Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat A Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat A Harfi



A Harfi

AMA´ Dağbaşlarında olan duman
A´MA Kör Gözü görmeyen * Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik * Yağmur bulutları
A´MÂ-İ ELVAN Tıb: Renk körlüğü, renkleri ayırt edememe hastalığı Akromatopsi
ÂMÂÇ f Saban demiri * Hedef, nişan tahtası
ÂMÂÇ-GÂH f Nişan atılan yer, nişan yeri Hedef mahalli
ÂMÂDE f Hazırlanmış, hazır
ÂMÂDE-GÎ f Hazırlık, âmâdelik
AMAH f Şiş, kabarcık
AMÂİM Dağınık cemaat
AMÂİM (İmâme C) Sarıklar, imâmeler
AMÂİR (Amâyir) (İmâret C) İmâretler Mâmur etmeler * Sâlih fakirlerin veya kendisini idare edemiyen veya çalışamıyan talebe-i ulumun, fukarâ-i sâlihînin iâşesinin te´min edilmeleri
AMÂİR-İ HAYRİYYE Hayır ve hayrat müesseseleri
AMAK (Maak ve Mauk C) Göz pınarları
A´MAK (Umk C) Derinlikler
A´MAK-I HAFA Gizlilik derinlikleri
A´MAK-I ZEMİN Zeminin derinlikleri
AMAKA Derinlik * Iraklık
A´MAL (Amel C) Ameller İşler Yapılan hayırlar
A´MÂL-İ BEŞERİYE İnsanların amelleri, iş ve hareketleri
A´MÂL-İ ERBAA Mat: Dört işlem (Toplama, çıkarma, çarpma, bölme)
A´MÂL-İ HASENE Güzel amel Sevablı ve hayırlı ameller (Bak: Amel-i sâlih)
A´MÂL-İ SÂLİHA Allah´ın rızasına uygun, iyi ve hayırlı işler( $) Kur´an: Sâlihatı mutlak, mübhem bırakıyor Çünki ahlâk ve faziletler, hüsn ve hayr çoğu nisbîdirler Nev´den nev´e geçtikçe değişir Sınıftan sınıfa nâzil oldukça ayrılır Mahalden mahale tebdil-i mekân ettikçe başkalaşır Cihet muhtelif olsa, muhtelif olur Fertten cemaate, şahıstan millete çıktıkça mahiyeti değişirMeselâ: Cesaret, sehavet; erkekte: gayret, hamiyet, muavenete sebeptirKarıda: Nüşuze, vekahete, zevc hakkına tecavüze sebep olabilir Meselâ: Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur Kavinin zaife karşı tevazuu zaifte tezellül olur Meselâ: Bir ulü-l emir, makamındaki ciddiyeti vekar; mahviyeti zillettir Hânesinde ciddiyeti kibir; mahviyeti tevazudurMeselâ: Tertib-i mukaddematta tefviz, tembelliktir Terettüb-ü neticede, tevekküldür Semere-i sa´yine, kısmetine rıza kanaattır Meyl-i sa´yi kuvvetlendirir Mevcuda iktifa dun-himmetliktirMeselâ: Ferd mütekellim-i vahde olsa müsamahası, fedakârlığı, amel-i sâlihtir Mütekellim-i maal-gayr olsa, hıyanet olurMeselâ: Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez Millet nâmına tefâhur eder, hazm-ı nefs edemez Herbirinde birer misâl gördün, istinbat etMadem ki, Kur´an bütün tabakata bütün a´sarda, kâffe-i ahvâlde şâmil bir hitab-ı ezelîdir Hem nisbî hüsn, hayr çoktur Sâlihattaki ıtlakı, beliğane bir icaz-ı mutnebdir Beyanda sükutu, geniş bir sözdür Sünuhat)
A´MÂL-İ UHREVİYE Ahirete ait iş, hareket ve ibadetler(Bu dünya, dâr-ül-hikmettir, dâr-ül-hizmettir; dâr-ül-ücret ve mükâfat değil Buradaki a´mâl ve hizmetlerin ücretleri Berzahta ve Ahirettedir Buradaki a´mâl, Berzahta ve Ahirette meyve verir Madem hakikat budur, a´mâl-i uhreviyyeye ait neticeleri dünyada istememek gerektir Verilse de, memnunane değil, mahzunâne kabul etmek lâzımdır Çünki: Cennet´in meyveleri gibi, kopardıkça yerine aynı gelmek sırrıyla, bâki hükmünde olan amel-i uhrevi meyvesini, bu dünyada fâni bir surette yemek, kâr-ı akıl değildir Bâki bir lâmbayı bir dakika yaşayacak ve sönecek bir lâmba ile mübadele etmek gibidir M)
ÂMÂL (Emel C) Emeller Arzular Gayeler Dilekler İstekler
ÂMÂL-İ MA´SUMÂNE Masumcasına emeller, arzular
ÂMÂL-İ SERMEDÎ Sermediyete âit arzu ve emeller Cennete, ebediyyete dâir dilek ve temenniler
ÂMÂL-İ UHREVİYE Ahirete ait emeller, ümitler ve istekler
AMALİKA Çok eskiden Sina yarımadasında yaşadıkları sanılan ve gariplikleriyle şöhrete erişen bir kavim
A´MAM (Amm C) Amcalar
AMAME Sarık Ammâme Başa sarılan ve sünnet-i seniyye olan kisve (Bak: İmâme)
AMAN (Emân) Emniyet İmdat Yardım dileği Afv, ricâ, niyâz * Sabırsızlıkla hiddet ve infiâl ifâdesi * Tenbih, sakındırma
AMAN-NAME f Bir şahsa iltimas yapması için, başka bir kimseye hitaben yazılan pusula, yazı
A´MAR (Ömr C) Ömürler, yaşayışlar * Mes´ut hayat Hoşa gidecek garib ve tuhaf şeyler * Sinler, yaşlar
AMARE (C: İmâr) Fes gibi başa giyilen nesne
AMAR(E) f Hesap * Araştırma * Tıb: Karında su toplanma hastalığı
AMARE-GİR f Hesap işleriyle uğraşan kişi Muhasebeci
AMARİYYE Deveye konulan mıhfe
AMAS şiddetli harp * Zahmet, meşakkat
AMAS f İnsan vücudunda meydana gelen sis ve kabarcık
AMASE şiddet * Zulmet
