Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi



N Harfi

NAT´ (NATA´-NIT´) (C: Nütu´-Entâ´) Sahtiyan döşek * Zahir olmak, âşikâre olmak, görünmek
NAT´-I ZEMİN Yer yüzü Sath-ı Arz
NA´T Medih ve senâ ederek, vasıflarını göstererek bir şeyi anlatmak * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmı medhederek yazılan kaside
NATAFAN Suyun seyelân etmesi, akması
NATAFE (C: Nutuf) Küpe
NATAKTE Söyledin (mânasına karşısındakine hitabdır)
VE Bİ-L HAKKI NATAKTE Hak ile söyledin, hakkı söyledin Haksın, sâdıksın(Zira o, Lâ ilahe illallah der, dâva eder Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma ederek mânen "Sadakte ve bi-l hakkı natakte" derler Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla te´yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın M)
NA-TAMAM f Tamamlanmamış, bitmemiş, yarı kalmış
NA-TAMAMÎ f Eksiklik, noksanlık
NATEF Bulaşmak * Fâsid olmak, bozulmak
NA-TERAŞ Mc: Terbiye görmemiş, kaba saba Yontulmamış
NATES (C: Entâs) Üstad, âlim
NA-TEVAN f (Bak: Na-tuvan)
NATFE (Nıtfe) : Kabarcık * Ufacık sivilce
NATH Süsmek Hayvanın, başı ile saldırması
NATIF Beyaz kaba helva
NATIH (C: Nevâtıh) Boynuzuyla vuran, süsen hayvan * Keder, sıkıntı, elem, mihnet
NATIK Konuşan Söz eden, söyleyen, beyan eden İdrak eden Bildiren Fikir ederek düşünen * Altın ve gümüş gibi olan mal
NATIKA (Nutk dan) Düşünüp söylemek hassası Fesahat ve belâgatta söyleme kuvveti Talâkat-ı lisan, güzel konuşabilme kabiliyeti
NATIKA-İ CEMİYET Cemiyetin nâtıkası, yâni: Söz söyleme kudreti
NATIKAPERDAZ f Düzgün ve te´sirli söz söyleyen
NATIKIYYET Konuşmaklık, söz söylemeklik
NATIR (Nâtur) Bekçi Bağ ve bostan bekçisi
NA-TIRAŞ f Yontulmamış, tıraş olmamış, terbiye görmemiş Ham, kaba
NATIS Bilgili, faziletli adam
NATİH (Nâtıh) : (C: Nevâtıh) Sana karşı gelen hayvan * Şiddetli emir
NATİHA (C: Netâyıh) Başka davar tarafından boynuzlanıp öldürülmüş olan davar
NATİŞ Kuvvet ve hareket
NATM Ulaştırmak, vardırmak
NATNAT (C: Netânıt) Çok konuşan uzun boylu, akılsız kimse
NATNATA Çok söylemek, çok konuşmak * Çekmek
NATS Nadas
NATŞ şiddet Kuvvet
NATŞAN Susuz kalmış kişi
NATUH Çok süsen hayvan
NATUK (Nutk dan) Güzel ve düzgün söz söyliyen
NATUL İlaçlarla kaynatıp mâlül kişinin az az başına dökülen su
NATURA Lât Her canlının yapılış hususiyeti, bünye, yaratılış hali
NA-TUVAN (Nâtüvân) f İktidarsız, zayıf, halsiz, kudretsiz, çâresiz
NA-TUVANÎ f Güçsüzlük, zayıflık, kuvvetsizlik
NATÜRALİZM (Osm: Tabiiye) Fls: Kâinatta hâdiselerin ve varlıkların meydana gelişinde tabiat kuvvetleri dışında hiçbir sebep ve müessir kuvvet ve yaratıcı kabul etmeyen inkârcı, maddeci görüş
NATV Iraklık, uzaklık, bu´d
NAUR Kanı durmayan damar * Değirmen kanadı * Döndükçe gıcırdayan dolap
NAURE (C: Nevâir) Bostan dolabı
NAUS f Manastır, kilise
NAUS Yüksek yer
NA-ÜMİD f Ümidsiz Ümidi kırılmış
NA-ÜMİDÎ f Ümit kırıklığı, ümitsizlik, me´yusiyet
NA-ÜSTÜVAR f Dayanıksız, sağlam olmıyan * Münasebetsiz
NAV f Küçük gemi Sandal, kayık * İçi oyuk şey
NAVDÂN f Oluk
NAVE f Hamur teknesi
NAVEK f Ok
NAVEK-İ KALBÎ İçten, kalbden çekilen âh
NAVEK-ENDAZ f Okçu Ok atıcı
NAVER f (C: Naverân) Olabilir, mümkün, kabil
NAVERÂN (Naver C) Olabilir şeyler, mümkün olan şeyler
NAVERD f Savaş, harb, dövüş, ceng
NAVERDGÂH f Savaş alanı, harb sahası, muharebe meydanı
NAVERDHÂH f Savaş isteyen, muharebe arzulayan
NAVİ f Üç direkli gemi * İçi oyuk olan şey
NAVİCE f Murdar, pis, habis, mülevves
NAVUS (C: Nevâyis) Kâfirlerin ve Mecusilerin mevtalarını koydukları yer
NA´Y Ölüm haberi getirmek
NAY Ney Kamış düdük (Bak: Ney)
