Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MODA Fr Geçici yenilik Elbise ve süslenmede geçici hevesler ve fantezi düşkünlüğü sebebiyle çıkartılan yeni tarz ve şekiller Bunlar israfı artırır ve iktisada aykırıdır
MODEL Fr Biçim, örnek, şekil * Resim yâhut heykel yapılırken bakarak benzetilmeğe çalışılan şey veyâ şahıs
MODERN Fr şimdiki zamana uygun, asri (Bak: Medeniyet)
MOĞOL Turâni milletlerinin en büyüklerinden bir kabile olup Türkler ve Mançurlarla cinsi yakınlıkları vardır Asyanın ortalarında bugün Çin Devletine tâbi olan ve Moğolistan ismiyle bilinen geniş bir çölde ve Sibirya ve Türkistan´ın da bazı taraflarında bulunurlarCengiz Hanla beraber Asyanın batı taraflarına akın ettikleri zaman, Asyanın büyük bir kısmıyla Avrupanın da bir kısmını yakıp yıkmışlardır
MOLA İstirahat için işe ara vermek ve duraklamak * Denizcilike: Gevşetme, koyverme manâsındadır
MOLEKÜL Fr Kim: Vasıflarını kaybetmemek şartıyla ayrılabilen herhangi bir maddenin en küçük cüz´ü, parçası
MOLLA Eskiden büyük âlimlere verilen isim * Büyük kadı * Efendi, hoca, Medrese talebesi
MOLLA CÂMİ (Bak: Câmi)
MOLLAYANE Mollaya yakışır şekilde Mollaca
MOLOZ Yapılardan artan veya viranelerden çıkartılan ufak taşlar * Bir işe yaramaz insan
MONARŞİ Fr Hâkimiyetin kaynağı birtek şahısta (Kral, padişah, han vs) olduğu kabul edilen devlet şeklidir Bu şahsın, yani devlet başkanının yanında bir meclis (parlamento) olursa; meşruti monarşi; olmazsa; mutlak monarşi ismini alır Ayrıca devlet başkanının iş başına gelmesi şekline göre, irsi veya seçimli monarşi adlı çeşitleri de vardırMonarşi, istibdat demek değildir 1877 yılına kadar Osmanlı Devletinde bir parlamento yoktu Fakat kanunlar âdil bir şekilde tatbik ediliyordu Bu tarihte mutlak monarşi sona ermiş, meşruti monarşi devri başlamıştır Asırlardır İngiltere de, meşruti monarşi devlet şekline sâhiptir Monarşi, bir devlet şekli olduğu için, hükümet şeklinden ayrıdır Yâni monarşik bir devlette, hükümetin kurulması ve vazife görmesi hukuk ve adâlete uygun olabilir Eğer meşruti monarşi ise, hükümetin teşkili ve faaliyeti, parlamenter demokrasi esaslarına uygun olarak tanzim edilebilir ve yürütülebilir
MUABBİR (İbâret den) Rüyâ tabir eden Görülen rüyalardan mânâ çıkaran
MUABBİRÎN (Muabbir C) Görülen rüyalardan mânâ çıkaranlar Rüya tabir eden kimseler
MUACCEL Acele olunmuş, ta´cil edilmiş, mühletsiz Peşin Va´desiz
MUACCELÂNE Acele olarak Peşin olarak
MUACCELAT (Muaccel C) Peşin ödemeler
MUACCELE Beylik ve evkaf kiralarından peşin alınan kısım
MUACCELEN Peşin olarak * Çabuk ve acele olarak
MUACCİZ Sıkıcı Bıktırıcı Usandırıcı Taciz edici Rahatsız eden Yapışkan Sırnaşık
MUAD Geri çevrilmiş, iâde edilmiş, döndürülmüş
MUADADAT Yardım etme, muvavenet etme
MUADAT Karşılıklı düşmanlık, karşılıklı husumet
MUADD Hazırlanmış İdâd olunmuş
MUADDEL Tadil edilmiş Eski hâli değiştirilmiş
MUADDIL (Muazzıl) Güçleştiren, güç duruma sokan, daraltan
MUADDİL Tadil eden * Düzelten Müsâvi ve beraber kılan Denkleştiren
MUADELAT (Muâdele C) (Adl den) Beraberlikler, musâvilikler
