Prof. Dr. Sinsi
|
Arapça Sözlük
İ
iâde: geri verme
iâdeten: geri vererek
iânât: yardımlar
iâne: yardım
iâşe: geçindirme, besleme
ibâ: çekinme
ibâd: kullar
ibâdât: ibadetler
ibâdet: ALLAH ın emirlerini yerine getirmek
ibâdetgâh: ibadet yeri
ibâdethâne: ibadet evi
ibâdetkâr: ibadetli, ibadet eden
ibâdullah: ALLAH ın kulları
ibâhât: haram olmayanlar
ibâhe: helâl kılma
ibâhiyye: haramı helâl sayan sapkınlar
ibârât: ibareler, metinler, yazılar
ibâre: metin, yazı
ibâret: meydana gelmiş, kadar
ibdâ: yoktan örneksiz yaratma
ibhâm: kapalı bırakma, açıklamama
ibkâ: sürekli kılma, bakileştirme
iblâğ: ulaştırma
iblis: şeytan
iblisâne: şeytanca
ibn: oğul, oğlu
ibnullah: "ALLAH ın oğlu" mânâsında sapkınlık ifade eden bir tabir
ibnüzzaman: zamanın oğlu, devrin adamı
ibrâ: temize çıkarma
ibrâhimvârî: ibrahim aleyhisselâm gibi
ibrânî: Yahudi sülalesi, o sülaleden olan kimse
ibrâz: gösterme
ibre: ölçü aletlerindeki iğne
ibret: bir hâdiseden alınan ders
ibretâmiz: ibret öğreten
ibretfeşân: ibret saçan
ibretnümâ: ibret gösteren
ibrik: bir su kabı
ibrişim: ipekten yapılmış iplik
ibtâl: bozma, boşa çıkarma, uyuşturma
ibtâlihis: duyguları uyuşturma, anestezi
ibtidâ: başlangıç
ibtidâî: ilkel
ibtilâ: tiryakilik, düşkünlük
ibtizâl: çokluktan dolayı değer kaybı
îcâb: lüzum, gerek
îcâbât: gerekler, cevap vermeler
icâbet: cevap verme
icâbî: icapla ilgili, gerekli
îcad: yoktan yaratma
îcadî: yaratmayla ilgili
îcâr: kiralama
îcâre: kira, gelir
icâz: az sözle çok mânâ anlatma
îcâz: benzerini yapmakta insanı âciz bırakan
icâzât: izinler, diplomalar
icâzdârâne: az sözle çok mânâ anlatırcasına
icâzet: izin
icâzetnâme: diploma
îcâzî: icazla ilgili, mûcize olan
icâzkâr: icazlı, sözü az mânâsı çok
îcâzkârâne: benzerini yapmakta insanı âciz bırakırcasına
îcâzvârî: mûcize gibi
icbâr: zorlama
icl: dana
iclâ: cilalama
iclâl: saygı göstermek, büyüklük
iclâs: oturtma, tahta çıkarma
icmâ: toplama, büyük âlimlerin bir mesele üzerinde birleşmeleri
icmâen: topluca, birleşerek
icmâkârâne: topluca
icmâl: özetleme
icmâlen: kısaca, özetle
icmâlî: kısa, özlü
icrâ: uygulama, yapma
icrâât: uygulamalar, yapmalar
ictihâd: âyet ve hadîslerden hüküm çıkarma, içtihat
ictihâdât: hüküm çıkarmalar
ictihâdî: içtihatla ilgili
ictihâdîye: içtihatla ilgili olan
ictimâ: toplanma, içtima
ictimâât: toplanmalar
ictimâî: toplumla ilgili
ictimâiyyât: sosyoloji, toplumbilim
ictimâiyyûn: toplumbilimciler
ictinâ: meyve toplama
ictinâb: içtinap, sakınma, kaçınma
îd: bayram
îdâd: hazırlama
îdâdî: hazırlıklık devresi
îdâdiye: hazırlamayla ilgili, eskiden lise seviyesindeki okul
îdam: yok etme, öldürme
idâme: devam ettirme
idâre: yönetme, yönetim
idbâr: düşkünlük
