Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat A Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat A Harfi



A Harfi

AS Mersin ağacı
AS Sansar cinsinden siyah kuyruklu, beyaz tüylü kakum denilen bir hayvan, çok kıymetli olan postu için avlanır
AS f Değirmen (Bak: Asya)
ASA Genişlik Zuhur, meydana çıkma Büyük kadeh
ASA´ Yaş olan şey kuruyup katılaşmak
ASA Değnek Baston, sopa
ASA-YI İNKÂR İnkâr değneği Kabul etmeme
ASÂ-YI MUSÂ Hz Mûsânın (AS) Asâsı * Kafir sihirbâzları Cenab-ı Hakkın izniyle mağlub eden ve taşa vurduğunda hemen Cenab-ı Hakkın izni ile su çıkaran Hz Mûsânın (AS) mucizeli değneği Bu mucizeye teşbih olarak, her bir zerrede ve her şeyde Allahın (CC) varlığını, birliğini ve kudsi sıfatlarını isbat ederek imân âb-ı hayatını gösteren ve bununla kâfirleri mağlub eden, ehl-i mekteb ve ehl-i felsefeye çok lüzumu bulunan Risale-i Nur külliyatından bir eserin adı( Kur´andan tavr-ı kalbe ilham edilen Asâ-yı Musa gibi, mânevi bir asâ ihsan edilmiştir Bu asâ ile, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhâl mâ-i hayat çıkar Çünki, müessir ancak eserde görünebilir Mânevi asansör hükmünde olan murâkabeler ile mâ-i hayatı bulmak pek müşküldür Vesaite lüzum gösteren ehl-i nazar ise, etraf-ı âlemi arşa kadar gezmeleri lâzımdır Ve o uzun mesâfede hücum eden vesveselere, vehimlere, şeytanlara mağlub olup caddeden çıkmamak için, pekçok bürhanlar, alâmetler, nişanlar lâzımdır ki yolu şaşırtmasınlar MN)
ASA f (Gibi) manasına gelerek birleşik kelimeler yapılır (Teşbih edatıdır)
BERK-ÂSÂ şimşek gibi Berk gibi
CENNET-ÂSÂ Cennet gibi
ASA f Esneme * Vakar, ciddilik * Süs, zinet
ASÂ (Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir (Kâde) $ fiiline benzer Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder
A´SA (Asâ C) Değnekler, sopalar, bastonlar
ASÂB Geyik, gazâl
ASAB Sinir Damar
A´SÂB (Asab C) Sinirler Damarlar
A´SÂB-I GÛŞ Kulak sinirleri, kulaktaki sinirler
A´SÂB-I MUHARRİKE Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler Hareket ettirici sinirler
ASABE Kuvvet, şiddet * Bir tek sinir * Baba tarafından akraba olanlar * Bir kimseye yardım ve takviye eden akrabası takımı * Fık: Eshab-ı Feraiz, hisselerini aldıktan sonra geri kalanı, terekeyi alan kimse (Babası ve evladı olmayan kimseye vâris olan)
ASABİ´ (Usbu´ C) Parmaklar
ASABÎ Sinirli Öfkeli
ASABİYY-ÜL-MİZAC Yaradılışça sinirli olan kimse Yaradılışı itibâriyle asabi, hırçın, öfkeli olan
ASABİYYET Sinirlilik Fart-ı gayret İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti Hamiyyet
ASABİYYET-İ CAHİLİYYE İslâmiyetten evvelki câhiliyyet asabiyyeti Menfi milliyet Irkçılık, yani, aşırı derecede kendi kavim ve kabilesini koruma ve iltizam gayreti(Asabiyyet-i cahiliyye, birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet, dalâlet, riya ve zulmetten mürekkeb bir mâcundur Bunun için menfi milliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar Hamiyyet-i İslâmiyye ise, nur-u imândan in´ikâs edip dalgalanan bir ziyadır MN)
ASABİYET-İ KAVMİYE Vatanperverlik Menfi milliyetçilik, Asabiyet-i câhiliye, asabiyet-i milliye, asabiyet-i nev´iyye gibi tabirler de aynı mânayı ifâde eder (Bak: Asabiyet-i Câhiliyye)
ASABİYYETEN Asabi olarak Sâde kendi milliyetini, soyunu sevmekle
A´SAC Saçları alnı üzerine dökülmüş
ÂSAD (Esed C) Esedler, arslanlar
ASAF Süleyman Peygamberin (AS) veziri Vezir * Bir ot ismi
ASAFÂNE f Bir vezire yakışır surette ve hâlde
ASAFİR (Usfur C) Serçe kuşları
ASAF-REY Düşüncesi Asaf´ınki gibi akıllıca olan vezir
ASAGİR (Asgar C) Şeref ve itibar bakımından küçük olanlar Çok küçük şeyler
ASAGİR Ü EKÂBİR f İtibar ve mevkice küçükler ve büyükler
ASAH (Bak: Esahh)
ASAHİB (Ashab C) Sahibler, sahib olanlar Ashablar
ASAİB Cemaatler, tayfalar * Başa sarılan sargılar, nesneler
ASAK Darlık * Hurma budağının yaramazı
ASAK Ucuzluk
ASAKİR (Asker C) Askerler Erler
ASÂKİR-İ BAHRİYYE Bahriyeliler Deniz askerleri
ASÂKİR-İ BERRİYYE $ Kara askerleri
ASÂKİR-İ MUNTAZAMA Ordu askeri
ASÂKİR-İ MUVAHHİDÎN Allahın birliğine inanan askerler İslâm ordusu
ASAL (Asil C) İkindi ve akşam arası mânasına, öğleden geceye kadar olan müddet * Zamanlar ve vakitler
ASAL Ahlâk Karakter * Alâmet, işaret, belirti
ASAL f Temel, kök
A´SAL Dişinin ucu eğri olan
ASAL (C: Asâl) Davarın kuyruğu devrik olmak * Bağırsak
ASALAK Başka hayvan veya bitkilerin üstünde yaşayan ve onlara zarar veren hayvan veya bitki Parazit * Mc: Başkalarının sırtından geçinen kimse
ASALE Bal peteği, petek
ASALE Zehiri çok tesirli ve korkunç olan yılan
ASALET Temiz soyluluk Soy sop temizliği Köklülük * Rüsuh * Metanet Necabet Zâdegânlık * Kendi işi için bizzat ve kendisi nâmına hareket * Edb: Yazıda veya sözde bayağı tâbirlerin bulunmaması
ASALETEN Vekil olmayış Kendi işini kendi namına bizzat kendisi yapmak üzere Kendi nâmına olmak üzere
ASALETLÛ Asâletli, soy ve neseb sahibi, necib, asil * Osmanlı İmparatorluğu zamanında resmi yazışmalarda büyükelçilere, Hristiyan büyüklerine, devlet adamlarına ve prenslerine denirdi
ASALİT Koyu, sahin
A´SAM (Usme C) Ön ayakları beyaz olan at, geyik veya koyun
A´SÂM-ÜL YÜMNÂ Sağ ayağı beyaz olan at, geyik veya koyun
ASAM (İsm C) Günahlar
ASAMM Sağır * Sert, katı * Güç, tahammül edilmez * Gr: Muzaaf olan fiil (İkinci veya üçüncü harf-i aslisi şeddeli olan fiil)
ÂSÂN f Kolay Suhuletli Yesir * Bükülmüş ipin her katı
ÂSÂNÎ Suhulet, kolaylık
ASAR Toz * Sığınak * Atiyye, hediye
ASÂR Fakirlik * Güçlük * şiddet
