Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BID´ (Bıd´a) Geceden bir kısım * Üçten ona ve onikiden yirmiye varana kadar olan sayılar * Cima, nikah
BIDAA(T) Bilgi * Sermaye
BIDADA Derinin nazik ve yumuşak olması
BIDIŞGAN Sarmaşık otu
BIGA´ Zina etmek
BIGYE Azgınlık * Sıçramak
BIGZA şiddetli nefret Hiç sevmeyiş
BIHRİT Mücerred ve hâlis nesne
BIKA (Buka C) Topraklar, memleketler, ülkeler
BILGIN Musibet, belâ, felâket, âfet
BINGILDAK Yeni doğmuş olan çocuğun kafasının üst tarafı Bu kısım yumuşaktır
BIRANDA Alm Savaş gemilerinde, askerlerin yattığı asılı yatak
BIRTIL (C: Berâtıl) Rüşvet * Meşru olmayarak, kanunen bir iş gördürmek için vazifeli olan kimseye rüşvet olarak verilen şey ki, para vesair menfaatlardır
BITA Ağır davranma, gevşek davranma, gecikme
BITAKA (C: Batâik) Varaka, pusla kâğıdı
BITANE Gizlenilen hâl Gizli şey Herkesin görüp bilmesi istenilmeyen ve aşikâr olmayan şey * Mahrem, sırdaş * Astar * Bir şehrin ortası, merkezi
BITN Zengin * Bodur * Obur * Şaşkın * Yalnız kendi nefsini düşünen
BITNA Malın, paranın ve servetin ziyadeliğinden doğan sürur, sevinç * Mide dolgunluğu
BITR Bir şeyin boş yere zâyi olması * İnkâr etmek
BITRİK (C: Betârika) Reis * Emir * Çavuş
BITTA Yağ koydukları bardak
BITTİH Karpuz Kavun
BIZR Beyhûde, boşu boşuna
Bİ- Başına eklendiği kelimeyi "e" haline getirir İle, için mânâlarını vererek Farsçadaki "be" edatıyla aynı vazifeyi görür Harf-i cerdir Yâni; kendinden sonraki kelimeyi esre ("İ" diye) okutur Yemin için de kullanılır
BÎ f Kelimenin başına getirilerek o kelime menfi yapılırMisâlleri için, "BİA" kelimesinden sonraki kelimelere bakınız
Bİ f İstek bildirmek için emir sigasının başına getirilr Meselâ:
BİCU ( Custen : Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır Ara, bul mânasında emirdir
BİA (C: Biyâ) Kilise
BÎ-AB f Susuz, kuru * Donuk * Rezil, utanmaz, hayasız
BÎ-ADD Sayısız
BÎ-ADİL Eşsiz Eşi olmayan
BÎ-AMAN Amansız
BÎ-AR Arsız, hayasız, utanmaz
BİAS Deprenmek, ıztırab
BİAT Bağlılığını, itimadını bildirmek Birisinin hakemliğini veya hükümdarlığını kabul etmek El tutarak bağlılığını alenen izhar etmek Bağlılığını tazelemek * Rey vermek
BİAT-I RIDVAN Kur´an-ı Kerim´in 48 Sûresi olan Fetih Sûresinde zikri geçen, Hz Peygamber´e (ASM) bağlılıklarını bildiren sahabelerin biatlarıdır 1400 veya daha fazla olduğu bildirilir Bu cemaata Ashab-ı Rıdvan da denir (RA)
BÎ-BAHA Bahasız, Çok değerli
BÎ-BEHRE Nasibsiz Mahrum
BÎ-BEKA Bekasız, devamsız
BİBERON Fr Emzik
BİBİ Hala, babanın kızkardeşi
BÎ-BİDAAT f Sermayesiz
BİBLİYOGRAF yun Kitaplar üzerinde geniş bilgisi olan kişi
BİBLİYOGRAFYA yun Kitaplar hakkında bilgi Belirli mevzular üzerindeki neşriyatın tamamı
BİBLO Fr Salonlarda, masaların ve rafların üzerine süs için konan vazo gibi küçük eşya
BÎ-BÜNYAD f Esassız, temelsiz
BÎ-CA f Yersiz
BİCAD Hz Abdullah´ın lâkabı * Çizgili olarak yol yol dokunmuş aba, kilim, halı
BİCAD f Yakuttan daha az değerli kırmızı bir taş * Kırmızı dudak
BİCADE Alaca boncuk
BİCAL Büyük gövdeli şey Azîm Cesîm
BÎ-CAN f Ruhsuz, cansız
BÎ-CİĞER f Korkak, ciğersiz, yüreksiz
BİCİŞK f Bilgin, hakîm * Serçe kuşu
BİCRİT Temiz, hâlis şey
BİCÛ (Custen: Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır Ara, bul meâlinde emirdir
BÎ-ÇARE f Çaresiz Zavallı Şaşkın
BÎ-ÇAREGÂN f Zavallılar Biçareler
BÎ-ÇAREGÎ f Zavallılık, biçarelik
BÎ-ÇAREVÂR f Zavallı gibi, biçare gibi
BİÇİŞK f Doktor, hekim
BİÇİZ f Pek küçük ve değersiz şey
BİÇREK f Kandırılıp aldatılarak kendisiyle daima alay edilen kimse
BÎ-ÇÛN f Emsalsiz, eşsiz, ortaksız, benzersiz * Sebep sorulmaz (Allah CC)
BİD Yok olma
BİD f Söğüt ağacı
BİD´ Birden dokuza kadar veya üçten ona; yahut da onikiden yirmiye kadar olan sayılar Birkaç * Gecenin bir kısmı
BİD´ İlim, şecaat ve şerafette kâmil ve yegâne * Yeni
BİDA´ (Bid´at C) Bid´atlar Sonradan meydana çıkan şeyler (Bak: Bid´at)
BİDAA (Bidâat) Sermaye, ana para * Tahsil olunmuş ilim