AMATÖR Fr Bir işi para kazanma maksadıyla değil de, zevk için yapan kimse
AMAY f Süsleyen, dolduran mânasına gelir ve kelimelere eklenerek kullanılır
AMAZON Milattan önce yaşamış İskitlerin kadın askerlerine verilen isim Göğüslerini dağlatarak küçükten harbe alıştırılan bu İskit kadınlarının şiddetli muharebeler yaptıkları yazılıdır * Güney Amerika´da büyük bir nehir adı(Evet nasıl ki tarihlerde eski zamanlarda "Amazonlar" nâmında gayet silâhşör kadınlardan mürekkeb bir tâife-i askeriye olarak harika harpler yaptıkları naklediliyor Aynen öyle de bu zamanda zındıka dalâleti İslâmiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin plâniyle şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi, yarım çıplak hanımlardır ki; açık bacağı ile dehşetli bıçaklarla ehl-i imâna taarruz edip saldırıyorlar Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak çokların nefislerini birden esir edip kalb ve ruhlarını kebâir ile yaralıyorlar Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar GR)
AMBALAJ Fr Eşyayı taşınabilir bir hale koymak için sarma veya sandığa yerleştirme işi
AMBARGO Bir para veya malın kullanılması veya başka bir yere götürülmesi ya da bir geminin bulunduğu limandan ayrılması yasağı
AMD Niyet, kasıt, istek, arzu * Direk koymak
AMDEN Kasten, bile bile İsteyerek
AME f Divit, yazı hokkası
AME Tereddüt * Tenbellik
AMED Sütunlar * Birşeye devam üzere olma * Mülâzemet etme
ÂMED f (Mâzi fiili olup mastar gibi kullanılır) Gelmek, geliş, vürud eyleme
ÂMED Ü REFT Geliş-gidiş
ÂMEDE Gelmiş Vürud eylemiş
ÂMEDE-GÛ f Hazırcevap Düşünmeden hemen güzel söz söyleyen kimse
ÂMEDÎ f Geliş
ÂMEDİYE f Gümrük vergisi
ÂMED Ü ŞÜD Varıp gelme Gidiş geliş; geldi gitti
AMEH Basiretsizlik Tahayyür, tereddüt Doğru ciheti bilmemek
AMEL İş Çalışma Bir emri veya vazifeyi yerine getirme * Kâr, iş işleme * Dini bir emri yerine getirme, tatbik etme İtaat İbâdet
AMEL-İ KALİL Amel-i kesirden az olan hareket Bir rek´atta bir uzuvla yapılan ve namazdan sayılmayan bir hareket veya ardı ardına yapılan üçten az hareket
AMEL-İ KESİR Namaz içinde ve namazdan sayılmayan ve bir uzuvla ardı ardına yapılan üç hareket veya iki uzuvla yapılan bir hareket; bu hareket namazı bozar
AMEL-İ SÂLİH Allah rızâsına uyan hayırlı amel Günahlardan uzak olan iş, fiil Maddi veya mânevi hukuk-u ibâdı ifâ etmek(Bugünlerde Kur´an-ı Hakîm´in nazarında, İmandan sonra en ziyade esas tutulan takvâ ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm Takvâ, menhiyyattan ve günahlardan ictinab etmek ve amel-i sâlih, emir dâiresinde hareket ve hayrat kazanmaktır Her zaman def-i şer, celb-i nef´a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve cazibedâr hevesat zamanında bu takvâ olan, def-i mefasid ve terk-i kebâir üss-ül esas olup, büyük bir rüchaniyyet kesbetmiş Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takvâ, bu tahribata karşı en büyük esastır Farzlarını yapan, kebireleri işlemiyen kurtulur Böyle kebâir-i azime içinde amel-i sâlihin ihlasla muvaffakiyyeti pek azdır Hem az bir amel-i sâlih bu ağır şerait içinde çok hükmündedir Hem takvâ içinde bir nevi amel-i sâlih var Çünkü, bir haramın terki vacibdir Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı varTakva; böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek ictinab, az bir amelle, yüzler günah terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor Bu ehemmiyetli nokta; niyetiyle, takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla menfî ibâdetten gelen ehemmiyetli a´mâl-i sâlihadır K)
AMEL-İ TÂLİH Yaramaz iş, makbul olmayan amel
AMEL-İ UHREVÎ Âhirete ait amel (Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevi istersen ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittiba et Çünki: Bir muamele-i şer´iyyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor Bir nevi ibadet oluyor Uhrevi çok meyveler veriyor Meselâ: Bir şey´i satın aldın İcab ve kabul-ü şer´iyyeyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır O tahattur-u hükm-ü şer´i, bir tasavvur-u vahiy verir O dahi,şarii düşünmekle bir teveccüh-ü ilâhi verir O dahi, bir huzur verir Demek Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyyeye medar olacak olan faideler elde edilir S)
AMELE (Âmil C) Âmiller Amel edenler * Irgat, işçi
AMELEHU "Tarafından yapıldı" mânâsına gelir ve bir sanat eserinde san´atkârın imzasından önce yazılır