NA-YAB f Bulunmaz * Benzeri olmaz Nâdir Ender
NAYBAN f Ney çalan
NAY-ÇE f Küçük ney
NA´YE Birisinin öldüğünü bildiren söz * Bir adamın zünub ve kabahatini izhar ve işaa eden söz
NA-YESTE f Lâyık olmıyan
NAYİ´ Susuz * Mâil, eğik
NAYÎ Uzak
NAYÎ f Ney çalan
NAYİBE (C: Nâibat-Nevâib) Musibet, belâ * Zahmet, meşakkat * Şiddet
NAYİHA Yas tutan kadın
NAYİL Atâ, bahşiş, hediye
NAYİN f Kamıştan yapılmış, sazdan yapılmış
NAYVEŞ f Ney gibi
NAYZEN f Ney çalan
NAZ f Bir şeyi beğenmeyiş, şımarıklık * Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak * Celb-i muhabbet için edilen nezâket, letâfet ve zarafet * Yalvarma, rica(İşte ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Uluhiyete karşı secde etmeğe bedel, naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini arşa müsavi tutar, katre gibi makamını deniz gibi evliyanın makamatı ile iltibas eder; kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için tasannuata, tekellüfata, mânâsız hodfüruşluğa ve birçok müşkülâta düşer L)
NA´Z Münteşir olmak, yayılmak * Kıvama gelmek
NA-ZAD (Na-zade) f Doğmamış * Olmayacak
NAZAD (C: Enzâd) şeref * Üzerine herhangi bir şey konulan yüksekçe yer
NAZAFET Pâklık, temizlik
NAZAH (C: Enzâh) Havuz
NAZAİF (Nazif C) Nazifler Nazafetli, temiz kimseler
NAZAİR Nazire Nazireler Benzerler, örnekler
NAZAN f Nazlı Nazdar
NAZAR (Nazaret) Altın * Tazelik
NAZAR Göz atmak Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce Yan bakış, kötü bakış Bir türlü kabul etmek * Gözdeğmesi * İltifat * İtibar
NAZAR-I HARAM Haram nazar Nâmahremlere bakmak (Bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım " Dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme Çünki rivayet var İmam-ı Şafii´nin (RA) dediği gibi: Haram nazar, nisyan verir Evet, ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su´-i istimalât ile israfa girer Haftada bir kaç def´a gusle mecbur olur Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelirEvet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su´-i nazardan su´-i istimalât, umumi bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor Herkes, cüz´î küllî o şekvadadır İşte, bu umumî hastalığın tezayüdiyle, hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin te´vili ucunda görünüyor Ferman etmiş ki: "Âhirzamanda, hâfızların göğsünden Kur´an nez´ediliyor, çıkıyor, unutuluyor" Demek bu hastalık dehşetlenecek bazılarda o su´-i nazarla hıfz-ı Kur´an´a sed çekilecek; o hadisin te´vilini gösterecek $ KL)
NAZAR-I SAN´AT-PERVERANE San´atkârane bakış
NAZAR-I ŞÂRİ´ İlâhi nazar
NAZAR-I ŞUHUD Şâhidlerin, şehâdet edenlerin görmesi ve tetkikleri
NAZAR-I TAKDİR Kıymet biçme bakışı, takdir bakışı
NAZARAN Nisbeten, nisbetle kıyaslıyarak * Bakarak, görerek
NAZAR-BÂZ f Neşe ile bakan
NAZAR-ENDAZ f Göz atmak Göz atan, bakan, nazar eden
NAZAR-FİRİB f Göz aldatan
NAZAR-GÂH f Bakılan yer Nazar edilen yer
NAZARÎ (NAZARİYE) Nazara ve düşünceye ait Yalnız görüş ve düşünce hâlinde bulunan ve tatbik edilmemiş hâlde olan bilgi
NAZARİYYÂT (Nazariye C) Görüşler Düşünceler Doğruluğu isbat edilmemiş ilmi görüşler
NAZAR-RÜBÂ f Göz çeken
NAZBALİN f Yastık
NAZBALİŞ f Yastık
NAZC Olgunluk, olma, pişme, kıvam bulma Yetişme * Büluğa erme Bâliğ olma
NAZC-I KABL-EL VAKT Zamanından önce büluğa erme
NAZD Her şeyi yerli yerine koymak
NAZDAR f Nazlı Naz yapan Şımarık * Meşhur bir cins lâle
NAZEKÎ Nâziklik, incelik
NAZENDE f Nazlı, naz edici, naz yapan
NAZENİN f İnce, nazlı, zayıf, lâtif, hoş eda olan, nazlı yetişmiş, şımarık Oynak Nazik endamlı