AS´AR Çok kibirli, mağrur * Çarpık suratlı, eğri yüzlü, eğri boyunlu
ASAR Vazifeler * Yükler * Cürümler Kabahatler
ÂSÂR Öç almalar İntikamlar * Eserler * İzler Nişanlar Abideler * Âdetler
ÂSÂR-I ATİKA Eski eserler
ÂSÂR-I EDEBİYYE Edebî değeri olan eserler
ÂSÂR-I MATBUA Tabedilmiş basılmış olan eserler
ÂSÂR-I MERGUBE Muteber ve rağbet kazanmış olan eserler
ÂSÂR-I SAN´AT Sanat eserleri
ASÂR Kurumayıp daima sulanır çıban
ASÂR Yağcı, yağ satıcısı
A´SAR (Asr C) Asırlar Yüzyıllar
A´SÂR-I SÂLİFE Geçmiş yüzyıllar Geçmiş asırlar
ASARAN (Bak: Asrân)
ASARE Anber ve misk gibi şeylerin kokması
ASARE f Sayı, hesab
ASARİM (Asrâm C) Çadır toplulukları Ayrı ayrı küçük insan grupları
AS´AS (C: Asâis) Bir yerin adı * Kurt, zi´b * Kirpi
AS´AS Kumdan yığılmış tepe * Fesâd
AS´ÂS Gece çok gezip dolaşan kimse * Kurt
AS´ASE Oturak yerin yumuşağı * Helâk olmak * Fesâd etmek
AS´ASE (Is´as) Yönelme Arka çevirme * Gece karanlığı gelmeğe başlamak veya gitmek * Bulutun yere yakın olması
ASAT Binâ
ASATIB (İstabl C) Ahırlar
ASAY f Gibi (Bak: Asâ)
ASAYİŞ f Emniyet, güvenlik, korku ve endişeden uzak hâl Kanun, nizam hakimiyeti İnsan cemiyetlerinde iktidar, hâkimiyet, bir zümrenin, bir sınıfın elinde olmaktan kurtulamamasından ve bir kısım insanlarca yapılan, istedikleri zaman değiştirilen kanunlara diğer insanların saygısı temin edilemediğinden asayişin sağlanması gittikçe güçleşmektedir Çağımızda maddeci düşünce ile yetişen insanlar ancak baskı tedbirleriyle itaat altına alınmağa çalışılıyor Böylece kapitalist ülkelerde oligarşik diktatörlük, sosyalist ülkelerde sınıf diktatörlükleri kurularak insanlar köleleştirilmektedir İslâmda ise iktidar Allah´ındır, mülk de Allah´ındır İnsan insanın kulu, kölesi değildir Sınıf ve zümre diktatörlüğü yoktur İnsan insan karşısında hür, Allah karşısında kuldur ve herkes hukukta birbirine eşittir İdareciler hakkın ve halkın hizmetkârlarıdır( Bu millet ve vatan, hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halâs olmak için beş esas lâzım ve zaruridir Birincisi: merhamet; ikincisi: hürmet; üçüncüsü: emniyet; dördüncüsü: haram ve helâli bilip haramdan çekilmek, beşincisi: serseriliği bırakıp itaat etmektir İşte Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu beş esası te´min edip, hem asâyişin temel taşını tesbit ve te´min eder KL)
ASÂYİŞ-BERKEMÂL Rahat ve huzur te´min edilmiş
ASÂYİŞ-CU f Rahat ve huzur arayan Asâyiş isteyen
ASÂYİŞ-PERVER f Asâyiş taraftarı Sükûnet, rahat ve huzur isteyen
ASÂYİŞ-PERVERÂNE f Rahat, huzur ve asâyiş taraftarına yakışacak şekilde
ASB Bağlamak * Sağlam olarak dürmek * İmâme, sarık * Yemen´de yapılır bir nevi kumaş * Firavun atı adı verilen bir deniz canavarının dişisi * Kurumak * Kızarmak * Sarmaşık * Sargı, bağ * Mendil
ASBAB (Sabeb C) Çukur yerler
ASBAG Alnı veya kuyruğunun ucu beyaz olan at * Kuyruğunun ucu beyaz olan kuş
ASBAG (Sıbg C) Boyalar
ASBAH (Subh C) Sabahlar
ASBAN f Değirmenci Değirmen sahibi
ASBANÎ f Değirmencilik
ASBAR (Sıbr C) Akbulutlar
ASBEST yun Oldukça yumuşak ve ateşle hususiyeti değişmeyen lifli bir madde
ASC Gezi topluluğu
ASCED Halis, karışıksız altın
ASCEL Karnı büyük olan kimse
ASD Cimâ etmek * Döndürmek * Bozmak
ASDA (Sadâ C) Sadâlar, sesler
ASDAF (Sedef C) Sedefler
ASDAG Perâkende olmak
ASDAG (Sudg C) Tıb: Şakaklar, yüzdeki şakaklar
ASDAGAN Tıb: Kollarımızdaki nabız damarları
ASDAK (Sıdk C) Samimi şeyler
ASDER Omuz, menkıb
ASDİKA Sâdıklar Sabık ve sadık dostlar * İçi dışına, sözü işine uygun olanlar
ASED Cimâ etmek * İp bükmek
A´SEF Zulmedip zorla birşey alan
ASEF (Asf) Büyük kadeh * Bir şeyi almak * Yoldan çıkmak Zulüm eylemek Körü körüne gitmek * Birisini istihdâm eylemek Irgatlık etmek, tarlada işçilik etmek * Ölüm (Kamus´tan alınmıştır)
A´SEL Eğri olan şey Eğri dişli veya bacaklı kimse
ASEL Bal Şehd * Tatmak * Su akarken yüzünde hâsıl olan kabarcık * Cennette bir su
ASEL-İ MUSAFFA Süzme bal
ASELAN Süngü titrediğinden acı çekmek * Boynunu uzatıp sür´atle gitmek
ASELBENT Tıbda ve kokuculukta kullanılan bir reçinedir ve aynı adla anılan ağacın kabuklarının çizilmesiyle elde edilir
ASELÎ Bal gibi sarı renkte olan * Yahudilerin ayırdedilmek için, omuzbaşlarına taktıkları sarı kumaş parçası * Eskiden kullanılan bir kumaş çeşidi
ASELİYYET Bal hâli
ASELLAK Deve kuşunun erkeği
ASEM Kesbetmek Kazanmak çalışmak * Dirsekten itibaren elin kuruyup çolak ve eğri olması * Ayağın topuktan kuruyup eğilmesi ve aksak olması
A´SEM Eli bileğinden kurumuş kimse
ASEMM Çok sağır
ASEMSEM Kuvvetli, büyük deve
ASEN Tütün, duhan
ASENN Koltuğu kokan kişi
ASER Solak kimse, solaklık
A´SER Çok zor ve çetin olan, dayanılması çok zor * Solak
ASERAT Sürçmeler, yanılmalar * Ayak kayması
ASERE Kanat teleklerinden evvel, ucunda olan beyaz telekler
ASES Asâyişin muhafazası için geceleri dolaşan ve şimdiki polis vazifesini gören memurlar
ASESBAŞI Osmanlı İmparatorluğunun eski devirlerinde polis müdürü
ASEV (Asven) Serkeşlik Taşkınlık, serserilik
ASEVSEL Azâsı gevşek kimse
ASF Büyük kadeh * Zulüm ve zorla bir şeyi almak
ASF Zulüm Haksızlık * Can çekişme * Emek çekip kâr kazanma * Bir tarafa eğilme * Sür´atle gitme * Rüzgârın kuvvetle esmesi * Taze ekin yaprağı* Ekin taze iken biçme
ASFAD (Safed C) Suçluların el ve ayaklarına takılan kelepçeler
ASFAF (Saff C) Saflar, hatlar
ASFALT yun Siyah renkte şekilsiz bir bitüm
ASFAR Sıfırlar Boş şeyler
ASFENCAH Akılsız, ahmak adam
ASFER Sarı, uçuk benizli Soluk * Kızıl * Islık çalan* Bomboş şey