AMELEN Bilfiil, işleyerek, fiilen, çalışarak
AMELÎ (Ameliyye) Amele mensup ve müteallik olan Fiil olarak İşlemek suretiyle Pratik Tecrübeli
AMELİYYAT Ameller işler * Bir bilginin iş olarak tatbiki * Tıb: Operatörlük Cerrahlık
AMELLES Kuvvetli adam * Kurt * Yavuz, çirkin at
AMELLET Sağlam, muhkem, katı nesne
AMELMANDE f İş yapmaz hâle gelmiş olan Muattal Battal Çok yaşlı Sakat veya hasta olup çalışamaz hâle gelmiş olan
AMELNÜVİS f Kasların çalışmasındaki değişiklikleri işaretleyen âlet
AMEN Bir yerde mukim olmak, ikamet etmek
ÂMEN Çok veya en emin ve güvenilir
ÂMENNA İnandık, öylece kabul ederiz, ona diyecek yok (meâlindedir)
ÂMENTÜ "İmân ettim" demek olup Ehl-i Sünnet Mezhebi olan mü´minlerin iman esaslarını kısaca toplayan ifâdenin has ismidir
AMER (Amr, ömr, imâret) Muammer eylemek Çok zaman yaşayıp kalmak Muammer olmak
A´MER Yaşlı kişi İhtiyar
AMEŞ Gözü zayıf olan, gözü yaşlanıp durmadan akan
A´MEŞ Gözünün yaşı durmayıp akan * Tomlaç gözlü
AMEYSEL Arslan * Şişman, büyük deve * Kaftanını yere sürüyerek gezen tembel kimse * Uzun kuyruklu geyik * Enli nesne * Kerim, şerif nesne
AMİ Senevî, yıllık * Avamca İleri gelenden olmayan Câhil Havassa âit olmayan Avama âit ve müteallik
ÂMİD Diyarbakır´ın önceki adı
AMİD Çok hasta * Aşk hastası * Başlıca nokta * Önder, şef, komutan Rehber * Haraç alan kimse
A´MİDE (Amud C) Direkler Temeller Sütunlar * Mc: Büyük kimseler Büyükler
AMİG(E) f Karışık * Hakikat * Mc: Çiftleşme
AMİH Şaşkın, şaşırmış, şaşakalmış
AMİHTE f Karışmış, karışık
AMİHTE-GÎ f Karışmış olma
AMİJE f Şair * Karışmış, karışık
AMİK Hicaz vilâyetinde ulu bir ağaç
AMİK(A) Dibi çok aşağıda, derin * Mc: İnceden inceye pek ziyade araştırma ve düşünceden sonra anlaşılabilen derin ve ince mes´ele
AMİL Arzusu, isteği olan
ÂMİL Yapan İşleyen *Sebep * Vergi tahsiline memur kimse * Mütevelli * Vâli *Gr: İraba te´sir eden yüz şeyden altmışı (Yalnız ismi mecrur yapanlar yirmi adettir)
ÂMİLE (C: Avâmil) (Amel den) Bacak, ayak
ÂMİLETÂN İki ayak, çift bacak
AMÎM Herkese mahsus Umuma âit * (C: Umem) Tam, tamam
AMÎM-ÜL İHSAN Bağışı, bahşişi, ihsanı bol ve umumi olan
AMİN Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul eyle! (meâlinde olup, duânın sonunda söylenir) İncil´de iki yerde geçer Tevrat´ta da geçer İbranice ve Süryanicede de vardır Hakikat, çok doğru, tamam mânâsındadır
AMİN Kim Hususiyetleri ve yapıları bakımından amonyaka benzeyen kimyevi maddelerin cins adı
AMİN İlerlemeyen Yerinde sâbit ikamet eden
ÂMİN (Emn den) Gönlü müsterih, kalbinde korku bulunmayan * Emniyet ver
AMİN ALAYI Eskiden çocukların ilk okula başladığı gün yapılan merasim
ÂMİNE Emin olan Kalbinde korku olmayan kadın * Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın öz annesinin adı Yirmi sene yaşamıştır Hazret-i İbrahim Aleyhisselâmın dini üzere idi (R Aleyha)
AMİNEN Emniyet ve huzur içinde, selâmetle, emin olarak Sağlam olarak
AMİN-HAN (C: Aminhânân) f Amin diyen
AMİR Şen, mamur
AMİR Mâmur eden, harâbelikten kurtaran, şenlendiren * İmâr olunmuş * Devlete âit, mirî
ÂMİR(E) Büyük me´mur Emreden, iş gösteren * Huk: Bir kimseyi öldürmek veya bir uzvunu kesmek ve sakatlamak tehdidiyle bir filli yapmaya veya yapmamaya zorlayan ve bu tehdidi yapmaya muktedir olan kimse (Bak: İhcâc)
ÂMİR-İ MUTLAK Kayıtsız şartsız herşeye hâkim olan
ÂMİR-İ MÜSTAKİL Hiç kimseye bağlı olmayan ve istiklâl sahibi olan âmir, kumandan
ÂMİR-İ VİCDANÎ Vicdana emreden, vicdanı çalıştıran
AMİRAL Emir-ül bahr, Emir-ül-mâ Bahriye kumandanı, kaptan Deniz generali
ÂMİRANE f Emredercesine Amir imiş gibi * Emreden büyük kimseye yakışır şekilde
ÂMİRİYYET Kumandanlık hâli * Amir, emredici olmak(Evet, bu kâinata geniş bir dikkat ile bakan; kâinatı gayet haşmetli ve gayet faaliyetli bir memleket, belki idâresi gayet hikmetli ve hâkimiyeti gayet kuvvetli bir şehir hükmünde görür, her şeyi ve her nev´i birer vazife ile musahharâne meşgul bulur $ âyetinin askerlik mânasını ihsas eden temsiline göre: Zerrât ordusundan ve nebatât fırkalarından ve hayvanât taburlarından, tâ yıldızlar ordusuna kadar olan Cünud-u Rabbaniyeden, o küçücük memurlarda ve bu pek büyük askerlerde hâkimâne tekvini emirlerin, âmirane hükümlerin, şâhâne kanunların cereyanları, bedâhetle bir Hâkimiyet-i Mutlakanın ve bir âmiriyet-i külliyenin vücuduna delâlet ederler ş)
ÂMİRZİŞ f Allah´ın afvetmesi, bağışlaması * Bağışlama, afvetme
