Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat P Harfi
P Harfi
PEÇE (C : Peçegân) İnsan veya hayvan yavrusu * Oğlan, çocuk * Sarmaşık bitkisi
PEÇE Kadınların tesettür için yüzlerine örttükleri tüle benzer örtü (Bak: Tesettür)
PEÇEGÂN (Peçe C ) f İnsan veya hayvan yavruları
PEÇEL f Üstü başı pislik içinde ve iğrenç olan adam
PEDAGOG Yun Çocuk terbiyecisi, mürebbi
PEDE f Çakmak, kav * Kavak ağacı
PEDENDER f Üvey baba Babalık
PEDER f Baba
PEDERÂNE f Babaya yakışır tarzda, pedercesine
PEDERÎ f Babalık, pederlik
PEDERZE f Çıkın, bohça
PEDİD f Aşikâr, görünür, açık, belli
PEDME f Nasib, kısmet Pay, hisse
PEDRUD f Vedâlaşma
PEHİN f Çok enli
PEHLE f Mezar sandukalarının yan taşlarına verilen ad
PEHLEV f Şehir, belde * Yiğit, kahraman
PEHLEVAN f Pehlivan Yiğit Kahraman Güreşçi
PEHLEVANÎ f Pehlivanlık, güreşçilik, yiğitlik, kahramanlık
PEHLU f Vücudun iki yanından biri, yan
PEHN f Enli, geniş, yassı * Genişlik, enlilik
PEHNA f Genişlik, enlilik * Enli, geniş, yaygın
PEHNANE f Beyaz pide * Bir cins maymun
PEHNAVER f Pek geniş Pek açık * Soluk, solmuş
PEHNAVERÎ f Enlilik, genişlik Vüs´at
PEJGALE f Pay, hisse * Yırtık, yama
PEJM f Sis, duman
PEJMAN f Pişman, nâdim * Kederli, hüzünlü
PEJMÜRDE f Dağınık * Eski, yırtık * Perişan * Buruşuk, buruşmuş
PEJMÜRDE-HAL f Kılığı kıyafeti pejmürde olan, üstü başı pis bir halde bulunan
PEJUH f Araştırma, soruşturma
PEJUHENDE f Gizli şeyleri araştıran Mütecessis
PEJUHİDE f Çok akıllı, olgun, bilgili
PEJULİDE f Solmuş, bozulmuş, dağılmış, karışmış
PEJVİN f Kirli, pis Çirkin
PELADE f Fesatçı Müfsid
PELAS f Çul, aba * Eski kilim, keçe vs
PELE f Terazi kefesi
PELİD f Pis, murdar * Rezil ve alçak kimse
PELİTE f Lâmba veya kandil fitili Fitil * Yaralarda kullanılan fitil
PELLE f Derece * Merdiven
PELME f Yazı tahtası
PELUS f Hilekâr Hile yapan
PELVAS f Yaltaklanma
PENAGÂH f Sığınacak yer Sığınak Melce´
PENAH f Sığınma Sığınacak yer Dayandığı nokta
PENAH-ÂVERDE f Sığınmış, iltica etmiş Mülteci
PENAHENDE f Sığınan, iltica eden
PENAHGÂH f Sığınacak yer, melce
PENAHÎ f Sığınma
PENAHİDE f Sığınmış, iltica etmiş
PENAM f Gizli, saklı Örtülü
PENBE f Pamuk * Açık kırmızı renk
PENBEZÂR f Pamuk tarlası
PENBEZEN f Hallaç Pamuk atıcı
PENC f Beş
PENCAH f Elli (50)
PENCAHSÂLE f Elli yaşında
PENCGANE f Beşli, beşten ibâret, beş tâneli
PENCİŞ f İncinme
PENCKUŞE f Beş köşeli Muhammes
PENCPAY f Beş ayaklı Yengeç
PENCRUZE f Beş günlük * Süreksiz, pek az
PENCSALE f Beş yaşında
PENCŞENBİH f Beşinci gün Perşembe
PENCÜM f Beşinci
PENCÜMİN f Beşinci
PENÇE f El ayası ile beş parmağın tamamı * Hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları * Eskiden Şark hükümdarlarının imza yerine ellerini kırmızı boyaya sürüp, kâğıdın üstüne basmalarıyla olan şekil, tuğra * Mc: Kuvvet Savlet, satvet
PENÇE-İ KAHR Kahir pençesi Mahveden el
PENÇEZEN f Pençe vuran, düşman
PEND f Nasihat, vaaz, öğüt
PENDİMİ GUŞ ETTİ Nasihatımı dinledi
PENDKÂR (C : Pendkârân) f Nasihat eden, nâsih Öğüt veren
PENDNÂME f Öğüt kitabı
PENDUZ f Çuvaldız
PENİR f Peynir
PER f Kanat
PERAKENDE f Dağınık Dağıtma * Azar azar yayılan veya satılan
PERAKENDEGÛ f Saçma sapan konuşan Saçmalayan
PERANDAH f Sepilenmiş deri sahtiyan
PER-AVER f Kanat açan, kanat açıcı Keskin uçan
PERÇEM f Kâkül * Tepede bırakılan saç * Mızrak ve bayrak gibi şeylerin başlarına konulan püskülümsü şeyler
