Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi



T Harfi

TAB f Parıltı Parlayıcı * Güç Kuvvet Takat * Hararet
TAB´ Tabiat Karakter * Damga basmak Mühür basmak Kitab basmak Mühür
TAB f "Parıldayan, parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Âlem-tab $ : Dünyayı aydınlatan, âlemi ışıklandıran
TA´B Latife etmek, şaka yapmak
TAB´A Bir kere basılma
TAB´A-İ ÛLÂ Birinci baskı
TABA´ Bulaşmak * Kir * Demirin paslanması
TABABET Hekimlik Doktorluk
TABAH Kuvvet
TABAHAT Aşçılık Yemek pişirme san´atı
TABAHECE Etli ve yumurtalı kalye (Bazı yerde kaygana diye söylenir)
TABAK (C: Etbâk) Örtü * Hâl * Cemaat, topluluk * Kabile
TABAK (Bak: Debbag)
TABAKA Kat Katmer * Sınıf, topluluk * Sigara paketi * Bir veya iki yapraklı kâğıt
TABAKA-İ HAYAT Hayat tabakası Kabirdeki hayat, dünya hayatı gibi (Bak: Meratib-i hayat)
TABAKA-İ MESTURİYET Gizlilik tabakası Örtülü oluş
TABAKA-İ SEVÂBİT Sabit bilinen yıldızlar tabakası
TABAKA´ Kelâmdan âciz kimse, konuşamayan kişi * Cimaı yerince yapamayan kimse
TABAKAT Tabakalar Katlar Gruplar Dereceler
TABAK-ÇE f Küçük tabak
TABAKHANE Ham derilerin işlendiği yer (Aslı: Debbağhane) (Bak: Debbağ)
TAB´AN Yaratılıştan Doğuştan Huy ve tabiat itibariyle
TABAN f Işıklı Parlak * Parlayan güneş
TABANÇE f El ayası, avuç içi
TABANKEŞ f Yaya yürüyen piyade
TABASBUS Yaltaklanmak Kendini küçülterek riyakârlıkla kendini beğendirmeğe çalışmak
TABASBUSÂT (Tabasbus C) Tabasbuslar, alçakça yalvarmalar, yaltaklanmalar
TABASSUR (Basar dan) Dikkatle bakıp, esasını kavrama Dikkatle gözetiş
TABAŞİR "Hind hıyarı" denilen bir deva
TABAVER (Tâb-âver) f Güçlü, kuvvetli Dayanıklı Dayanan
TABAYİ´ Mizaçlar, tabiatlar, huylar Yaratılışlar
TABAYİ´-İ ESASİYE Temel ve esas olan tabiatlar, karakterler, yaradılışlar * Toprak, su, hava gibi veya oksijen, hidrojen karbon, azot gibi unsurların hususiyetleri
TABAYİ´-İ ZİRUH Ruhlu mahlukatın yaratılışları
TABB Âdet * Maharet Ustalık * Âlim
TABBAĞ Kılıç yapan kimse
TABBAH (C: Tabbahîn) (Tabh dan) Aşçı
TABBAHÎN (Tabbah C) Aşçılar
TABBAL Davulcu
TABDADE f Parlatılmış, yandırılmış
TABDAR f Işıklı, parlak Büklümlü, kıvrımlı
TABDARÎ f Parlaklık
TABDİH f Işık veren * İplik bükücü
TABE f Tava
TABE-İ ZER Altun tava * Mc: Güneş
TABE Hurma * Hamr
TA-BE f " e kadar" mânasına gelir ve kelimelerin başlarına eklenir
TÂ-BE-KEY Ne vakte kadar
TÂ-BE-SABAH Sabaha kadar
TABE (Tayyib den) " İyi ve temiz olsun" mânasınadır
TABEL (Tâbil) (C: Tevâbil) Yemeklere konulan baharat
TABEN (Tabâne-Tabâniye) Akıllılık
TABENDE f Işık veren, parlayan
TABERÎ (Ebu Cafer Muhammed bin Cerir İbn-i Yezid) (Hi: 224 - 310) İslâm tarihçisi ve müfessiri olup Taberistan´da doğmuş, 7 yaşında Kur´anı hıfz edip bütün ömrünü ilme vakf etmiştir Babasının adına izafetle Ceririye adlı bir fıkıh mektebi kurmuştur İbn-i Cerir-et Taberî adı meşhurdur Kur´an-ı Kerimin bütün kat´i sarih mânâlarını müteselsilen, an´aneli senetle menba-ı Risalete îsal ederek tefsirini yazmıştır
TABERZED Bir cins şeker
TABESEHER Sabaha kadar
TABH Pişirme Pişirilme * İlâç kaynatma
TAB´HANE f Matbaa Tab´ işleri yapılan yer
TABH-HANE Lokanta, mutfak
TABHÎ Pişirmekle veya pişirilmekle ilgili
TABIK Büyük kiremit
TABİ´ Birinin arkası sıra giden, ona uyan Boyun eğen İtaat eden * Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm´ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan
TABİ´ Kitap basan, tab´eden Kitap bastıran Matbaacı Editör
