Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi
M Harfi
MUHAB Kendisinden ürkülüp korkulan
MUHABA Korku, perva, havf, çekingenlik
MUHABBET Sevgi, sevme * Sohbet Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi (Zıddı: Buğzetme ve adavettir )(Eğer denilse: Al-i Beyt´e muhabbeti, Kur´an emrediyor Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş O muhabbet, Şialar için belki bir özür teşkil eder Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir Ne için Şialar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki, işâret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlar Elcevab: Muhabbet iki kısımdır:Biri : Mâna-yı harfiyle, yâni; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenab-ı Hak nâmına, Hazret-i Ali ile Hasan ve Hüseyin ve Âl-i Beyt´i sevmektir Şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın muhabbetini ziyadeleştirir Cenab-ı Hakk´ın muhabbetine vesile olur Şu muhabbet meşrudur, ifratı zarar vermez, tecavüz etmez, başkalarının zemmini ve adavetini iktiza etmez İkincisi : Mâna-yı ismiyle muhabbettir Yâni: Bizzat onları sever Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ı düşünmeden Hazret-i Ali´nin kahramanlıklarını ve kemâlini ve Hazret-i Hasan ve Hüseyin´in yüksek faziletlerini düşünüp sever Hattâ Allah´ı bilmese de, Peygamber´i tanımasa da yine onları sever Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın muhabbetine ve Cenab-ı Hakk´ın muhabbetine sebebiyet vermez; hem ifrat olsa, başkaların zemmini ve adavetini iktiza eder İşte işaret-i Nebeviye ile, Hazret-i Ali hakkında ziyade muhabbetlerinde, Hazret-i Ebu Bekir-is Sıddık ile Hazret-i Ömer´den teberri ettiklerinden hasârete düşmüşler Ve o menfi muhabbet, sebeb-i hasârettir M )
MUHABBETDARANE Muhabbete yakışır şekilde
MUHABBETKÂR Muhabbetli, sevgi gösteren
MUHABBETNAME f Sevgisini bildiren yazılı kâğıt Aşkını bildiren yazı
MUHABBETULLAH Cenab-ı Hakk´a karşı beslenen ihlâslı sevgi (  Sende, senin nefsine olan şedid muhabbetin O´nun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen su-i istimal edip kendi zâtına sarfediyorsun Öyle ise, nefsindeki eneyi yırt, hüveyi göster Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O´nun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir Sen su-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun Çünkü yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-i meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir Rahman-ür-Rahim ismiyle hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi´ bir meskeni, senin cismani hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedi ihsanatını, o cennette sana müheyya eden ve her bir isminde mânevi çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin, elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir Kâinat O´nun bir cüz´i tecelli-i muhabbetine bedel olamaz S )(Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâsdır Çünkü, ihlâs ile hafi şirklerden halâs olur İhlâsı kazanmıyan, o yollarda gezemez ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir Evet muhabbet; mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurlarını görmek istemez Ve kemâline delâlet eden zayıf emâreleri, kavi hüccetler hükmünde görür Dâima mahbubuna tarafdardır İşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağı ile marifetullaha teveccüh eden zâtlar şübehata ve itirâzata kulak vermezler, ucuz kurtulurlar Binler şeytan toplansa, onların mahbub-u hakikisinin kemâline işaret eden bir emareyi, onların nazarında ibtal edemez Eğer muhabbet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve harici şeytanların ettikleri itirazât içinde çok çırpınacak Kahramancasına bir metanet ve kuvvet-i imân ve dikkat-ı nazar lâzımdır ki, kendisini kurtarsın İşte bu sırra binaendir ki, umum meratib-i velâyette, mârifetullahtan gelen muhabbet, en mühim mâye ve iksirdir Fakat muhabbetin bir vartası var ki, ubudiyyetin sırrı olan niyazdan, mahviyetten, naza ve dâvaya atlar, mizansız hareket eder Mâsiva-yı İlâhiyeye teveccühü hengâmında, mâna-yı harfîden mâna-yı ismîye geçmesi ile, tiryak iken zehir olur Yâni gayrullahı sevdiği vakit Cenab-ı Hak hesabına ve onun nâmına, onun bir âyine-i esmâsı olmak ciheti ile rabt-ı kalb etmek lâzım iken; bazan o zâtı o zât hesabına kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, mâna-yı ismîyle sever Allah´ı ve Peygamber´i düşünmeden yine onları sevebilir Bu muhabbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor Mâna-yı harfî ile olsa, muhabbetullaha vesile olur, belki cilvesidir denilebilir M )( $ âyetinde i´cazlı bir îcaz vardır Çünki çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir Şöyleki: Şu âyet diyor ki: "Allah´a (Celle Celâluhu) imanınız varsa elbette Allah´ı seveceksiniz Mâdem Allah´ı seversiniz, Allah´ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah´ın sevdiği zâta benzemelisiniz Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir Ne vakit ona ittiba etseniz Allah da sizi sevecek Zâten siz Allah´ı seversiniz, tâ ki, Allah da sizi sevsin" L )
