Prof. Dr. Sinsi
|
Manisa Tanıtımı (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)
Manisa Cami ve Mescitleri
Ulu Cami (Merkez)

Manisanın güneyinde Sandıkkale Tepesi yamacında, şehre hâkim bir konumda bulunan Ulu Cami Saruhanoğullarından Fahreddin İlyas Bey tarafından 1366da yaptırılmıştır Caminin bulunduğu yerde daha önce yapılmış bir Bizans kilisesi bulunuyordu Caminin yapımında bu kiliseye ait mimari parçalar kullanılmıştır
Manisa Ulu Camisi Osmanlı sanatında revaklı avlu kısmı küçülmüş olarak yeniden ortaya çıkmıştır Burada küçülmüş halde yeniden ortaya çıkan revaklı avlu cami ile hemen bir planın iki yarısı konumundadır
Antik çağlara ait yapılardan toplanan mermer blokların yanı sıra kaba yontma taş ve tuğlalardan yapılan cami iki ana bölümden meydana gelmiştir Caminin önünde 17 ooX30 00 m ölçüsünde bir iç avlu ile15 50x30 00 m ölçüsünde kapalı, bir bölüm bulunmaktadır Avluda üzeri açık bırakılan bölüm, kapalı olan kısımda kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönünde merdivenle çıkılan ve oldukça sade kesme taştan bir portal bulunmaktadır Bu giriş taş kemerlidir ve iki yanında da mihrapçık bulunmaktadır Girişin üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür Bunun üzerinde tek satırlı bir kuşak halinde kitabe nişin batı duvarından başlayarak iç avluya açılan basık kemerli giriş kapısı üzerinde de devam etmektedir
Kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Bağışlayıcı ve esirgeyici Allah adına mescitleri ibadet yeri kılan Allaha hâmd ve yaratılanların en hayırlısı olan Muhammed Peygambere salât ve selâm olsun
Hâlen ayakta duran bu güzel mabedin, camii şerifin ve yüce kapının yapılmasına emir veren ve tamamlanması için gayretle çalışan büyük Sultan Ümmetinin kullarına sahip, ikinci İskender olarak anılan, asilerle uğraşan, kâfirleri kahreyleyen, Allah yolunda savaşan, muzaffer, mansur, mağfiret sahibi, Allahın lütfüyle güçlü Sultanoğlu Sultan, Saruhanoğlu, İlyasoğlu Ulu Sultan İshak Çelebi, Allah devletini daim etsin Sene yedi yüz altmış sekiz h 768 (1368)”
Caminin iç avlusu yüksek sivri kemerlerin meydana getirdiği revaklar kuzeyde tek sıra, doğu ve batıda çift sıra halindedir Buradan kapalı bölüme geçilen avlunun güneyinde ise revak bulunmamaktadır Bu avlunun doğusunda, yandaki sokağa açılan ve batısındaki medreseye geçişi sağlayan birer kapı daha bulunmaktadır Bunlardan doğu kapısı nişinin üzeri sivri tonoz ile örtülmüştür Bu kapı üzerinde kitabe bulunmamaktadır Giriş kapısı üzerine iki pencere açılmıştır Avlunun ortasında ise üzeri açık sekiz kenarlı bir mermer şadırvana yer verilmiştir
Revaklar tuğla döşemeli olup avlu ile kapı geçitleri zeminden 50 cm daha yüksektir Revaklar pandantifli kubbelerle örtülmüştür Buradaki sütunlar üzerinde Bizans ve Roma dönemine ait sütun başlıklarının yanı sıra Türk başlıkları da birlikte kullanılmıştır
Girişin batsında içeriden çatıya çıkan taş bir merdivene yer verilmiştir Bu nedenle de caminin kuzey cephesinin batısındaki dışarıya çıkıntılı minareye çıkışta bu merdivenden yararlanılmaktadır Minarenin kapısı çatı üzerinde olup gövdesi yeşil, mavi ve sarı renkte tuğlalarla bezenmiştir İç avlunun güneydeki cephe duvarının önündeki kısım revak döşemesinden daha yüksektedir Bu cephenin ortasındaki kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekânına geçilmektedir Bu cephede üç kapı vardır ve bunarın iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir

Caminin kapalı bölümü büyük bir kubbenin örttüğü mihrap önündeki sahın ile onun iki yanındaki sahın ile iki tarafındaki ikişer sıra yan ve arka sahından meydana gelmiştir Mihrap duvarına paralel yedi bölümlü ve dört neften meydana gelen camide mihrap duvarına bitişik iki sütun ve altı payenin oluşturduğu sekizgen planın üzerine kemerlerle oturan 10 80 m çapında pandantifli mihrap önü kubbesi bulunmakta olup, bu bölüm diğer nefleri kesmektedir Kapalı kısmın sahınları yuvarlak sütunlar ve sivri kemerlerin taşıdığı basık kubbelerle üzerleri örtülmüştür İbadet mekânı kuzey cephesindeki pencerelerin yanı sıra doğudaki altlı üstlü altı pencere ile aydınlatılmıştır
Caminin minberi kündekâri tekniğinde yapılmış olup devrinin en güzel örneklerindendir Günümüzde Manisa Müzesinde bulunan minber kapısı üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır:
“Ümmetin kullarına malik Ulu Sultan İlyas oğlu İshak Çelebi Nasri aziz olsun, bu mübarek minberin yapımını emretti Sene yedi yüz yetmiş sekiz (1376)”
Bunun altında da “Bunu yazan nakşeden, resimlerini yapan Yusuf oğlu Fatih, imal eden de el dikki oğlu Hacı Mehmet” yazılıdır
Sultan Camisi (Merkez)

Manisa Sultan Camisini Yavuz Sultan Selimin eşi Ayşe Hafsa Sultan 1522 yılında, külliye ile birlikte yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, sıbyan mektebi, hankâh, imaret ve iki medreseden meydana gelmiştir Sonraki yıllarda yapı topluluğuna darüşşifa ve çifte hamam eklenmiştir Medreselerden Dış Medrese olarak isimlendirilen medrese yıkılmış ve günümüze gelememiştir Kurtuluş Savaşı sırasında hankâh ve imaret yanmış ve yıkılmıştır Günümüzde bu yapıların yeri Sultan Parkına dönüştürülmüştür
Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşından sonra 1514de Tebrize girmiş ve Osmanlı Ordusuna katılan Tebriz Türklerinden Acem Alisini (Esir Ali) yanına almış ve Manisada yapılmasını düşündüğü külliyenin yapımı ile onu görevlendirmiştir Külliyenin yapımı için hazırlıklara başlanıldığı sırada Yavuz Sultan Selim ölmüş ve Şehzade Süleyman annesi Hafsa Sultanı Manisada bırakarak İstanbula dönmüş, 1520de Osmanlı tahtına Kanuni Sultan Süleyman olarak oturmuştur Bu arada da Acem Ali (Esir Ali) Ser Mimarlığa getirilmiştir
Caminin yapımına büyük olasılıkla 22 Mart 1521de başlanılmıştır Hafsa Sultan h 929 (1523) yılında vakfiyesini düzenletmiş ve yapı topluluğu 1523 yılı Ramazan ayında ibadete ve kullanıma açılmıştır
XVI yüzyıl Klasik Osmanlı mimarisinin örneklerinden olan cami, kesme taş ve tuğladan yapılmış olup önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri ile ibadet yeri merkezi kubbelidir Yapı topluluğu geniş bir avlu ortasındadır Avluya doğu, güney ve batı yönünden kemerli, kuzeyden ise kubbeli birer kapıdan girilmektedir Ayrıca batı duvarında bir güneş saati ile hünkâr mahfeline giriş kapısı bulunmaktadır
Sultan Camisinin bir özelliği de Manisadaki ezani saat ayarının buradaki muvakkithaneden yapılmış olmasıdır
Cami XVI yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır Ünlü Mesir Macununun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır
Cami kare planlı kesme taş ve tuğladan, oldukça sade bir üslupta yapılmıştır İbadet mekânının üzerini yüksek dikdörtgen bir kasnak üzerine yuvarlak kasnaklı bir kubbe örtmektedir Önünde yuvarlak kemerlere birbirine bağlanmış altı sütunun oluşturduğu üzeri kubbeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Sütunları birbirine bağlayan kemerler beyaz ve kırmızıya yakın renklerde taşların alternatifli olarak sıralanmasından meydana gelmiştir Son cemaat yerinin giriş kapısı üzerinde sülüs yazı ile iki satırlı bir mısra yazılmıştır:
