Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat V Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat V Harfi



V Harfi

VATA´ Bir şeyi ayakla çiğneme
VATAF Kaşın çok kıllı olması * Kirpiğin sık ve çok olması
VATAN (C: Evtan) Bir kimsenin doğup büyüdüğü yer Yurt
VATAN-I ASLÎ Bir insanın doğup büyüdüğü veya içinde barınmak kasdedip, başka yere gitmek istemediği yerdir Yalnız en az 15 gün kalmak istediği yer de kendisi için vatan-ı ikamettir (Bak: Mukim) * Cennet
VATAN-I SÂNÎ İkinci vatan Sonradan yerleşilen yer
VATAN-I SÜKNÂ Bir misafirin içinde 15 günden az oturmak istediği yerdir Bu kimse de fıkıhta misafir sayılır
VATANDAŞ Bir devlet ahalisinden ve teb´asından olan
VATANÎ (Vataniyye) Vatanla alâkalı Vatana ait
VATANPERVER f Vatanını seven Memleketine hizmet eden
VATANPERVERÂNE f Vatanını seven kimseye yakışır şekilde
VATAR (Vatr) İhtiyaç, hâcet İş * Emir * Madde * Husus
VATAVİT (Vatvât C) Korkak ve geveze olan kimseler * Yarasalar * Dağ kırlangıçları
VATB (C: Vitâb-Evtub) Süt kabı ve tulumu
VATD İsbat etmek * İhânet etmek, hâinlik yapmak
VATER f Sonundaki Çok uzak
VATH Kuşların burnuna ve ayağına necasetten veya balçıktan yapışıp kalan nesne
VATI´ Ayak altına alıp çiğneme Basma * Cima´ * Uygun hale koyma * Tümseklikler arasında basık ve engin yer
VATID Sâbit
VATİ Yumuşak ve kolay olan şey (Kuş tüyünden yapılmış yastık gibi)
VATÎD Sabit ve sağlam olan
VATÎE Büyük çuval, harar * Bir çeşit yemek
VATÎS (C: Vutas) Kızdırıldığında kimsenin üzerine basamadığı yuvarlak taş
VATM Ayakla çiğneme * Perdeyi salıverme
VATNÎ Çiğneme, üzerine basma
VATS Kazmak * Kırmak * Ayakla yere vurmak * Somak denilen ot
VATŞ (C: Evtâş) Açmak
VATVAT (C: Vatâvit) Korkak ve geveze olan adam * Yarasa * Dağ kırlangıcı
VATVATA Geceleyin gözün görmemesi
VATY Ayak altında çiğneme, ezme, basma * Çiftleşme
VAV Kur´an alfabesinde sondan üçüncü harftir Ebced hesabında 6 sayısının karşılığıdır
VAV-I ATIF Gr: Atıf vavı, kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan vav harfi (Bak: Harf-i atıf)
VAV-I HÂLİYE Haller cümle olabilir Eğer isim cümlesi olursa, başında bir "vav" bulunur Ona Vav-ı hâliye denir Bu vav, hâl´i zi-l-hâle bağlar (Reeytuhu ve biyedihi kitâbün: Elinde bir kitap olduğu halde onu gördüm) cümlesindeki gibi
VAV-I KASEM Gr: Herhangi bir kelimenin, çok defa Allah isminin evveline gelerek, yemin için kullanılan vav harfi Vallahi, Veşşemsi, Velfecri kelimelerinde olduğu gibi
VA´VA´ İnsan topluluğu * Sesler
VAVEYLA Çığlık, yaygara, feryat * Eyvah, yazık gibi üzüntü ifadeleri
VAVÎ Vav harfine mensub Vav harfi ile alâkalı
VAVİK Okun nişana dokunmayıp yanına düşmesi hâli
VÂYE Nasib, kısmet, behre
VÂYEDÂR f Kısmetli Nasibi olan
VA´Z Dinî mes´eleler üzerinde konuşup nasihat etmek Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma
VAZ´ (C: Evza´) Koyma, konulma Bırakmak Atlamak Tayin etme, belirtmek Duruş, hareket, tarz
VAZ´-I HAML Doğurma
VAZ´-I YED El koymak, sahib çıkmak, tasarruf etmek
VAZ f Terk etme, bırakma
VAZAAT Alçaklık, âdilik, bayağılık
VAZAH Beyaz ve güzel yüzlü adam
VAZAHAT Açıklık, vâzıhlık
VAZAİF (Vazife C) Vazifeler, işler
VAZ´AN Vaz´ ile, vaziyeti, durumu itibariyle, yerleştirmek suretiyle * Asıl lügat mânası cihetinden
VÂZI´ (Vazıa) Koyan Yerleştiren Vaz´ eden
VÂZI-I KANUN Kanun koyan Kanun yerleştiren Kanun hazırlayan
VÂZI-UL YED El koyan Eline alan Bir malı eline geçirmiş olan
VÂZIH Açık, ayan, âşikâr Besbelli Kapalı olmayan * Edb: Vuzuhlu söz Bir okunuşta mânâsı anlaşılacak ifâde
VÂZIHAN Açık olarak Açıkça Açık açık Aşikâr surette
VÂZIHÂT (Vâzıh C) Açık ve meydanda olan şeyler
VAZδ (Vazîa) Alçak, deni, bayağı, âdi
VAZİFE Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş Yapılması birisine havale edilen şey Kıymet verilen iş * Ücret(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk´a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerlerMeşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz´in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek" O demiş" Ben Allah´ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk´ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir" İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuşturÜstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa´y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk´ın vazifesidir Cenab-ı Hakk´ın vazifesine karışmazdı L)
VAZİFEDÂR (C: Vazifedârân) f Vazifeli, görevli * Memur
VAZİFEHÂR (C: Vazifehârân) f Ücret alan
VAZİFEŞİNÂS f İşini dikkatle yapan Vazifesini özenerek, severek yapan
VAZİFETEN Vazife ile, vazife olarak
VAZÎH(A) (Vuzuh dan) Meydanda, apaçık
VÂZİR (Vâzire) Günah işleyen Suç işleyen
VAZZAH Meydanda, çok açık, belli

Alıntı Yaparak Cevapla