Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi
B Harfi
BEL Bilâkis, belki, katiyyetle, ihtimaldir, öyle, dahi kelimeleri mânasına tercüme edilir İ´rab edatıdır
BEL f Ökçe Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek kısmı
BEL t Geminin orta kısmı * Bedenin ortası Göğüs ile karnın arası * Yüksek dağın iki zirvesi arasındaki kavisli kısmı veya alçakça olan geçit ve boğazı
BEL´ Yutma Emme * Belirsiz etme Ortadan kaldırma
BEL´-İ LOKMA Lokmanın yutulması
BELÂ (c : Belâyâ) Afet Sıkıntı Tasa, kaygı Musibet Mücazat İmtihan Dâhiye * Yaramaz nesne (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve $ sırriyle yâni: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti " ne derece sebeb-i def´-i musibet olduklarını sen kıyas eyle M )
BELÂ-YI NÂGÂH Ansızın gelen musibet Habersiz gelen belâ
BELÂ-YI SİYÂH Kara belâ * Mc: Acı olan olaylar, kötü hâdiseler
BELA Evet (Nefiyden sonra isbat için söylenir ) Meselâ: Kur´ân-ı Kerim´de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim " diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler (Bak: Bezm-i Elest) * Farsçada "Belî" diye söylenir
BELABİL (Belbâl - Belbele C ) Vesveseler Kederler Tasalar * (Bülbül C ) Bülbüller Andelibler
BELÂ-CÛ Belâ arayan Belâsını istiyen
BELAD(E) Kötü kimse Müzevir, günahkâr Fena ve kötü şey
BELADET Ahmaklık, sersemlik, kalınkafalılık Budalalık
BELÂ-DİDE f Belâ görmüş, belâya çatmış
BELADİR f Kadınların kullandıkları altun, gümüş, zümrüt, yakut, elmas gibi süs eşyası * Belâyı def etmek için verilen sadaka
BELÂ-ENDER-BELÂ f Belâ üstüne belâ Zahmet içinde zahmet
BELÂG Eriştirme, yetiştirme * Maksada uyan güzel ifâde Kâfi gelme, kifâyet
BELÂGAN MÂ-BELÂG Bol bol Çok kâfi derecede
BELÂGAT Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san´atı Muktezâ-yı hâle mutâbık söz söylemek * Belâgat, hem düzgün, hem yerinde söz söylemeyi öğreten ilmin de adı olur Ve maani, beyan, bedi´ diye üç kısma ayrılır Bu gün Edebiyat denilen bilgiye, ilm-i belâğat denilir (Edb L )(Arkadaş! Kelâmların hüsnünü artıran ve güzelliğini fazlaca parlatan belâgatın esaslarından biri de şudur ki: Bir havuzu doldurmak için etrafından süzülen sular gibi, beliğ kelâmlarda da zikredilen kelimelerin, kayıtların, hey´etlerin tamamen o kelâmın takib ettiği esas maksada nâzır olmakla onun takviyesine hizmet etmeleri, belâgat mezhebinde lâzımdır   Belâgat, muktezâ-yı hâle mutabakattan ibarettir Kur´anın muhatabları, muhtelif asırlarda mütefavit tabakalardır Bu tabakalara mürâaten, muhavere ve mükâlemeyi o asırlara teşmil etmek üzere, çok yerlerde ta´mim için hazf yapıyor; çok yerlerde, nazm-ı kelâmı mutlak bırakıyor ki; ehl-i belâgat ve ulûm-u Arabiyece güzel görünen vecihler, ihtimâller çoğalsın ki, her asırda her tabaka, fehimlerine göre hissesini alsın İ İ )
BELÂGAT-FÜRUŞ f Belâgat taslıyan
BELÂGAT-PERDÂZ f Düzgün konuşabilen, iyi söz söyliyebilen
BELÂGAT-PİRÂ Belâgata süs veren Süslü ve belâgatlı konuşan
BELAH Büyüklenmek, kibir
BELAHA Yetişmemiş hurma koruğu * Kurumak, yebs * Yormak
BELAHET Ahmaklık Düşüncesizlik Ne yaptığını iyi bilmemek
BEL´AK Yaşlı, zayıf * Bir hurma cinsi
BELAK Ayakları alacalı at
BELÂKEŞ f Belâ çeken Sıkıntı içinde olan
BELAKİK (Bülükka C ) Sahralar, çöller Düzovalar
BELAL Islaklık Islatış Su gibi ıslatan
BEL´AM Terbiyesiz, açgözlü, obur * Hz Musa (A S ) hakkında, yalan ve fena söyleyerek Beni-İsrail´i kandıran Bel´am bin Baura adında birinin adı
BEL´AME Yutmak
BELAREK f İyi su verilmiş kılıç, çelik * Ok temreni, ok mahfazası
BEL´AS Büyük karınlı dişi deve
BELAT Döşenmiş taş * Düzyer * Köy adı
BELAYA (Belâ C ) Musibetler Afetler Beliyyeler Belâlar
BELA-ZEDE f Belaya uğramış, başına musibet gelmiş olan
BELBAL (Belbele) Vesvese Tasa Telâş Yürek yanması Iztırab * Tehyic ve tahrik eylemek
BELBED Akılsız ve ahmak kimse ki, ne ettiğini bilmez
BELBEL Tasa, kaygı Yürek yanması
BELBELE (C : Belâbil) Vesvese vermek, gamkin etmek, kuruntu vermek
BELBÛS f Bir nevi haşhaş * Yabani soğan Dağ soğanı, sarmısak
BELCA´ Kaşları arası açık olan kadın (Müz: Eblec)
BELDAH Kişinin kendini yere vurması
BELDARAN Geçit yerleri muhafızlarının adı Tanzimattan sonra bunlara zaptiye denmiştir İkinci Meşrutiyetten beri jandarma olarak adlandırılırlar
BELDE Memleket, şehir * Büyük köy * Yer, arz * Göğüs, sadır * İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması
BELDE-İ TAYYİBE Güzel ve hoş belde Medine-i Münevvere
BE-LEB f Dudakta
BELEC Zâhir ve rûşen olmak Gözükmek
BELED (Belde C ) Beldeler Memleketler
BELED SÛRESİ (El-beled) Kur´an-ı Kerim´de 90 sure olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur
BELEDÎ (Beled den) şehir veya kasaba ahalisinden olan, şehirli * Şehir ve kasabaya ait * Belediye İdaresine mensub * Mahallî, yerli
BELEDİYE Bir şehir veya kasabanın temizliği, bayındırlığı ve nizamiyle ilgilenen daire
BELEH Sersemlik, bönlük, ahmaklık, budalalık