“Bu mekan âşıkların kıblesi oldu, her kim buraya eksik gelirse tamam olur ”
Giriş kapısı üzerine de Arapça yazılı bir kitabe yerleştirilmiştir:
Ümmü-üs-Sultan Süleyman-il mekin
Kad benet Lillâhi beyt-es-sacidin
Mamislühu kadcaeha tarihuhu Hüve Camiün e-ilmüttekin-il-hamidin
Bu kitabenin son tarih mısraı ebced hesabına göre h 929 (1522) yılını göstermektedir
İbadet mekânını örten kubbe iki yarım kubbe ile desteklenmiştir Kubbenin sağ ve solundaki alçak çift kubbeler ortada birer sütunla duvarlara dayanmaktadır Caminin sol tarafındaki ikinci kapı sultanlara ayrılmıştır
Mihrap mermerden olup stalâktitli olarak sona erer Mermer minber üzerinde “Cuma namazı gibi hutbeyi de dinlemek farzdır” anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır
İç mekân XVI yüzyıl çinileri, kubbede kalem işleriyle bezenmiştir
Caminin iki yanındaki minareler kırmızı taştan kuşaklarla bölünmüş, taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Avlunun ortasında şadırvan bulunmaktadır
Hatuniye Camisi (Merkez)

Manisa il merkezinde Hükümet Konağının yakınında bulunan Hatuniye Külliyesini Sultan II Bayezıdın eşlerinden Hüsnüşah Hatun adına oğlu Şehzade Şehinşah, vakfiyesinden öğrenildiğine göre; 1490-1491 yıllarında yaptırmıştır Külliye cami, sıbyan mektebi, han ve hamamdan meydana gelmiştir
Yapı topluluğunun merkezini oluşturan caminin giriş kapısı üzerinde Hüsnüşah Hatunun ismi geçmemekle beraber 1490-1491 tarihi yazılıdır Bu kitabenin üzerindeki talik yazılı dört satırlık ikinci kitabede Sultan Abdülmecitin tamir ettirdiği yazılıdır Vakıf kayıtlarına göre cami 1611de depremden, suyolları 1637 de, camide 1672 de onarılmıştır
Cami, Osmanlı mimarisinde yan mekânlı veya ters T planlı, zaviyeli camiler gurubundandır Bu bölümlerin ara duvarları sonraki yıllarda kaldırılmış ve ibadet mekânına katılmıştır Caminin üzeri orta kubbe ile yanlarda onu destekleyen dört küçük kubbe ile üzeri örtülmüştür Önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır Duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra yatay ve dikey tuğlalarla örülmüştür Günümüzde camekân içerisine alınan son cemaat yerinin orta kısmı ayna tonoz, yanları da kubbe ile örtülmüştür Sütunların başlıkları ise çevredeki antik yapılardan devşirme olarak getirilerek buraya yerleştirilmiştir Son cemaat yerinin ortasındaki ana kapıdan ibadet mekânına, sağ ve solundaki kapılarla da yan mekânlara girilmektedir Giriş kapısı mihrap eksenine göre sağa kaymış durumdadır İç içe iki kemer içerisine yerleştirilen giriş kemeri kırmızı ve beyaz mermerdendir Kanını iki yanında birer pencere, sağdakinin üzerinde de balkonlu bir pencere daha bulunmaktadır Ayrıca burada dışarı taşkın minare kaidesi bulunmaktadır
Caminin duvar kalınlığı 0 95-1 15 m dir İbadet mekânı 24 00x11 15 m ölçüsündedir Buradaki yan kubbeler ortalarında silindirik birer niş olan iki ayağa oturmuştur Ana kubbe sekizgen bir kasnak üzerinde olup kasnağın her kenarında yuvarlak kemerli birer pencere vardır Mihrap yönündeki yan kubbeler diğerlerinden daha yüksektir