BÎ-DAD Zâlimlik Zulüm İşkence AdaletsizlikNe mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hakikatÇalış, kalbi kaldır muktedirsen âdemiyyetten
BÎ-DADGER f Gaddar, zâlim, hain
BÎ-DADGERÎ f Gaddarlık, hainlik, zâlimlik
BÎ-DADÎ Adaletsizlik Zâlimlik
BİDAH f Sert başlı, huysuz at, aygır
BİDAL Bir şeyi başka diğer bir şeyle değiştirme, tırampa etme
BİDANET Semizlik, besililik, yoğunluk
BÎDAR f Uykusuz, uyumayan Uyanık
BÎDAR-BAHT f Mutlu
BÎDAR-DİL f Uyanık, aydın
BİDARE f Tutkun, âşık, düşkün
BÎ-DARÎ Uyanıklık Dikkatlilik
BİD´AT (Bid´a) Sonradan çıkarılan âdetler * Fık: Dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetler Meselâ: Giyim ve kıyafetlerde, cemiyet (toplum) hayatındaki ilişkilerde, terbiye ve ahlâk kurallarında, ibadet hayatında yani dinin hükmettiği her sahada, dine uygun olmayan şekiller, tarzlar, kurallar, âdet ve alışkanlıklardır ki, insanı sapıklığa götürür Din âlimleri tarafından din namına beğenilen ve dinle ilgili yeni icad ve hükümlere bid´a-yı hasene; beğenilmeyip tasvib görmeyenlere de bid´a-yı seyyie denilmektedir (Bak: Sünnet, Fitne)(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: $ Yâni $ sırrı ile: Kavaid-i Şeriat-ı Garra ve desatir-i Sünnet-i Seniyye, tamam ve kemalini bulduktan sonra yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut hâşâ ve kellâ, nâkıs görmek hissini veren bid´aları icad etmek, dalâlettir, ateştirSünnet-i Seniyyenin merâtibi var Bir kısmı vâcibdir, terkedilmez O kısım, Şeriat-ı Garrâ´da tafsilâtiyle beyan edilmiş, onlar muhkemattır Hiçbir cihette tebeddül etmez Bir kısmı da nevâfil nev´indendir Nevâfil kısmı da, iki kısımdır Bir kısmı, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır Onlar dahi Şeriat kitablarında beyan edilmiş Onların tağyiri bid´attır Diğer kısmı, "Âdâb" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş Onlara muhalefete, bid´a denilmez Fakat, âdâb-ı Nebeviyeye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakiki edebden istifade etmemektir Bu kısım ise (örf ve âdat) muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevâtürle mâlum olan harekâtına ittiba etmektir Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabir edilir Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir O âdâbdan mühim bir feyz alır En küçük bir âdâbın mürâatı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tahattur ettiriyor; kalbe bir nur veriyor Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden sünnetlerdir Şeâir, adeta hukuk-u umumiye nev´inden cemiyete ait bir ubudiyettir Birisinin yapmasiyle o cemiyet umûmen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes´ul olur Bu nevi şeâire riya giremez ve ilân edilir Nâfile nev´inden de olsa, şahsi farzlardan daha ehemmiyetlidir L)(Sünnet-i Seniyyenin herbir nev´ine tamamen bilfiil ittiba etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur Ona bilfiil olmasa da, binniyyet, bilkasd tarafdarane ve iltizamkârane talib olmak, herkesin elinden gelir Farz ve vâcib kısımlara zaten ittibaa mecburiyet var Ve ubûdiyyetteki müstehab olan Sünnet-i Seniyyenin terkinde günah olmasa dahi, büyük sevabın zâyiatı var Tağyirinde ise, büyük hata vardır Adat ve muamelâttaki Sünnet-i seniyye ise, ittiba ettikçe, o âdât, ibadet olur Etmese itab yok Fakat, HABİBULLAH´ın âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır Ahkâm-ı ubudiyette yeni icadlar, bid´attır Bid´atlar ise, $ sırrına münafi olduğu için merduddur Fakat, tarikatta evrad ve ezkâr ve meşrebler nev´inden olsa ve asılları Kitab ve Sünnet´ten ahzedilmek şartiyle ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esâsat-ı Sünnet-i Seniyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartiyle, bid´a değillerdir Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid´aya dahil edip, fakat "bid´a-i hasene" namını vermiş İmam-ı Rabbâni Müceddid-i Elf-i Sâni (RA) diyor ki: "Ben seyr-i sülûk-u ruhanide görüyordum ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervi olan kelimat, nurludur Sünnet-i Seniyye şuaı ile parlıyor Ondan mervi olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve hâlleri gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu Bundan anladım ki: Sünnet-i Seniyyenin şuaı, bir iksirdir Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir, hariçte nur aramağa ihtiyaç yoktur" L)
