Yalnız Mesajı Göster

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Selimiye Cami (Merkez)



Edirnenin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan Cami, kentin merkezinde, eskiden Sarıbayır ve Kavak Meydanı denilen yerdedir Burada daha önce Yıldırım Beyazıtın bir saray yaptırdığı bilinmektedir

Mimar Sinanın 80 yaşında yarattığı ve "Ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir

IISelimin (1564-1575) emriyle yaptırılan, çok uzaklardan dört minaresi ile dikkat çeken cami, kurulduğu yerin seçimi ile de Mimar Sinanın aynı zamanda usta şehircilik uzmanı olduğunu göstermektedir Mimar Sinanın ağzı ile yazıldığı söylenen “Tezkiret ül Bünyan” da, Selimiye Cami şöyle anlatılmaktadır:

“Cennet mekân Sultan Selim Han-ı sanî Şehr-i Edirneye kemal-i mertebe nazar-ı şefkatleri olmağın bir cami binasına emr-i hümayûnları olduki rüzgârda misali olmiya Bu hakir dahi bir resm-i âli eyledim ki Edirne içinde menzur-i halk ola, dört minaresi kubbenin dört canibinde vaki olmuştur Hep üç şerefelidir Üçer yollu ve ikisinin yolları başka başka vaki olmuştur Ol mukaddema bina olunan Üç Şerefeli, bir kule gibidir, gayet kalındır Emma bunun minareleri hem nazik, hem üçer yollu olmak gayet müşkil olduğu ukalaya malûmdur Halk, cihan, dairesi imkândan hariç dediklerinin bir sebebi, Ayasofya kubbesi gibi kubbe Devlet-i İslamiyede bina olunmamıştır deyu taifei nasarının mimar geçinenleri Müslümanlara galebemiz vardır derlermiş Ol kadar kubbe durdurmak gayet müşküldür dedikleri bu hakirin kalbinde bir azim ukde olup kalmış idi: Mezbur cami binasında himmet edip biavnillah savei Sultan Selim Handa izharı kudret edip bu kubbenin Ayasofya kubbesinden altı zira kaddim ve dört zira derinliğin ziyade eyledim”



Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1575 m2lik, tümüyle 2475 m2lik bir alanı kaplar Mimarlık tarihinde en geniş mekâna kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m Olan, 31,28 m Çapındaki kubbesiyle ilgi çekmektedir Ayasofyanınkinden daha büyük olan kubbe, 6 m Genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye oturtulmuştur Köşelerde dört, mihrap yönünde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekler Yapıyı, kubbe kasnağında 32 küçük pencereyle, yüzlerdeki üst üste 6 dizide çok sayıdaki pencere aydınlatmaktadır Mimar Sinanın yarattığı 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir Önünde 18 kubbe ve 16 sütunla çevrili revak bulunmaktadır Ortada mermerden bir şadırvanı vardır Son cemaat yeri, kalın yuvarlak 6 sütun üzerine 5 kubbelidir Mermer işlemeli giriş kapısı üzerindeki kubbe yivli, diğerleri düzdür Caminin 3,80 m Çapında, 70,89 m Yüksekliğindeki üçer şerefeli dört minaresi bulunmaktadır Giriş yönündeki minarelerde şerefelere tek yolla, diğer ikisin de ise üç şerefeye ayrı ayrı yollardan çıkılmaktadır



Cami, mimari özelliğinin yanında, taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleri ile de çok önemlidir Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş eserlerindendir Ortasında 12 mermer sütuna oturan müezzin mahfili yer almaktadır Sağda kitaplık bulunmaktadır Mihrabın solunda hünkâr mahfili vardır Bunun alt bölümü tavanındaki kalem işleri ise dönemin özgün özelliklerini yansıtmaktadır Kubbe ve kemerleri süsleyen özgün kalem işleri, son onarımlarla temizlenmiştir