MUADELE Müsâvilik, eşitlik İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik * Karşılıklı anlayış * Adâlet * Mc: Anlaşılmaz iş Muammâ
MUADELET Müsâvilik, denklik Karşılıklı uygunluk Eşitlik
MUADİL Müsâvi, eşit, denk * Fiz: Eş değer
MUAF Afvolunmuş İstisna edilmiş, ayrı tutulmuş Bağışlanmış Serbest
MUAFAT Afvetmek * Sıhhat vermek * Sıhhat ve âfiyet bulmuş, iyileşmiş kimse * Hastalık veya belâdan korunma Musibetlerden muhafaza olunma
MUAFESE Tedavi etmek
MUAFÎ Afiyet verici * Belâ ve musibeti def eden
MUAFİR Yavaş yürüyen kişi
MUAFİYYET Bir hastalığa $karşı aşı ile elde edilen hâl * Afvolunmuş olma Bağışlanmış olma
MUAFNAME f Afv kâğıdı Bir şeyin muaf tutulup afvedildiğini gösteren kâğıt
MUAHAT Kardeşlik edinme
MUAHED Zimmi kâfir
MUAHEDAT (Muâhede C) Muâhedeler, antlaşmalar
MUAHEDE Karşılıklı yeminleşme, anlaşma Devletler arasında andlaşma
MUAHEDE-İ İTTİFAKİYYE Bir savaş çıktığında birbirlerini desteklemek üzere iki veya daha fazla devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-İ TİCARÎ Yalnız ticâret işleriyle alâkalı olmak üzere devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-NAME f Ahdleşmenin yazıldığı ve imzalandığı kâğıt
MUAHEZ Muâheze olunan Tenkid edilen, çekiştirilen
MUAHEZAT (Muâheze C) (Ahz den) Tenkid ve itirazlar * Azarlama ve paylamalar Çıkışmalar
MUAHEZE Azarlama Çıkışma Darılma Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme Tenkid
MUAHEZEKÂR f Tenkid ve itiraz edici * Azarlayıp çıkışan Paylayan
MUAHHAR Sonraya bırakılmış, te´hir edilmiş, geriye bırakılmış Sonradan
MUAHHAREN Sonradan, bilâhare Muahhar olarak
MUAHİD Andlaşma yapanlardan her biri Yeminli ve anlaşmalı olanlardan her biri * İslâm hükümetine vergi ödeyerek kendini himâye ettiren gayr-ı müslim (Resul-i Ekrem´in (ASM) Arab müşriklerinden muâhid ve halifleri vardı, beraber harbe giderlerdi)
MUAHİZ (Ahz den) Çekiştiren, muâheze eden Tenkid edip itiraz eden
MUAKAB Cezalandırılmış
MUAKABE Bir kimseyi cezalandırma Cezaya çarpma
MUAKADE (Akd den) Mukavele yapma Akid yapma Anlaşma
MUAKARA Nefret etmek
MUAKIB Cezalandıran * Takibeden
MUAKİD Birbiriyle akid yapan, sözleşen
MUAKKAB (Akab dan) Ardına düşülmüş, tâkib olunmuş, peşinden gidilmiş
MUAKKAD İnce ve müşkil olan Zor anlaşılan söz * Ukdeli, düğümlü
MUAKKID Düğümleyen, sihir yapan, cadı
MUAKKİB Ardına düşen, takib eden, ardından koşan * Tağyir ve ibtal eden
MUAKKİBÂT Gece ve gündüz melâikesi * Namazı müteakib otuz üçer defa tekrar edilen tesbih (Bak: Tesbih)
MUAKKİBÎN Tâkipçiler, arkasından koşanlar, ardından gelenler
MUALEBE Erkeğin, karısı ile oynaması
MUALECAT Tedâviler, ilâç kullanmalar * Bir hususta çalışmalar
MUALECE Bir hususa çalışıp devam etmek * Hastaya bakmak İlâç kullanmak, ilâç vermek * Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek
MUALLA Yüksek, yüce, âli Makamı ve rütbesi yüksek
MUALLAK Askıda Hakkında karar verilmemiş, hallolunmamış * Havada boşta duran * Sürüncemede kalmış iş * Edb: Açık hece, bir vokalle okunan hece (Bak: Müsned)
