Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUHZAR İnce belli Beli ince olan
MUHZIR (Huzur dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi
MUHZİN (Hüzn den) Hüzün verici Acıklandırıcı Kederlendirici
MUÎD Yardımcı Mubassır * Dersi iade eden, tekrar ettiren Muallim yardımcısı * Geri çevirtici * Bir şeyi âdet edinmiş olan * Tecrübeli Hâzık * Güçlü Kuvvetli * Arslan * Gazâ ve cihad eden kimse
MUİDD Hazırlayıcı Amâde edici * İâde eden * Sayan
MUÎL Evlâd ü iyâli, yâni çoluk çocuğu çok olan kimse
MUİLL Hasta eden
MUÎN Yardımcı Muâvin İane eden
MUÎR Ödünç olarak veren Borç veren Karz-ı hasen tarzında veren
MUİZZ İzzet ve ikram eden Ağırlayan Aziz ve şerif eyleyen
MUJE f Musibet, belâ * Keder, gam, tasa, hüzün
MUJİK (Rusça) Rus köylüsüne verilen isim
MUK Göz pınarı * Akılsızlık * Kanatlı karınca * Mest üzerine giyilen çizme
MUK f Diken
MUKA Islık çalmak
MUKA´AR (Ka´r dan) Oyuk, çukur, çökük
MUKA´ARİYET Çukurluk, oyukluk
MUKABBEB (Kubbe den) Kubbeli
MUKABBEL (Kabl dan) Öpülmüş, takbil edilmiş
MUKABBIZ (Kabz dan) Sıkan, daraltan
MUKABBİL (C: Mukabbilîn) Öpen, takbil eden
MUKABBİLÎN (Mukabbil C) Öpenler, takbil edenler
MUK´ABE Kadeh gibi çukur göbek
MUKABEDE şiddet ve zahmet vermek
MUKABELE Karşılık, karşılamak * Mücadele * Karşılaştırmak Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma * Camide Kur´ân-ı Kerimi okuyup halka dinletmek* Yüz yüze olmak * Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak tedbirde bulunmak
MUKABELE-İ BİLHURUF Söz ile konuşmak ve hakikatı müdafaa etmek suretiyle karşı çıkıp mukabele etmek (Bak: Muaraza-i bilhuruf)
MUKABELE-İ BİLMİSİL Karşılaştığı aynı muameleyi sahibine iade etmek, o kimseye aynı muameleyi yapmak Mukabil hareketi karşısındakine icra etmek
MUKABELE-İ BİSSÜYUF Silâha, kılınca sarılmak suretiyle karşı koymak
MUKÂBELE Hapsetmek * Sonraya bırakmak, tehir etmek * Meşveret etmek, danışmak * Bir kimsenin evi yanında bir ev satıldığında; "başka kimse satın alsın, ben ondan şüf´a yolu ile alayım" diye şirâsına muhtaç iken tehir etmek
MUKABİL Karşılık olan Karşı taraf İvaz, bedel, karşılığı
MUK´AD Kötürüm
MUKAD Ağır yüklü
MUKADDED Parçalanmış
MUKADDEM Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan * Askerin ön tarafına sevkedilen karakol * Değerli, üstün * Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen
MUKADDEM-ÜL AYN Gözün kenarı Gözün pınarı
MUKADDEMA Önce Evvelce Eskiden Bundan evvel
MUKADDEMAT (Mukaddeme C) Başlangıçlar Mebde´ler İleride bulunanlar
MUKADDEMÂT-I İHZARİYE Bir şeyi hazırlamak için önceden yapılan işler
MUKADDEME İlk söz Başlangıç * Önde gelen Medhal Giriş * Man: İki kaziyeden ibaret olan sözün evvelki kaziyesi
MUKADDEME-İ İSTİSNAİYE Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak Güneş doğmuştur" kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir
MUKADDER Tâyin olunmuş * Kısmet Kader Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan * Kazâ * Kıymeti biçilmiş * Beğenilmiş * Yazılmış olan * Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan Meselâ: Kur´an-ı Kerim´de, her sureden evvel "Bismillâh" yazılı olması, bize her işimizde veya her okumaya başlarken Bismillâh diye emir olduğu "mukadder" dir Meselâ: Kur´an-ı Kerim´de ( De ki:) mânasındaki Cenab-ı Hakk´ın hitabında: "Ya Muhammed (ASM), Sen kullarıma de ki!" mânası, mukadder olarak vardır Aynı zamanda Peygamber´in (ASM) yolunda olanlara ve bütün vâris-i nebi olabilen büyük hakikatlı ve veli kullara aynı emir mukadderdir Çünkü, emir olarak hitabdır Hitab ise muhakkak bir muhataba söylenir Vahiy hitabında birinci muhatab ise, Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´dır (Bak: Kader)
MUKADDERAT (Mukadder C) Kader Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler Alın yazısı (Bak: Kader)(Hayat, "İman-ı Bil´kader" rüknüne bakıyor; remzen isbat eder Çünki, madem hayat, âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun neticesi ve gayesidir; ve Hâlik-ı Kâinat´ın en câmi âyinesidir; ve faaliyet-i Rabbaniyenin en mükemmel enmuzeci ve fihristesidir, temsilde hata olmasın, bir nevi programı hükmündedir Elbette âlem-i gayb yani mâzi, müstakbel yani geçmiş ve gelecek mahlukatın hayat-ı mâneviyeleri hükmünde olan intizam ve nizam ve mâlumiyet ve meşhudiyet ve taayyün ve evâmir-i tekviniyeyi imtisâle müheyyâ bir vaziyette bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor Nasılki bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve kökü ve müntehasında ve meyvelerindeki çekirdekleri dahi aynen ağaç gibi bir nevi hayata mazhardırlar Belki, ağacın kavânin-i hayatiyesinden daha ince kavânin-i hayatı taşıyorlar Hem nasılki bu hazır bahardan evvel geçmiş güzün bıraktığı tohumlar ve kökler, bu bahar gittikten sonra, gelecek baharlara bırakacağı çekirdekler, kökler, bu bahar gibi cilve-i hayatı taşıyorlar ve kavânin-i hayatiyeye tâbidirler Aynen öyle de; şecere-i kâinatın bütün dal ve budaklariyle herbirinin bir mâzisi ve müstakbeli var Geçmiş ve gelecek tavırlarından ve vaziyetlerinden müteşekkil bir silsilesi bulunur Her nevi ve her cüz´ünün ilm-i İlâhiyyede muhtelif tavırlar ile müteaddit vücudları bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder Ve vücud-u hârici gibi o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevi bir cilvesine mazhardır ki, mukadderat-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır Evet âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervah ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i gaybın bir diğer nev´i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i hayatîye mazhariyetini ister ve istilzam eder Hem herbir şeyin vücud-u ilmîsindeki intizam-ı ekmeli ve mânidar vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları; bir nevi hayat-ı mâneviyeye mazhariyetini gösterir Evet, Hayat-ı Ezeliye Güneşinin ziyası olan bu gibi cilve-i hayat, elbette yalnız bu âlem-i şehadete ve bu zaman-ı hâzıra ve bu