TABİAT (Tabia) Yaratılış, huy, karakter * Âlem ve içindekiler Şeriat-ı fıtriyye Hadiselerin ve varlıkların bağlı olduğu kanunlar Allah, tabiatı yarattığı ve varlıkların nasıl hareket edeceğini kanunlariyle ve emirleriyle tayin ettiği halde Allah´ı inkâr edip tabiat yapıyor diyenler büyük bir sapıklık içindedirler Tabiatta hiçbir şey kendi başına buyruk bağımsız, hür değildir Herşey Allah´ın emirlerine bağlıdır Oksijenle hidrojen, Allah´ın emrine yâni, koyduğu kanuna göre birleşir ve bu kanuna göre bir birleşim (su) meydana gelir Işık, hangi eğimle gelirse yansırken o eğimle yansır Bunu değiştiremez Çünkü Allah´ın emri böyledir ve ona uyar İki cisim birbirini kütleleriyle doğru ve aradaki mesafe ile ters orantılı olarak çeker, başka türlü davranamazTabiatta herşey kopmaz zincirle bağlı olduğuna göre, tabiat yaratıcı da olamaz Çünkü yaratma hür irade, önceden plânlama ve bir gayeyi gerektirir Tabiatta ise bu yoktur Halbuki tabiatta her an sayısız varlıklar yaratılıyor Düşünebilenleri hayrette bırakan güzellikte ve mükemmellikte O halde tabiatı, emrine bağlı kılan sonsuz irade, ilim ve kudret sahibi bunları yaratabilir O da Allah´dır Bir daktilo makinasının çalışma tarifesini gören kişi, makinanın mühendisini inkâr edip daktiloyu icad eden ve çalıştıran bu tarifedir demek ne kadar ahmaklıksa, tabiat kanunları denilen Allah´ın emir ve tarifenamesini görüp bunu varlıkların yaratıcısı sanmak, ondan bin derece daha ahmaklıktır Varlıkların yaratılışı, tesadüfle de açıklanamaz Esasen ilimde determinizm prensibi yâni kanuniyet ve zarurilik muayyeniyet kabul edilmiştir Bu prensip tesadüfü reddeder Tabiatta kapris yoktur, herşey belirli kanunlara bağlıdır der Şansa ve ihtimaliyete göre meydana geliyor gibi görünen hadiselerin de bir kanuniyeti vardır Esasen tesadüfle varlıkları açıklamak imkânsızdır Birden ona kadar sayılan yazılı kartları tesadüfen bir torbadan sırayla çekme şansı 10 milyonda bir iken bir canlı hücrenin yapısında yer alan bir protein molekülünün tesadüfen meydana gelme şansı, birin önüne 300 tane sıfırı koymakla elde edilen sayıda birdir Ancak bunun için milyarlı milyarlarca tekrarla elde edilecek sayı kadar kâinatın ömrü geçmesi lâzımdır Tabiat bir makinedir, mühendisi değil, bir matbaadır, matbaacısı değil; bir kitapdır, kâtip değil; bir eserdir, müessir değil, bir kanundur, kanun koyucu değil"Tabiat iktiza ediyor, tabiat yapıyor" deyip Allah´ı inkâr etmek isteyenlere cevapEğer mevcudatta, hususan zihayatta görünen; basirâne, hakimâne olan san´at ve icad, Şems-i Ezelî´nin kalem-i kader ve kudretine verilmezse; belki kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata ve kuvvete isnad edilse, lâzım gelir ki: Tabiat, icad için her şeyde hadsiz mânevi makine ve matbaaları bulundursun; veyahut her şeyde kâinatı halk ve icad edecek bir kudret ve hikmet dercetsin Çünkü, nasıl şemsin cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam parçalarında ve katrelerde görünüyor Eğer o misâli ve aksi güneşcikler, semadaki tek güneşe isnad edilmese, lâzım gelir ki: Bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında tabii, fıtri ve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, mânen çok derin bir güneşin hârici vücudunu kabul ederek, zerrât-ı züccaciye adedince tabii güneşleri kabul etmek lâzım geldiği gibi Aynen bu misâl gibi; mevcudat ve zihayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelinin cilve-i esmâsına verilmezse, her bir mevcudda, hususan her bir zihayatta; hadsiz bir kudret ve irâde ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, âdetâ bir İlâhı içinde kabul etmek lâzım gelir Bu tarz-ı fikir ise; kâinattaki muhalâtın en bâtılı, en hurafesidir Hâlik-ı Kâinat´ın san´atını, mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren, elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz olduğunu gösterirTabiat, bir san´at-ı İlâhiyedir, Sani´ olamaz Bir kitab-ı Rabbanidir, kâtip olamaz Bir nakıştır, nakkaş olamaz