PERD f Kıvrım, büklüm, kat
PERDA f Yarın
PERDAHT f Cilâ Parlaklık, parlama * Düzleme, temizleme
PERDAHTE f Cilâlanmış, parlatılmış * Temizlenmiş, düzenlenmiş, tertib edilmiş
PERDAR f (Bak: Berdâr)
PERDAZ f Tertib eden, düzenleyen, düzeltici
PERDE f Kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey * Mc: Irz, namus, iffet * Bir müzik parçasını meydana getiren seslerden herbirinin kalınlık veya incelik derecesi * Bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri * Ekran, sinema perdesi * Tıb: Aksu * Mc: Gaflet Basiretsizlik (Bak: Esbabperest )
PERDE-İ CÜMUD Donmuş, katı perde * Mc: Alem, tabiat * Akıl ve hissiyatı kendisi ile meşgul edip, dini ve ulvi hakikatlardan ayıran, gaflet veren perde
PERDE-İ NİLGÜN Gökyüzü, sema
PERDE-İ TÜRABİYE Toprak perdesi, yer yüzü
PERDEBERDAR f Perde kaldırıcı Perde açıcı
PERDEBER-ENDAZ f Perdeyi kaldırıp atan * Utanmayı bırakan, sıkılmayan, utanmayan, hayâsız
PERDEBİRUN f Utanmaz, açıksaçık konuşan
PERDEBİRUNÂNE f Sıkılmadan, utanmazcasına Perdeyi kaldırırcasına Edebsizce
PERDEDÂR f Perdeci, kapıcı, odacı Bir şeyin görünmesine ve bilinmesine mâni ve perde olan
PERDEDÂR-I FELEK Ay, kamer
PERDEDER f Perde yırtan Utanmaz, hayâsız
PERDEGÎ (C : Perdegiyân) f İyi örtünmüş ve namuslu kadın
PERDEKÂR f Perdeli Perde ile örtülü yer
PERDEKEŞ f Perde çekici, örtücü Engel, mâni
PERDENİŞİN f Perde arkasında oturan * Mc: Namuslu, temiz
PERDEPUŞ f Örten, örtücü
PERDESERÂ f Şarkı söyleyen, şarkıcı * Saz çalan, çalgıcı * Küçük çadır
PERDESERÂY f Küçük çadır * Şarkı söyleyen, şarkıcı, hânende Çalgıcı, saz çalan
PERDEŞİNÂS f Şarkı söyleyen, şarkıcı
PERDE YIRTILMAK Hayasızlık etmek, utanmazlık
PERE f Uç, kenar
PERE-İ BİNÎ Burun ucu
PERE-İ KÛH Dağ eteği
PEREND-AVER f Çok keskin kılınç, pala veya hançer
PERENDE f Uçan, uçucu * Av kuşu * Çark gibi dönerek atılan takla
PERENDEBÂZ f Takla atan kimse Cambaz
PERENDEK f Küçük tepe
PERENDİN f İpek elbise, ipek kumaş veya ipek mendil
PERENDUN f Evvelki gece
PERENDUŞ f Dün gece
PERENDUŞİNE f Dün geceki şey
PERENDVAR f Evvelki gece
PERENG f Suyu iyi verilmiş kılınç
PEREST (C : Perestân) f Tapan, tapınan, taparcasına seven
PERESTAN (Perest C ) f Tapanlar, tapınanlar, taparcasına sevenler
PERESTAN f Ocak, fırın
PERESTAR (C : Perestarân) f Hizmetçi * Kul * Tapan, tapıcı * Dalkavuk
PERESTAR-I HAYÂL Şâir, ozan
PERESTARÂN (Perestar C ) f Kullar, köleler * Hizmetçiler * Dalkavuklar, yaltakçılık yapanlar * Tapanlar, tapıcılar
PERESTARÎ f Hizmetçilik * Kulluk * Tapıcılık * Dalkavukluk
PERESTİDE f Sevgili, mahbub, sevilen
PERESTİŞ f Pek çok sevmek Bendelik etmek İbâdet etmek
PERESTİŞKÂR İbâdet edercesine seven, çok ileri sevgi ve hürmet besleyen
PERGÂL f Pergel
PERGÂLE f Kaba iplikten yapılan bir cins dokuma * Parça
PERGÂR f Pergel Dâire çizmeğe mahsus âlet
PERGÂRVÂR f Pergel gibi
PERGAZE f Kuş kanadının vücuda yapışık olan kısmı
PERGÂM f Döl yatağı Rahim
PERGEM f İşsiz güçsüz, boşta dolaşan adam
PERGUL f Bulgur * Bulgur pilavı * Un helvası
PERGUNE f Yakışıksız, çirkin
PER-GÜŞA f Kanat açıcı, uçucu * Keskin uçucu
PERH f Hisse, pay * Değersiz mal
PERHAŞ f Savaş, harb, muharebe, cidâl, ceng Kavga
PERHAŞCU(Y) f Muharib, savaşçı Kavgacı
PERHİDE f İşaret olunmuş
PERHİZ f Sakınmak, çekinmek * Vücuda zararlı ve tıbben muzır; ve dinen, zevk veren şeylerden sakınmak * Hastalıkta bazı yiyecek ve içeceklerden sakınmak