ASFİYA Sâfiyet, takvâ ve kemâlât sâhibi ve Peygambere (ASM) vâris olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlar (Derece-i şuhud derece-i iman-ı bilgaybdan çok aşağıdır Yani : Yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihatasız keşfiyatı, Verâset-i Nübüvvet ehli olan Asfiya ve Muhakkikinin şuhuda değil, Kur´ana ve vahye, gaybi; fakat sâfi, ihatalı, doğru hakaik-i imaniyelerine dâir ahkâmlarına yetişmez Demek bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşâhedâtın mizanı : Kitab ve sünnettir Ve mehenkleri Kitap ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve Asfiya-i muhakkikinin kavanin-i hadsiyeleridirM)
ASFİYA-İ MUHAKKİKÎN Hakikatı tam araştıran, delillerle isbat eden, ilim ve fazilette terakki etmiş olan büyük İslâm âlimleri
ASFİYA-İ MÜDEKKİKÎN İslâmî hakikatların tetkik ve bilinmesinde çok dikkatli ve sâdık olan büyük İslâm âlimleri
ASGA Öğrenmeğe çok hevesli * Çarpık suratlı
ASGAR En küçük Daha küçük
ASGARAN Kalb ile dil
ASGARÎ En az En küçük
ASGÜN Hazar Denizi´ne verilen bir isim
ASHÂB (Eshâb) (Sahib C) Arkadaş olanlar Sahip olanlar, kullanma yetkisine sahip kişiler * Halk, ahali * Sahabeler, yani Peygamberimiz Hz Muhammed´i (ASM) görmüş ve mü´min olarak ona ve onun mesleğine bağlı kalmış olan zatlar Bu kişiler, insanlık, doğruluk ve her türlü faziletlerde en ileri seviyede bulunan şahsiyetlerdirOnlar Peygamberimizi (ASM) her an yakın alâka ile takip ederler ve O´na, her cihetle ittibaa çalışırlardı Dâima sıdk ve sadakatten, doğruluk ve faziletten ayrılmamak cehdi içinde idiler İslâmiyetin neşir ve tâmimi için her çeşit fedakarlıktan çekinmezlerdi Risale-i Nur Külliyatından Mektubat isimli eserde denildiği gibi: "Âl ve Ashâb nâmında bu zevat-ı kirâm, nev-i beşerin enbiyadan sonra ferâset ve dirâyet ve kemâlâtla en meşhur, en muhterem, en nâmdar, en dindar ve en keskin nazarlı tâife-i azimesi" dirler(RA)
ASHÂB-I BEDİR Hz Peygamber (ASM) ile Bedir muharebesinde bulunan sahâbeler (RA)
ASHÂB-I CENNET Cennet ehli Cennetlik olanlar, Cennetlik oldukları ümid edilenler veya cennete gidecekleri müjdelenmiş olanlar (Bak: Aşere-i Mübeşşere)
ASHÂB-I DEVLET Devlete mensub olanlar Devlet adamları
ASHÂB-I EYKE (Ashâb-ı Leyke) Şuayb´ın (AS) Allah tarafından kendilerine gönderildiği kavmin adı Yerleri ağaçlı olduğundan bu isim verilmiştir
ASHÂB-I FERÂİZ Mirascılar Ölen kimsenin malında hissesi olan akrabâları
ASHÂB-I FİL İslâmiyetten önce Kâbe-i Muazzamayı tahrib için Mekke´ye hücum eden Habeş ordusunun ismi ( Önlerinde fil bulunduğundan, zırhlı vasıtalar gibi ondan faydalandıklarından bu isim verilmiş olduğu nakledilir
ASHÂB-I GÜZİN Mümtaz ve en meşhur sahâbeler
ASHÂB-I KALEM Kalem ashabı Memurlar
ASHÂB-I KALİB Bedirde öldürülüp kuyuya atılmış olan müşrikler
ASHÂB-I KEHF Kur´ân-ı Mu´ciz-ül Beyan´da bahsi geçen ve devirlerinin zâlim padişahından gizlenerek ve onun şerrine âlet olmaktan çekinerek, beraberce bir mağaraya saklanıp, Rabb-ı Rahimlerine (CC) sığınan, dindar ve makbul büyük zâtlar İsimleri rivâvette şöyle sıralanır: Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernüş, Debernüş, Sâzenüş, Kefeştatâyüş Kendilerine sâdık köpeklerinin adı da Kıtmir´dir
ASHÂB-I KİRAM Hz Muhammedin (ASM) Ashabı, sahabeleri
ASHÂB-I MATLUB Huk : İflâs hâlinde bulunan şahsın, kanuni alacaklılarının yekûnü
ASHÂB-I MEŞ´EME Uğursuz, kötü, dine muhalif olanlar* Solak, sol tarafta, alçak mevkide bulunanlar
ASHÂB-I MEYMENE Dinen ihtiram mevkiinde bulunan yüksek haysiyet sahibleri Hayırlı kimseler
ASHÂB-I RESS Kur´anda bahsi geçen bir kavim adıdır Kimler oldukları kati bir şekilde tesbit edilemiyor Râvilerin ekserisi, peygamberlerine isyan eden ve onu öldürüp kuyuya atan, bundan dolayı da Cenab-ı Hakkın helâk ettiği bir kavim olduğu hakkında ittifak etmektedir (Furkan Suresi, 38 inci Ayet)
ASHÂB-I RIDVÂN Cenab-ı Hakkın rızâsıyla müjdelenen sahâbeler (RA) (Bak: Bi´at-ı Rıdvan)
ASHÂB-I SUFFA Suffa ehli Bunlar, Hz Peygamberin (ASM) mescidine bitişik üstü örtülü, etrafı açık bir yerde otururlardı ve orada yaşarlardı Bu zatların yaşayışları ve hâlleri din hizmeti, hayatı bakımından büyük değer taşımaktadır Bütün hayatları Peygamberimiz´in (ASM) yanında bulunarak Kur´ânın en yüksek derslerini alır, öğrenirler ve öğretirlerdi İslâmiyeti öğrenmek, öğretmek ve yaymak için her türlü şahsi menfaatlerini terkederek tam bir İslâm fedaisi olarak yaşarlardı Bunlar evlenmezler ve dünya işleriyle uğraşmazlardı Ashab-ı Suffa´nın bu hizmetleri sebebiyle ve bu çok büyük fedakârlıkları vesilesiyle İslâmiyet az zamanda çok yayılmış ve kökleşmiştir Peygamberimiz´in (ASM) hadis-i şerifleri mükemmel bir şekilde muhafaza altına alınmış ve zamanımıza kadar hatta kıyamete kadar sağlam bir şekilde devam etmesi sağlanmıştırBu Ehl-i Suffa´nın ahvâli Kur´an-ı Kerim hizmetine ilk ve en mühim başlangıç olduğu ve herkese büyük ibret ve ders teşkil edeceği için, Sahih-i Buhâri Tercemesi Yedinci Cildinin 62 ve 63 üncü sahifelerindeki alâkalı kısmı naklediyoruz: "Suffa, Kamus Müterciminin dediği gibi ve hepimizin bildiği veçhile, eski yerlerdeki "sed", "seki" gibi yüksekçe eyvana denir Lisanımızda tahrifle "sofa" tâbir olunur Ehl-i suffa buna izâfe edilmiştir Ashâb-ı Suffa; aileden cüdâ, gaile-i dünyeviyeden âzâde ve bütün mânası ile feragatkâr bir hayata mâlik olan bir zümre-i mübârekenin ekseri vakitleri Resül-i Ekremin (ASM) huzurunda geçerdi Dâima