Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BLÖF ing Karşısındakini yanıltmak veya yıldırmak için aslı olmayan şeyleri gerçekmiş gibi göstermek
BOBİN Fr Tel veya iplik sarılmaya mahsus silindir şeklinde makara
BODUR Enine göre boyu kısa ve tıknaz olan
BOLŞEVİKLİK (Bolşevizm) Rusya´da kanlı komünizm ihtilalini yapan ve bütün hür dünya milletlerinin de aynı ihtilal metotlarıyla komünizmin hâkimiyeti altına gireceğini savunan Marksist Leninist siyasî görüş Bu görüşün temsilcileri önce Rus halkını aldattılar, onlara en çok özledikleri şeyleri va´dederek onları aldatıp kendilerine bağladılar ve cinayetlerine ortak ettiler Sonra da va´dettiklerinin tam tersini uygulıyarak halkı köleleştirdiler Daha sonra gerçeklerden habersiz başka milletlerin gençlerini ve işçilerini aldatarak memleketlerini komünizmin esaretine soktular Bugün memleketimizde ve başka ülkelerde anarşizmin kaynağı bolşevizm (Komünizm)dir Allah´ı, peygamberi, âhireti inkâr eden,vatan millet tanımayan, inançsız ve acımasız, insanları âlet olarak kullanarak milletleri içten yıkmak ve sonra hâkim olarak onları sömürmek isteyen bolşevizme ve komünizme karşı en büyük silâh Allah´a iman ve İslâmiyet´tir Bolşevizm ve komünizm gibi üvey kardeşleri olan kapitalizm ve faşizm de insanlığa kan ve acıdan başka birşey vermemişlerdir Gafletten uyanan insanlar, İslâmiyet´in yegâne kurtarıcı olduğunu anlamaya başlamışlardır İstikbal İslâmındır ve İslâm´ın olacaktır (Bak: Komünizm)
BOMBARDIMAN Fr Bomba, top gibi ağır silahlarla yapılan hücum
BONKÖR Fr Hulus-i kalb Kalb temizliği İyilik
BONO İtl Ticaret senedi Muayyen bir va´denin sonunda belirli bir paranın belli bir kimseye ödeneceğini bildiren senet
BORA yun Birdenbire çıkan fırtına Pek şiddetli rüzgâr
BORÇ Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler Ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki, o da işlerini ona göre ayarlasın İslâm´da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır
BORNUZ Başlıklı ve kollu hamam havlusu
BORSA (Ticarette) Vasıfları belli ölçülere uyan yani standartlaştırılabilen malların örnekleri üzerinden alım satımının yapıldığı devlet kontrolü altında teşkilâtlanmış pazar yeri
BOSTAN (Bustan) f Ağacı, çiçeği, yeşilliği çok olan yer, kokulu yer Sebze bahçesi * Kavun, karpuz
BOSTAN-I HUDÂ f Huda´nın, Allah´ın bostanı meâlinde olup, İlâhî güzellikleri ve tecelli-i İlâhînin aksettiği yer mânâsında kullanılır "Vahidiyet mertebesi" diye de söylenmiştir
BOŞANMAK t Eşi ile olan nikâh bağını bozmak Eşinden ayrılmak(Medeni kanun, boşama yetkisini mahkemeye bırakmıştır İslâm dini evlenmeyi Allah´ın emirleri dahilinde karşılıklı rızaya bağlı hür bir sözleşme olarak gördüğünden kadınla erkek boşanma yetkisinin kimde olacağını da kararlaştırabilirler İsterlerse mahkemeyi, isterlerse velilerini, isterlerse eşlerden birini yetkili kılabilirler Görülüyor ki, İslâm dini insanlara medeni kanundan daha çok hak ve hürriyet tanımıştır İslâmiyet evleneceklerde denkliği, (küfüv) (din ve ahlâkta denklik) şart koşar Evlendikten sonra bazı bakımlardan anlaşamamazlıklar çıkarsa karşılıklı birbirine katlanmalarını ve sabırlı olmalarını tavsiye eder Boşanma son çaredir Eğer istek erkek tarafından geliyorsa mehir denilen tazminatı kadına ödemek zorundadır Görülüyor ki, İslâmiyet, kadın haklarının korunmasını istemektedir) (Bak: Aile)