MUALLEKA (C: Muallekat) Askılar Henüz karar verilmemiş olanlar * Kocası kaybolan kadın * İslâmiyet´ten evvel Arabların meşhur edib ve şâirlerinin Kâbe duvarına astıkları yazılar ve şiirler
MUALLEKAT-I SEB´A (Yedi askı) Kur´ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe´nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside(Ceziret-ül Arab ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka itibariyle ümmi idi Ümmilikleri için mefâhirlerini ve vukuat-ı tarihiyelerini ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u emsâllerini kitabet yerine şiir ve belâğat kaydiyle muhafaza ediyorlardı Mânidar bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu İşte şu ihtiyac-ı fıtri neticesi olarak o kavmin mânevi çarşı-yı ticaretlerinde en ziyade revac bulan, fesâhat ve belâgat metâı idi Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en büyük bir kahraman-ı millisi gibi idi En ziyâde onunla iftihar ediyorlardı İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlariyle idare eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve medar-ı iftiharları ve ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâgatta akvâm-ı âlemden en ileride ve en yüksek mertebede idiler Belâgat, o kadar kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir sözüyle musâlaha ediyorlardı Hattâ onların içinde "Muallekat-ı Seb´a" nâmiyle yedi edibin yedi kasidesini altınla Kâbe´nin duvarına yazmışlar, onunla iftihar ediyorlardı İşte böyle bir zamanda, belâgat en revaçlı olduğu bir anda Kur´an-ı Mu´ciz-ül-Beyan nüzul etti Nasılki, zamân-ı Musâ Aleyhisselâm´da sihir ve zaman-ı İsâ Aleyhisselâm´da tıb revaçta idi Mu´cizelerinin mühimmi o cinsten geldi İşte o vakit bülegâ-yı Arabı, en kısa bir suresine mukabeleye dâvet etti: $ fermaniyle onlara meydan okuyor Hem der ki: "İman getirmezseniz mel´unsunuz Cehennem´e gireceksiniz" Damarlarına şiddetle vuruyor Gururlarını dehşetli surette kırıyor O kibirli akıllarını istihfaf ediyor Onları bidâyeten idam-ı ebedî ile ve sonra da Cehennem´de idâm-ı ebedî ile beraber dünyevî idam ile de mahkûm ediyor Der: "Ya muâraza ediniz, yahut can ve malınız helâkettedir"İşte eğer muâraza mümkün olsaydı acaba hiç mümkün mü idi ki, bir iki satırla muâraza edip dâvâsını ibtal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en müşkilâtlı muharebe tariki ihtiyar edilsin! Evet o zeki kavim, o siyasi millet ki, bir zaman âlemi, siyasetle idare ettiği halde, en kısa ve rahat ve hafif bir yolu terketsin! En tehlikeli ve bütün mal ve canını belâya atacak uzun bir yolu ihtiyar etsin, hiç kabil midir Çünki: Edipleri, birkaç hurufatla muâraza edebilseydi; Kur´an, dâvasından vazgeçerdi Onlar da maddi ve mânevi helâketten kurtulurlardı Halbuki, muharebe gibi dehşetli, uzun bir yolu ihtiyar ettiler Demek, muâraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi Onun için muharebe-i bissüyufa mecbur oldular Hem, Kur´anı tanzir etmek, taklidini yapmak için gayet şiddetli iki sebep var Birisi, düşmanın hırs-ı muârazası; diğeri, dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki sâik-ı şedid altında milyonlar Arabi kitablar yazılmış ki hiçbirisi ona benzemez Âlim olsun, âmi olsun her kim O´na ve onlara baksa kat´iyyen diyecek ki: "Kur´an, bunlara benzemez Hiçbirisi onu tanzir edemez" Şu hâlde, ya Kur´an, bütününün altındadır Bu ise bütün dost ve düşmanın ittifakıyla battaldır, muhaldir Veya Kur´an, o yazılan umum kitabların fevkindedir S)