BİD´AT-ÜZ ZAMAN Zamanın bid´ası Yeni çıkan harikulâde şey Zamanın acib ve garibi
BİDÂYET Başlangıç İlk önce Evvel ve ibtida İlk olarak
BİDÂYETEN İlk olarak
BİDAYET MAHKEMESİ Bu tâbir eskiden Asliye Mahkemeleri için kullanılırdı
BİDDE Derman, tâkat, güç, kuvvet
BÎDEVLET f Mutsuz, zavallı
BİDH Geniş ova
BÎ-DİL f Ürkek, korkak * Âşık * Kalbsiz, gönülsüz * Nüktesiz
BÎ-DİMAĞ f Kafasız, akılsız
BÎ-DİN f Dinsiz * Merhametsiz, acımasız
BÎ-DİRENG f Durmıyan, oyalanmayan, eğlenmeyen, çabuk
BÎ-DİRİĞ f Esirgemeyen, elinden geleni yapan * Esirgenmeyen
BİDİSTAN f Söğütlük
BİD´İYYAT (Bid´a C) Bid´alar (Bak: Bid´a)
BİDRE Ağaç kurdu
BİDRÛD f Sağlık, salimlik, selâmet
BÎ-DUHT f Kızı olmıyan * Zühre Yıldızı
BİE Yurt, konak
BÎ-EDEB Edebsiz Terbiyesiz
BÎ-EMANÎ Emin olmamak Emniyetsizlik
BÎ-ENBAZ şeriki ve benzeri ve eşi olmayan, eşsiz Allah (CC)
Bİ-ESRİHİ Hep birlikte, hep bir arada
BİET Bir menzile konma * Hal, durum, nitelik, keyfiyet
BÎ-FASAL (Kürtçe) Fırsat vermeyen, kocaman mahlûk
BÎ-FETRET (Bilâ-fetret) Dâimâ, kesiksiz olarak
BÎ-GAH f Vakitsiz, zamansız
BİGAL f Kargı, mızrak
BİGAL (Bagl C) Katırlar, esterler
BÎ-GÂNE Kayıtsız Alâkasız * Aldırışsız Yabancı Dünya ile alâkayı kesmiş olan
BÎ-GÂNEGÎ f Yabancılık
BÎ-GAREZ f Garezsiz * Taraf tutmıyan, tarafsız
BÎ-GAYAT (Bi-gaye C) f Sonu olmayanlar, sonsuzlar
BÎ-GAYE(T) Gayetsiz, sonsuz * Gayesiz
BÎ-GERAN f Sınırsız
BÎ-GIŞŞ f Hilesiz, safi, karışıksız * Samimi
BÎ-GÜMAN f şeksiz, şüphesiz
BİH O, onu, ona, ondan, onunla mânâlarına gelir
BİH f Menba, kaynak * Temel, asıl, kök
BİH f Yeğ, iyi * Ayva
BÎ-HABER f Habersiz, bilgisiz
BİHAH(E) Ses kısıklığı
BİHAK Erkek kurt
BİHAK Gözsüz etmek, kör etmek
Bİ-HAKKINÌ Tamamıyla, hakkıyla
BİHAM Dolu, memlû
BİHAN (Bih C) f İyiler, iyi adamlar
BÎ-HANÜMAN f Çoluk çocuksuz, yersiz yurtsuz
BİHAR (Bahr C) Denizler Deryalar * Mc: İlmi çok olan âlimler
BÎ-HAR f Dikensiz
BÎ-HAREKET f Kımıldamıyan, hareketsiz
BİHASEB-İL ÂDE Âdet kabilinden, âdet kabul ederek
BÎ-HASIL f Ebedî, sonsuz, nihayetsiz, bâki * Verimsiz, faydasız
BÎHASTE f Şaşkın Yorgun Aciz
BİHBUD f Sağlam, sıhhi vücud, iyi, sağ
BÎ-HEMAL f Benzersiz, eşsiz
BÎ-HEMTA f Eşsiz Dengi olmayan Benzersiz
BÎ-HENGAM f Vakitsiz, zamansız
BÎ-HESAB f Sayısız, hesapsız
BİH-GÜZİN f Sarraf * Bir şeyin en güzelini seçen
BİHİ f Ayva
BÎ-HİCAB Hicabsız, perdesiz, âşikâr olarak
BİHİM O, onları, onlara, onlardan, onlarla mânâlarına gelir ve zamirdir
BİHİMA O ikisi, o ikisine, o ikisinden, o ikisiyle mânâlarına gelir ve zamirdir
BİHİN(E) f En iyi, pek iyi, seçkin * Hallaç
BİH-KEN f Kökünden çıkaran, kök söken
BİHNANE f Beyaz ve has ekmek
BÎ-HOD f Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan * Bayılmış
BİHR Ağız kokusu
BİHRAM f Savm, oruç
BİHRED Akıllı kimse
BİHTE f Kalburdan geçirilmiş, elenmiş
BİHTER(EK) f En iyi, daha iyi
BİHTEREK f Farslılarca, 120 senede bir def´a 13 ay kabul edilen yılın ismi
BİHTERÎ f Üstünlük, en iyi ve üstün olma
BİHTERÎN f Pek iyi, en iyi
BÎ-HUDE f Boşuna, beyhude, boşu boşuna
BÎ-HUŞ Akılsız Sersem, bunak
BÎ-HUZUR f Rahatsız, huzursuz, tedirgin
BÎ-İDAD Sayısız * Eşsiz, benzersiz * Denksiz
BÎ-İHTİYAR İhtiyarsız Elinde olmadan
BÎ-İNSAF f Acımasız, insafsız
BÎ-İNTİHA f Sonsuz, nihâyetsiz
BÎ-İRTİYAB f Şüphesiz
BÎ-İŞTİBAH Şüphesiz Şeksiz
Bİ-İZNİLLAH Allah´ın izni ile
BİJE f Safi, halis, katıksız, sade, sırf * Hususiyle
BİJENG f Kapı anahtarı, miftah
BİKA Mercimek
BİKA´ (Buk´a C) Ülkeler, memleketler Topraklar, yerler
BÎ-KÂR f Kârsız, işsiz kimse Bekâr kişi (Bekârlık, bikârların kârıdır İşârât)
BÎ-KARAR Kararsız
BÎ-KAYD Kayıtsız, şartsız *Alâkasız, aldırmaz
BÎ-KERAN (Bî-girân) f Sınırsız, sonsuz * Kenarsız * Hesabsız
BÎ-KES Kimsesiz
BÎ-KIYAS f Kıyassız, ölçüsüz
