Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi
R Harfi
RAFIZ Terk eden Salıveren Bırakan
RAFIZA Şii fırkalarından bir tâife Hak mezhepten ayrılmış, namazsız, itikadı bozuk kimse * Asker kaçağı güruhu * Düstur, akide ve nizam kabul edilen esaslardan ayrılanlar
RAFIZÎ (Râfiziyye) Rafıza fırkasından olan Hazret-i Ebu Bekir´in ve Hazret-i Ömer´in (R A ) halifeliklerini kabul etmeyenlerden olan
RAFIZİYYUN (Rafızî C ) Rafızîler
RAFİ´ Yükseltici Hâmil Sâhib Kaldırıcı, kaldıran * Esma-i İlâhiyedendir
RAFİ-ÜD DERECAT Dereceleri yükselten Allah (C C )
RAFİA Yükselten * Kaldırmak için destek
RAFİDAN Dicle ve Fırat ırmakları
RAFİDE Binanın direği
RAFİH Rahat içinde ve refahla yaşıyan
RAFİT Nikâh Cima Fuhşiyyat
RAFZ Bırakma * Rafızîlik
RAG f Çimenlik, çayırlık, bahçelik, bağlık * Dağ eteği
RAGABAT Rağbetler, istekler, istekle karşılamalar
RAGAD Refah, genişlik, kolaylık * Geçim kolaylığı
RAGAME (C : Rugâm) Toprak
RAGBA´ Rağbet etmek
RAĞBET (Ragbet) İstek, arzu İyi sayılmak Bir şeyi çok iştiyakla istemek İhlasla dua etmek, teveccüh etmek
RAĞBET-İ UMUMİYE Umum tarafından rağbet edilip beğenilme Herkes tarafından istenme
RAĞBETEN Rağbet ederek, istekle
RAGD Maişet genişliği, geçim bolluğu
RAGIB (Râgıbe) (Ragbet den) İsteyen, rağbet eden
RAGIM Galebe eden, galip olan
RAGIYE Dişi deve
RAGİB İçi geniş olan nesne
RAGİBE Rağbet olunan veya rağbetle istenilen şey * İhsan, hediye
RAGİD Süt bulamacı
RAGİF Pide Yufka
RAGİFE Sütlü bulamaç
RAĞM (Ragm) Bir şeyden hoşlanmayıp kerih görmek Bir işi birisine zor ile tutturmak Züll ve hakaret Kahretmek
RAĞMEN Aksine olarak, inadına, zıddına olarak, zoraki
RAĞMEN ALÂ-ENFİHİ Tahkir maksadıyla, birinin kibrini, burnunu kırmak için
RAĞMEN Lİ-ENFİHİ (ve alâ rağmihi) Zoraki ve mahsus tahkir ve tezlil için olan hareket
RAGMİYYAT Aksine, rağmına, inadına, zıddına yapılan işler
RAGN Meyletmek, yönelmek, eğilmek
RAGS Nimet Lütf-u İlâhî Bereket Hayır * Çoğalmak ve uzamak
RAGSA´ İçinden sütün aktığı meme içindeki damar
RAH f Zan, sanma Kaygı, keder
RAH (Reh) f Yol Tarz Usûl Meslek
RAH-I HAK Hak yolu
RAH-I NECAT Kurtuluş yolu
RAH-I RAST Doğru yol
RAH-I VATAN Vatan yolu
RAH (C : Rayâh) Şarap, içki, hamr * El ayası mânâsına olan "Râha´nın C " * Gitmek
RAHA Değirmen
RAHABE Genişlik, vüs´at
RAHAH Davanın tırnağının geniş ve büyük olması
RAHAL (C : Rihâl) Semer Palan
RAHAMET Rahim hastalığı
RAHASA Yumuşaklık
RAHAT Üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde olmak İstediği her şeyi bulup telâşsız olmak Müsterih * Dinlenmek * El ayası
RAHAT-I DİL Gönül rahatı
RAHAT-EFZA f Rahat arttıran
RAHAT-NİŞİN f Rahat eden, rahat oturan
RAHCEN Ağırlık, sıklet * Meyletmek, eğilmek, yönelmek
RAHDAN f Yol bilen
RAHE Avuç içi, el ayası
RAHF(E) Kaymak * Elde durmaz derecede sıvı olan hamur
RAHİ f Yola ait, yolla alâkalı, yola dâir
RAHİ Rahat yürüyüşlü binek * Sâkin, rahat
RAHİB Âbid Allah´tan (C C ) korkan * Manastırda oturan nasrani âlimi veya papazı Keşiş * Aslan
RAHİB Kendisinden korkulan şey Korkulu
RAHİB Bol, geniş * Obur, çok yiyen kişi
RAHİB-ÜR RÂHE Cömert, eli geniş
RAHİBAN (Râhib C ) Râhibler Keşişler
RAHİBE Kadın rahib