BELEL Yaşlık, rutubet, ıslaklık * Zafer, galibiyet * Mihnet, keder, üzüntü * Mücadele, kavga * Hastalıkdan iyileşen * Düşkünlük
BELEM Üzerinden yol geçen tepe
BELEMUN Çakır dikeni
BELENDAH Bodur, şişman kimse
BELENDÎ Enli
BELENSEM Katran
BELES İncire benzer bir yemiştir ve Yemen´de çok olur
BELEŞ (Arabça bilâşey´den galattır) Ücretsiz, bedava
BELET Kesilmek, inkıtâ
BELGE (Bak: Vesika)
BELGİN Belâ, zahmet, dâhiye
BELH Bazan, sivâ (gayri) manasını ifâde eder
BELHA´ Bir gözüne sürme çekip, diğer gözünü unutan ve gömleğini ters giyen akılsız kadın
BELHÂ Gönlü kibirli olan kadın
BELHAM Çiftçilikte kullanılan saban Çift sürmeğe yarayan âlet
BELHAM Nalbant Baytar
BELİ f Evet
BELİD (Belâdet den) Ahmak, sersem, bön, budala
BELİĞ Edb: Belâgatli kimse Meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmağa muktedir olan * Kâfi derecede olan Yeter olan
BELİGANE f Beliğcesine, düzgün ve fasih olarak
BELİL Islanmış olan şey * Serin ve yağmurlu rüzgâr
BELİNOGRAF Fr Telefon hatlarıyla fotoğraf, şekil ve yazıyı uzak mesafeye nakleden cihaz
BELİTA Kamış kap
BELİYYAT (Beliyye C ) Felâketler * Gamlar Kederler
BELİYYE (C : Beliyyât) Belâ Müşkilât Musibet Âfet Tasa Keder
BELK Kapı açmak * Ak ile kara alaca olma * Büyük terazi
BELKA´ Tenha çöl Harap ve boş yer * Yazı * Yalan yere yemin etmek * Su, süt gibi boğaz ıslatan şeyler * Bir hurma cinsi
BELKA´ Alaca Alaca bacaklı olan at
BELKAA Şam vilâyetinde bir yerin adı * Kara ile ak alaca nesne * Parlak nesne
BELKIS Süleyman (A S ) zamanında, Yemen´de Sebe şehrinde hükümet süren Himyerîlerden bir melikedir Süleyman (A S ) bunu Filistin´e çağırdı, geldi ve iman etti (Bak: Taht-ı Belkıs)(Hz Süleyman (A S ) Taht-ı Belkısı yanına celb etmek için, vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celb dedi: "Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim" olan hâdise-i harikaya delalet eden şu âyet $ ilââhir  İşaret ediyor ki: Uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sûreten ihzar etmek mümkündür Hem vâki´dir ki; risaletiyle berâber saltanatla müşerref olan Hz Süleyman (A S ) hem mâsumiyetine, hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktar-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvalini görmek ve dertlerini işitmek, bir mu´cize sûretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir Demek Cenab-ı Hakk´a itimad edip Süleyman´ın (A S ) lisan-ı ismetiyle istediği gibi, o da lisan-ı istidadiyle Cenab-ı Hak´tan istese ve kavanin-i âdetine ve inayetine tevfik-i hareket etse; ona dünya bir şehir hükmüne geçebilir Demek taht-ı Belkıs Yemen´de iken Şam´da aynıyla veyahud sûretiyle hâzır olmuştur, görülmüştür Elbette taht etrafındaki adamların suretleriyle beraber sesleri de işitilmiştir İşte uzak mesafede, celb-i sûrete ve savta haşmetli bir sûrette işaret ediyor S )
BELKİ Umulur, ihtimal, olabilir * Hattâ * Kat´iyyetle Dahi Şüphesiz
BELL Yaş etmek Islatmak * Ulaştırmak * Hastanın sağlamlaşması
BELLET (C : Bilel) Cisimlerin yüzeyinde olan yaşlık, ıslaklık
BELMA f Faydasız, faydası olmayan İri ve kaba şey
BELSEK Elbise değdiğinde yapışıp ayrılmayan bir ot
BELT Kesmek
BELTA´ Her hususta hazakati ve feraseti olan
BELTAH Kişi nefsini yere vurmak
BELTEM Akılsız kimse * Peltek adam
BELÛ (Bel´ den) Çok yiyici, obur
BELUL Kurtulma Hastalıkdan, marazdan kurtulma Halâs olma
BELÛS f Tevazu, mahviyet Hileci Hile, yalan, dolan
BELÛT Bot: Meşe ağacı * Meşe ağacının meyvesi olan palamut
BELV (Belvâ) Dert, çile Musibet Zahmet * İmtihan, tecrübe
BELVAZ f Çıkıntı Duvardan dışarı doğru çıkan direğin ucu
BELVE Belâ
BELY Mahvolmak * Belirsiz olmak
BELYAD f Nakışsız, sade kostüm
BELZİ Muhkem, güçlü, sağlam deve
BEM Bazı sıfatlara katılarak mübalağa beyan eder
BEMBEYAZ Her tarafı beyaz, çok beyaz
BEN (Bak: Ene) t Psk: Şuurlu kişiliğimiz Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir Kendisini başkasından ayıramaz Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar Başkalarını hesaba katmaz Ahlâk ve din terbiyesiyle ben, her istediğini yapmaması gerektiğini öğrenir Vicdan ve namus duygusuna sahip olur Böylece "üst ben" mertebesine ulaşır İsteklerini dizginlemesini öğrenir "Alt ben"in had, sınır tanımayan arzularıyla din ve ahlâkın benliğimizdeki sesi durumunda olan "üst ben" arasında bir zıddiyet ve çatışma vardır Ben, bu ikisi arasında ahenkle denge kurmaya çalışır Bir suç ve günah işlediğinde benlikte suçluluk duygusu uyanır Bundan kurtulmak için en küçük bahane ve şüphelere yapışır Ve ahlâk ve dinî esasları inkâra yönelir Bu sebeple her günahta küfre giden bir yol açılır İslâm terbiyesi alan bir insanın benliği meşru sınırlarda Allahın emir ve rızası dairesinde kalır Günah sınırlarına varmaz Benin mahiyeti hakkında felsefî ve psikolojik muhtelif görüşler vardır Henüz benliğin mahiyeti açıklanamamıştır İslâm açısından bu mevzuda yazılan en esaslı yazı Risale-i Nurlardan Ene ve Zerre Risalesi´dir
BENADIK (Bunduk C ) Yuvarlak kurşunlar * Fındıklar