BOŞBOĞAZ t Yerli yersiz mutlaka bir şey söylemeden içi rahat etmiyen Saklanması gereken şeyleri söyleyiveren, sır saklamayan(Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: "Ben de varım" derler O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor "Bizi câmid zannetme ey insân-ı boşboğaz!" S)
BOTANİK Bitkileri inceleyen biyoloji ilmi (Bak: Biyoloji)
BOYKOT (Boykotaj) Fr Bir şahıs veya devlete karşı alış-verişi, münasebetleri kesmek Bir ülkeyi, bir topluluğu veya bir şahsı zarara sokmak maksadıyla onunla her türlü ilgiyi kesme * Bir işten geçici olarak çekilme; işe, çalışmaya hep birlikte katılmama
BOYLAM t Yer yüzünde bir yerin başlangıç dairesine olan uzaklığının açı cinsinden değeri (Bak: Tul)
BOZKIR Yağışlı mevsimler de yeşeren ot cinsinden bitkilerin ve bazı bodur ağaçların yetişebildiği yarı kurak yer
BOZOK Bugünkü Yozgat vilâyetimizin Osmanlılar devrindeki adı
BÖN Budala, ahmak, saf
BRONŞ yun Tıb: Nefes borusunun akciğerlere giden iki kolundan her birinin adı
BU´ Bir şeyi kucaklayıp çekmek
BU(Y) f Koku, râyiha
BUAK Şiddetli sel * Şiddetli ses, sadâ Haykırış * Birden bire, ansızın gelen yağmur
BU´BAB Cemaat, topluluk
BUBÜRD(EK) f Andelib, bülbül
BU´D (C: Eb´ad) Uzaklık Baid olma * Aralık * Geo: Bir cismin uzunluk, genişlik ve derinliği
BU´D-İ MESAFE Gidilen yolun uzaklığı
BUD f Varlık
BUD U NEBUD f Var-yok * Oldu-olmadı
BUDALA Zekâca geri, salak
BU´DAN (Baid C) Uzaklar, ırak yerler
BUDEÎ f (Hindistan´da) Buda Dininden olan
BUDENE f Bıldırcın kuşu
BUDHA Sâha Avlu, meydan
BUDU´ Can sıkılması * İdrak etme, anlama
BUG f Elde omuzda, kucakta taşınmak üzere hazırlanmış eşya çıkını
BUGAS Leşle beslenen kuşlar, leş yiyen kuşlar
BUGAT (Bâgî C) Haksızlık edenler, âsiler, serkeş kimseler
BUGRA f Turna kuşu veya turna kuşu sürüsünün önünde uçan turna horozu
BUĞZ Sevmeme Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme Kin, husûmet
BUH Zeker* Nefis
BUH(E) Erkek baykuş * Çakır doğan
BUHALA´ (Bahil C) Tamahkârlar, cimriler
BUHAR Suyun buğu haline gelmiş şekli * Seyyal, lâtif cisim
BUHARÎ (Hi: 194-256) Buhâralı 600 bin hadisten seçilen 7275 hadis ile en mu´teber ve en sahih Sahih-i Buharî ismi ile anılan hadis kitabının müellifi (Bak: Kütüb-ü Sitte)(Buharî ve Müslim ki, Kur´andan sonra en sahih kitab olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş M)
BUHAYRA-İ RAHİB (Bak: Bahira)
BUHAYRE Göl Küçük deniz
BUHBUHA Saha Alan, orta yer
BUHHA Boğaz kısılmak
BUHL Bahillik, eli dar olma, cimrilik, tamahkârlık, pintilik
BUHLE f Semizotu
BUHNUK Kadınların başlarına örtüp iki uçlarını çenesi altına bağladıkları bez (Türkçe "destâr" derler)
BUHRAN Sıkıntı Darlık Nöbet Kriz Hastalığın ağır zamanı * Bir işin tehlikeli ve karışık hâl alması
BUHT Arabî ile Acemîden doğmuş develer
BUHT f Veled, oğul, mahdum
BUHTEC Pişmiş
BUHTER Her şeyin esası, aslı * Kısa boylu
BUHTİYYE Melez dişi develer
BUHTU(R) f Ra´d, gök gürültüsü
BUHU Mütevazi bir şekilde hakkını isteme
BUHUH Ses kısıklığı
BUHUL Tamahkârlık, cimrilik
BUHUR Tütsü (Bak: Bahur)
BUHUR-DÂN f Tütsülük
BUHUR (Bahr C) Denizler
BUJENE f Tomurcuk * Henüz açılmamış çiçek
BUK Düdük Boru
BUK´A Yer parçası, ülke * Boş ve ıssız yer * Sağlam ve büyük bina * Benek leke
BUKALEMUN f Bulunduğu yerin rengine giren, fare büyüklüğünde, böcek yiyen bir hayvan * Mc: Sık sık fikir ve kanaat veya meslek değiştiren
BUKET Fr Çiçek demeti
BUKKARÎ Musibet, belâ, âfet, felâket