BİKLE Fıtrat, yaradılış, tabiat * Kılık, kıyafet Şekil, biçim
BİKR (Bikir) Bozulmamış Temiz * Bekâr El sürülmemiş * Her şeyin evveli * Eşi benzeri görülmemiş, misli sebkat etmemiş her amel ve vaziyet
BİKR-İ FİKİR f İlk olarak söylenen fikir
BİKR-İ MAZMUN İlk def´a söylenmiş mazmun (Bak: Mazmun)
BÎ-KUSUR f Eksiksiz, kusursuz, tam, mükemmel
Bİ-KÜNEM Yapayım
Bİ-KÜN TEVBE Tevbe et
BİLÂ Olmayarak, sahib olmıyan "sız,siz" mânâları yerine kullanılan edattır Kelimenin başına getirilerek menfi mânâ hasıl olur
BİLÂ-ADDİN f Sayısız Adetsiz
BİLÂ-BEDEL Bedelsiz Ücretsiz, meccanen
BİLABİL Elem, keder, tasa, dert, gam * Telâş
BİLÂD (Belde C) Beldeler Diyarlar Memleketler Şehirler
BİLÂD-I ÂMİRE İmar edilmiş, yapılmış beldeler * Devlet idaresindeki yerler
BİLÂD-I CESİME Büyük ülkeler
BİLÂD-I SELÂSE Eskiden İstanbul, Edirne ve Bursa´nın üçüne birden verilen isim
BİLADE f Müzevvir, fâsid, fesatçı, ispiyon eden
BİLÂ-FAİZ Fâizsiz
BİLÂ-FASILA Fâsılasız, aralıksız, durmadan
Bİ-L-AHİRE Sonra, sonradan, sonunda
BİLÂ-İSTİSNA İstisnâsız, ayırt etmeksizin
BİLÂ-KAYD U ŞART Kayıtsız şartsız
BİLAKİS Aksine Tersine Zıddına
BİLAL Siyah ve beyaz, yâni kara ile ak olmak (Bak: Belal)
BİLAL-İ HABEŞÎ Resûl-i Ekrem´in (ASM) müezzini idi Sesi çok güzeldi Ezan okurken çokları ağlardı Kölelikten Hz Ebu Bekir-i Sıddîk (RA) satın alıp azâd etmişti Her gazada hazır bulunmuştu (Hi: 20) de dâr-ı bekaya göçtü (RA)
BİLANÇO ing Ticarî bir müessesenin muayyen bir devre sonunda alacak verecek durumunu göstermek üzere meydana getirdiği cetvel * Mc: Herhangi bir işte belirli bir müddet sonundaki iyi ve kötü neticelerin karşılıklı durumu
BİL´ASALE Bizzat Kendisi Eli ile Başkasını vâsıta etmeden Asâleti ile
BİLÂ-SEBEB Sebepsiz
BİLÂ-TEEMMÜL Düşünmeden Düşünmeksizin Dikkatli olmadan
BİLÂ-TEVAKKUF Durmadan, tereddüt etmeden
BİLÂ-UDUL Dönmeden, sapmadan Udul etmeden
BİLÂ-ÜCRET Parasız, ücretsiz
BİLÂ-VASITA Vasıtasız Araya biri girmeden, doğrudan doğruya
BİL´AYAN Açık olarak Meydanda olarak
BİLAZ Kaçkın kimse * Yemeği doyana kadar yiyen * Kısa boylu adam
BİLBEDAHE Açıktan Aşikâr olarak Meydanda olarak Besbelli(Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelal´i bütün güzel masnuatiyle kendini zişuur olanlara tanıttırması ve kıymetli nimetler ile kendini onlara sevdirmesi bizzarure onun mukabilinde, zişuur olanlara marziyatı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasiyle bildirmesini istemesine mukabil; en âlâ ve ekmel bir surette, Kur´an vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren yine bilbedahe O Zât´tır M)
BİLCÜMLE Bütün, hepsi Umumiyetle
BİLDEM Göğüs önü * Boğaz * Akılsız kimse
BİLEK f Çatal temrenli bir nevi ok
BİLFARZ Olduğunu kabul ederek Farzolarak
BİLFİİL Sırf kendisi Kendi çalışması ile Başkası karışmadan
BİL-GUDUVV-İ VE-L-ÂSÂL Sabah ve akşam
BİLHADS Hads ile Son derece bir sür´at-i intikal ile (Bak: Hads)
BİLHADSİSSÂDIK Doğru bir hads ile (Bak: Hads)
BİL-HASSA Hususi olarak, mahsus, özellikle
BİL-HAYR Uğurlu olarak, hayırla
BİL-ITLAK Mutlak olarak Hiçbir şeye bağlı olmaksızın (Bak: Itlak)
BİL-İCMA İcma ile (Bak: İcma´)
BİL-İLTİZAM Bile bile Bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmakla
BİL-İMTİSAL Uyarak, imtisal ederek
BİLİNÇ t Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali Şuurun dereceleri vardır Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır Maddede şuur yoktur Ve şuurun maddi izahı şuursuzca bir izah olup batıldır (Bak: Şuur)
BİLİNÇALTI t Psk: Şuur altı Geçmişte yaşadığımız ve etkisi altında kaldığımız hâdiselerden şimdi hatırlayamadıklarımız, şu anda da varlığımızda meydana gelen hadiselerden bilgisine sahip olmadıklarımızın hepsi İnsan şuurlu hareket ettiği gibi şuuraltı etkilerle de hareket eder İnsan şuuraltının etkisiyle hareket ettiği zaman bu hareketini şuuruyla izah ederken bahane sebepler bulur Ama bu sebepler hareketin mahiyetini izahtan uzak kalır
BİLİNEMEZCİLİK (Bak: Lâedriye)
BİLİRKİŞİ (Bak: Ehl-i vukuf)