BENADİR (Bender C ) Ticaret yerleri Ticareti işlek limanlar
BE-NAM f Meşhur Namlı Mütemayiz Seçkin Mâlum bir isimle tesmiye edilen
BENAM Parmak ucu
BENAN Parmak uçları Parmaklar
BENANE (C: Benân-Benânât) Parmak başı
BENÂT (Bint C ) Kızlar * Bebekler
BENÂT-I Bİ´SE Musibetler, belâlar, felâketler, âfetler
BENÂT-ÜL ARZ Pınarlar, ırmaklar
BENÂT-ÜR RÜŞDE Nikâhlı kadından doğan evlat
BENÂT-ÜS SADR Endişe * Hayal * Kederler
BENÂT-ÜD DEHR Âfetler * Zahmetler
BENAVER f İri, büyük çıban Kan çıbanı
BENBEL f Ekşi şey * Ekşi elma
BENC Türkçede "benek" adı verilen bir ot cinsidir ve tohumuna "bezr-ül benec" derler
BENCİL t (Bak: Hodbin, Hodgâm)
BENCİLEYİN t Benim gibi
BEND f Bağlanan Bağlanmış * Bağ Boğum Mafsal * Su bendi Baraj * Gam Gussa * Mekir * Hile * Mülâhaza Fıkra Madde * Aldatmak * Birisini emri altına almak, bendetmek * Edb: Baştan sona kadar aynı vezinli bir çok parçalardan meydana gelen ve kısım kısım gazel tarzında kafiyeleri değişen manzûmelerin her bir parçası (Bak: Terkib-i bend)
BEND-İ ÂHENİN Demir bağ Demirden mânia
BENDE f Bağlanmış olan Köle Esir Hizmetçi Hizmetkâr Kul
BENDE-İ FERMÂN Emir kulu, ferman kölesi
BENDE-İ HALKA-BEGÛŞ Kulağı halkalı olan köle, esir * Mc: İtaatli, muti´
BENDEGÂNE Hizmetçi gibi Bağlanmışçasına
BENDEGÎ Kölelik Hizmetçilik * Ubudiyyet, kulluk
BENDE-HİRÎDE Satın alınmış köle
BENDEKA Hiddetle bakma, sert bakış * Bir şeyi fındık kadar ufak yapma
BENDENE f Esvabın, giyilecek şeylerin bazı yerlerine dikilen düğme, kopça
BENDENÜVAZ f Kölesini iltifatlandıran, adamını taltif eden
BENDEPERVER f Köle besleyici, adam besleyici
BENDER (C : Benâdir) Ticaret yeri, işlek ticaret iskelesi, büyük iskele
BENDEREK f Küçük iskele * Boğaz ve liman ağızlarında yapılan küçük kale Mendirek
BENDERGÂH f İşlek iskele, liman, şehir
BENDERZ f Çuvaldız
BENDEYAN Hizmetçiler Kullar * Mensuplar
BENDE-ZADE f Köle çocuğu * Mc: Çocuğunu onun kölesi yerinde tutup mütevâzi muâmelede bulunan
BENDİDE f Esir, köle * Bağlı, bağlanmış
BENDİME f Elbise yakasına ve kollarına açılan küçük delik * Düğme, ilik
BENDİŞ f Altın ve gümüş üzerine işlenilen nakış
BEND-RÛG f Tarla ve bostan kenarlarına suyun akıntısını kesip havuz gibi birikmesi için yapılan setli çukur
BENE f İnce urgan, ip
BENEFSEC Menekşe
BENEFŞ(Î) f Menekşe rengi, mor renk
BENEFŞE f Menekşe denilen güzel kokulu, küçük çiçek * Mor
BENEFŞE-GÛN f Menekşe renkli, mor renkli Gökyüzü
BENEFŞE-ZÂR f Menekşe tarlası, menekşe bahçesi, menekşelik
BENEK f Atlas zemin üzerine sırma işlemeli bir çeşit kumaş
BENES Kötülükden, fenalıkdan ve iyi olmayan şeylerden çekinme ve kaçınma
BENEVRE f Temel, esas, asıl
BENG f Bir bitki ve tohumu ki, afyon gibi uyuşturan, keyf verici olarak da kullanılan bir madde Esrar * Atlas üzerine işlenmiş sırma işlemeli bir çeşit kumaş * Küçük çitlenbik
BENGAH f Keçeden yapılmış olan Türkmen evi * Âmirlere ve büyük rütbeli şahıslara ait çadır
BENGERE f Çocukları uyutmak için, çocuğu uyutan kişi tarafından söylenen ninni
BENGÎ f Beng tiryakisi, esrarkeş
BENÎ Oğullar, evlâtlar, çocuklar (Aslı: Benûn-Benîn)
BENÎ ÂDEM Âdem oğlu İnsan Âdem oğulları
BENÎ BEŞER İnsanlar
BENÎ İSRÂİL İsrâil oğulları Yahudiler Yahudi
BENÎ ÜMEYYE Emeviler
BENİKA (C : Benâyık) Elbisenin koltukaltı parçası
BENİMSEMEK t Sahip çıkmak, bir şey hakkında benimdir iddiasında bulunmak Kabullenmek
BENÎN (İbn C ) Oğullar, erkek çocuklar * Akıllı, temkinli, tedbirli kimse
BENİYYE Kâbe-i Muazzama
BENK Her nesnenin aslı
BENNA Mimar, usta, kalfa Her türlü bina yapan Yapıcı
BENNA-GÛŞ f Kulağın aşağı sarkan yumuşak kısmı ki, küpe asılan yerdir
BENNE (C : Binân) Güzel, hoş koku
BENS Tehir etmek, geciktirmek
BENŞ Tenbellik İhmâl
BENÛ(H) f Yığın, küme, demet
BENÛ Oğullar
BENU-D DÜNYA Beni Âdem, insanlar
BENU-L ALLAT Baba bir kardeş
BENU-L A´YAN Baba ve ana bir kardeş
BENU-L GABRA Dervişler, uğrular
BENU-L ÜMM Ana bir kardeş
BENÛN (Benîn) (İbn C ) Oğullar Zâdeler Veledler
BENU-S SEBİL Misafirler
BEN-VAN f Harman, tarla, ekin bekçisi
BENZOL Benzin ve toluen karışımı bir akaryakıt
BEPGA f Papağan
BER f Üzere, üzerine, yukarı mânasına (ve Arabçadaki "Alâ" yerine edat-ı isti´lâdır) * Göğüs, sine, bağır, sadır * Fayda * Hamil * Hıfz * Yan * Taraf * Nâkil Götürücü * Meyve * Yaprak Varak * Meme * Genç kadın * Evin kapısı
BER f (Burden) "Götürmek" mastarının emir köküdür Kelimenin sonuna getirilerek terkipler yapılır Emirber $ : Emir dinleyen, emir götüren Fermanber $ : Emir veren Emir dinleyen  gibi
BE´R Kuyu kazmak BER´ : (Berâ, Bur´, Bürü´) Yaratmak Halketmek * Hastanın iyileşmesi Sağlamlık
BERA´ Her ayın ilk ve son günü
BERAA (Beria, Berua) İlim ve fazilet ve cemalde üstünlük (manasına fiil kökü )
BERÂAT Haşmet, metanet İlim ve şecaatta, güzel vasıflarda emsâlinden üstünlük Hüsn ve cemâlde tam olmak,emsâlinden üstün olmak
BERÂAT-ÜL İSTİHLÂL Bir eserin içindekilerini güzel bir başlangıçla baş tarafında anlatmak İyi bir alâmet Güzel bir başlangıç * Bir ibarede müradif ve mukni birkaç kelime bulunması, hüsn ve insicamdaki ibarenin vech-i mergub üzere te´lif ve terkibi * Maaş, rütbe, nişan için hükümetçe bildirilen yazı gibi vesika
