Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat C-Ç Harfi
C-Ç Harfi
COĞRAFYA Yeryüzünün şimdiki hâlini çeşitli cihetlerden inceleyen ilim Bölümlerinden olan Fizikî Coğrafyada: Karalarla denizlerin durumları ve iklimleri;İktisadî Coğrafyada: Toprak mahsulleri, sanayi ve ticaret işleri;Siyasî Coğrafyada: Irk, dil, millet hususiyetleri ve devlet sınırları anlatılır Bunlardan başka; hayvanat, nebâtât, ziraat, tarih, matematik gibi çeşitli mevzularla alâkalı coğrafya kolları da vardır
CONTA Birbirinin üzerine kapanan iki madeni parça arasında, açıklık kalmamasını te´min etmek için konulan karton, kösele, lâstik vs şey
COP Polis ve polis görevlisi askerlerin taşıdığı, kauçuktan yapılma sopa
CÖMERT Eli açık, ikramcı, kerem sahibi
CU f Custen fiilinin emir kökü Gelecek misâlde olduğu gibi birleşik kelimeler yapılır
AFV-CU Afv isteyen Afv arayan
CU f Akarsu, ırmak, nehir, çay
CU´ Açlık
CU´AN (Cu´ dan) Aç olarak, acıkmış olarak
CU´BUB (C: Ceâbib) Fitil ucu * Çirkin ve kısa boylu adam
CU´BUS Ebleh, ahmak
CUCE f Civciv
CUD Cömertlik Sahilik Eli açık olmak Muhtaçların vaziyetlerini, durumlarını bildirmeğe meydan vermeksizin lütuf ve ihsanda bulunma hâleti Mücahede-i diniye ve neşr-i hakaik-ı Kur´aniye ve imaniye hizmetinde mutemed zâtlara lüzumunda maddeten de iştirak etmek fedakârlığı
CUD U KEREM Cömertlik, eli açıklık
CUDİ Hz Nuh´un (A S ) tufandan sonra gemisi ile sahile çıktığı dağın ismi * Şırnak İlinin 6 kilometre güneydoğusunda bulunan bir dağın adı
CUDİ-İ İSLÂMİYET Her türlü helâket ve felâketlerden İslâmiyetle necat bulunacağını ifâde eden bir teşbihdir Nasıl ki Nuh tufanında Nuhun (A S ) gemisi Cudi Dağında karaya oturup kurtuldukları gibi
CUD U SEHAVET Cömertlik ve eli açıklık, sahilik
CUG f Öküz boyunduruğu
CUGD Baykuş
CUHAF Zarar ve ziyân edici, zarar verici nesne, muzır * Çok yemekten şişip ishal olmak * Ölmek, mevt
CUHALE İğne deliği
CUHAM İnsanı zayıflatan ve gözleri irinleten bir hastalık
CUHDUB (C : Cehâdib) Ayakları uzun, yeşil çekirge
CUHFE Medine yakınında bir yerin adıdır ve Şam ehli orada ihram giyerler
CUHR Yer deliği
CUHUZ Çıkmak, huruç
CU´L Ücret, mukabil, karşılık * Ayak kirası * Padişahın etbâından aldığı mal
CUL f Çaylak
CUL (C : Ecvâl) Akıl * Rey * Kuyu duvarı Aşağısından yukarısına kadar kuyunun taraflarından her bir tarafı
CULAH f Örümcek, ankebut * Çulha, yâni dokuyucu, nessâc
CUM´A Toplanma * Perşembeden sonraki gün Müslümanların kudsî tâtil günü olup, o güne mahsus namazla mükelleftirler Memur ve işçilerin cuma namazı vakti serbest bırakılmamaları din hürriyetine aykırıdır Yahudiler ve hristiyanlar haftalık dinî törenleri için cumartesi ve pazar günü serbest oldukları halde, müslümanlara aynı hakkın tanınmaması hakiki medeniyete zıttır
CUM´A-İ ATİK (Eski Cum´a) Osmanlılar zamanında, Bulgaristan´da Şumnu ile Razgrat arasında yer alan meşhur bir bölge
CUM´A-İ BÂLÂ (Yukarı Cum´a) Osmanlılar devrinde, Selânik Vilâyetinin Serez sancağındaki bir kaza merkezi
CUM´A SÛRESİ Kur´an-ı Kerim´in 62 ve Medine-i Münevvere´de nâzil olan sûresi
CUM´AT (Cum´a C ) Perşembeden sonra gelen günler Cum´alar
CUMEAT (Cum´a C ) Perşembeden sonra gelen günler Cum´alar
CUMHUR Halk topluluğu Hey´et, takım Aynı kararı veya hükmü kabul edenler * Âlimlerin çoğu, ekseriyeti * Seçimle idare edilen devlet * Bir yere toplanmış kum, toprak
CUMHUR-U AVAM Halk tabakası
CUMHUR-U MUHADDİSÎN Hadis alimleri sınıfı
CUMHUR-U MÜ´MİNÎN İmanlılar sınıfı
CUMHUR-U NÂS İnsanların ekserisi, halk kalabalığı
CUMHUR-U ULEMÂ Âlimler cemaatı Âlimler sınıfı (Bir fikre dâvet cumhur-u ulemânın kabulüne vâbestedir, yoksa dâvet bid´attır, reddedilir Mek )
CUMHURİYET Devlet reisi, millet veya Millet Meclisleri tarafından seçilen hükümet şekli Demokraside temsili hükûmet şekli Halkın hür olarak seçtiği temsilciler (Millet vekilleri ve senatörler) aracılığı ile egemenliğini, (hâkimiyetini) kullanmasına dayanan hükûmet şekli Cumhuriyetin birbirinden farklı üç tatbik şekli vardır 1- Parlementer hükûmet: Hükûmeti meclisler karşısında bağımsız sayan şekil 2- Meclis hükûmeti: Hükûmeti meclise bağlı sayan şekil 3- Başkanlık hükûmeti: Devlet ve hükûmet başkanı aynı kişidir ve halk tarafından seçilir Hükûmeti başkan kurar, başkan değiştirir Başkan meclislere karşı bağımsızdır (Amerika´daki gibi ) (Orada benden sordular ki: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim, bana çorba geliyordu Ben de tanelerini karıncalara veriyordum, ekmeğimi onun suyu ile yerdim Benden sordular, ben dedim: Bu karıncı ve arı milletleri Cumhuriyetçidirler Cumhuriyetperverliklerine hürmeten tanelerini karıncalara veriyorum Sonra dediler: Sen selef-i sâlihine muhalefet ediyorsun Cevâben diyordum: Hülefâ-i Râşidîn hem halife hem Reis-i cumhur idiler Sıddık-ı Ekber (R A ) Aşere-i Mübeşşereye ve Sahâbe-i kirama elbette Reis-i Cumhur hükmünde idi Fakat, mânâsız isim ve resim değil, belki, hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer´iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar Cumhuriyetin reisleri idiler Ş )(Cumhuriyet ki: Adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir H )