RAHİH Yumuşak, sulu balçık
RAHİK Safi şarap, Cennet şarabı
RAHİL Göç eden, göçen, ölen, rıhlet eden
RAHİL (C : Ruhal-Rihâl) Dişi olan koyun kuzusu (Erkeğine "hamel" derler )
RAHİL Göç Göçme, hicret etme
RAHİLE Yük hayvanı * Yük getiren deve * Topluluk, kafile * Üzerine binilen deve
RAHİLEZEN f Yük hayvanını süren
RAHİM (Rahmet den) Rahmet edici, merhamet eyleyen Rahmedici Muhafaza eden, bağışlayan Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi (Kur´an-ı Kerim´de bu isim 220 defa zikredilir )
RAHİM (Rahm dan) Rahmet edici, acıyan, merhamet eden
RAHİM (Rehm) Döl yatağı Çocuğun, içinde yetiştiği ve dişi canlılara mahsus organ * Karabet, akrabalık
RAHİM(E) Hafif sesli, lâtif sözlü kız
RAHİMALLAH Allah rahmet eylesin
RAHİMANE Şefkat ederek, acıyarak Merhamet ve rahmet ile Cenab-ı Hakk´a yakışır tarzda
RAHİME Rahmet eylesin
RAHİMEHULLAH "Allah ona merhamet eylesin, Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMALLAH "Onların ikisine de Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMULLAH "Allah onlara rahmet eyleye" meâlinde duadır
RAHİMÎN (Rahîmûn) Merhametliler, acıyıp esirgeyenler, rahmet edenler, şefkat edenler
RAHİMİYYET (Bk: Rahmaniyet)
RAHİN Rehin veren, malını rehine koyan *Sâbit, dâim, devamlı * Devenin ve adamın zayıfı
RAHİS Ucuz, yumuşak elbise * Ansızın ölüm
RAHİYE (C : Revâhi) Bal arısı
RAHİYYE Yolluk Yol masrafları
RAHK Sarmak, istilâ etmek
RAHL (C : Rihâl) Semer, palan * Yağmurluk ve saire gibi yol levâzımı
RAHL (RIHL) Göçmek, irtihal etmek
RAHL´ Arkası beyaz, diğer yerleri siyah olan dişi koyun * Yalnız arkası kara olan deve
RAHLE Küçük masa
RAHLE-İ TEDRİS Üzerine ders verilen veya alınan rahle * Bir âlimden alınan ders
RAHM Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek * Hısımlık, karabet, akrabalık
RAHM Ü ŞEFKAT Merhamet ve şefkat etmek
RAHMA´ Başı beyaz olan dişi koyun
RAHMAN Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren Nizam ve adâlet sâhibi (Allah)
RAHMAN SURESİ (Errahman Suresi de denir ) Kur´an-ı Kerim´in 55 suresidir Bu sureye Arus-ül Kur´an da denilmiştir Mekkîdir
RAHMANÎ Rahman´a ait ve müteallik Allah´tan gelen, her hususta hayırlı olan
RAHMANİYYET Cenab-ı Hakk´ın Rahman oluşu (Yâni: Gözümüzle görüyoruz, birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleri ile doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini rahimiyyet ve hakîmiyetin binlerle kıymettar ihsanlarını câmi´ bir mahzen yapmış Ve zemini devr-i senevîsinde bir ticaret gemisi hükmünde her sene âlem-i gaybdan levâzımat-ı insaniyye ve hayatiyyenin yüz bin çeşitlerinden en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi; ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak bizlere gönderir Bizi gayet rahimane beslettirir Ve bütün o hediyelerden, o nimetlerden istifade etmemiz için bize de yüzlerle ve binlerle iştihalar, ihtiyaçlar, duygular, hissiyatlar, hisler vermiş  Evet, bize öyle bir mide vermiş ki, hadsiz taamlardan lezzet alır Ve öyle bir hayat ihsan etmiş ki, duyguları ile bir sofra-i nimet gibi koca cismâni âlemde hadsiz nimetlerinden istifade eder Ve öyle bir insaniyet bize