BERABER f Birlikte bulunan * Müsavi, eşit * Bir hizada olan * Refakat, birlik
BERABERÎ f Eşitlik, müsavilik, beraberlik
BERABER MÎ-ZENEND HER ŞEY Herşey berâber söylüyor, çarpıyor, konuşuyor
BERACİM (Bürcume C ) Boğumlar, mafsallar
BERÂET Temize çıkma Temizlik, münezzehiyet Bulaşık ve giriftâr olmama Âri olma * Huk: Bir davânın neticesinde suçsuz olduğu anlaşılma (Bak: Ber´)
BERÂET-İ ZİMMET Zimmetinde birşey olmayış, suçsuzluk
BERAGİS (Bürgus C ) Pireler
BERAH şiddet Ezâ ve meşakkat
BERAH Açık işlenmiş yer * Zâil olmak * Ağaçsız arazi
BERAHİDE f Yola çıkarılmış, gönderilmiş
BERAHİHTE f Daha ziyade silâh hakkında kullanılan bir tâbirdir Çıkarılmış, çekilmiş mânâlarına gelir
BERAHİME Berehmenler Bâtıl ve sapkın Hind ve Mecûsi dinindekilerin reisleri
BERAHİN (Bürhan C ) Deliller Şâhidler Bürhanlar
BERAHİN-İ ALENİYYE Meydanda ve açık olan deliller
BERAHİN-İ KATIA Şeksiz ve şüphesiz olan kat´i deliller, bürhanlar
BERAHİN-İ KAVİYYE Sağlam deliller, kuvvetli bürhanlar
BERAİL Horozun, güvercinin ve diğer kuşların boynunda çarpık bitmiş olan yelek
BERAK (C : Berkân) Göz kamaşmak * Bir yaşındaki kuzu
BER-AKİS f Aksine, zıddına, tersine
BERARENDE f Üste getiren, üzerine çıkaran
BERARİ (Berriyye C ) Sahralar, çöller Geniş kumluklar
BERAS Leke hastalığı
BERASİN (Bürsün C ) Yırtıcı hayvanların pençeleri
BERAŞ Ekseri yüzde olan küçük kara noktalar
BERAT Nişân Rütbe İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt
BERAT GECESİ Arabi Şâban ayının onbeşinci gecesi Şâban ayı mübarek şuhur-u selâseden (üç aylardan) olup, onbeşinci gecesi mahlûkatın rızıklarına, ömürlerine, amellerine dâir taraf-ı İlâhîden meleklere tâlimat verildiği hususunda rivâyât-ı sahiha vardır (Bu gelen gece olan "Leyle-i Berât" bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin programı nev´inden olması cihetiyle "Leyle-i Kadr"in kudsiyetindedir Herbir hasenenin Leyle-i Kadirde otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Beratta herbir amel-i salihin ve herbir harf-i Kur´anın sevabı, yirmibine çıkar Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar Ve bu kudsî leyâli-i meşhûrede, onbinler yirmibin veya otuzbinlere çıkar Bu geceler elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir Onun için elden geldiği kadar Kur´anla ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır Ş )
BERAT-I CİBAYET Vergi, icâre ve resim gibi vakfa veyahut da hazineye ait olan paraları toplamak salâhiyetini veren vesika
BERAT-I HÜMAYUN Padişahlara mahsus ferman
BERATİL (Birtîl C ) Hediyeler, rüşvetler
BER-AVER f Yemiş ağacı
BERAVERDE f İltimas ile korunarak ileri çekilmiş adam * Seçilmiş, ayrılmış şey * Yükseğe kaldırılmış
BERÂY f İçin, dolayı, binâen (Arabçadaki "Li, li ecli" yerinde bir tâbirdir )
BERÂY-I İSTİKBÂL Karşılamak için
BERÂY-I MALÛMAT Mâlûmat için
BERÂY-I TENEZZÜH Tenezzüh için, gezinti için
BERÂY-I TİCÂRET Ticâret için Ticâret maksadı ile
BERAYA (Beriye C ) Halk Bütün mahlûkat * Halkın kılıç kullanabilenleri ve vergi hârici tutulan müslüman kısmı
BERAZ Az olan şey, kalil
BERAZİK Bölük, cemaat
BERBAD f Harap Kötü Virâne Bozuk Perişan Telef ve helâk olmuş
BERBAR(E) f Evin dam kısmında bulunan oda * Çardak * Kemeriye * Tahtaboş Damın düz bir kısmı ki, en çok çamaşır sermeye yarar ve çinko ile döşelidir
BERBEKAN Arapların giydiği bir elbise cinsi
BER-BELEND f Çok yüksek yer veya rütbe
BER-BEND f Ufak çocuğu annesinin sırtına bağlamağa yarıyan göğüs kuşağı
BERBER f Tıraş eden, saç kesen * Afrika´nın kuzeyindeki bir kavim
BERBERE Kızgınlık ânında söylenip çağırmak bağırmak
BER-CA f Yerinde, münâsib
BERCED Kalın kilim * Halı
BERCESTE f Sağlam ve lâtif * Seçme * Edb: Zahmetsizce hatıra geliveren ve fakat çok kıymetli olan söz
BERCİS Müşteri denilen gezegen * Bol sütü olan deve
BERÇİDE f Devşirilmiş, toplanmış
BERÇİN f Toplayıcı
BERD Soğuk Soğukluk Soğutmak Noksan hararet * Ölmek * Soğuk su ile gusletmek * Uyumak * Sabit olmak * Zayıf olmak * Bir şeyi eğelemek * Sürme çekmek * Söğmek * Tutya, çinko (L R )
BERD-İ BEYZÂ (Bak: Nâr-ı beyzâ)
BERDAHT f Pürüzünü giderme Pürüzsüz yapma * Cilâlama, parlatma * Düzleme, düzeltme
BERDAR f Asılmış, yukarı kaldırılmış * Tutucu İtaat edici ve ettirici * Meyveli Meyve verici olan
BERDAŞTE f Yükseğe kaldırılmış, yukarı çıkarılmış
BERDE Tıb: Mide dolgunluğu
BERDEC Sürmek (Farisîden muarrebtir)
BERDEGİ f Esirlik, esaret, kölelik
BERDENG f Çöl ortasında yer alan küçük dağ ve tepe
BERDEVAM f Devam üzere Devamlı sürüp giden
BERDİ Hasır yapımında kullanılan bir ot cinsi
BERDİS Habis kişi, pis kimse
BERDİYY Suriye´de bulunan iki nehrin, bir köyün ve Hicaz´da da bir dağın adı
BER-DÛŞ f Omuzda, omuz üzerinde
BERD-ÜL ACÛZ Kocakarı soğuğu (Rûmi şubatın 26´sında başlar ve 7 gün şiddetle devâm eder )
BERE Fr Sipersiz ve yumuşak olan bir çeşit başlık
