Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RA´L Koyunun kulağından kesilen parça
RAL (C: Rilâl-Ri´lân-Er´ül- Reele) Deve kuşunun yavrusu
RA´LA´ (C: Rual) Akılsız kadın * Kulağının ucu kesilip ilişik duran dişi koyun
RA´LE (C: Riâl-Erâl-Erâil) At sürüsü * Hurma ağacının uzunu
RAM f İtaat eden, boyun eğen, itaatli, münkad
RAMAD Kül, ateş külü
RAMAK Nefes alacak kadar kalan hava, az bir hayat eseri * Çok az şey
RAMAS Göz çapağı
RAMAZ Güneşin sıcaklığı şiddetle ve yakarak gelmek, şiddetli olmak, yakmak * Kesinleştirmek
RAMAZAN Mübarek ayların en mühimmi ve mübarek üç ayların sonuncusu Kur´an-ı Kerim´in nâzil olmağa başladığı oruç ayı Arabî ve Kamerî olan takvime göre 9 ay Oruç tutanın günahlarını yaktığı, mahveylediği için bu isim verildiği rivayet edilir(Ramazan-ı Şerif´te mü´minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevi sürurlara mazhar oluyorlar Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübârek ayda oruç vasıtasiyle çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır Midenin ağlamasına rağmen onlar masumâne gülüyorlar M)(İşte Ramazan-ı Şerif, âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır Ve uhrevi hasılat için gâyet münbit bir zemindir Ve neşv ü nema-i a´mâl için, bahardaki mah-i nisandır Saltanat-ı Rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsi bir bayram hükmündedir Ve öyle olduğundan yemek, içmek gibi nefsin gafletle hayvani hâcatına ve mâlâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevi hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir Evet, Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırırEvet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir Leyle-i Kadir ise nass-ı Kur´ân ile bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i katıadır M)
RAMAZANİYE Ramazana ait Ramazan hakkında * Ramazan ayına dair medhiye veya kaside
RAMETMEK Boyun eğdirmek, itaate getirmek
RAMİ f Çok itaatkâr olan
RAMİ (Remy den) Ok, mermi vb şeyler atan atıcı
RAMİH Süngü batıran, mızrak saplayan
RAMİK Miskle karıştırılan siyah bir madde
RAMİLE Yelmek * Şam vilâyetine bağlı bir yerin adı
RAMİS Toprağı her yöne sürüp savuran rüzgâr
RAMİŞE İyilik, gökçelik, hasene
RAMİŞGER f Çalgıcı Saz çalan
RAMK Nazar etmek, bakmak
RAMPA Fr İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi * Şose veya demiryolundaki yokuş * Trenin eşya almağa mahsus yanaştığı set
RAMPACI Eski deniz muharebelerinde yakından dövüşerek zabtedilmek istenilen bir düşman gemisine hücumla borda bordaya gelindiği sırada düşman gemisindeki askerlerin vuku bulacak hücumunu menetmek için güverteye yayılan silâhendazlar
RAMT Ayıplama
RAMUZ Deniz
RAN (Reyn den fiil) Kalb katılaşması, lekelenmek Kalbin kasavetlenmesi * Pas, kir (Bak: Reyn)
RAN f Bacağın uyluk kısmı Uyluk * Kelimenin sonuna getirilerek " Süren, sürücü" mânasını ifade eden birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hükümrân $ : Hüküm süren
RA´N (C: Ruun-Riân) Ahmaklık * Sarp dağ * Önüne sivrilmiş dağ burnu
RA´NA İyi, güzel, hoş, lâtif Pür ve revnak olan
RANEC Hindistan cevizi
RANİN f Pantolon şalvar Don
RAPOR Fr Bir tedkik neticesini bildiren yazı
RAPÖRTAJ (Bak: Röportaj)
RA´RA´ (C Raâri´) Kötü, alçak kimse * Yaramaz gönüllü * Çok uzun boylu adam * Güzel itidalde olan kimse
RA´RAA Suyun şiddetle akması * Depretmek (Çocuk) büyümek * Bitirmek
RAS´ Yapışmak
RA´S Boyanmış renkli yün * Süt vermek * Süt içmek
RA´S Yorulduğunda yab yab yürümek * Birşeyi silmek
RA´SA´ Kulakları küpe gibi uzunca sarkık olan yahut ucunu kesmekten ilişik kalıp sallanıp duran kulakları asılı olan dişi koyun
RASAA (C: Rusâ) Bal arısının yavrusu
RASAD Gözetlemek, beklemek, pusuda olmak
RASADGÂH f Bekleme yeri, gözetleme yeri Gözlemevi
RASADHÂNE f Havanın değişen şekillerini, sıcaklık ve soğukluğu tesbit etmek için veya yıldızların hareketlerini tesbit ve takib maksadiyle çalışılan yer
RASAF Kaldırım Kaldırım taşları
RASAFE (C: Risâf) Ok üstüne sarılan kiriş
RASAFET Dayanıklılık, sağlamlık
RA´SAN Yorgunluktan dolayı yab yab yürümek
RASANET Sağlamlık, dayanıklık * Sabit, muhkem, metin
RASAS Kurşun, kalay, lehim
RASAS-I MÜZAB Eritilmiş kalay
RASASÎ Kalaycı * Kurşun renginde olan
RASD (RUSUD) Yol gözlemek
RA´SE (C: Riâs) Kulağa takılan küpe
RASF Oka kiriş sarmak * Birbirine zammetmek * Kaldırım döşemek
RASĞ Bilek, elbileği
RASID (C: Râsıdân) (Rasad dan) Gözleyen, gözeten, rasad eden Dikkatle bakan
RASIDÂN (Râsıd C) Dikkatle bakıp gözliyenler, rasad edenler
RASÎ Kımıldamıyan, sâbit * Lenger atmış olan gemi Demirlemiş gemi
RASİ´ Hırs ve tama eden
RASİA (C: Rasâyi) Halka
RASİB (RÂSİBE) Tortulaşan, dibe çöken
RASİD Muntazır, bekleyen kimse * Avını bekleyen ve yaklaştığında hemen üzerine sıçrayan canavar