MUHABERAT Muhabereler Haberleşmeler Haberleşme yapan dâireler
MUHABERE Haberleşme Karşılıklı birbirine haber verme
MUHABERE MEMURU Telgrafçı
MUHABİR Haber veren, haberci * Gazeteye havadis gönderen kimse
MUHACAT (Hecv den) Birbirini hicvetme Karşılıklı olarak birbirlerini yerme
MUHACAT Bilmece hususunda birbiriyle zekâ yarışına çıkma
MUHACCE (Hüccet den) İddiâ edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme İsbatlar gösterme
MUHACCEB Perdelenmiş, tecrid edilmiş Perde ile ayrılmış
MUHACCEL Ayağı sekili, beyazlı at * Gerdeğe konulmuş
MUHACERE Birbirini men´etmek, birbirine engel olmak
MUHACCİL (Haclet den) Utandıran, tahcil eden
MUHACEMAT Hücumlar, üşüşmeler Her taraftan ve birden hücum etmeler
MUHACEME Hücum etme, saldırma
MUHACERAT Göç etmeler, hicretler Muhacirlik
MUHACERET (Hicret den) Hicret etme, göç etme, göçme
MUHACET (Hecv den) Karşılıklı olarak birbirini hicvetme, yerme
MUHACEZE Fısıldamak
MUHACİM Hücum eden, saldıran
MUHACİMÎN (Muhâcim C ) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler
MUHACİR Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen * Mc: Allah´ın yasak ettiğinden uzaklaşan
MUHACİRÎN Göç edenler, hicret edenler İslâmiyetin ilk zuhurunda İslâm olanlardan Mekke´den Medine´ye hicret eden sahâbeler (Bak: Ensar)
MUHADAA(T) (Had´ dan) Aldatma, hile yapma, oyun etme
MUHADAT Hediyeleşmek Karşılıklı olarak hediyeler vermek
MUHADDA´ Aldana aldana bilgi ve tecrübe sâhibi olan
MUHADDAB Boyanmış
MUHADDAR Yeşil renkle boyanmış Rengi yeşil yapılmış
MUHADDE (Hadde den) Bilenmiş * Sınırlanmış, belirlenmiş, hudutlandırılmış
MUHADDE Muhâlefet, uyuşmazlık
MUHADDEB Kamburlu, tümsekli, üstü yumru olan Dürbin camı gibi yumru olan
MUHADDED Sınırı belirtilmiş olan Sınırlanmış, tahdid edilmiş
MUHADDED Eti buruşmuş olan
MUHADDER (Muhaddere) Kapalı, örtülü * Nâmuslu müslüman kadını
MUHADDES Haber verilmiş Tahdis olunmuş, şükranla bildirlimiş Sadık-ül hads olan kimse * Her zan, tahmine feraseti isabetli olan * Nakil ve rivayet edilmiş olan
MUHADDİD Keskinleştirici, bileyici * Sınırlıyan, sınırını tâyin eden Tahdid eden Hududlandıran
MUHADDİR Şişiren, kabartan
MUHADDİR(E) Uyuşturucu ilâç
MUHADDİRAT (Muhaddire C ) Uyuşturucu ilâçlar
MUHADDİS Hadis ilminin bir çok usul ve füruunu bilen zât Peygamber Efendimizin (A S M ) hâl ve sözlerini bize nakleden ve hadis ilminin mütehassısı
MUHADDİSÎN Hadis ilmiyle uğraşan eskiden gelmiş büyük ve kâmil zâtlar Peygamberimizin (A S M ) sözünü işiterek bildirenler (Bak: Hâfız)
MUHADDİSÎN-İ MUHADDESÛN Allah tarafından kendilerine ilham olunan muhaddisler
MUHADDİŞ Kulağı tırmalıyan Tahdiş eden
MUHADEA Aldatmak, hilecilik, oyun etmek
MUHADEME Hizmet etmek
MUHADENET Yakın ahbablık, samimiyet Dostluk
MUHADENET Barışma * Veda etme
MUHADERE Sür´at etmek
MUHADESE (Hadis den) Konuşma Birbirine hikâye söyleme
MUHADEŞE Tırmalama Sıkıntı ve zahmet verme
MUHADİ´ (Had´ dan) Aldatan, kandıran Hile eden, oyun yapan
MUHADİANE f Aldatarak, hile yaparak
MUHADİŞ Zahmet, ıztırab ve sıkıntı verici Tırmalayıcı
MUHAFAZA Zarar ve ziyandan sakınıp korumak * Himâye ve hıfzetmek Gözetlemek * Bir şeye devamlı olmak
MUHAFAZAKÂR f Koruyucu * Dinî amel ve işlere muhabbet eden Dinî inanışında sağlam olan ve değiştirmeden muhafaza eden yüksek ve sâdık insan
MUHAFAZAT Muhafızlık, koruyuculuk
MUHAFETE Söyleme, yavaş okuma
MUHAFFEF Hafiflendirilmiş, hafif edilmiş olan
MUHAFFİF (Hıffet den) Hafifleten, hafifletici
MUHAFIZ Muhafaza eden Değiştirmeyen Saklayan Koruyan Bekçi
MUHAFIZÎN (Muhafız C ) Muhafızlar, bekçiler Bir yeri koruyup bekleyen kimseler
MUHAHA Kemikten çıkan nesne
MUHAK (Mahâk - Mihâk) Her arabi ayın son üç gecesi
MUHAKAT Bir kimseyi ahmak yerine koyma
MUHAKAT Müşabehet eylemek Bir kimseyi taklid etmek * Birbirine hikâye söylemek
MUHAKEMAT (Muhakeme C ) Muhakemeler
MUHAKEME (C : Muhakemât) (Hüküm den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafı dinleyip hüküm vermek * Düşünmek * Zihinde inceleme yapmak * Karar vermek için iyice düşünmek
MUHAKEME-İ GIYABİYE Dâvâcılardan biri veya her ikisi de bulunmadıkları hâlde mahkemece verilen karar
MUHAKÎ Benzeyen, benzer olan
MUHAKKA Çekişme * Hak iddia etme
MUHAKKAK(A) (Hakk dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş Tahkik edilmiş Doğru * Mutlaka ne olursa olsun
MUHAKKAR Hakir görülen Hakarete uğramış
MUHAKKİK Hakikatı araştırıp bulan İç yüzüne inceliyerek vakıf olan * Hakikat âlimi Hakikatlara hakkı ile vakıf ve ehl-i tahkik olan büyük İslâm âlimi
MUHAKKİKANE f Gerçeği ve hakikatı araştıran bir kimseye yakışır surette Muhakkik olan bir insana yakışacak şekilde
MUHAKKİKÎN Hakikatı bulup meydana çıkaranlar * İç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velileri Hakikat araştıran, hak âlimleri
MUHAKKİR Hakir gören, zelil ve hor gören
MUHAKKİRÂNE f Tahkir edercesine Hakarette bulunurcasına
MUHAL İmkânsız, vukuu mümkün olmayan Bâtıl, boş söz * Hurâfe olan nazariye
MUHAL-İ ÂDİ Herkesin anlayabileceği imkânsızlık ve muhal Az düşünenlerin de bilebileceği, mümkün olmayan iş