vücud-u hâriciyeye münhasır olamaz; belki, herbir âlem, kabiliyetine göre o ziyanın cilvesine mazhardır; ve kâinat, bütün âlemleriyle o cilve ile hayattar ve ziyadardır Yoksa nazar-ı dalâletin gördüğü gibi muvakkat ve zâhirî bir hayat altında herbir âlem, büyük ve müdhiş birer cenaze ve karanlıklı birer virane âlem olacaktı S)(Eşyanın mürur-u zamanla giydikleri suretler ve ettikleri harekât ile hâsıl olan vaziyetler dahi, bir intizam-ı kadere tâbidir Evet, bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evâmir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden, ham nazarî olarak emir ve ilm-i İlâhinin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin" den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve hey´etleridir ki, sonra göz ile görünecek Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namiyle tâbir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî miktarı vardır Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle kaderin tecellisi var Elbette umum eşyanın vücudundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır Şimdi; vücudundan sonra herşey´in sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise âlemde "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı Mübin"den haber veren bütün meyveler ve "Levh-i Mahfuz"dan haber veren ve işaret eden insandaki bütün kuvve-i hâfızalar birer şahittir, birer emâredir Evet herbir meyve, bütün ağacın mukadderat-ı hayatı onun kalbi hükmünde olan çekirdeğinde yazılıyor İnsanın sergüzeşt-i hayatiyle beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyesi kuvve-i hâfızasında öyle bir surette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a´mâlinden küçük bir senet istinsah ederek, insanın eline verip, dimağının cebine koymuş Tâ, muhasebe vaktinde onunla hatırlatsın Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadir-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânilerin mânalarını onlarda yazıyor S) (Bak: İmam-ı mübin)
MUKADDERAT-I HAYATİYE Bütün canlıların hayatları müddetince geçirdikleri ve geçirecekleri tavır, hareket, şekil ve amelleri gibi hususiyetleri
MUKADDES (Kuds den) Takdis edilmiş olan Temiz ve pâk Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan Kudsi
MUKADDESÂT (Mukaddes C) Kudsi olanlar Mukaddes olanlar
MUKADDİM (Kıdem den) Takdim eden Sunan Öne, ileriye geçiren Öne koyan * Cür´etli çeri kimse * Gözün pınarı, ("mukdim-ül ayn" da derler)
MUKADDİMAT (Mukaddime C) Mukaddimeler İlk gelenler İlk sözler
MUKADDİME Evvel gelen Öne geçen Her şeyin evveli * Bir kitapta asıl maksada başlamadan evvel kitapda olan bahisler hakkında ve kitabın muhteviyatına dâir yazılan makale, önsöz * Alın Nâsiye Alındaki perçem
MUKADDİME-İ KÜBRÂ Büyük başlangıç
MUKADDİR Takdir eden Bütün mahlukatın ve her şeyin esaslarını tanzim ve takdir edip sıralayan Allah (CC) Bir şeyin kıymetini biçen, takdir eden Beğenen
MUKADDİRÂNE f Takdir edercesine, kıymetini bilircesine, kıymetine göre sıralarcasına Mukaddire yakışır hâlde