Resul-i Ekrem´den (ASM) ahz-ı feyz ederlerdi Taraf-ı Peygamberiden tâyin buyurulan muallimler mârifetiyle de kendilerine Kur´ân tâlim edilirdi Bunlardan yetişenler müslüman olan kabilelere tâlim-i Kur´ân için gönderilirdi Bu cihetle bunlara "Kurrâ" denilirdi Bu suffaya da "Darul-Kurrâ" demek en münâsib bir isimdir Nur-u Kur´an´ın "lemhat-ül basar" denilebilecek derecede az bir zaman zarfında âfâk-ı âleme intişar etmesi, bu ilim ocağının yetiştirdiği güzideler sâyesinde müyesser olmuştur Mütevâzi ve fakat çok feyyaz olan dörtyüz, beşyüz raddesinde dâimâ Kur´ân ile, icâbında gazâ ile meşgul olan bir irfân-ı Kur´ân ordusu bulunuyordu İçlerinden teehhül edenler kadro haricine çıkardı Fakat, yenileri ile ikmal edilirdi Burası bütün mânası ile leyli ve meccâni bir dâr-ul-ilim idi Müdâvimleri ne ticaretle, ne bir san´at ve harâsetle iştigal etmezdi Maişetleri taraf-ı risâlet-penâhiden ve ağniyâ-ı ashâb tarafından te´min edilirdi Bu hakikatı, Ehl-i Suffa´nın mübarek simâlarından birisi olan Ebu Hureyre (RA) kendisinin çok hadis rivâvet ettiğinden şikâyet edenlere karşı verdiği şu müskit cevabında pek güzel ifâde etmiştir: "Benim kesret-i rivâyetim çok görülmesin; muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticaretleri ile, "Ensar" kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatleri ile meşgul bulundukları sırada, Ebu Hureyre, Peygamberin (ASM) mübârek nasihatlerini hıfzediyordu" demiştiResul-i Ekrem (ASM) Ashâb-ı Suffa´nın maişeti ile, tâlim ve terbiyesi ile pek yakından alâkadar olurdu Hattâ saadet-hâneleri ihtiyacatı ile ikinci derecede meşgul bulunurdu Bir kerre Hz Fâtıma (RA) el değirmeni ile un öğütmekten usandığından şikâyet ederek bir hizmetçi istediğinde, Resül-i Ekrem (ASM) - "Kızım! Sen ne söylüyorsun Henüz Ehl-i Suffa´nın maişetini yoluna koyamadım" buyurmuştuResul-i Ekrem´in (ASM) hiç bir mev´izaları, hiç bir hitâbeleri yoktur ki, bunun irâdı sırasında Ashâb-ı Suffa orada hazır bulunmasın, dinleyip, hıfzederek diğer ashâba nakletmesin Bu suretle ahkâm-ı İslâmiyyenin hıfz ve naklinde Ehl-i suffanın pek müstesna te´sirleri görülmüştürİçlerinde Ebu Hureyre (RA) gibi müstesnâlar yetiştiği gibi, ilmi varlık göstermiyenler de vardı Fakat, hangi türlü tedris gösterilebilir ki, umumi surette böyle sihir-âmiz bir feyz verebilmiş olsun"Hak Dini Kur´ân Dili Cilt 2, sahife: 939, 940, 941 de de şu izahat vardır:"Bir gün Resul-i Ekrem (ASM) Ashâb-ı Suffa´nın başlarında durmuş, hallerini nazar-ı tetkikten geçirmişti Fakirliklerini, çekmekte oldukları zahmetlerini gördü ve kalblerini tatyib edip onlara buyurdu ki: - "Ey Ashâb-ı Suffa! Sizlere müjdeler olsun ki; her kim şu sizin bulunduğunuz hâl-ı sıfâtta ve bulunduğu halden râzı olarak bana mülâki olursa, o benim refiklerimdendir "
ASHÂB-I SUYÛF Bizzat harbe iştirak edip kılıçları ile cihad edenler
ASHÂB-ÜŞ-ŞİMÂL Amel defterleri sol taraflarından verilecek olan cehennemlik kimseler Solcular
ASHÂB-I ŞUHÛD (Bak: Ehl-i Şuhûd)
ASHÂB-I TAHRİC (Bak: Tahric)
ASHÂB-I UHDÛD Cenab-ı Hakka imân ve itâat edenleri çukurlara doldurup yakan veya sopa ile döven, fir´avn gibi zâlim kimseler
ASHÂB-I YEMİN Ahid ve yeminlerinde sebât edenler Kendi kazançlarından ziyâde Cenab-ı Hakk´ın lütuf ve ikrâmına kavuşacakları ümid edilenler Allah´a itâatleri ve amelleri iyi olup ahirette amel defterleri sağ taraftan verilecek olanlar Sağcılar Mukaddesatçılar Kur´an ve İmân yolunda Allah (CC) için çalışanlar ve bunlara taraftar olanlar Sağlam ve helâl dâiresinde çalışan kimseler Cennetlik olanlar
ASHAME Peygamberimizin zamanında Müslümanlığı kabul eden Habeş Necaşisinin ismi
ASHAR Saçı kızıl adam Kırmızı tüylü hayvan
ASHAR (Sıhr C) Evlenme neticesinde akraba olan erkekler (Kayınbiraderler, kayınpederler, güveyler)
ASHEB Tüyünün üstü kızıl, içi beyaz olan deve
ASIF(E) (C: Asıfât) Şiddetli rüzgâr, sert fırtına (Bak: Asf)
ASIFAT (Asf C) şiddetli rüzgârlar
ASIL (Bak: Asl)
ASIM Kendisini günahlardan men´edip pâk ve ismetli tutan, koruyan, men´eden
ASIMA Medine şehrinin diğer bir ismi
ASIR (Bak: Asr)
ASİ Uygun, elverişli
ASİ Çok isyan eden, çok isyancı
ÂSİ İsyan eden Emirlere itâat etmeyen * Günah işleyen * Meşru idâreyi tanımayıp baş kaldıran
ÂSÎ Hurma salkımı
ÂSİ Doktor, cerrah, tabib * f Kederli, hüzünlü
ASİB Dolmuş bağırsak * Katı nesne, şedid * Şiddetli sıcak, çok sıcaklık * Talihsizlik
ASİB Dağ, cebel * Kuyruğun bittiği yere "asib-ü zeneb" derler
ÂSİB f Musibet, belâ, âfet, felâket * Çarpışma
ASİB-İ RÜZGAR Zamanın belâsı
ASİB-RESAN f Zarar veren, musibete atan, belâya düşüren, felâkete sevkeden
ASİD Başında bir zahmet olup boynunu döndüremeyen ve eğilemeyen, burnundan sümüğü akan deve
ASİDE Bulamaç adı verilen yemek
ASİF (C: Usefâ) Para ile tutulan işçi, yevmiyeci, gündelikçi
ASİFE Buğday ve arpa başağını örten yapraklar
ÂSİL (C: Avâsil-Usûl) Kovandan bal alan kişi * Yürürken aceleden yele yele yürüyen kimse
ASİL Esas Yedek olmayan * Köklü * Edebli, soylu * Fık: Muamelâtta kendi nâmına hareket eden * Akşam vakti * Ölüm, mevt
ASİLÂNE f Asil olanlara yakışır şekilde Asil ve neseb sahibine lâyık
ASİLE (C: Asâil) Bir şeyin tamamı, bütünü * Öğleden sonranın son kısmı, akşam üzeri * Ölüm, mevt
ASİL-ZADE f Sülâlesi ve ailesi görgülü, temiz ve asil olan
ASİL-ZÂDEGÂN (Asil-zâde C) Asilzâdeler, soylu kişiler
ASİM Engel, mâni, muhafaza eden
ASİM Günahkâr Günah işleyen
ASİME f Akılsız, şaşkın, sersem
ASİME-GÎ f Akılsızlık, şaşkınlık, sersemlik