ÂMİRZ-KÂR f Bağışlayan, affeden Allah * Affeden, bağışlayan
AMİS Sirkeyle ıslanmış çiğ et
AMİT Yünü, üstüne yumak edip sarmak
AMİT (C: Amâmit) Zarif, çeri, değerli kimse
ÂMİYANE f Âdice Bayağıca Cahillere yakışır surette
ÂMİYY Avama ait, avamca
ÂMİZ(E) f Karışık, karışmış (Âmihten) $ mastarından imtizaç etmek, karıştırmak mânasındadır
ÂMİZE-MU(Y) f Saçı sakalı kırlaşmış olan adam Kır sakallı kimse
ÂMİZE-MUYÎ f Kır saçlı ve kır sakallı kimse
ÂMİZ-GÂR f Uygun, münâsib, yaraşır
ÂMİZİŞ f Uysallık, imtizaç, uyuşma
AMM Amca Babanın kardeşi * Çok cemaat
ÂMM Herkese âit Umuma âit Hususi ve bazılara mahsus olmayan Umumi
ÂMM LÂFIZLAR Aynı cinsin birçok fertlerine birden delâlet eden lâfızdır "Kavil, cemaat, nisa" lâfızları gibi
AMMA (Bak: Emmâ)
AMMAL Yapıcılar * Devleti idare eden adamlar
AMMAN Şam diyârında Belka şehrinin adı
AMMAR Bayındırlaştıran, imar eden
AMMAT (Amm C) Amcalar
ÂMME Tülbent sargı * Su içinde üstüne binip yüzülen şişirilmiş tulum * Umumi Herkese ait
AMME Hala, babanın kız kardeşi
ÂMME Baş yarığı, insanın beynine kadar ulaşan baştaki yara
AMME $ den müteşekkil suâl cümlesi Neden, nelerden, neyi meâlindedir
AMME NEVALÜHÜ "Cenâb-ı Hakkın lütuf ve ihsanı herkese veya herşeye şâmildir" meâlinde
AMMERED Her şeyin uzunu * Yaramaz huylu * Belâ ve meşakkat
AMMETEN Umumi olarak, herkese ait olarak, genel tarzda
AMMURİYYE Ankara şehri Türkiye´nin başkenti
AMMUS Güçlü ve kuvvetli kişi
AMNEZİ Psk Hafıza kaybı, erken bunama, ihtiyarlık bunaması, histeri, beynin zedelenmesi gibi hâllerde meydana gelir Hafıza kaybı kısmî veya umumi (genel) olabilir Hasta, belli bir olaydan öncekini (retrofrat), yahut sonrakini (anterofrat) hiç hatırlamaz, yahut tamamen hafızasını kaybeder
AMORTİSÖR Fr Otomobillerde veya diğer makinelerde sarsıntı, gürültü gibi şeyleri hafifletmeğe yarayan tertibat
AMPER Fr Elektrik akımında şiddet birimi
AMPERMETRE Fr Elektrik akımının şiddetini ölçmeye yarayan âlet
AMPİRİZM Fls (Deneyci felsefe) Her çeşit bilginin kaynağının duyu organlarının kullanılması sonucu kazanılan tecrübe olduğunu, duyu organlarının kullanılmadan hiçbir bilginin akılda yer alamıyacağını savunan felsefe Akılcı felsefe gibi bu felsefenin de aşırı iddiasının yanlışlığını, tenkitçi felsefe ve psikoloji göstermiştir Bilgi için ne sadece tecrübe, ne de düşünme gücü (akıl) yeterlidir
AMPUL Fr İçinde elektrik akımı yardımıyla ışık vermeye yarayan bir iletken bulunan, havası boşaltılmış olan cam şişe * İçinde sıvı ilâç bulunan, ağzı kızdırılarak kapatılmış küçük şişe
AMR Eski fetva metinlerinde erkeği temsil etmek için kullanılan umumi isimlerden birisi (Bak: Zeyd-Amer)
AMR İBN-ÜL-AS (RA) Sahabe olup kumandanlıklarda ve valilikte bulunmuştur Çok zeki ve belâgatlı bir zât olduğu söylenir Vefatı (Hi: 43) tür
AMRUS (C: Amâris) Kuzu * Çok yürütmek istediklerinde yürümeyen davar
AMRUT (C: Amârit) Hırsız
AMS Eskiyip mahvolmak * Bilirken bilmezlikten gelme
AMŞUŞ Üzerinden üzümü alınmış üzüm salkımı
AMUC Eğri giden ok
AMUCAZADE f Amca oğlu
AMUD Dik, dikine Sütun, direk
AMUD-ÜL FECR Sabah yeri ağarıp uzama
AMUD-U NURANÎ Nurdan sütun, nurlu sütun
AMUDE f Dizi, dizilmiş
AMUDEN Dik olarak, dikine Dik surette
AMUDÎ Yukarıdan aşağıya dikey olarak Direk gibi yukarıdan aşağıya düz ve şakulünde olarak
AMUG f Uzun boylu adam * Ciddiyet, vakar
AMUHTE f Öğrenmiş
AMUHTE-GÂH f Muallimler, öğretmenler
AMÛMET Amcalık
AMÛR İki diş arasında olan et
AMUR (C: Âmar) Bekâ mânâsına Ömür Her kişinin hayât müddeti
AMUS Karanlık
AMUT Bir kimsenin peşinden ayıbını söylemek
AMÛT f Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde yapılmış olan kuş yuvası
AMUZ f Öğretmek mastarının emir kökü
AMUZKÂRÎ (Amuzgârî) Öğretmenlik, öğreticilik, muallimlik
AMUZENDE f Talebe, öğrenci * Muallim, öğretmen Öğreten
AMUZİŞ f Öğrenme * Öğretme, tedrisat
AMUZKÂR (Amuzgâr) f Muallim Öğretici
AMÜRG f Fayda, menfaat, kâr * Kader, kıymet * Zahire, meyve * Esas, hülâsa, özet * Bir mikdar
AMÜRZ f Afveden, bağışlayıcı
AMÜRZENDE f Bağışlayan, afveden
AMÜRZGÂR f Affeden, bağışlayan Günahları bağışlayan Allah
AMÜRZİŞ f Bağışlayış, afvediş
AMYÂ (Müe) Kör, a´ma
AMYANT Kolayca bükülebilen, ateşe dayanıklı liflerden yapılmış bir çeşit asbest
AN En kısa bir zaman Lahza Dem Cüz´i bir zaman