MUKADDİRÎN (Mukaddir C) Kıymet ve paha biçenler Takdir edenler
MUKAFFA Kafiyeli, kafiyelenmiş Birbirini tâkib eden
MUKAFFEL (Kufl den) Kilitlenmiş, kilitli
MUKAFFÎ Resul-i Ekremin (ASM) bir ismidir (Çünkü, O´nu dünyanın hiç bir şeyi Allah´a tâbi olmaktan ayıramamış ve bütün enbiyâ ve resullerin iyi yollarını da tâkib etmiştir)
MUKAHHİR (Kahr dan) Kahreden, tahkir eden, yok eden
MUKALKAL Kararsız * Şarap, hamr
MUKALKALE şişe Sürahi
MUKALLED (Kald dan) Boynuna gerdanlık takılmış * Padişah tarafından nişan takılan kimse * (Taklid den) Taklid edilen Örnek tutulan Misal alınan
MUKALLEF Kalafatlanmış, taklif edilmiş
MUKALLİB (Kalb den) Başka tavra geçiren Başka hâle değiştiren Bir başka tarafa döndüren
MUKALLİD Benzemeye veya benzetmeğe çalışan Taklid eden * Bir şeyi boynuna takan, asan * Kuşatan
MUKALLİDÂNE f Benzetmeğe, taklide özenircesine Taklid edercesine Benzemeğe çalışırcasına
MUKALLİDÎN (Mukallid C) Taklidçiler Örnek ve misâl alanlar * Takınanlar Boyuna takanlar
MUKALLİS Ağaç oynatıcı
MUKAM Durduracak mekân İkamet mevzii * Durmak, ikamet
MUKAME İkamet, oturma * İkamet yeri, vatan * Ümmet
MUKAMEHA Başını yukarı kaldırmak
MUKAMERE Kumar oynama
MUKAMİK Sözü boğazı içinden söyleyen
MUKAMİR Kumarbaz Kumar oynatan
MUKANAT Karıştırmak
MUKANFEZ Üzeri yumuşak dikenlerle örtülü olan hayvan Kirpi
MUKANNA´ Peçeli
MUKANNEN (Kanun dan) Muntazam Tertibli * Kanun ile vâcib ve mukarrer olan * Zaman ve miktarı hiç şaşmayan Tertibe dahil olarak kararlaşmış olan
MUKANNİBE Gelin süsleyen kadın
MUKANNİN Kanun yapan İntizama koyan Kanun tertib ve ihdas edici olan
MUKANNİT Yer altından kanalla su akıtan kişi * Muti kimse, itaat eden, emre boyun eğen kişi
MUKANTAR(A) (Kantara dan) Kemer şeklinde olan köprü * Birbiri üstüne yığılmış çok şey * Muhkem
MUKANTARAT (Mukantara C) Köprüler Kemer şeklinde olan yapılar
MUKARAA (Kur´a dan) Ad çekişme Karşılıklı kur´a çekme * Kılınç kullanarak döğüşmek Cenkte, muharebede kahramanların birbiriyle vuruşmaları * Bir şeyin taksiminde atışmak
MUKARAZA Kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere bir kimseye belirli bir miktar sermaye verme
MUKAREBET (Kurb dan) Akrabalık, yakınlık
MUKARENET (A, uzun okunur) Yakınlık Ayrılmayıp musâhebe etmek * Bitişmek Birleşmek * Uygunluk * Bir yere gelmek
MUKARİB Birbirine yakın ve karib olan İyi ve kötü ortasında orta hâlli olan
MUKARİB-ÜL VÜCUD Olması yakın, vücuda gelmesi yakın
MUKARİN Yakın olan Bitişen Ulaşan Ulaşmış olan
MUKARNES Kubbe biçiminde olan * İşlemeli, nakışlı ve rengarenk olan * Merdiven şeklinde dereceleri olan kubbe
MUKARR (Karâr dan) İkrâr olunmuş "Vardır, öyledir evet" denilmiş
MUKARRE Göz yaşının durması
MUKARREB (Kurb dan) Yakınlaşmış Yakınlaştırılmış Yakın * Büyük zât veya padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olan
MUKARREBUN (MUKARREBÎN) Büyük meleklerden bir zümre * Takva ve ubudiyyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk´ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zâtlar * Yakınlaşmış olanlar