iddet: kocası ölen kadının bekleme süresi
iddia: tez, direnme
iddiaen: iddia ederek
iddianâme: iddiaların toplandığı yazı, metin
iddihâr: biriktirme
iddihârât: biriktirmeler
ideâl: gaye, ülkü
ideoloji: fikir sistemi
idgam: gizleme
idhâl: içeri alma, ithal
idhâlât: dışarıdan alımlar, ithalat
idlal: saptırma, sapma
idman: alıştırma
idrâk: kavrayış
idrâr: sidik
idris: ilk elbiseyi diken peygamber
îfâ: ödeme, yerine getirme
ifâdât: anlatımlar
ifâde: anlatım
ifâkat: iyileşme
ifâza: feyizlendirme
iffet: namusluluk
ifhâm: anlatma
ifhâm: susturma
ifk: iftira
iflâh: kurtulma
iflâs: fakirleşme
ifnâ: yok etme
ifrağ: dönüştürme
ifrat: aşırılık
ifratâlûd: aşırılıkla karışık
ifratkâr: aşırı giden
ifratkârane: aşırı gidercesine
ifratperver: aşırılığı seven
ifratperverâne: aşırılığı severcesine
ifrâz: ayrılma, akma, salgı
ifrâzât: akıntılar, salgılar
ifrit: tehlikeli cin
ifsâd: bozma
ifsâdât: bozmalar
ifşâ: gizli olanı açıklama
ifşâât: ifşalar
iftihar: övünme, kıvanma
iftiharkârane: övünürcesine
iftikar: fakirliğini bilip gösterme
iftikarat: fakirliğini bilip göstermeler
iftira: birine aslı olmayan bir suç yükleme
iftirak: ayrılma
iftiraname: iftira yazısı
iftiras: parçalama
iftitah: namaza başlarken alınan tekbir
iğbirar: kırılma, gücenme
iğdab: öfkelendirme
iğdiş: burulmuş
iğfal: aldatma, ayartma
iğfalât: iğfaller, aldatmalar
iğlak: kapalılık, anlaşılmazlık
iğtinam: yağmalama
iğtişaş: karışıklık
iğva: azdırma, baştan çıkarma
ihafe: korkutma
ihâle: işi uygun olana verme
îhâm: vehme düşürme
ihânet: hainlik
ihânetkâr: ihanetçi, hain
ihânetkârâne: ihanet edercesine
ihâta: çevirme, kuşatma, kavrayış
ihâtât: ihatalar, kuşatmalar, kavrayışlar
ihbar: haber verme
ihbarât: haber vermeler
ihdâ: îman yolunu gösterme, hediye etme
ihdâs: yeni bir şey ortaya çıkarma
ihfa: gizleme
ihkak: hakkı yerine getirme
ihkakıhak: hakkı sahibine vermek
ihkâm: sağlamlaştırma
ihlâf: yemin ettirme
ihlâk: helâk etme, yok etme
ihlâl: bozma, sakatlama
ihlâs: her işi ALLAH için yapmak
ihmâl: boşlama, savsaklama
ihrâc: ihraç, çıkarma, dışarı atma
ihrâcât: dışarıya mal satma
ihrak: yakma
ihram: hacıların elbisesi
ihrâz: kazanma, erişme
ihsâ: sayma
ihsan: güzelce verme, iyilik
ihsanât: ihsanlar
ihsanperver: ihsan etmeyi seven
ihsâs: hissetme, hissettirme
ihtar: hatırlatma
ihtarât: hatırlatmalar
ihticâc: delil gösterme
ihtidâ: îman yoluna girme
ihtifâ: gizlenme
ihtifâl: tören
ihtifâlât: törenler
ihtikâr: malı kıymetlensin diye saklama
ihtilâc: çırpınma, seğirme
ihtilâf: anlaşmazlık, uyuşmazlık, ayrılık
ihtilâfat: anlaşmazlıklar, ayrılıklar
ihtilâfî: anlaşmazlık konusu
ihtilâl: ayaklanma, kargaşalık
ihtilâlât: ihtilâller, ayaklanmalar
ihtilâlkârâne: ihtilâl yaparcasına