ASİME-SÂR f Kafası karışık
ÂSİN Pis kokulu Bozulup kokan su
ÂSİR Bir efsaneyi rivayet eden
ASÎR Üsâre Özsu * Bir maddenin sıkılmış suyu * Suyu alınmak için sıkılmış şey
ÂSİR Ayağı kayan
ASİR Ağır Zor Güç Müşkül Düşvâr
ASİR Karmakarışık * Bitişik komşu
ASİR(E) Üzüm ve benzeri şeyleri şıra yapmak veya yağını almak için sıkan
ASİRE Üzerine bir yıl geçtiği hâlde hâmile olmayan dişi deve
ASİRE (C: Asirât) Hayvanın ayağının arasına takılan köstek
ASÎRE Cibre, posa
ASİSTAN Fr Profesör veya hekim yardımcısı
ASİT Fr Terkibindeki hidrojenin yerine element alarak tuz meydana gelmesine sebep olan ve mavi turnusolü kırmızıya çevirmek hâsiyetinde hidrojenli birleşik hamız
ÂSİTAN f Kapı eşiği * Dergâh * Tekke
ÂSİVEN f Şaşkın, sersem, aklı dağınık
ÂSİYÂ f Su değirmeni
ASİYÂ-BÂN f Değirmenci, değirmen sahibi
ASİYÂ-GER f Değirmen yapan, değirmenci
ASİYÂ-SENG f Değirmentaşı
ÂSİYE Kederli, hüzünlü kadın * Sütun, kolon, direk * Hz Musa´yı (AS) Nil nehrinden çıkararak büyütüp yetiştiren kadın Firavunun zevcesinin ismi
ASK Lâzım olmak, lüzumlu olmak
ASKA´ Atların ve kuşların başının ortasında beyazlık olanı * Kanarya kuşu
ASK´ (Suk C) Çeşme duvarlarının bölmeleri* Bölgeler
ASKABE Küçük salkım
ASKALÂN Şam diyârında bir şehrin adı ("Arûs-üş Şam" da derler)
ASKALE Serap fazla olmak
ASKAR Üzüm şırası
ASKAT (Uydurukça kelimedir) (Bak: Vâhid-i kıyasî)
ASKER (C: Asakir) Devlet ve memleketin muhafazası için ücretli veya ücretsiz olarak veya kur´a ile toplanarak hazır bulundurulan ve resmi elbise giyen silahlı adamlar topluluğu Er, leşker, nefer
ASKER f Devredici, seyyar
ASKERE Şiddet * Asker hazırlamak
ASKER-GÂH f Asker kampı, askeriyeye ait kamp
ASKERÎ Askere veya askerliğe ait, askere mahsus
ASKUL (C: Asâkil) Beyaz, büyük mantar
ASL Yelmek Seğirtmek
ASL Temel, esas, kök Bidâyet Mebde´, dip, hakikat Hâlis, sâfi Haseb ve neseb Soy sop Zâten, en ziyâde
ASL-I MEYYİT Huk: Ölen kimsenin babası, babasının babası ve ilh
ASLA´ Başının tepesinde ve önünde kıl olmayan * Küçük başlı
ASLA Hiçbir zaman
ASLÂB (Sulb C) Sulbler, beller
ASLÂD Sert, katı ve düz (Çakmak taşı hakkında) Ateşsiz * Cimri, hasis, pinti
ASLAH Kulağı hiç işitmeyen
ASLAH En sâlih Daha sâlih
ASLAHAKELLAH Allah seni ıslâh etsin (meâlinde duâ)
ASLAH TARİK En selâmetli tarz En salih usul, yol
ASLAT Koyu, sahin
ASLEKA Serabın fazla olması
ASLEM Kulağı kesik olan, kesik kulaklı
ASLEN Kök veya soy bakımından, aslında, esasında; temelden, kökten
ASLÎ Asla aid ve müteallik
ASLİYYET Asl´ın hususiyeti ve hâli Hususilik, mümtaziyet, seçkinlik * Başka şeyler karışmamış olan bir şeyin ilk hali
ASL Ü ESAS Gerçek, doğru
ASM Sargı * Kırılmış kemiğe bağlanan ağaç
ASMÂ Ön ayağı beyaz olan dişi koyun
ASMA´ Küçük kulaklı * Zeki kimse
ASMA Elleri veya bacakları eğri olan
ASMA´ Uyanık ve gözü açık (adam) * Keskin (kılınç)
ASMAH Çok cesur, pek kahraman
ASMAÎ Arapların şöhret bulmuş şairi
ASMAN f Gökyüzü, sema
ASMANE f Dam, tavan, kubbe
ASMAN-GÛN f Gök mavisi
ASMANÎ (C: Asmâniyân) f Gökyüzüne, aya, güneşe mensub * Açık mavi
ASMANÎ ÂHEN f Yıldırım
ASMAR f Mersin ağacı
ASMENDE Şaşkın, alık, dalgın Hile ile kandıran, hileci
ASMIHA (Sımah C) Kulak kanalları
ASNIM (Sanem C) Putlar * Sevgililer
ASPİRATÖR Fr Hava emme cihazı
ASR Muttali olmak Gözcülük etmek
ASR (C: Evâsır) Kırmak * Hapsetmek
ASR (Asır) Bir devrelik zaman * İkindi vakti * Zamanın bir cüz´ü * Konuşan kimselerin başkaları ile beraber yaşadığı müddet * Yüz yıl * Eskiden bazılarınca kırk, elli veya altmış yıllık müddet * İnsanın ortalama yaşayış zamanı * Gece ve gündüzden her biri * Birisinin aşireti * Men´etmek * Suyunu çıkarmak için bir şeyi sıkmak
ASR-I ÂHİR Son asır, son devir
ASR-I CAHİLİYYET Cahiliyyet asrı Cahiliyyet devresi * Arabistan´da İslâmiyet´ten önceki putperestlik ve vahşet devri
ASR-I EHÎR Son asır
ASR-I EVVEL İlk asır * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli daha uzadığı zamandan başlayıp, iki misli uzayıncaya kadar süren ikindi vaktidir (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur)
ASR-I HÂZIR Şimdiki asır, yeni zaman
ASR-I SAÂDET Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir (Bu sıdk ve kizb; küfür ve iman kadar birbirinden uzak Asr-ı Saadet´te sıdk vâsıtasıyla Muhammed´in (ASM) âlâ-yı illiyyine çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-ı imaniye ve hakaik-ı kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında sıdk, en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta´ hükmüne geçmiş Ve kizb vasıtasıyla Müseylime-i Kezzâbın emsâli, esfel-i sâfiline sukut etmiş Ve kizb o zamanda küfriyat ve hurafatın anahtarı olduğunu o inkılâb-ı azîm gösterdiğinden, kâinat çarşısında en fena, en pis bir mal olup; o malı satın almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçen kizb ve yalana, elbette o inkılâb-ı azîmin saff-ı evveli olan ve fıtratlarında en revaçlı ve medâr-ı iftihar şeyleri almak ve en kıymetli ve revaçlı mallara müşteri olmak fıtratında bulunan Sahabeler; elbette şüphesiz bilerek ellerini yalana uzatmazlar Kizb ile kendilerini mülevves etmezler Müseylime-i Kezzâb´a kendilerini benzetemezler Belki, bütün kuvvetleriyle ve meyl-i fıtriyeleriyle en revaçlı mal ve en kıymettar meta´ ve hakikatların anahtarı Muhammed´in (ASM) âlâ-yı illiyyîne çıkmasının basamağı olan sıdk ve doğruluğa müşteri olup, mümkün olduğu kadar sıdktan ayrılmamağa çalıştıklarından, ilm-i Hadisce ve ulema-i şeriat içinde bir kaide-i mukarrere olan "Sahabeler, daima doğru söylerler Onlardaki rivâyet, tezkiyeye muhtaç değil Peygamberden (ASM) rivayet ettikleri Hadisler bütün sahihtir" diye ehl-i şeriat ve ehl-i hadisin ittifakına kat´î hüccet bu mezkûr hakikattır H)