CUMHURİYET-PERVER f Cumhuriyetçi, cumhurcu
CUMHUR REİSİ Cumhuriyetle idâre olunan memleketlerde Devlet Reisi
CUMU´ Toplanmalar Cemi´ler
CUMUAT (Cum´a C ) Perşembe gününden sonra gelen günler Cum´alar
CU´MUS Pis, necis
CUN (CUNİ) Karnı ve kanadı kara olan bağırtlak kuşu cinsinden bir kuş
CÛNE (C : Cuven) Attarların kutusu ve tablası
CUR Belde ismi
CUR´A Tek yudum Bir içimlik Bir yudumluk
CUR´ATEN Bir yudumluk
CURH (Curha) Yara Yaralama
CURNAL (Bak: Jurnal)
CUŞ f Coşmak, kaynamak Taşmak Deprenmek
CUŞACUŞ f Çok coşkun, taşkın Pek coşkun ve taşkın bir sûrette
CÛŞAK f Kaynama
CUŞAN f Coşup kaynayan
CÛŞ-AVER f Coşturucu, coşmaya sebep olucu
CUŞİDE f Coşmuş, kaynamış
CUŞİR(E) f Dokumacı
CUŞİŞ f Kaynama, coşma
CUŞ U HURUŞ f Kaynayıp taşma Neş´e ve âhenk Coşup taşma
CU´ŞUM Galiz, kısa boylu adam
CU´ŞUŞ (C : Ceâşiş) Kötü huylu, kısa boylu
CUUDET Kıvırcıklık
CUUR Hurmanın gayet yaramazı, iyi olmayanı
CUY f Nehir, akarsu, ırmak, dere, çay
CUYA(N) f Arayan, arayıcı
CUYBAR f Akarsu, nehir, dere, çay, ırmak * Irmak kenarı
CUY-ÇE f Küçük ırmak
CUYEM f (Cüsten, aramak mastarından "arıyorum, ararım" mânasınadır ) (Bak: Cû)
CUYENDE f Arayıcı, araştırıcı, isteyen
CÜBA´ Korkak
CÜBAB Devenin sütünün üstüne gelen köpüğü
CÜBAR Ziyan olmak Heder olmak * Üçüncü gün
CÜBB Kuyu * Küp Kulpsuz desti * Vaktiyle zindan gibi kullanılan çukur, susuz kuyu
CÜBBE (C: Cübeb) Şeâir-i İslamiyeden olup, giyilmesi sünnet olan dış kıyafetini teşkil eden, bilhassa namazda giyilen uzun ve bolca bir libas
CÜBCÜBE (C : Cebâcib) Korkutmak * Yağ koymağa mahsus deri zenbil ve büyük desti * Çok su * Erimiş yağ
CÜBCÜBİYYE İşkembe yemeği (Onu pişirip satana işkembeci mânâsına "cübcübî" derler )
CÜBLE Hörgüç
CÜBN (Cübün) Ürkeklik Korkaklık Korkak olmak * Peynir
CÜBNE Korkaklık
CÜBNÎ Peynirci * Peynir hâlinde olan şey
CÜBU´ Tehir etmek, sonraya bırakmak * Yönelmek, rücu etmek
CÜBÜLL (C: Cübüllât) Yaratılmak, hilkat * Kesir, çok
CÜBÜN Peynir * (Cebin C ) Alınlar
CÜ´CÜ´ Gemi göğsü Kuş göğsü
CÜDA f Ayrılık Ayrılmış
CÜDA´ Ölüm Mevt * Hayvana muzır olan otlak, çayır
CÜDAD Çulha yumağı * Eski kaftan * Küçük ağaç
CÜDAT (Câdi C ) Dilenciler, sâiller
CÜDAYİ f İftirak, ayrılık
CÜDCÜD (C : Cedâcid) Orak kuşu derler bir büyük böcek ki yaz aylarında öter
CÜDD Cem´etmek, toplamak * Yol üstünde olan kuyu
CÜDDET (C : Cüded) Dağ arasındaki yol * Şekil, tarz, işaret * Çizgi
CÜDED Dağ yolları Yol gibi olan izler * Bir rengi diğer renkten ayıran çizgi
CÜDERA´ (Cedir C ) Yakışanlar Lâyık olanlar, liyâkat sahibi olanlar
CÜDERE (C: Cüder) Ur dedikleri yumru (İnsan bedeninde çıkar)
CÜDERÎ Kabarcık denilen hastalık * Çiçek hastalığı
CÜDRAN (Cedr C ) Duvarlar
CÜDUBE Kıtlık
CÜDÜR (Cidâr C ) İnce deriler, zarlar * Duvarlar, setler
CÜFAEN Beyhude, boşuboşuna, faydasız yere
CÜFAF Kurumuş
CÜFAFE Dağılmış kuru ot
CÜFAL Selin kenara attığı çör çöp * Davarın yünü ve kılı çok olmak * Kıllı kimse * Bol
CÜFALE Su kenarında olan çörçöp
CÜFF İçi boş olan şey Kof * Dimağa işlemiş olan baş yarığı * Hurma çiçeğinin kabuğu * Cemaat, topluluk * Yarısı kesilip kova olmuş olan çürük ve eski kırba
CÜFRE Bir şeyin ortası Mezar * Boşluk Çukur * Göğsün içerisi Sadır
CÜFT f Tek olmayan Eşi olan Çift
CÜFTE f Benzer, eş, denk, müsavi * İnsan veya hayvan sağrıs * Hayvan çiftesi
CÜFUR Zayıf olmak
CÜHAL Zehir
CÜHD Kuvvet, tâkat
CÜHELA (Câhil C ) Cehele, cühhâl Cahiller Bilgisizler
CÜHERA (Câhir C ) Yüksek sesle açık olarak söylenenler
CÜHHAL (Câhil C ) Bilgisizler, câhiller
CÜHUD Bilerek inkâr etmek Bildiği hâlde yanlış söylemek * Peygamberimiz Resul-i Ekremi (A S M ) bildikleri ve mukaddes kitablarında O´nun evsâfını okudukları hâlde inkâr eden Yahudiler (Türkçedeki "cıfıt" kelimesi bundan gelir ) * Bir kimseyi bahil bulmak
CÜLAB Gülsuyu, cüllâb * İshal veren şerbet, müshil
CÜLAHEK f Örümcek, ankebut * Küçük dokumacı
CÜLAL (Celil) Ulu, büyük nesne, azim
CÜLALE Büyük dişi deve
CÜLAZÎ Kocaman ve kuvvetli İriyarı * Hâdim, hademe, hizmetkâr * Kilise veya manastır uşağı * Papaz veya keşiş
CÜLB (CİLB) Su olmayan bulut
CÜLBAN Burçak dedikleri hububat cinsi
CÜLBE Yara iyi olduğunda üstünde olan ince deri
CÜLCÜL (C : Celâcil) Ufak çıngırak, küçük çan
CÜLCÜLÂN Susam
CÜLCÜLÂN-I HABEŞE Beyaz haşhaş
CÜLESA (Celis C ) Beraber oturanlar
CÜLHAB Dere, vâdi
CÜLHUB Dizleri büyük olan kadın
CÜLL (C : Cilâl-Ecille) Çul * Gül * Her nesnenin büyüğü ve muazzamı
CÜLLA (C : Cilel) Büyük emir
CÜLLAB f Cülâb, gülsuyu
CÜLLAH Çok sel