MUHALAA (Muhâlaat) Birbirlerinden resmen ayrılma (karı-koca )
MUHALAT (Muhal C ) Mümkün olmayanlar Muhaller Muhal ve bâtıl olan şeyler
MUHALATA (Halt dan) Karışma, güzel uyuşma, anlaşma
MUHALATÂT Güzel anlaşmalar, karışmalar, uyuşmalar
MUHALE Dostluk, sadâkat
MUHALEBE Beraberce süt sağmak
MUHALEFET Kabulsüzlük Karşı durma Uyuşmazlık Zıt gitmek Zıddiyet Muvafık olmamak
MUHALEFET-ÜN Lİ-L HAVADİS Cenab-ı Hakk´ın ne zâtında ne sıfâtında (mevcud olsun, mevhum olsun, muhayyel olsun), hiç bir şeye hiç bir cihette benzememesi
MUHALESE Bir şeyi alıp kaçmak
MUHALESET (Hulus dan) Birbirlerine iyi muamele etme Birbirleriyle dostça geçinme
MUHALHİL Havayı hafifleten
MUHALİB Süt sağan * Devrin hayır ve şerli işlerini tecrübe eden
MUHALİF Uymayan Birbirine benzemiyen Birbirine zıt olan * Başka şekilde düşünen * Karşı duran
MUHALİFÎN Muhalif olanlar Muhalifler
MUHALİF Yardımcı
MUHALLA Tahliye olunmuş Boşaltılmış * Serbest bırakılmış
MUHALLA Süslenmiş Süs yapılmış
MUHALLAK Tıraş olmuş * Hacıların Mina´da tıraş oldukları yer
MUHALLASA Mevruz otu denilen bir nevi ot
MUHALLEB Nakışı ve güzelliği çok olan elbise * Cam * Aldanmış
MUHALLED (Huld dan) Ebedî Dâimî Bâki Sürekli olarak kalan
MUHALLEDAT (Muhalled C ) Dâimî olarak kalacak şeyler * şâheserler
MUHALLEDÎN (Muhalled C ) Sürekli ve dâimî olarak kalan şeyler
MUHALLEDÛN Bâki ve dâimî olanlar * Dâimî surette Cennet´te kalacak olanlar
MUHALLEF Bir ölünün bıraktığı mal * Geride kalan
MUHALLEFAT (Muhallefe C ) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler Metrukât
MUHALLEFE Ölen bir adamın dul kalan karısı
MUHALLES Kurtarılmış Tahlis olunmuş
MUHALLIK Tıraş eden * Tıraş olan
MUHALLÎ Süslendiren, yaldızlayan
MUHALLÎ Boşaltan Tahliye eden
MUHALLİD (Huld den) Ebedîleştiren Devamlı, sürekli ve ebedî kılan
MUHALLİL (Hall den) Eriten Analiz yapan, tahlil eden * Fık: Üç talakla boşanan ve iddetini bitiren bir kadınla evlenen erkek (Karıyı boşayan birinci kocaya: Muhallelün leh denir ) * Tıb: Şişlere, iltihablara yarıyan ilaç
MUHALLİM Halim selim eden Yavaş kılan (Öfkeli birisini) yumuşatan
MUHALLİS (Halâs dan) Kurtaran, halâs kılan, tahlis eden
MUHALLİT (Halt dan) Karıştıran, tahlit eden
MUHALÜN ALEYH Fık: Havaleyi ödeyecek kimse Üzerine havale yapılan şahıs
MUHALÜN BİH Fık: Birine havale olunan mal
MUHALÜN LEH "Lehine gönderilen" Alacaklı olan kişi
MUHAMAT Korumak * Avukatlık etmek * Birinden birşeyi def etmek
MUHAMERE Karışmak * Gizlemek
MUHAMESE Fısıldaşma
MUHAMÎ Avukat * Himaye eden
MUHAMMAT Kızdırılmış nesne
MUHAMMED Pek çok tekrar tekrar övülmüş, medhedilmiş meâlinde bir isim olup ilk olarak Peygamberimize (A S M ) verilmiştir (Allahımızın bütün insanlara son peygamberi olan Hz Muhammed (A S M) Efendimiz, Arabistan´da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdi 571 tarihinde dünyaya teşrif etmişlerdir Fahr-i Âlem Efendimiz, Kureyş kabilesinden ve Haşim âilesindendir Muhterem pederinin adı Abdullah, dedesinin adı Abdülmuttalib, vâlidesinin adı ise Amine´dir Peygamberimizin (A S M ) baba cihetinden mübarek nesebleri şöyledir Hz Muhammed İbn-i Abdullah, ibn-i Abdulmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusey, Hakim, Mürre, Keab, Lüey, Galib, Fihr, Mâlik, Nazr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Mirar, Mead, Adnan Adnan da İsmâil Aleyhisselâm´ın oğlu Kıyzar´ın neslindendir Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin evlâdı birçok kabilelere ayrılmış, Mâlik´in oğlu Fihr´in evlâdından da Kureyş kabilesi teşekkül etmiştir Resul-i Ekrem Efendimizin (A S M ) vâlidesi cihetinde yüksek nesebleri de şöyledir: Hz Muhammed ibn-i Amine Bint-i Vehb, ibn-i Abdi Menaf, ibn-i Zühre, ibn-i Hâkim Peygamber Efendimizin (A S M ) babası tarafından mübârek nesebiyle anası tarafından nesebi, Mürre oğlu Hâkim´de birleşirler Peygamber Efendimizin dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdülmuttalib, Kâbe-i Muazzama´nın mütevellisiydi Ebu Tâlib, Ebu Leheb, Hâris, Zübeyr, Hamza, Abbas, Abdullah v s adında onüç oğlu vardı Fakat bunların içinde en fazla Abdullah´ı severdi Çünki onda başka bir güzellik, başka bir nuraniyet vardı Abdülmuttalib, bu sevgili oğluna Benî Zühre reisi Vehb´in kızı Amine´yi nikâhla aldı Abdullah Hazretleri, Peygamber Efendimiz doğmadan iki ay evvel bir ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere´ye gidip orada vefat etti ki, daha yirmibeş yaşında bulunuyordu Bu cihetle Fahr-i Âlem Efendimiz (A S M ) yetim kaldı Peygamber Efendimizin çocukluk devresi pek kudsi bir halde geçmiştir Daha doğar doğmaz bir takım hârikalar meydana gelmiştir (Bak: Delâil-i Nübüvvet) Süt anası, Beni Sa´d kabilesinden Haris´in refikası Halime idi Dört sene onun yanında kaldı Annesi Hz Amine ile birlikte Medine-i Münevvere´ye dayı-zâdeleri bulunan Neccar oğullarını ziyarete gittiler Sonra Mekke-i Mükerreme´ye dönerlerken Hz Amine, Ebva denilen yerde daha yirmi yaşında olduğu halde vefat etti Altı yaşında öksüz kalan Peygamberimizi, Ümmieymen adındaki dadısı alıp, Mekke-i Mükerreme´ye getirip dedesi Hz Abdülmuttalib´e teslim