Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi



N Harfi

NAIT Dağ * Hemeden kabilelerinden bir kabile
NAÎ Kötü haber veren
NAİB(E) (Nevb den) Vekil, birinin yerine geçen * Şeriat hâkimi olan kadı vekili * Nöbet bekleyen
NAİB-ÜL ÂM Cumhuriyet müddei-i umumisi Cumhuriyet savcısı
NAİB-İ FÂİL Meçhul fiilin mevzuu olan kelime ki, harekesi merfu olur (Küsirel kalemü: "Kalem kırıldı" cümlesinde " kalem", "Naib-i fâil" olmuş ve fâilin yerine geçmiştir)
NAİB Karga gibi çirkin sesli kuşların ötüşü
NAİCE Yumuşak yer
NAİF Zayıf, cılız
NAİK Karga ötüşü veya horoz sesi * Çobanın koyuna bağırması
NAİKAN Cevzâ burcundan iki yıldız
NAİL(E) Muradına eren, nâil olan, ele geçiren Erişmiş
NAİLİYET Ele geçirmek, murada ermek, elde etmek
NAİM Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış Nizam-ü hal ve mal * Cennet´in sekiz kısmından dördüncü tabakası
NAİM Taze, körpe * Kılçıksız, yumuşak, kemiksiz * Etli sebze
NAİM Uyuyan, uykuda olan
NAİMÂNE f Uyur gibi, uyuklayarak, uyurcasına
NAİME Rahatlık içinde nazlı büyütülmüş kadın * Yumuşak yapılı hayvancıklar
NAİMÎN (Nâim C) Uyuyanlar, uykuda bulunanlar
NA-İNSAF f İnsafsız İnsafı bulunmayan
NAİR Haykıran, nâra atan * Uzak Irak, baid
NAİR Parlak, parlayan * Düşmanlık, adavet
NAİRE (C: Nevâir) Alev, ateş * Hararet, sıcaklık
NAİYE Ölüm haberi götüren, kötü haber veren
NAİZ Kuvvetlendiren Kaldıran
NAK f Nisbet edatı olarak kelimelere eklenir, sıfat meydana getirilir Meselâ: Gam-nâk $ : Gamlı, kederli
NAK´ (C: Nuk´-Enku) Su saklayacak yer * Kuyu içinde olan su * Deve kuşu avazı * Feryâd etmek, bağırıp çağırmak * Susuzluğu teskin etmek, susuzluğu gidermek * Sıcak suda haşlama * İlâç olarak çıkarılan su * Suda ıslanma * Toz
NA´K Karga avazı * Çobanın koyuna haykırıp çağırması
NÂKA Dişi deve * Bir yıldızın ismi * Sivilce
NÂKA-İ SÂLİH Salih Peygamber´in (AS) bir mu´cizesi olarak kayadan çıkan devesi (Bak: Sâlih AS)
NAKA´ Temiz olma
NAKA (C: Enkâ) Kumdan meydana gelmiş tepe
NA-KABİL f Mümkün olmayan Kabil olmayan * Câhil, kabiliyetsiz
NA-KABUL f Kabiliyetsiz, istidatsız
NA-KÂFİ f Kâfi olmayan Yetersiz, kâfi değil
NAKAİS (Noksan C) Eksiklikler Noksanlar
NAKAKA Kurbağaların çağrışıp ötmeleri * Tavuğun yumurtladığında ötüp gıdaklaması
NAKAL Bir yerden naklolunduğunda bâki kalan ufak taşlar * Devenin tabanına ârız olur bir hastalık
NAKALE (Nâkıl C) Haberciler, nakledenler
NA-KÂM f Muradına eremeyen, tali´siz Arzusuna kavuşamayan
NÂ-KÂMÎ f Mahrumiyet, bahtsızlık isteğine kavuşamama
NAKARAT (Nakra C) Durmadan tekrarlanan usandırıcı şeyler * Edb: Şarkının belli yerlerinde tekrarlanan bestesi değişmeyen parça
NAKARE f Davul, kös Dümbelek
NA-KÂRE f Bir işe yaramaz olan
NA-KA´RYAB f Dibi bulunmayan, dipsiz
NA-KASTE f Eksiksiz, noksansız Tamam
NAKAVE Temizlik
NAKB (C: Enkâb) Delmek, delik açmak * Girmek * Dağ içindeki yol
NAKBA Tabanı aşınmış deve