Bİ-LİSAN-İL-ARZ Arzın diliyle Yeryüzünün lisân-ı hâliyle
BİLİSTİHKAK Lâyıkıyla, liyakatı olarak Hakkıyla Haklı olarak
BİL-İSTİKLAL Başlıbaşına, istiklâl üzere
BİL-İŞTİRAK Birleşerek, ortaklaşa
BİLİTTİFAK İttifak ile Beraberce, birlikte, elbirliğiyle
BİLKASD Kasd ile, düşünerek Bilerek
BİLKUVVE Fiil mertebesine varmadan Tasavvurda, tasavvurî olarak Düşünce halinde Kabiliyet ve istidat ile
BİLKÜLLİYE Tamamı ile Büsbütün Bütün ile Tamamen
BİLL Mübah olan şey
BİLLAHİ Allah´a, Allah´tan * (Yemin) maksadı ile söylenir
BİLLE Yaşlık, ıslaklık Çiy dedikleri rutubet ki sabah vakitlerinde olur
BİLLİT Akıllı, hâzık ve mâhir kimse
BİLLİZ Kısa boylu adam * Şişman kadın
BİLLUR Şeffaf, parlak taş, elmas gibi kıymetli Cam gibi parlayan
BİLMUKABELE Karşılıklı Karşılık olarak Mukabil olarak
BİL-MÜNAVEBE Değişerek, nöbetleşe
BİLMÜŞAHEDE Görmek suretiyle, görerek(Hem Sâni-i Âlem´in nihayet cemalde olan kemal-i san´atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden; yine bilmüşâhede O Zat´tır M)
BİLSAM f Zâtülcenb, akciğer zarı iltihabı
BİL-UMUM Bütün, tamamı, hep
BİLV Belâ * Zahmet * Tecrübe, imtihan
BİLVASITA Vâsıta ile Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile * Edb: Terci´ ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit(Bak: Musarra´)
BİLYAKÎN Bir şeyi şeksiz ve şüphesiz olarak itikad-ı kavi ve sahih ile bilmek, derk etmek (Bak: Yakin)
BİLYE (C: Belâya) Belâ, * Zahmet * Tecrübe, imtihan
BİM f Korku, havf * Tehlike
BİM-İ CÂN Can korkusu, ölüm korkusu
BİM Ü ÜMİD Korku ve ümid
BİMANEND Eşsiz, nazirsiz
BİMAR (C: Bimârân) f Mariz, hasta, alil
BİMARE f Hasta, alil * Muharebeler veya akınlar esnasında ele geçirilen kadın esirlerin ayrıldıkları sınıflardan birinin adı
BİMARHANE Tımarhane Akıl hastahanesi
BİMARİSTAN f Tımarhane * Hastahane
BÎ-MEAL f Hükümsüz, mânasız, saçmasapan söz
BÎ-MECAL f Mecalsiz, halsiz, dermansız, zayıf
BÎ-MEKÂN f Mekânsız, yersiz, yurtsuz * Serseri
BÎ-MER f Sayısız, hesapsız
BÎ-MİHR f Sevgisiz, şefkatsiz
BİM-NAK f Korkmuş
BÎ-MÜDAM Devamsız
BÎ-MÜDANÎ Eşsiz Denksiz
BÎN f Kelime sonuna ilâve ile "gören, görücü" mânalarına gelir Meselâ:
DÜRBÎN Uzaktan gören, dürbün
BİNA f Gören, görücü * Göz
BİNA´ (C: Ebniye) Yapı, ev Yapma, kurma * Gr: Müteaddi, lâzım, meçhul, mütavaat gibi fiillerin esasını mevzu yapan kitab
BİNABERİN f Bunun üzerine, bu sebebe binâen, bundan dolayı
BİNA-DİL f Basiretli Kalbi hakikatı kavrayan
BİNA EMİNİ İnşaatı kontrol eden
BİNÂEN den dolayı, bu sebepten Mebni ve müstenid olarak Dayanarak
BİNÂENALÂHAZA Bundan dolayı Buna binaen
BİNÂENALEYH Bunun üzerine, ondan dolayı
BİNAGUŞ f Kulak tozu * Kulak memesi
BÎ-NAM f İsimsiz, nâmsız
BÎ-NAMAZ f Namaz kılmayan, namazı terkeden, namazsız Beynamaz (Bak: Târik-üs salât) Namaz, İslâmın temel şartlarından biridir Peygamberimiz (ASM), namaz dinin direğidir demiştir Namazını terkeden dininin direğini yıkmış olur Beş vakit namaz için bir saat yetmektedir İnsan bir günün 24 saatinden bir saatini Allah´ın huzuruna çıkmak demek olan namaza ayırmazsa büyük ziyana uğramış olur Namaz kılan insan kötülükten korunur Yaptığı işler de güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçebilir
BÎ-NASİB f Nasibsiz, tâlihsiz
BİNAVEND f Mâni, engel
BİNA-YI MECHUL Fiilde fâilin, öznenin meçhul olması hâli Meselâ: "Yazmak" fiilinin binâ-yı meçhulü olan "yazıldı" kelimesinde olduğu gibi Fiilde fâilin belli olması hâlinde de "binâ-yı malûm" denir "Nuri yazdı" gibi
BÎ-NAZ f Naz etmeden Nazsız
BÎ-NAZİR f Benzeri olmayan Nasirsiz
BİNBAŞI Ask: Bin kişiye yakın olan bir tabur askere kumanda eden subay; yarbayın bir alt, yüzbaşının bir üst derecesidir
BİNC Her nesnenin aslı ve kökü
BİNCİŞK f Şerçe kuşu
BİNEFSİHİ Bizzat, kendisi, kendisi ile
BİNEK f Gözbebeği, hadeka
BÎ-NEMEK f Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz
BİNENDE f Görücü, gören * Tedbirli, ilerisini düşünen, akıllı
BÎ-NENG f Rezil, namussuz
BÎ-NEVA f Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz
BİNEVEND f Mâni, engel