ASR-I SÂNİ İkinci asır * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendi boyunun iki misli daha uzadığı zamandan başlayan ikindi vaktidir (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur)
SURET-ÜL ASR Kur´an-ı Kerim´in yüzüçüncü suresi
ASRA´ Zor olan şey Güç nesne * Kanatlarının uçlarında beyazlıklar olan tavşancıl kuşu
ASRAF (Sarf C) Masraflar * Değişiklikler
ASRAM (Sırm C) İnsan toplulukları, insan kümeleri * Çadır grupları
ASRAN (Asaran) İki devir Gece ve gündüz * İki asır * Gündüzün zamanı
ASRE (C: Aserât) Ayak kayma, sürçme, yanılma
ASREM Kulağı sakat, hasta * Ailesini geçindirmek için sıkıntı çeken (kimse) * Bölük bölük
ASREMAN Gece, gündüz
ASRÎ Devre, modaya ve israflı fantaziyelere uyan Taklitçi Zamana uygun Bir devreye, asra âit ve müteallik
ASRİS f At koşturulan meydan, hipodrom
ASS Her nesnenin aslı, her şeyin esası
ASS Gece gezip dolaşmak
ASS Katı ve sağlam olmak, berk olmak
ASSÂB İplikçi
ASSÂL Kovandan bal çıkaran, bal satan, balcı
ASSALE Arı, bal arısı * Arı kovanı, kovan * Petek, bal peteği
ASSUBAY Ask: Çavuş, üst çavuş ve başçavuş diye rütbeleri olan, ücret alan ve resmi elbise giyen askerdir
AST Alt * Birinin emri altında olan kimse, mâdun * Askerlikte rütbe veya kıdemce küçük olan asker
ASTAN f Eşik, atebe * Dergâh, tekye
ASTANE f Eşik, atebe * Paytaht * Mânevi büyüklerin kabri * Büyük tekke * Merkez (Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olması münasebetiyle İstanbul manasına da gelir)
ASTÂNE-İ SAÂDET Saadet eşiği Sultan sarayı, İstanbul
ASTAR (Satr C) Yazı satırları
ASTİN f Esvap kolu, yen
ASTİN-BERÇİDE f Hazırlanan veya hazırlanmış (adam)
ASTİNE f Yumurta
ASTİN-EFŞAN f Yen silken * Mc: Vazgeçen
ASTİN-MALİDE f Hazırlanmış, hazırlanan (adam)
ASTRONOM yun Kozmoğrafya âlimi, felekiyat ile uğraşan, gök cisimleri hakkında bilgi edinmeye çalışan
ASTRONOMİ yun Kozmoğrafya Gök ilmi FelekiyatAstronomi ilmi dünyanın birgün hareketinin duracağını; coğrafya, karaların alçalarak dünyanın sularla kaplanacağını, iklimin değişerek canlılar için yaşanmaz hâle geleceğini; fizik, güneşin birgün söneceğini, kâinattaki enerjinin artık kullanılamaz, işe yaramaz hâle geleceğini, kâinatın öleceğini açıklamaktadır İnsanların yaşanmaz hâle gelecek dünya ve güneş sisteminden başka sistemlere göç edeceklerini hayâl etsek bile, kâinatın genel çöküşü karşısında kaçacak yer bulamıyacaklardır Sonunda kıyamet kopması muhakkaktır ve Allah´ın vaadi olan âhiret, şüphesiz gelecektir
ASTRONOT yun Feza yolculuğu yapan vasıtaları kullanan kişi (Amerikada ve batıda astronot; Rusyada ve komünist ülkelerde kozmonot tâbiri kullanılmaktadır)
ASÛB Bey, başbuğ Hakan * Arı beyi (Bak: Ya´sub)
ASÛDE f Rahat, huzur içinde Dinç Müsterih Sâkin * Bir cins helva adı
ASÛDE-DİL f Başı dinç, huzuru yerinde, gönlü rahat
ASÛDE-DİLÎ f Gönül rahatlığı
ASÛDE-GÎ f Huzur, rahat, asayiş
ASÛDE-HÂL f Hâli rahat, sıkıntısı olmayan
ASÛDE-NİŞİN f Rahatça oturan İstirahat eden
ASUF Hızlı ve çabuk yürüyen * Çok şiddetli rüzgar
ASUF (Asf dan) Çok zulüm eden Çok zâlim
ASUL Gururlu, mütekebbir, zâlim kimse
ASUM Geçim derdi için çok çalışan kimse
ASUM Obur, açgözlü, arsız
ASUMAN f Gökyüzü Semâ * Felek
ASUMANÎ Beşerî olmayan Semavî olan Göğe âit ve müteallik
ÂSÛN (Asi C) İsyan edenler Günahkârlar
ÂSÛR (C: Avâsir) Tuzak, ağ * Şer * Şiddet
ASÛR Zorluk Güçlük
ASÛR Eğri boyunlu
ASÛS Yalnız yürüyüp, otlayan deve * Yanından insanlar uzaklaşmayınca kendini sağdırmayan deve * Av arayan kimse
ASÜD (Esed C) Arslanlar * Yiğitler
ASÜFTE (Asügde) f Ateşle islenmiş * Hazırlanmış, hazır
ASVA Sırtlan * Yaşlı kadın
ASVAD (C: Asâvid) Büyük emir
ASVAT (Savt C) Sesler
ASVEB (Sâib den) En doğru ve iyisi Çok isabetli
ASVEB-İ AKVÂL Kavillerin en muhkemi, sözlerin en doğrusu
ASVİNE (Sunvân C) Elbise koymaya yarayan dolaplar Gardroplar
ASY Yaşamak * Kocamak, ihtiyarlamak
ASY İsyan, itaatsizlik
ASYA Dünyadaki kıt´aların en büyüğü * f Değirmen (Bak: As)
ASYAF (Sayf C) Yaz mevsimleri
ASYAR Dayanmak * Sürçmek
AŞ f Muharrem ayında pişirilen aşure * Yemek, taam
AŞA (C: A´şiye) Akşam yemeği
A´ŞA Gözleri dumanlı olan adam * Çeşitli yüzyıllarda yaşamış olan birkaç Arap şairinin adı * Gece vakti gözleri görmeyen kimse
AŞA (C: Aşâ-Aşvâ) Gece gözlerin görmeyip gündüz görmesi
A´ŞAB (Aşb C) Tâze otlar
AŞABE Yaş otun çok olması
AŞAİR (Aşiret C) Aşiretler Kabileler
AŞAK Sarmaşık
AŞAM f Yiyecek ve içecek * İçen, içici manasına birleşik kelimeler yapılır
AŞAMİDENÎ f İçilebilen veya yenilebilen
A´ŞAR (Öşür C) Öşürler Arazi mahsüllerinden alınan onda bir nisbetindeki vergiler * Mahsül alan zengin müslümanların zekâtları
A´ŞARÎ Ondalığa âit Öşür hesapları nev´inden On sayıları Ondalık
AŞAVET Gündüz görüp, gece görmeyen ve tavukkarası adı verilen göz hastalığı
AŞAYA (Aşi C) Akşamlar, mağribler
AŞB (C: A´şâb) Yaş ot
AŞEBE Zayıflığından gövdesi kurumuş olan yaşlı kimse * Büyük azı dişi * Küçük adam
AŞEM Kuru ekmek
AŞEME Kuru ekmek parçası * Büyük azı dişi
AŞEN Her nesnenin aslı ve kökü * Sözü kendi kanaatine göre söylemek
AŞENNET (C: Aşânit) Yaramaz huylu kimse
AŞENZER Katı, sağlam nesne
AŞERAT (Aşere C) On sayıları
AŞERE On On rakamı