MUALLEKİYYET Muallak olma, askıda oluş, boşta durma
MUALLEL Sakat, eksik, noksan * Hasta, illetli
MUALLEM Ta´lim görmüş, ta´limli
MUALLEM ASKER Tâlim görmüş asker
MUALLÎ Yücelten, yükselten * Sağılır davarın sağ tarafından sağmaya varan kişi
MUALLİL Ta´lil eden Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren * Eyyam-ı acuzdan bir gün
MUALLİM Ta´lim eden, öğreten, ilim öğreten
MUALLİMÂT Öğretici kadınlar, kadın hocalar
MUALLİME Hanım hoca Öğreten ve tâlim eden kadın veya kız
MUALLİMÎN Muallimler Hocalar, ta´lim edenler, öğretenler
MUAMELAT (Muâmele C) Muameleler
MUAMELE (C: Muâmelât) Hatt-ı hareket Davranma, davranış Birbiri ile iş görme, amel etme Alış veriş * Resmi dairelerde yapılan herhangi bir iş
MUAMERE İmaret etmek
MUAMİL (Amel den) İş yapan Muamele yapan Muameleci
MUAMMA (Amâ dan) Anlaşılmaz iş Karışık şey Bilinmeyen hâl
MUAMMEM Başı sarıklanmış İmamelenmiş Sarıklı olan
MUAMMER Ömür süren Çok yaşamış Uzun ömürlü, bahtlı
MUAMMERÎN (Muammer C) (Ömr den) Muammerler Uzun ömürlü kimseler
MUANAKA Birbirinin boynuna sarılma Kucaklaşma
MUAN´AN An´aneli Senedli Kimden kime haber verildiği şâhid ve râvilerin isimleri ile bildirilmiş olarak
MUANAT Bir şeyin zahmetini çekme * Bir nesneyi dikkatle göz altında bulundurma Ona göz kulak olma
MUANBER (Anber den) Güzel kokan Güzel kokulu
MUANEDE (Anud dan) İnad etme, ayak direme
MUANIK Birbirinin boynuna sarılan Kucaklaşan
MUANİD İnadcı Kimseye uymayan Dediğini yapmak isteyen
MUANİK (Unk dan) Birbirinin boynuna sarılan, kucaklaşan
MUANNE Muhâlefet etmek, karşı gelmek
MUANNİD İnadcı Muânid
MUANNİF Ta´nif eden Şiddetle azarlayan
MUANVEN İsim sahibi Ünvanlı Ünvan verilen Meşhur Tantanalı
MUAR Ödünç alınmış olan mal
MUARAZA Bir şeyden yan verip sapmak * Biri ile yarışmak * Birbirine karşı gelmek Sözle karşılıklı mücadele Söz mücadelesi
MUARAZA-İ BİL-HURUF Söz, yazı veya fikir ile birisine karşı gelmek Sözlü mücâdele (Bak: Muallekat-ı seb´a)
MUARAZA-İ BİS-SÜYUF Kılınçla, kuvvetle, silâhla mücadele etmek Silâhla karşı koymak
MUARE Zarar etmek
MUAREFE Karşılıklı görüşme ve tanışma * Gr: Nekre olmayan kelime Muayyen ve harf-i târifli olmak (Bak: Lâm)
MUAREKAT (Muâreke C) (Ark dan) Vuruşmalar, savaşlar, kavgalar
MUAREKE (C: Muârekât) Kavga Vuruşma Muharebe Döğüşme
MUARIZ Bir şeyden yan çizen Muâraza eden Karşı gelen (Bak: Münâkaşa)
MUARIZ-ÜL KELÂM (Bak: Maarîz-ül kelâm)
MUARIZÎN (Muârız C) Muârızlar, muhalifler Karşı gelenler
MUARRA Fenalıktan uzak Boş Beri Yüksek Temiz Çıplak
MUARREB Arablaştırılmış Arablaşmış
MUARREF Târif edilmiş, anlatılıp bildirilmiş Bildik Belli Bilinen * Gr: Harf-i târifli kelime * Mat: Sınırlı Hududlu