ihtilâm: uyurken cenabet olma
ihtilât: karışma, görüşme
ihtilâtat: karışmalar, görüşmeler
ihtimal: olabilirlik
ihtimalat: ihtimaller
ihtimam: özen, özenme
ihtimamât: ihtimamlar, özenmeler
ihtimamkâr: ihtimamcı, özen gösteren
ihtimamkârâne: ihtimam gösterircesine, özenerek
ihtirâ: yepyeni bir şey ortaya çıkarma
ihtiram: hürmet etme
ihtiras: aşırı istek
ihtirasât: ihtiraslar, aşırı istekler
ihtiraz: çekinme
ihtisar: kısaltma
ihtisaren: kısaltarak
ihtisas: hissetme, duyumsama
ihtisas: uzmanlık
ihtisasat: hislenmeler, duygulanmalar
ihtisasat: uzmanlıklar
ihtişam: görkem, etkileyici görünüş
ihtiva: içine alma, kapsama
ihtiyacât: ihtiyaçlar
ihtiyac: gerek duyma, gerek duyulan şey
ihtiyar: seçme, isteme, yaşlı kimse
ihtiyare: ihtiyar hanım
ihtiyarem: ihtiyarım, yaşlıyım
ihtiyaren: seçerek, isteyerek
ihtiyarî: isteğe bağlı, istemekle
ihtiyarsız: istek dışı, istemeden
ihtiyat: ilerisini düşünerek davranma
ihtiyaten: ilerisini düşünerek
ihtiyatî: ihtiyatla ilgili
ihtiyatkâr: ihtiyatlı
ihtiyatkârane: ihtiyatlı bir biçimde
ihtizâr: çekinme, sakınma
ihtizaz: titreme, hoşlanma
ihtizazât: titremeler, hoşlanmalar
ihvân: kardeşler
ihvânî: kardeşlikle ilgili
ihvetî: kardeşim
ihyâ: canlandırma
ihzâr: hazırlama
ihzârât: hazırlamalar
ihzâriye: hazırlama
îka: yapma, etme
îkaât: yapıp etmeler
ikab: azap, eziyet, ceza
ikame: yerine koyma
ikamet: oturma, yerleşme
ikametgâh: oturulan yer, adres
îkan: kesin biliş
îkaz: uyarı
îkazât: uyarılar
îkazkâr: uyarıcı
îkaznâme: uyarma yazısı
ikbâl: yönelme, talihlilik, saadet
iklim: bir yerin hava durumu
ikmâl: tamamlama
iknâ: inandırma
ikra: oku!
ikrâh: zorlama, tiksinme
ikrâm: ağırlama
ikrâmât: ikramlar
ikrâmiye: armağan olarak verilen para
ikrâr: söyleme, dile getirme
ikrâz: borç verme
iksir: çok tesirli ilaç
iktibas: alıntı, söz nakletme
iktibasen: alıntı yaparak
iktidâ: uyma
iktidâen: uyarak
iktidar: güçlülük
iktifa: yetinme
iktifaen: yetinerek
iktiham: dayanma, katlanma
iktiran: iki şeyin bir arada gelmesi, yakınlık
iktisa: giyinme
iktisâb: kazanma, edinme
iktisâd: tutum, harcamada aşırıya kaçmama, ekonomi
iktisar: kısaltma
iktiza: gerekme, gereklik
ilâ: "kadar" mânâsında ön ek
îlâ: yüceltme, yayma
ilââhir: sonuna kadar
ilââhirilâyet: âyetin sonuna kadar
ilâh: tanrı
ilâhe: tanrıça
ilâhî: ALLAH a dair
ilâhiyat: ALLAH tan bahseden ilim
îlâm: bildirme
îlâmnâme: bildirme yazısı
ilân: duyurma, duyuru
ilânât: ilanlar, duyurular
ilânihaye: sona kadar
ilânnâme: duyurma yazısı
ilâve: ek
ilâveten: ek olarak
îlâyıkelimetullah: ALLAH kelâmını yayma
ilbâs: giydirme
ilca: gereklilik, zorlama
ilcaât: gereklilikler, zorlamalar
ilel: sebepler, hastalıklar
ilelebed: sonsuza kadar
îlem: bil!