etti İki sene sonra da dedesi vefat edince amcası Ebu Tâlib´in yanında kaldı Peygamber Efendimiz gençliğinde Kureyş kabilesi arasında büyük bir şeref ve şânı haiz bulunuyordu Kendisine "Muhammed-ül Emin" deniliyordu Yirmibeş yaşında iken, pek yüksek bir ruha sahib, pek şerefli bir hânedana mensub olan ve daha genç iken dul kalmış olup çok zengin olan Huveylid kızı Hatice ile evlendi Peygamber Efendimiz, tam kırk yaşlarına girince Peygamberlik şerefine nâil oldu Kendisine peygamberlik verilince ilk evvel çevresinde bulunan kişileri hususi surette İslâm dinine dâvet etmişti Bu dâveti ilk önce Hz Hatice vâlidemiz kabul etti Sonra Kureyşin büyüklerinden olan Hz Ebubekir-is sıddık ile Peygamberimizin âzatlısı olan Zeyd ibn-i Harise ve peygamberimizin amcası Ebu Tâlib´in oğlu olup, henüz dokuz-on yaşlarında olan Hz Ali kabul ettiler Bir müddet sonra da Hz Ebubekir´in vasıtasıyla Osman bin Affan, Abdurrahman ibn-i Avf, Sa´d ibn-i Ebu Vakkas, Zübeyr ibn-ül Avvam, Talha-t-übnü Ubeydullah Hazretleri İslâmiyetle müşerref oldular Bi´setin ondördüncü senesinde Mekke´deki müslümanlar, Medine-i Münevvere´ye hicret ettiler Peşinden de Peygamberimiz Hz Ebubekir ile birlikte hicret etti (Bak: Hicret)Peygamberimiz (A S M ) hicretin onbirinci senesinin Rebiülevvel ayının onikisinde pazartesi günü Medine-i Münevvere´de hücre-i saadetinde vefat etti ) (B İ İ )(Şu kâinatın Sâhib ve Mutasarrıfı, elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor Ve her tarafı görerek tedvir ediyor Ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek tedvir ediyor Mâdem yapan bilir; elbette bilen konuşur Mâdem konuşacak, elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlere konuşacak Mâdem zifikirle konuşacak; elbette zişuurun içinde en cem´iyetli ve şuuru külli olan insan nev´i ile konuşacaktır Mâdem insan nev´i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak Mâdem en mükemmel ve istidâdı en yüksek ve ahlâkı ulvi ve nev´-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır Elbette, dost ve düşmanın ittifakı ile, en yüksek isti´datta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyası ile bin üçyüz sene ışıklanmış; ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-i rahmet ve saadet edip, ona medh ve muhabbet etmiş olan Muhammed (A S M ) ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır M ) (Bak: Fahr-i Kâinat ve Resulullah ve Mefhar-ı mevcudat)(Zât-ı Zülcelâl (C C ) demiş: $ Bütün ümmet, hattâ düşmanları da dahil olduğu halde icma etmişler ki, bütün ahlâk-ı haseneye câmi´dir Nübüvvetten evvel ondaki ahlâk-ı hamidenin kemâline tercüman olan Muhammed´ül Emin ünvaniyle iştihar etmişler Hazret-i Aişe (R A ) her vakit derdi: $ Demek Kur´an tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye câmi idi İşte o Zât-ı Kerimde icma-ı ümmetle tevatür-ü mânevî-i kat´îyle sabittir ki; insanların sîreten, sureten en cemili ve en halimi ve en sâbiri ve en şâkiri ve en zâhidi ve en mütevazii ve en afifi ve en cevâdı ve en kerimi ve en rahimi ve en âdili, herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afv, sıhhat-ı fehim, şefkat gibi ne kadar secâya-yı âliyye varsa en mükemmel bir fihriste-i nuranîsidir Bunların içindeki nokta-i i´caz şudur ki: Ahlâk-ı hasene çendan birbirine mübayin değil, fakat derece-i kemâlde birbirine müzaheme eder Biri galebe çalsa öteki zayıflaşır Meselâ: Kemâl-i hilm ile kemâl-i şecaat, hem kemal-i tevazu ile kemal-i şehamet, hem kemal-i merhamet ve mürüvvet, hem tam iktisat ve itidal ile tamam-ı kerem ve sehavet, hem gayet vakar ile nihayet haya, hem gâyet şefkat ile nihayet Elbuğzu fillah, hem gayet afv ile nihayet izzet-i nefs, hem gayet tevekkül ile nihayet içtihad gibi mecâmi-i ahlâk-ı mütezahime birden derece-i âliyyede bir zâtta içtimâı müzayakasız inkişafları mu´cizelerin mu´cizesidir Bediüzzaman)
MUHAMMED SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 47 Suresi olup Kıtal Suresi de denir Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur
MUHAMMEDÎ Hz Muhammed´e (A S M ) mensub olan Müslüman (Ecnebi dillerinde geçen bu mânadaki tabirlere göre Muhammedî, Muhammedîlik: Müslüman ve Müslümanlık mânasına gelmektedir )
MUHAMMEDİYYUN Müslümanlar Hz Muhammed´in (A S M ) ümmetinden olanlar
MUHAMMEN (Hamn den) Tahmin edilen Ortalama olarak bir değer kabul edilen Sanılan
MUHAMMER (Hamr dan) Mayalanmmış, ekşiyip kabarmış * Yoğurulmuş
MUHAMMER (Himâr dan) Kendine eşek denilmiş Eşeğe benzetilmiş Tahmir olunmuş
MUHAMMERE Başı beyaz, cesedi siyah olan koyun * Örtülmüş nesne
MUHAMMES Ateş üzerinde kızdırılıp kurutulmuş (Kavrulmuş kahve gibi)
MUHAMMES Beşli Beş katlı Tahmis edilmiş * Edb: Her bendi beş mısrâlı olan manzume * Birbiri ardından gelen ve kapalı olarak uç uca eklenmiş beş kenarın meydana getirebileceği çeşitli şekillerden her biri Beşgen
MUHAMMES-İ MUNTAZAM Geo: Düzgün beşgen
MUHAMMEZ (Hamz dan) Oksitlenmiş, paslanmış
MUHAMMIS Mısır, kahve gibi şeyleri kavuran veya kavurarak satan kimse * Tava
MUHAMMİN Tahmin eden, sanan, karar veren, değer biçen kimse Eksper