Yapının çini süslemelerinin de Osmanlı ve dünya çini sanatında ayrı bir yeri vardır XVIYüzyıl çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, sır altı tekniğinde olup, İznikte yapılmıştır Mihrap duvarı, minber köşk duvarı, hünkâr mahfili duvarları, kadınlar mahfili, kemer köşelikleri, kıble yönündeki pencere alınlıkları çinilerle bezenmiştir Mihrap duvarındaki büyük çini panolarda da al, mavi çiçek ve yaprak süslemeler, pencere üstlerinde lacivert üzerine ak, sülüs Elham suresi yazılı kartuşlar, en üstte de geniş bir ayet bırdürü yer almaktadır Minber köşkündeki çini pano, lacivert üzerine ortada kırmızı, ak bahar çiçekli ağaç altında yaprak, sümbül ve lalelerle bezenmiştir



Hünkâr mahfili çinileri zenginliği ve çeşitliliği ile ilgi çekmektedir Mermer mihrabın sivri kemerli alınlığında lacivert üzerine ak sülüsle, ayet yazısı vardır Bu bölümdeki kırmızı, mavi, yeşil renkli şakayıklar, bahar ağaçları, beyaz üzerine iri mavi rozetli ve çevresi çiçekli panolar, baklava biçimi yapraklar arasında karanfiller ve bahar dalları XVIYüzyıl çinilerinin en güzel örnekleridir Hünkâr mahfili çinileri arasında, bir saraydan getirilerek buraya sonradan konmuş olabileceği düşünülen iki elma ağacının oluşturduğu “Elmalı Pano”nun Osmanlı çinilerinde özgün süsleme olarak ayrı bir yeri vardır Bu bölümde sivri kemerli pencere alınlıklarında, lacivert üzerine ak sülüsle ayetler ve iki pencere arasında tepeye yine lacivert üzerine ak kûfi yazılı kare pano da ilgi çekicidir Hünkâr mahfili duvarlarının yarısını kaplayan bu çiniler, mihrap çinilerinden daha niteliklidirAncak düzenleme ve anıtsallık yönünden daha sadedir

Selimiye Camisinin taş duvarlarla çevrili geniş avlusunda, Darül-Sübyan, Darül-Kurra ve Darül-Hadis yapıları bulunmaktadır Bu yapıların bir bölümü ve medrese, Edirne Müzesinin çeşitli bölümlerini oluşturmaktadır

Cami terasının altında yer alan Arasta (çarşı) IIIMurad zamanında Selimiyeye vakıf olarak yaptırılmıştır Mimarı Davut Ağadır

Eski Cami (Merkez)



Edirne il merkezinde, Babunî Mahallesinde Selimiye Camisi ile Bedesten arasında kalan dört yol kavşağında bulunmaktadır

Osmanlıların Edirnede yaptırdığı ilk cami oluşundan dolayı hutbeye çıkan hatipler ellerine kılıç alırlardı Hacı Bayram Velinin burada kürsüsünün oluşu ve mihrabın sağındaki pencerede Kâbeden kopmuş bir parçanın bulunuşu halk arasında bu caminin önem kazanmasına neden olmuştur

Caminin yapımını Yıldırım Beyazıtın oğullarından Emir Süleyman (h805/1403) başlatmış, çalışmalar Musa Çelebi döneminde sürmüştür Çelebi Sultan Mehmetin kardeşlerini yenerek tahta çıkışından sonra da (h816/1414) cami tamamlanmıştır Kuyumcular çarşısı yönündeki batı kapısı üzerindeki üç satırlı sülüs kitabeden mimarının Konyalı Hacı Alaeddin, yapının da Ömer bin İbrahim olduğu öğrenilmiştir Badi Efendi, çelebi Sultan Mehmed zamanında ibadete açılan camide bazı eksiklikler olduğunu, bunların Sultan IIMurad tarafından tamamlandığını kaydetmiştir Büyük bir olasılıkla, iki şerefeli minare de Onun zamanında yapılmış, daha sonra da Mimar Sinan, duvarlarda yeni bazı pencereler açarak caminin aydınlatılmasını sağlamıştırEvliya Çelebinin Ulu Cami olarak tanımladığı caminin mihrap duvarı arkasında kuşların bulunduğu bir çiçek bahçesinden söz etmektedir Sultan IIMuradın vakıf listelerinde de cami bahçesinde yetişen çiçeklerden sağlanan gelire değinilmiştir