îlemeyyühelazîz: bil ey azîz!
ileyh: ona
ilga: kaldırma
ilhâd: dinsizlik
ilhâh: zorlama
ilhak: katma, ekleme
ilhâm: ALLAH tarafından kalbe gelen mânâ
ilhâmât: ilhamlar, kalbe gelen mânâlar
ilhâmen: ilham olarak
ilhâmî: ilhamla ilgili
ilka: ekme, bırakma
ilkaât: ilkalar, ekmeler
ilkah: dölleme, aşılama
illâ: ille, ne olursa olsun, özellikle
illALLAH : ALLAH dan başka
ille: sebep, illa
illet: hastalık
illet: asıl sebep
illiyet: sebeplik
illiyyîn: cennetin en yüksek yeri
illüzyon: cisimleri yanlış idrak etmek
ilm: ilim
ilmelyakîn: ilim yoluyla kesin biliş
ilmî: ilimle ilgili, ilme uygun
ilmihâl: "hâl ilmi" mânâsında herkese gerekli olan dinî hükümleri bildirmek maksadıyla yazılan kitaplara verilen isim
ilmiye: âlimler yolu
ilsâk: yapışma, bitişme
iltibas: karıştırma, ayıramama
ilticâ: sığınma
ilticâgâh: sığınak
ilticâkârâne: sığınırcasına
iltifât: lütfetme, gönül alma, güzel sözle okşama
iltifâtât: iltifatlar, gönül almalar, lütfetmeler
iltifâtkârâne: iltifat edercesine
iltihâb: yanma, kızışma
iltihak: katılma
iltihâm: kaynaşma
iltika: kavuşma
iltimas: kayırma
iltisak: kavuşma
iltiyâm: kaynaşma
iltizam: kayırma, taraf tutma, gerekli bulma
iltizamkârâne: taraf tutarcasına
iltizamperverâne: taraf tutmayı severcesine
ilyâs: Kuranda adı geçen bir peygamber
ilzâm: susturma, sözle üstün gelme, yenme
îmâ: dolayısıyle anlatma
imâd: direk
îmâen: ima ederek
îmâî: ima şeklinde
îmâl: yapma, yapım
îmâlât: yapmalar, yapımlar
imâle: meylettirme, uzun okuma
imam: namaz kıldıran kimse, büyük âlim, önder
imame: sarık, tesbih başı
imamet: imamlık, önderlik
imamımübîn: bir nevi kader defteri
imân: çok dikkatli olma
îmân: inanma
îmânî: îmanla ilgili
îmânperver: îmanı seven
îmar: yapma, onarma, şenlendirme
îmarât: imarlar, yapmalar, onarmalar
imâret: bayındırlık, fakirlere yemek verilen yer
îmarkârâne: imar edercesine
imâte: öldürme
imbik: süzme aleti
imdâd: imdat, yardım
imdâdât: yardımlar
imdi: şimdi
imha: bozma, yıkma, yok etme
imhâl: erteleme
imkân: olabilirlik
imkânât: imkânlar, olabilmeler
imkânî: olabilen
imlâ: doldurma, yazma bilgisi
imrân: Hazreti Meryemin babası
imrâr: geçirme
imsâk: el çekme, oruca başlama zamanı
imtidâd: uzama
imtihan: sınama
imtihanât: sınamalar
imtinâ: çekinme, yanaşmama, imkânsız olma
imtinân: minnet etme
imtisâl: misal edinme, benzemeye çalışma
imtisâlen: misal edinerek, uyarak
imtiyaz: ayrıcalık
imtiyazât: ayrıcalıklar
imtizâc: uyuşma, kaynaşma
imtizâcât: kaynaşmalar, uyuşmalar
imtizâckâr: uyuşan, kaynaşan
imtizâckârâne: kaynaşarak, uyuşarak
inâbe: günahı terkedip hakka yönelme
inâd: ayak direme, inat
inâdî: inada dayanan
inâm: nimetlendirme
inâmât: nimetlendirmeler
inâmperver: nimetlendirmeyi seven
inâs: kadınlar
inaş: hareketlendirme
inâyât: yardımlar
inâyet: yardım
inâyethâh: yardım isteyen
inâyetkâr: yardım eden
inâyetkârâne: yardım edercesine
inâyetnâme: yardım yazısı
inâyetperver: yardımsever
inbât: otun bitmesini sağlama
inbik: imbik, süzme âleti