BİNÎ f Burun (İnsan ve deniz için kullanılır) * Dağ tepesi * Zirve, uç nokta * Yayın ele alınan kısmının ucu * Görürlük, görmeklik
BÎ-NİHAYE f Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez
BİNİŞ f Basiret, görüş, görme kabiliyeti * Mülâkat
BÎ-NİYAZÎ f Zenginlik
Bİ-N-NEFS Kendi kendisi
BİNNETİCE Neticede, netice olarak
BİNNİHAYE Sonuna kadar Sonsuz
Bİ-N-NİSBE Nisbetle, bir dereceye kadar
BİNNİYET Kastederek Niyetle
BİNSAR (Binsır) Serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak Yüzük parmağı
BİNT Kız Kızı "Fâtıma bint-i Resûl-i Ekrem (ASM): Resûl-i Ekrem´in (ASM) kızı Fâtıma (RA)"
BİNT-ÜL-FİKİR Düşünce mahsulü
BİNT-ÜL KEREM şarap, hamr
BİNT-İ LEBUN Üç yaşına girmiş dişi deve
BİNT-İ MEHAD İki yaşına girmiş olan dişi deve
BİNT-ÜL MENİYYE Ölüm, vefat, mevt
BÎ-NUKAT f Ebced hesabında noktasız harfler (Bak: Mühmel)
BÎ-PAYAN f Sonsuz Payansız
BÎ-PERVA f Korkusuz Pervasız
Bİ´R Kuyu
Bİ´R-İ MUATTAL Suyu kesilmiş kuyu Susuz kuyu
Bİ´R-İ ZEMZEM f Zemzem kuyusu
BİRA (Felemenkçe) İçinde alkol bulunan ve bu sebeple haram olan bir cins içki
BİRABBİ Rabbimle, Rabbime
BİRAD f İhtiyar, pir Dermansız, güçsüz kimse
BİRADER (Berâder) f Kardeş
BİRADER-İ MANEVÎ Din veya âhiret kardeşi
BİRADER-İ RIDAÎ Süt kardeşi
BİRADERANE f Dostça, kardeşçe
BİRADERÎ f Kardeşle ilgili Kardeşlik
BİRADERZADE f Kardeş oğlu (Yeğen: Kızkardeşin oğludur)
BÎ-RÂHE f Çıkmaz sokak Sapa yer, yolu bulunmayan yer
BİRAK Cennet merkeplerinden bir bineğin adı
BİRAN(E) f Viran, harab, yıkık, dökük, eski
BİRASTE f Budanmış ağaç Fazla dalları kesilmiş ağaç
BÎ-RAYB (Bî-reyb) şüphesiz şeksiz
BİRAZ Karşı karşıya kavga etme Savaşa atılma
BİRBAS Derin kuyu
BİRCİS Sütlü Deve Müşteri yıldızı
BÎ-RENG fRenksiz Taslak halinde resim
BİRE´SİHİ Kendi başına, bizzat
BÎ-REYB f şüphesiz, şeksiz
BİR GÛNA Hiçbir suretle Bir suretle Bir türlü
BİRİG f Üzüm salkımı
BİRİNC f Bir hububat cinsi olan pirinç * Pilav * Pirinç madeni
BİR´İS Sütlü deve
BİRİŞTE f Kızartılmış
BİRKAŞ (C: Berâkış) Serçeye benzer bir küçük kuşun adı
BİRKÎL Tüfek * Zemberek adı verilen bir savaş aleti
BİRLEME (Bak: Tevhid)
BİRNAS Derin kuyu
BİRNİS f At kestanesi
BİRR Temizlik * Günahtan çekinmek * Takvâ * İn´âm ve ihsan etme * Amel-i sâlih, iyi amel * Koyunu sevketmek * Gönül, kalb * Tilki yavrusu * Fâre
BİRS Pamuk
BİRSA´ Uzun boylu, semiz
BİRSAM (Hallüsinasyon) Akıl hastalarının, gerçekten var olmayan bir şeyi varmış gibi yanlış idrak etmeleri halidir Meselâ karınlarında veya başlarının içinde yılan bulunduğunu söylemeleri yahut bir canavarın ağzını açıp kendilerine baktığını söylemeleri birsam hâlini gösterir
BİRŞAM Hiddetli nazar, kızgın bakış
BİRUN f Dışarı, hârici, dış * Fazla
BİRUNANE Haddini aşarak Haddini tecavüz ederek
BÎ-RUYÎ f Yüzsüzlük, edebsizlik, hayâsızlık
BİRUZ f Değersiz, zümrüte benzer yeşil renkte bir taş
BİRYAN f Kebabın bir nev´i Piran Pürân
BİRZEVN (C: Berâzin) Semer vurdukları at (Farisîde "esb-i palanî" derler)
BİRZİN Ağaç maşrapa
BÎ-SÂMAN f Sermayesiz, parasız
BİSAT (C: Büsüt) Döşek * Döşeme, kilim, minder
BİSAT-I ARZ Yeşillik, çimen
Bİ´SE Ne fena, ne kötü, ne çirkin mânâlarına gelir Ve birleşik kelimeler yapılır
BÎ-SEBEB f Sebepsiz, boşuna, yok yere
BİSELAMET-İL-EMR İşin kolaylıkla ve zahmetsiz yapılması
BİSER(E) f Atmaca cinsinden, zaganos denilen bir nevi avcı kuşu
BÎ-SER f Başsız
BÎ-SER Ü PÂ Sefil ve perişan
Bİ´SET Gönderilme İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem´in (ASM) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti(Nasârâ ulemâ-yı benâmından İbn-ül Alâ, bi´setten ve Peygamber´i görmeden evvel haber vermiş Sonra gelmiş Hz Peygamber´i (ASM) görmüş, demiş: $ Yani: "Ben senin sıfatını İncil´de gördüm İman ettim İbn-i Meryem, İncil´de senin geleceğini müjde etmiş" M)
Bİ´SET-İ NEBEVİYE Allah tarafından Peygamberin gönderilmesi
BİSİNOZ yun Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı
BİSMARK (Bak: Prens Bismark)
BİSMİHİ Onun adı ile, onun namına * Allah´ın adıyla
BİSMİL f Boğazlanmış, kesilmiş