Eski Cami yeterince araştırılmamış, CGurlit ilk defa planını çizmişse de bunun yetersiz olduğu iddia edilmiştir YMimar ASaim Ülgenin çizimleri ise bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindedir

Eski Cami (h1158)1748 de yangınla, (h1165) 1752de depremden zarar görmüş ve Sultan IMahmud tarafından tamir ettirilmiştir Bunu Cumhuriyet dönemindeki 1924-1934 arasında yapılan onarımlar izlemiştir Ancak 1953 depremi yapıya bir kez daha zarar vermiş, 1965te Vakıflar Genel Müdürlüğü minareyi kurşun saçağa kadar yıkarak yenilemiştir Bu arada şerefe altındaki bezemeler de aslına uygun olarak yapılmıştır



Erken Osmanlı dönemi Ulu Cami plan tipinde olan bu yapının benzerleri Bursa, Manisa ve İstanbulda görülmektedir Burada kemerlerle birbirlerine bağlanmış paye ve duvarlar arasındaki bölümlerin üzerini örten eşit ölçüdeki kubbelerin oluşturduğu plan düzeni vardır Böylece 280 m Ölçüsünde dört ağır paye ve dört duvarın taşıdığı 1350 m çapında dokuz kubbe ana mekânın üzerini örtmektedir Bursa Ulu Camisinden daha ileri düzeyde bir plana sahip olan yapıda yan neflerdeki yuvarlak kasnaklı kubbelerde pandantifler, orta nefteki sekizgen kasnaklı kubbede ise mukarnaslarla geçişler sağlanmıştırMihrap önünde prizmatik üçgenlerle kubbeye geçilmiştir Ayrıca girişteki ilk kubbe de değişik bir görünümde olup, sekiz dilimli kasnak üzerine aydınlık feneri yerleştirilmiştir Orta kubbelerin yan kubbelerden daha yüksek olmalarına rağmen kalın payeler ve alçak kubbelerle oldukça karanlık bir mekân etkisi dikkati çekmektedir Bu ağırlığın etkisi dışarıdaki boş kubbeli, son cemaat yeri ile minarelerde de kendini göstermektedir Asıl yapının kalın kesme taştan olmasına karşılık son cemaat yerinin tuğla hatıllı kesme taş ve anılmız derzli bir işçilikle yapılmış oluşu bu bölümün XVyüzyıldan daha sonra yapılmış olabileceğini düşündürmektedir XVIIIYüzyılda yapılmış, stalaktitli mermer giriş kapısı kitabesiyle görkemli bir görünüşü vardır

Eski Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğuda iki minaresi vardır Bunlardan kuzeydoğudaki tek şerefeli minare caminin iki duvarının birleştiği köşede olup Çömlekçiler kapısı denilen kapı aralığından, duvar içerisinden girilmektedir Minarenin duvar köşelerine oturtulması XVyüzyılda Bursa ve İznik eserlerinde sık sık karşılaşılan bir özelliktir Camiye bitişik olmayan batıdaki iki şerefeli minarenin her şerefesine ayrı merdivenlerden çıkılmaktadır