inbisât: genişleme
incil: dört büyük ilâhî kitaptan biri
incilâ: cilâlanma, parlama
incilâb: celbedilme, çekilme
incimad: donma, katılaşma
incirar: çekilme, sona erme
incizâb: cezbedilme, çekilme
incizâbât: cezbedilmeler, çekilmeler
incizâr: çekilme
ind: yan, kat
indALLAH : ALLAH katında
indelbüleğa: adamına göre güzel söz söyleyenler yanında
indelhâce: gerek duyulduğunda
indî: kendince, keyfî
indifâ: def olma, püskürme
indimaç: kenetlenme
indiras: bozulma, silinme
ineb: üzüm
infâk: nafaka verme
infâz: yerine getirme
infiâl: hareketlenme, kızma
infiâlât: infialler
inficâr: tan yerinin ağarması, tohumun çatlaması
infikâk: ayrılma, ayrışma
infilâk: patlama
infirad: teklik, benzersizlik
infisah: bozulma, dağılma
infisal: ayrılma
rgin-top:0cm;margin-right:1 0cm;margin-bottom:0cm; margin-left:1 0cm;margin-bottom: 0001pt;mso-pagination:none'>infitar: yarılma
inhidam: yıkılma
inhilâl: ayrışma, dağılma
inhimak: kapılma, düşkünlük
inhinâ: bükülme, eğrilme
inhirâf: sapma
inhisaf: tutulma
inhisar: bir şeyin sadece bir kişiye verilmesi, tekel
inhitat: düşme, çökme
inhizam: bozulma, dağılma, yenilme
inîdam: yok olma
inîkad: kurulma, gerçekleşme, bağlanma
inîkas: yansıma
inkâr: inanmama
inkârî: inkârla ilgili
inkıbâz: tutukluk
inkılâb: inkılâp, değişme, dönüşme
inkılâbât: değişmeler
inkılâbvârî: inkılâp gibi
inkıraz: sönme, tükenme
inkısam: bölünme
inkısar: kısalma
inkısarât: inkısarlar
inkıtâ: kesilme, tükenme, tıkanma
inkıyâd: boyun eğme, bağlanma
inkıza: olup bitme
inkisar: kırılma
inkisarat: kırılmalar
inkişâ: açılma
inkişaf: açılma, gelişme
inkişafat: açılmalar, gelişmeler
innî: eserlerden eser sahibine ***üren delil
ins: insan
insâ: unutma
insâf: merhamete dayalı adalet
insâfkârâne: insaflıca
insaniyet: insanlık
insaniyeten: insanlık bakımından
insaniyetkârâne: insanlığa yakışırcasına, insanca
insaniyetperver: insanlıksever
insî: insanla ilgili, insan cinsinden
insibab: dökülme, katılma
insibağ: boyanma
insicâm: düzgünlük
insilâh: soyulma, sıyırılma
insiyak: sevkedilme
inşâ: yapma, kurma
inşâALLAH : ALLAH dilerse
inşâd: şiir okuma
inşât: ferahlandırma
inşiâb: bölümlenme
inşikak: yarılma
inşirâh: ferahlanma, açılma
intâc: netice verme
intâk: konuşturma
intâkıbilhak: ALLAH ın konuşturması
intâniye: mikrobik
intiaş: dinlenip canlanma
intibâ: izlenim
intibâh: uyanma
intibâhkârâne: uyanmışçasına
intibak: uyma
intifâ: faydalanma
intifâ: sönme
intihâ: son, sona erme
intihâb: seçme
intihal: çalma
intikal: geçme, anlama
intikam: öç
intikamkârâne: intikam alırcasına
intisab: bağlanma, kapılanma
intişâr: yayılma
intişârât: yayılmalar
intizam: düzgünlük, düzen, yerli yerindelik
intizamât: intizamlar
intizamkârâne: düzgünce
intizamperver: düzensever
intizamperverâne: düzensevercesine
intizar: bekleme, gözleme
intizaren: bekleyerek
inzâl: indirme, inme
inzâr: korkutma
inzibât: sıkı düzen
inzimâm: eklenme
inzivâ: bir köşeye çekilme
inzivâgâh: inziva yeri
