Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat N Harfi



N Harfi

NEF´ Fayda, yararlılık * Fls: Faydacılık Yani: Bir şeyin doğru olup olmadığını, o şeyin faidesine göre değerlendiren yanlış bir nazariyedir Kudsi dinimiz olan İslâmiyette ise: Bir şeyin doğru veya yanlış; iyi ve kötü olması, Allahın emir ve nehyine tâbidir
NEFAD (Nefed) Bitip tükenmek, yok olmak
NEFAİS (Nefise C) Değerli, güzel ve beğenilir şeyler
NEFAİS-PEREST f Nefis şeyleri beğenenen, güzel şeyleri seven
NEFAK (C: Enfâk) İki kapılı ev
NEFASET Beğenilir olmak, kıymetlilik, değerlilik, çok güzellik, pek iyilik Nefis ve mergub olmak
NEFAZ Ağaçtan kendi düşen yemiş ve yaprak
NEFAZ Geçme, işleyip öte tarafa geçme * Sözü geçme, sözü dinlenme
NEFC Çıkmak, huruc etmek
NEFD Tükenmek, bitmek * Geçici ve fâni olmak
NEFEAN Faydalı olarak
NEFEAN Lİ-L-UMUM Herkes için faydalı oluş
NEFED Bitirme, tükenme, bitirilme
NEFEHAT (Nefha C) Esintiler Üfürmeler
NEFEL Düşmandan alınan mal, ganimet * Ulü-l emrden müsaade almadan düşmana karşı çıkan az sayıda bir cemaat
NEFER Bir kişi, tek kişi * Asker, er (Bazılarınca insan cemaati Ona kadar olan adam topluluğuna denir Üçten ona kadar olan kişilere "Reht" denir)
NEFERÂT (Nefer C) Neferler, askerler, erler
NEFES Soluk, üfürülen hava Soluma, soluk verip alma * Uzun söz * Bolluk * Hased etmek *Edb: Bektaşi tekkelerinde okunan manzum söz
NEFEZA (NEFZA) (C: Nefâyız) Düşmanın ahvâlini bilmek için dolaşan kavim
NEFEZAN Sıçramak
NEFFA´ (Nef´ den) Çıkarı çok olan kimse
NEFFAC Mütekebbir Kendini beğenen Mağrur * Şişkin
NEFFAH Hayır sâhibi ve iyiliksever kimse * Kokusu çok
NEFFAS Sihir yapan, üfüren, üfürükçü
NEFFASÂT (Neffâse C) Neffâseler, büyücü kadınlar
NEFFASE (C: Neffâsât) Büyücü kadın
NEFFATA Neft yağı çıkan pınar
NEFH Rüzgâr esmek * Güzel kokunun yayılması Kokmak * Vurmak * Def´etmek, kovmak * Vuruşmak, kat´etmek
NEFH Üflemek, şişmek, üfürük * Kaba kuşluk vaktine varmak
NEFH-İ SUR İsrafil Aleyhisselâm´ın Kıyamet gününde "Sur´ denilen boruyu üflemesi * Kıyamet kopması (Bak: Acbüzzeneb)
NEFHA Üfürmek Üfürük * Şişmek * Kabarık olan
NEFHA Koku Rüzgârın hafif esişi Azıcık koku
NEFİ (Bak: Nefy)
NEF´Î Menfaat ile alâkalı, faydacı * Sihâm-ı Kaza nâmındaki hicivli şiirleri ile meşhur Erzurum - Hasankale´li olup İstanbul´da yaşamış bir şâirin adıdır 1634´de 4 Murad devrinde bir hicviyesinden dolayı boğdurulup denize atılmıştır
NEFİF Hevâ
NEFİR Cemaat, topluluk * Harp için seferber olan cemaat
NEFİS(E) Pek beğenilen, pek güzel, pek iyi
NEFİS (Bak: Nefs)
NEFİS-PEREST Şeriat kanunlarına aykırı olarak, ahlâk kaidesini tanımadan nefsinin isteklerine uyan Nefsine taparcasına düşkün olan
NEFİS-PERVER f Nefsini çok sevip besleyen, nefsi isteklerine çok düşkün
NEFİT Kaynamak, galeyan
NEFİTE Unu suya koyup kaynatıp koyulaşıncaya kadar karıştırmak
NEFİY (Bak: Nefy)
NEF´İYYET (Nef´î) Fls: Faydacı, faydacılık
NEFİZ (NEFEZE) Okun geçmesi gibi içe geçmek, işlemek * Sözü geçer olmak
NEFK Helâk olmak
NEFL Sevab için yapılan ibâdet Emredilmemiş, farz veya vâcib olmadan yapılan ibadet Nâfile * Birisine ganimet malı veya atiyye, ihsan vermek * Yemin etmek
NEFR Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr", düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "nefir", herbirine de "nefer" denilirİmamın, halkı cihada dâvet ve tahrik etmesine de "istinfar" tâbir olunur ki, lisanımızın şimdiki ıstılâhında "seferberlik emri", frenklerde de "mobilizasyon" yâni, halkı yerinden oynatma tâbir edilir (ET)