BERE f Kuzu Koyun yavrusu
BERE t Tıb: Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk
BERED Daha ziyade fırtınalı havalarda yağan dolu
BEREDE Dolu * Çok yemekten midenin dolması
BEREHMEN (Berhemen) f Puta tapan Ateşperestlerin bilginleri ile puta tapan kimselerin papazları
BEREHNE f Çıplak
BEREHNEGÎ f Çıplaklık
BEREHREHE Güzel, nâzik kadın
BEREKÂT (Bereket C ) Bereketler Bolluklar
BEREKET Bolluk Çokluk Feyiz Cenab-ı Hakk´ın lütfu, ihsanı Uğurluluk Meymenet, saadet ( Kanaat-ı kat´iye verecek derecede tecrübeler vardır ki: Nasıl çocukların aczlerine binâen rahmet tarafından rızıkları hârika bir sûrette memeler musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor  Öyle de, mâsumiyet kesbeden imanlı ihtiyarların rızıkları da, bereket sûretinde gönderiliyor Hem bir hânenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir hâneyi belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş mâsum ihtiyarlar ve ihtiyareler bulunduğu, Hadis-i Şerifin bir parçası olan $ yani: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti " diye ferman etmekle, bu hakikatı isbat ediyor L )
BEREM (C : Ebrâm) Kumar oyununa dâhil olmayan
BEREM f Asma ve kabak çardağı * Üzüm çubuklarının altına konulan çatal şeklindeki ağaç Herek
BERENCEN f Kadın bileziği
BEREND f Nakışı olmayan ipek kumaş * Keskin olan hançer, kılıç, pala v b âletler * Kılıcın suyu
BERENDAHTE f Yükseğe çıkarılmış, üste çıkarılmış Yükseğe kaldırılmış
BER-ENDAZ f Bir yana atan Yukarı kaldırıp atan
BERERE (Bârr ve Berr C ) Dindar ve temiz kimseler Takvâ ehli olan, her çeşit günahlardan sakınanlar Çok hayır sahibi kimseler
BERESTÛK Kırlangıç denilen deniz balığı
BERE´TE Sen yarattın (meâlinde fiil) (Bak: Ber´)
BEREVÂT (Berat C ) Eskiden bir kimseye nişan, rütbe veya imtiyaz verildiğini bildiren fermanlar
BEREZE (Bak: Bürüz)
BERF f Kar
BERF-ÂB f Karlı soğuk su Kar suyu
BERF-ÂLUD f Kar içinde, kara batmış
BERF-DÂN Buzhane, buzluk, karlık
BERF-DÂR f Karlı
BERFEND f Asker, nefer, er * Güzel ve hoş söz * Derin yer
BERFİN f Kar ile ilgili, kardan
BERF-NAK f Kış yaz devamlı karlı olan yer
BERFÛK f Şeftali yemişi
BERFÛZ f Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi
BERG f Sed, bend BERG : f Yaprak * Azık * Azm, kasd * Hazırlık Mal, mülk * İntizam-ı hal * Serencam
BERG-İ DİRAHT Ağaç yaprağı
BERG-İ SEBZ Hediye * Yeşil yaprak
BERGAB f Su bendi Suyun biriktirildiği yer Baraj
BERGAL (C : Beragil) Sırtlan eniği
BERGAMAN f Ejder Büyük yılan
BERGAMOT Turunçgillerden bir ağaç ve bu ağacın meyvesi Meyvenin kabuğundan güzel kokulu bir esans da çıkarılır
BERGAŞ (C : Berâgiş) Sivrisinek * Tahta biti
BERGAŞTE f Yüz çevirmiş
BERGERDE f Hatırda tutulmuş, ezberlenmiş, hıfzedilmiş
BERGEŞİDE f Sıyrılmış, çekilmiş * Tartılmış
BERGEŞTE f Tersine dönmüş Yüz çevirmiş Mâkûs
BERGEŞTE-HÂL f İşi bozulmuş, geçimi güçleşmiş, düşkün
BERGRİFTEN f Ayırmak Kaldırmak Gidermek
BERG-RİZ f Yaprak döken Sonbahar, güz
BERGÜZAR f Hatırlatmak için armağan, hediye vermek
BERGÜZİDE f Seçkin Seçilmiş
BERH şiddet, eziyet, meşakkat, zorluk, zahmet
BERH f Balık, semek * Parça, kısım, hisse, nasib * Su birikintisi * Şimşek, berk * Yaş olan odunun, yanarken çıkardığı yaşlık
BERHABE Minder Döşek, yatak * Aynı döşek veya yatakda beraber yatılan kimse
BERHÂNE f Eskiyip harap olmuş konak
BERHAST(E) f Ayaklanmış, kalkmış
BERHAVA (Berhevâ) f Boş, faydasız * Havaya uçurulmuş Havaya gitmiş
BERHAY Yaramaz, haylaz
BERHAYAT f Yaşayan Hayat üzere olan
BERHE Müddet, an, zaman
BERHEM f Karışık, çapraşık * Toplu, birlikte, berâber
BERHEME Gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak
BERHEMEN (C : Berhemûn) Hakîm * Efsun okuyucu
BERHEM-ZEDE f Karmakarışık, altı üstüne getirilmiş
BERHEM-ZEN f Karmakarışık eden, altını üstüne getiren
BERHEM-ZENED f Birbirine çarpıyor Beraber çarpıyor Birlikte çalışıyor
BER-HEVA f Kaybolmuş, havaya gitmiş
BERHİHTE f Silâh çekilmiş, hamle edilmiş
BERHİZ f Atılan, kalkan, sıçrayan Zorbalık eden
BERHÛD f Saçmasapan söz, mânasız söz
BERHUDAR f Selâmette Mükâfata erişen Nasibli
BERHÛH f Sabun
BERHÛN f Çember, daire, ortası boş olan yuvarlak nesne * Hisar, varoş, duvar veya bostan kenarlarına ve tarla aralarına çalıçırpı ve diken ile yapılan çit * Küçük ev, oda, hücre
BERHÛR f Pay, nasib, hisse
BERHÛZ f Torba, dağarcık
BERÎ (Berâet den) Kurtulmuş Temiz Kayıt ve hüküm altında olmayan Zimmeti bulunmayan adam Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan Hastalıktan sâlim olan (Bak: Ber´)
BERİA Akılda güzellik, zekâda ve kıyasette emsalinden üstün olan (Bak: Beraa)
BERİBERİ (Seylanca) Asya´nın güneydoğusu ile Okyanusya, Senegal ve Brezilya´nın yerli halklarında görülen ve B vitamini eksikliğinde vücuda gelen bir hastalık
BERİCEN f İçerisinde ekmek pişirilen ocak veya fırın
BERİD Postacı Haberci Elçi * Sürücü * Dört fersah mesâfe
BERİD-İ FELEK Satürn (Zühal) gezegeni
BERİG f Set, bent
