Prof. Dr. Sinsi
|
Hiroşima Ve Nagazakide Abd Nükleer Terörü
62 Yıl Sonra: Hiroşima ve Nagazakide ABD Nükleer Terörü-III
SONSÖZ
Aradan geçen 60 yıla rağmen insanlık Hiroşima ve Nagazakinin karabasanının gölgesinde yaşamaya devam ediyor O acı günlerden sonra da dünyanın dörtbir yanında giriştiği doğrudan ya da dolaylı saldırganlık yoluyla milyonlarca işçi ve emekçiyi katleden ve Ortadoğu ve Orta Asyada savaş kundakçılığı yapan Amerikan devlet teröristleri ve onların Siyonist ortakları, bugün de İrana karşı bir nükleer saldırı hazırlığındalar Ellerinde, her biri “Küçük Oğlan”dan ve “Şişko”dan binlerce kez daha güçlü onbinlerce nükleer füze bulunan ABD emperyalistleri bütün dünyayı bir Hiroşimaya, bir Nagazakiye çevirmeye hazır olduklarını onyıllardır kanıtlamış bulunuyorlar Ellerindeki korkunç ve nicelik ve nitelik bakımından sürekli olarak geliştirdikleri konvansiyonel silah stoğuyla yetinmeyen, uzayı silahlandıran, 2001 yılından itibaren nükleer silahların yaygınlaştırılmasına bazı kısıtlamalar getiren uluslararası anlaşmadan çekilen ve değişik tipte yeni nükleer bombalar geliştirmekte olan ABD emperyalistleri, tüm emekçi insanlık için Hitler faşizminden ve onun bağlaşıklarından çok daha büyük bir tehlike oluşturuyorlar Askeri harcamaları, dünyanın geri kalanının toplamının askeri harcamalarına eşit olduğu tahmin edilen bu devlet teröristleri çılgınca silahlanmaya, dünyanın her tarafında askeri üsler kurmaya ve kendilerine boyun eğmeyen herkesi tehdit etmeye devam ediyorlar Halihazırda onlar, İslam ülkeleri işçi sınıfı ve halkları başta gelmek üzere dünya işçi sınıfı ve halklarına karşı “teröre karşı savaş” adı altında pazarlanan bir savaş yürütmektedirler Onları durdurabilecek biricik güç, ezilen ve sömürülen yığınların demokrasi, ulusal kurtuluş ve sosyalizm kavgasıdır Bugün, emekçi insanlığın ivedi ve merkezi görevi, her ulustan, milliyetten, dinden ve mezhepten işçi ve emekçilerin geniş ve militan bir anti-emperyalist birleşik cephesini oluşturmak ve tüm dünyayı köleleştirmek için yola koyulmuş bulunan Amerikan neo-faşizmini ve onun yakın bağlaşık ve uşaklarını tarihin çöplüğüne gömmektir Yeni Hiroşimalardan ve Nagazakilerden ve tüm dünyanın bir nükleer cehenneme çevrilmesinden kaçınmanın biricik yolu budur
DİPNOTLAR
(1) Fakat, savaşın sonunun yaklaştığı 1945 yılında ABD ve Britanya emperyalistleri, kısmen Almanyada, ama daha çok Japonyada atom bombasının kullanılmadığı, ama aşağı yukarı aynı ölçüde sivil can kaybına ve büyük maddi yıkıma yol açan çok şiddetli hava saldırıları da gerçekleştireceklerdi Örneğin, ABD ve Britanya savaş uçaklarının, hiçbir askeri tesisin bulunmadığı ve Avrupanın en önemli kültür merkezlerinden biri sayılan Alman kenti Dresdene karşı 13 Şubat 1945te gerçekleştirdikleri ve 14 saat süren korkunç saldırı 60,000e yakın insanın bombalanarak, yanarak ve havasızlıktan boğularak ölmesine yol açacaktı Mültecilerle birlikte 1 milyona yakın kişinin bulunduğu tahmin edilen kente 700,000 fosfor bombasının atılması sonucunda sıcaklığın 1,600 dereceye çıktığı için ölen insanların çoğunun cesetlerinin tümüyle yanarak tanınmaz hale geldiği ya da betona ve kentin zeminine karıştığı tahmin ediliyor
9-10 Mart 1945te ise 334 B-29 dev bombardıman uçağı 6 milyon kişinin yaşadığı Tokyoyu üç saat süreyle yoğun bir biçimde bombaladı 1,665 ton yangın bombasının kullanıldığı bombardımanda yaklaşık 84,000 kişi can verirken 41,000 kişi yaralandı; yer yer kentin içinden geçen ırmağın sularının kaynadığı saldırıda 265,000 kadar bina yıkıldı ve yaklaşık 42 kilometrekarelik bir alan tamamen küle döndü Ölenlerin çoğunu kadınların, çocukların ve yaşlıların oluşturduğu bombardımanda B-29 uçaklarının pilotları yanan insan eti kokusundan ötürü kusmamak için oksijen maskesi takmak zorunda kaldılar
Kapitalizmin vahşeti sosyalizmin insani niteliğiyle bu alanda da tam bir karşıtlık oluşturuyordu İkinci Dünya Savaşında ölçülemeyecek derecede fazla kayıp vermiş olmasına rağmen Sovyetler Birliğinin hava kuvvetleri hiçbir zaman kentsel yerleşim bölgelerinin ve diğer sivil hedeflerin ayrımsız ve yoğun bombardımanı taktiğine başvurmadı
(2) Potsdam Konferansının 24 Temmuz tarihli oturumu sırasında Truman bir ara Stalinin yanına gelerek ona “bizim artık olağanüstü ölçüde güçlü bir silahımız var” diyecekti Stalinin, sakin bir biçimde “bunu duyduğuma sevindim” demesi üzerine Truman ile Churchill, Sovyet liderinin, neyin sözkonusu olduğunu kavramadığı sonucuna vardılar Oysa, ABDndeki ve Manhattan Projesi içindeki ajanları aracılığıyla Sovyetler çoktandır, nükleer çalışmalar hakkında geniş bilgi sahibiydiler
(3) Azılı bir anti-komünist olan ve Nazi Almanyasının Haziran 1941de Sovyetler Birliğine saldırmasından sonra ABDnin, bu iki ülkenin karşılıklı olarak birbirlerini yormalarına ve tüketmelerine yardımcı olması (!) gerektiğini savunan Senatör Truman o günlerde şöyle demişti: “Almanyanın kazandığını gördüğümüzde Sovyetler Birliğine; Sovyetler Birliğinin kazandığını gördüğümüzde Almanyaya yardım etmeliyiz ki, bu şekilde birbirlerini mümkün olduğunca çok kırsınlar ” (New York Timestan aktaran Tarih Çarpıtıcıları, İnter Yayınları, İstanbul, 1989, s 76)
(4) Yani, bazılarının sandığının tersine, “önleyici savaş doktrini” hiç de George W Bush dönemine özgü değildi; ABD emperyalistleri, en azından Hitler kliğinin yolundan gitmeye başladıkları 1940ların sonlarından bu yana bu faşist doktrin uyarınca hareket ediyorlar 1960larda Vietnam halkına karşı girişilen korkunç saldırı savaşının gerekçesi de Çinhindinda ve Asyada komünizmin yayılmasını “önlemek” değil miydi?
Garbis Altınoğlu, 3-6 Ağustos 2005
|