AN-I SEYYALE Gelip geçici az bir an(Vacib-ül Vücud´a intisabını bilen veya intisabı bilinen herbir mevcud, sırr-ı vahdetle, Vâcib-ül Vücud´a mensub bütün mevcudatla münasebetdar olur Demek her bir şey, o intisab noktasında hadsiz envar-ı vücuda mazhar olabilir Firaklar, zevaller, o noktada yoktur Bir ân-ı seyyâle yaşamak, hadsiz envâr-ı vücuda medardır Eğer o intisab olmazsa ve bilinmezse, hadsiz firaklara ve zevallere ve ademlere mazhar olur Çünki o hâlde alâkadar olabileceği herbir mevcuda karşı bir firakı ve bir iftirakı ve bir zevâli vardır Demek kendi şahsi vücuduna, hadsiz ademler ve firaklar yüklenir Bir milyon sene vücudda kalsa da, intisabsız - evvelki noktasındaki o intisabdaki - bir an yaşamak kadar olamaz Onun için ehl-i hakikat demişler ki: "Bir ân-ı seyyâle vücud-u münevver, milyon sene bir vücud-u ebtere müreccahtır" Yani: "Vücud-u Vâcibe nisbet ile bir an vücud, nisbetsiz milyon sene bir vücuda müreccahtır" Hem bu sır içindir ki, ehl-i tahkik demişler: "Envâr-ı vücud, Vâcib-ül Vücudu tanımakladır" Yâni: "O hâlde kâinat, envar-ı vücud içinde olarak melâike ve ruhaniyat ve zişuurlar ile dolu görünür Eğer onsuz olsa; adem zulümatları, firak ve zeval elemleri herbir mevcudu ihata eder Dünya, o adamın nazarında, boş ve hâli bir vahşetgâh suretinde görünür" M)
AN-I VÂHİD Aniden, birdenbire, bir an
ÂN f Uzağı gösteren işâret ismi Şu Bu O * Güzellik câzibesi Melâhat Güzellik * Cemi edâtı Kelimenin sonuna getirilerek cemi´ yapılır Meselâ: Âlimân: Âlimler Anân: Onlar Merdân: Adamlar İnsanlar Zenân: KadınlarKelimenin sonuna getirilerek sıfat edatı yapılır: Ters: Korku Tersân: KorkakKelimeyi zarf yapar Güyân: Söyliyerek
AN Arabçada harf-i cerrdir Ekseri ismin, kelimenin başına getirilir Türkçe karşılığı "den, dan" diyebiliriz Bedel için olur Meselâ: $Ona bedel ben geldim, cümlesinde olduğu gibi Tâlil için olur Bu´d yerinde kullanılır Zarfiyyet için, mücâveze için ve harf-i cerr olan "min" mânasına, "bâ" mânasına, istiâne için, zâid olur (Te´kid için) Temim kabilesinin an´anesine göre, hemzeyi, ayn harfine benzeterek "En: "yerinde (An: ile telâffuz edilir Cânib (taraf, cihet, yan) mânasına da gelebilir
AN-İL İMAN İmandan
AN-KARİBİN Yakın vakitlerde
AN-KASDİN Kasd ve niyet üzere, mahsusen
AN-KÜMÂ İkinizden
AN-SAMİM-İL KALB Derûn ve kalbden, riyâdan âri ve hâli olarak Kalbin samimiyyeti ile
ÂNÂ (Ani C) Gece yarısı vakitleri
ÂNÂ-ÜL-LEYL Gece yarıları, gecenin geç vakitleri
A´NÂ (İnv C) Nahiyeler, taraflar * Cemaatler
AN´ Zahmet, meşakkat, güçlük, zorluk
A´NÂB (İneb C) Üzümler Yaş üzümler
ANÂBİL Kaba nesne
ANÂDİL (Andelib C) Bülbüller
ÂNÂF (Enf C) Burunlar
ANÂFET Kabalık, sertlik
ANAFOR Denizde akıntının yanında veya altında, onun ters istikametinde olarak akan su Akıntı mukabili
ANÂK (C: Ânuk) Dişi keçi yavrusu * Zahmet, meşakkat * Karakulak dedikleri hayvan
ANAK En zarif, en yakışıklı, en güzel* Çok ferah, çok sürurlu
A´NAK (E´nak) Boynu uzun
A´NÂK (Unk C) Boyunlar, gerdanlar
ANAKAT Muvaffakiyetsizlik Ümidi boşa çıkma
ANÂKİB (Ankebut C) Örümcekler
ANALJEZİ yunTıb: Acı hissinin kaybı
ANALOJİ Mant Benzetme yoluyla sonuç çıkarma Bilinmeyen bir durum, bir hadise, bir münasebet ve bir varlık hakkında hüküm vermek için bilinen bir benzeri hakkındaki bilgilerden faydalanılarak muhakeme yürütülmesidir Bu tarz düşünce çok defa düşüneni yanlış sonuca götürür Muhtemel olanın muhakkak zannedilmesine sebep olur Hataya düşmemek için dikkatli olmak gerekir
ANAMALCILIK (Bak: Kapitalizm)
A´NAN Ufuklar * Ağacın ucu
ÂNÂN f (An C) Onlar
ANÂN Bulutlar * Gökyüzü, semâ
AN´ANÂT (An´ane C) Rivayetler * Gelenekler, an´aneler, âdetler, örfler
ANANE Bir tek bulut
AN´ANE Âdet, örf * Ağızdan nakledilen söz, haber * Ist: Bir haberin veya bir hadis-i şerifin "an filân, an filan" diye râvileri bildirilmek suretiyle olan nakil * Silsile * Müezzin ezân okurken "teganni" ederse; ona da "An´ane" denir (Bak: şeâir)(Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet - bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle - cemiyet ve komitecilik mayesiyle bir şahs-ı mânevî ve ruh-u habis olmuş Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor Ve avamın taklidi olan itikadlarını himaye eden İslâmi perde-i ulviyeyi yırtıyor; ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an´ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor RN)