BERİK Yıldırayıcı, çok parlak nesne (Mübâlağası: Berrak) * Parıltı, ışık, ziya
BERİKE Yırtmak Paralamak * Un helvası
BERİLYUM yun Zümrüt gibi bazı taşların bileşiminde bulunan bir elementtir (Be) sembolü ile gösterilir
BERİM Siyah ve beyaz ipliklerden meydana getirilen ip * Cemaat * Etsiz yemek
BERİN f Pek yüksek, en yüce * Yarık, yırtık, delik
BERİSA´ Halk, insan topluluğu
BERİT (C : Berâyıt) Halk, beriyye
BERİYYE Halk Mahlûk İnsan * Sahra Çöl * Kır
BERJ f Kuvvetli kasırga Su girdabı
BERK t Katı Sert * Serin * Metin, sağlam
BERK Şimşek çakması Parlama * Yıldırım * Zinetlenme, süslenme * Tas: Tecelli-i İlâhiye ile kurbiyyete mazhariyyet * Ahmak olmak
BERK-İ BASAR Gözün şimşek çakması * Birdenbire tepesinde çakan şimşekten mâruz olduğu dehşet ve şiddet hâlinden mecaz olarak, ansızın başına gelen mühlik hâdisenin şiddetli âlâm ve ıztırabıyla dehşet ve hayret içinde duyulan keskin intibahı ifade eder (E T )
BERK-İ HÂTIF Kapıp götüren veya göz kamaştıran şimşek
BERK-İ SÜYUF Kılıçların şimşeği, kılıç korkusu
BERK (C : Bürük) Göğüs, sadr * Çok çöken deve
BERK f Yaprak
BERKA´ (C : Berkavât) Yüksek yer * Taşlı balçık
BERKA´ (Bak: Burku)
BERKAA Dört ayak üstüne durmak
BERKAN f Tüyü kıvırcık olan kuzu postu veya kürkü
BERKAN Parıldama * Volkan
BERKARAR Kararlı Yerleşmiş Devamlı
BERK-ASA f şimşek gibi parlak
BERKAŞ(A) Nakşetmek, nakışlamak
BERKATA Birbirine yakın olan adım
BERK-EFŞAN f şimşek saçan
BER-KEMAL f Mükemmel
BERKENAR f Hâşiye Kenara yazılan yazı Kenarda
BERK-ENDAZ f Parlayıcı, parıldayıcı BERKENDE : f Koparılmış, sökülmüş, kökünden çıkarılıp atılmış
BERKEŞİDE f Kınından çıkarılmış, sıyırılmış, çıkarılmış * Mc: İlerletilmiş, çekilip meydana getirilmiş BERKİYYE : Şimşek gibi Şimşeğe âit Elektrik Telgraf
BERKİ´ Yedinci kat gök
BERKU´ Yüz örtüsü Peçe
BERKUK Şeftali, kayısı, zerdali
BERM f Hıfzetme, hatırda tutma, ezberleme
BERMAH(E) f Burgu, matkab
BERMAL f Zirve, dağ tepesi Dağın üstü, en yüksek yeri
BER-MÛCİB f Gereğince, icabına göre
BERMURAD f Emeline kavuşan, arzusu yerine gelen, dileğine eren
BERMU´TAD f Her zamanki gibi Âdet olduğu üzere, alışıldığı gibi
BERNA f Delikanlı, yiğit, genç
BERNAME f Mektub başlığı * Zarfın üzerindeki adres * Fihrist
BERNİK Su aygırı
BERNİŞ f Romatizma ağrısı, mafsal sancısı * Karın ağrısı, sancısı
BERNİYE (C : Berâni) Büyük küp * Küçük horoz * Bir hurma cinsi
BERNÛN f İnce tül Çok ince ipek kumaş
BERPA f Ayakta, ayak üzerinde, dik
BERR (C : Ebrâr) Va´dinde sâdık Sözünde duran Muhsin Keremkâr * Nimetleri herkese, umuma ihsan eden * Gerçeklik, sıdk * Susuz, kuru yerler * Toprak Yeryüzü, yer
BERR-İ ATİK Eski karalar Asya, Avrupa ve Afrika
BERR-İ CEDİD Yeni karalar Amerika ve Avusturalya
BERRADE Suyu soğutmaya ait kap, buzdolabı, karlık * Bardak asacak yer
BERRAH Sahra, çöl * Zeval, sona ermek * Gitmek, zehab
BERRAK Nurlu, pek parlak * Bulanık olmayan, duru, açık, saf
BERRAN f Kesen, kesici, keskin
BERRANÎ (Berr den) Sahra ve kıra ait Yabani * Hâricî, zâhirî * Şer´î hükümlere uymayan
BERRAT Bıçkı * Törpü
BERREN Karadan, kara yoluyla
BERRÎ Toprağa ait, kara ile ilgili
BERRİYE Toprağa âit * Çöl Beyaban Sahra * Kara askeri Piyade
BERRÛD Tül ağacı
BERRÜSTE f Karpuz, kavun, kabak, çimen gibi dalbudak salıp da yükselmiyen nebat * Mc: Alçak, edepsiz, rezil kimse
BERS (C : Bürâs-Ebrâs) Çukur, yumuşak yer
BER-SABIK f Eskisi gibi
BERSAK Sevinmek, sürur ve ferah
BERSER-ZEDEN f Başa kakmak, azarlamak
BERŞ f Afyon şurubu, keten yaprağı ile yapılan bir nevi sarhoş edici mâcun * Arzu, gönül isteği
BERŞA´ Uzun boylu, iri gövdeli ahmak kimse
BERŞAK Ok atmak
BERŞAN f Ümmet Bir peygamberin tebliğ ettiği dine ve kitaba iman eden cemaat
BERŞEM f Kederin belli oluşu * Dikkatli nazar
BERTAL Rüşvet almak
BERTAM Dudağı kalın adam
BERTAME Gadaptan müntefih olmak, hiddetlenmek
BERTARAF f Bir tarafa atılan, bir yana atılmış, ortadan çıkmış, zâil olmuş
BERTARUM f Kubbe üzerinde Dam üstünde
BERTER f Daha yüksek, daha üstte, âlâ
BERTİH Aşırma
BERTİL (C : Beratil) Uzun taş * Uzun, sağlam demir
BERÛD Soğutucu * Göze çekilen sürme
BERÛMEND f Faydalı, verimli * Ter ü taze * Nasibli, hisseli
BERÛMENDÎ f Faydalı, menfaatli olma
BERÛZ Zâhir olmak, zuhur etmek, görünmek
BERÛZ f Kavga, savaş, muhârebe
BERVAR(E) f Sayfiye * Havadar köşk, mesken * Evin küçük, arka kapısı
BERVAZE f Gezinti için hazırlanan yemek
BER-VECH f Olduğu gibi, aynen
BER-VECH-İ ATİ f Gelecek tarz üzere Aşağıdaki gibi
BER-VECH-İ BÂLÂ Yukarıda olduğu gibi
BER-VECH-İ İŞTİRÂK Ortaklıkla, iştirak ederek
BER-VECH-İ MAKTU´ Muayyen bir bedel karşılığı olarak
BER-VECH-İ MÛTAD f Adet olduğu gibi
BER-VECH-İ YESİR Kolaylıkla, kolayca
BER-VECH-İ ZİR f Aşağıdaki gibi Gelecekte görüleceği üzere
BERZ f Ziraat, ekim
BERZAH İki âlemin arası Kabir Dünya ile âhiret arası * Perde * Sıkıntılı yer * İki yer arasındaki geçit * Mani´a, engel, (Bak: Sırat köprüsü) Ölen insanların ruhları kıyamete kadar berzah âleminde bulunurlar Berzah büyük ve mânevi bir âlemdir Dindar olup cennetlik olanlar, berzah âleminde sevdikleri kimselerle ve iyi insanlarla görüşürler ve çok zevkli yaşarlar Kıyamet kopunca Allah bütün ruhları haşir meydanında cesetleri ile diriltip toplayacaktır