lutfetmiş ki, akıl ve kalb gibi çok âletleri ile hem maddi hem mânevi âlemin nihâyetsiz hediyelerinden zevk alır Ve öyle bir İslâmiyet bize bildirmiş ki; âlem-i gayb ve âlem-i şehâdetin nihâyetsiz hazinelerinden nur alır Ve öyle bir iman hidayet etmiş ki, dünyâ ve âhiret âlemlerinin hasra gelmez envarından ve hediyelerinden tenevvür edip müstefid eder Güyâ Rahmet tarafından bu kâinat hadsiz antika ve acib ve kıymetli şeylerle tezyin edilmiş bir saraydır Ve bütün o saraydaki hadsiz sandıkları ve menzilleri açacak olan anahtarlar insanın ellerine verilmiş ve bütün onlardan istifade ettirecek olan ihtiyaçlar, hissiyatlar insanın fıtratına verilmiş İşte böyle dünyayı ve âhireti ve her şeyi kaplamış bir rahmet, elbette o rahmet, Vahidiyyet içinde bir Ehadiyyetin cilvesidir Yani nasıl ki güneşin ziyası, mukabilindeki umum eşyayı ihâta etmesi ile Vahidiyyete bir misâl olduğu gibi, parlak ve şeffaf her bir şey dahi kabiliyetine göre güneşin hem ziyasını, hem hararetini hem ziyasındaki yedi rengini, hem aks-i misâlini almakla Ehadiyete bir misâl olduğundan elbette o ihâtalı ziyayı gören adam, arzın güneşi vâhiddir, bir tektir diye hükmeder Ve her parlak şeyde hatta katrelerde güneşin ışıklı, harâretli aksini müşâhede eden o adam, güneşin ehadiyyetini, yâni; bizzat güneşi sıfatları ile "her şeyin yanındadır ve her şeyin âyine-i kalbindedir" diyebilir Aynen öyle de: Rahmân-ı Zülcemâlin geniş rahmeti dahi ziya gibi umum eşyayı ihatası o Rahmânın Vahidiyetini ve hiç bir cihette şeriki bulunmadığını gösterdiği gibi, her şeyde hususan her bir zihayatta ve bilhassa insanda o cemiyetli Rahmetin perdesi altında o Rahmânın ekser isimlerinin ışıkları ve birnevi cilve-i zâtiyyesi bulunarak, her ferdde bütün kâinata baktıracak ve münâsebettarlık verecek bir cem´iyyet-i hayatiye vermesi dahi, O Rahmânın ehadiyyetini ve herşeyin yanında hâzır ve herşeyin her şeyini yapan (O) olduğunu isbat eder Evet nasıl ki, O Rahmân, o rahmetin vahidiyyetiyle ve ihatası ile kâinatın mecmuunda ve zeminin yüzünde celâlinin haşmetini gösteriyor Öyle de ehadiyyetin cilvesi ile her bir zihayatta, hususan insanda bütün nimetlerin nümunelerini o ferdde toplayıp o zihayatın âlât ve cihâzâtına geçirip tanzim ederek mecmu-u kâinatı (parçalanmadan) o tek ferde bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesi ile dahi cemâlinin hususi şefkatini ilân eder ve insanda enva-ı ihsanatının temerküzünü bildirir Hem nasıl ki, bir kavunun (meselâ) her bir çekirdeğinde o kavun temerküz ediyor Ve o çekirdeği yapan zat, elbette odur ki, o kavunu yapar Sonra ilminin hususi mizanı ile ve hikmetinin ona mahsus kanunu ile o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir ve o tek kavunun tek ve vâhid ustasından başka hiç bir şey o çekirdeği yapamaz Ve yapması muhaldir Aynen öyle de: Rahmaniyyetin tecellisi ile kâinat bir ağaç, bir bostan; ve zemin bir meyve, bir kavun; ve zihayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan elbette en küçük bir zihayatın Hâlikı ve Rabbi bütün zeminin ve kâinatın Hâlikı olmak lâzım gelir Elhâsıl: Nasıl ki, ihâtalı olan Fettahiyet hakikatı ile bütün mevcudatın muntazam suretlerini basit maddeden yapmak ve açmak, vahdeti bedahetle isbat eder Öyle de, her şeyi ihata eden Rahmaniyyet hakikatı dahi vücuda gelen ve dünya hayatına giren bütün zihayatları ve bilhassa yeni gelenleri kemâl-i intizamla beslemesi ve levazımatını yetiştirmesi ve hiç birini unutmaması ve aynı rahmet her yerde, her anda ve her ferde yetişmesi ile bedahetle hem vahdeti, hem vahdet içinde ehadiyyeti gösterir Ş )