NAKD (C : Nukûd) Madeni para, akçe * Bir şeyin bedelini peşinen ödemek * Para olarak bulunan servet * Vezin ve ayarı tamam olan para * Bir şeye hırsızlamasına bakma * Seçmek * Saymak
NAKD-İ CÂN En kıymetli olan şey
NAKD-İ MEVCUD Mevcud olan para, elde bulunan para
NAKDEN Para olarak, peşin, elden
NAKDÎ Paraca, peşin para ile Para ile alâkalı ve paraya müteallik
NAKDİNE Hazır ve peşin para * Kıymetli ve değerli mal
NAKDİNE-İ HAYAT Hayatın kıymeti
NA-KERDE f Yapılmamış, olmamış
NA-KES f Hasis olan * Zelil, insaniyetsiz, alçak, deni
NA-KESAN (Nâ-kes C) Alçaklar, âdi insanlar, insaniyetsiz kimseler * Cimriler, tamahkârlar, pintiler, hasis kişiler
NA-KESÂNE f Alçakçasına * Cimrilik ve tamahkârlıkla
NAKF (C: Nuküf-Enkâf) Başı dimağından yarmak * Bakış, nazar
NAKH Başı dimağından yarmak
NAKH Teftiş etmek, kontrol etmek
NAKİ´ Tâze * Şifâlı devâ
NAKIBE (C: Nukab) Kişinin yan tarafında çıkan çıban
NAKID Bir şeyin iyisini kötüsünden veya bozuğundan ayıran * Tenkidci, ayarcı Paranın kalbını anlayan * Dinar, dirhem
NAKIF Kırıcı, kıran * Bakan, nâzır
NAKIH (C: Nukuh) Tam olarak iyileşip hastalıktan kurtulmayan
NAKIL İleten, taşıyan, aktaran, nakleden * Tercüme eden * İşittiğini anlatan
NAKIL-I AHBAR Haberler nakleden
NAKILE Nakleden * Cereyan geçiren
NAKILMECLİS Söz taşıyan Dedikoduculuk yapan Gammaz
NAKIR Nişana isabet eden ok
NAKIS Noksan, eksik Tamam olmayan Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime $ gibi * Mat: Eksi Negatif (Bak: Kâmil)
NAKIS-UL İYAR Ayarı bozuk
NAKIS Ekşi şarap
NAKISAT (Nâkıs C) Nâkıslar Noksanı olanlar Eksiği bulunanlar
NAKISAT-ÜL AKL Aklı kısa * Mc: Kadın
NAKIYY Pak, temiz, nazif
NAKIZ (Nakz dan) Bozan, bozucu
NAKİ (Nakiye) Temiz, pâk * Çok takvalı, temiz insan * Has undan yapılmış beyaz ekmek
NAKİ´ (C: Enkia) Kuru üzümü su içinde ıslatarak yapılan şarap * İçinde hurma ıslatılan havuz * Suyu çok olan kuyu * Kandıran, kandırıcı
NAKİA (C: Nekâyi´) Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek * Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun * Damat için hazırlanan yemek * Ziyafet
NAKİB Vekil Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili Halkın hayırlısı * En eski derviş veya dede * Müfettiş
NAKİBE Akıl Nefs * İnsan ruhu
NAKİD (Bak: Nakd)
NAKİH (Nekahet den) Hastalıktan yeni kurtulmuş olup henüz zayıf olan kimse
NAKİHE Nikâhlı kadın eş
NAKİK Kurbağa, akrep ve tavuk sesleri
NAKİL Vazgeçen, cayan, dönen * Çekinen, kaçınan
NAKİL Nakleden, işittiğini anlatan
NAKİL Yol, tarik * Bir yürüme çeşidi
NAKİLE (C: Nekâyil) Ayakkabıya yapılan yama
NAKİME Asıl, cevher Kendi, nefis * Nefsi mübarek olan
NAKİR Bir insanın hem cins ve aslı * Gayet fakir * Bir nevi kara sinek * Ağzı dar olan küçük kab * Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur * Kıymetsiz şey
NAKİR Gadaplı, kızgın
NAKİS Bayağı, alçak * Başını daima öne eğen adam
NAKİS (Noksan dan) Eksik Tamam olmayan
NAKİS Bozan, çözen, üzen veya dağıtan * Rücu eden Dönen
NAKİSE Kusur, ayıb, eksiklik, kabahat, noksanlık * Gıybet
NAKİSEDÂR f Eksiği bulunan Kusuru olan Kusurlu
NAKİŞ Parça parça ve dağınık olan eşyaların bir yerde veya bir çuval içinde toplanması * Benzer, misil
NAKİT Dişi keklik
NAKİZ(E) (Nakz dan) Zıt, karşı Birbirine karşı, zıt olan şey veya iş * Man: Bir şeyin, bir kaziyenin hükmüne, mânasına muhalif olan veya ondan başka kaziye Bir şeyi ref´eden şey (Meselâ: "Her insan hayvandır Bazı insan hayvan değildir" kaziyeleri birbirinin nakizidir Nakiz ile zıd beyninde fark vardır Nakizeyn; ne cem´ olurlar, ne de ma´dum Zıddeyn; cem´ olmazlar, ikisi de bir arada olmazlar, ma´dum olurlar * Eyer ve semerden çıkan ses
NAKİZA Dağ içindeki yol
NAKİZEYN Karşılıklı iki zıt şey
NAKKA´ Yanında olmayan şey için mübalağa yapan kimse
NAKKAB (Nakb dan) Delici, delik açıcı
NAKKAD (Bak: Nekkad) Nakd eden Paranın kalbını, sağlamını ayıran * Tenkidci, bir şeyin iyisini kötüsünü ayıran * İmam, hatib
NAKKAF Temkinli kimse, iyi niyet sâhibi olan kişi
NAKKAL (Nakl dan) Nakledici * Hikâyeci Hikâye anlatan
NAKKAR Müzik, çalgı * Gagalıyan * Ağaç, taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar
NAKKARE (Bak: Nakare)
NAKKAŞ Nakış yapan Duvar nakışları yapan usta Süsleme san´atkârı
NAKKAŞ-I EZELÎ Ezeli Nakkaş Ezeli olup her şeyin nakşını yapan Allah (CC)
NAKKAŞE Nakış yapan kadın Nakışçı
NAKL Bir şeyi başka bir yere götürmek, taşımak, yer değiştirmek * Anlatmak, duyduğu bir şeyi başkasına hikâye etmek, rivâyet etmek * Bir dilden başka dile çevirmek, terceme etmek * Eski mest ve çizme * Yırtık elbiseyi yamamak
NAKL-İ HADİS Hadis-i şeriflerin nakledilmesi
NAKL-İ SAHİH Doğru, şüphesiz gelen haber nakli
NAKL-ÜD DEM Kan aktarma
NAKL-BEND f Hikâyeci Masal uyduran
NAKLEN Nakil yoluyla Anlatmak veya hikâye etmek suretiyle
NAKLÎ Nakliye ile, taşıma ile ilgili * Akla değil de nakle dayanan, yani söylenen hakikat
NAKLÎ DELİL Şer´î hükümler için naklî delil esastır Yalnız akıl ile din namına hüküm getirilmez ve böyle bir hükmün dinle alâkası olmaz Dinî meselelerde aklın ve ilmin vazifesi; dinî hükümlerdeki hikmetleri ve hakkaniyet delillerini görüp izhar etmektir Kur´anın bazı âyetlerinde yapılan akla havaleler ve Kur´andan herkesin istifade etmesine ait hususlar ise: Tefekkür, faziletler ve havf ü rica ve bilhassa, ahkâm-ı diniyenin hikmetlerini ve hakkaniyet delillerini görmek gibi ibret derslerine ait olup, ahkâm-ı şer´iyeye ait değildir (Bak: Edille-i erbaa, Fetva)
NAKLİYAT Nakil işleri, taşıma işleri * Anlatılanlardan öğrenilenler * Nakiller
NAKLİYAT-I ASKERİYE Askerî kıt´aların; top, tüfek, cephane, teçhizat ve levazımatı ve her türlü seferî ihtiyaçlarıyla birlikte bir yerden kaldırıp başka bir yere gönderilmesi, nakledilmesi Askerî nakliyat
NAKLİYE (C: Nakliyat) Eşya taşıma işi * Taşıma parası
NAKM (Nakmet) İntikam, öç alma Eza vererek cezalandırma
NAKNAKA (C: Nekanık) Kurbağanın ötmesi Tavuğun gıdaklaması * Ses
NAKR Oymak, kazmak Taş oymak * Kuşun yem toplaması * Vurmak * Sıklık vermek * Ağaç üstüne nakşetmek * Tanbur çalmak * Üflemek * Dille ıslık çalmak * Parmak çıtlatmak
NAKRA Hususi dâvet, özel dâvet
NAKREŞE Gizli his
NAKS Eksiklik, noksan, kusur * Azaltma, eksiltme (Bak: Nâkıs)
NAKS Nakletmek * İfsad etmek, bozmak * Evmek Acele etmek * Kimseye lâkap takmak * Ayıplamak * Kilise çanını çalmak Çan çalmak, çana vurmak
NAKŞ Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak * Resim * Tezyin etmek * Bedene batmış dikeni çıkarmak * Bir şeyin esasını araştırmak * Yaymak * Suda ıslanmış hurma * İpekle, sırma ile işleme * Mc: Hile
NAKŞ-I DİL-FİRİB Gönül aldatıcı suret
NAKŞ-I KADEM Ayak izi
NAKŞ-I KİLKÎ Kalemle yapılan nakış
NAKŞ-BEND f Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan Nakış işleyen * Ressam
NAKŞ-BENDÎ f Kalbde zikir yoluyla, tefekkür ile İlâhî sevgiyi, uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle, Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan(Silsile-i Nakşî´nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (RA) Mektubat´ında demiş ki: "Hakaik-ı imaniyeden bir mes´elenin inkişafını, binler ezvak ve mevaâcid ve keramata tercih ederim"Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehası, hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdırHem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır: Biri velâyet-i suğra ki, meşhur velâyettir Biri velâyet-i vusta, biri velâyet-i kübradır Velâyet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır"Hem demiş ki: "Tarik-ı Nakşîde iki kanad ile sülûk edilir" Yâni: Hakaik-ı imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur Bu iki cenahta kusur varsa, o yolda gidilmez
NAKŞ-PERDAZ f Nakış yapan ressam
NAKŞ-PERDAZÎ f Ressamlık
NAKŞ-TIRAZ f Süslü işlemeler
NAKT Çıkarmak
NAKUR Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir Nakr; vurmak ve didiklemek mânalarına geldiği gibi, boru çalmak mânasına da gelir Çünkü boru çalındığı zaman, içinden hava tazyiki ile didiklenmiş olacağı gibi, dışından da o ses, çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya "minkar" mânasıyla alâkadar olarak "nâkur" denilmiştir Boru çalınmak, askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi, borusu ötmek de emir ve kumandasının nüfuzundan kinaye olur ET)
NAKUS Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan Kilisenin büyük çanı
NAKVET Bir şeyin seçkiniNAKZ : Bozmak Çözmek Kırmak * Bir sözleşmeyi yok saymak * Kalın bir şeridi çözüp dağıtmak * Parmaklarda veya âzâda oynak yerler * Kiriş * Palan Deri
NAKZ-I AHD Anlaşmayı bozma, muâhede hükümlerini bozma Verilen sözde durmama (Nebz-i ahd da denir)
NAKZ (Nakazân) (C: Nevâkız) Sıçramak * Talep etmek, istemek
NAKZ Halâs olmak, kurtulmak
NAKZAN (Nakzen) Bozarak, hükmü bozulmuş olarak
NAKZEYN İki zıt, zıtlar Birbirine muhalif iki şey

Alıntı Yaparak Cevapla