BERZE f İpekli kumaş * Yakışıklı, nâzik * Ekin, zirâat * Dal, budak * Letâfet, zerâfet
BERZEDE f Toplanılmış, biriktirilmiş, bir araya getirilmiş
BERZE-GAV f Tarla sürecek öküz, çift öküzü
BERZEN f Sahra, çöl * Sokak, cadde Mahalle Köşebaşı
BERZ-GAR f Ekinci
BES f Kâfi Yeter Yetişir (Allah bes, gayri heves)
BE´S Azab, şiddet Korku * Zarar, ziyan * Zorluk, meşakkat, zahmet * Fenalık (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir )
BESA´ Yumuşak yer * Benî Selim vilayetinde bir yerin adı
BESÂ f Pek çok, hayli miktarda, nice nice
BE´SA Fakirlik, muhtaçlık ve benzerleri
BESA´ Ülfet, alışma, ünsiyet
BESA (Arnavutça) Arnavut yemini * Kan güden hasımlar arasında yeminle akdolunan anlaşma
BESAİT (Basit C ) Basit şeyler Mürekkeb ve memzuç olmayanlar
BESALET Yiğitlik Bahadırlık Yürek sağlamlığı
BESAMET Güler yüzlülük Mütebessimiyet
BESARE f Sofa, salon Divanhâne
BESÂRE-NİŞİN f Sofada oturan, uşak, hâdim, hizmetçi
BESARET Göz açıklığı Dikkatle bakış
BESASA Göz, ayn
BESAT (Bisât) Düz * Döşenmiş * Geniş * Yayvan kab * Düz açık yer
BESATET Basitlik Düzgünlük Sadelik Düzlük * Dilde düzgünlük
BESATİN (Bostan C ) Bostanlar
BESATİN-İ CİNAN Cennet bostanları Cennet bahçeleri
BESBAS f Saçmasapan, manâsız söz
BESBASE Bir ağaç adı
BESBELE Bakla
BESBES (C : Besâbis) Herze Mânasız, saçma sözler
BESBESE Haberi yaymak * İşini halka bildirmek
BESBESE Bir nesneyi yaş etmek, bir şeyi ıslatmak * Çok çabuk yürüme Hızlı yürüme
BESEK (Besdek) f Esneme * Harman yerinde toplanılarak demet yapılan arpa ve buğdaylar
BESEN şirin, lâtif, gökçek, hüsn
BESEND(E) f Kâfi, kifayet eder, tamam, yeter, yetişir
BESFAYİC Bir ot kökü ki, içinde fıstığa benzer bir yemişi olur
BE-SER f Baş üzerine
BE-SER Ü ÇEŞM f Başgöz üstüne
BE-SER Ü PÂ f Baştan ayağa
BESGÛY f Geveze Çok konuşan
BESÎ f Çokluk, fazlalık, ziyadelik * Birçok
BESİC f Hazırlık Sefer hazırlığı, yol hazırlığı * Yol ve sefer azığı, harçlığı
BESİL Çirkin yüzlü
BESİLE Kap içinde kalmış içki artığı
BESİM (Besm den) Güleryüzlü kimse
BESİN t Zihayat varlıkların yaşama, gelişme ve çalışmaları için gerekli olan çeşitli gıda maddeleri
BESİR Ziyade, çok, birçok
BESİSE Bir çeşit yemek * Yağ ve undan yapılan bir çeşit bulamaç * Ayrılık, nifak, iftira, ihtilaf
BESİT(A) (C : Besâit) Döşenmiş nesne, yer yüzü * Yalnız tek * Geniş yer
BESK Yırtmak * Yarmak ve ayırmak
BESK Tükürmek * Uzamak * Büyümek
BESKELE f Kapı sürgüsü, kapı mandalı
BESL Helâk etmek * Men´etmek * Çirkin yüzlü olmak * Helâl ve haram
BESM Tebessüm etmek
BESMAN f Bir muahededen, bir anlaşmadan sonra rehin olarak bırakılan şey Kapora
BESMELE $ in kısaltılmış ismi Müslüman her işine Bismillah ile başlar Yani her işi Allah adına ve Allah için yapar Atomlardan yıldızlara kadar her varlık da Allah adına ve Allah için hareket eder İnsan da Bismillah diyemiyeceği, yani Allah´ın emri ve izni olmayan bir işi ve hareketi yapmamak, onun emri dairesinde kalmakla gerçekten insan olur Aksi halde hayvanlardan aşağı dereceye iner
BESMELE-HÂN f Besmele çeken
BESNE Yumuşak yer
BESNİYYE Alçak ve yumuşak yerde biten buğday * Şam diyarında belli bir yerde yetişen buğdaya da derler
BESR Çok, kesir
BESR Yüz ekşitmek * Talep etmek, istemek * Acele etmek Hamlık atmak
BESR (Besere) (C : Besûr) Vücutta çıkan bir çeşit ufak sivilce
BESERE-İ HABİSE Çıktığı yeri kangren eden ve adına da kara kabarcık denen öldürücü bir hastalık
BESRİK (Bisrik) Hafif ve hızlı yürüyüşlü bir cins hecin devesi
BESS İçindekini açığa vurmak * Neşretmek, yaymak * Ayırmak * Dert, keder * Merak
BESS Parça parça olmak, dağılıp serpilmek
BESSAM Güler yüzlü olan adam Çok gülen kimse
BESSASE Mekke-i Mükerreme
BEST Döşemek * Yaymak, neşr
BEST f Düğüm
BESTA Uzunluk, bolluk, genişlik Yaygın olmak
BESTAK Hizmetçi, hâdim
BESTE f Bağlanmış, bitiştirilmiş, bağlı * Kapalı Tutucu Donmuş * Bir nevi ipek kumaş * Gr: "Besten" fiilinin ism-i mef´ulüdür Kelimelerin başına veya sonuna getirilerek mürekkeb kelimeler (Birleşik kelimeler) yapılır * Müzikte: Şarkının makam ve âhengi
BESTE-DEHÂN f Dili bağlı Ağzı kapalı, susan, sükût eden
BESTE-DEM f Nefesi tutulmuş
BESTE-GÎ f Bağlılık Kapalılık
BESTE-KÂR Besteliyen Besteci
BESTE-LEB f Dudağı kapalı
BESTE-RAHİM f Çocuk doğuramayan, kısır kadın
BESÛR (Besr C ) Siğiller, sivilceler, küçük çıbanlar
BESÛS Okşadıkça süt veren deve
BESV Yüz ekşitmek
BEŞAAT Kabahat, suç * Yiyecek ve içeceklerdeki acılık
BEŞAHE Çirkinlik
BEŞALE Harislik, hırslı olma
BEŞAM Hicaz´da yetişen bir cins ağaçtır ki, hoş kokuludur ve dallarından misvak yapılır
BEŞANİKA Boşnaklar
BEŞARAT (Beşaret C ) Beşaretler (Bak: Beşaret)
BEŞARE (C : Beşâir) Hüsn, güzellik, cemâl
BEŞARET (Doğrusu Bişârettir) Müjde Sevindirici haber Hayırlı haber * Müjdeye verilen ihsan * Yeni çıkan acib şey