Evliya Çelebinin “musanna” diye sözünü ettiği mihrap özelliğini yitirmiş, geç devirlerde yapılan bezemelerle boyanmıştır Minber beyaz mermerden olup yan yüzleri rumi ve geometrik örgülerin karışımı bir bezemeyle süslenmiştir Bunun da benzerleri XIV-XV Yüzyıl Bursa Yeşil Camide görülmektedir Ayrıca burada Sultan IIMuradın davetiyle Edirneye gelen Hacı bayram Velinin kürsüsü de bulunmaktadır Kadınlar mahfilini de (h1020) 1612de Filibeli Ramazan Ağa yaptırmıştır Caminin beyaza boyanmış duvarları ve payeleri üzerinde XVIII-XXYüzyıllarda yazılmış çeşitli yazılar vardır Bunların bazıları Sultan IMahmud zamanında, bazısı da 1863 yılındaki onarımda ilave edilmiştir Sonraki dönemlerde de zamanın ünlü hattatları yazılarını buraya vermiş veya yerine yazmışlardır Mihrap yönündeki payeler üzerindeki hadisleri Cezayirli Hasan Oca, Hünkâr mahfilindekileri de Mustafa Tevfik Efendinin eseridir Minberin sağındaki altın yaldızlı besmele de Sultan IIAbdülhamidin imzası görülmektedir Bu yazıların dışında kalan yüzeyler ise 1863de yapı ile bağdaşmayacak kötü bir barok süsleme ile doldurulmuştur

Çelebi Sultan Mehmed, 108 dükkân ile 35 odalı bedesteni camiye vakfetmiştir Böylece Eski Cami ve çevresi Edirnenin dini ve ticari bir merkezi olmuştur

Üç Şerefeli Cami (Merkez)



1443-1447 yılları arasında, II Murat tarafından yaptırılmıştır Cami Osmanlı sanatında, erken ve klasik dönemler üslubu arasında yer almaktadır Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır 24 m çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı dayanağa oturur Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen planlıdır Bu planı Mimar Sinan, İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimi ile uygulamıştır Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir Üç şerefeli cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır Basamaklı üç kapıdan girilen avlunun sütunları, serpantinli breş, granit ve mermerdendir Avlu pencerelerinden ikisinin alınlıkları çini süslemelidir Lacivert ve ak renkli çiniler, bitkisel kıvrak dal bordürü ile çevrilidir Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir

Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67,62 m yüksekliğindedir Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır Minare gövdesi kırmızı taştan zikzaklar ve beyaz karelerle hareketlendirilmiştir Kaidesinde Bursa kemerli sağır nişler bulunmaktadır

Üç Şerefeli Caminin, süslemeleri de ilginç özelliklere sahiptir Taçkapı, yan kapılar, minareler, sütun başlıkları ve pencerelerde mermer, ak ve kiremit rengi taş kullanılmıştır Taçkapıda mukarnaslar ve yan nişlerin üst bölümlerindeki yazıların arasında kıvrık dal ve rumiler göze çarpmaktadır Büyük kubbede, yan ve avlu revaklarındaki kubbelerde lacivert, al, ak ve sarı renkte kalem işleri vardır Süslemelerde, yazı kuşakları, rumi, palmet, lotüs motifleri vardır Kubbe eteği ve pandantiflerde de Rokoko süslemeler bulunmaktadır Ayrıca ceviz ağacından, kündekâri tekniği ile yapılmış ahşap pencere ve kapı kanatları da dikkat çekici ve bir o kadar da önemlidir

Muradiye Cami (Merkez)



Muradiye mahallesinde, Sarayiçine hakim bir tepeye II Murat tarafından yaptırılmıştır Yazıtında tarih bulunmamaktadır Vakfiyesine ve kaynaklara dayanılarak 1436da yapıldığı sanılmaktadır Mimarı konusunda da herhangi bir bilgi yoktur Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneğidir Ana mekân, arka arkaya iki kubbeli mekân ve son cemaat yeri, avlusunda da şadırvan bulunmaktadır Cami, dış görünüşünün sadeliğine karşılık, iç süslemesi bakımından XVYüzyıl Osmanlı sanatının en önemli yapıtlarından biridir Mihrap ve duvarlarını kaplayan çiniler, Türk çini sanatının en güzel örnekleridir Mihrap önü kubbeli mekânın duvarları doğadan çiçek motifleri ile işlenmiş altıgen mavi, ak çini levhalarla, bunların arası da firuze renkli düz üçgen levhalarla kaplıdır Hatayili, kıvrık dallarla çevrili çini panoların üstünde kabartma çinilerden bir palmet frizi vardır Pencereler, rumili kıvrık dal motifleriyle süslenmiştir Çini mihraptaki kabartma levhalar, geometrik yıldız, rumi, hatayi ve palmetlerden oluşan zengin motiflerle bezenmiştir Burada renkli sır ve sıraltı tekniği uygulanmıştır