BİSMİL-GÂH f Hayvan kesilen yer, salhâne
BİSMİLLAH Allah namına, Allah için, Allah´ın adı ve izni ile(Esbab-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri, o esbab hesabına almamak gerektir Eğer o sebep ihtiyar sahibi değilse -meselâ hayvan ve ağaç gibi- doğrudan doğruya Cenab-ı Hak hesabına verir Mâdem o, lisan-ı hâl ile Bismillâh der, sana verir Sen de Allah hesabına olarak Bismillâh de, al Eğer o sebep ihtiyar sâhibi ise; o Bismillâh demeli, sonra ondan al, yoksa alma Çünkü $ âyetinin mânâ-yı sarihinden başka bir mânâ-yı işârisi şudur ki: "Mün´im-i Hakiki´yi hatıra getirmiyen ve onun nâmıyla verilmiyen nimeti yemeyiniz" demektir O hâlde hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli Eğer o bismillâh demiyor, fakat sen de almağa muhtaç isen sen bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i ilâhiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al Yâni: Nimetten in´âma bak, in´âmdan Mün´im-i Hakiki´yi düşün Bu düşünmek bir şükürdür Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et Çünki o nimet onun eliyle size gönderildi L)(Kur´an-ı Kerim nimetleri, âyetleri, delilleri tâdad ederken $ âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki: Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in´âmı görmüyorlar İn´âmı görmediklerinden Mün´im-i Hakiki´den gaflet ederler Mün´imden gafletleri saikasıyla, o ni´metleri, esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah´tan o nimetlerin geldiğini tekzib ediyorlar Binaenaleyh, herbir nimetin bidâyetinde, mü´min olan kimse Besmele´yi okusun Ve o nimetin Allah´tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah´ın ismiyle, Allah´ın hesabına aldığını bilerek, Allah´a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun MN)
BİSMİL-ŞÜDE f Boğazlanmış, kesilmiş
BİSR Vücudu sivilceli olan kişi
BİSRE Sivilce, siğil
BİSSÜYÛF Kılıçlarla ve kuvvet ile
BİST (C: Ebsât-Büsât) Yavrusu yanında olan dişi deve * Salıverilmiş, bırakılmış olan şey
BİST f Yirmi (20)
BİSTAH f Küstah, hayâsız, edepsiz, arsız, utanmaz adam
BİSTAM f Kıymetli bir cins taş olan mercan
BİSTAR f Çarpık, eğri Gevşek
BİSTER f Yatak, döşek
BİSTUH f Beceriksiz, âciz zayıf, cılız kimse
BİSTÜM Yirminci
BÎ-SUD f Faydasız, boş, neticesiz
BÎ-SÜKÛN f Sükûn bulmaz, durmaz, hareketli
BİSYAR f Ziyade, çok , fazla
BİSYARÎ f Çokluk
BİŞ f Artık, ziyade Bıldırcın otu denilen zehirli bir ot
BİŞAR f Esir, kul, köle Harpte teslim alınan kimse * Altın, gümüş kakmalı işlemeler * Takatsiz, dermansız, halsiz
BİŞARET (Bak: Beşâret)
BİŞ-BAHA f Pahalı, fiatı yüksek, değerli, kıymetli
BİŞE f Orman, meşelik
Bİ-ŞEK f Şüphesiz, şeksiz
Bİ-ŞERM f Utanmaz
BİŞÎ f Fazlalık
BİŞİNG f Balyoz Kazma Küskü Burgu
BİŞİR Talâkat, güzel yüzlülük
BİŞKEL f Elem, keder, gam, tasa, kasavet * Orak şeklinde ağaç anahtar * Kıvırcık saç
BİŞKUFE f Kusma, istifra * Çiçek
BİŞKUH f İktidarlı Kuvvet sahibi Muhterem ve saygıdeğer kimse
BİŞKUL f Becerikli, çevik * İhtiyatlı, tedbirli * Akıllı * Kuvvet sahibi
BİŞPUL f Pejmurde, perişan, dağınık
BİŞR Sevinç eseri
BİŞTAM f Sığıntı, parazit, asalak
BİŞ-TER f Daha çok, daha fazla
Bİ-ŞUMAR f Sayısız, pek çok
BÎT Kut Gıda
BİTA´ Bal şerbeti
BÎ-TAB Yorgun, takatsiz, güçsüz
BÎ-TABÎ f Halsizlik, tâkatsizlik, bîtablık
BÎ-TAİL f Menfaatsiz, faydasız İşe yaramaz, boşuna
BİTAİN Astar (Bak: Betâin)
BİTAKA Küçük parça (Üzerinde kumaşın fiatını yazıp kumaş içine koyarlar)
BİTAN Deve kolanı Karnı tok kimse
BİTANE (C: Betâyin) Çarşaf * Kaftan astarı * Dostluk * Hâlis olmak * Kuvvetli olmak
BÎ-TARAF Tarafsız Hiç bir tarafı tutmayan(Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallitleriyle münâzara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye mâruzdurlar Çünki, nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlup olur ki, bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada nefs-i emmareye emniyet edilemez Çünki, insaflı bir münazır, hayalî bir münazara sahasında, arasıra hasmının libasını giyer, ona bir dâva vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur Bu vaziyetin tekrariyle dimağında bir tenkit lekesinin husule geleceğinden, zarar verir Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur! Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru ve istiğfardır Bu suretle o lekeyi izale edebilir MN)