PERHİZKÂR Perhiz eden, nefsini tutan Zararlı şeylerden, günahlardan sakınan
PERHUN f Pergelle çizilmiş çember, dâire, halka
PERHÜDE f Saçmasapan söz, hezeyan * Ateşten dolayı sararmış eşyâ
PERİ f Cisimleri çok lâtif ve görünmez olan hoş mahluk * İnsana muhabbet eden, muvahhid ve müslim lâtif mahluk *Mc: Güzel insan Güzel kimse
PERİ-İ MELÂHAT Güzellik perisi
PERİ-ÇİHRE f Peri yüzlü, güzel yüzlü
PERİDE f Uçmuş *Solmuş, soluk
PERİDERENG f Rengi uçmuş, solmuş
PERİ PEYKER Peri yüzlü güzel
PERİR f Evvelki gün
PERİ-RU f Peri gibi güzel yüzlü
PERİŞAN f Dağınık, karışık * Bozuk, tertibsiz, düzensiz * Kederli, hüzünlü, kaygılı
PERİŞANHÂTIR f Dalgın, düşünceli
PERİŞANÎ f Perişanlık, dağınıklık * Düzensizlik, bozgunluk * Yoksulluk, fakirlik
PERİZ f Haykırma, bağırma Feryâd * Su kenarlarında yetişen yeşil saz, ot
PERİZE f Ateşte pişirilen ekmek * Kırmızı altun
PERMER f Ümid etme, umma, bekleme İntizar
PERMUN f Süs, bezek
PERNİH f İnce düz taş
PERNİYAN f Nakışlı atlas İpekten dokunmuş, bir cins işlemeli kumaş
PERNUN f İnce ve zarif dokunmuş ipek kumaş
PERRAN f Uçan, uçucu
PERSONEL Fr Şahsa dâir Şahsî * Bir işte çalışanların hepsi
PERTAB f Atılma, sıçrama * Hız almak için geriden koşarak atılma * Uzağa düşen ok veya başka bir şey
PERTEV (Pertav) f Ziya, ışık * Atılma, sıçrama, hız
PERTEV-İ MİHR Güneş ışığı Güneşin parlaklığı
PERTEV-FEŞAN Işık saçan, ziya saçan
PERTEV-ENDÂZ Işıklandıran, ziyâ veren, nurlandıran
PERTEV-SUZ Yakan ışık Güneşe karşı tutulduğu zaman, ışıkları bir noktaya toplayan ve bu suretle ışığın değdiği yeri yakan mercek
PERUŞ f Küçük çıban, sivilce
PERVA f Korku, çekinmek * Alâka, ilgi, bağ * Takat * Durup dinlenmek * Bilmek * Vesvese * Kayd * Iztırab * Terk, feragat * Hayran, şaşmış * Meyl, teveccüh, iltifat, kayırmak * Gussalanmak (L R )
PERVANE f Fırıldak çark * Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek * Haberci, kılavuz
PERVANEGÂN (Pervane C ) Gece kelebekleri
PERVANEK f Karakulak adı verilen bir hayvan * Ask: Öncü, pişdâr
PERVAR f Besili, beslenmiş
PERVAS f El ile dokunup temas etme, eli ile yoklama
PERVAZ f Kanat açmak, uçmak Uçan, uçucu * Nur * Karargâh * Saçmak * Hücre * Saçak * Ayna Dolap * İnce, uzun tahta * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır
PERVAZ-I BERDÂR Yükselip uçan Uçarak dolaşan
PERVAZE f Kır gezisi için hazırlanan yemek * Altun ve gümüş yaprakların kırıntısı
PERVAZGÂH f Uçulacak yer Tayyâre meydanı Hava alanı
PERVER (Pervar) f "Besleyen, yetiştiren, velinimet, koruyan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır
PERVERÂN (Perver C ) f Yetiştirenler, besleyenler, koruyup terbiye eden kimseler
PERVERDE f Terbiye görmüş, yetiştirilmiş, beslenmiş
PERVERENDE f Besleyen, büyüten Besleyici, büyütücü * Terbiye edici, yetiştirici
PERVERÎ f Büyütücülük, besleyicilik Terbiye
PERVERİŞ f Besleme, besleyiş Beslenme * Terbiye etme, yetiştirme, eğitme Terbiye edilip yetiştirilme, eğitilme * İlerleme, terakki
PERVERİŞYÂB f Beslenen * Terbiye edilen, terbiye gören, eğitilen, yetiştirilen
PERVERİŞYÂFTE f Terbiye edilmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş, eğitilmiş
PERVİN f Ülker denilen yedi yıldızın tamamı
PERVİZ f Üstün, galib, muzaffer * Elek Süzgeç * Güzellik * Balık * Cilve * Tar: İran Hükümdarı Husrev´in lâkabı
PERVİZ-İ FELEK Güneş, şems
PERVİZEN f Elek, kalbur
|