MUARRES Çömlek koyacak yer Gecenin geç vakitlerinde inilecek yer
MUARRIK (Arak dan) Tıb: Terletici ilâç
MUARRIZ Dokunaklı söz söyliyen
MUARRİF Târif edici Anlatıcı İzah edip bildirici Tanıtan Tercüman
MUARRİFÂN (Tesniye şeklindedir) İki tarif edici * f Tarif ediciler Muarrifler
MUARRİYE Hekim bıçağı
MUASAME Hıfzetmek, korumak
MUASARA (Muâsarat) (Asr dan) Muâsır olma Aynı asır ve zamanda yaşama
MUASAT İtâatsizlik etme Baş kaldırma İsyân etme
MUASERE Fakirlik * Zorluk, güçlük
MUASFER Usfur ile boyanmış nesne
MUASIR Bir asırda yaşayanlardan herbiri Hem asır olan Aynı devirde yaşayan
MUASIRÎN (Muasır C) (Asr dan) Aynı asırda yaşayanlar Bir asırda yaşamış olanlar
MUASÎ İtaatsiz, isyan eden, baş kaldıran
MUASKER (Asker den) Ordu yeri, asker karargâhı Ordunun muharebe zamanında toplandığı yer
MUASSEL İçine bal katılmış Ballı
MUAŞAKA Sevişme Ziyadesiyle arz-ı muhabbet etme Birbirini sevme Karşılıklı aşk ve muhabbet
MUAŞERE Karışmak
MUAŞERET Birlikte yaşanılanlar * Sünnet dâiresinde insanlarla iyi münâsebet
MUAŞIK (Işk dan) Seven, âşık olan Muhabbet eden
MUAŞİR Muâşeret eden ve birbiriyle iyi geçinir olan
MUAŞİRÂN (Muaşir C) Muaşirler Birbirleriyle iyi geçinen kimseler
MUAŞŞER (Aşr dan) Onlu, onluk On kısma bölünmüş * Edb: Onar mısralık bendlerden teşekkül eden manzumeler
MUAŞŞEŞ Ağaçlarında kuş yuvası çok olan yer
MUAŞŞİR (Aşr dan) Ondalıkçı Öşürcü Aşar memuru
MUATAT Birbirine atâ etmek, karşılıklı hediyeleşmek * Vermek
MUATEB(E) Azarlanılan Tekdir olunan Azarlanmış * Paylamak, çıkışmak
MUATİB (İtâb dan) Tekdir eden, paylıyan, azarlıyan
MUATTAL Tatil edilmiş Kullanılmaz olmuş Battal edilmiş Terkedilmiş * İşsiz Tenbel
MUATTAR Itırlı, kokulu * Güzel kokulu bir lâle çiçeğinin adı
MUATTIL Atıl bırakan İşsiz eden İşe yaramaz hâle getiren
MUATTILA Boş bırakılmış Atâlete atılmış * Hâlık´a itikat etmeyen (Bak: Ta´til)
MUATTIŞ (Atş dan) Susatan, susatıcı
MUATTİS (Ats dan) Aksırtan, aksırtıcı
MUÂVAZA İki tarafın da ivaz vererek, anlaşarak yaptığı akit Sayışma Bir şeyi diğer bir şeye bedel, ivaz olarak vermek Aslı olmadığı halde menfaat celbi için hususi bir surette müzakere ile yapılan hileli iş Yapmacık
MUÂVAZATEN Değiş yapma ile İki tarafın da rızası dâhilinde değiştirme ile * Hileli, dalavereli
MUAVEDE(T) (Avdet den) Dönüş, geri dönme, avdet etme * Adet edinme
MUAVEME (Ağaç) bir sene meyve verip, bir sene vermeme * Bir seneliğine tutma
MUAVENAT (Muâvenet C) Muâvenetler, yardım etmeler
MUAVENET Yardımcılık Yardım Teâvün
MUAVENET-İ NAKDİYE Para yardımı
MUAVİD Geri dönen, avdet eden
MUAVİN Yardımcı Yardım eden Vekil * Mekteblerde ve resmi dairelerde müdürden sonra gelen idare memuru