MUHAMMİR (Hamr dan) Tahmir eden Mayalayan Ekşitip kabartan Yoğuran
MUHAMMİR Kızdırıcı ilâç
MUHAN Kendine ihanet olunmuş * Alçak kimse
MUHANNA Çarpık, bükük, eğri * Kınalanmış
MUHANNES Kadınlaşmış erkek Alçak tabiatlı * Korkak Nâmerd Kalleş
MUHANNET Mumyalanmış, tahnit edilmiş
MUHANNİT Mumyalayan, tahnit eden
MUHAREBAT (Muhârebe C ) (Harb den) Harpler, muhârebeler Harbetmeler, savaşmalar
MUHAREBE (C : Muharebât) Harbetmek Karşılıklı cenk Cidal
MUHARECE Parmaklarıyla hesap edip taksim etmek
MUHAREDE Men´etmek, engel olmak
MUHAREF Fakir
MUHARESE(T) (Hirâset den) Muhâfaza, koruma
MUHAREŞE Kışkırtma, halkı birbirine düşürme
MUHAREZE Saklamak
MUHARİB Harbeden Cenkci Cengâver * Cesur Atılgan Kahraman * İyi harbeden Harb usullerini iyi bilen
MUHARİBEYN İki savaşçı, iki cengâver, iki muhârib
MUHARRAK (Harik den) Yakışmış, yanmış Tahrik olunmuş
MUHARRECE Boynunda tasması olan köpek
MUHARREF (Harf den) Tahrif edilmiş Değiştirilmiş kalem karıştırılmış Bozuk İfsâd ederek tahrib edilmiş
MUHARREFAT (Muharref C ) Tahrif edilmiş ve değiştirilmiş şeyler
MUHARREM Arabi ayların başı, birincisi * Haram edilmiş olan * Bu muharrem ayında Müslümanlıktan evvel Arablar arasında muharebe yasaktı Bundan dolayı bu isim verilmiştir * Haram kılınmış, tahrim olunmuş (Bak: Eşhür-ü hurum)
MUHARREMÂT Haramlar Haram edilen şeyler Dinimizce helâl olmayan şeyler
MUHARRER Tahrir olunmuş * Yazılmış Yazılı (Muharrer : İyice azadlanmış, tam hürriyetine kavuşturulmuş demektir ki; ibadette muhlis veya mâbed hâdimi yahut da dünyadan azade mânalarıyla da tefsir edilmiştir E T )
MUHARRERÂT Yazılı şeyler Yazılmış kâğıtlar Mektuplar
MUHARRERÂT-I RESMİYE Resmi mektublar veya yazılar
MUHARRİB Tahrib eden Harâb eden Yıkan Bozan Perişan eden
MUHARRİBÎN (Muharrib C ) Yıkıp yok edenler Harab edenler
MUHARRİC (Bak: Tahric)
MUHARRİF Tahrif eden Bozan Silen Hilecilik yapan
MUHARRİK (Hark dan) Tahrik eden, çok yakan * Çok susatan, çok harâret veren * Yakıp yıkan
MUHARRİK Harekete getiren Hareket veren Tahrik eden Teşvik eden Ayaklandıran
MUHARRİKE Hareket veren duygu
MUHARRİR Yazan Tahrir eden Kâtib Kitab te´lif eden Gazetede yazı yazan
MUHARRİRÎN (Muharrir C ) Muharirler, yazarlar Eser sâhipleri, müellifler
MUHARRİS Hırslandıran Tamah ve hırsı artıran
MUHARRİSÂNE f Hırslandırırcasına
MUHARRİŞ Tırmalayan, azdıran, tahriş eden
MUHARRİT İshâl verici bir ilâç
MUHARRİZ Kışkırtan Teşvik ve tahriz eden
MUHASAMA (Muhasamet) (C : Muhâsamât) Muhalefet İki taraf arasındaki düşmanlık Birbiri ile çekişmek Birbirine husumet etmek
MUHASAMAT (Muhasama C ) Düşmanlık İki taraf arasındaki husumet
MUHASAMET (Bak: Muhasama)
MUHASARA Etraftan çevirmek Kuşatmak Düşmanı etraftan sarmak Abluka etmek
MUHASARA Bir kişinin, diğer kimsenin elini tutup yürümesi veya ellerini birbirinin kuşağına sokup yürümeleri
MUHASEBAT (Muhasebe C ) Hesap işleri, hesap görme işleri Hesap dâireleri
MUHASEBE Hesablaşmak Hesab görmek Hesab işi ile uğraşmak Hesab işini gören resmi makam
MUHASEDE (Hased den) Birbirini çekememe, hased etme, kıskanma
MUHASIM Düşmanlık eden Düşman olan taraflardan biri Hasım olan Birbirini dâva edenlerden her biri Karşı tarafı tutan
MUHASIMEYN Bir dâvâ veya çekişmede birbirine karşı olan iki kimse
MUHASIMÎN (Muhasım C ) Düşmanlar, muhasımlar
MUHASIR (C : Muhasırîn- Muhasırûn) (Hasr dan) Etrafının kuşatıp saran Muhasara eden
MUHASIRÎN (Muhâsır C ) Muhasara edenler, etrafını kuşatanlar
MUHASIRÛN (Muhasırîn) Düşmanı etraftan kuşatanlar Muhasara edenler
MUHASİB Hesab eden Hesap işi ile uğraşan Muhasib
MUHASSAL Netice Husule gelen Tahsil olunan Hâsıl olmuş bulunan Toplanılmış, cem´olunmuş Hülâsa Sözün kısası
MUHASSAL-İ KELÂM Sözün kısası
MUHASSALA (Husul den) Elde edilen netice, hâsıl olan sonuç * Fiz: Bileşke
MUHASSAN (Hısn dan) Kuvvetlendirilmiş, istihkâmlandırılmış
MUHASSAS Birine âid kılınmış Tahsis edilmiş Has kılınmış Ayrılmış Tâyin edilmiş
MUHASSASAT (Muhassas C ) Devlet bütçesinden, devlet dâireleri için ayrılan para * Bir kimseye verilmiş olan maaş veya tayın
MUHASSENAT (Muhassene C ) Üstünlük sebepleri * Güzel, hayırlı ve faydalı işler
MUHASSER Hasret kalmış, tahsir olunmuş
MUHASSIL Husule getiren Hâsıl eden Meydana getiren
MUHASSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam kalan ve kendini haramdan koruyan (Bak: Muhsın)
MUHASSIR Hasrette bırakan * Mina ile Arafat arasında Muhassir vadisi Ebrehe´yi mağlub eden Ebabil kuşlarının taş yağdırdıkları mevki
MUHASSİL Sütü çok emdiğinden hasta olan çocuk
MUHASSİN (Hasen den) Güzelleştiren, güzellik veren
MUHASSİR (C : Muhassirîn) (Hasar dan) Zarara uğratan Hasar ve ziyan verdiren
MUHASSİRÎN (Muhassir C ) Zarar ve ziyan verdirenler Hasara uğratanlar
MUHASSİS Tahsis eden Has kılan Hususileştiren
MUHAŞ Yanmış nesne
MUHAŞŞA Hâşiye yazılmış Tahşiye olunmuş
MUHAŞŞEM Sarhoş, mest
MUHAŞŞİ Hâşiye yazan Hâşiyeliyen
MUHAŞŞİ´ Kibirli bir kimsenin kibir ve gururunu kıran
MUHAŞŞÎ (Haşyet den) Korkutan, ürküten
MUHAŞŞİD Tahşideden Bir yere toplayan
MUHAŞŞİM Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey
MUHAŞŞİN Öfkelendiren, kızdıran Gücendiren
MUHAT İhâta olunmuş Etrafı çevrilmiş Etrafı kuşatılan Bir şey içinde bulunan
MUHAT Burundan akan sümük * Sümük gibi ve yapışkan cisim
MUHATAB Söyleyeni dinleyen Kendisine hitab edilen * Gr: İkinci şahıs
MUHATABA Birbirine söz söyleme, hitabetme * Mc: Çekişme
MUHATABAT (Muhâtaba C ) Konuşmalar
MUHATAB İTTİHAZ ETMEK Karşısındakilerini dinleyen * Dinleyici kabul edip, sözünü dinliyor bilmek * Konuşmaya lâyık görmek
MUHATARA Tehlike Korkulacak hâle tutulmak * Zarar Ziyan Korku * Tehlike ve zarar ihtimali olan
MUHATARA-İ İZMİHLÂL Dağılma tehlikesi
MUHATARAT (Muhatara C ) Zararlar, ziyanlar, hasarlar * Korkular Tehlikeler
MUHATIB (Hutbe den) Birine söz söyliyen Hitâbeden
MUHATTAT (Hatt dan) Çizilmiş, resmi yapılmış
MUHATTATA İstasyon
MUHATTIT (Hatt dan) Çizen, resmini yapan
MUHAVELE İsteme, taleb etme Bir şeyi yapmaya girişme
MUHAVERAT (Muhavere C ) Konuşmalar Muhâvereler Karşılıklı görüşüp konuşmalar
MUHAVERE (C : Muhaverat) Konuşma Görüşerek konuşma
MUHAVEZE Muhalefet, uyuşmazlık
MUHAVVEF Korkulu Korkutulmuş
MUHAVVEL Hâvâle edilmiş Ismarlanmış Tebdil ve tağyir edilmiş Değiştirilmiş Bırakılmış
MUHAVVEN Hâinleşen Tahvin edilen
MUHAVVET Etrafına sur ve duvar çekilmiş yer
MUHAVVIT Duvar çeken, tahvit eden
MUHAVVİC Muhtaç edici
MUHAVVİF Korkutan Korkutucu
MUHAVVİFÂNE f Dehşetlice Korkutucu bir vaziyette Korkutmak suretiyle
MUHAVVİL Başka hâle koyan Değiştiren Tahvil eden
MUHAVVİL-ÜL HAVLİ VE-L AHVÂL Havli, kuvveti ve hâlleri değiştiren, başka şekle sokan Cenâb-ı Hak (C C )
MUHAVVİLE (Havl den) Fiz: Elektrik cereyanını, akımını başka hâle koyan Transformatör
MUHAYA Bölünemiyen bir şeyi nöbetleşe ve sıra ile kullanma
MUHAYEE Pay edilmesi ve bölünmesi mümkün olmayan bir şeyi sıra ile nöbetleşe kullanma
MUHAYENE Belirli bir zaman için kiralama
MUHAYYA Yüz, vech
MUHAYYEB Yoksun bırakılmış, mahrum kılınmış
MUHAYYEBEN Mahrum ederek Yoksun bırakarak
MUHAYYEL Tahayyül edilmiş Hayâl olarak düşünülmüş Zihinde tasarlanmış
MUHAYYELAT (Muhayyele C ) Hayâl edilmiş olan şeyler Muhayyel olan şeyler
MUHAYYEM (Hayme den) Çadırı kurulmuş ordugâh * Kurulmuş çadır * Çadırda yatan insan Kamp yeri
MUHAYYEMGÂH f Ordu çadırlarının kurulduğu yer Ordugâh
MUHAYYER (Hayr dan) Seçilmesi serbest olan Seçmece Beğenmece
MUHAYYİB Yoksun bırakan, mahrum kılan
MUHAYYİBÂNE f Mahrum ve yoksun bırakırcasına
MUHAYYİL Tahayyül eden Hayal kuran Zihinde olmayacak şeyleri düşünen
MUHAYYİLE Kuvve-i hayâliye Hayâl kurma merkezi Zihinde bulunan hayal kuvveti
MUHAYYİR Hayret veren Hayrette bırakan Şaşkınlık veren
MUHAYYİR-ÜL UKUL Akıllara hayret veren Akılları şaşırtan, akılları durduran
MUHAYYİR İlmî şeyler arasında seçim yaparak beğenmeyi serbest eden Muhayyer kılan
MUHAZAH Mukabele olmak, karşılık olmak
MUHAZANE Çocuklara şaşırtıp sevindirecek şeyler söylemek
MUHAZARA Yemiş olmadan henüz ham iken satmak
MUHAZARA (C : Muhazarât) (Huzur dan) Hatırda tutulan şeyler * Tarihi ve edebi fıkra ve hikâyeler anlatma * Konferans verme
MUHAZARÂT (Muhazara C ) Akılda tutulan faydalı bilgiler veya hikâyeler
MUHAZAT Aynı hizâda bulunmak, karşı durmak, karşı olmak
MUHAZAT-I NİSA Fık: Kadınlarla erkeklerin namazda aynı hizada aynı safta beraber durmaları (ki, bazı şartlar müvacehesinde namazı ifsad eden bir haldir )
MUHAZAT Yüz yüze gelme, karşılaşma
MUHAZELE Hakirlik, aşağılık, rezillik
MUHAZERE Birbirini korkutmak * İhtiraz etmek * Uyanık olmak
MUHAZÎ (Hiza dan) Birbirinin karşısında ve bir hizada bulunan Paralel
MUHAZREB Katı bükülmüş ip
MUHAZZA Birbirini tahrik edip bir işe kandırmak
MUHAZZAB Boyanmış, tahzib olunmuş
MUHAZZAR Yeşile boyanmış Yeşil renk ile renklendirilmiş
MUHAZZİ´ Saman ve ot kesmekte kullanılan bir çeşit ziraat makinesi
MUHAZZİL Alçaklık ve bayağılık içinde bırakan Tahzil eden
MUHAZZİLÂNE f Alçaklık ve bayağılıkla
MUHAZZİL Korkutucu
MUHAZZİR Tahzir eden Sakındıran Çekindiren
MUHBİR Haber veren Haberci Haber toplayan * Birisinin fenâlığını alâkadar makama haber veren Jurnalcı
MUHBİR-İ SÂDIK Peygamberimiz Hz Muhammed´in (A S M ) bir ismi Diğer Peygamberlere de denebilir Çünkü hepsi sâdık, sağlam, doğru haberleri insanlara ulaştırmışlar, kendilerine bildirilenleri aynen bildirmişler, insanları doğruluğa, felâha, hakka, hakikata, imana dâvet etmişlerdir
MUHBİT Alçak gönüllü, mütevazi Mütezellil
MUHCEN Kısa boylu ve suyu az olan bir bitki çeşidi
MUHDA´ (MIHDA´) Kiler
MUHDAR (Muhzar) Hazırlanmış * Amellerinin sâhifelerini müşâhede etmiş olarak
MUHDEC İçine esvap koydukları küçük ev, kiler * Azâsı noksan olan
MUHDES İhdas edilmiş Sonradan meydana gelmiş, eskiden olmayan * İlm-i Hâlde: Şer´î temizliği gitmiş, abdest veya guslü lâzım gelmiş olan
MUHDÎ (Bak: Mühdi)
MUHDİS Hâdiseye sebeb olan İhdas eden Yeni bir şey ortaya çıkaran
MUHEYH Beyincik
MUHFES Seri, hızlı
MUHH (C : Mihâh) İlik * Beyin * Cevher, madde
MUHH Yumurtanın sarısı * Eskiyip köhne olmak
MUHIKK (Muhik) Haklı Hakkı yerine getiren Haklı olan
MUHIKKANE f Haklı olarak Haklı olmak suretiyle İhkak-ı hak etmek suretiyle
MUHİBB Seven Muhabbet eden Dost Hayrı isteyen