BUKTA Perişan, pejmurde, dağınık, dökük saçık * Cemaat, güruh, topluluk, kalabalık
BU´KUKE İzdiham, kalabalık
BUKYA Sonsuzluk, bâkilik, ebedilik
BULVAR Fr Geniş ve ağaçlı cadde
BUM f Yer, toprak, zemin, memleket, yurt* Huy, haslet, tabiat * Sürülmemiş tarla, arazi
BUM(E) f Zool: Baykuş
BUMBAR f Koyun ve benzeri gibi hayvanların kalın bağırsağı * İçine kıyma, pirinç vs doldurulmuş bağırsakla yapılan bir cins yemek
BUMEHEN (Bumehin) f Deprem, zelzele, yer sarsıntısı * Koyun bağırsağı
BUN f Nihâyet, dip * Kolay, suhûletli * Rahim * Temizlenmiş olan koyun bağırsağı
BUNDUK Yuvarlak küçük taşlar * Yuvarlak küçük kurşun * Fındık
BUR Hayırsız kişi * Ekine elverişli olmayan tarla
BUR f Fıstıkî renk * Sülün * Doru at
BUR´ (Bak: Ber´)
BURA (Bak: Bevr)
BURAHA şiddet Ezâ ve meşakkat
BURAK Binek Cennet´e mahsus bir binek vâsıtası(Kelimenin kökü; (Berk) dir Burak´ın Hadis-i Şerife göre ta´rifi: "Merkepten büyük, katırdan küçük hacimde bir dâbbe ki; ayağını gözünün müntehasına basar" Bu ise bir berk ve elektrik sür´atini anlatır (ET sh: 3150)
BURC Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi * Tek hisar kule, kale çıkıntısı * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı
BURCAS Hedef Yüksek bir yerde bulunan nişangâh
BU´RE Çukur * Çölde çukur tarzında yapılan ocak
BURHAN (Bak: Bürhan)
BURİYA f Hasır
BURJUVA Fr Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk Eskiden Avrupa´da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan
BURJUVAZİ Fr Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf Avrupa´da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad etti İktidara gelince menfaatlerinin bu çalışan sınıflarınkiyle çatıştığını görerek vaadini yerine getirmedi Buna karşılık olarak işçiler arasında sosyalizm fikriyle teşkilâtlanma başladı Bu yeni hareket de yalan sözlerle köylülerin desteğini de sağlıyarak Rusya´da 1917´de kanlı bir ihtilalle iktidarı ele geçirdi Burjuvaziyi ortadan kaldırdı, o da vaatlerini yerine getirmedi Burjuvazi, mülkiyeti, kişinin hakkı saydı ve kişi tahakkümünü getirdi Sosyalizm, mülkiyeti cemiyetin ortak hakkı saydı ve cemiyet adına bir azınlığın elinde bulunan devlet tahakkümünü getirdi Siyasi, hukuki bütün kuvvetleri elinde bulunduğu için devlet tahakkümü çok daha şiddetli, insafsız, zalim ve kanlı olmuştur İslâm dini mülk sahibi olarak Allah´ı kabul ettiği için kişi tahakkümünü de, devlet tahakkümünü de reddeder Bu sebeple insanlık için tek kurtuluş yolu İslâm´dır
BURKAT Sanem, heykel, put
BURKU´ (Berku´) Kadınların yüz örtüsü, peçe * Kâbe örtüsü * Yedinci kat gök
BURS Fr Devlet veya bazı müessese yahut şahıslarca tahsil veya ilmî tetkik için gerekli masraflara kullanmak üzere verilen para
BURUC (Burc C) Burçlar, hisarlar, kuleler (Bak: Büruc)
BURUT Bıyık
BURZAG Şişmanca, etine dolgun delikanlı * Delikanlılık çağındaki neşe
BUS f "Öpen" mânasına gelerek birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Damen-bus $ : Etek öpen
BUSA Bir gemi cinsi
BUSAK Ağız suyu
BUSAT (Bisat C) Bisatlar, döşekler, kilimler, minderler, keçe yaygıları
BUSAYRÎ (Şeref-üd-din) (Mi: 1213-1295) Busayr´da doğdu Meşhur Arap şair ve hattatıdır "Kaside-i Bürde" sahibidir Esas ismi "El-Kevakib-üd-Dürriyye fi Medh-i Hayrilberiyye" olan kasidesine; tutulmuş olduğu hastalıktan, rü´yasında Resûlullah´ın hırkasını (bürde) üzerine örtüp şifa bulması sebebiyle "Kaside-i Bürde" ismini vermiştir