Aynalıktaki pano, rumili kıvrık dallar arasında iki dize kûfi ve biri aynalı iki dize nesih yazı ile süslüdür Çinilerde sarı renk egemendir; rumi motif çokça kullanılmıştır Ayrıca rozet, şakayık ve karanfil de görülmektedir

Camide çiniden başka, orta kubbeleri birbirine bağlayan kemerde, duvarların üst bölümlerinde ve örtü düzeninde zengin kalem işi süsleme olduğu da izlerden anlaşılmaktadır Sonradan sıva ile kaplanmış bu süslemelerde al üstüne ak, sarı, lacivert renkte doğa bitkileri, rumiler ve hatayiler işlenmiştir Minberi ise ahşaptır

IIMuratın, caminin solunda yaptırdığı büyük imaret, Mevlevi tekkesi ve Semahane günümüze ulaşamamıştır

Sultan II Bayezid Külliyesi (Merkez)



Edirne, Sultan IIBayezid Külliyesini Tunca Nehri kıyısında Sultan II Bayezid 1484-1488 yıllarında Cami, Tabhane,Tıp Medresesi, İmaret, Köprü, Hamam, Değirmen ve Su Deposu, olarak yaptırmıştır Sıbyan mektebi, mehterhane ve muvakkitane daha sonraki devirlerde yapı topluluğuna eklenmiştir Sıbyan mektebi, hamam, değirmen ve su deposu yıkılmıştırYapı topluluğunun mimarı Mimar Hayrettindir

Caminin planı, İstanbulda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapımı tamamlanan Yavuz Sultan Selim Camisinden 34 yıl sonra tekrarlanmıştır Sultan Bayezid Camisi Klasik Osmanlı Cami tipinin erken bir örneğidir ve masif bir mimariye sahiptir

Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır:

Nâşir-ül hayrat Sultan Bayezıd
Ammâr-elhak hâzel el-mescidi
Hatifün kad kâl amel-ihtimam
Azze nasruh dâm-ı bil kadril celil
Lâ ceremi hakka lehül-ecrül-cezil
Camii tarihu hayr-cemil
893 (1488)

Beyazıt Camisi, kare planlı bir avlu, kare planlı bir ibadet mekanı ile iki yanındaki tabhaneden meydana gelmiştir Şadırvanlı avlu girişin iki yanında üçerden altı, yan kenarlarda da dörderden sekiz bölümlüdür Bunlar birbirlerine yuvarlak kemerli sütunlarla bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür Bu avluya biri merkezden diğer ikisi de yandan üç kapı ile girilmektedir



İbadet mekanının üzeri yirmi köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuş 2025 m çapında bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe aşağılara kadar uzanan pandantiflerin yardımıyla taş duvarların köşelerine oturtulmuştur Ana duvarlarda dört sıra halinde avlu cephesine sekiz, arka cepheye on dört, yan cephelerde de on birer pencere ile ibadet mekanı aydınlatılmıştır Ayrıca kubbe kasnağında da yirmi pencere bulunmaktadır Yanlarda üçerden altı adet pencere yan kanatlardakiler de tabhaneye açılmıştır