CÜLLAS (Câlis C ) Cülus edenler, oturanlar
CÜLLE Hurma koydukları kap * Hurma yükü
CÜLMUD Kaya
CÜLMÜD Sesi çok çıkan ve kuvvetli olan kimse
CÜLUBE Başka yerden satmaya getirilen şey
CÜLUD (Cild C ) Ciltler, hayvan derileri
CÜLUL Kişinin, yerinden başka yere çıkması
CÜLUS Oturuş Oturma * Padişahın taht´a oturması
CÜLUS-U HÜMÂYUN Padişahın taht´a oturma merâsimi
CÜLUSİYYE Taht´a çıkan hükümdarlar veya padişâhlar için yazılmış yazı veya söylenmiş şiir * Hükümdarın tahta çıktığı ilk gün verdiği bahşiş
CÜLÜBAN Sahtiyandan yapılan dağarcığa benzer bir kap
CÜLÜNBAK Diş gıcırtısı * Kapı gıcırtısı
CÜLZA Sağlam deve
CÜMA´ Toplamak Cem´etmek
CÜMÂDE Arabi ayların beşinci ve altıncısının adı
CÜMÂD-EL-ÂHİRE Arabi ayların altıncısının adı
CÜMÂD-EL-ÛLÂ Arabi ayların beşincisi Cemazi-yel-evvel
CÜMAH Kibirlenmek
CÜMALE (C : Cümâlât) Gemi urganı
CÜMAME (C : Cümâm) Yuvarlak inci Kıymetli taş Gümüşlü boncuk Büyük inci tanesi Gümüşten yapılıp dizilen inci gibi toplar
CÜMAN İri inci
CÜMANE Tek inci
CÜMASE Soğuk, berd
CÜMAZ Gümüşlü boncuk
CÜMBÜŞ (Bak: Cünbiş)
CÜMCÜME (C : Cemâcim) Baş kemiği, kafatası * Ağaç çanak * Arabdan bir kabile
CÜMD Taş
CÜMD (C : Cümâd-Ecmâd) Yüce, sağlam mekân
CÜMEL (Cümle C ) Cümleler Birden fazla anlama gelen sözler Mecmular (Bak: Cümmel)
CÜMHURE İçi boş kemik
CÜMLE Hep, bütün, tam * Gr: Tam mânâyı ifade eden, kaideye uygun söz
CÜMLE-İ ASABİYE Tıb: Sinir sistemi
CÜMLE-İ CEZÂİYE Şart cümlesinin ikinci kısmı Misâl: "Eğer lügatı rehber edinirsen, kelimelerin mânasını anlarsın" cümlesindeki "kelimelerin mânasını anlarsın" cümlesi, cümle-i cezâiyedir
CÜMLE-İ FİİLİYE f Fiil ile başlayan arabça cümle Fiil cümlesi
CÜMLE-İ İHBÂRİYE (Cümle-i haberiye de denir) Bir hâdiseyi, bir nesneyi bildiren cümle Bunun zıddı: cümle-i inşâiyedir; emir ve nehiyleri bildirmek gibi
CÜMLE-İ İSMİYE f İsimle başlayan arabça cümle İsim cümlesi
CÜMLE-İ MU´TERİZE Cümlenin mânasını açıklamak için parantez içine yazılan cümle
CÜMLE-İ MÜSTE´NEFE Kendinden önceki cümleden bağımsız, müstakil cümle
CÜMLE-İ ŞARTİYE (Bak: şart)
CÜMLE-İ TEFSİRİYE (Cümle-i müfessire) "Yâni, meselâ" gibi sözlerle başlayıp önceki cümleyi açıklayan cümle
CÜMLE-İ ÛLÂ Birinci cümle Evvelki cümle
CÜMLE KAPISI Sarayın büyük kapısı * Dış kapı
CÜMLE ŞİRÂN-I CİHÂN f Cihânın bütün arslanları
CÜMLETEN Bütün, hep, kâffeten, cemian, hep birden
CÜMMA´ Bir araya gelerek toplanmış şey, küme
CÜMMAH Temrensiz, ucu yuvarlak ok (Oğlancıklar onunla ok atmayı öğrenirlerdi)
CÜMMAR Hurma yağı denilen beyaz bir maddedir ve hurma ağacının başından çıkar ve araplar onu yerler
CÜMMEL (Cümel) Harflerin, sayı kıymetine göre hesaplanması Ebced (Bak: Ebced) * Bir kaç urganın birleştirilmesinden meydana gelmiş olan çok kalın gemi halatı
CÜMMET Suyun biriktiği yer * Başta toplanan saç * Omuzlara inen saç
CÜMMEYZ İncire benzer bir yemişin adı
CÜMRE Süvari alayı, bin atlı cemaat
CÜMSE Hurma koruğu
CÜMUD Donuk Katı Sert * Mc: Gayretsiz * Soğukluk
CÜMUD-U AYN Göz donukluğu
CÜMUDİYE Büyük buz dağ Glâsiye Buzul Aysberg
CÜMUM Suyu çok olan kuyu * Su kuyuda çok olmak (mânâsına mastardır)
CÜMÛS Donmak
CÜMZA Seri davar
CÜMZAN Hurma nevilerinden bir hurma
CÜMZE Toplanmış hurma
CÜNABE f İkiz çocuk
CÜNAF Kuruluk
CÜNAH Bir şeyi basıp meylettiren sıklet demek olup, harec, sıkıntı ve alel-ıtlak ism-i vebal mânasına da gelir ki, "günah" kelimesinin aslı budur (E T ) (Bak: Günah)
CÜNBÂN f "kımıldanan, kımıldatan, sallanan, oynayan, oynatan, hareket eden" mânâlarına gelir ve sıfatlar yapar Dünbâle-cünbân $ : Kuyruk sallayan
CÜNBİDE f Sallanmış, kımıldanmış, hareket etmiş
CÜNBİŞ f Kımıldanma, hareket * Zevk, eğlence, cünbüş
CÜNBİŞ-İ ZEMİN Deprem, zelzele, yer sarsıntısı
CÜNBİŞ-GEH f Cünbüş yeri, eğlence yeri
CÜNBUH Kalın, uzun ve yüksek nesne * Büyük bit
CÜNBÜDE Kümbet, kubbe
CÜNBÜŞ Zevk, eğlence * Hareket, kımıldanma * Uta benzer bir çalgı (Doğrusu: Cünbiş´tir)
CÜNBÜZ Kemer, kubbe, kümbet
CÜND Er, asker Ordu * Bir kimsenin yardımcıları * Şehir
CÜNDÎ Süvâri, sipâhi, ata iyi binen, binici
CÜNDEB (Cündüb) Bir nevi çekirge * Mc: Yağmacı
CÜNDUH Büyük çekirge
CÜNDÜB (C : Cenâdib) Bir nevi çekirge
CÜ´NE Hokka
CÜNEYD Küçük asker Askercik
CÜNEYD-İ BAĞDADÎ (Hicri: 207-298) Şafii Hz lerinin talebesinden ders almıştır Zamanın kutbu sayılmıştır 30 defa yaya olarak hacca gitmiştir Büyük velilerdendir (K S )
CÜNH Koruma, esirgeme, himâye ve muhafaza etme
CÜNHA Suç, kabahat Te´dib cezâsına müstahak olanın suçu
CÜNNAB Bitişik olan iki yemiş
CÜNNAR Çınar
CÜNNET Örtü, kadın başörtüsü * Yağan * Kalkan
CÜNU´ Yüzü üstüne düşürmek
CÜNUD (Cünd C ) Askerler Ordu
CÜNUDULLAH Allah´ın ordu ve askerleri (Zerrattan seyyarata kadar bütün mahlukat, Allah´ın emrine tabi birer ordu ve asker gibidir Mukaddes Kur´an ve iman hizmetinde cansiperane ve ihlâs ve feragatla cehd ü gayret eden müslümanlar da Cünudullah ünvanına mazhardırlar )