MUHİBBAN f (Muhibbin) Dostlar Muhabbet edenler Sevilenler Sevgi besleyenler Bir kimsenin taraflıları
MUHİBBANE f Severek Dostça Dosta yakışır surette
MUHİBBE Kadın sevgili Kadın dost
MUHİBBÎ Muhibb ile alâkalı * Kanuni´nin nazımda kullandığı mahlâs
MUHÎF (Muhife) Korkunç Korkutucu
MUHÎL İhâle eden Havâle eden * Fık: Borcunu başkası ödemesi için havâle eden kimse Başkasının borcuna nakleden
MUHÎLÎ Hilekârlık Sahtekârlık Hile
MUHİLL (Halel den) İhlâl eden Bozan Sakatlayan Karıştıran
MUHİLL-İ ÂSÂYİŞ Asâyişi ihlâl eden Güvenliği bozan
MUHİLL-İ NÂMUS Nâmusa zarar veren, nâmusa dokunan
MUHİN Zayıflatan, hor ve hakir eden İhanet eden
MUHÎS Zindan
MUHİSS (Hiss den) Hissettiren, duyuran
MUHİŞ Korkutan, korku veren
MUHİT İhata eden Etrafını kuşatan, çeviren * Etraf Çevre * Büyük deniz Okyanus * Mc: Büyük âlim
MUHİT-İ ARZ Dünyanın çevresi
MUHİT-İ DÂİRE Mat: Daire çevresi Çember
MUHİT-İ NİGÂH Göz çevresi
MUHİTAT (Muhit C ) Çevreler, muhitler
MUHKEM Sağlam Metin Sıkı sıkıya Kuvvetli Tahkim edilmiş Sağlamlaştırılmış * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz İhtimalli olmayan söz
MUHKEMAT Muhkem olanlar Sağlam ve kuvvetli olanlar * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar
MUHKEMAT-I KUR´ANİYYE Mânası açık ve te´vile ihtiyacı olmayan âyetler Başka bir mânaya ihtimali olmayıp sarih emir ve nehiyleri müştemil olan âyetler Bu âyetler mensuh veya anlaşılmayan şekilde müteşabih ve muhtemel olmayıp muhkem ve mübeyyin olmakla aslâ te´vile muhtaç olmazlar Bâzı şeylerin haram olması veya enbiya kıssaları (Ekasis-i enbiya) gibi
MUHKEM KAZİYE Huk: Kat´i ve sağlam bozulmaz hüküm Mahkemenin en sonunda vermiş olduğu kararlar Temyiz mahkemesince tetkik ve tasdik edildikten sonra veyahut temyiz müddeti geçen bir mahkeme kararının, mevzuunu teşkil eden hâdise hakkında, kat´i bir karine ve delil ve kanunen değişmez bir hüküm olarak kabul edilmesi (Bak: Kaziye-i muhkeme)
MUHKİM Kuvvetleştiren, sağlam kılan, ihkâm eden
MUHLA Ot biçecek âlet, orak * Nalbantların tırnak yonacak âleti
MUHLED Saçı ve sakalı geç ağaran kişi
MUHLES İhlâsı dâimi olan Devâmlı hâlis olan
MUHLES Orta yaşlı kimse
MUHLEVLAK Düz kaypak nesne
MUHLİK (Bak: Mühlik)
MUHLİS Saç ve sakalına kır düşmüş olan kimse
MUHLİS Hâlis olan İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan Her hâli içten ve riyâsız olan Katıksız
MUHLİSÂNE f Hâlisâne Samimi olarak Dostlukla Riyâsızlıkla
MUHLİSEN Hâlis olarak Muhlis olarak
MUHMEL Tüylü ve saçaklı nesne
MUHMİD Ateşin alevini bastıran
MUHNAK (C: Mehânik) Zayıflamış davar
MUHNİK (Hank dan) Boğucu, boğan
MUHNİS Birine verdiği sözü geri alan
MUHNİS Yumuşak kimse; yâni şiddeti ve katılığı olmayan Mülâyim
MUHRAZA (C: Mehârız) Çöğen koyacak kap
MUHREC (Huruc dan) Dışarı çıkarılmış, ihrâc olunmuş * Bir şeyin sureti çıkarılmış
MUHRENBIK Başını eğip tınmayan, sükut eden, susan ve fırsat bulduğu gibi fevri söyleyen kimse
MUHRENŞİM Azametli, kibirli kimse * Zayıf ve rengi değişmiş kişi
MUHRENZİM Gadaplı, hışımlı, kızgın
MUHREZ Kazanılmış, elde edilmiş * Sudaki balık, av hayvanları v s gibi, kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi
MUHRİB Harp gemisi Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi
MUHRİB Tahribeden Yıkan Muharrib Harâb eden
MUHRİBÎN (Muhrib C ) Muhribler Yıkıp yok edenler Harâb edenler
MUHRİCE Çıkrıkçı
MUHRİK Yakan Yakıcı * Çok acıtan İhrak eden
MUHRİK-DEM f Nefesi yakıcı olan Âşık
MUHRİZ (İhraz dan) Elde eden, kendi payına alan, kazanan
MUHSAN Fık: Akıl Büluğ İslâmiyet Hürriyet Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse
MUHSANAT (Muhsana C ) Muhsan olan kadınlar
MUHSANE Muhsan olan kadın Temiz ve namuslu kadın
MUHSAR (Bak: İhsar)
MUHSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam olan Kendini haramdan saklayan
MUHSÎ Sayı sayan
MUHSİN İhsan eden, iyilik eden Kerim Cömert * Allah´ı görür gibi O´na ibadet eden
MUHSİNÎN (Muhsin C ) Muhsinler
MUHTAC İhtiyacı olan Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan Bir şey kendine lâzım olan kimse Bir eksiğini tamamlamak isteyen Fakir
MUHTAC-I TA´RİF Tarif edip anlatmağa muhtaç
MUHTACÎN (Muhtac C ) Muhtaç kimseler İhtiyaç sâhibleri Fakirler, yoksullar
MUHTACİYET İhtiyaç sahibi olmak Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk
MUHTAL (Hile den) Hilekâr, dalavereci, hileci
MUHTAL Mütekebbir Kibirli
MUHTALE Hileci ve dalavereci kadın
MUHTAN Kendisine hıyanet edilen kimse * Hâin Hıyanet eden
MUHTAR İhtiyar eden Seçilmiş olan * Hareketinde serbest olan İstediğini yapmakta serbest olan Hür * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse * Peygamberimiz Hz Muhammed´in (A S M ) bir ism-i şerifi
MUHTARİYET Muhtarlık Kendi kendine hareket edebilme İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma
MUHTASAR Az Kısa Uzun olmayan * Tekellüfsüz * İhtisar edilmiş Kısaltılmış
MUHTASARAN Kısa olarak Muhtasar olarak Kısaltılmış tarzda
MUHTASID (Hasad dan) Ekinci, çiftçi İhtisâd eden, ekin biçen
MUHTASIM Düşmanlık yapan Adavet eden Husumet eden
MUHTASIRA Kısaltma Hülâsa
