Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi

NA Arabçada "Biz" mânasına gelen zamirdir Meselâ: Kitabünâ $ : "Kitabımız" misalinde olduğu gibi, kelimenin veya fiilin sonuna eklenen bitişik zamirdir
NA Farsçada nefy edatıdır Müsbet mânâyı menfi yapar Kelimenin başına getirilir Meselâ: Nâ-ehil $ : Ehliyetsiz, ehil olmayan
NA´AB Aceleci Hızlı yürüyen, tez giden kişi
NA´AL Nalbant Nalin yapan
NAAM (Bak: Neam)
NA´AR Fesad ve fitneye çalışan * Kanı kaçmış olup sâbit olmayan damar
NA-AŞNA f Bilinmeyen, yabancı
NAAT (Bak: Na´t)
NAB (C: Enyâb) Azı dişi * Yaşlı deve
NAB f Katıksız, hâlis, saf * Oluk * Berrak
NA´B Karga veya horoz ibiği
NA-BALİG f Henüz büluğa ermemiş, daha bâliğ olmamış * Erişmemiş, yetişmemiş
NABAZAN Nabız atması, damar vurması
NA-BAYESTE f Lüzumsuz, gereksiz Uygun ve münasib olmıyan
NA-BECA f Yersiz, uygunsuz, münasebetsiz
NA-BEDİD (Bak: Nâ-bercâ)
NA-BEHENCAR f Usulsüz, kuralsız, yolsuz, kaidesiz
NA-BEHENGÂM f Vakitsiz, mevsimsiz, zamansız
NA-BEHRE f Azim, ulu * Karışık * Soysuz
NA-BEKAİDE f Kural ve kaideye uymayan Kaidesiz, kuralsız, nizamsız
NA-BEKÂR İşsiz, işe yaramaz
NA-BEMAHAL f Yerinde olmadan Mahallinde olmayan * Münasebetsiz Yersiz
NA-BERCA (Nâ-bedid) Belirsiz, görünmez olan
NA-BESÎ f Yokluk, adem
NA-BESUD f El dokunulmamış, el değmemiş, yeni şey
NÂBIZ Hareket eden
NABIZ Atar damarın vuruşu Şah damarının atması Kırmızı kan damarının oynaması hali
NÂBIZA (C: Nevâbız) Nabız damarı
NABIZ-ÂŞNÂ f Nabızdan anlayan Mizaç bilen Karşısındakinin zayıf taraflarını bilen
NABIZ-GİR f Her mizaç ve tabiata göre davranıp muamele etmesini bilen
NABİ´ (Nâbia) (Nebean dan) Yerden fışkıran, kaynayan, akan
NABİ Haber veren, haberci * Urfa´lı kıymetli bir şâirin ismi (Mi: 1626- 1712)
NABİ Yüksek, yüce
NABİGA (C: Nevabig) Şanı, şöhreti büyük adam ulu, şerefli kimse * Sonradan şâir olan * Üstün zekâlı hârika ve çok fasih kimse
NABİGAT-ÜL CA´DÎ Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın duasına mazhar olmuş mühim bir Arab şâiridir İran´ın fethinde bulundu Rivayete göre Mi: 684´de İsfehan´da Rahmet-i Rahman´a kavuştu
NABİGAT-ÜZ ZÜBYANÎ Câhiliyet devrinde meşhur ve Suk-ı Ukaz´da hakemlik yapmış Arab şâirlerindendir Tahminen Mi: 535-604´de yaşamıştır
NABİL Ok yapan * Üstad, hâzık kimse * Irgaç
NA-BİNA (C: Na-binayan) Kör, a´mâ, gözleri görmez Anadan doğma kör
NA-BİNAYAN (Na-bina C) Gözü görmeyenler, a´mâlar, körler
NA-BİNAYÎ f Körlük, a´mâlık
NABİT Ağaç ve nebat gibi yerden bitip büyüyen
NABİTE Bir kabilede yeni çıkan küçük çocuk
NABİZ Savaşçı, muharip, savaşan
NABUD (Nâ-bud) f Mâdum, yok olan, bulunmayan * İflas etmiş Perişan olmuş * Sonradan yok olan
NA-BUDMEND f Yoksul, fakir
NA´BÜDÜ "Biz ibadet ederiz" mânâsında fiil ( Bak: Nun-u na´büdü)
NABZ (Bak: Nabız)
NABZA Damarın bir defa atması
NABZ-AŞNA f Nabızdan anlayan, mizac bilen
NABZ-GİR f Mizaca göre hareket etmesinden anlıyan, nabza göre davranmasını bilen
NABZÎ Damarın atmasıyla ilgili
NA´C (C: Niâc-Neacât) Koyun