CÜNUH Yöneliş, meyil
CÜNUN Delilik, cinnet Delirmek * Çok olmak * Otun uzaması
CÜNÜB Cenabetlik Şer´an yıkanıp temizlenmeye mecburiyet hâli * Irak, uzak, baid
CÜR´A Bir yudumluk su İçim, yudum
CÜRADE Soyulmuş nesne
CÜRAF Sel yolu Selin aktığı mecrası
CÜRAH Yara
CÜRAHÜM İri gövdeli davar
CÜR´A-RİZ f Damla damla döken * Bir çeşit ibrik
CÜRAŞE Tuz döğülürken etrafına düşen iri parçalar
CÜRAZ Keskin
CÜRAZ Polat Demir
CÜRBÜZ İnsanlar arasında fesâdçılık yapan gaddâr kişi
CÜRCANÎ (Abdülkahir) Hicri beşinci asrın ikinci yarısında yaşamış büyük âlimlerden ve Arapçanın dâhi mütehassıslarındandır Dindarlığı ve takvası da çok ileri olduğu nakledilir  Asıl adı: Abdülkahir-el Cürcanî olan bu Zâtın ilk tahsilini memleketi Cürcan´da yaptığı biliniyor Adı ve künyesi şu şekilde oluyor: Eş-Şeyh Ebu Bekir Abdulkahir bin Abdurrahman Bütün cihetleri ile beğenilen bir zat olmuştur Hakkında deniyor ki: Namazda iken evine bir hırsız girse, bulduğu bir takım şeyleri alır Cürcanî hırsızı gördüğü halde namazına devam eder ve bozmaz  Vefat tarihi Hi 471 senesidir (K S )
CÜRCANÎ (Seyyid Şerif Ali Bin Muhammed) : (Hi: 760-830) Astarabad (Cürcan) civarında Tacu´da doğmuştur Mısır´a giderek orada çeşitli âlimlerden ders okumuştur Şiraz´da müderrislik yapmıştır Sa´duddin-i Taftazanî ile kapanan Mütekaddimîn devrinden sonra açılan Müteahhirîn-i Ulemâ devrinin birincisi bu Seyyid Şerif Cürcanî´dir (K S )
CÜRCE (C : Cürâc) Heybeye benzer bir kap
CÜRCUR Deve başı
CÜRD Tüysüz, kılsız * Cilt hastası (deve) * Tüyleri kısa olan (at) * Bitki örtüsü olmayan (arazi) * Piyâdesiz (süvâri)
CÜRDAN At ve eşek zekeri
CÜRDE Çorak bölge * Çıplak vücut * Atlı asker
CÜRDE ASKERİ Eskiden hacca giden kafilelerin muhafızlığını yapan asker
CÜR´ET Yiğitlik, cesaret Korkmayarak ileri atılmak
CÜR´ETKÂR f Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek
CÜR´ET-YÂB f Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek, cür´etkâr
CÜREZ (C: Cirzân) Tarla faresi
CÜRF Dere kenarında selin, dibini yalayıp oymuş olduğu bıçık üzerinde kalan toprak veya çamur çıkıntısıdır ki, her an için yıkılıp çökmeğe hazır bir vaziyette bulunur (E T ) * Estiyan adı verilen bir ot
CÜRFÜŞ Yanları etli olan şişman kimse
CÜRH (C : Cüruh) Yara
CÜRHA Birtek yara * şehadette yani şahidlikte bir tek hükümsüzlük sebebi
CÜRHÜM Yemende bir kabile
CÜRM (Cürüm) Kabahat, kusur Hatâ İsyan Günah Kanun hilâfına hareket
CÜRM-Ü MEŞHUD Suç üzerinde suçluyu yakalamak Görülen suç (Suç üstü)
CÜRMANE f Ceza, mücâzat
CÜRM-NAK f Suçlu, kabahatli
CÜRMUK (C : Cerâmik) Çizme
CÜRMUZ Küçük havuz
CÜRN (CERİN) (C: Cüren) Hurma kurutulan ve harman yapılan yer
CÜRRE Cesur, cesaretli, cür´etkâr, cür´et-yâb, yiğit, delikanlı, gözüpek, atılgan * Uçan her çeşit kuşun erkeği * Bir zira´ miktarı ağaç (Ağacın başında bir küfe, ortasında bir ipi olup onunla geyik avlarlar )
CÜRRE-BAZ f Atmaca kuşu * Erkek şahin veya akdoğan * Hızla uçan ok
CÜRSUM (C: Cerâsim) Her nesnenin aslı
CÜRSUME (Cürsâm) Kök, asıl, temel Bir tohumun özü İlk hücrelik * Gırtlak kapağı * Karınca yuvası
CÜRSUME-İ DIRAHT Ağacın kökü
CÜRSUN Üzerine binâ yapmak için duvardan dışarı uzattıkları ağaç
CÜRŞ Yemen diyarında bir yerin adı * Başı tırnakla taramak
CÜRŞU´ Büyük karınlı deve
CÜRUB Beddualar, bed ve kötü dualar, fenâ sözler
CÜRUH (Cürh C ) Yaralar
CÜRUM Sıcak, çukur yer
CÜRÛN Bezin eskimesi * Yumuşak olmak * Bir nesne aşınmak * Alışkanlık, itiyat
CÜRÜF Uçurum, yar
CÜRÜZ Verimsiz çorak yer
CÜRVAZ Karnı büyük olan kişi
CÜRYAZ (C: Cerâyız) Karnı büyük olan
CÜRZ (C: Cirzan) Köstebek
CÜRZUM (C: Cürâzim) Çok yiyen kişi
CÜSACİS Büyük deve * Kılların veya otların sık ve çok olup birbirine karışması
CÜSAD Karın ağrısı
CÜSAL Tarla kuşu
CÜSALE Sonbaharda dökülen yapraklar
CÜSAM Büyük, geniş Eni fazla olan
CÜSAM Uykuda gelen ağırlık, kâbus
CÜSES (Cüsse C ) Cüsseler, gövdeler, bedenler, cisimler, kalıplar, cesetler
CÜSEYM Cisimcik Küçük cisim
CÜSEYMAT (Cüseym C ) Küçük cisimler, cisimcikler
CÜSMAN Organlarla birlikte vücudun tamamı * Her nesnenin cismi ve cesedi
CÜSSE Gövde, kalıp, beden
CÜSSE-DÂR f İri yapılı, cüsseli kimse, irikıyım kişi
CÜST f Araştırma, arama
CÜST Ü CU Arayıp sorma, araştırma, arama
CÜSU Diz üstünde çökmek
CÜSU´ Tamahkârlık, pintilik, harislik, cimrilik
CÜSUM (Cisim C ) Cisimler Ecsam
CÜSUM Kuşun, uyuması vaktinde göğsünü yere koyup çömelmesi Çömelip oturmak * Uykuda gelen ağırlık Kâbus * Oturmak
CÜSUR (Cisr C ) Köprüler
CÜSÜVV Kurumak, yebs * Donmak, cümud
CÜSVE Bir yere biriktirilmiş taş
CÜSY Diz üstüne çökmek
CÜŞA´ Çok yemekten dolayı genirmek
CÜŞEM Deve göğsü
CÜŞRE Öksürük * Göğüs sertliği
CÜŞU´ Durmak, kıyam * Huruç etmek, çıkmak * Hafif yay
CÜŞUR Sabah yerinin ağarması
CÜ´ŞUŞ Göğüs Sadır