MUAVİYE (Mi: 603 - 682) Sahabe-i Kiramdan olup Şam´da yirmi seneden ziyade valilik yaptı, sonra hilâfetini ilân etti Yirmi sene de halifelik yaptı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmın kayın biraderi ve vahiy kâtibi idi Beni Ümeyye sülalesinden olan bu zattan itibaren İslâm Devletine, Emevi Devleti denmiştir (Bak: Emevi Devleti)(Eğer denilse: Neden hilâfet-i İslâmiye Al-i Beyt-i Nebevide takarrur etmedi Halbuki en ziyade lâyık ve müstehak onlardı El-Cevab: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır Al-i Beyt ise hakaik-ı İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur´aniyeyi muhafazaya memur idiler Hilâfet ve saltanata geçen, ya Nebi gibi mâsum olmalı veyahud Hulefâ-i Râşidin ve Ömer ibn-i Abdulaziz-i Emevi ve Mehdi-i Abbasi gibi harikulâde bir zühd-i kalbi olmalı ki; aldanmasın Halbuki, Mısır´da Al-i Beyt nâmına teşekkül eden Devlet-i Fatımiyye hilâfeti ve Afrikada Muvahhidin hükümeti ve İranda Safeviler devleti gösteriyor ki; saltanat-ı dünyeviye Al-i Beyte yaramaz, vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur Halbuki saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur´ana hizmet etmişler M)
MUAVİYE Tilki eniği
MUAVVAK (Avk dan) Ta´vik edilip geriye bırakılmış iş
MUAVVEC (İvec den) Eğik, eğri, eğilmiş
MUAVVEZ Gerdanlık Nazarlık Nüsha geçirilecek yer * Evin etrafındaki mer´a
MUAVVEZETÂN (Muavvezeteyn) Kur´ân-ı Kerim´in son iki suresi (Dâima okunacak gâyet lüzumlu dersleri verdiği ve her çeşit şerli işlerden Allah´a sığınmayı tavsiye ve emrettiği için bu isim verilmiştir)
MUAVVIK Ta´vik eden Geriye bırakan Oyalanan
MUAVVİZAT (Bak: Felak)
MUAYEDE (Îd den) Bayramlaşmak
MUAYENE Zâhir ve âşikâre olmak, görünmek, belli olmak * Gözden geçirme, yoklama, kontrol etmek
MUAYENEHANE f Hekimlerin, hastaları muayene ettikleri yer
MUAYERE Ayarlama
MUAYEŞE Beraberce hoşça geçinme
MUAYİN (Ayn dan) Kat´i ve kesin olarak belli olan Görülmüş olan
MUAYYEB (C: Muayyebât) (Ayb dan) Ayıplanmış
MUAYYEBAT (Muayyeb C) Ayıp ve iğrenç şeyler
MUAYYEN Görülmüş olan, kat´i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış
MUAYYİN (Ayn dan) Tâyin eden, belirten, belirtici
MUAZADE Yardım etme
MUAZALE Bir sözün mânasını başka sözle bağlayıp kelâmı arka arkaya getirme * Kafiyeyi ayrılmıyacak şekilde mâkabliyle bağlama * Sözde kelimeleri tekrarla kullanma
MUAZERE Ma´zeret, özür dileme
MUAZERE İnadlaşmak * Yardımlaşmak * Birbirinden kaçmak * Ekin kuvvetlenmek
MUAZID Yardım eden
MUAZ İBN-İ CEBEL (Ebu Abdurrahman el Ensarî) Ashâb-ı Kirâm arasında hürmetle yâd olunan büyük fakihlerdendir Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın sağlığında Kur´an-ı Kerim´i cem´edip ezberleyen bahtiyarlardandır Peygamberimiz, "Kur´ânı, Muaz İbn-i Cebel´den alınız" buyurmuştur 157 hadis rivâyet etmiştir Ürdün nâhiyesinde otuz yaşında olduğu hâlde ebediyete intikal etti (RA)
MUAZZAM Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca
MUAZZAMÂT Büyük ve ağır işler Muazzam şeyler
MUAZZEB Eziyet çeken, azap içinde bulunan Sıkıntıda kalan
MUAZZEF Nefsin arzularını terkeden, zühd sâhibi
MUAZZEL Ayıplanmış, ta´zil edilmiş Azarlanmış, paylanmış
MUAZZEZ Çok aziz Muhterem Çok sevgili, kıymettâr, izzetlendirilmiş
MUAZZEZEN İzzet ve ikram ile, ikram olunarak, ağırlanarak
MUAZZİ Sabredici
MUAZZİB Ta´zib edin, azapla eziyet veren
MUAZZİR (Özür den) Ta´zir eden, sahte özür süren

Alıntı Yaparak Cevapla