NA-CAİZ f Yapılmaz, câiz değil
NACAK Bir ağaç sapa geçirilen, ağzı keskin, genişçe demir âlet Balta
NA´CAT (Na´ce C) Dişi koyunlar
NA´CE (C: Niâc-Na´cât) Dişi koyun * Dişi sülün * Kadına da istiare ile söylenir
NACİ Kurtulan Necat bulan * (Mi: 1849-1892) Muallim Naci diye meşhur olan bir İstanbul´lu şâir Lügat-ı Naci´yi "Fetva" kelimesine kadar hazırlamıştır
NACİ´ Hazmı kolay olan yiyecek
NACİ(YE) Kurtulmuş, necat bulmuş Cennetlik olan
NACİL Nesli kerim, şerefli olan, soyu temiz
NACİLEYN Ana ve baba, ecdad ve evlâd, dedeler ve babalar
NA-CİNS f Aynı cinsten olmayan * Cinsi bozuk
NACİR Ağaçlarda yaprak saplarının dibindeki filiz
NACİS İyileşmez hastalık
NACİŞ Avı ürküterek avcının tarafına kovalayan adam
NACİYE (C: Nâciyât) Sür´atli deve
NACİZ Azı dişi
NACİZ Hâzır
NACU f Çam ağacı
NACUD f Büyük kadeh
NACUR Sırça tabak
NA-CUNBAN f Kımıldamaz Yerinde durur Sağlam
NACÜV f Çam ağacı
NA-ÇAR f Çaresiz, elinden iş gelmeyen Mecbur kalmış olan
NA-ÇARÎ f Çaresizlik
NA´ÇE f Yumuşak yer
NA-ÇESPAN f Uygun ve yakışık olmıyan
NAÇİZ (Nâ-çiz) f Çok küçük, ehemmiyetsiz şey, değersiz, hükümsüz
NAÇİZANE f Çok ehemmiyetsiz olarak Pek ufak olarak
NA-ÇİZÎ f Naçizlik, ehemmiyetsizlik, kıymetsizlik, değersizlik
NA-DAN f Cahil, bilmez, haddini bilmez
NÂ-DANÎ f Terbiyesizlik, haddini bilmezlik * Cahillik
NÂ-DANİST (Nâ-dâniste) f Câhil, bilmez
NADAR (Nadâret) Altun
NA-DARÎ f Olmamazlık, bulunmayış
NADAS Tarlayı temizleyip otlarını kurutmak için önceden sürüp hazırlama
NA-DAŞT f Hayâsız, utanmaz
NADC Kıvam Büluğa erme Pişme
NADD Azık, rızık
NADDAHATAN Püsküren çifte pınarlar
NA-DEMSAZ f Uymayan, uygun olmayan, âhenksiz
NA-DERİDE f Delinmemiş, delik açılmamış
NADH Su serpmek, sulamak Su içip kanmak * Musallat olanı defetmek * Suyun feveran etmesi, püskürmesi
NADIC (C: Nevadıc) Olgunlaşmış, olmuş, kıvama gelmiş
NADİ Nidâ eden, haykıran, çağıran * Halkın, meşveret gibi, birşey konuşmak üzere bir yere toplanmaları Nitekim İslâmdan evvel Mekke´de Kureyş´in toplandığı meclis binasına "Darünnedve" denilirdi Nâdi; orada ve o gibi yerlerde toplanan heyettir ki; bezm, meclis, mahfil, kongre tâbirleri gibidir (ET)
NADİB Geçmiş * Hafif adam * Yas tutan
NADİC Olgun meyve * İyi pişmiş et
NADİD Salkımları sık olan üzüm veya muz * İçi doldurulmuş yastık, minder, şilte gibi şeyler
NA-DİDE f Az bulunur, çok değerli Az görülen, görülmemiş
NADİM Nedamet etmiş, pişman
NADİMÂNE f Pişmanlıkla, pişman olarak, nedamet duyarak
NADİMİYET Pişmanlık, nedamet
NADİR(E) Az bulunan Seyrek
NADİRÂT Az bulunan şeyler
NADİREDÂN f Zarif, âlim
NADİREKÂR f Nâdir işler ve san´atlar yapan
NADİREN Nâdir ve az olarak Çok aralıklı Pek az bulunur
NADİRE-PERDÂZ f Güzel söz söyleyen
NADİRE-SENC f Nükteli konuşan, güzel fıkralar anlatan, zarif kimse
NADİRET Güzellik, parlaklık, tazelik * Hoş ve lâtif
NADİYE Sudan uzak olan hurma ağacı
NA-DÜRÜST f Doğru olmayan Eğri * Sağlam, dürüst ve gerçek olmayan * Yanlış, haksız
NA-DÜRÜSTÎ f Gerçek olmama, doğru olmama

Alıntı Yaparak Cevapla