AŞERE-İ MÜBEŞŞERE Hz Peygamber´in (ASM) kendilerine Cennetlik olduklarını müjdelediği sahabelerdir Bu kişiler Allah´ın emirlerine bağlılıkta ve din hizmetindeki fedailikte Allah´ın rızasını tam kazanmışlardır Bu zatlar şunlardır: Hz Ebu Bekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali, Hz Abdurrahman bin Avf, Hz Ubeyde bin Cerrah, Hz Said, Hz Sa´d bin Ebi Vakkas, Hz Talha, Hz Zübeyr İbn-ül Avvam (RAnhüm)
AŞEVÎ Akşam, akşam vaktine dair
AŞEVİ Yoksullara parasız olarak yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane * Para ile yemek yenilen yer, lokanta * Düğün gibi toplantılarda, yemekleri hazırlamak için iğreti mutfak olarak kullanılan yer * Bazı tekkelerde yemek pişirilen yer
AŞEVSEC Büyük karınlı iri deve
AŞEVZEN(E) Galiz, katı nesne
AŞ-HANE f Aşevi, mutfak
AŞI Birşeyden alınıp diğer birşeye aktarılan madde * Çeşitli tehlikeli hastalıkların önünü almak için aşılanan madde * Yabani veya cinsi âdi bir ağaca, cinsine yakın diğer iyi bir ağaçtan vurulan kalem veya yaprak aşısı
ÂŞIK Çok fazla seven Mübtelâ Birisine tutkun * Saz şairi * (Cümledeki yerine göre) : Ahbab, hazret, ma´hut, seninki gibi mânâlara gelir (Müennesi: Aşıka)
ÂŞIK-I DİDÂR-I PÂK Temiz yüzün âşıkı * Edb: Evvelce ordularda, kışlalarda, köy odalarında ve mahalle kahvelerinde gerek kendinin, gerek başkalarının sözlerini sazla dile getiren kimse; halk şâiri
ÂŞIKAN (Âşık C) f Âşıklar, tutkunlar
AŞİ (C: Avâş) Kastedici
AŞİ Akşam * Akşam yemeği * Tavuk karasına tutulan kimse
AŞİHE f Kişneme
AŞÎK Fazla âşık, çok tutkun
AŞİKÂR(E) f Belli, meydanda, açık Bedihi
AŞİNA f Mâlumatlı, haberli olan Arif Bilgili Mâlik Tanıdık Yabancı olmayan * Yüzücü
AŞİNE f Yumurta
AŞİR Onuncu * Eskiden öşür toplayan vergi memuru (Bak: Amil)
AŞİR Onda bir On kısma taksim edilen bir şeyin herbir parçası * Kur´an-ı Kerimin on cüz´ünden herbiri veya on âyetlik bir parçası * Dost, yardımcı, yardak * Koca * Kabile * Kötülükte yardımcılık eden * Sahip * Toz (Bak: Aşr)
AŞİRE Onuncu Tâsia´nın altmışta biri
AŞİREN Onuncu olarak, onuncu derecede
AŞİRET Kabile, oymak, göçebe halinde yaşıyan ekseri bir soydan gelen cemaat Yakın akraba, âile
AŞİRET-İ GALİB Galip gelen aşiret * Aşiretin ekseriyeti, çokluğu
AŞİYAN (E) f Kuş yuvası * Mc: İkâmetgâh Ev, mesken
AŞİYAN-I HARÂB Yıkılmış yuva, tahrib edilmiş mesken
AŞİYAN-SÂZ f Yuva kuran, mesken yapan
AŞİYY Akşam, akşam üzeri
AŞK (Işk) Çok ziyâde sevgi Şiddetli muhabbet Sevdâ Candan sevme * İttibâ´ Alâka(İnsanın mahiyeti ulviye; fıtratı, câmia olduğundan; binler envâ-ı hâcât ile binbir esmâ-i İlâhiyyeye herbir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır Muzaaf iştiyak, muhabbettir Muzaaf muhabbet dahi aşktır Ruhun tekemmülâtına göre merâtib-i muhabbet, meratib-i esmâya göre inkişaf eder Bütün esmâya muhabbet dahi -çünki o esmâ Zât-ı Zülcelâl´in ünvanları ve cilveleri olduğundan- muhabbet-i zâtiyyeye döner S)
AŞK-I EFLÂTUNÎ Maddeci olmayan aşk
AŞK-I HAKİKÎ Hakiki aşk Allah için sevmek Allah sevgisi
AŞK-I KİMYEVÎ Fıtrî meyil ve alâka Kimyevî unsurlar arasında birbirlerine karşı olan cazibe ve birleşme meyelanları ki; birer İlâhi emir ve kanunlardırFransızcası: Affinite (afinite) dir (Sani-i Hakîm, havada iki unsur halk etmiştir Biri azot, biri müvellid-ül humuza Müvellid-ül humuza ise: Nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı telvis eden karbon unsur-u kesifini kehribar gibi kendine çeker İkisi imtizac eder Buharî hâmız-ı karbon denilen (semli havâi) bir maddeye inkılâb ettirir Hem hararet-i gariziyeyi te´min eder, hem kanı tasfiye eder Çünki: Sani-i Hakîm, fenn-i kimyada, aşk-ı kimyevî tabir edilen bir münasebet-i şedideyi, müvellid-ül humuza ile karbona vermiş ki: O iki unsur, birbirine yakın olduğu vakit, o kanun-u İlâhî ile, o iki unsur imtizac ederler Fennen sabittir ki: İmtizacdan hararet hâsıl olur Çünki imtizac, bir nevi ihtiraktır Şu sırrın hikmeti şudur ki: O iki unsurun, her birisinin zerrelerinin ayrı ayrı hareketleri var İmtizac vaktinde her iki zerre, yani onun zerresi, bunun zerresiyle imtizac eder, bir tek hareketle hareket eder Bir hareket muallâk kalır Çünkü: İmtizacdan evvel iki hareket idi Şimdi iki zerre, bir oldu Her iki zerre, bir zerre hükmünde bir hareket aldı Diğer hareket, Sani-i Hakîm´in bir kanunu ile hararete inkılâb eder Zaten "Hareket, harareti tevlid eder" bir kanun-u mukarreredir İşte bu sırra binaen beden-i insanîdeki hararet-i gariziye, bu imtizac-ı kimyeviyye ile te´min edildiği gibi, kandaki karbon alındığı için kan dahi sâfi olur İşte nefes dâhile girdiği vakit, vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor Hem nâr-ı hayatı iş´al ediyor Çıktığı vakit, ağızda, mu´cizât-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyvelerini veriyor S)
AŞK-I LÂHÛTÎ Cenab-ı Hakk´a olan sevgi ve muhabbet Aşk-ı İlâhî, aşk-ı hakikî, aşk-ı mânevî gibi tâbirler Cenab-ı Vacib-ül Vücud´a dâir şiddetli muhabbet ve sevgiyi ifâde eder