CÜŞÜM Kısa boylu, tıknaz kimse
CÜVAD Susamak
CÜVAL f Çuval
CÜVALİK (C : Cevâlik) Çuval
CÜVAN (Bak: Civân)
CÜVAR (Civâr) Yakınlık Komşuluk * Himâyet, korumak * Riâyet * Süt emen deve yavrusu * Karga sesi * Öküz avazı
CÜVEYRE Küçük câriye, câriyecik
CÜVVET Kırba yaması * Bir parça yer * Siyaha yakın boz renk * Demir pası
CÜYUD (Cid C ) Gerdanlar, boyunlar
CÜYUŞ (Ceyş C ) Ceyşler, askerler, neferler, erler Ordular
CÜZ Kısım, parça Bir şeyin bir parçası * Kitab forması * Küllün mukabili * Kur´ân-ı Kerim´in otuzda bir parçası * Kanaat İktifâ eylemek * Düğümü sağlam yapmak Bir şeyi pekiştirip muhkem kılmak * Kız evlâdı
CÜZ-İ ASGAR En küçük cüz En ufak parça
CÜZ-Ü FERD Bir varlıktan veya bir vücuddan bir parça * Atom (Bak: Cüz-i lâyetecezzâ)
CÜZ-İ İHTİYAR Dilediği gibi hareket edebilme Yani: Herhangi bir şeyi yapmak veya yapmamak hususunda bir tarafı tercih etmek iktidar ve serbestliği Bu serbestlik ile, Cenab-ı Hak insanları, iyiliği veya kötülüğü istemek cihetinde imtihan eder (Halbuki; o cüz-i ihtiyarî denilen silâh-ı insanî hem âciz hem kısadır Hem ayarı noksandır İcad edemez Kesbden başka hiçbir şey elinden gelmez Îman o cüz-i ihtiyarîyi, Allah namına istimal ettirip herşeye karşı kâfi getirir Bir askerin cüz´î kuvvetini devlet hesabına istimal ettiği vakit, binler kuvvetinden fazla işler görmesi gibi S )
CÜZ-İ İRADE İradeden bir cüz Allah tarafından insana verilen irade (Bak: İrâde)
CÜZ-İ LÂYETECEZZÂ Bir daha bölünmeyen en küçük parça En küçük cisim parçası Tecezzisi kabil olmayan Atom Yani parçalansa, maddîlikten çıkıp kanun-u İlâhî ile bir nevi kuvvete inkılâb eder
CÜZ-Ü TAMM Bütün Bir şeyin, temel vasıflarının tamamını toplayan parçası Parçalandığı vakit ana vasfını ve asliyetini kaybeden şey
CÜZAE Bıçak sapı
CÜZAF Götürü pazar
CÜZAM (Cüzzam) Hansel basilinin (mikrobunun) sebep olduğu bulaşıcı bir deri hastalığı
CÜZAME Hasaddan sonra ekinden bâki kalan ekin
CÜZARE Devenin etrafı (ayakları ve başı gibi )
CÜZAZ Kesilmiş ve parçalanmış olan şey
CÜZAZE (C : Cüzâzât) Pâre pâre etmek, ayırmak, kesmek Ağaçtan yemiş düşürmek
CÜZAZE Bez kırpıntısı
CÜZBEND Bir çeşit cüzzam hastalığı * Ciltçi
CÜ´ZER (C : Câzer) Geyik buzağısı * Yaban sığırının buzağısı
CÜZEYR Kök dalı, ince kök
CÜZEYRE Küçük ada, adacık Etrafı su ile çevrili küçük kara parçası
CÜZHAN f Kur´ân-ı Kerim cüzlerini okuyan kimse
CÜZ´İ Azdan olan Parçaya âit olan Biraz Pek az Kıymetsiz Mühim olmayan Esasa ait olmayan Cüz´e âit olan Külli olmayan
CÜZ´İYYAT Cüz´î olan şeyler Ufak tefek şeyler Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar
CÜZ´İYYET Azlık, cüz´î oluş
CÜZVE (Cezve-Cizve) (C: Cezey-Cizey) Kalın ağaç parçası * Ateş közü
CÜZUR (Cezr C ) Kökler
CÜZZAM (Bak: Cüzam)
CÜZZET Kaftan
Ç Osmanlı alfabesinin yedinci harfi olup, ebced hesabında "cim" harfi gibi üç sayısının karşılıdır
ÇABA Cehd Gayret, herhangi bir işi yapmak için harcanan güç
ÇABÜK f Çabuk, seri, aceleli, hızlı, tez, hafif
ÇABÜK-HIRÂMÂN f Sür´atli yürüyen Çabuk yürüyen
ÇABÜK-REV f Çabukça giden
ÇAÇARON İtl Çok konuşan, çenesi düşük, geveze
ÇAÇELE f Postal, ayakkabı, çarık, pabuç
ÇADER-İ KUHLÎ Sema, gök * Karanlık gece
ÇAĞ Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim * Yaş * Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik * Devir, tarih çağları (İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ )
ÇAĞATAY Cengiz Han´ın oğlu Çağatay Han´ın ismine nisbetle Mâvera-ün Nehr taraflarında oturan Doğu Türklerine ve edebî lisan olarak kullandıkları Doğu Türkçesine verilen isimdir
ÇAĞDAŞ (Bak: Asrî)
ÇAĞDIŞI Askerliğe alınma çağı dışında * Çağın fikirlerine felsefesine uymayan Bu mânada bazı kimselerin kelimeyi hakaret olarak kullanmaları dar görüşlülüğün ve cehaletin neticesidir Çünkü çağın insanlık için zararlı öyle fikirleri ve felsefeleri vardır ki, gelecek devirler bunu anladıkları zaman şimdi bunu benimseyenlerin zavallılıkları da anlaşılmış olacaktır Körükörüne çağın her düşüncesini benimsemek, müslümana yakışmaz (Bak: Asrî)
ÇAĞLA (Çağala) Badem, erik, kayısı gibi yemişlerin yenebilen ham meyvesi
ÇAĞLAR Kayalara veya setlere çarparak, yerden köpürerek düşen su Şelâle, çağlayan
ÇAĞRIŞIM Psk: Bir idrakla kazanılan bir fikrin başka bir idrak (algı) ile kazanılan fikir arasında bağıntı kurulması, birinin diğerini hatıra getirmesidir Bu bağıntı zaman ve mekânda yakınlık, benzerlik ve zıdlık sebebiyle kurulur Sevap deyince günahın; abdest deyince namazın; Cennet deyince Cehennem´in de aklı gelmesi gibi 
ÇAĞZ f Kurbağa * Korku, havf * Kapandığı halde hâlâ içinde cerahat bulunan yara * Ah ü fizar İnilti
ÇÂH (Çeh) f Kuyu Çukur
ÇÂH-I BÜN Kuyu dibi
ÇÂH-I YUSUF Hz Yusufun (A S ) kardeşleri tarafından atılmış olduğu kuyu
ÇÂH-I ZEMZEM Zemzem kuyusu
ÇAK f İyi, güzel, sıhhatli, şişman