Mihrap silme bir çerçeve içerisine alınmış, üzeri de mukarnaslı olarak sonuçlanmıştır Yanlarında ise ikişer kum saatine yer verilmiştir Ahşap minber Selçuklu üslubunda ahşaptan yapılmıştır Minberin etrafı Rumiler, Hatayiler ve geometrik motiflerle bezenmiştir Minberin kapısı üzerinde bir ayet yazılıdır Üzerindeki tarihten caminin yapımından dört yıl sonra 1495de buraya konulduğu öğrenilmektedir
Minare kare prizma kaide üzerinde, son cemaat yerinin sağında taş ve tuğla örgülüdür Kemerli bir girintiden sonra kısa ve dik bilezik gövdeyi süslemiştir Şerefe altı ise oldukça basit ve pahlıdır
Muradiye Camisi (Merkez)

Manisa Saruhan Mahallesindeki Muradiye Külliyesi, şehre hâkim Spil Dağı eteklerinde bulunmaktadır Yapı topluluğu cami, medrese, imaret, dükkanlar ve XIX yüzyılda bunlara eklenen bir kütüphaneden meydana gelmiştir Muradiye Külleyesi Sultan III Murat (1546-1595) tarafından 1583-1585 yılları arasında yapılmıştır
Caminin bulunduğu yerde Sultan III Muradın Manisada şehzade olarak bulunduğu sırada, daha önce bir cami yaptırmıştı Bu caminin yapım tarihi bilinmemektedir Büyük olasılıkla da Sultan III Muratın tahta çıktığı 1574den önce yapılmış olmalıdır Hazine-i Evrak kayıtlarındaki bir belge de padişahın şehzadeliğinde cami yaptırdığı belirtilmiştir Tarihçi Naima da Sultan III Muratın yaptırmış olduğu eserlerden söz ederken “Manisada camii şerif yanında bir medrese icad, müceddeten imaret ve han, tabhane daha yaptırmıştır” demektedir
Günümüzdeki kadar geniş bir alana yayılmayan cami ihtiyacı karşılamayınca ilk caminin yerine yenisinin yapılmasına karar verilmiştir Yapı topluluğunun mimarı olarak çoğu kaynaklarda Mimar Sinan gösterilmektedir O yıllarda Sinan ihtiyarlamış, İstanbul dışındaki yapıları onun ekolünü benimsemiş, mimarlara bıraktığı da bilinmektedir Caminin yapımına, Mimar Sinanın projesine göre Mimar Mahmut Ağa başlamış, ani olarak ölümü üzerine de Hassa mimarlarından Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır Bu bilgiler, Hazine-i Evrak kayıtları ile Sultan III Muratın 1585 tarihli bir fermanından öğrenilmektedir
Muradiye külliyesinin etrafı kesme taştan alçak avlu duvarları ile çevrili olup, duvarların kuzey, güney ve batı yönlerine açılan kapıları bulunmaktadır Külliyenin asıl girişi kuzeyde, cami ile medrese arasında, üzerinde Kelime-i Şahadet yazılı basık kemerli kapıdır İlk yapıldığı yıllarda avlunun üç tarafında “U” şeklinde medrese odaları sıralanmıştı Ancak bu odalar günümüze gelmemiş ve iz bırakmadan yıkılmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü mimarlarından Y Mimar Süreyya Yücel tarafından 1955-1956 yıllarında yapılan ve tüm külliyeyi kapsayan onarımında bu avlunun ortasına ve giriş kapısının karşısına sekizgen planlı, geniş saçaklı bir şadırvan yapılmıştır
Caminin önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bunun arkasında caminin tüm cephe duvarını kaplayacak biçimde büyük bir kemer yapıya görkemli bir görünüm vermiştir Bu kemerin iç dolgusu, alternatifli olarak sıralınmış kırmızı ve beyaz taşlarla örülmüş, sivri kemerli, yuvarlak alçı şebekeli iki sıra pencere ve üçgen köşelikler yapının kütlevi görünümünü hafifletmiştir Burada üst sırada beş, alt sırada da altı pencere bulunmaktadır Kemerin üstü ise iki taraftan aşağıya doğru inen kademelerle onları tamamlamıştır Bu görünüm bir bakıma Mimar Sinanın İstanbul Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisini hatırlatmaktadır