RASİF Dayanıklı, sağlam, muhkem * Taş temel, rıhtım * Denizin yüzüne çıkmış kayalar
RASİFE Su içinde yapılan sed Rıhtım
RASİH(A) (C: Râsihîn-Râsihûn) (Rüsuh dan) Temeli kuvvetli, sağlam * Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan * İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan
RASİHÂNE f Sağlamca, sağlam delil ve bürhana dayanmak suretiyle
RASİHUN (Rasihîn) (Râsih C) Âlimler, din bilgisi çok sağlam ve derin olan büyük zatlar * Temeli kuvvetli ve sağlam olanlar
RASİM Resim yapan, çizgi çizen * Akar su
RASİME Âdet Eskiden kalma âdet
RASİN Sağlam, dayanıklı * Sabit hüküm
RASİN Andız otu
RASİYE (C: Revâsi) Büyük dağ
RASN İkmal etmek, tamam etmek, muhkem kılmak
RASRAS Sağlam ve sert yer
RASRASA Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
RASS Binayı sağlamlaştırmak * Birbirine darlık getirmek * Bazısını bazısına ulaştırmak
RASSAD (Rasad dan) Rasad eden Dikkatle gözleyen
RASSAS Kalaycı
RASTAN (Râst C) Doğru olanlar Haklı kimseler
RASTBÎN f Herşeyin hak ve doğrusunu görüp farkeden
RASTGÛ (C: Râstguyân) f Doğru konuşan, hak konuşan
RASTÎ f Doğruluk, gerçeklik
RASTKÂR f Doğru adam
RAST U ÇEP f Sağ sol, sağdan soldan
RASYONALİZM Fr Fls: Akliyecilik Her şeyin yalnız akıl ile bilinebileceğini iddia eden bir felsefi görüş (Bak: Felsefe)(Nazar-ı nübüvvet ve tevhid ve iman; vahdete, âhirete, uluhiyyete baktığı için hakaiki ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbaba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usul-id din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm´ın makasıdı içinde görünmeyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvâllerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmişler Fakat hakiki hikmet olan ulûm-u âliye-i İlâhiye ve uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü´minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmeyenler, muhakkikîn-i İslâmiyeyi hükemâlara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, veraset-i nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinler Hem her bir şey, iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiç bir hakikat-ı kat´iyyesi Kur´anın hakaik-ı kudsiyyesine ilişemez Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederizMeselâ : Küre-i arz, ehl-i hikmet nazarı ile bakılsa, hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur´ân nazarı ile bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki; semere-i âlem olan insân, en câmi, en bedi´ ve en âciz, en aziz, en zayıf, en lâtif bir mu´cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin semaya nisbeten maddeten küçüklüğü ile ve hakareti ile beraber, manen ve san´aten bütün kâinatın kalbi, merkezi; bütün mu´cizat-ı sanatının meşheri, sergisi, bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi; nihayetsiz faaliyet Rabbaniyenin mahşeri, ma´kesi; hadsiz hallakıyet-i İlâhiyenin, hususan, nebatat ve hayvânâtın, kesretli enva-ı sagiresinden cevadane icadın medarı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür´atle işleyen tezgâhı ve menazır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besatin-i daimenin tohumcuklarına sür´atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte arzın bu azamet-i maneviyesinden ve ehemmiyet-i san´aviyesindendir ki, Kur´an-ı Hakim semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan arzı, bütün semavata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor Onu bir kefede, bütün semavatı bir kefede koyuyor, mükerreren $ diyor İşte sair mesaili buna kıyas et Ve anla ki, felsefenin ruhsuz, sönük hakikatları Kur´anın parlak, ruhlu hakikatları ile müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)(Acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi "aklımız bize yeter" deyip sana ittiba´dan istinkâf mı ederler Halbuki akıl ise, sana ittibaı emreder Çünkü bütün dediğin mâkuldür Fakat akıl kendi başı ile ona yetişemezYahut inkârlarına sebeb, tâgi zâlimler gibi hakka serfüru etmemeleri midir Halbuki mütecebbir zâlimlerin rüesaları olan fir´avunların, nemrudların âkibetleri mâlumdur S) (Bak: İsbatiyecilik)
RASYONEL Fr Fls: Akla uygun, hesaplı, ölçülü, biçili
RA´ŞAN Titreme, titreyiş
RA´ŞE(T) Titreme, titreyiş * Korkmak, havf ve dehşete giriftar olmak
RA´ŞE-İ DEST El titremesi
RA´ŞEAVER (Ra´şe-âver) f Titretici
RA´ŞEDAR f Titreyen, ürken
RA´ŞEVER f Titretici
RAŞİ Rüşvet veren
RAŞİD(E) (Rüşd den) Hak dinini kabul eden, doğruya giden, rüşde erişmiş olan * Akıllı
RAŞİDÎN Hakka erişmiş olanlar Kâmil ve çok ileri olgun kimseler Akıllılar
RAŞİH Yürüyebilen geyik yavrusu
RAŞİN Adı tufeylî olan ve davetsiz olarak ziyafetlere giden kimse

Alıntı Yaparak Cevapla