ÇAK f Yarık, çatlak, yırtmaç * Kılıç, bıçak gibi şeylerin sesleri * Sabah vakti beyazlığı * Küçük pencere * Hazır Amâde
ÇAKACAK f Silahlı çatışmadan çıkan ses
ÇAKALOZ Çakıltaşı atan bir nevi küçük top
ÇAKÇAK Parça parça, yırtık pırtık * Kılıç ve emsâli şeylerin sesleri
ÇÂKER f Kul, köle
ÇÂKERÂNE f Kölecesine, köle gibi
ÇÂKERÎ f Abd´e, köleye ait * Kölelik Kulluk, abdlik, esirlik, cariyelik
ÇAKMAKLI Ağızdan dolan ve tetik yerinde bir cins çakmakla ateş alan eski tüfek çeşitlerinden biri
ÇAKŞIR İnce kumaştan yapılan uzun bir çeşit şalvar * Kuşların ayağındaki tüy
ÇAKUÇ f Çekiç
ÇAL İsimlere önden eklenip, onun daima hareket edip oynamakta olduğuna işaret ve delâlet eder Meselâ: Çal-at : Durduğu yerde de hareket eden at * Bir şeyi şiddetle kapmaya delâlet eder Meselâ: Çal-yaka: Yakasından kapmak, şiddetle yakalamak
ÇALA İsimlerden önce kullanılarak, devam ve şiddetli ve pervasız kullanılmasını bildirir Meselâ: Çalakalem: Çabuk ve gelişigüzel ve ilmi olmayan yazı yazmak
ÇALAB t İlâh Mâbud Cenâb-ı Hak, Rab
ÇALAK f Yerinde durmayan, çabuk, oynak Dâima çalışan Her bir hareketi çabuk olan * Akıl ve ferâseti açık
ÇALAKÎ f Çeviklik, süratlilik, tezlik
ÇAL-AT Hareketli, yerinde duramayıp şahlanan at
ÇALBUS f Dalkavuk, yaltakçı
ÇALÇENE t Durmayıp konuşan, geveze
ÇALGI Müzik âleti Müzik, çalgı (İslâm âlimleri insanda maddi, hayvâni hisler ve hevesler uyandıran müziğin haram olduğunu bildirmişlerdir )
ÇALIM Tavır, eda * Kılıcın keskin tarafı, ağzı
ÇÂLİK f Çelik çomak oyunu
ÇÂLİŞ f Savaşta düşmana karşı gurur ve naz ile yürüme * Mukabil, karşı durma * Savaş, muharebe, harp, ceng, mücadele * Birleşme
ÇAM f Eğrilme, bükülme * Salınma
ÇÂME f şiir ve gazel Manzume
ÇÂME-GÛY f Şair
ÇAMULARİ Himalaya dağlarına bağlı bir dağ silsilesi
ÇANE f Çene
ÇAP f Basma, baskı, tab
ÇAPAR Postacı
ÇAPKUN Seri ve yorulmaz neviden iyi bir at cinsi
ÇAPLUS f Dalkavuk, yaltakçı
ÇAPÛL f Yağma, saldırı
ÇAPÛLCU Düşman toprağına atla hücum edip yağma eden Akıncı, yağmacı
ÇAR (Slavca) Eski Rus İmaparatorlarının ünvanları * Bulgar kralı
ÇÂR f Dört Cihâr
ÇÂR-BÂLİŞ(T) f Evvelce padişahların ve makamca büyük olanların üzerlerine oturdukları dört katlı şilte * Dört unsur
ÇÂR-CİHET Dört cihet Cihat-ı erbaa
ÇÂR-ÇEŞM Dört göz
ÇÂR-ÇİZ Dört şey
ÇAR-DEH f Ondört
ÇÂRE f Neticeye varmak üzere maniaları kaldırmak için tutulması icabeden çıkar yol Kurtuluş yolu Tedbir, yardım, yol * Hile * Bir def´a * Ayrılık
ÇARE-İ HALÂS Kurtuluş çaresi
ÇÂRE-CU f Çâre arıyan
ÇÂRE-SÂZ f Çâre bulan
ÇAR-EBRU Dört kaş * Bıyığı yeni gelmiş delikanlı
ÇAR-ERKÂN-I CUVANÎ Padişahın özel hizmetlerinde bulunan ve Enderun´un azamlarından olan dört kişi hakkında kullanılan bir tabirdir
ÇAR-GÂH f Dört taraf ki, bunlar; şark, garb, şimal, cenub´dur * Dünya, küre-i arz, cihan * Türk musikisinde bir makam adıdır
ÇAR-GUŞE f Dört köşe Dört taraf Dört yön
ÇARH Çark, tekerlek * Felek, gök, sema * Ok yayı * Elbisede yaka * Tef * Devreden, dönen * Çakır doğan * Talih
ÇARH-I AHDAR Gök kubbe
ÇARHA f Ordunun ilerisinde bulunan askerlerin yaptıkları tâlim * Çıkrık gibi dönen yuvarlakça bir cins dolap
ÇARIYAR (Bak: Çaryâr)
ÇARİÇE (Slavca) Rus İmparatoriçesinin nâmı
ÇARK f (Çarh-Çerh) Dönen pervaneli tekerlek * Vapur, değirmen ve dolap çarkı * Bir makinenin dönen tekerleği, çok zaman bu tekerlek makineyi çalıştırır Her çeşit tekerlekli makine * Dönerek işleyen âlet * Koz: Birbiri içinde dönen feleklerden mürekkeb kâinat, felek, eflâk * Baht Talih şans
ÇARK-I FELEK Bir makine veya dolaba benzetilen gökyüzü * Mc: Tâlih, baht * Yakıldığı zaman dönerek ateşler püskürten bir çeşit donanma fişeği * Bir nevi sarmaşıklı nebat çiçeği
ÇARMIH f (Çar: Dört; Mıh: Çivi) Salib Suçluyu haça germek için kurulmuş, haç şeklinde darağacı * Geminin direkleri başından aşağıya inen kalın ipler
ÇAR NAÇAR f İster istemez, mecburiyetle
ÇARPA f Eşek, deve, koyun v s gibi dört ayaklı hayvanlar
ÇARSU f Dört taraf Dört tarafı olan şey * Çarşı, pazar
ÇARŞAF Yatağın üstüne serilen veya yorgana kaplanan bez örtü * Kadınların kullandığı baştan örtülen, pelerinli eteklikli sokak elbisesi Kadınların örtünmesi farzdır Bu maksatla çarşaf ucuz, pratik, hafif olması ve zengin fakir herkesin kolayca sağlıyabilmesi bakımından yaygın olarak kulanılagelmiştir Çeşitli renklerde olabilir Çarşaf kadar ucuz ve pratik İslâma uygun başka bir giyecek yapılmadığı için, çarşaf giyenleri kınamak çok haksızlıktır Çarşaf zengin ve fakir ayrımını kaldırır İç giyimi örttüğü için ailelerin birbirine özenerek israfa düşmelerini, gösterişi, çekememezlikleri ve bundan doğan huzursuzlukları önler Ferâce, car, cilbab denen örtüler de, bu tarz örtü çeşitlerindendir (Bak: Tesettür)
ÇAR-ŞEB f Cilbab, ferace, çarşaf
ÇAR-ŞENBİH f Haftanın dördüncü günü Çarşamba günü
ÇAR-TAK f Çardak * Dört köşe çadır