NAZH Su çekme Herhangi bir yer, çukur veya kuyudan bir şeyler çıkarma
NAZH Su serpmek, su saçmak * Suyun çok olması * Suyun, pınarından çıkıp akması * Defetmek, kovmak
NAZH Bulaşmak
NAZHA Yağmur
NAZIC Olgun, pişmiş, kıvama gelmiş, yetişmiş
NAZIH (C: Nevâzıh) Deve ile su çekilen kuyu
NAZIM Nizamlayan, nazmeden Manzume yazan, düzenleyen
NAZIMÂNE f Nazım olana yakışır surette
NAZIMÎN (Nâzım C) Tanzim edenler, düzenleyenler, nizama koyanlar
NAZIR (C: Nüzzâr) Nazar eden, bakan * Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur Bir işin idaresine memur reis * Kabine azalarından herbiri Nâzır Vekil Bakan * Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayin olunan zat (Ist Fık K)(Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır Zira, şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bâhusus zihayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır M)
NAZIR Taze, tazeleşen
NAZIRA Nazar eden, nezaret eden, bakan * Göz
NAZIRA-HÂN f Bakarak taklid eden
NAZIYY (C: Enzâ) Boğaz
NAZİ´ Çekici kimse * Husumet eden, düşmanlık eden
NAZİAT Hz Azrâil´in (AS) avenesi olan bir taife melâike ki; şerli ve kötü ruhlu insanların canlarını şiddetle alırlar * Nez´edenler Çekip koparanlar
NAZİAT SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 79 Suresidir Sâhire ve Tâmme Suresi de denir
NAZİC Pişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış, kıvamına ermiş
NAZİD (Nazide) Tertibli, nizamlı, yerli yerinde * Minder yastık vs gibi ev eşyası
NAZİF(E) Temiz, pâk, nazik
NÂZİK f Nezaketli Terbiyeli Zarif İnce, dayanıksız * Ehemmiyet verilmesi icab eden * Tehlikeli husus
NÂZİKÂNE f Nazik kimseye yakışır şekilde, kibarlıkla, terbiyelice
NÂZİK-BEDEN f Vücudu, bedeni nâzik olan
NÂZİK-EDÂ f Nâzik tavırlı, kibar
NÂZİK-ENDÂM f Lâtif ve güzel vücutlu Nâzik endamlı
NÂZİK-GÜZİN f Çok nâzik Seçkin, nâzik
NÂZİK-HULK Yaradılışı ve tabiatı nâzik olan
NÂZİKÎ f Nâziklik Nezaket
NÂZİK-TEN f Nâzik vücudlu
NÂZİK-TER f Çok nâzik
NÂZİK-TERİN f En nâzik, daha nâzik
NÂZİL (Nüzul dan) Nüzul eden, inen, yukardan aşağıya inen, bir yere konan Bir yerde konaklayan
NÂZİLE Belâ, sıkıntı * İnme, nüzul * Nezle hastalığı
NAZİM Sıra sıra, dizi dizi olan şey
NAZİR Tâze * Altın
NAZİR(E) Bir şeye benzemek üzere yapılan şey Denk, eş, örnek Benzeyen * Edb: Bir şairin manzumesine, başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak üzere yapılan benzer
NAZİRE Mühlet vermek, tehir etmek
NAZİREGÛ f Nazire söyliyen
NAZİYE Kenarı az olan çanak
NAZİZ (C: Nizâz-Nezâyız) Az miktar su * Az yağmur * Az az akmak
NAZL Ok atmak
NAZM Sıra, tertib * Kafiyeli, vezinli, söz, şiir * Dizili olan şey * Kur´an âyetleri
NAZM-I CELİL Pek büyük kıymetli nazm edilmiş güzel söz * Kur´an-ı Kerim´in bir vasfı * Celil olan Cenab-ı Hakk´ın nazmı
NAZM-I LAFZ Kelâmın, lâfız esas alınarak düzenlenmesi
NAZMEN Nazım olarak, manzume halinde Sıralı ve tertibli olarak
NAZMİYYAT (Nazm C) Manzum yazılar
NAZNAZA Yılanın dilini çıkarıp hareket ettirmesi
NAZ-PERDAR f Birinin nazını çeken
NAZ-PERDARÎ f Naz çekme
NAZPERVER f Naz eden, naz yapan
NAZ-PERVERD (Nâzperverde) f Naz içinde büyümüş, nazlı
NAZR (Nazir) : (C: Enzur) Altın
NAZRA (Bir tek) bakış
NAZRAGÂH f Gözle bakılan yer, bakış yeri Göz önü
NAZRAKÜNÂN f Seyrederek, bakarak
NAZRE Cin gözü * Nazarı değen adam
NAZRET Tazelik, tarâvet
NAZUME Bir cins renkli kumaş
NAZUR (C: Nevâzır) Gece bekçisi
NAZÜKÎ f Nâziklik, incelik
NAZZ (Nâzz) : Dirhemler ve dinarlar
NAZZAM En çok nazmedici, en güzel nazmedici, en güzel tanzim eden
NAZZARE Bir şeye bakan kavim

Alıntı Yaparak Cevapla