BEŞARET-ÂVER Beşaret veren, müjdeci
BE-ŞART-I ANKİ f Bu şartla ki Şu şartla ki
BEŞAŞ (Beşeş, beşüş) Açık yüzlü Güler yüzlü
BEŞÂŞET Güler yüzlülük * Tazelik
BEŞE f Atmaca kuşu
BEŞEL Hırslı kişi Haris kimse
BEŞEL f İki kimsenin birbiriyle tutuşması İki şeyin birbirine sarılması * Beşelîden masdarından emir ki; asıl, sarıl, mânâlarına gelir
BEŞEM f Kederli, hüzünlü, yaslı * Hazmı güç olan şey
BEŞEN f Uzun boy * Beden, cisim * Taraf, uç, kenar
BEŞENC f Yüz güzelliği, parlaklığı
BEŞER (Beşere) İnsan derisinin dış yüzleri * İnsan Âdem (Hem istikrâ-i tâmme ile ve fenlerin tahkikatıyla sabit olmuş ki; mahlûkat içinde en mükerrem, en ehemmiyetli beşerdir Çünki beşer, hilkat-ı kâinattaki zâhiri esbab ve neticelerinin mabeynindeki basamakları ve teselsül eden illetlerin ve sebeplerin münâsebetlerini aklıyla keşfedip san´at-ı İlâhiyeyi ve muntazam hikmetli icadât-ı Rabbaniyenin taklidini san´atcığıyla yapmak ve ef´âl-i İlâhiyeyi anlamak için ve san´at-ı İlahiyeyi bilmek ve cüz´î ilmiyle ve san´atlarıyla anlamak için bir mizan bir mikyas, kendi cüz-i ihtiyariyle işlediği maddelerle Hâlık-ı Zülcelâl´in küllî, muhit ef´al ve sıfatlarını bilerek kâinatın en eşref ve ekrem mahlûku olduğunu isbat ediyor Hem İslâmiyetin kâinata ve beşere ait hakikatlarının şehadetiyle, mükerrem beşer içinde, en eşref ve en âlâsı ehl-i hak ve hakikat olan ehl-i İslâmiyet, hem istikrâ-i tâmme ile, tarihlerin şehadetiyle, en mükerrem beşer içindeki en müşerref olan ehl-i hakkın içinde dahi bin mu´cizâtı ve çok yüksek ahlâkının ve İslâmiyet ve Kur´an hakikatlarının şehadetiyle en efdal, en yüksek olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´dır H )
BEŞERÎ İnsana ve insanın fıtrî hallerine mensub ve müteallik İnsanla ilgili
BEŞERİYYET İnsanın tab´ ve hilkati ve fıtrî halleri İnsanlık
BEŞG f Dolu; kar; çiy, şebnem * Naz, cilve, işve
BEŞGEN (Bak: Muhammes)
BEŞİ´ Tadı fena olan çirkin şey; acı, ekşi
BEŞİR Müjdeli haber veren Müjde getiren * Güler yüzlü Hub Cemil * Peygamberimiz Hz Muhammed´in (A S M ) bir vasfı (İşte o Zât bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi; bir rahmet-i binihayenin kâşifi ve ilâncısı; ve Saltanat-ı Rububiyetin mehasininin dellalı, seyircisi; ve künûz-u Esma-i İlâhiyenin keşşafı, göstericisi olduğundan  S )
BEŞİŞE Açık yüzlü olmak
BEŞK Yalan söylemek * İşleri yaramaz olmak * Deve, sür´atle gitmek * Elbise dikmek
BEŞM Çok yemekten dolayı midenin dolması
BEŞM f Kırağı; çiy Şebnem * Taberistan ile Rey arasında havası çok soğuk olan bir mevki * Dinsiz, mezhebsiz
BEŞME f Her çubuğu ayrı ayrı beş renkte olan yollu kumaş * İşlenmemiş ham deri * Göz ilâcı
BEŞR Eski fetva metinlerinde erkeği temsil eden isimlerden biri (Bak: Zeyd)
BEŞŞ Açık yüzlü olmak
BEŞŞAK Yalancı, kezzab
BEŞTEK (Beştük) f Zarf Vazo Kap Kâse Çiniden yapılmış saksı
BEŞÛŞ (Bak: Beşaş)
BEŞÛŞÂNE f Güler yüzlüce Hoş olarak
BEŞYÛN f Semiz, besili, yağlı
BET´ Boynu uzun olmak * Aşikâre ve zâhir olmak Açık ve görünür olmak
BET Çehre rengi, beniz
BET f (Bak: Bed)
BETA´ İkamet Bir yerde oturma
BE-TAHSİS Hele, hususiyle
BETAİN Astarlar * Yatak yüzleri
BETAL(E) Bahâdır, yiğit, kahraman
BETALET (Bak: Batalet)
BETAN (C : Bitnân) Çukur yer
BETANE Büyük karınlı olmak
BETAR Çok fazla sevinmek * Hayret * Dehşet * Tekebbürlenmek, gururlanmak
BETARE Eksiklik, noksanlık
BETAT Azık Bir yolculukta gereken öteberi * Ev eşyası * Kesin, kat´i
BETATRON yun Fiz: Elektronları hızlandıran elektromanyetik bir âlet
BE-TEKRAR f Tekrar ile
BETER (Bed-ter´in muhaffefi) Daha kötü, daha fena
BETİ´ Eğlenici, eğlenen
BETİHA (C : Bitâh-Betâyih) Ufak taşlı büyük dere * Kamışlık ve sazlık yer
BETİK Kat´etmek, kesmek * Yapışıp bir şeyi çekmek
BETİL Hz İsa´nın (A S ) anası olan Hz Meryem´in lâkabı * Salkımları sarkmış ağaç * Nehirlerdeki akıntılar * Ağacın gövdesinden veya ana ağaçdan ayrılıp başka kök salan fidan
BETİLE (C : Betâil) Hurma fidanı
BETİN Yalnız midesini düşünen kimse
BETİN Büyük karınlı Şişman * Irak, baid, uzak
BETK Kesmek, kat´etmek * Yapışıp bir şeyi çekmek
BETKİŞ f Atılacak okların içine konulup omuza asılan mahfaza Ok mahfazası, okluk
BETL Kesmek, kat´etmek
BETLE Kesilmiş, maktû
BETONARME Fr İskeleti demir çubuklardan yapılmış olan beton
BETR Kat´, kesme * Hatalı, eksik bırakma
BETRA (Müz: Ebter) Çocuğu olmayan Kısır * Kuyruğu kesik dişi hayvan
BETRE Dişi eşek
BETT (C : Betût) Kesmek, kat´ * Kilim
BETTÂR Çok kesen, fazla keskin
SEYF-İ BETTÂR Çok keskin kılıç
BETTAT Kilim satıcı * Kesici
BETTE Kat´i * Kesilmiş, ayrılmış, maktu´ * Tiftikten şal
BETTER f (Bed-ter) Daha kötü Çok fena
BETÛK f Yuvarlak tabla, bakkal tablası ve sepeti
BETÛK Çok keskin
BETÛL (Betâl) Erkekten kaçınan nâmuslu kadın * Hz Fatımatüzzehra ve Hz Meryem´in sıfatı
BETV Durmak, ikamet
BETYAB f Mihnet, keder, dert, gam, kaygı, elem
BETYAR(E) f şeytan, ifrit * Düşman, adüvv * Görülmesi istenilmeyen şey BE´V : Fahirlenmek, büyüklenmek, kibirlenmek
|