MUKARREN Bağlanmış nesne
MUKARRER Kararlaşmış Takrir edilmiş Karar verilmiş Kat´i Şek ve şüpheden beri olan Muhakkak ve müsellem olan Anlatılmış Bildirilmiş
MUKARRERÂT Kararlaştırılan şeyler, kararlar
MUKARRİ´ Azarlıyan, paylıyan, başa kakan
MUKARRİB Takrib eden Yaklaştıran
MUKARRİB-ÜL VÜCUD Vücudunu yakın eden, yaklaştıran
MUKARRİH (C: Mukarrihât) Yara açan ilâç
MUKARRİHAT (Mukarrih C) Yara açmakta kullanılan etkili ilâçlar
MUKARRİN Birlikte bulunduran
MUKARRİR (Karar dan) Yerleştiren Takrir eden Sabit kılan * Tekrar eden Dersi tekrar ederek anlatan müderris
MUKARRİZ (C: Mukarrizin) (Karz dan) Medheden, öven Bir eseri medheden
MUKARRİZÎN (Mukarriz C) Medhedenler, övenler Medih yollu yazı yazanlar Bir eseri medhedenler
MUKARRÜN-BİH Başka birisine âit olduğu, birisi tarafından haber verilen hak İkrâr olunan hak
MUKASAT Zahmet ve eziyet çekme
MUKASEME (Kısm dan) Paylaşma, bölüşme, taksim etme
MUKASIM (Kısm dan) Paylaşan, bölüşen, taksim eden
MUKASMEL Asâsı çok şiddetli olan
MUKASSA Kısas etmek * Üzerlerinde olan borcu birbirine takas edişmek
MUKASSAT (Kıst dan) Taksitli
MUKASSATAN Taksitli olarak, taksitle
MUKASSEM (Kısm dan) Ayrılmış, bölünmüş, taksim edilmiş * Güzel yüzlü
MUKASSIR Taksir eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen * Kusur işleyen * Gücü yetmediği için yapmayan
MUKASSÎ (Kasvet den) Kasvet verici Sıkıntılı, kasvetli Sıkıcı, dar
MUKASSİM (Kısm dan) Ayıran, bölen, taksim eden
MUKAŞŞER (Kışr dan) Kabuğu soyulmuş
MUKATAA (Kat´ dan) Kesişmek * Ülfeti terk eylemek * Birbirinden kesmek ve kesişmek * Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi * Ekilen toprak için verilen muayyen vergi
MUKATANE Mukim olmak, oturmak, ikamet etmek
MUKATELAT (Mukatele C) (Katl den) Muharebeler, savaşlar, kavgalar, dövüşler * Vuruşmalar, düello yapmalar
MUKATELE (A, uzun okunur) Birbirini vurmak, öldürmek Vuruşmak, kavga, döğüş
MUKATİL (Katl den) Birbirini öldüren, birbiriyle vuruşan Düello yapan
MUKATİLUN (Mukatil C) Düşmanla muharebe eden mücâhidler
MUKATTA´ Kesilmiş * Parçalanmış
MUKATTAA (Kat´ dan) Bitişik olmayan Kesik, ayrı
MUKATTAAT (Mukattaa C) Kat´ edilmiş, kesilmiş şeyler * Kısaltmalar * Çeşitli gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler * Herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler
MUKATTAAT-I HURUF Edb: Matlâsız şiir parçaları Muhtelif olarak alınmış şiir parçaları * Kısaltmalar Tamamlanmamış cümleler (Bak: Huruf-u mukattaa)
MUKATTAR (Katr den) İnbikten geçirilmiş saf su Taktir edilmiş Damıtılmış su
MUKATTARAT (Mukattar C) Taktir edilmiş, damıtılmış sular
MUKAVELAT (Mukavele C) Mukaveleler
MUKAVELAT MUHARRİRİ Noter Kâtib-i adl
MUKAVELE Kavilleşmek Karşılıklı anlaşmak Sözleşmek * Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt
MUKAVELENAME Anlaşma yazılı olan kâğıt Mukavele yapılan kâğıt