ÇARTA(RE) f Dünya, âlem, küre-i arz * Dört unsur * Dört teli olan kemençe
ÇÂRUB f Süpürge
ÇÂRUB-ZEN f Süpürücü
ÇARUĞ f Çarık
ÇAR U YEK Dörtte bir
ÇARÜM f Dördüncü
ÇAR-YAR Dört dost (Hz Ebûbekir, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Ali (R A ) lerin nâmları ) Dört Halife, Hulefâ-i Erbaa veya Ashab-ı Güzin diye de ihtiramla anılırlar
ÇAR-YARÎ f Çar-yâra ait Sünnîlik
ÇAR-YEK f Çeyrek, dörtte bir * Saatin dörtte biri, onbeş dakika * Mecidiye denilen gümüş sikkenin dörtte biri ki, beş kuruşluk bir gümüş sikkedir
ÇAR-ZEBAN f Geveze, çenesi düşük, lüzumsuz olarak konuşan
ÇAŞ f Tahıl yığını, hububat
ÇAŞİT Casus
ÇAŞNİ Çeşni, lezzet, tad Yemeğin tadına bakmak için ağza alınan miktar, tadımlık
ÇAŞT f Kuşluk yemeği * Kuşluk vakti
ÇAVELE f Güzel renkli bir cins gül * Eğri büğrü, yamuk
ÇAVUŞ Vaktiyle divanlarda hükümdarların hizmetinde bulunan yaver veya muhzır gibi subaylara denilirdi Tanzimattan evvelki Osmanlı saray teşkilatında çavuşlar, padişahın yaverleri ve çavuşbaşı mabeyn müşiri idi * Onbaşıdan üstte ve assubaydan alttaki derecede olan asker * İşçilerin başları, şefleri
ÇE f Küçültme edatı olap bu mânâ ile Farsça isimlere eklenir
BAĞ-ÇE Küçük bağ, bahçe
ÇE (Bak: Çi)
ÇEÇ f Hububat elenen kalbur * Harman savurmakta kullanılan yaba
ÇEÇEK f Gül Çiçek * Gönül * Çiçek hastalığı * Vücutda çıkan ben
ÇEH f Kılıç, bıçak ve hançer gibi âletlerin kını, kılıfı
ÇEH f Kuyu, çukur
ÇEHAN f Damlıyan, damlayıcı
ÇEHÂR f Dört, erbaa
ÇEHÂR-DEH f Ondört
ÇEHÂR-GÂNE f Dört unsur
ÇEHÂR-PÂ f Dört ayaklı hayvan
ÇEHARÜM f Dördüncü
ÇEHRE f Vech, yüz, surat * Mc: Surat asmak, dargınlık * Görünüş, şekil, zahir
ÇEHRE-NÜMUD f Yüzünü gösteren, yüz gösterici
ÇEHRE-PERDAZ f Ressam
ÇEK Çekoslovakya, Bohemya ahalisinden olan ve Çek´ce konuşan kavim ki, Osmanlı metinlerinde "çeh" diye geçer
ÇEKAN f Damlamış, damlıyan
ÇEKİ Odun gibi ağır cisimleri tartmada kullanılan 250 kiloluk ağırlık ölçüsü
ÇEKİDE f Gürz ve topuz gibi eski zamanlarda kullanılan savaş âletleri * Damlamış
ÇEKİMSER t Taraf tutmayan
ÇEKRE f Küçük su damlası Su serpintisi
ÇELEBİ Efendi, kibar kimse * Mevlâna postnişinine verilen ünvan * Çelebi, Sultan Mehmed devrine kadar padişah oğullarına verilen ünvan idi * Mevlânâ soyundan gelenlerle, mevlevilerin büyüklerine verilen ünvan
ÇELE-ÇEPE f Sağa sola
ÇELENK f Eskiden kadınların süs için başlarına taktıkları mücevher veya madenlerden yapılmış sorguç Halka şeklinde çiçek veya yapraklı dal demeti (Cenazelere çelenk göndermek İslâm âdeti değildir, israftır )
ÇELİPA f Haç, put, sanem * Eğik ve kıvrık çizgi
ÇEM f Naz ve eda ile salınarak yürüme * Ziynetli, süslü, düzgün * Cürüm, kabahat, suç * Taam, yemek * Mâna * Kazanılmış, toplanılmış
ÇEMBER (Bak: Çenber)
ÇEMEN Yeşil ve kısa otlarla kaplı yer, çimen Ağaç ve çiçekleri olan yeşillik, çayır * Pastırmaya konulan bir çeşit ot
ÇEMENİSTAN f Bahçe, çimenlik
ÇEMENZAR f Yeşillik, çayır
ÇENBER f Daire, def ve kalbur gibi şeylerin tahtadan olan dairesi * Fıçı ve tekerlek gibi şeylere takviye edip, dağılmalarını önlemek için etrafını çevirecek tarzda geçirilen demir veya tahta halka * Başa ve boyna bağlanan yemeni * Esirlik, bağlılık, kölelik * Geo: Bir düzlemde bulunan sabit noktadan aynı uzaklıktaki noktaların meydana getirdiği geometrik şekil
ÇEND f Kaç tâne Ne kadar * Birkaç Üç-beş gibi adet * Herhangi bir şeyin yüzde biri
ÇENDAN f Gerçi, her ne kadar O kadar Pek o kadar
ÇENDÎ f Bir müddet, biraz
ÇENDİN f Kaç, kadar, ne kadar, bu kadar
ÇENEB f Sünnet
ÇENG f Pençe * El * Çalgı âletlerinden bir saz çeşidi * Eğri büğrü
ÇENGAR f Yengeç * Bakır pasından yapılan yeşil boya
ÇENGEL f Pençe * Bir şey asmağa yarayan alet * Orman, ağaçlık yer
ÇENGİ Zil ve kaşık vurarak oynayan dansöz ve rakkase ki, ekseriyetle çingene kızlarındandır
ÇEP f Sol, yanlış, falso
ÇEPEL Kirli, bulaşık, karışık, çamurlu
ÇEP-ENDAZ f Hileci,hilekâr, hile yapan kişi
ÇEPER Cidar, duvar
ÇEP ŞÜDEN f Solak olmak * Mc: Doğruluktan yüz çevirmek
ÇEP Ü RAST Sağ ve sol
ÇERA f Niçin, niye böyle * Mer´a Otlak
ÇERAG f Işık kandil Lâmba Mum * Kutlu, mutlu * Otlak Mer´a * Otlama * Tekaüd * Talebe
ÇERAGAN f Etrafı aydınlatma, şenlik Kandil donanması, çırağan
ÇERAG-ÇEŞM f Evlat, çocuk, veled, insan yavrusu
ÇERAKİSE (Çerkes C ) Çerkesler Kafkasyada yerli bir kabilenin adı
ÇERAM f Otlak
ÇERA-ZAR f Otlak, çayır
ÇERB f Besili, semiz, yağlı * Muvafık, münasib, uygun * Temayüz, imtiyaz Diğerlerinden fazla ve üstün olma
ÇERB-AHUR f İçinde yemi bol olan ahır * Bolluk içinde yaşıyan kimse
ÇERB-DEST f Eli işe yatkın Sür´atli, eli çabuk
ÇERBÎ f Tatlılık, yumuşaklık
ÇERB-PEHLU f Besili, semiz, gövdeli, yağlı
ÇERES f Zindan, hapishane * Zulüm, işkence * Mer´a, otlak * Üzüm teknesi
ÇERH f Çark Dolap * Felek Talih * Dingil üzerine dönen * Gök * Def * Zenberek * Mancınık * Elbise yakası * Ok yayı * Çakır gözlü doğan kuşu