BUSE f Öpme
BUSE-CÂ f Öpecek yer
BUSE-ÇİN f Öpücük alan, öpücük toplayan
BUSE-GÂH f Öpülecek yer
BUSENDE f Öpen, öpücü
BUSEYLA´ Pazu dedikleri ot
BUSE-ZEN f Öpen, öpücü
BUSİDE f Öpülmüş
BUSİDEN f Öpmek
BÛSİŞ f Şapırtılı öpüş
BUSTAN f Çiçek ve gül kokularının çok olduğu yer, bahçe
BUSTAN-BÂN f Bahçıvan
BUSULA Pusula
BU´SUSA Küçük canavar
BU´SUT Derenin ortası
BUTAKAT (C: Bevatık) Pota dedikleri kap ki içinde maden eritirler
BUTHA İyi huy, güzel haslet Müsbet alışkanlık
BUTHAN Medine-i Münevvere´de bir derenin adı
BUTİN Menazil-i Kamer´den üç yıldız
BUTLAN Haksızlık Bâtıl olma Boş ve abes olmak Hak olmamak
BUTLAN-I HİS Ameliyat için bir uzvun hissinin iptâli, duyarsız hâle getirilmesi
BUTM Çitlenbik ağacı (Yemişine "habbet-ül hadar" derler)
BUTU´ Geç kalma, gecikme
BUTUL Çürüklük, boşluk, beyhudelik
BUTULE Çok kahraman ve bahadır olmak
BUTUN (Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Nesiller, soylar
BUTV Eğlenmek, geç gelmek
BUUC Karında olan yaralar
BUULE Kadın eş, zevce
BUULET Zevciyet Karıkocalık * İmtinâ ve red ve muhalefet etmek
BUUS Sefalet Yokluk içinde olma
BUY f Koku * Ümit, umma * Sevgi, muhabbet * Tamah* Huy Tabiat * Kısmet, pay, nasib
BUY-İ EZHAR Çiçeklerin kokusu
BÛYA Güzel kokulu
BÛYAHYA Azrail (AS)
BÛYÇE f Sarmaşık (nebat)
BÛY-DAR f Kokulu
BUYE Özleme, hasret
BUYİDEN f Koklamak, koku almak
BUY-PEREST f Av köpeği
BUYRULTU t Sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi gibi devlet erkânının yazılı emirleri
BUZAK Tükrük (Ağızda "buzak", ağızdan çıksa "rıyk" denir)
BUZİNE Maymun
BUZRA Üst dudağın ortasından dışarı taşan et parçası
BÜAK Yağmuru şiddetle yağan bulut
BÜ´BÜ´ Her nesnenin aslı * İzzet, kerem * Zeyrek akıllı, zarif kişi * Hâkim, seyyid * Gözbebeği * Mc: Çok kıymetli ve değerli olan şey
BÜC f Keçi
BÜCAL f Ateş koru * Kömür
BÜCBÛHA Bir yerin orta kısmı Orta yer
BÜCC Kuş yavrusu
BÜCDET İlim, bilgi
BÜCEYR Ashab Etba´
BÜCR Şaşılacak, taaccüb edilecek şey * Şer, kötü, iyi olmayan
BÜCRİYY(E) Musibet, belâ, felâket, âfet
BÜCUD Bir yerde mukim olma, oturma İkamet
BÜCÛL f Tıb: Topuk kemiği Aşık kemiği
BÜÇ f Avurt Ağzın iç tarafı
BÜD f Sâhip * Maşa
BÜDAD Nasip, hisse, pay * Nihayet, son
BÜDAE Her şeyin öncesi, evveli
BÜDBÜDEK f İbibik kuşu, çavuş kuşu, hüdhüd
BÜDD Uzaklaşma Birbirinden uzak düşme * Perâkende etmek, dağıtmak Put, sanem * Firak * Tâkat, kudret
BÜDDE Nasib, hisse, pay * Nihayet, son
BÜDN Yoğun gövdeli ve şişman olmak
BÜDUH Yürümek, meşy * Esmâullahdan bir isim (Vedud mânâsına)
BÜDUR İleri geçme, hızla geçme
BÜDÜN (Bedene C) Kurbanlık develer
BÜDÜV Görünür hâle gelme Aşikâr olma Zâhir hâle gelme
BÜFE Fr İçinde sofra takımı konulan dolap * Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa * İstasyon lokantası * Sigara, kibrit, gazete, sandviç vs satılan yer
BÜGA´ İstemek, talep etmek
BÜGAS (C: Bügasât-Ebgıse) Ufak, küçük kuşlar
BÜGASE Ufak kuş
BÜGEYG Koyun * Besili erkek geyik * Semiz keçi * Bir yerin adı
BÜGUR Düşmek, sukut
BÜGYE İstenen ve kasdedilen şey
BÜH Baykuşa benzer bir kuştur, ondan küçüktür Dişisine büvâhâ derler; ahmak, akılsız kimseyi ona benzetirler * Puhu
BÜHAR Deniz balıklarından bir beyaz balık
BÜHARİSE Altın ve gümüşten üç kıntar veya üçyüz rıtıl
BÜHAT Bühtan edici, iftiracı
BÜHBUHA Bir yerin ortası, orta yer
BÜHHÜT Haramzâde, piç
BÜHLUL Güzel yüzlü
BÜHMÂ Dikenli ağaç