MUKAVEMET Karşı durmak, dayanmak Karşı koymak Muhalefetle kıyam etmek
MUKAVEMET-SUZ f Dayanmayı te´sirsiz hâle koyan Tahammülsüzlük veren Mukavemeti kıran
MUKAVEMET-ŞİKEN f Mukavemeti kıran
MUKAVERE Zayıflamak
MUKAVİM Sağlam Dayanıklı Mukavemet eden Direnen Karşı duran
MUKAVİMÎN (Mukavim C) Karşı koyanlar, direnenler
MUKAVVA (Kuvvet den) Sağlamlaştırılmış, kavileştirilmiş
MUKAVVER Ziftle karışık veya ziftle kaplı * Yuvarlak kesilmiş
MUKAVVES (Kavs den) Yay gibi bükülmüş ve eğri olan * Kavis teşkil etmiş, bükülü
MUKAVVÎ Takviye eden Kuvvetlendiren Kuvvet veren Takviye eden ilâç
MUKAVVİM Kıvama getiren Biçimine koyan Tesviye ve tanzim edici Eğriyi doğrultucu
MUKAYAZA Trampa etme, değişme Mübadele
MUKAYEFE Firâset etmek * Bir kimsenin ardınca gitmek
MUKAYESAT (Mukayese C) Mukayeseler Kıyas etmeler
MUKAYESE (Kıyas dan) Kıyas etme Ölçme Karşılaştırma
MUKAYYED Kayıtlı Serbest olmayan Sınırlı Bağlı * Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan Bağlanmış El veya ayağında zincir, kelepçe bulunan Mevkuf olan * Bir işe ehemmiyet veren İşine önem verip bakan
MUKAYYİ Kay ettiren, kusturan
MUKAYYİAT (Mukayyi C) Kusturucu ilâçlar
MUKAYYİD Kayd eden Kayıt me´muru Kayıt takan
MUKAYYİDÎN (Mukayyid C) Kayıt memurları, mukayyidler
MUKAZEFE Sövüşmek
MUKAZZEZ Heyeti hafif olan kimse
MUKBİL Mübârek İkbali kutlu, mutlu Mes´ud Bahtiyar
MUKBİLAN (Mukbil C) (Kabl den) Mutlular, bahtiyarlar, mes´ud kimseler
MUKBİLÎN (Mukbil C) (Kabl den) Bahtiyarlar, mutlular, mes´udlar
MUKDİM İşine düşkün, gayret ve fedakârlıkla çalışan Cüretli ve cesaretli olan
MUKDİMÂNE f Gayret ve dikkatle
MUKES´AL İyi yonulmamış ok
MUKHEM Cümle arasındaki lüzumsuz ve fazla kelime
MU´KIB Ökçeli ayakkabı
MÛKID Ateş yakan
MUKILL Malı az olan Fakir
MUKILLÎN Fakirler Muhtaç olanlar
MÛKIN Şüphesiz ve kat´i olarak bilen
MÛKINÛN Yakîn sahibi olanlar Şüphesiz ve tereddüdsüz olarak imanî ve Kur´anî hakikatlara vâkıf olanlar (Bak: Yakin)
MÛKIR Yemişinin çokluğundan dolayı dalları sarkmış olan ağaç
MU´KIR Malı mülkü çok olan kimse
MUKIRR (Karâr dan) Doğruyu ve gerçek olanı söyliyen Kabahat veya ayıbını gizlemeden söyliyen * Fık: Birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren kimse
MÛKIZ (Yakaza dan) Uyandıran, ikaz eden * Gaflet ve dalgınlıktan kurtaran
MUKİBB Lüzumlu olan, icab eden
MUKÎL Hataları, yanlışları afveden
MUKÎM İkamet eden Ayakta duran * Okuyan * Bir memlekette devamlı duran * Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir) * Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet sırrıyla bir an bile hiç bir şeyden alâkasız olmayan" meâlindedir
MUKÎM-ÜS SÜNNET Hz Muhammed´in (ASM) Tevrat ve Zebur´daki ismi, sünnet ikame eden
MUKÎT Muhafaza eden Hâfız Amelleri zâyi´ etmeyip koruyan Gizliyi bilen Gıda ve rızık veren
MUKKA (C: Mükâyâ-Mükâki) Hicaz diyarında yaşıyan bir cins beyaz kuş
MUKLE (C: Mukul) Gözün karası Göz bebeği * Göz * Su taksimi için kullanılan taş
MUKMAH Başını kaldırıp gözünü bir yere dikip duran kişi