ipnotizma: telkinle uyutma
îrâb: düzgün söz söyleme
irâd: gelir, kazanç
îrâd: söyleme, dile getirme
irâde: seçme ve isteme kabiliyeti
irâdet: irade
irâdî: iradeyle ilgili, istemekle
irâe: gösterme
irâs: verme, miras bırakma
îrâz: yüz çevirme
ircâ: indirme, döndürme
irfân: bilme, anlama, zihni olgunluk
irhâsât: Efendimizin peygamberlikten önceki harika hâlleri
irs: miras, kalıtım
irsâ: sağlamlaştırma
irsâl: gönderilme
irsâlât: göndermeler
irsiyet: kalıtım
irşâd: hak yolu gösterme
irşâdât: irşatlar
irşâdgâh: irşat yeri
irşâdî: irşatla ilgili
irşâdkâr: irşatçı
irşâdkârâne: irşat edercesine
irtibât: bağlılık, ilgi
irticâ: geri dönücülük
irticâc: çalkalanma
irticâkârâne: geri dönercesine
irticâlen: hazırlıksız söyleme
irticâlî: hazırlıksız konuşma
irtidâd: dinden dönme
irtidâdkâr: dininden dönen
irtifâ: yükseklik
irtihâl: göçme, ölme
irtikâb: işleme
irtisam: resmedilme
irtişâ: rüşvetçilik
irzâ: Razı etme
irzâk: rızık verme
isa: dört büyük peygamberden biri
isâbet: yerini bulma, rast gelme
isâbetiayn: göz değmesi
isâd: yükseltme, mesut etme
isâet: kötü iş işleme
îsâf: yardıma koşma
âsal: ulaştırma
isâle: akıtma
îsâr: kendisi muhtaç olduğu hâlde başkasına verme ahlâkı
isbât: delil göstererek hakikatı ortaya koyma
isevî: isa aleyhisselâmın dininden olan kimse
isevîlik: isa aleyhisselâmın dini
iska: sulama
iskân: yerleştirme
iskât: susturma
iskender: sayısız beldeler fethetmiş bir hükümdar
islâm: Hazreti Muhammed aleyhisalâtü vesselâmın getirdiği din
islâmiyet: islâmlık
ism: günah, suç
ismar: meyve verme
ismet: masumluk, temizlik
ismiâzam: en büyük ilâhî isim
ismifâil: kimin iş yaptığını bildiren isim, özne
ismullah: ALLAH adı
isnâaşer: on iki
isnâd: dayandırma
isnâdât: dayandırmalar
ispirtizma: cinlerle konuşup da ruhlarla konuştuklarını sananların fikri
isrâ: geceleyin ***ürme
isrâf: gereksiz yere harcama
isrâfât: gereksiz harcamalar
isrâfil: sur borusunu üflemekle görevli büyük bir melek
isrâfilmisâl: israfil gibi
isrâfilvârî: israfil aleyhisselâm gibi
isrâil: Hazreti Yakubun lâkabı
isrâiliyyat: Yahudilikten kalma bilgiler
istahrabat: ateşe tapanların ünlü ateşlerinin bulunduğu yer
istasyon: demiryollarında durak
istatistik: hüküm çıkarmak için bilgi toplama ve sınıflandırma ilmi
istiâb: içine alma, kaplama
istiânât: yardım istemeler
istiâne: yardım isteme
istiâre: bir kelimeyi başka anlamda kullanma
istiâze: sığınma
istibâd: akıldan uzak görme
istibdad: baskıcı yönetim
istibdadât: baskılar
istibka: kalıcı kılma
istibrâ: küçük abdestten sonra idrarın iyice kesilmesini beklemek
istibşâr: müjdeleme
istibşârkârâne: müjdelercesine
istîcâl: acele etme
isticvâb: sorup cevap isteme
istîdâ: dilekçe
istidad: istidat, yetenek
istidadat: yetenekler
istidadî: yetenekle ilgili
istidlâl: delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma
istidrâc: derece derece yükselme, hayırsız başarı
istidrâcî: istidracla ilgili
istidrâdî: başka konu anlatılırken arada söylenen söz
