Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat V Harfi
V Harfi
VATA´ Bir şeyi ayakla çiğneme
VATAF Kaşın çok kıllı olması * Kirpiğin sık ve çok olması
VATAN (C : Evtan) Bir kimsenin doğup büyüdüğü yer Yurt
VATAN-I ASLÎ Bir insanın doğup büyüdüğü veya içinde barınmak kasdedip, başka yere gitmek istemediği yerdir Yalnız en az 15 gün kalmak istediği yer de kendisi için vatan-ı ikamettir (Bak: Mukim) * Cennet
VATAN-I SÂNÎ İkinci vatan Sonradan yerleşilen yer
VATAN-I SÜKNÂ Bir misafirin içinde 15 günden az oturmak istediği yerdir Bu kimse de fıkıhta misafir sayılır
VATANDAŞ Bir devlet ahalisinden ve teb´asından olan
VATANÎ (Vataniyye) Vatanla alâkalı Vatana ait
VATANPERVER f Vatanını seven Memleketine hizmet eden
VATANPERVERÂNE f Vatanını seven kimseye yakışır şekilde
VATAR (Vatr) İhtiyaç, hâcet İş * Emir * Madde * Husus
VATAVİT (Vatvât C ) Korkak ve geveze olan kimseler * Yarasalar * Dağ kırlangıçları
VATB (C : Vitâb-Evtub) Süt kabı ve tulumu
VATD İsbat etmek * İhânet etmek, hâinlik yapmak
VATER f Sonundaki Çok uzak
VATH Kuşların burnuna ve ayağına necasetten veya balçıktan yapışıp kalan nesne
VATI´ Ayak altına alıp çiğneme Basma * Cima´ * Uygun hale koyma * Tümseklikler arasında basık ve engin yer
VATID Sâbit
VATİ Yumuşak ve kolay olan şey (Kuş tüyünden yapılmış yastık gibi)
VATÎD Sabit ve sağlam olan
VATÎE Büyük çuval, harar * Bir çeşit yemek
VATÎS (C: Vutas) Kızdırıldığında kimsenin üzerine basamadığı yuvarlak taş
VATM Ayakla çiğneme * Perdeyi salıverme
VATNÎ Çiğneme, üzerine basma
VATS Kazmak * Kırmak * Ayakla yere vurmak * Somak denilen ot
VATŞ (C: Evtâş) Açmak
VATVAT (C : Vatâvit) Korkak ve geveze olan adam * Yarasa * Dağ kırlangıcı
VATVATA Geceleyin gözün görmemesi
VATY Ayak altında çiğneme, ezme, basma * Çiftleşme
VAV Kur´an alfabesinde sondan üçüncü harftir Ebced hesabında 6 sayısının karşılığıdır
VAV-I ATIF Gr: Atıf vavı, kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan vav harfi (Bak: Harf-i atıf)
VAV-I HÂLİYE Haller cümle olabilir Eğer isim cümlesi olursa, başında bir "vav" bulunur Ona Vav-ı hâliye denir Bu vav, hâl´i zi-l-hâle bağlar (Reeytuhu ve biyedihi kitâbün: Elinde bir kitap olduğu halde onu gördüm) cümlesindeki gibi
VAV-I KASEM Gr: Herhangi bir kelimenin, çok defa Allah isminin evveline gelerek, yemin için kullanılan vav harfi Vallahi, Veşşemsi, Velfecri kelimelerinde olduğu gibi
VA´VA´ İnsan topluluğu * Sesler
VAVEYLA Çığlık, yaygara, feryat * Eyvah, yazık gibi üzüntü ifadeleri
VAVÎ Vav harfine mensub Vav harfi ile alâkalı
VAVİK Okun nişana dokunmayıp yanına düşmesi hâli
VÂYE Nasib, kısmet, behre
VÂYEDÂR f Kısmetli Nasibi olan
VA´Z Dinî mes´eleler üzerinde konuşup nasihat etmek Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma
VAZ´ (C : Evza´) Koyma, konulma Bırakmak Atlamak Tayin etme, belirtmek Duruş, hareket, tarz
VAZ´-I HAML Doğurma
VAZ´-I YED El koymak, sahib çıkmak, tasarruf etmek
VAZ f Terk etme, bırakma
VAZAAT Alçaklık, âdilik, bayağılık
VAZAH Beyaz ve güzel yüzlü adam
VAZAHAT Açıklık, vâzıhlık
VAZAİF (Vazife C ) Vazifeler, işler
VAZ´AN Vaz´ ile, vaziyeti, durumu itibariyle, yerleştirmek suretiyle * Asıl lügat mânası cihetinden
VÂZI´ (Vazıa) Koyan Yerleştiren Vaz´ eden
VÂZI-I KANUN Kanun koyan Kanun yerleştiren Kanun hazırlayan
VÂZI-UL YED El koyan Eline alan Bir malı eline geçirmiş olan
VÂZIH Açık, ayan, âşikâr Besbelli Kapalı olmayan * Edb: Vuzuhlu söz Bir okunuşta mânâsı anlaşılacak ifâde
VÂZIHAN Açık olarak Açıkça Açık açık Aşikâr surette
VÂZIHÂT (Vâzıh C ) Açık ve meydanda olan şeyler
VAZδ (Vazîa) Alçak, deni, bayağı, âdi
VAZİFE Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş Yapılması birisine havale edilen şey Kıymet verilen iş * Ücret (Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk´a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz´in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek " O demiş " Ben Allah´ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk´ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir " İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa´y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk´ın vazifesidir Cenab-ı Hakk´ın vazifesine karışmazdı L )
VAZİFEDÂR (C : Vazifedârân) f Vazifeli, görevli * Memur
VAZİFEHÂR (C : Vazifehârân) f Ücret alan
VAZİFEŞİNÂS f İşini dikkatle yapan Vazifesini özenerek, severek yapan
VAZİFETEN Vazife ile, vazife olarak
VAZÎH(A) (Vuzuh dan) Meydanda, apaçık
VÂZİR (Vâzire) Günah işleyen Suç işleyen
VAZZAH Meydanda, çok açık, belli
|