RAHME (C : Ruham) Kartal * Rahmet, muhabbet
RAHMET Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek * Mc: Yağmur (  Sâni-i Âlem´in her şeyi içine almış ve her şeyi istilâ ve istiab etmiş bir rahmet -i vâsiası vardır Vâlidelerin, hattâ bir cihette nebatatın evlâdına olan şefkatleri ve küçük, zayıf yavrularının sühulet-i rızkları, o rahmet deryasından bir katredir M N )
RAHMET-İ BÎPAYAN Sonsuz rahmet
RAHMETEN-Lİ-L-ÂLEMİN Bütün âlemlere rahmet olan Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
RAHMETULLÂHİ-ALEYH "Allah´ın (C C ) rahmeti onun üzerine olsun" meâlinde vefat etmiş müslümanlar için söylenen duâ
RAHMİ Rahmete mensub, rahmetle alâkalı, rahmete müteallik
RAHMUT Mübalağa ile esirgemeklik
RAHNAME f Yol ve yön gösteren kâğıt Harita
RAHNE f Gedik, yarık Gemilerin bordalarında veya su kesimlerinin altında mermi isabetiyle veya herhangi bir te´sirle açılan delikler, yarıklar * Yara * Bozukluk Zarar
RAHNEDÂR f Eksiği, bozuğu olan * Zarara uğramış * Yıkığı olan
RAH-NÜMA f Yol gösteren, kılavuz (Bak: Rehnüma)
RAHREV f Yolcu
RAHS Yıkamak * Yumuşak
RAHŞ Gösterişli, güzel at * Rüstem adlı bir pehlivanın atı
RAHŞA (Rahşân) f Parlak
RAHŞENDE f Parıldıyan, parıldayıcı
RAHŞİŞ f Parlayış
RAHT (C : Ruhut) Binek atlarına vurulan eyer, takım * Pencere ve kapıların menteşe takımı * Yol levazımı * Döşeme ve ev takımı
RAHT-I ARUS Gelin eşyası
RAHT-I HÜMAYUN Padişahın mücevherli eyer takımı
RAHTLAMAK Ata raht ve takım takmak
RAHUM Doğurduktan sonra rahminde hastalık meydana gelen deve
RAHV Gevşek, sölpük, rahâvetli
RAH-VAR f Sarsmadan yürüyen at, rahvan at * Atın sarsmadan yürüyüşü
RAHVE (Bak: Rihve)
RAHYAN Kaburganın omuz kemiği ile bitişmesi
RAHYE Düz meydan
RAHZ Yıkamak
RAHZEN f Yol vuran Yol kesen Eşkiyâ, haydut
RAHZENÎ f Haydutluk, eşkiyâlık Yol kesicilik
RAİ (Rü´yet den) Görücü, gören * Gr: R harfiyle alâkalı R harfine mensub
RAİ Çoban * Gözetleyici ve koruyan kimse * Vâli * Güvercin kuşundan bir kısım
RAİB Korkmuş * Semizliğinden yağı damlar olan * Dolu
RAİB Göz bağlayıcı, büyücü * Doldurucu
RAİC Revaçta olan, sürümü olan Rağbet bulan
RAİC-İ MAL Malın değeri
RAİC-İ VAKT Bir şeyin şimdiki değeri
RAİD Gürleyen, gürüldeyen
RAİD Konaklanacak yeri görmek için önceden gönderilen kimse * El değirmeni
RAİDE (C : Revâid) Gürleyen bulut * Sözü çok olan kişi
RAİF Merhametli, re´fetli
RAİF Önde giden at ("pişnek" derler) * Burun ucu * Dağ burnu
RAİK(A) Hâlis, sâfi, sâde, katışıksız
RAİN Muhkem, sağlam yapılı, berk yer
RAİŞ Huk: Rüşvet veren kimse ile rüşvet alan arasında vasıtalık eden kimse
RAİYANE f Çobanca Çobanlığa ait
RAİYYE (C : Raâyâ) Saklı, mahfuz