BÜHME (C: Bühüm) Cemaat, topluluk* Leşker * Bahâdır, kahraman
BÜHR Galip olmak * Yürümekten nefesini tez tez verip solumak
BÜHRE Geniş yer, büyük mekân * Kesik kesik soluyuş * Dere içindeki sazlık ve çayırlık
BÜHSUL İri gövdeli kimse
BÜHT İftira, isnad edilen yalan * Bir seyyarenin bir günlük hareketi
BÜHTAN İftira Birisine yalandan bir şey isnad etme Birisini suçlu gösterme * Dalgınlık * Medhûş ve mütehayyir olma
BÜHTÜR(E) Bodur, kısa boylu
BÜHUR Büyük emir
BÜHUR Işıklı, nurlu, aydınlık
BÜHÜT (Behût C) İşitenleri hayrete düşürecek kadar olan iftira ve yalanlar
BÜHÜVV (Behv C) Misafirlere mahsus odalar * Hayvanlar için yerin altına yapılmış ahırlar
BÜJHAN f Gıpta etme, imrenme
BÜJMEJE f Kaya keleri, kertenkele
BÜJUL f Aşık kemiği; topuk kemiği
BÜKÂ Ağlama
BÜKÂ-Yİ SÜRÛR Sevinçten dolayı akan gözyaşı
BÜKÂ-ÂLÛD f Ağlatıcı, gözyaşı döktürücü
BÜKÂ-ENGİZ f Ağlatıcı Gözyaşı döktürücü
BÜKÂT Ağlayanlar
BÜKMÂ (Ebkem C) Dilsizler Ebkemler
BÜKRE Erken Sabah vakti
BÜKSE Kiremit parçası * Saksı
BÜKY Ağlayıcılar, ağlıyanlar
BÜL´A Değirmen taşının tane dökülecek yeri
BÜLÂG f Pınar, çeşme
BÜLÂLET Islaklık, nemlilik, yaşlık
BÜLBÜL (C: Belâbil) Andelib Güzel öten bir nevi kuş
BÜLBÜL-İ NÂLÂN Ağlıyan bülbül
BÜLBÜL-İ ZÂR İnleyen bülbül
BÜLBÜLAN (Bülbül C) Bülbüller Andelibler
BÜLBÜLE (C: Belâbil) Emzikli bardak
BÜLBÜLVEŞ Bülbül gibi
BÜLCET Genişlik, vüsat* İki kaş arasında olan açıklık
BÜLDAN (Belde ve Beled C) Beldeler, şehirler, iller, memleketler
BÜLEGA (Belig C) Beliğ olanlar, Belâgat sâhipleri Belâgat ilmi mütehassısları Edebiyatçılar
BÜLEHNİYE Maişet genişliği * Gani olmak, zenginleşmek
BÜLEND f Yüksek, büyük
BÜLEND-ÂVÂZ f Haykırma, yüksek ses
BÜLEND-HİMMET f İyi çalışır
BÜLENDÎ f Yükseklik, yücelik
BÜLEND-PÂYE f Rütbesi yüksek, pâyesi bülend olan
BÜLGA Maaşa yetecek nesne
BÜL-GAME f Herşeye hevesli olan
BÜLGAT Geçinmeye kâfi gelecek kadar olan şey
BÜLHEVES f Heves ve isteği çok, maymun iştahlı
BÜLKA Kısa boylu * Bir kuşun adı
BÜLKUT (C: Belâki) Bir hurma cinsi * Ot ve su olmayan harap ve boş yer * Yalan yere yemin etmek
BÜLLET (C: Bilâl) Hurmanın ıslanıp yaş olması
BÜLS İçine incir koyulan kilimden dokunmuş büyük çuval
BÜLSÜN Mercimek mesabesinde hububattan bir habbe (Bâzı yerde mercimek de derler)
BÜLTEN Fr Halka bilgi veren, özet olarak yazılmış resmi yazı * Bir müessesenin, kurumun faaliyetlerini tanıtan ve belli zaman aralıklarıyla yayınlanan mevkute
BÜLUC Zâhir olmak, gözükmek Parlamak, ruşen olmak
BÜLUD Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak * Köhne olmak, eskimek * Meclise geç gelmek
BÜLUĞ Erginlik Olgunluk Çocukluk devresini tamamlayıp ergenliğe geçiş Ergenliğe ulaşan genç, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzlarla mükellef (yükümlü) olur * Yaklaşıp çatma
BÜLUH Beceriksiz, âciz * İşe yaramama, yorgun ve bitkin olma
BÜL´UM Gırtlak, hançere
BÜM (C: Ebvam) Baykuş
BÜN Meziyyet, üstünlük
BÜN Temel, esas, kök, netice, son
BÜN-İ HİSÂR Hisarın dibi
BÜNDAD f Temel Binanın esası * Destek, payanda Duvar, set
BÜNDAR f Zengin, asil ve kibirli kişi
BÜNDUKA (C: Bünduk, Benâdik) Fındık tanesi * Kemankere taşı Küçük yuvarlak taş
BÜNİYYE (C: Büniyyat) Her nesnenin aslı ve yaratılması, fıtrat * Sazan balığı * Meçhul yol
BÜNLAD f Destek, payanda, duvar, set * Temel Esas, bina
BÜNN Yemen kahvesi
BÜNUD (Bend C) Büyük bayraklar, sancaklar
BÜNÜVVET Evlâtlık, oğulluk