istif: yığma
istifâ: işten ayrılma
istifâde: faydalanma
istifâdeten: faydalanma bakımında
istifâza: feyizlenme, manen gıdalanma
istifâzaten: feyizlenme bakımından
istifhâm: soru, sorma
istifra: kusma
istifsâr: anlamak için soru sorma
istifta: bir meselede dinin hükmünü sorma
istigase: yardım isteme
istiğfar: ALLAH tan af dileme
istiğna: gönül tokluğu, nazlanma, uzak durma
istiğrâb: yadırgama, garipseme
istiğrâbkârâne: yadırgarcasına
istiğrâk: ilâhî aşka dalıp coşarak kendinden geçme, esrime
istiğrâkî: istiğrakla ilgili
istiğrâkkârâne: kendinden geçercesine
istihâl: temizleme
istihâle: başkalaşma
istihâre: bir işin iyi olup olmadığını anlamak için rüya görmek niyetiyle uykuya yatma
istihâza: âdet kanı
istihbâb: güzel sayma
istihbâr: haber alma
istihbârât: haber almalar
istihdâf: hedef edinme
istihdâm: hizmet ettirme
istihfâf: hafife alma
istihkak: hak etme
istihkâm: sağlamlık, siper
istihkâr: hor görme
istihlâk: tüketim
istihrâc: çıkarma, çıkarım
istihrâcât: çıkarmalar, çıkarımlar
istihsâl: üretim
istihsân: güzel sayma
istihsan: korunma
istihsânât: güzel saymalar
istihsânkârane: beğenircesine
istihyâ: haya etme, utanma
istihzâ: ince alay
istihzâkârâne: alay edercesine
istihzar: hazırlama
istihzarât: hazırlamalar
istikamet: doğrultu, yön
istikbâl: gelecek zaman, yönelme
istikbâlbîn: geleceği gören
istikbâlî: gelecekle ilgili
istikbâliyât: gelecek zamanda olacaklar
istiklâl: bağımsızlık
istiklâldârâne: bağımsızca
istiklâliyet: bağımsızlık
istikmâl: tamamlama
istikrâ: ayrı ayrı olaylardan genel bir hüküm çıkarma
istikrâen: istikra bakımından
istikrah: tiksinme
istikrâr: karar kılma, yerleşme
istikrâz: borçlanma
istikzâr: pis görme
istilâ: kaplama
istilâkârâne: kaplarcasına
istilhak: kendine alma
istilzâm: gerektirme
istilzâz: lezzet alma
istimâ: dinleme
istimâl: kullanma
istimdâd: yardım isteme
istimdâdgâh: yardım isteme yeri
istimdâdkârâne: yardım istercesine
istimlâk: kamulaştırma
istimrâr: devamlılık
istimsâl: örnek alma
istimzâc: kaynaşma, karışma
istinâbe: başka yerde bulunan şahidin ifadesinin alınması
istinad: dayanma
istinaden: dayanarak
istinadgâh: dayanak
istinaf: başlangıç, mahkeme
istinâs: alışma, ısınma
istinbât: bir sözden gizli bir mânâ çıkarma
istincâ: helada temizlenme
istinkâf: çekinme, katılmama
istinkâr: inkâr etme
istinsâh: sayfaları yazarak çoğaltma
istintak: konuşturma
istirâhât: dinlenme
istirâhâtgâh: dinlenme yeri
istirâhâthâne: dinlenme evi
istirâk: hırsızlık
istirdâd: geri alma
istirhâm: merhamet dilenme
istirhâmnâme: merhamet dilenme yazısı
istîsâb: güç sayma
istîsal: kökünü kazıma
istiskal: yüz vermeyerek kovma
istismâr: menfaatine alet etme
istisnâ: ayrılık, kural dışı
istişâre: danışma, konuşma
istişfâ: şifa isteme
istişhâd: şahit gösterme
istişmâm: koklama
istitafkârane: merhamet isteyen gibi
istitar: örtünme
istitrad: ara söz
istivâ: düzelme, güneşin tepeye gelmesi
istizâh: açıklama istemek
istizâm: büyütme
istizân: izin isteme