Bir defterdir, defterdar olamaz Bir kanundur, kudret olamaz Bir mistardır, mastar olamaz Bir kabildir, münfail olur; fâil olamaz Bir nizamdır, nâzım olamaz Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri´ olamaz L)(S - Onların daima iftiharla bahsettikleri tabiat, nevamis ve kuva nedir ki, kendilerini onlarla iknaa çalışıyorlar C - Tabiat dedikleri şey, bir matbaadır, tâbi´ değildir Tâbi´, ancak kudrettir Kanundur, kuvvet değildir Kuvvet, ancak kudrettedir Yahut, nasıl ki bildiğimiz şeriat, insanlardan sudur eden ef´âl-i ihtiyariyeyi bir nizam ve bir intizam altına alıp tahdit eden kaidelerin hülâsasıdır; veya devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların, kanunların mecmuasıdır Kezalik, tabiat denilen şey de, âlem-i şehadetin uzuvlarından ve eczalarından sudur eden ef´âl arasında bir nizam ve bir intizamı ika´ eden İlâhi bir şeriat-ı fıtriyyedir Binaenaleyh, şeriat ile devlet nizamı, mâkul ve itibari emirlerden oldukları gibi, tabiat dahi itibari bir emir olup, hilkatte yâni yaratılışta câri olan Adetullah´tan ibârettir Amma tabiatın bir mevcud-u hârici olduğunu tevehhüm etmek, bir fırka askerin, idman ve tâlim esnasında yaptıkları o muntazam hareketlerini gören bir vahşinin, "Aralarındaki o nizami idare edip birbiriyle bağlayan ip gibi bir şey mevcuttur" diye vahşice ettiği vehme benzer Binaenaleyh, vicdanı ve aklı vahşi olan bir adam, sathi ve tebai bir nazarla devam ve istimrarını muhafaza eden tabiatın müessir bir mevcud-u hârici olduğuna ihtimal verebilirHülâsa : Tabiat, Allah´ın san´atı ve şeriat-ı fıtriyesidir Nevamis ise, onun mes´eleleridir Kuva dahi, o mes´elelerin hükümleridir İİ)
TABİAT-I MA´SİYET f İsyan etmek, günah işlemek ahlâkında ve huyunda olmak
TABİATI TAKLİD Tabiatta cari olan kanunları kelâmda da kendine göre tatbik etme
TABİATPEREST f Her şeyin kendi kendine olduğunu veya tabiatın meydana getirdiğini kabul eden Allah´tan (CC) gaflet edip, kâinatın tesadüfen olduğunu zu´meden
TABİB (C: Tabibân-Etibbâ) Doktor, hekim
TABİBÂN (Tabib C) Doktorlar, tabibler, hekimler
TA´BİD Mükerrem etmek * Katran bulaştırmak * Hizmet etmek * Zelil etmek * Zelil etmek, kepaze yapmak
TA´BİE Karıştırmak * Beslemek, terbiye etmek * Hazırlamak
TABİH (Tabh dan) Pişiren, aşçı
TABİH Suda pişmiş et yahnisi
TABİHA Öğle sıcağı
TABİÎ Tabiat icabı olan Tabiatla alâkalı Normal Kendiliğinden(İşte meşiet-i İlâhiyye ile vücuda gelen işlerde "inşâallah inşâallah" yerine "Tabiî tabiî" demek ne kadar hata ve muhalif-i hakikat olduğunu kıyas et M)
TABİÎ Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ı sağ iken görmüş olan mü´minlerle yani Ashabla görüşmüş ve onlardan ders almış olan sâlih müslümanlar (Bak: Ashab)
TABİİYYET Tabi´lik Tâbi olma Bir kimseye mensub bulunma Bir devletin teb´asından olma
TABİİYYUN Tabiatçılar Naturalistler "Her şeyi tabiat yapıyor" diyen, maddeye dalmış, Allah´tan (CC) mânen uzaklaşmış kişiler
TABİL (C: Tevâbil) Yemeklere katılan biber, nane, tarçın gibi şeyler * Çömlek içinde pişen nesne
TA´BİR (Tâbir) İfade, anlatma Söz Mânası olan söz Deyim * Terim * Rüya yorma (Ubur dan) Herhangi bir şeyden ve hâdiseden, başka bir hak ve faydalı mânaya geçmek, intikal etmek ve ibretlendirmek ve ders almak
TA´BİR-İ SAMEDANÎ Allah´a mahsus tâbir Kur´an´da beyan buyurulan en iyi tabir
TA´BİRAT (Ta´bir C) Tabirler İfade şekilleri Anlatmalar
TABİSTAN f Yaz mevsimi
TABİŞ f Parlayış, parıldayış
TABİŞ-GEH f Parıltı yeri
TABİÛN (Tâbiîn) (Tâbiî C) (Bak: Tabiî)
TA´BİYE Askerleri bir arazide düşmana karşı tam tedbir ve nizam üzere yerleştirme * Muharebe toplarının yeri, istihkâm parçası * Muvaffakiyet için kullanılan vâsıtalar ("Tabya" yanlıştır)

Alıntı Yaparak Cevapla