|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bilecik Tanıtımı (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)
Genel Bilgi

Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alan Bilecik ili doğudan Bolu ve Eskişehir, güneyden Kütahya, batıdan Bursa, kuzeyden Sakarya illeri ile çevrilidir İl, küçük tepelik alanlar ile dik ve derin vadilerle yarılmış aşınım düzlüklerinden oluşur Güney ve güneybatı kesimleri oldukça engebeli olup, kuzey kesimi, Sakarya Irmağı vadisi diğerlerine göre daha düzdür En önemli akarsuları Sakarya Nehri ve onun kolları ile güneydeki Sarı Su'dur Doğu yönünden il sınırları içerisine giren Sakarya, kuzeye doğru bir yay çizer ve Karasu Göynük Çayı ve Göksu'nun kollarını içine alır Sakarya'nın Bilecik sınırları içerisindeki uzunluğu 80 km yi bulur Sakarya'nın vadisi bir çok yerde oldukça dar ve derin olmakla beraber, ilin orta ve kuzey kesimlerinde genişler Güneyde Yeşildağ yakınlarında doğan Sarı Su, doğuya doğru akar ve il sınırlarının dışına çıkar Sarı Su zaman zaman taşkınlıklara yol açtığından, üzerine 1976'da Dodurga Barajı kurulmuştur Dodurga Gölü dışında ilin kuzeyinde de Çerkeşli Gölü yer alır İlin topraklarını küçük bölümler halinde oluşturan ovalar Sakarya Vadisi boyunca küçük düzlükler halindedir Güneyde 60 km lik bir alanı da Bozüyük Ovası kaplar Bilecik'in yüzölçümü 4 307 km2 olup, toplam nüfusu 194 326'dır
İlin ekonomisi tarıma dayalıdır En çok tahıl, şeker pancarı, ayçiçeği, şerbetçiotu, üzüm, meyva ve sebze üretilir Bira sanayinin önemli maddesi olan şerbetçiotu burada üretilmektedir Az da olsa hayvancılık ve hayvan ürünleri ekonomisinde yer almaktadır Ayrıca yöreden çıkarılan mermeri işleyen küçük atölyeler, ipekli dokumacılık ve kozacılık da yapılmaktadır
Bilecikte ilk yerleşimin başlangıcı kesinlik kazanamamakla birlikte, MÖ 3000den öncelere indiği sanılmaktadır Anadoluda Tunç Çağına geçiş sürecinde önemli bir yeri olan Bilecikten MÖ 3000lerde tunç yapımı için kalay çıkarıldığı bilinmektedir İlin bilinen en eski isimleri Agrilion ve Agrillumdur Daha sonraki dönemlerde Bilecik Bizans İmparatorluğu sınırları içine giren bir yerleşim yeri olmuştur

Bilecik yöresi MÖ 1200'lerde Friglerin egemenliği altına girmiş, MÖ 546'da Perslerin yönetimine geçmiştir Büyük İskender'in MÖ 334'te Anadolu'da Pers egemenliğine son vermesiyle birlikte, Helen uygarlığı Roma dönemine kadar sürmüştür Bilecik'in de içerisinde bulunduğu Bithynia Devleti MÖ 74'te Roma egemenliğini kabul etmiş ve Pontus Krallığı ile birleştirilerek, Roma'nın Anadolu eyaletini oluşturmuştur Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra da Bizans yönetimine girmiştir Doğu Roma (Bizans) döneminde şehir Belekoma ismiyle anılıyordu Bilecik o zaman, şimdiki Bilecikin doğusunda, Hamsu ve Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasındaki bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilen kale çevresinde kurulmuştu Bizans döneminde Belekoma Kalesi Bilecikte inşa edilmiş olup, bu dönemde Bilecik bir Tekfurluk idi Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde (797), Bithynia bölgesinin diğer şehirleri gibi Bilecik ve Söğüt civarı da fethedilerek Abbasi idaresine sokulmuştur Çevresi kale ile korunan Belekoma kenti tarih içinde Bizanslılar-Emeviler ve Bizanslılar-Abbasiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir
Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonra Selçukluların boyu olan Kayıların bir bölümü Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru ilerlemiş ve Söğüt çevresine yerleşmişlerdir Osmanlı vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine 1230 yıllarında yerleştikleri belirtilmektedir 1231 yılında İznik İmparatorluğu ile Selçuklular arasında yapılan savaşa Ertuğrul Bey de akıncı olarak katılmıştır Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devletinin eline geçmiştir I Aleaddin Keykubat Belekoma (Bilecik) Tekfurunu vergiye bağlamış, savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Beye Söğütü mülk, Domaniçi de yaylak olarak vermiştir Osmanlı kaynaklarına göre Ertuğrul Bey 1281 yılında ölmüştür Türbesi Söğüt ilçesinde bulunmakta ve her yıl Söğütte düzenlenen Ertuğrul Gazi Şenlikleri ile anılmaktadır