AŞK-I MECAZÎ Fâni şeylere olan aşk Nefis ve şehvet arzusuna dayanan aşk * Tas: Kâmil bir zâtın Cenab-ı Hakk´a dâir şiddetli muhabbetinden evvel fani, dünyevî şeylere dair olan aşkı(Mahbublara olan aşk-ı mecazî aşk-ı hakikiye inkılâb ettiği gibi, acaba ekser nasda bulunan dünyaya karşı olan aşk-ı mecazî dahi bir aşk-ı hakikiye inkılâb edebilir mi Elcevab: Evet, dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî, eğer o âşık, o yüzün üstündeki zeval ve fena çirkinliğini görüp ondan yüzünü çevirse, bâki bir mahbub arasa, dünyanın pek güzel ve âyine-i esmâ-i İlâhiye ve mezraa-i âhiret olan iki diğer yüzüne bakmağa muvaffak olursa, o gayr-i meşru mecazî aşk, o vakit aşk-ı hakikiye inkılâba yüz tutar Fakat bir şart ile ki, kendinin zâil ve hayatiyle bağlı kararsız dünyasını, haricî dünyaya iltibas etmemektir Eğer ehl-i dalâlet ve gaflet gibi kendini unutup, âfaka dalıp, umumi dünyayı hususi dünyası zannedip ona âşık olsa, tabiat bataklığına düşer boğulur Meğer ki hârika olarak bir dest-i inayet onu kurtarsın Şu hakikatı tenvir için şu temsile bak Meselâ:Şu güzel zinetli odanın dört duvarında, dördümüze ait dört endam âyinesi bulunsa, o vakit beş oda olur Biri hakiki ve umumi, dördü misâli ve hususi Herbirimiz kendi âyinemiz vasıtasiyle, hususi odamızın şeklini, hey´etini, rengini değiştirebiliriz Kırmızı boya vursak, kırmızı; yeşil boyasak, yeşil gösterir Ve hâkezâ âyinede tasarrufla çok vaziyetler verebiliriz; çirkinleştirir, güzelleştirir, çok şekillere koyabiliriz Fakat hârici ve umumi odayı ise kolaylıkla tasarruf ve tağyir edemeyiz Hususi oda ile umumi oda hakikatta birbirinin aynı iken, ahkâmda ayrıdırlar Sen bir parmak ile odanı harab edebilirsin, ötekinin bir taşını bile kımıldatamazsınİşte dünya süslü bir menzildir Herbirimizin hayatı, bir endam âyinesidir Şu dünyadan her birimize birer dünya var, birer âlemimiz var Fakat direği, merkezi, kapısı, hayatımızdır Belki o hususi dünyamız ve âlemimiz, bir sahifedir Hayatımız bir kalem onunla sahife-i a´mâlimize geçecek çok şeyler yazılıyor Eğer dünyamızı sevdikse, sonra gördük ki: Dünyamız hayatımız üstünde bina edildiği için, hayatımız gibi zâil, fâni, kararsızdır, hissedip bildik Ona ait muhabbetimiz, o hususi dünyamız âyine olduğu ve temsil ettiği güzel nukuş-u esma-i İlâhiyeye döner; ondan, cilve-i esmâya intikal eder Hem o hususi dünyamız, âhiret ve Cennet´in muvakkat bir fidanlığı olduğunu derkedip, ona karşı şedit hırs ve taleb ve muhabbet gibi hissiyatımızı onun neticesi ve semeresi ve sünbülü olan uhrevî fevâidine çevirsek, o vakit o mecazî aşk, hakikî aşka inkılâb eder Yoksa $ sırrına mazhar olup, nefsini unutup, hayatın zevâlini düşünmeyerek, hususi, kararsız dünyasını, aynı umumi dünya gibi sabit bilip kendini lâyemut farzederek dünyaya saplansa, şedit hissiyat ile ona sarılsa, onda boğulur gider O muhabbet onun için hadsiz bela ve azaptır Çünki, o muhabbetten yetimâne bir şefkat, meyusâne bir rikkat tevellüd eder Bütün zihayatlara acır; hatta güzel ve zevâle mâruz bütün mahlukata bir rikkat ve bir firkat hisseder; elinden bir şey gelmez, ye´s-i mutlak içinde elem çeker Fakat gafletten kurtulan evvelki adam, o şedit şefkatin elemine karşı ulvi bir tiryak bulur ki: Acıdığı bütün zihayatların mevt ve zevâlinde bir Zât-ı Bâki´nin bâki esmâsının dâimi cilvelerini temsil eden âyine-i ervahları bâki görür; şefkatı, bir sürura inkılâb eder Hem zeval ve fenâya mâruz bütün güzel mahlukatın arkasında bir cemâl-i münezzeh ve hüsn-ü mukaddes ihsas eden bir nakş ve tahsin ve san´at ve tezyin ve ihsan ve tenvir-i dâimîyi görür O zeval ve fenâyı, tezyid-i hüsn ve tecdid-i lezzet ve teşhir-i san´at için bir tazelendirmek şeklinde görüp, lezzetini ve şevkini ve hayretini ziyadeleştirir M)
AŞKAR Koyu kırmızı * Kırmızı saçlı adam * Doru at
AŞ-KÂRE f Aşçı
AŞKBAZÎ f Aşk oyunu Sever görünmek Aşk-ı kâzib
AŞKNÜMA f Aşkını bildiren Aşkını gösteren
AŞKÛ f Tavan; kat, tabaka * Gökyüzü Gök
AŞNA f Yüzücü * Yüzme * Tanıyan, yabancı olmayan (Bak: Aşina)
AŞNAGER f Yüzücü Yüzgeç
AŞNAGERÎ f Yüzme, yüzücülük
AŞNAB f Yüzen, yüzücü
AŞNA-YAN (Aşnayî C) f Dostluklar, âşinalıklar, haberdarlıklar
AŞ-PEZ f Ahçı, aşçı
AŞR (Aşir) On * On adetten birisini almak On etmek * Kur´ân-ı Kerim´den on âyet mikdarı kısım
AŞR-İ ÂHİR Ist: Ramazan ayının son on günü
AŞR-İ MİŞAR (Bak: Öşr-ü mişar)
AŞRA´ Muharrem ayının onuncu günü * On aylık vazife * On aylık hâmile deve
AŞREFE Bir cins misvak ağacı
AŞŞ Zayıf adam* Az, kalil * Kuş yuvası
AŞŞAB (Aşşeb den) Nebatları, bitkileri toplayarak ve misallerini kurutarak her biri üzerinde ilmî incelemeler yapan âlim
AŞŞAR A´şar tahsildarlığı yapmış olan kimse Öşürcü, ondalıkçı
AŞŞE Yaprağı uzun ve ince olan hurma ağacı * Zayıf vücutlu, uzun boylu kadın
AŞTÎ f Barışıklık, sulh
AŞTÎ-HÛRE f Barış ziyafeti
AŞTÎ-PERVER f Barış taraflısı, sulh
AŞTÎ-PERVERANE f Barış taraftarına yakışacak şekilde
AŞTÎ-SÂZ f Sulhsever, sulh taraftarı Barışsever, barışçı
AŞTÎ-SÂZÎ f Barışseverlik, sulhseverlik
AŞU Kör olmak Görmemek * Mc: Görmemezlikten gelmek
AŞÛB f Karıştırıcı, karıştıran mânalarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
AŞÛB-ENGİZ f Karışıklığa medar olan, kargaşalığa sebebiyet veren
AŞÛB-GÂH f Gürültülü patırtılı yer Kargaşalık ve karışıklık yeri
AŞUG f Bilinmiyen, meçhul, yabancı * Serseri
AŞUM Bir ot cinsi
AŞURE (Aşurâ) Arabi aylardan olan Muharrem ayının onuncu günü Aynı günde çeşitli hububat ve kuruyemişler katılarak yapılan tatlı
AŞÜFTE f Sevgiden kendinden geçen Çıldırırcasına seven * İffetsiz kadın
AŞÜFTE-DİL f Gönlü perişan olmuş
AŞÜFTE-DİMAĞ f Aklı perişan
AŞV Kasdetmek
AŞVA´ Geceleyin gözü görmeyen kadın veya kız * Önüne bakmayıp her ne olursa basan deve
AŞVE Akşam karanlığı * Akşam yemeği
AŞVEZ (C: Aşâviz) Sağlam yer * Sağlam ve geçirimsiz yerlerde oluşan göl * Sağlam, kuvvetli deve * Çok et
AŞY Akşam yemeği
AŞYAN Akşam yemeği yiyen kişi
AŞYERE Dayanmak Sürçmek
AŞZAN Ayağı kesilmiş gibi emekleyerek yürümek

Alıntı Yaparak Cevapla