MUKMEHUN Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler * Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler
MUKMİR(E) (Kamer den) Mehtaplı Ay ışığıyla aydınlanmış
MUKNİ´ İkna eden Kanaat veren Kâfi derecede izah ve isbât eden * Başını kaldırıp gözünü önüne dikip duran
MUKNİA Kurbağa yavrusunun, yumurtadan çıktığı ilk hâli
MUKRAZ (Karz dan) Ödünç verilmiş, borç verilmiş İkrâz olunmuş
MUKREM Bir kavmin ulusu, seyyidi
MUKRİ´ Kur´an-ı Kerimi kaidelerine uygun okuyan
MUKRİB (MUKREB) Nöbete tutulmuş at
MUKRİF Babası köle, anası hürre olan kimse * Anası arabi, babası arabi olmayan deve
MUKRİN Birlikte Berâber
MUKRİZ (Karz dan) Ödünç veren Borçla emânet para ve sâir şeyler veren
MUKSA Uzaklaştırılmış Uzak kalınmış
MUKSEM (Kasem den) Yemin edilmiş, kasem edilmiş
MUKSİM (Kasem den) Yemin edilecek yer * Yemin eden, kasem eden
MUKSİT Adaletle iş gören Haklı hareket eden * Nefsine lâyık görmediği zararlı şeyi başkasına da münasib görmeyen
MUKSİTÎN (Muksit C) Haklı iş görenler Hakkı edâ edenler
MUKŞA Kabuğu çıkarılmış * Derisi soyulmuş
MUKŞAİRR Ürperen
MUKTASIR Kısa kesen, uzatmıyan
MUKTATAF (C: Muktatafât) (İktitaf dan) Toplanmış, devşirilmiş * Derleme, toplama Derlenmiş
MUKTATAFAT (Muktataf C) (İktitaf dan) Derlemeler, toplamalar Derlenmiş şeyler
MUKTATIF (İktitaf dan) Derleyen, toplayan
MUKTEB (C: Mekâtib) Yazı talim eden kimse
MUKTEBES İktibas olunmuş olan Bir yerden alınan, bir kitab ve sâir yerden istifade ederek alınan
MUKTEBESAT (Muktebes C) (Kabs dan) Muktebes olan şeyler İktibas edilmiş ve faydalanmak üzere alınmış olan şeyler
MUKTEBİS (C: Muktebisîn) (Kabs dan) İktibas eden Faydalanmak üzere aktaran Birinin bilgisinden faydalanan
MUKTEBİSÎN (Muktebis C) (Kabs dan) Aktaranlar, iktibas edenler Faydalanmak için alanlar
MUKTEDA Kendisine uyulan Önde giden * Müçtehid Pişivâ Peşivâ * Namazda kendine uyulan imam
MUKTEDÂ-BİH Kendisine tebaiyyet edilen Kendisine uyulan
MUKTEDÎ Tâbi olan, uyan İmama uyan
MUKTEDİR Güçlü, kuvvetli, becerikli İşe gücü yeten İktidarlı
MUKTEDİRÎN (Muktedir C) İktidar sahibleri Muktedirler, gücü yetenler
MUKTEF "Kendine uyulmuş, kendisi tâkib edilmiş" meâlinde olup, Hz Resul-i Ekreme (ASM) verilen isimlerden biridir
MUKTEFA (Kafâ dan) İzinden gidilmiş Ardına düşülmüş Misâl alınmış, örnek tutulmuş
MUKTEFÎ Ardından giden İzinden giden İktifâ eden Misâl alan, örnek tutan
MUKTEHİM Mülâhazasız bir işe hücum edip giren * (Bak: İktiham)
MUKTELA´ (Kal´ den) Kökünden koparılmış Kökünden koparan
MUKTELİ´ (Kal´ den) Kökünden koparan
MUKTERİH Bir şeye kasd eden, araştıran * Yeniden meydana çıkaran * Düşünmeden, aklına geldiği gibi söyleyen, iktirah eden
MUKTERİN (İktiran dan) Yaklaşan, yakın gelen, iktirân eden
MUKTESEB (Bak: Mükteseb)
MUKTESİD İktisadlı, tutumlu Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan (Bak: İktisad)
MUKTESİDAN (Muktesid C) Muktesidler Lüzumsuz masrafda bulunmayan ve vaktini boşa geçirmeyenler İktisadlılar, tutumlular
