâhiyedendir
MECİDİYE Sultan Abdülmecid zamanında 1840´da basılmış 20 kuruş değerinde gümüş para
MECL Elin kabarması * Balta gibi bir nesne tutmaktan veya çalışmaktan dolayı elin kabarıp nasırlanması
MECLA (C : Mecâli) Ayna, mir´at * Çıkma ve görünme yeri * Başın tepesinde kıl bitmeyen yer
MECLEB Beyaz çiçekli bir otun adı (Adam boyu uzar ve yaprağı zerdaliye benzer )
MECLİS Oturulacak, toplanılacak yer * Görüşülecek bir mes´ele için bir araya gelmiş insan topluluğu * Devlet işlerini görüşmek üzere Millet Vekillerinin toplandıkları büyük bina
MECLİS-İ A´YÂN Osmanlı İmparatorluğu zamanında hükümet tarafından seçilmiş olan meclis (Bunun karşılığı, zamanımızda, senato meclisidir )
MECLİS-İ MEBUSAN Halk tarafından seçilen meb´usların meclisi Millet Meclisi
MECLİS-İ ÜLFET Konuşma meclisi
MECLİS-İ VÜKELÂ Kabine toplantısı Bakanlar kurulu toplantısı
MECLİS-ARA f Meclisi süsleyen
MECLİS-EFRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan
MECLİS-FÜRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan
MECLİSÎ Meclisle alâkalı Meclise ait
MECLİSİYAN Meclis ehli Mecliste bulunan âzâlar
MECLUB Celbolunmuş Çekilmiş Kapılmış * Tarafdarlığı kazanılmış kimse * Aşık Tutkun
MECLUBİYET Tutkunluk, meclubluk
MECLÜVV Parlak, cilâlı Mücellâ
MECMA´ Toplanılacak yer Kavuşulan yer
MECMA-İ ALEYH Hakkında toplanılan, ittifak edilen, birleşilen şey
MECMA-I EKBER En büyük toplanma yeri Mahşer
MECMA-I HAKAİK Hakikatlerin toplandığı yer Hakikatlerin merkezi
MECMA-ÜL EZDÂD Zıtların toplandığı yer * Mutlak hürriyet
MECMA-ÜL KÜLL Hepsinin toplandığı yer
MECMECE Yazının karışık olması * Kalbinde olanı demek isteyip, yine demeyip gizlemek
MECMEDE Buzluk, karlık
MECMU´ Bütün, hepsi Topluca Yığılmış Cem´ olunmuş Bir araya getirilmiş şey
MECMUA Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi * Seçilmiş yazılardan meydana getirilen kitap Risâle * Kolleksiyon
MECMUAN Toptan, birden, toplu olarak
MECMUAT-ÜL AHZAB Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî´nin üç ciltlik bir duâ mecmuası
MECMUİYYET Topluluk Bütünlük Tamlık
MECNEB Çok şey
MECNUB Güney rüzgârı yetişen kişi * Akciğer zarı iltihabı olan kişi
MECNUN Deli Çılgın * İnsanlara çok hususta uymayan * Birini çok fazla sevip aklını kaçıran Âşık
MECNUNANE f Delice, divanece Mecnunlara ve delilere yakışır surette
MECNUNİYET Delilik Mecnunluk
MECR Bir nesneyi devenin karnındaki yavrusuna bey´etmek Devenin karınındaki yavrusunu bir malla değiştirmek * Çokluk asker * Akıl
MECRA Suyun aktığı yol Su yolu Kanal * Cereyan eden yer * Bir haberin yayılma yolu * Bir şeyin dolaştığı yer
MECRUH Yaralı Yaralanmış * Huk: İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, davâ
MECRUHÎN (Mecruh C ) Yaralılar Yaralanmış olanlar
MECRUR Sürüklenmiş * Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime İzafet halinde son kelime Cerr´li okunan kelime (i, ı diye okunan kelime, yani esreli)
MECS Ovmak Dibagat etmek
MECUBE Cevap
MEC´UL Yapılmış Meydana çıkarılmış İkame ve ihdas olunmuş olan
ME´CUR Karşılık almaya, mükâfata hak kazanmış kimse * Kiraya verilen
MECUS Kulakları küçük olan adam * Ateşe tapan kişi
MECUSİ Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir * Eski İran dini olan Mecusilikten olan kimse
MECUSİYÂN (Mecusi C ) Mecusiler Ateşe tapanlar
MECUSİYET Mecusilik
MECVED Doymaya yakın olmak * Yağmur taneleri değmiş cisim
MECZİR (C: Mecâzir) Deve boğazlayacak yer
MECZUB Başkasının te´siri ile hareket hâlinde olan Cezbedilmiş Aklı gitmiş olan Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş * Deli Divane Mecnun (Sultan Mehmed Fatih´in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar "Cibâli Baba kıssası" nev´inden olarak bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar Ve bir kısmı dahi; bâzan sahvede ve daire-i akılda görünür, bâzan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer Şu kısımdan bir sınıfı; ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor Sekir hâlinde gördüğü bir mes´eleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hatâ eder ve hatâ ettiğini bilmez Meczubların bir kısmı ise; indallah mahfuzdur, dalâlete süluk etmez Diğer bir kısmı ise, mahfuz değiller; bid´at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler Hattâ, kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş İşte; muvakkat veya dâimi meczub olduklarından, mânen ´"mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar Kendi velâyet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid´aya tarafdar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imânı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş´umane bir sebebiyet verirler M )
MECZUBÎN (Meczub C ) Meczublar Deliler, mecnunlar Cezbeye gelmiş olanlar
MECZUM Kat´i niyet edilmiş, cezmolunmuş Kat´i karar verilmiş * Gr: Son harfi harekesiz okunan kelime Cezimli kelime (İlim, kilim, kitab kelimelerinin son harflerinin okunduğu gibi )
MECZUM (Cüzam dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse
MECZUR Cezr olunmuş, kare kökü alınmış sayı (On sayısı yüz sayısının meczurudur, yani kare köküdür )
MECZUZ Kesilmiş, münkatı´
MEÇ Ateşli silahların icadından evvel kullanılan harp âletlerinden biri Keskin olmayan tâlim kılıcı, uzun ve ince kılıç
|