Caminin son cemaat yeri oldukça narin altı mermer sütunun sivri kemerlerle birbirine bağlanmasıyla meydana gelmiş beş bölümlüdür Sütun başlıkları stalâktitlidir Bölümlerin üzeri sekiz kasnaklı küçük birer kubbe ile örtülmüştür Ancak girişi diğerlerinden ayırmak için de orta bölüm de ayna tonoz kullanılmıştır Döşeme yassı sekizgen blok taşlardan olup bunların arasında, üzerinde Grekçe yazı olan, antik bir yapıdan getirilmiş bir parça dikkati çekmektedir Giriş kapısı oldukça sade bir profille çerçevelenmiştir Kapının iki yanında kum saatli motifleri olan sütunçeler ve örgü motifleri dikkati çekmektedir İki renkli basık kemerli girişin üzerinde iki satırlı yapım kitabesi ve iki yanındaki nişlerde de ayetler yazılı panolar bulunmaktadır
Giriş kapısı üzerindeki kitabe:
“Tarakabe ilâzitazemt-ı velceberûl il rahmaniyye ve tarakkabe ila rabbi aimilki vel melekûtil sultanyye esseültanül âzam malikil alem zillullahi alâkaffetil ünem mevlâ mülâkilarabi vel acem es sultan ibn sultan ebülmuzaffer es sultan Murad Han ibn Sultan Selim han halle dalla hiç taalâ saltanatı mi ilen tika it deverain üs sisa hazel camiül rafivi bünyan ”
Giriş kapısının sağ tarafındaki hücre üzerindeki kitabe:
“Maliki feyzi bahrü gevheri cud şadı miki Hicaz-ü Rumu ırak Camii cümlei kemâl olur Vekat fil biglayet-i şekli muharremül karam assena ihdal Teşnrinievvel samie”
Giriş kapısının sol tarafındaki hücrenin üzerindeki kitabe:
“Yaptı bir camii bülend da fük, geldi bir ehildil ziyaret için dedi tarihi kebet-ül üşşah”
Caminin ibadet mekânı 28 50 m yüksekliğinde, 10 80 m çapında kasnağında 18 pencere bulunan merkezi bir kubbe ile örtülüdür Güney yönündeki mihrap çıkıntısında ve yan kanatlarda kubbemsi yarım çapraz tonozlu bir örtü sistemi kullanılmıştır Bu tonozların merkezi kubbeyi taşıyan büyük kemerler ile birleştiği noktaların yerden yüksekliği 18 50 m dir Merkezi kubbe pandantifli olup duvar payelerine dayanan dört büyük sivri kemer üzerine oturmuştur Dışta bunların üzerinde sekizgen planlı dekoratif köşe kuleleri bulunmaktadır

İbadet mekânında en göze çarpan yer mihrap ve çevresindeki çini kompozisyonlardır Kapı ve pencerelerde olduğu gibi beyaz bir mermer profille çevrelenmiş mihrap nişi poligonal şekildedir İki yanında kum saati motifleri olan iki somaki sütunçe vardır Mihrabın üzerinde mermerden oyulmuş palmetli bir taç ve bunun üzerinde de çini bir ayet panosu bulunmaktadır Mihrap nişini bir kuşak gibi saran çini fatiha suresine yer verilmiştir
Caminin güney batı duvar payesinin önündeki mermer oyma minberin basık kemerli kapısı üzerindeki alınlıkta Kelime-i Şahadet yazılıdır Minber korkulukları yekpare mermerden oyulmuş geometrik şebekelerle bezenmiştir Caminin güney doğu köşesine hünkâr mahfeli yerleştirilmiştir Doğudaki duvarlar içerisine yerleştirilmiş merdivenlerle çıkılan hünkâr mahfili duvarlardaki özengiler ile iki sütun tarafından taşınmaktadır Mahfelin korkuluk levhaları oyma şebekelerden yapılmıştır Mahfil içerisindeki mihrap ise kemerli bir niş halindedir
Caminin ibadet mekânını süsleyen çiniler XVI yüzyıl İznik çinileridir Bu çinilerde stilize edilmiş motiflerin yanı sıra natüralist çiçek dekorasyonları kendini göstermektedir Başta mercan kırmızısı olmak üzere çeşitli renklerde parlak zeminli panolar da güller, laleler ve kıvrık dallar bir sıra halinde birbirini izlemektedir Sultan III Muratın 1585 tarihli bir fermanından anlaşıldığına göre caminin iç süslemesini yapmak üzere hassa nakkaşlarından Mehmet Halife ile birlikte on iki nakkaş İstanbuldan Manisaya gönderilmiştir Çinilerin yanı sıra kubbe ve kemerler rumiler, madalyonlar ve çiçeklerden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir Ayrıca camide ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini sergileyen fildişi, bağa ve sedef kakmalı ceviz ağacından kapılar bulunmaktadır