İç mekan son dönemlerde yapılmış barok süslemeler ile orijinal bezemesinden uzaklaştırılmıştır İbadet mekanı ile iki yandaki taphanelerin hiç bir bağlantısı bulunmamaktadır Tabhaneler dış hatları ile kare planlıdır İçerisi dokuzar kubbe ile dokuz eşit bölüme ayrılmıştır İbadet mekanından tabhanelere geçiş bulunmamaktadır Buraya şadırvan avlusundan veya dış avludan girilmektedir Avlunun köşelerine tek şerefeli taştan iki minare yerleştirilmiştir

Yıldırım Camisi (Merkez)



Edirnenin batısında, Edirne-Kapıkule yolu üzerinde bulunan Yıldırım Camisi, Yıldırım Beyazıtın ismini taşımasına rağmen kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber bir çok kaynakta Yıldırım Beyazıt tarafından 1400de yaptırıldığı yazılıdır Bazı kaynaklarda da camiden Küpeli Cami olarak söz edilmiştir Bunun nedeni de mihraba yakın olan kubbesinde birbirine geçmeli iki mermer halkanın oluşu ve bunların da küpeye benzetilmesidir Evliya Çelebiye göre, Yıldırım Beyazıt bu camiyi kızı Küpheli Hatun adına yaptırmıştır

Yıldırım Camisine ait bir kitabe Edirne Müzesindedir Ancak bu kitabe kırık olduğundan tam olarak okunamamıştır:

Emri Sultan el-muazzam fi zıll-ullah
Bayezid, Murad bin Orhan………… Lâ-zâlet mâmur………
Ve ol ulema……sene isneyn ve semanemie el Hilaliye

Edirnenin en eski camilerinden biri olan cami haç planlı bir kilisenin temelleri üzerine yaptırılmıştır Bu yüzden de mihrap alışılagelen cami planlarından farklı olup yana dönüktür
Caminin yakınında imareti ve hamamı bulunmaktadır Ayrıca buradaki Şehzadeler Türbesi Edirnenin Rus işgali sırasında yıktırılmıştır Bu türbede de Fatih Sultan Mehmetin boğdurulan oğlu Şehzade Ahmetin gömülü olduğu söylenmektedir

Yıldırım Camisi, Osmanlı mimarisinin başarısız örnekleri arasında olduğundan söz eden sanat tarihçiler bulunmaktadır

Yıldırım Camisi taş ve tuğladan yapılmıştır Son cemaat yeri caminin beden duvarlarının uzantıları ve bunların arasındaki yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış dört sütundan meydana gelmiştir Bu bölümün üzeri çatı ile örtülüdür İbadet mekanı kare planlı olup üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür İbadet mekanı giriş ekseni üzerinde olmadığından mihrap da eğri yerleştirilmiştir Cami içerisindeki çiniler l878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında tahrip edilmiştir

Günümüzde iç mekan bezemesizidir Caminin iki yanında 7 m genişliğinde beşik tonoz örtülü bir dehliz ve iki yanda da kubbeli birer oda bulunmaktadır Bu odalar ana girişten sonraki dehlize açılmaktadır Bunların içlerinde yaşmaklı ocaklar bulunmaktadır Bu bakımdan cami yan kanatlı, tabhaneli veya ters T planlı camiler gurubu içerisinde düşünülmektedir Son cemaat yerinin sol tarafında minaresi bulunmaktadır

Beylerbeyi Camisi (Merkez)



Edirne Hükümet Meydanından Sarayiçine giden yolun solundaki bir yamaçta bulunan Beylerbeyi Camisini kitabesi olmamakla beraber, vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre Sultan IIMurat dönem ümerasından, önce Tırhala Beyi sonra da Rumeli Beylerbeyi olan Sinaneddin Yusuf Paşa 1429da yaptırmıştır