NEFRET Tiksinmek, ürküp kaçmak * Birisinin yakını ve akrabası
NEFRETBAHŞ f İnsana nefret veren, iğrendiren, tiksindiren
NEFRİN Lânet, beddua * Söğüp saymak(Hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıylae o gaflet perdesi parçalanıyor Ecnebilerin tağutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba´ edenlere binler nefrin ve teessüfler L)
NEFRİN-HÂN f Sövüp sayan
NEFRİN-KÜNÂN f Lânet okuyan, sövüp sayan
NEFS Üfürmek, üflemek
NEFS (Nefis) Can, kişi, kendi, öz varlık Bir şeyin zatı olan, kendisi * Göz * Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri * Ruh, hayat, asıl * Maya * Hamiyet(Evet, nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır M)
NEFS-İ AMEL Amelin ta kendisi
NEFS-İ EMMARE İnsanın çirkin ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tâbi olması hâli(Nefs-i emmârenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz İslâmiyete istinad iledir O habl-ül metine temessük iledir Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, imandan istimdat iledir H)(Bir zaman evliya-yı azimeden; nefs-i emmaresinden kurtulanlardan birkaç zattan, şiddetli mücahede-i nefsiyeler ve nefs-i emmareden şekvalarını gördüm Çok hayret ediyordum Hayli zaman sonra, nefs-i emmarenin kendi desaisinden başka, daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden ve heves ve damar ve âsab, tabiat ve hissiyat halitasından çıkan ve nefs-i emmarenin son tahassüngâhı bulunan ve nefs-i emmareyi tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören; ve mücahedeyi, âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevi nefs-i emmareyi gördüm Ve anladım ki, o mübârek zatlar, hakiki nefs-i emmareden değil; belki mecazi bir nefs-i emmareden şekva etmişler Sonra gördüm ki, İmam-ı Rabbani dahi bu mecazi nefs-i emmareden haber veriyorBu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslâh olsun ve kusurunu anlasın Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip, veya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin KL)
NEFS-İ HAYVANÎ Hayvanî istekler Canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri
NEFS-İ İHBAR Tam haber Haberin tam esası
NEFS-İ LEVVAME Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı * İnsanın, kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi
NEFS-İ MARDİYE (MARZİYYE) Kusurlarını bilen, kendisinden râzı olunan nefis Rabbinin indinde makbul olan nefis
NEFS-İ MUTMAİNNE İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl İnsanı Allah´a yaklaştıran hâl Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi´nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi Nefsin, Allah´ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli
NEFS-İ MÜLHEME Tas: Lüzumu hâlinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatlar ilham edilen, tasaffi ve tekâmül etmiş nefis
NEFS-İ MÜTEKELLİM Gr: Birinci şahıs (Bak: Mütekellim-i vahde)
NEFS-İ NÂTIKA Akli ve nakli mes´elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası Zâtında maddeden mücerred, fiilinde maddeye mukarin olan cevher İnsan ruhu
NEFS-İ RÂDİYE f Rabbinden râzı ve hoşnud olanın nefsi
NEFS Gülme hususunda ifrata gitmek * Çok fazla gülmek