MUHTASS (C: Muhtassin) (Husus dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan
MUHTASSAN Ençok, bilhassa Daha ziyâde
MUHTASSÎN (Muhtass C ) (Husus dan) Bir şeye mahsus olanlar, bir kimseye ait olan şeyler
MUHTATİB Nikâhla isteyen
MUHTATİF Göz kamaştıran * Kapıp götüren
MUHTAZAR Hazırlanmış * Ölüme hazır
MUHTAZI´ Boyun eğen Tevâzu yapan Alçak gönüllülük gösteren
MUHTAZIÂNE f Alçak gönüllülükle Tevâzu ve mahviyetle Boyun eğerek
MUHTAZIB Renklenen, boyanan
MUHTAZIR Can çekişen
MUHTAZIRANE Can çekişiyormuşcasına
MUHTEBA Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse
MUHTEBER Tecrübe ve imtihan eden, deneyen
MUHTEBES (Habs den) Hapsedilmiş
MUHTEBIT Gece vakti dilenen
MUHTEBİL Delirmiş olan
MUHTEBİR Yoklayan, deneyen, tecrübe eden * Sağlam haberi olan İyice bilen
MUHTEBİRÂNE f Yoklar ve denercesine Tecrübe eder tarzda
MUHTEBİS Zorla alan
MUHTECİB Hicablanmış Perdeli Örtülü Örtülmüş Saklanan Gizlenen
MUHTED (Hadd dan) Hiddetlenmiş, kızmış * Keskin Keskinleşmiş
MUHTEDİ´ Hilekâr Dolandırıcı
MUHTEDİÂNE f Hile ve dalaverecilikle
MUHTEFÎ Gizlenen Saklı, gizli * İftira eden
MUHTEFİD Seri kesici olan
MUHTEKİR Hakir ve hor gören Aşağı ve adi kabul eden İhtikar eden
MUHTEKİR İhtikâr yapan Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan Halkın zararına çalışarak malı saklayan (Bak: İhtikâr)
MUHTEKİRÂNE f Vurgunculukla, ihtikârcılıkla
MUHTEKİR Yardımcı
MUHTEKİRÎN (Muhtekir C ) İhtikâr edenler Vurguncular
MUHTELEF Uyuşmamış Birbirine uymamış İhtilâf olunmuş
MUHTELEF-ÜN FİH Hakkında ihtilâf olunan mes´ele
MUHTELİ´ Kocasından boşanan kadın İhtilâ eden kadın
MUHTELİB Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci
MUHTELİC (Halecân dan) (Kendi elinde olmıyarak) titreyen
MUHTELİF(E) Çeşitli Bir türlü olmayan Birbirine uymayan
MUHTELİF-ÜL CİNS Çeşit çeşit cinste Muhtelif cinste
MUHTELİK Tıraş eden
MUHTELİK Yalancı Yalan uyduran
MUHTELİM İhtilâm olmuş
MUHTELİS Beylik maldan çalan Çalıp çırpan
MUHTELİSÂNE f Çalarcasına Çalıp çırparcasına
MUHTELİT Karışmış Karışık Karma
MUHTELL Bozuk Berbâd Karışmış İşgal ve ihlâl edilmiş * İntizamsız Nizamsız olmuş * Fakir kimse * Çok susuz kalmış olan
MUHTELL-ÜS SIHHA Sıhhati bozulmuş
MUHTEMEL (Haml den) Olabilir Mümkün Ümid edilir Kabil Me´mul
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir
MUHTEMELAT (Muhtemel C ) Olabilir ve umulur şeyler İhtimâl dahilindeki şeyler
MUHTEMER Mayalandıran Ekşiyip kabartan
MUHTEMÎ Perhiz yapan İhtima eden
MUHTEMİR (Hamr dan) Mayalanan Mayalanarak ekşiyip kabaran * Örtü ile örtünen Yaşmaklanan
MUHTENİK (Hank dan) Nefes alamayıp boğulan Boğuk Boğulmuş
MUHTER Yol, tarik
MUHTERA´ İcad edilmiş İhtira´ olunmuş Uydurulmuş
MUHTERAAT Yeni icad edilmişler Yeniden meydana çıkarılmış olanlar İhtira´ olunmuşlar
MUHTEREM Hürmet görmüş İhtiram olunmuş Kıymetli ve şerefli kimse
MUHTERİ´ Misli görülmedik bir şey icâd eden İcâd eden Yeni bir şey bulan Yeni bir şey meydana getiren * Uydurma şeyler ortaya atan Müfteri
MUHTERİÂNE f Yeni bir şeyler icad ederek Yenilikler ortaya koyarak * İftirada bulunarak
MUHTERİB (C : Muhteribin) (Harb den) Savaşan, harbeden, muhârib
MUHTERİBÎN (Muhterib C ) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler
MUHTERİF(E) (Hiref den) Sanatkârlar İş sâhibleri
MUHTERİK Ateşle yanmış olan Yanan
MUHTERİS İhtiras sahibi Çok fazla hırslı istiyen
MUHTERİS (Muhteriz) Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZ Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZÂNE f Sakınarak, çekinerek Çekine çekine
MUHTESİB (Hisab dan) Belediye işlerine bakan memur * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren İhtisâb ağası (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM Büyük, debdebeli, tantanalı * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük
MUHTEŞİ´ Kendini aşağı gören
MUHTEŞİD Biriken, toplanan
MUHTETIB (Hatab dan) Koruluk, orman, meşelik * Odun toplıyan
MUHTETİM Sona erdiren Hitâma vardıran
MUHTETİN Sünnet olmuş
MUHTEVA Bir şeyin içindekiler Kaplanan, içine alınan İçindeki şey
MUHTEVÎ İhtivâ eden Bir yere toplayan İçine alan Kaplayan
MUHTEVİYYÂT İçindekiler Kapladığı şeyler
MUHTEZEN Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş
MUHTEZİN Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder
MUHTEZİR Sakınan, çekinen (Bak: Muhteriz)
MUHTIR (Hatır dan) Hatıra getiren, hatırlatan
MUHTIRA Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere
MUHTÎ Hatâ işleyen Günahkâr Hatâlı * Hatâya düşürten Yanıltan
MUHVİL Bir yaş tamamlamış
MUHYÎ Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk´ın bir ismidir (Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (A S M ) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (A S M ) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ (Hi: 560 - 638) İspanya´da doğmuş, Anadolu ve Arabistan´ı gezmiştir Mutasavvıf ve büyük âlim idi Birçok ilmi eserler yazmıştır Kendisine Şeyh-i Ekber de denir Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur Şam´da vefat etmiştir (K S )
MUHYEM (C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri
|