BÜNYAD f Temel, esas Yapı, binâ
BÜNYAMİN Yakup Aleyhisselâm´ın en küçük oğlu
BÜNYAN Yapı Bina Duvar Esas Yapı yapmak
BÜNYAN-I KAVÎ Sağlam bina
BÜNYAN-I MERSUS Kaynaşmış sağlam bina Birbirine kurşunla kenetlenmiş sağlam yapı
BÜNYE Bir şeyin vücut yapısı Vücut, beden Fıtrat * Şekil, tarz, sûret
BÜNYE-HÎZ f Vücudu canlandıran, bünyeyi kaldıran
BÜR´ (Büru´) Hastanın iyileşmeğe başlaması * Kurtulmak * Fazilette ve bilgide üstünlük (Bak: Ber´)
BÜRA´ Ağaç yongası Törpüden çıkan talaş
BÜRA Kamıştan yapılan hasır
BÜRABE Kalem yongası, törpüden çıkan talaş
BÜRAD Soğuk
BÜRADE Eğeden çıkan talaş ki, "bürâde-i zeheb, bürâde-i fizza ve bürâde-i hadid" denir
BÜRAKA Bütün gün yüzünü süsleyen kadın * Yemek sırasında bir kimseye kızıp, yemeği kimseye vermeyip yalnız yiyen kadın
BÜRAM Kene dedikleri böcek
BÜRAYE Yontulan ağaçtan çıkan yonga
BÜRBUR Bulgur (Buğdaydan yapılır)
BÜRC (C: Bürûc-Ebrac) Hisar * Yıldız
BÜRCAS Havada ağaç başında olan nişan
BÜRCEME (C: Berâcem) Parmak boğumu
BÜRCÜD Arap elbiselerinden bir nevi kalın elbise
BÜRD f Bilmece, bulmaca
BÜRDA Tıb: Sıtma hastalığı
BÜRDBAR f Ağırbaşlı Sabırlı, mütehammil, uysal, tahammüllü kimse
BÜRDBARÎ f Ağırbaşlılık, sabırlılık
BÜRDE Hırka Üstten giyilen libas, elbise
BÜRDEK f Küçük bilmece
BÜRDÎ Hurmanın iyisi
BÜRE (C: Bürât-Bürâ-Bürin) Deve burnuna takılan halkalar * Bilezik gibi olan halkaların her birisi
BÜREHA Şiddetli azab Sıkıntı
BÜREHNE f Açık, yalın çıplak
BÜREHNE-GÎ f Çıplaklık
BÜREHNE-SER f Başı açık
BÜRESA´ Nâs mânâsına kullanılan bir isim
BÜREYDE BİN EL-HUSAYB EL-ESLEMÎ Horasan diyarında en son hicri 62 veya 63 yılında vefat eden sahabedir (RA) Müslümanların ilk sancaktarıdır 177 Hadis-i Şerif nakletmiştir 14 tanesi Buharî ve Müslim´de mezkûrdur
BÜRGUR Buzağı
BÜRGUS (C: Beragis) Pire
BÜRHAN Delil, hüccet, isbat vasıtası * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet(Bir bürhan ile elde edilen netice-i tevhidi buzı insanlar isti´zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar Veya bozuk hayalleri tahammül edemez Bu hule karşı o kat´i, sahih bürhanı reddetmek üzere: "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu bürhan (onu) intac edemez" diye bahaneler ile kabul etmez O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyûmu imandır Bürhan, ancak onu görmek için bir menfezdir Veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür Maahâza bürhan bir değildir, bin değildir Zerrat-ı âlem adedince bürhanlar vardır MN)
BÜRHAN-I AKLİYYE Akla dayanan bürhan
BÜRHAN-I ENFÜSÎ İnsanın içinde ve hayatında görünen bürhan Nefse ve şahsa ve içe ait bürhan
BÜRHAN-I İNNÎ Hâdiselerden kanunlarına, neticelerden sebeblerine ve eserden müessire olan delil Dumanın ateşe delil olması gibi
BÜRHAN-I KATI´ Kat´î, en sağlam ve şeksiz delil * Farsça bir lügat kitabının ismi(İşte şu Zât (ASM), şu mevcûdat Hâlikının vahdaniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir bürhan-ı nâtık, bir delil-i sâdık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir bürhan-ı kâtıı, bir delil-i sâtııdır S)
BÜRHAN-I LİMMÎ Kanunlardan hâdiselerine, sebeblerden neticelerine ve müessirden esere olan istidlâl Yani eseri meydana getirenden esere olan delil Kablî delil Ateşin dumana delil olması gibi(Kelime-i şehâdetin iki kelâmı birbirine şahiddir Birincisi ikincisine bürhan-ı limmîdir, ikincisi birincisine bürhan-ı innîdir M) (Bak: Limmî)