NEFSA (C: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın Loğusa
NEFSANÎ Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait Kendine ait ve mensub
NEFSANİYET Nefsini çok beğenmişlik * Gizli düşmanlık, garez, kin
NEFSÎ Nefis ile, kendisi ile alâkalı Şahsa ait, nefse dair
NEFSÎ NEFSÎ "Benim nefsim", "nefsim nefsim" mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir
NEFS-ÜL EMİR Hakikatın kendisi İşin hakikatı
NEFŞ Açmak * Yapmak * Yün ve pamuk atmak * Davarların, geceleyin yayılıp çobansız otlaması
NEFŞELE Yürüken toprağı ayağıyla tozutmak
NEFT Neft yağı Çam gibi bazı ağaçlardan çıkarılan, tutuşabilen bir yağdır ve boyacılıkta vesair sanayide kullanılır
NEFT (NEFİT) Çömleğin kaynayıp taşması ve içinde yemeğin kuruması * Galeyan
NEFTA (Nifta) (C: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık
NEFTÎ f Neft yağı renginde olan, siyaha yakın koyu yeşil
NEFUH Sütü sağılmadan çıkıp akan deve
NEFUR Ürken, ürküp kaçan * Herkese iyiliği dokunan kimse
NEFUZ Çocuk düşüren kadın
NEF U ZARAR Kâr ve zarar
NEFY Sürgün etmek Birisini kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek, sürmek * Gr: Bir şeyin olmadığını ifade eden (olumsuzluk) edatı Müsbetin zıddı, menfi olan Bir şeyin yokluğunu veya olmadığını iddia (Bak: İnkâr)(İşte küffarın ve ehl-i dalâletin bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr ve nefyetmelerinde kuvvet yoktur Çünkü, nefiy sırrıyla ittifakları kuvvetsizdir Bin nefyediciler, bir tek hükmündedir Meselâ: Bütün İstanbul ahalisi, Ramazanın başında Ayı görmediğinden nefyetse, iki şâhidin isbâtiyle o cemm-i gafirin nefiy ve ittifakı sukut eder L)(Nefiy dahi iki kısımdırBirisi: "Has bir mevkide ve hususi bir cihette yoktur" der Bu kısım ise, isbat edilebilir Bu kısım da bahsimizden hariçtirİkinci kısım ise: Dünyaya ve kâinata ve âhirete ve asırlara bakan imani ve kudsi ve âmm ve muhit olan mes´eleleri nefiy ve inkâr etmektir Bu nefiy ise hiçbir cihetle isbat edilmez Belki kâinatı ihata edecek ve âhireti görecek ve hadsiz zamanın her tarafını temâşâ edecek bir nazar lâzımdır; tâ o gibi nefiyler isbat edilebilsin Ş)
NEFY-İ EBED Bir daha dönmemek üzere nefyedip sürme
NEFY-İ MÜLK Bir malın başkasına ait olduğunu söyleme
NEFY EDÂTI Arabçada "Lâ", Farsçada "Nâ" gibi olumsuzluk bildiren edât
NEFYAN Vurma ânında yara ve cerahatten akan kan
NEFZ Saçma, yayma Neşretme * Silkmek * Nazar etme, bakma
NEGATİF Fr Mat: Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan sayı Menfi * Gerçekteki karanlık ve aydınlık kısımları tersine gösteren fotoğraf camı veya filmi ( Bak: Menfi)
NEGÜHİDE f Çirkin, kötü
NEHA Pek akıllı adam * İhtiyacı terkeylemek (Güya kendi nefsi cihetinden menedilmiş demektir)
NEHABİK Bildikleriyle amel etmeyip halka da öğretmeyen
NEHABİR (Nühbur C) Kum yığınları, kum tepeleri
NEHAFE Tıksırmak, aksırmak * Nefes verip almak
NEHAFE Zayıflık
NEHAK Eşek anırtısı
NEHAKE(T) Bahadırlık, kahramanlık, şecaat * Keskinlik
NEHAMÎ Demirci
NEHAR (C: Enhür) Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık * Toy kuşunun yavrusu * Altın
NEHAR-I EBYAZ Gündüzün beyazlığı, gündüze benzeyen beyazlık Beyazlığın parlaklığı
NEHAR-I ÖRFÎ Güneşin tuluundan gurubuna - doğuşundan batışına - kadar olan zaman
NEHAR-I ŞER´Î Fecr-i sadıktan güneşin batışına kadar olan müddet
NEHAREN Gündüzün Gündüz vakti