ÇERHİDEN f Kendi etrafında dönmek
ÇERKES Kafkas kavimlerinden biri * Bu kavme mensub olan kimse
ÇERM f Hayvan ve insan derisi Post
ÇESPAN Lâyık, uygun, münasib, muvafık, yakışır
ÇESPİDE f Lâyık, uygun münasib, muvafık, yakışır
ÇEŞ f "Deneyen, sınayan, tadına bakan" mânâsına gelerek kelimelere eklenir
ÇEŞAN f Topuz, gürz
ÇEŞENDE f Tadıcı, tadan, tadına bakan
ÇEŞİDE f Tadmış Tadılmış olan
ÇEŞİDEN f Lezzetine bakmak Tadmak
ÇEŞM f Göz Ayn Dide
ÇEŞM-İ ÂHU Ceylân gözü
ÇEŞM-İ BED Kem göz
ÇEŞM-İ DİL Basiret Kalb gözü
ÇEŞM-İ GAZUB Kızgın bakış
ÇEŞM-İ GİRYÂN Ağlayan göz
ÇEŞM-İ HOŞ-NİGÂH Güzel bakışlı göz
ÇEŞM-İ İSTİKBÂL-BİNÎ Gelecek zamanı, istikbâli gören göz Kuvve-i kudsiye ve ferâset ve basiretle ileriyi bilen nazar
ÇEŞM-İ MEST Sarhoş göz, mest olmuş göz
ÇEŞM-ZAHM Nazar değme
ÇEŞMAN (Çeşm C ) Çeşmler, gözler
ÇEŞM-AŞİNA f Göz aşinalığı olan, tanıdık
ÇEŞM-AVİZ f Yüz örtüsü, peçe
ÇEŞM-DAR f Bekliyen, gözliyen
ÇEŞM-DERİDE f Sıkılmaz, utanmaz, arsız
ÇEŞN (Çeşen) f Bayram, îd * Düğün * Ziyafet, şölen
ÇETE Bölük, birlik, takım Bir reisin idaresi altında bulunan birlik * Asker bölüğü, müfreze * Çapulcu ve akıncı takımı
ÇETİN Sert * İnatçı, dik başlı * Zor, güç
ÇETR f Gece * Gölgelik, çadır, şemsiye
ÇETR-İ ANBERİN Karanlık gece
ÇETR-İ NUR Güneş, şems
ÇETU f Perde, örtü
ÇETUK f Serçe kuşu
ÇEVGAN f Cirit oyunlarında atlıların birbirlerine attıkları değnek * Baston, ucu eğri değnek
ÇEVİK t Tez hareketli Oynak Çabuk hareket edebilen
ÇEVİK ÇALAK Tez, hareketli, çalışan Yerinde durmayıp hareket eden
ÇEYREK f Dörtte bir (Bak: Çâr-yek)
ÇIFITLIK Yahudilik, Yahudi cinsiyet ve mezhebi * Münâfıklık
ÇIĞIR t Yeni açılan patika yolu * Ayak izi ile karlı yerde açılan yol * Başkalarının da uyabileceği yeni bir tarz ve yol * Çığın açtığı iz, yol (  Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz Bütün hareketi şer ve tahrib hesabına geçer  L )
ÇIMACI Vapurda ve iskelede çımayı atıp tutmak vazifesiyle görevli tayfa
Çİ (Çe) f Ne Nasıl (Soru edatı) * Taaccüb ve hayret yerinde de kullanılır
ÇİDE f Devşirilmiş, toplanmış
Çİ-GUNE f Nasıl, ne çeşit, ne türlü
ÇİHAR f Dört (Bak: Çâr)
ÇİHİL f Kırk (sayı) * Mc: Çok, ziyade, fazla
ÇİL (Çihil-Çehl) f Kırk * Mc: Çok
ÇİLE f Eziyet Sıkıntı * İplik * Yay kirişi * Tas: Dervişlerin kapalı bir yere çekilerek ibadetle geçirdikleri kırk gün
ÇİLEHÂNE-İ UZLET Çile çekilen yer Yalnız başına ve çile içinde ibadet yapılan yer
ÇİLEKEŞ Çile çekmiş Çile dolduran, dert çeken
ÇİLLE Farsça (40) rakamını gösteren (Çihille) kelimesinin telaffuzunda aldığı şekildir Daha çok (Çile) şeklinde söylenir (Bak: Çile)
ÇİM f Rutubetten hasıl olan yosun * Kesilmiş çimenli yerler
ÇİN f Büklüm * Çatıklık Buruşukluk Kıvrım
ÇİN-İ CEBİN Alın buruşuğu Alın kırışığı
ÇİN-İ EBRU Kaş çatıklığı
ÇİN f "Derleyen, toplayan" mânâlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
HUŞE-ÇİN Başak toplayan
ÇİNE f Kuş yemi
ÇİNENDE f Devşiren, toplayan, toplayıcı
ÇİN-İ MAÇİN Çin ve Çin´in güney kısmı
ÇİPİL Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse * Çepel
ÇİRAG f Fitil, kandil, mum, lâmba * Çırak * Talebe, öğrenci, şakird * Tekaüd, emekli, emekliye ayrılmış olan kişi
ÇİRE f Mâhir, maharetli, becerikli * Bahadır, kahraman, yiğit, cesur
ÇİRE f Niçin Çerâ
ÇİRE-DEST f Becerikli, eli işe yatkın olan
ÇİREGÎ f Bahadırlık, kahramanlık, yiğitlik * Ustalık Mâhirlik
ÇİRK Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset * Yarada olan irin ve kan
ÇİRK-ÂB f Pis su
ÇİRKÂF f Çirkef Pis su Pis * Terbiyesiz Edebsiz
ÇİRKİN f Güzel olmıyan * Çok kirli * Kanlı, irinli çıban veya yara
ÇİSAN f Ne gibi Nasıl
ÇİSTAN f Bilmece
ÇİZ f Şey Nesne
ÇOLPA f Bir ayağı sakat olan * Yürürken ilk defa sol ayağını atan * Mc: Beceriksiz Eli yakışıksız
ÇOPRA Balık kılçığı * Sık çalılık veya sazlık * Uzunca boylu olan tatlı su balığı
ÇÖMEZ Medresede talebeye ve müderrise hizmet ederek ilim öğrenen kimse Talebe yamağı
ÇUB f Ağaç değnek, sopa * Çöp
ÇUBAN f Çoban, sığırtmaç
ÇUBE f Oklava
ÇUBEK f Değnek, sopa Davul tokmağı
ÇUG f Su arkı * Boyunduruk
ÇUHADAR Ayak hizmetinde bulunan çuha elbiseli yahut çuhadan olan perdenin haricinde emre hazır bulunan hademe
ÇUN f (Tâlil edatı) Ne zaman ki, çünkü, şu sebepten ki, gibi, şâyet, zirâ, nasıl, niçin, çerâ den beri mânalarına gelir
ÇUNAN f Öyle böyle
ÇUNİN f Böyle
ÇUN Ü ÇİRA f Nasıl ve niçin
ÇUVALDIZ Çuval ve ona benzer çul vs dikmeye mahsus büyük iğne
ÇÜ f (Teşbih ve tâlil edatı) Gibi * Dikkat * Ahenk
ÇÜN f Gibi * Zira, çünki, madem ki * Nasıl, nice
ÇÜNAN f Böyle Bu şekilde Bunun gibi
ÇÜNBEK f Atlama, sıçrama
ÇÜNKİ f Zira, şundan dolayı ki, şuna binaen ki, şu sebebden ki
ÇÜST f Çevik, çabuk hareketli Seri-ül-hareke * Dar, sıkı * Muntazam, mükemmel, düzgün Yakışıklı
ÇÜSTÎ f Atiklik, çeviklik, çabukluk
|