BİT(E) Bir gece yiyecek yemek
BİTE(T) Geceleme, gece kalma
BİTEVÎ (Biteviye) t Sürekli, durmadan * Bütün yekpare
BİTKE Kesinti * Kesilen bir nesnenin ufak parçaları, cüz´leri
BİTLAB f Hurma çiçeğinin tomurcuğu
Bİ-T-TAFSİL Tafsilâtiyle, etrafiyle, uzun uzadıya
BİTTAHRİK Hareket ettirerek, oynatarak * Kışkırtarak, teşvik ederek
BİT-TARİK-İL ULA Birinci usul veya yol ile Elbetteki Evleviyetle
BİTTASAVVUR Tasavvur ile, niyet ederek, düşünerek (Bak: Tasavvur)
Bİ-T-TAV´ İstek ile, isteyerek
BİTTEDRİC Yavaş yavaş
Bİ-TEŞVİK Kışkırtarak, teşvik ederek
BİTÜM Yerin altında bulunup sıvı ve sarımtırak veyahut katı ve kara bir durum ve renkte olan maddedir ki, asfalt yol yapılırken kullanılır
BİTYAR(E) f Elem, keder, tasa, sıkıntı
BİÛZA Sivrisinek
BİV f Güve
BİVAN Çadır direği
BİVAR f "Onbin" sayısı
BÎ-VARE f Âciz, fakir, miskin, zavallı, kimsesiz, garib
BÎ-VAYE f Mahrum, nasipsiz
BİVAZ f Yarasa kuşu Muvâfakat, kabul
BİVE f Dul kadın, kocasız kadın
BÎ-VEFA f Vefasız, dönek
BİVEGÎ f Dulluk Kocasız kadının hâli
BÎ-VUKUF Vukufsuz, bîhaber, malûmatsız, habersiz
BİYA´ (Bia C) Kiliseler
BİYAET (C: Biyâât) Satılık mal
BİYAH (C: Büyâh) Ufak balık
BİYAN Gece Gece ile gelen belâ
BİYOCOĞRAFYA yun Nebat ve hayvanların yer yüzünde dağılışını ve sebebelerini tetkik eden ilim kolu Hayatî Coğrafya Biyojeografi
BİYOELEKTRİK Canlı varlıkların vücutlarında yaratılmış olan elektrik (Bu elektriğin varlığı, hususi âletlerle anlaşılır)
BİYOFİZİK Canlıların bünyelerindeki hâdiselerin fizikî cephesini inceleyen ilim kolu
BİYOĞRAFİ Şahısların hayatlarını mevzu edinen yazı çeşitlerine verilen isim
BİYOKİMYA Canlıların kimya ile ilgili yapılarını, tepkilerini, belirtilerini inceleyen bilim dalıdır 19 Asırda başlatılan bu çalışmalarla proteinler, vitaminler, hormonlar anlaşılır duruma gelindi
BİYOLOG Biyoloji ilmiyle uğraşan âlim
BİYOLOJİ yun Canlı varlıkları inceliyen ilim Hayvanları inceleyen bölümüne zooloji; bitkileri inceleyen bölümüne botanik denir Biyoloji, incelediği konulara göre çeşitli isimler alır Canlının dış yapısını inceleyen: Morfoloji; dokuları inceleyen; histoloji canlıların büyüyüp gelişmelerini: embriyoloji; hayatî faaliyetleri inceleyen: fizyoloji; iç salgı bezlerin faaliyetlerini inceleyen: endrokrinoloji; hastalık hallerini inceleyen: patoloji; canlıların sınıflandırılmasını yapan: sistematik; bitki veya hayvan neslinin ıslahı ile uğraşan: zootekni; mikroskobik canlıları inceleyen: mikrobiyoloji´dir İç yapısını inceleyen: anatomi; hücreleri inceleyen; sitolojidir
BİYONİK Canlıların, yaşadıkları muhit içinde değişen şartlara uygun nasıl hareket ettiklerini inceleyerek canlıları model almak suretiyle benzer hareketleri yapabilecek makinelerin yapılması işiyle uğraşan ilim ve fen
BİYOTERAPİ Tıb: Bazı hastalıkların tedavisinde canlı varlıklardan faydalanma usûlü
BİYT Kuvvet
BİYZ (Bîd) Parlak ve beyaz
BİZA´ Birisine kaba muamelede bulunma * Faydasız, boş yaramaz söz
BÎ-ZAR f Bıkmış, usanmış, fütur getirmiş* Bezginlik
BİZARE f Desise, hile, tuzak
BİZÂTİHİ Kendi kendine, aslında, kendiliğinden, esasında, kendisi, yalnızca zâtından, aslından
BİZAZ (Bak: Bezazet)
BÎ-ZER f Altınsız* Cimri, hasis, pinti
BÎ-ZEVAL f Zevâlsiz, sona ermez, bitmez, tükenmez
BİZİŞK f Tabib, hekim, doktor
BİZİŞKÎ f Doktorluk, hekimlik, cerrahlık
BİZLAH Geveze, boşboğaz, çenesi düşük
BİZLE Gündelik elbise
BİZLE f Lâtife, şaka
BİZR Heder olmak
BİZR (C: Büzûr) Sebzevât * Kuru ot tohumu
BİZZ Açmak, feth
Bİ-Z-ZARURE Zarûri olarak, ister istemez
Bİ-Z-ZAT Kendisi, aslında Kendi zatı ile Binefsihi
BLOK Fr Birbirine bitişik yapılar * Büyük ve ağır yığın * Resim kağıtları saklanan karton kap

Alıntı Yaparak Cevapla