RAİYYET Bir hükümdar idaresinde olanlar, birinin idaresine bağlı olanlar Devletin idâresindeki umum insanlar * Sürü Otlatılan hayvan sürüsü
RAİYYET-PERVER f Halka iyi bakan, iyi idare eden İnsanların ihtiyacını te´min eden, onların iyiliğini seven ve onlar için iyilik isteyen
RAİZ (Râyiz) Öfkeli, kızgın
RAK´ Eğilmek
RAK Erkek yengeç
RAK´ Kaftana yama vurmak Elbiseyi yamamak
RAKAAT Hamâkat, ahmaklık
RAKABAT (Rakabe C ) Boyunlar Ense kökleri * Köleler, câriyeler Kullar
RAKABE Ense kökü, boyun * Kul, köle, câriye
RAKADAN Oynayıp sıçrama
RAKAHA Ticaret * Kesb, kazanma
RAKAK Üstü yumuşak, altı sert olan düz yer
RAKAM Bütün satıcı, bütün satan
RAKAM Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret * Yazı yazmak
RAKAMÎ Rakam ve sayıya ait Rakamla alâkalı
RAKAMKEŞ f Rakam atan Yazan çizen
RAKAMZEDE f Yazılan, söylenen Yazılmış
RAKAMZEN f Yazıcı, yazan Kayıt ve işâret eden
RAKAN (Rakun) Za´feran çiçeği * Kına
RAKB Muntezir olmak, beklemek
RAKD Uyumak üzere bulunma Uykuya dalar gibi olma
RAKDE Uyku Berzah
RAKIB Gözeten, bekleyen
RAKIDE Mertek adı verilen uzun ince ağaç
RAKIM Bir yerin deniz seviyesinden yükseklik derecesi Kod * Rakam yazan Çizen Tahrir eden, yazan
RAKIM Belâ, musibet Zahmet Dâhiye
RAKİ´ Rüku´ eden Huzur-u İlâhîde eğilen
RAKİAN Rüku´ ederek, huzur-u İlâhîde eğilerek Rüku´ etmek suretiyle
RAKİANE f Rüku´ eder gibi Eğilerek
RAKİ´ Ahmak kimse * Gökyüzü
RAKİB (Rekabet den) Daima görüp kontrol eden, gözeten * Bekçi * Herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri Rekabet edenlerin beheri * Esma-i Hüsna´dandır
RAKİB Binen Binici * Herhangi bir nakil vasıtasına binmiş olan
RAKİBAN (Rakib C ) f Rakibler Birbirleriyle yarışanlar * Bekçiler
RAKİBEN Binmiş olarak, binerek
RAKİD(E) Hareketsiz, durgun
RAKİK(A) (Rikkat den) Yufka yürekli, ince merhamet ve şefkat sahibi olan * Köle, câriye
RAKİK-ÜL KALB Yufka kalbli, çok merhametli, ince duygulu
RAKİK Ü NİZÂR İnce ve zayıf
RAKİM Yazılmış nesne Yazı yazılacak levha * Ashab-ı Kehf´in mağarasının bulunduğu dağ; veya bazılarınca mağaranın bulunduğu dere; veya Ashab-ı Kehf´in başka bir ismi * Ashab-ı Kehf´in isim ve kıssalarının yazılı bulunduğu kitabe
RAKİME Yazılmış kâğıt Mektub
RAKİS Yol gösteren, kılavuz * Harman yerinde harmanı döğerken öküzün dönmesi
RAKK Kitap, sahife * Kâğıt yerine kullanılan ince deri parçası * Tomar * Yama
RAKKA Dere yanında olup sel geldiğinde üzerine yayılan arazi * Bir yerin adı
RAKKAS Oynayan, dans eden, köçek
RAKKASÂNE f Oynar şekilde Raksederek
RAKKASE Oynayıp dans eden kadın
RAKLE (C : Rikal) At sürüsü * Uzun hurma ağacı
RAKM Yazmak * Mühür yapmak
RAKME Derenin kenarı * Bahçe
RAKMİYYAT Medine yakınında bir yere nisbet edilen oklar
RAKRAK Şuleli ve ziyâlı, parlak, nurlu
RAKRAKA Su dökmek * Su gelip gitmek * Parlamak * Suyun akması
RAKRAKA Nâzik ve derisi yumuşak olan kadın
RAKRAKAN Serap
RAKS Sıçrayarak oynamak, dansetmek
RAKS-I MÜKERRER Tekrar tekrar yapılan raks Döne döne oynama
RAKSÂN Rakseden, dans eden, oynayan
RAKSKÜNÂN f Raksederek, raksede ede, oynıyarak, oynıya oynıya
RAKŞ Nakşetme, süsleme
RAKŞA´ (C : Rukaşâ) Alaca yılan * Süslü kadın
RAKUD (C : Revâkıd) Derinliği fazla olan küp
|