AN´ANELİ SENED Hadis nakledenlerin veya bir haberi söyleyenlerin bu haberi kimden kime söylendiğini belli eden "An filan, an filan" diyerek şahısların isimleriyle beraber rivâyet ve nakledilen kuvvetli ve şüphe götürmeyen sened (Suâl : An´aneli senedin fâidesi nedir ki; lüzumsuz yerde, malum bir vâkıada "an filân, an filân, an filân" derler Elcevab: Fâideleri çoktur Ezcümle bir fâidesi şudur ki: An´ane ile gösteriliyor ki, an´anede dâhil olan mevsuk ve hüccetli ve sâdık ehl-i hadisin, bir nevi icmâını irae eder ve o senette dâhil olan ehl-i tahkikın, bir nevi ittifakını gösterir Güya o senette, o an´anede dâhil olan herbir imam, herbir allâme; o hadisin hükmünü imza ediyor, sıhhatine dâir mührünü basıyor M)
AN´ANEVÎ An´ane ile alâkalı
AN´ANEVİYE An´aneciler * An´aneden gelen
ANARŞİ yun Başıboşluk Din ve nizam tanımamak Din ve nizam düşmanlığı Birden başıboş kalmak Başta hükümet olmamak Hükümetinin otoritesi kalmamış olan bir milletin durumu (Bak: Ye´cüc ve me´cüc)(Bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hiristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak Çünkü; bir İsevi Müslüman olsa, İsâ aleyhisselâmı daha ziyade sever Bir Musevi Müslüman olsa, Musa aleyhisselâmı daha ziyade sever Fakat bir Müslüman Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam´ın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine giremez, anarşist olur; ruhunda kemalâta medar hiçbir hâlet kalmaz Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyyeye bir zehir olur RN)(Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü´min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa tarafdar olmaz Dinin şiddetle menettiği şey, fitne ve anarşidir Çünki, anarşi hiçbir hak tanımaz İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhir zamanda "Ye´cüc ve Me´cüc" komitesi olduğuna Kur´an-ı Hakim işaret buyurmaktadır Tr)(Hem her bir şehir kendi ahalisine geniş bir hânedir Eğer iman-ı ahiret o büyük aile efradında hükmetmezse, güzel ahlakın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, Rıza-yı İlâhi, sevab-ı uhrevi yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riyâ, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır Zâhiri asayiş ve insaniyet altında anarşistlik ve vahşet manaları hükmeder; o hayat-ı şehriyye zehirlenir Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, kaviler zulme, ihtiyarlar ağlamaya başlarlar Ş)
ANARŞİST Anarşi taraftarı Anarşi ve karışıklık çıkaran
ANARŞİZM Anarşiyi istiyen tahribci bir nazariye Anarşistlik İnsanın insan tarafından idaresi esasına dayanan her türlü devlet, hukuk düzenlerinin adaletsiz, haksız ve zulüm olduğunu iddia eden ve devletsiz, kanunsuz, her insanın kendi başına buyruk yaşıyacağı bir düzensizlik istiyenlerin görüşü
ANÂSIR (Unsur C) Unsurlar Bir şeyin meydana gelmesine sebeb olan temel esaslar Elementler
ANÂSIR-I ERBAA Dört unsur: Toprak, hava, su, nur (veya ateş)
ANÂSIR-I HİSABİYYE Mat : Bir hesabı yapmak için gerekli olan mâlûmatlar
ANÂSIR-I KÜLLİYE Külli ve dünyanın her tarafından yayılmış bulunan unsurlar
AN-ASL Aslında, hakikatında, aslından
ANAT (An C) Anlar, zamanlar
ANATOMİ Canlıların yapısını ve bu yapıyı meydana getiren uzuvları inceleyen ilim dalı Tıbtaki önemi çok büyüktür
ANAYASA (Bak: Teşkilât-ı esâsiye)
ANAZ Bir büyük kuşun adı
AN-BE-AN Gittikçe, yavaş yavaş, zaman ilerledikçe
ANBER Güzel koku Adabalığı ve kaşalot denilen büyük balıkların barsaklarında teşekkül eden güzel kokulu madde * Derisinden kalkan yapılan bir balık
ANBERA İğde yemişi
ANBER-BAR f Güzel kokulu Anber kokulu
ANBER-EFŞAN f Anber saçan
ANBERÎ(N) Güzel kokulu Anber kokulu
ANBER-NİSAR f Güzel koku yayan Anber kokulu
ANBER-SİRİŞT f Anber gibi güzel kokulu
ANBER-TER f Güzellerin zülüfleri ve benleri * Mc: Geceleyin
ANBES (C: Anâbis) Arslan
ANCA f Orası, ora, orada
ANCEC (C: Anâcic) Büyük nesne * Fesliğen adı verilen çiçek
ANCEHANİYE Kibir, azamet
ANCEHİYYE Bilmezlik Büyüklük Ululuk
AN-CEHLİN Bilmezlikle, bilmeyerek
ANCERE Dudak uzatmak
ANDED Ayrılık, firak
ANDEL(E) Yaşı büyük deve * Uzun, tavil * Avazla çağırmak
ANDELİB Bülbül Seher kuşu * Mc: Hz Resul-u Ekrem´in (ASM) bir ismi
ANDELİBÂN f Andelibler, bülbüller
ANDEM Tıb: Kanı durdurmak için kullanılan bir çeşit reçine
ANDEZİT Yanardağ lâvlarının soğumuş kalıntısı
ÂNE f Kelime sonuna getirilerek zarfiyet ifâdesi için kullanılan nisbet edatıdır Meselâ: Mütefekkirâne (: Mütefekkire yakışır halde) kelimesinde olduğu gibi