MUKTESİR Kısa kesen, iktisar eden
MUKTEZA Lâzım getirilmiş Lüzumuna binaen istenmiş İcab eden Lâzım gelen (Bak: Dâll-i bi-l iktiza)
MUKTEZA-İ HÂL Duruma göre İcabına göre Hal ve vaziyetin gerektirdiğine göre
MUKTEZA-İ HİLKAT Yaradılışın gerektirdiği şey Yaradılış itibariyle olan hal ve netice
MUKTEZÎ (Muktazî) Lüzumlu olduğu taayyün etmiş, anlaşılmış * İktiza eden Gerekli Lâzım
MUKTEZİYYAT İktiza eden şeyler Gerekli olan ve icab eden şeyler
MUKTİR Dar hâlli, durumu sıkıntılı * Kocasını nafaka bakımından sıkıştıran kadın
MUKVERE İnce, zayıf kadın
MUKZA Tamamlanmış * Lüzumlu görülmüş
MUKZA´ Seri, hafif nesne
MUKZI´ Fuhşiyat söyleyen, ahlâksızca şeyler konuşan
MUKZÎ Gerekli görülmüş * Hüküm ve kazâ olunmuş * Tamamlanmış
MU´LAT (C: Meâli) şeref kazanmak * Yüksek derece
MULEKKIN (Bak: Mülekkın)
MU´LEM (İlm den) Belirtilmiş, işâretlenmiş
MULİ´ Tutkun, düşkün, ihtiraslı
MULİF (Ülfet den) Alışık, alışmış Ülfet etmiş
MULİM (Elem den) Elem ve keder verici
MU´LİN İlân eden Herkese bildiren
MUM f Yumuşak * Mum
MUMAHELE Hile etmek * Oyunla aldatmak Hilekârlık
MUMA-İLEYH (Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen İsmi evvelce geçen
MUMA-İLEYHİM İsmi evvelce geçenler * İmâ edilenler, yukarıda anlatılmış olanlar
MUMA-İLEYHİNN (Mumâ-ileyhâ C) Adı geçen kadınlar, yukarıda anılan kızlar, imâ edilenler
MUMATELE (Bak: Mümatala)
MUMDAR f Mum tutan Işık veren Işık tutan
MUMÎL Bir tarafa doğru eğen Meylettiren
MUMİYAN f Belleri ince olan güzeller Kıl belliler
MUMYA f Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu * Çok zayıf (kimse)(Kur´anda çok tekrar edilen kıssa-ı Musa Aleyhisselâm´ın cümleleri ve cüz´leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz´ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor Meselâ: $ Fir´avun, vezirine emreder ki: "Bana yüksek bir kule yap, semâvatın hâlini rasad edip bakacağım Semanın gidişatından acaba Musa´nın (AS) dâva ettiği gibi semada tasarruf eden bir İlâh var mıdır " İşte Î kelimesiyle ve şu cüz´î hâdise ile, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlik´ı tanımadığından tabiat-perest olup Rububiyyet dâva eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nâm eden şöhret-perest olup dağ-misâl meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenâsuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillu mezarlarda muhafaza eden Mısır fir´avunlarının an´anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade ederMeselâ: $ Gark olan Fir´avuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim" unvaniyle umum Fir´avunların tenâsuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlud, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Fir´avunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahali-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu´cizâne bir işaret-i gaybiyye, bir lem´a-yı i´cazı ve bu tek kelime bir mu´cize olduğunu ifade eder S)
MUMZA (Mazâ dan) İmza edilmiş olan

Alıntı Yaparak Cevapla