Beylerbeyi Camisi plan bakımından yan mekanlı, tabhaneli veya ters T planlı zaviyeli camiler gurubu içerisinde düşünülmelidir Osmanlı mimarisindeki cami tipleri arasında bu caminin farklı bir konumu bulunmaktadırTaş ve tuğladan karma bir teknikle yapılmıştır Mermer söveli sivri kemerli giriş kapısı oldukça gösterişlidir İç kapının alt kısımları rûmi ve hatayî motiflerinden oluşan kalem işleriyle süslenmiştir Girişin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Bunun iki yanında kare planlı üzeri kubbe ile örtülü iki yan mekan bulunmaktadır Bu mekanlar dışarıya üç kenardan ikişer pencere ile açılmışlardır Ayrıca giriş holüne birer pencere ile açılmışlardır Mekanların içerisinde yaşmaklı birer ocak nişleri bulunmaktadır

Caminin ibadet mekanı da kare planlı iki bölümden meydana gelmiştir Bunlardan ilk bölüm yüksek sekiz dilimli bir kubbe ile örtülmüştür Erken Osmanlı Devri mimarisinde görülen kapalı avlulu cami tipinin burada uygulandığı üzerindeki aydınlık fenerinden anlaşılmaktadır Mihrabın yer aldığı ikinci bölüm üç cepheli olarak yapılmış, üzeri istiridye kabuğu şeklinde dilimli bir tonozla örtülmüştür Prof DrSemavi Eyiceye göre bu bölüm Tiredeki l441 tarihli Hacı Yahşi Beyin yaptırmış olduğu Yeşil İmaret Camisini hatırlatmaktadır Mihrabın yer aldığı bölüm bir bakıma kilise mimarisindeki apsidleri anımsatmaktadır Minare soldaki tabhane hücresinin köşesindedir

Beylerbeyi Camisi Balkan Savaşı sırasında harap olmuş, l950li yılların başında mihrap yönü başta olmak üzere caminin büyük bir bölümü çökmüştür Son cemaat yeri de tamamen ortadan kalkmıştır Minarenin şerefeden sonra gelen kısımları yıkılmış, Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşanın Türbesinin kubbesi çökmüş, medresesi ise çok daha önceki yıllarda ortadan kalkmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü, Beylerbeyi Camisini l960lı yıllardan sonra yeniden yapılırcasına onarmıştır Son cemaat yeri de bu arada yenilenmiştir

Gazi Mihal Camisi (Merkez)



Edirne Tunca Nehrinin yanında, Gazi Mihal Köprüsünün sağında bulunmaktadır Giriş kapısı üzerindeki mermer kitabeden Gazi Mihal Bey tarafından 1421de yaptırıldığı öğrenilmiştir

Kitabe:

Enşee hazel-mekânel-mubareke el-emirül-kebir
Mihal ibn-i aziz tekemmelet fi eyyamis sultan
Murad ibn-i Muhammed ibn-i Bayezid han
Fi seneti hamse ve ışrıne ve semanemieti
825 (1421)

Edirneli Badi Efendi bu yapının zaviye olarak yapıldığını ve daha sonra da camiye dönüştürüldüğünü yazmaktadır Cami ile birlikte köprü, hamam ve imaret de yapılmıştır

Bu cami yan mekanlı, tabhaneli veya zaviyesi, ters T tipi camiler gurubundandır Kesme taştan yapılmış caminin önünde payeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bu bölümler dört kalın paye ve duvarlara bitişik iki yarım payeden oluşmaktadır Bu bölümlerin üzeri tekne tonozlarla örtülüdür Girişten sonra üzerleri kubbeli iki mekan birbirini peş peşe izlemektedir Bunlardan birincisini iki yanına kare planlı iki yan mekan eklenmiştirYan mekanların üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür İbadet mekanı kare planlıdır ve üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür İbadet mekanı mihrap yanında ve iki kenardaki altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Alçı mihrabı orijinaldir Buradaki yıldızlar ve geometrik geçmeler farklı bir teknikte yapılmış olup, benzerlerine Edirne camilerinde rastlanmamaktadır Mihrabın alt kısmı su basması yüzünden harap olmuştur Mihrap önündeki hazirede 1435de ölen Gazi Mihal Bey ile ailesinin mezarları bulunmaktadır

Caminin tek şerefeli minaresi l752 depreminden sonra yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla