Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi
N Harfi
NAIT Dağ * Hemeden kabilelerinden bir kabile
NAÎ Kötü haber veren
NAİB(E) (Nevb den) Vekil, birinin yerine geçen * Şeriat hâkimi olan kadı vekili * Nöbet bekleyen
NAİB-ÜL ÂM Cumhuriyet müddei-i umumisi Cumhuriyet savcısı
NAİB-İ FÂİL Meçhul fiilin mevzuu olan kelime ki, harekesi merfu olur (Küsirel kalemü: "Kalem kırıldı" cümlesinde " kalem", "Naib-i fâil" olmuş ve fâilin yerine geçmiştir )
NAİB Karga gibi çirkin sesli kuşların ötüşü
NAİCE Yumuşak yer
NAİF Zayıf, cılız
NAİK Karga ötüşü veya horoz sesi * Çobanın koyuna bağırması
NAİKAN Cevzâ burcundan iki yıldız
NAİL(E) Muradına eren, nâil olan, ele geçiren Erişmiş
NAİLİYET Ele geçirmek, murada ermek, elde etmek
NAİM Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış Nizam-ü hal ve mal * Cennet´in sekiz kısmından dördüncü tabakası
NAİM Taze, körpe * Kılçıksız, yumuşak, kemiksiz * Etli sebze
NAİM Uyuyan, uykuda olan
NAİMÂNE f Uyur gibi, uyuklayarak, uyurcasına
NAİME Rahatlık içinde nazlı büyütülmüş kadın * Yumuşak yapılı hayvancıklar
NAİMÎN (Nâim C ) Uyuyanlar, uykuda bulunanlar
NA-İNSAF f İnsafsız İnsafı bulunmayan
NAİR Haykıran, nâra atan * Uzak Irak, baid
NAİR Parlak, parlayan * Düşmanlık, adavet
NAİRE (C : Nevâir) Alev, ateş * Hararet, sıcaklık
NAİYE Ölüm haberi götüren, kötü haber veren
NAİZ Kuvvetlendiren Kaldıran
NAK f Nisbet edatı olarak kelimelere eklenir, sıfat meydana getirilir Meselâ: Gam-nâk $ : Gamlı, kederli
NAK´ (C: Nuk´-Enku) Su saklayacak yer * Kuyu içinde olan su * Deve kuşu avazı * Feryâd etmek, bağırıp çağırmak * Susuzluğu teskin etmek, susuzluğu gidermek * Sıcak suda haşlama * İlâç olarak çıkarılan su * Suda ıslanma * Toz
NA´K Karga avazı * Çobanın koyuna haykırıp çağırması
NÂKA Dişi deve * Bir yıldızın ismi * Sivilce
NÂKA-İ SÂLİH Salih Peygamber´in (A S ) bir mu´cizesi olarak kayadan çıkan devesi (Bak: Sâlih A S )
NAKA´ Temiz olma
NAKA (C : Enkâ) Kumdan meydana gelmiş tepe
NA-KABİL f Mümkün olmayan Kabil olmayan * Câhil, kabiliyetsiz
NA-KABUL f Kabiliyetsiz, istidatsız
NA-KÂFİ f Kâfi olmayan Yetersiz, kâfi değil
NAKAİS (Noksan C ) Eksiklikler Noksanlar
NAKAKA Kurbağaların çağrışıp ötmeleri * Tavuğun yumurtladığında ötüp gıdaklaması
NAKAL Bir yerden naklolunduğunda bâki kalan ufak taşlar * Devenin tabanına ârız olur bir hastalık
NAKALE (Nâkıl C ) Haberciler, nakledenler
NA-KÂM f Muradına eremeyen, tali´siz Arzusuna kavuşamayan
NÂ-KÂMÎ f Mahrumiyet, bahtsızlık isteğine kavuşamama
NAKARAT (Nakra C ) Durmadan tekrarlanan usandırıcı şeyler * Edb: Şarkının belli yerlerinde tekrarlanan bestesi değişmeyen parça
NAKARE f Davul, kös Dümbelek
NA-KÂRE f Bir işe yaramaz olan
NA-KA´RYAB f Dibi bulunmayan, dipsiz
NA-KASTE f Eksiksiz, noksansız Tamam
NAKAVE Temizlik
NAKB (C : Enkâb) Delmek, delik açmak * Girmek * Dağ içindeki yol
NAKBA Tabanı aşınmış deve
NAKD (C : Nukûd) Madeni para, akçe * Bir şeyin bedelini peşinen ödemek * Para olarak bulunan servet * Vezin ve ayarı tamam olan para * Bir şeye hırsızlamasına bakma * Seçmek * Saymak
NAKD-İ CÂN En kıymetli olan şey
NAKD-İ MEVCUD Mevcud olan para, elde bulunan para
NAKDEN Para olarak, peşin, elden
NAKDÎ Paraca, peşin para ile Para ile alâkalı ve paraya müteallik
NAKDİNE Hazır ve peşin para * Kıymetli ve değerli mal
NAKDİNE-İ HAYAT Hayatın kıymeti
NA-KERDE f Yapılmamış, olmamış
NA-KES f Hasis olan * Zelil, insaniyetsiz, alçak, deni
NA-KESAN (Nâ-kes C ) Alçaklar, âdi insanlar, insaniyetsiz kimseler * Cimriler, tamahkârlar, pintiler, hasis kişiler
NA-KESÂNE f Alçakçasına * Cimrilik ve tamahkârlıkla
NAKF (C: Nuküf-Enkâf) Başı dimağından yarmak * Bakış, nazar
NAKH Başı dimağından yarmak
NAKH Teftiş etmek, kontrol etmek
NAKİ´ Tâze * Şifâlı devâ
NAKIBE (C : Nukab) Kişinin yan tarafında çıkan çıban
NAKID Bir şeyin iyisini kötüsünden veya bozuğundan ayıran * Tenkidci, ayarcı Paranın kalbını anlayan * Dinar, dirhem
NAKIF Kırıcı, kıran * Bakan, nâzır
NAKIH (C : Nukuh) Tam olarak iyileşip hastalıktan kurtulmayan
NAKIL İleten, taşıyan, aktaran, nakleden * Tercüme eden * İşittiğini anlatan
NAKIL-I AHBAR Haberler nakleden
NAKILE Nakleden * Cereyan geçiren
NAKILMECLİS Söz taşıyan Dedikoduculuk yapan Gammaz
NAKIR Nişana isabet eden ok
NAKIS Noksan, eksik Tamam olmayan Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime $ gibi * Mat: Eksi Negatif (Bak: Kâmil)
NAKIS-UL İYAR Ayarı bozuk
NAKIS Ekşi şarap
NAKISAT (Nâkıs C ) Nâkıslar Noksanı olanlar Eksiği bulunanlar
NAKISAT-ÜL AKL Aklı kısa * Mc: Kadın
NAKIYY Pak, temiz, nazif
NAKIZ (Nakz dan) Bozan, bozucu
NAKİ (Nakiye) Temiz, pâk * Çok takvalı, temiz insan * Has undan yapılmış beyaz ekmek
NAKİ´ (C : Enkia) Kuru üzümü su içinde ıslatarak yapılan şarap * İçinde hurma ıslatılan havuz * Suyu çok olan kuyu * Kandıran, kandırıcı
NAKİA (C : Nekâyi´) Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek * Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun * Damat için hazırlanan yemek * Ziyafet
NAKİB Vekil Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili Halkın hayırlısı * En eski derviş veya dede * Müfettiş
NAKİBE Akıl Nefs * İnsan ruhu
NAKİD (Bak: Nakd)
NAKİH (Nekahet den) Hastalıktan yeni kurtulmuş olup henüz zayıf olan kimse
NAKİHE Nikâhlı kadın eş
NAKİK Kurbağa, akrep ve tavuk sesleri
NAKİL Vazgeçen, cayan, dönen * Çekinen, kaçınan
NAKİL Nakleden, işittiğini anlatan
NAKİL Yol, tarik * Bir yürüme çeşidi
NAKİLE (C : Nekâyil) Ayakkabıya yapılan yama
NAKİME Asıl, cevher Kendi, nefis * Nefsi mübarek olan
NAKİR Bir insanın hem cins ve aslı * Gayet fakir * Bir nevi kara sinek * Ağzı dar olan küçük kab * Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur * Kıymetsiz şey
NAKİR Gadaplı, kızgın
NAKİS Bayağı, alçak * Başını daima öne eğen adam
NAKİS (Noksan dan) Eksik Tamam olmayan
NAKİS Bozan, çözen, üzen veya dağıtan * Rücu eden Dönen
NAKİSE Kusur, ayıb, eksiklik, kabahat, noksanlık * Gıybet
NAKİSEDÂR f Eksiği bulunan Kusuru olan Kusurlu
NAKİŞ Parça parça ve dağınık olan eşyaların bir yerde veya bir çuval içinde toplanması * Benzer, misil
NAKİT Dişi keklik
NAKİZ(E) (Nakz dan) Zıt, karşı Birbirine karşı, zıt olan şey veya iş * Man: Bir şeyin, bir kaziyenin hükmüne, mânasına muhalif olan veya ondan başka kaziye Bir şeyi ref´eden şey (Meselâ: "Her insan hayvandır Bazı insan hayvan değildir " kaziyeleri birbirinin nakizidir Nakiz ile zıd beyninde fark vardır Nakizeyn; ne cem´ olurlar, ne de ma´dum Zıddeyn; cem´ olmazlar, ikisi de bir arada olmazlar, ma´dum olurlar * Eyer ve semerden çıkan ses
NAKİZA Dağ içindeki yol
NAKİZEYN Karşılıklı iki zıt şey
NAKKA´ Yanında olmayan şey için mübalağa yapan kimse
NAKKAB (Nakb dan) Delici, delik açıcı
NAKKAD (Bak: Nekkad) Nakd eden Paranın kalbını, sağlamını ayıran * Tenkidci, bir şeyin iyisini kötüsünü ayıran * İmam, hatib
NAKKAF Temkinli kimse, iyi niyet sâhibi olan kişi
NAKKAL (Nakl dan) Nakledici * Hikâyeci Hikâye anlatan
NAKKAR Müzik, çalgı * Gagalıyan * Ağaç, taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar
NAKKARE (Bak: Nakare)
NAKKAŞ Nakış yapan Duvar nakışları yapan usta Süsleme san´atkârı
NAKKAŞ-I EZELÎ Ezeli Nakkaş Ezeli olup her şeyin nakşını yapan Allah (C C )
NAKKAŞE Nakış yapan kadın Nakışçı
NAKL Bir şeyi başka bir yere götürmek, taşımak, yer değiştirmek * Anlatmak, duyduğu bir şeyi başkasına hikâye etmek, rivâyet etmek * Bir dilden başka dile çevirmek, terceme etmek * Eski mest ve çizme * Yırtık elbiseyi yamamak
NAKL-İ HADİS Hadis-i şeriflerin nakledilmesi
NAKL-İ SAHİH Doğru, şüphesiz gelen haber nakli
NAKL-ÜD DEM Kan aktarma
NAKL-BEND f Hikâyeci Masal uyduran
NAKLEN Nakil yoluyla Anlatmak veya hikâye etmek suretiyle
NAKLÎ Nakliye ile, taşıma ile ilgili * Akla değil de nakle dayanan, yani söylenen hakikat
NAKLÎ DELİL Şer´î hükümler için naklî delil esastır Yalnız akıl ile din namına hüküm getirilmez ve böyle bir hükmün dinle alâkası olmaz Dinî meselelerde aklın ve ilmin vazifesi; dinî hükümlerdeki hikmetleri ve hakkaniyet delillerini görüp izhar etmektir Kur´anın bazı âyetlerinde yapılan akla havaleler ve Kur´andan herkesin istifade etmesine ait hususlar ise: Tefekkür, faziletler ve havf ü rica ve bilhassa, ahkâm-ı diniyenin hikmetlerini ve hakkaniyet delillerini görmek gibi ibret derslerine ait olup, ahkâm-ı şer´iyeye ait değildir (Bak: Edille-i erbaa, Fetva)
NAKLİYAT Nakil işleri, taşıma işleri * Anlatılanlardan öğrenilenler * Nakiller
NAKLİYAT-I ASKERİYE Askerî kıt´aların; top, tüfek, cephane, teçhizat ve levazımatı ve her türlü seferî ihtiyaçlarıyla birlikte bir yerden kaldırıp başka bir yere gönderilmesi, nakledilmesi Askerî nakliyat
NAKLİYE (C : Nakliyat) Eşya taşıma işi * Taşıma parası
NAKM (Nakmet) İntikam, öç alma Eza vererek cezalandırma
NAKNAKA (C : Nekanık) Kurbağanın ötmesi Tavuğun gıdaklaması * Ses
NAKR Oymak, kazmak Taş oymak * Kuşun yem toplaması * Vurmak * Sıklık vermek * Ağaç üstüne nakşetmek * Tanbur çalmak * Üflemek * Dille ıslık çalmak * Parmak çıtlatmak
NAKRA Hususi dâvet, özel dâvet
NAKREŞE Gizli his
NAKS Eksiklik, noksan, kusur * Azaltma, eksiltme (Bak: Nâkıs)
NAKS Nakletmek * İfsad etmek, bozmak * Evmek Acele etmek * Kimseye lâkap takmak * Ayıplamak * Kilise çanını çalmak Çan çalmak, çana vurmak
NAKŞ Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak * Resim * Tezyin etmek * Bedene batmış dikeni çıkarmak * Bir şeyin esasını araştırmak * Yaymak * Suda ıslanmış hurma * İpekle, sırma ile işleme * Mc: Hile
NAKŞ-I DİL-FİRİB Gönül aldatıcı suret
NAKŞ-I KADEM Ayak izi
NAKŞ-I KİLKÎ Kalemle yapılan nakış
NAKŞ-BEND f Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan Nakış işleyen * Ressam
NAKŞ-BENDÎ f Kalbde zikir yoluyla, tefekkür ile İlâhî sevgiyi, uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle, Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan (Silsile-i Nakşî´nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R A ) Mektubat´ında demiş ki: "Hakaik-ı imaniyeden bir mes´elenin inkişafını, binler ezvak ve mevaâcid ve keramata tercih ederim "Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehası, hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır: Biri velâyet-i suğra ki, meşhur velâyettir Biri velâyet-i vusta, biri velâyet-i kübradır Velâyet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır "Hem demiş ki: "Tarik-ı Nakşîde iki kanad ile sülûk edilir " Yâni: Hakaik-ı imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur Bu iki cenahta kusur varsa, o yolda gidilmez
NAKŞ-PERDAZ f Nakış yapan ressam
NAKŞ-PERDAZÎ f Ressamlık
NAKŞ-TIRAZ f Süslü işlemeler
NAKT Çıkarmak
NAKUR Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir Nakr; vurmak ve didiklemek mânalarına geldiği gibi, boru çalmak mânasına da gelir Çünkü boru çalındığı zaman, içinden hava tazyiki ile didiklenmiş olacağı gibi, dışından da o ses, çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya "minkar" mânasıyla alâkadar olarak "nâkur" denilmiştir Boru çalınmak, askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi, borusu ötmek de emir ve kumandasının nüfuzundan kinaye olur E T )
NAKUS Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan Kilisenin büyük çanı
NAKVET Bir şeyin seçkini NAKZ : Bozmak Çözmek Kırmak * Bir sözleşmeyi yok saymak * Kalın bir şeridi çözüp dağıtmak * Parmaklarda veya âzâda oynak yerler * Kiriş * Palan Deri
NAKZ-I AHD Anlaşmayı bozma, muâhede hükümlerini bozma Verilen sözde durmama (Nebz-i ahd da denir)
NAKZ (Nakazân) (C : Nevâkız) Sıçramak * Talep etmek, istemek
NAKZ Halâs olmak, kurtulmak
NAKZAN (Nakzen) Bozarak, hükmü bozulmuş olarak
NAKZEYN İki zıt, zıtlar Birbirine muhalif iki şey
|