istizhâr: birinden yardımcı olmasını isteme
isyân: ayaklanma, başkaldırma
isyânkârâne: başkaldırırcasına
îşâ: yatsı
işâa: haber yayma
işâl: alevlendirme
işâr: sezdirme
işârât: işaretler
işârâtülîcâz: mûcizelik işaretleri
işâret: anlamlı davranış, belirti
işâreten: işaret ederek
işârî: işaretle ilgili
işbâ: doyurma
işgal: oyalama, alma
işgüzar: çalışkan
işhâd: şahit gösterme
işkâl: güçleştirme, çetinleştirme
işkembe: hayvan midesi
işkil: vesvese, kuşku
işmâm: koklatma
işmar: anlamlı işaret
işrak: ALLAH a ortak koşma
işrâk: ışıklandırma, parlatma
işrâkiyye: batıl bir felsefe
işrâkiyyûn: işrâkiyyeciler
işret: içkili toplantı
iştiâl: alevlenme
iştibâh: şüphelenme, benzerlik
iştibâk: şebekelenme, örgülenme
iştigal: uğraşma
iştihâ: iştah
iştihar: ünlenme
iştikak: türeme
iştira: satın alma
iştirak: ortaklık, katılma
iştiyak: şiddetli istek
iştiyakât: şiddetli istekler
iştiyakâver: pek istekli
iştiyakengiz: istek veren
îta: verme
itâat: söz dinleme
itâatkârâne: söz dinleyerek
itâb: azarlama
itâm: yemek yedirme
itfa: söndürme
ithaf: yazılan kitapta birinin adını anma
ithâm: suçlama
ithâmnâme: suçlama yazısı
îtibar: saygınlık
îtibarî: var sayılan
îtidâl: orta hâllilik
îtidâlidem: soğukkanlılık
îtikâd: gönülden inanma
îtikâdât: inanmalar
îtikâden: inanma bakımından
îtikâdî: inanmakla ilgili
îtikaf: bir yere çekilip ibadet etmek
îtilâ: yükselme
îtilâf: anlaşma
îtimâd: güvenme
îtimâden: güvenerek
îtinâ: özen
îtiraf: saklamayıp söyleme
îtiraz: karşı çıkma, karşı söz
îtirazât: itirazlar
îtiraziye: cümlede ara söz
îtirazkârâne: itiraz edercesine
îtiraznâme: itiraz yazısı
îtisaf: haksızlık
îtiyad: alışkanlık
îtizâl: ayrılma, sapma
îtizâr: özür bildirme
itkan: sağlam yapma
itlâf: öldürme
itlak: bağlama, asma
itmâm: tamamlama
itminân: tatmin olma
itminânbahş: tatmin eden
itminânkârâne: tatmin olurcasına
ittibâ: tabi olma, uyma
ittibâen: tabi olarak, uyarak
ittifâk: birleşme
ittifâken: birleşerek
ittifâkî: birleşmeye dair, üstünde birleşilen
ittifâkkârâne: birleşircesine
ittihâd: birlik
ittihâdıislâm: Müslümanların birlik olması
ittihâm: suçlanma
ittihâmkârâne: suçlanarak
ittihâmnâme: suçlanma yazısı
ittihâz: alma, sayma
ittika: sakınma
ittikan: sağlamlık
ittisâf: sıfatlanma
ittisâfkârâne: sıfatlanırcasına
ittisâk: düzenli diziliş
ittisâl: bitişme
ittizâh: açıklık
ittizân: ölçülülük
ityân: belirleme
ivaz: karşılık
îvicâc: eğrilik
îvicâcât: eğrilikler
îyanî: görünen
îyd: bayram
izâ: birdenbire
izâbe: eritmek
izâc: taciz etme, rahatsız etme
izâcât: taciz etmeler
izâe: aydınlatma
izâfe: bağlama, yükleme
izâfî: göreli, göreceli
îzâh: açıklama
îzâhât: açıklamalar
îzâhen: açıklama ile
izâle: giderme
izâm: büyükler
îzâm: büyütme
izân: anlayış
izânî: anlayışla ilgili
izâr: elbise
îzâz: ağırlama
izbe: kuytu
izdihâm: yığışma
izdivâc: evlenme
izdiyad: artma
izhâr: gösterme
izinnâme: izin belgesi
izmihlâl: bozulma
izn: izin
izzet: üstünlük, galibiyet
izzetâlûd: izzetle karışık
|