Ertuğrul Gazinin ölümünden sonra Kayıların başına Osman Bey geçmiştir Osman BeY Bizansa karşı savaşmış ve sürekli başarılı olmuştur Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebalinin büyük payı olmuştur Fakih Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi Şeyh Edebali o sıralar Eskişehir ili sınırları içindeki İtburnu Köyünde oturuyordu Daha sonra medresesini Söğüt ve son olarak da Bilecike taşımıştır Osman Bey 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan almıştır 1287 yılında İnegöl Tekfurunu Domaniç yakınındaki İkizcede (Erice) yenilgiye uğratmıştır Bu sırada Selçuklu Sultanı III Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine gelmiş ve Osman Beyin kuvvetleriyle birleşerek Bizans elindeki bu kaleyi kuşatmıştır Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü Osman Beye bir sancak, tuğ alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehiri de içine alan bu sancağı Osman Beye vermiştir Bundan sonra Karacahisardaki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okutmuş (1289), böylece Osmanlı Devletinin kuruluşunun başlangıcı olmuştur O sıralarda Bilecik henüz Türkler tarafından fethedilmemiş, Bizanslılara ait bir kentti Osman Bey Bilecik (Belekoma) ve Yarhisar tekfurları vergiye bağlanmış, ardından 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve peşinden Yarhisar kalesini fethetmiştir Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı yönetiminde kalmış, ancak, 1402 yılında Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezidin Timura yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timurun hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmet tarafından geri alınmıştır Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik daha da gelişmiş, ancak, şehrin kurulu bulunduğu alanın iskân için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir Bununla birlikte Bilecik Bursa ve İznikten Eskişehire ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur
Bilecik Trakya ve Marmara bölgelerini İç, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Ön Asyaya bağlayan İstanbul-Bağdat demiryolu kenarında kurulmuştur Roma ve Bizanslılar zamanında kent merkezinin küçük bir yer olduğu sanılan Bilecik, Osmanlıların eline geçtikten sonra önem kazanmıştır Osman Gazinin fethettiği ilk önemli kale olması ve Şeyh Edebali Türbesinin burada bulunması, şehre olan ilgiyi artırmıştır Önceleri kale çevresinde yerleşik kent daha sonra Şeyh Edebali Türbesi, Orhan Gazi camii ve yakınındaki medreseye doğru büyümeye başlamıştır Şehir Türk hakimiyetine geçtikten sonra, önceleri Türkler ve Rumlar ayrı mahallelerde oturmuşlardır Örneğin, Türkler daha çok Osman Gazi, Orhan Gazi ve Aşağı Camiler çevresine yerleşmiş, Rumlar ise bugünkü Bilecik merkezinin bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlardı Zamanla toplumlar arası sosyal ve ekonomik ilişkiler kurulmuş, iki toplumun ayrı mahallelerde oturması eğilimi ortadan kalkmış, devlet yapıları Yukarı Mahalleye yapılmaya başlanmış ve kent bugünkü yerleşim yerine doğru gelişmiştir

İstiklal Savaşında T B M M hükümet ile İstanbulda bulunan padişah taraftarı hükümet arasında ortaya çıkan ihtilafı gidermek amacı ile İstanbuldaki Tevfik Paşa hükümeti adına Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Ankara Hükümeti ile bir görüşme yapmak istemişti Görüşmenin Bilecik İstasyon binasında yapılması kararlaştırıldı Heyetler 5 Aralık 1920 günü Bilecik İstasyon binasında bir araya geldiler İstanbul Heyeti Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, elçilerden Cevat Bey, Ziraat Nazırı Kazım Bey, Hukuk Danışmanı Münir Bey ve Hoca Fatih Efendiden oluşmuştu Ankara heyetine ise Mustafa Kemal Paşa başkanlık etmişti Heyette İsmet Bey (İnönü) de bulunuyordu Bilecik Mülakatından olumlu ve somut bir sonuç elde edilememiştir
Yunan Ordusu 6 Ocak 1921 günü Bursa ve Uşak dolaylarından taarruza geçmiş, 8 Ocak 192'de Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına kadar geldi Böylece Bilecik işgal edilmiştir I İnönü ve II İnönü Savaşı tümüyle Bilecik toprakları üzerinde geçmiştir II İnönü Savaşları sırasında Bilecik iki kez daha Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir 30 Ağustos 1922deki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle Yunan ordusuna karşı son ve kapsamlı zaferi kazanan Türk ordusu, 4 Eylül 1922de Söğüt ve Bozüyük, 5 Eylül de Pazaryeri ve 6 Eylül l922de ise Bileciki Yunan işgalinden kurtarmıştır Yunanlılar bu ilçeler ve il merkezini boşaltırken bir çok yerde yangınlar çıkararak buraları harabeye çevirmişlerdir Bilecikte yalnızca Yukarı Mahalledeki birkaç evle, Tabakhane Mahallesi yangın ve tahripten kurtarılabilmiştir Yangınlar sırasında 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz duruma gelmiştir
Bilecik Kurtuluş Savaşı'ndan çok büyük yaralar alarak çıkmış, savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır 1920lerde 12 000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4 000e inmiştir Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu Ancak, Yunanlıların çıkardığı yangınlarda bu fabrika ve tesislerin tümü yanmıştır Diğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir
Cumhuriyet sonrasında Bilecik, daha kuzeydeki ortalama yüksekliği 520 m olan engebeli bir alanda kurulmuştur Bugün Bilecik İstanbul-Eskişehir karayolu üzerinde, bir mahallesi de 5 km doğudaki İstanbul-Eskişehir-Ankara demiryolu üzerinde yer almaktadır
Bilecik'te günümüze gelebilen tarihi eserlerin başlıcaları; Osman Gazi Camisi ve İmareti (XIV yüzyıl), Emirler, Karacalr ve Akkaldırım Camileri, Şeyh Edebali ve Mal Hatun türbeleri, Bâki Hamamı ve Ayşe Hatun Çeşmesi, Saat Kulesi günümüze ulaşan eserleridir Ayrıca Bilecik'in 15 km kuzeybatısındaki Vezirhan Köyü'nde XVII yüzyıl başlarında Köprülü Mehmet Paşa'nın yaptırdığı cami ve kervansaray bulunmaktadır Ancak bu kervansaray günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir
|