BÜRHAN-I MANTIKÎ Kesin kaziyelerden teşkil ettirilen kıyasa, bürhana denir
BÜRHAN-I NÂTIK Konuşan bürhan Mecaz olarak Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) kastedilir ki; bütün hakikatları isbat ve izhar etmiştir
BÜRHAN-I NÜBÜVVET Peygamberliğin hak olduğunu isbat eden bürhan ve delil (Bürhan-ı risalet de aynı mânâdadır)
BÜRHAN-I RİSALET (Bak: Bürhan-ı nübüvvet)
BÜRHAN-I SÂTI´ Aşikâr, şeksiz ve şüphesiz, parlak delil (Bak: Sâtı´)
BÜRHAN-ÜT TEMÂNÜ´ İstiklâliyet, ulûhiyetin zâtî bir hassası ve zaruri bir lâzımı olduğuna dair ve şirkin butlanını isbat eden delil ki; eşyanın yaradılışı müteaddit ellere ve esbaba verilse, âlemdeki nizam bozulup karışıklıklar çıkacağını gösterir, isbat eder
BÜRHE Zaman, an, müddet
BÜRHİN Zahmet, güçlük, zorluk
BÜRHUN f Duvar Kemer * Çember, daire * Hâne, ev ve kale kapısı * Mâni, engel, çit Avlu
BÜRİD Oniki mil
BÜRİDE f Kesilmiş,
BÜRİDE-SER f Başı kesik
BÜRİN f Dilim (Daha çok meyveler için kullanılır)
BÜRKA (C: Birak) Taşlık yer
BÜRKA´ Kadınların örtündükleri yaşmak, peçe
BÜRKAN Yanardağ, volkan, lavlar saçan dağ
BÜRKE Martı * Kurbağa * Havuz * Küçük göl
BÜRME (C: Birem-Birâm) Çömlek yapımında kullanılan yumuşak taş * Çömlek * Baş örtüsü
BÜRNA(H) f Yiğit, delikanlı, genç
BÜRNAK f Delikanlı, yiğit, genç
BÜRNÜS (C: Berânis) Bir uzun takke (İbtidâ-i İslâm´da ruhbanlar giyerlerdi)
BÜROKRASİ Fr Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf Memurlar sınıfı Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır Oysa İslâmiyet´te devlet makamları tahakküm değil, hizmet makamıdır Devlet görevlileri müslüman halkın hizmetindedir, kendileri saygı beklemez, saygılı davranır Kimseye tahakküm edemez Çünkü Allah´ın emirlerine uymak zorundadır Hazreti Ömer (RA), devlet başkanı olunca "Allah´ın emirlerinin dışına çıkarsam, beni kılıçlarınızla doğrultun" demekle bunun örneğini vermiştir Zulüm ve tahakkümü kaldırarak adaleti getirmiştir Gerçek adalet ve hürriyet ancak İslâm´da vardır
BÜROKRAT Fr Memur sınıfından olan * Devlet işlerinde muamelelerde şekle aşırı ehemmiyet veren
BÜRR Buğday
BÜRRAN f Keskin, kesici
BÜRS Ardıç ağacının meyvesi
BÜRSAN f Ejderha, büyük yılan
BÜRSUTE Tehlikeli yer
BÜRSÜN (C: Berâsin) İnsan eli * Vahşi hayvanların pençesi * Develere vurulan bir nevi damga
BÜRT Nebat şekeri Zelil, aşağılık kimse * Balta
BÜRTULE (C: Bürtul) Kalpak dedikleri keçe takke * Rüşvet
BÜRU´ Fazilet, ilim ve iyilikte benzerlerine olan üstünlük * (Hasta) iyiliğe yüz tutma
BÜRUC (Burc C) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır * Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi suretlere burc denilmiştir Bilindiği gibi yıldız kümelerini felekiyatçılar muayyen bâzı suretlere benzeterek her mevsim ve ayda göründükleri şekillere göre isimlendirmişlerdirBunların altısı şimal (kuzey) altısı cenub (güney) cihetinde olarak oniki burç kabul edilmiştir Bu burçların bulundukları sahaya da mıntıkat-ül burûc ismi verilmiştir Burçların isimleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sünbüle, Mizan, Akrep, Kavs, Cedi, Delv ve Hut´tur
BÜRUC SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 85 suresi olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur
BÜRÛD Berd, soğuk * İşten soğuma, bıkma
BÜRUDET Soğukluk Soğuk olmak Hararetsizlik * Mc: Münasebetteki soğukluk Münaferet Muhasama
BÜRUDET-İ MUAMELE Yapılan muamelenin soğukluğu