ÂNE Bir aşiretin bütünlüğü veya işleri veya şerefi * Dişi ve yabani eşek * Yabani eşek sürüsü * Cedi (keçi) burcundan bir kısım yıldızlar * Kasık kılı * Apış arası, kasık
A´NEB Büyük burunlu adam, burnu iri olan adam
ANEBAN Erkek geyik
ANED Cânib ve nâhiyeler
ANEDE Çok inatçılar Muannidler
ANEF Kabalık (inceliğin zıddıdır)
ANEM Bir ağaç cinsi ki, kızıl yumuşak budakları olur
ANEN Arız olmak
ANEN FE ANEN Zamanla, gittikçe, devamlı
ANESE Ünsiyet etmek Karşılıklı görüşmek, arkadaş olmak, yakınlık göstermek (Vahşetin zıddı)
ANESTEZİ yunTıb: Bütün vücutta veya vücudun bir kısmında hislerin az veya çok miktarda kaybı
ANEŞNEŞ Uzun boylu
ANET Cimâdan âciz olmak * Ağaçtan yaptıkları deve ağılıANET : $ (C:Anât) Fâsık * Diz kılı * Yaban eşeği sürüsü * Fırat ırmağı kenarında bir köyün adı
ANET Günah Zinâ * Helâk * Fesâd * Meşakkat * Kalb darlığı * Hata Galat * Tıb: Kırılan bir kemiğin sarıldıktan sonra tekrar kırılması
ANEZE Ucu demirli uzun ağaç, (ki asâdan uzun, süngüden kısa olur)
ANFE Dudak altında biten kıllar
ANGÂH (Angeh) f O vakit Ondan sonra
ANGARYA yun Ücretsiz olan iş Meccanen görülen iş Baştan savma görülen iş (Bak: Suhre)
ANGLİKAN İngiliz kilisesine bağlı kimse(Anglikan Kilisesine Cevap:Bir zaman bî-aman İslâmın düşmanı, siyâsi bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde, hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elimde pek şematetkârane bir istifhamiyle dört şey sordu bizden Altıyüz kelime istedi Şemâtetine karşı yüzüne "Tuh!" demek, desisesine karşı; küsmekle sükut etmek, inkârına karşı da; tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı Onu muhatab etmem Bir hakperest adama böyle cevabımız var:O dedi birincide: "Muhammed (ASM) dini nedir " Dedim: İşte Kur´andır Erkân-ı sitte-i İman, erkân-ı hamse-i İslâm, esas maksad-ı Kur´ânDer ikincisinde: "Fikir ve hayata ne vermiş " Dedim: Fikre tevhid, hayata istikamet Buna dâir şâhidim: $Der üçüncüsünde: "Mezâhim-i hâzıra nasıl tedavi eder " Derim: Hurmet-i riba, hem vücub-u zekâtla Buna dair şahidim: $ da $Der dördüncüsünde: "İhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor " Derim: Sa´y, aslı esasdır Servet-i insaniye, zâlimlerde toplanmaz, saklanmaz ellerinde Buna dair şahidim: $
ANGLOSAKSON Büyük Britanya´da yerleşen Germen ırkından aşiretlerin adı * Ana dili İngilizce olan şahıs
ANHA MİNHA Şundan bundan, şöyle böyle ederek, şu bu, öteberi
ANHÜ (ANHÂ) Ondan (İşaret zamiri)
ANHÜM Onlardan (mânasına işaret zamiri)
ANHÜMÂ Her ikisinden
ANİ Ansızın, birdenbire Bir anda Hemen * Son derece kızgın * Olgunlaşmış, kemale erişmiş
ANİ (C: Anat-Unât) Mütevazi, alçak gönüllü * Köle * Meşgul * Iztırab çeken Muztarib * İşçi * Müfettiş * Tahsildar (Müennesi: Aniye)
A´Nİ Yani ben demek istiyorum ki (manasında)
ANÎD (İnad dan) Çok inadçı * Daima suyu akıp iyileşmeyen yara (Bak: Anud)
ANÎDE Kabile, ehl-i beyt
ANİF Sert, kaba
ÂNİF Yakında geçen Pek yakın geçmişte
ÂNİF-ÜL BEYÂN Biraz evvel bildirilen, az önce beyan olunan
ÂNİF-ÜZ ZİKR Az önce bildirilen, biraz evvel tebliğ edilen
ÂNİFE Gençlik çağının başlangıcı
ÂNİFEN Yukarıda * Az önce, biraz evvel
ANİK İnce, zarif, güzel Acaib
ANİK Ense, boynun arkası
ANİK Çok nesne * Devenin ancak dizini çekip yürüyebildiği kumlu yer
AN-İL-GIYAB Kendisi yokken, gıyabında, arkadan
ANİMİZM Sosy: Ruhları İlâh sayan batıl bir din Ruhlar cisimler gibi Allah´ın mahlukudur Onun emirlerine tâbidir
ANİN f Yağ çıkarmağa mahsus olan yayık
ANİS Şişman ve iri deve * İhtiyar bekâr * İhtiyar kız
ANİSE Cana yakın kız veya kadın
ANİSE f Sıkı bağlanmış * Koyulaşmış, katılaşmış şey (Kan ve mürekkeb gibi akıcı maddeler)
ANİYE Son derece kızgın su
ANİYE (İnâ C) Yemek kapları, tabaklar, kap-kacaklar
ANİZ Iztırablı, muztarib
ANK Kapı, bâb * Güzel, hoş, gökçek olmak
ANKA İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş Çok büyük olduğu anlatılır Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır * Uzun boyunlu kadın * Arabdan bir kimsenin lakabı * Zahmet, meşakkat
ANKA-YI MAĞRİB Zümrüd-ü Anka kuşu
ANKA-MEŞREBANE Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak söylenir
AN-KARİB Yakından, çok zaman geçmeden
AN-KARİB-İZ-ZAMAN Yakın vakitten
ANKAS Erkek tilki yavrusu
AN-KASDİN Kasd ve niyet üzere, mahsûsen
ANKE Sağlam olan nesne * Ahmak
ANKEB Erkek örümcek
ANKEBET (C: Anâkıb) Dişi örümcek