NEHARÎ Gündüzlü, gündüz ile alâkalı * Yatılı olmayan mekteb veya talebe
NEHAVE (Et) çiğ olmak
NEHB Yağma, yağmacılık, çapul * At oynatmak, koşturmak * Kahr ile bir kişinin malını elinden almak
NEHBE Kapmak
NEHBER Helâk olacak yer
NEHC Yol, usul * Doğru yol
NEHD İri gövdeli ve karınlı at
NEHDA´ İyi otlar yetişen kumlu arâzi
NEHDAN Dolu, dolmuş
NEHEC (C: Menâhic) Yol, tarik * İstikâmet
NEHEL Susuz olmak * İçmenin evveli * Yaşlı, ihtiyar * Semiz etli deve
NEHEM (Nehim - Menhum) Aç gözlü oluş şikemperver olmak Doymak bilmemek Bir şeye çok düşkün, şehvetli, haris
NEHENG (C: Nehengân) f Timsah
NEHENGÂN (Neheng C) f Timsahlar
NEHER Genişlik, bolluk * Nehir, ırmak
NEHHAB (Nehb den) Yağmacı, çapulcu
NEHHAC (Nehc den) Kılavuz, rehber, mürşid Doğru yolu gösterici
NEHHAL Toprak kazan, kazıcı
NEHHAM Yüksek ve gür sesli kimse * Arslan
NEHHAS Nehs´in mübalağası * Bir kişinin lakabı
NEHHAS Esirci
NEHHAT Yüce avazlı, gür sesli kişi
NEHHAT (NÜHHAT) Çalıştırılan sığır * İnce * Hımar, eşek * Sadaka toplamaya memur olan kişinin işini bitirdikten sonra ücretini alması
NEHİB (Nehb den) Korku, dehşet, ürküntü * Yağmacı, çapulcu
NEHİB İnlemekle ve ses ile olan ağıt
NEHİDE Kalın kaymak
NEHİF Zayıf
NEHİH Boğaz içinden gelen ses
NEHİK Bahâdır, kahraman * Arslan * Keskin kılıç * İyi huylu kimse
NEHİK Anırtı, eşek anırtısı
NEHİM Aç gözlü, doymaz * Yırtıcı * Arslan kükremesi
NEHİR Burun içinden çıkan ses, hırıltı
NEHİRE Çürümüş, ufalanmış, rüzgârla savrulur Delik deşik, göz göz olmuş * Rüzgâr estikçe ses verir kemik, çürümüş kemik (Nâhir de denir)
NEHİRE Ayın evveli
NEHİT İnlemek * Şiddetle teneffüs etmek, nefes alıp vermek
NEHİT Eşek anırtısı Hımar avazı
NEHİTE (C: Nehâyet) Tabiat
NEHİY Yasak etmek Menetmek * Gr: Emrin menfi şekli
NEHİZET Tabiat * At kulağına benzer dokunmuş nesne
NEHK Eşek bağırışı
NEHK Zayıf etmek, zayıflatmak * Eskitmek * Mübâlağa etmek
NEHME Hastaların ve çocukların yiyeceğe karşı olan hırsı, oburluğu
NEHMET Himmet, maksat, yüksek himmet Harislik şehvet
NEHNEHE Dar kaftan, dar elbise
NEHR Çay, ırmak * Vüs´at, bolluk Genişlik
NEHR-ÜS SEMA Samanyolu Kehkeşan
NEHR Boğazlamak, kesmek * Namazda sağ elini sol eli üzerine koymak * Sadr, göğüs
NEHREN Nehirden Nehir yoluyla
NEHREYN İki nehir
NEHRÎ (Nehriye) Nehirle ilgili, nehre ait
NEHS Çok yaramaz nesne
NEHS Kabzetmek, almak * Yılan sokması * Eti ön dişiyle almak
NEHSEK Yaban havucu
NEHŞ Yılan sokmak * Almak, kabzetmek * Ön dişiyle bir nesneyi ısırır gibi tutmak * Et almak
NEHŞEL Kurt, zi´b * Çakır * Erkek ismi
NEHT Yontmak Oymak
NEHT Çağırmak * Ses, avaz * Men´etmek, engel olmak
NEHUD f Nohut
NEHUR Burnuna vurmayınca veya burnuna parmak sokmayınca sütünü salıvermeyen deve
NEHUS (C: Nehâyıs) Gebe eşek
NEHUSET (Bak: Nühuset)
NEHVA Bir şey kasdetmek Bir şey söylemeği istemek * Bir şey yapmağa evvelden hazırlanmak
NEHY (Bak: Nehiy)
NEHYİ AN-İL MÜNKER Allah´ın haram kıldığı şeyleri işlemekten men´etmek, haram işleri yaptırmamak ve buna çalışmak
NEHZ Ayağa kalkmak, deprenip kalkmak, hareket
NEHZ Durmak, kıyam * Def´etmek, kovmak * Yakın olmak * Berkitmek için devenin memesine eliyle vurmak * Dolması için kovayı suya vurmak
NEHZ Süngü demirini inceltmek * Kemik üstündeki eti soyup gidermek * Çok et
NEHZ Vurmak Dövmek * Haykırmak
NEHZAT Hareket, davranma, kalkışma Yola çıkma

Alıntı Yaparak Cevapla