BÜRUFE f Mendil * Sarık * Kuşak, bel kuşağı Forma
BÜRUK Bir şeyin şakıması, parlaması * (Berk C) Berkler, şimşekler
BÜRUK Un helvası, undan yapılan bir nevi helva * Büyük oğlu varken evlenen kadın * Deve çökmek (mânâsına mastardır)
BÜR´UM Açılmamış gonca çiçek
BÜR´ÛME (C: Bür´um - Berâim) Açılmamış tomurcuk gonca çiçek* Gül gılafı
BÜRUZ Zâhir olma, belirme, meydana çıkma Çıkmak
BÜRZEA (C: Berâzi) Yuna dedikleri keçe ki, eyer altına koyarlar, teğelti de derler
BÜRZU´ Dolu, dolmuş, mümteli
BÜ´S Güçlük, zorluk * Fakirlik
BÜSAK Tükürmek
BÜSED Kırmızı boncuk * Mercan
BÜSLE Efsuncuya verilen ücret
BÜSLET Nam, şöhret, ün, şan
BÜSRE Herşeyin ucu ve başı * Herşeyin tâzesi * Genç kız veya oğlan * Hurma koruğu * Biraz büyümüş olan ekşi ot
BÜSSED Mercan taşı
BÜSTAH f Edebsiz, küstah, utanmaz
BÜSTE f Fındık
BÜSTÛKA (C: Besâtik) Küçük küp Küpçük
BÜSUK Bir kimsenin, akranına üstün olması * Ağacın uzaması * Uzunluk
BÜSUL Beddua, lânet
BÜSUT Cömertlik, civanmertlik El açıklığı
BÜSÛTA Genişlik * Tekellüfsüzlük
BÜŞ f At yelesi * Kahkül * Noksan, eksik
BÜŞİY Fakir ve evlâdı çok olan kimse
BÜŞRA Müjde Sevinçli, hayırlı haber * İncil´in bir ismi
BÜT f Put, heykel Sanem
BÜTÇE Fr Devletin veya diğer kuruluşların yıllık gelir ve giderlerini (sarfiyat ve varidatlarını) gösteren ve bunlarla ilgili harcamaları tayin eden hesap işleri
BÜTEKA (C: Bevâtık) Pota dedikleri âlettir ve kuyumcular içinde altın ve gümüş eritirler
BÜTEYRA Sonunda evlâdı kalmayan * Vitir namazını bir rekat kılmak * Şems, güneş * Sabah
BÜTLAL f şaşa kalan, hayret eden, hayran olan
BÜTPEREST f Putu mâbut ittihaz eden Heykellere ibâdet eden (Bak: Putperest)
BÜTŞİKEN f Put kıran
BÜTU´ Uzaklaşma * Kesilme
BÜTUL Bâtıl olmak
BÜTUN (Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Soylar, nesiller
BÜÜRE Çukur kazmak * Çukur
BÜVAN (C: Ebvine) Çadır direği, direk
BÜYU´ (Bey´ C) Satışlar Satın almalar
BÜYUD Yok olma, hiç olma, in´idam
BÜYUN Geniş ve derin kuyu * Mıntıkalar, bölgeler, yerler
BÜYÛT (Beyt C) Beytler, evler
BÜYÛTÂT (Büyût C) Asilzâde aileleri * Asil kimseler, soylu kişiler * Ev kümeleri
BÜYÛZ (Beyz C) Yumurtalar
BÜYÜ Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah´a sığınmamızı emreder Müslüman büyücülük yapmaz
BÜYÜKLENMEK t Kendini büyük görmek, büyüklük taslamak (Kötü huylardan biridir, günahtır)
BÜZ f Keçi
BÜZ Harap yer* Fâsid nesne * Helâk
BÜZA´ Kibar, zarif
BÜZAA Kibarlık, incelik, zerafet
BÜZAK Salye, tükrük
BÜZARE Üst dudakta fazlalık olarak sarkık deri olması
BÜZ-BAN f Keçi çobanı
BÜZBÛN Altıda bir, südüs
BÜZGALE f Keçi yavrusu, oğlak
BÜZİÇE f Oğlak Küçük, yavru keçi
BÜZM Kesin karar ve tahammül * Sertlik, kuvvet * Doğru rey
BÜZR Herkesin sözünü dinleyen Dinleyici
BÜZÛ´ Doğmak, tulû´ etmek
BÜZUL Yarılmak, inşikak
BÜZUR (Bezr C) Tohumlar, çekirdekler
BÜZUZET Perişanlık, kıyafetsizlik, pejmürdelik, bezazet
BÜZÛZET-İ HÂL Kıyafet pejmürdeliği, hâl perişanlığı
BÜZÜRG (C: Büzürgân) f Cesim, kebir, azîm, büyük, ulu * Reis, baş, başkan, şef * Türk musikisinde bir mürekkep makamın adı
BÜZÜRGÂN (Büzürg C) Büyükler, azimler, cesimler, ulular
BÜZÜRGÂNE f Büyük, ulu bir kimseye yakışacak sûrette
BÜZÜRGÎ f Azîm olmak Büyüklük Ululuk
BÜZÜRGMENİŞ f Yüksek fikirli, fikirleri değerli olan
BÜZÜRG-SAL f İhtiyar, yaşlı
BÜZÜRG-VAR f Büyük, saygıdeğer, ulu (kimse)
BÜZZAKA Kabuksuz sümüklü böcek

Alıntı Yaparak Cevapla