ANKEBUT Örümcek(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Ebubekir-i Sıddık (RA) ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira´nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika bir tarzda kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir ki: Örümcek zayıf ağı ile rüesa-yı Kureyş´e galebe etmiştir Ayet diyor ki: En zaif bir hayvana mağlup olacaklarını o müşrikler faraza bilseler, bu cinayete ve bu suikaste teşebbüs etmiyeceklerdi RN) (Bak: Beyt-i Ankebut)
ANKEBUT SURESİ Kur´an-ı Kerimin yirmidokuzuncu suresidir Mekkidir (Allahtan başkasına güvenenlerin, dünyayı avlamak için kurdukları teşkilâtını bir örümcek ağına benzeten, örümcek meseli zikrolunan bir suredir)
ANKEBUTİYE Örümcekler
ANKUR Her nesnenin aslı
ANKÛT Örümcek Evcil, al kumru
AN-KÜM Sizden
AN-KÜMA İkinizden
AN-LA ŞEY´İN Bilâ mucib, sebebsiz
AN MİM AMED f Tar: İslâmiyeti ve Türkçeyi öğretmek maksadıyla, devşirilerek toplanan ve Türk köylülerine satılan acemi oğlanlardan, müddetini tamamlayarak Rumeli Ağasının tezkeresiyle ulüfeye yazılanların kayıtlarına verilen işaret
ANNAB Üzümcü
AN-NAKDİN Nakit para olarak
ANOFEL yun Sıtma mikrobunu taşıyan ve aşılayan sivrisinek
ANONİM yun Yapıcısının adı belirtilmeyen eser * Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes´uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket
ANORMAL Normal olmayan İfrat veya tefrit hali
ANOT yun Pozitif elektrot Bir elektrolitte, elektrik akımının içeri girdiği iletken uç
ANS Sağlam, kuvvetli deve * Yemen tâifesinden bir kabile * Kız bâliğa olduktan sonra, ailesinin evinde çok durması
AN-SAMİM-İL KALB Can ve yürekten, kalbden
AN-SAMİMİN Kalbden Riyasızlıkla Samimiyetle İçten
ANSAR (Bak: Ensar)
ANŞET (C: Anâşit) Yaramaz * Uzun
ANSİKLOPEDİ yun Bir sahadaki bilgileri veya bütün bilgileri sistemli veya alfabetik bir şekilde sıralayan eser
ANTER (C: Anâtir) Gök sinek
ANTİKA yun Kıymetli san´at eseri Eski zamandan kalma eser
ANTİKOR Fr Vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın bir kanun-u İlahî ile çıkardığı madde
ANTROPOLOJİ yun İnsan dediğimiz varlığı inceleyen ilim İnsan biyolojik özellikleri açısından incelendiğinde biyolojik antropoloji, cemiyet halinde yaşıyan bir varlık olması açısından incelendiğinde sosyal antropoloji veya kültür antropolojisi, insanın mahiyeti, diğer varlıklardan farkı, hayatının mânası, dünyadaki yeri açısından incelendiğinde felsefi antropoloji adlarını alır Allah insanın önce bedenini yaratmış, sonra ona ruh vermiştir Hiçbir varlığa vermediği kabiliyetler vermiştir Allahı tanıdığı ve ona bağlandığı zaman Allahın muhatabı, yeryüzünün halifesi ve efendisi olur Allahı tanımadığı ve kendi keyfine tâbi olduğu zaman hayvanlardan aşağı bir mahluk olur Dünya hayatı, iyi ile kötülerin denendiği bir imtihan yeridir İnsan ebed için yaratılmıştır Ölüm ebedi hayata bir yolculuk, bir terhistir Mezar, ya Cennete giden yolun kapısı veya Cehenneme giden yolun giriş yeridir
ANTROPOMORFİZM Sosy İnsan şeklinde putlara inanma ve tapma esasına dayanan batıl bir din Allah´ı insan vasıflarıyla tasavvur eden dinî inançlar da antropomorfizm´in başka kılıkta görünüşleridir Meselâ aslı bozulmuş Musevilik ve Hıristiyanlıkta Allahın insan şeklinde düşünülmesi antropomorfizm denilen putperestliğe bir geri dönüştür İslâm dini Allah´ın varlığı, sıfatları ve fiilleriyle eşsiz ve benzersiz olduğunu bildirmekle, en üstün ve mükemmel din olmak şerefine hak kazanmıştır İslâmın "Görmek, işitmek, konuşmak" gibi insani vasıfları Allaha atfettiğini, ve bu sebeple antropomorfik dinler arasında yer aldığını iddia edenler ya bilgisiz ya da kasıtlı kimselerdir Çünkü İslâm, Allahın "Görmek, işitmek, konuşmak" fiilinde insanın muhtaç olduğu organ ve şartlara muhtaç olmadığını bilhassa belirtir ve insan fiili ile hiçbir surette benzerliği bulunmadığını açıklar İslâm en cahil insandan en âlim insana kadar herkese hitap eden bir din olduğu için, basit ve kaba düşünenlere, hareketlerinin Allah´dan gizli kalmayacağını anlatmak için Allah´ın, putperestlerin ilahları gibi konuşmaz, görmez, işitmez diye düşünmemelerini, Allah´ın her hal ve hareketlerinden haberdar olduğunu anlatmaktadır
ANTÛT Çöl ortasındaki küçük dağ ve tepe
ANÛD Muannid Çok inatçı
ANÛN İsyankâr, kavgacı * Davarların önünde yürüyen davar
ANVE Kuvvet, cebr, zorakilik, zorlama, zor
ANVET Kahretmek * Galip olmak
ANYE Güçlük, engel, zorluk, meşakkat
ANZAR (Bak: Enzar)

Alıntı Yaparak Cevapla