Caminin minareleri kuzey cephesinde birer şerefeli iki tanedir Minarelerinin her ikisi de zamanla taşlarının erimesi sonunda yıktırılmış ve 1955-1956 yılında yeniden yapılmıştır Zeminden 30 m yüksekliğindeki kaidelerin papuç kısmına geçilir Bunların üzerinde de Türk üçgenleri ile yuvarlak gövdeye geçilmektedir Gövde üzerindeki inci kabartma hatlar minarelerin daha ince görünmesini sağlamıştır Şerefelerin altında da küçük kemercikler, yatay kordonlar ve dört sıralı stalâktit dizileri görülmektedir
Hacet Mescidi (Merkez)
Manisa Dış Kale surları içerisinde bulunan Hacet Mescidi Saruhanlılar döneminden kalan eserlerden birisidir Kaynaklarda mescit olarak geçmesine rağmen adak yeri ve türbe olarak da halk arasında kabul edilmiştir Mescidin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Günümüze harap bir durumda gelmiştir
Moloz taştan yapılmış olan mescidin doğu, batı ve güney duvarlarında pencere olmadığı kalıntılarından anlaşılmaktadır Kare planlı 8 00x8 00 m ölçüsündeki yapının üzeri kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönünden içerisine girilen ibadet mekânının üzerini örten kubbe pandantiflere dayanmaktadır Mihrap duvarında yuvarlak bir mihrabı vardır
Hüsrev Ağa Camisi (Merkez)
Manisa, Sakarya Mahallesinde bulunan bu camiyi Sultan II Selimin Kızlarağası Hüsrev Ağa 1554-1555 yıllarında yaptırmıştır Kitabesi olmamakla beraber caminin Hüsrev Ağa tarafından yaptırıldığı yazma kaynaklardan öğrenilmiştir
Cami kesme taş ve tuğladan, 8 90x8 90 m ölçüsünde kare planlı olarak yapılmıştır Duvarlar yatay ve dikey ikişer sıra yassı tuğla ve araları kaba yontma taştan örülmüştür İbadet mekânını üzerini pandantifli yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir Mihrap yuvarlak olup dışarıya çıkıntı yapmamaktadır Yanında minberi vardır İbadet mekânı girişin iki yanında birer, yan ve mihrabın iki yanında ikişer pencere ile aydınlatılmıştır
Caminin önündeki son cemaat yeri yanmış ve günümüze gelememiştir Bugün onun yerine camekânlı bir sundurma yapılmıştır Avlu içerisindeki caminin sağ tarafında sonradan yapılmış, taş kaideli yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır
Büyük Manisa yangınında yanındaki medresesi yanmış ve günümüze hiçbir izi gelememiştir
Nişancıbaşı Camisi (Merkez)
Manisa Nişancıbaşı Mahallesinde bulunan ve mahalleye ismini veren bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi ile ilgili bilgilerimiz bulunmamaktadır
Cami moloz taş ve tuğladan yapılmış, dikdörtgen planlıdır İbadet mekânını üzerini ahşap bir çatı örtmektedir İlk yapılışında minaresi olup olmadığı bilinmemektedir Eskiden açıkta ezan okunan bir merdivenli kısım sonradan minareye dönüştürülmüştür
Göktaşı Camisi (Merkez)
Manisa Göktaşı Mahallesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden ne kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Yalnızca M Yusuf Akyurtun yazma eserinde caminin 1523 yılında yapıldığı yazılıdır Bazı kaynaklarda ise 1493de yapıldığı yazılıdır
Cami kare planlı 7 55x7 55 m ölçüsünde olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Mihrap dışarıya dikdörtgen çıkıntı yapan yuvarlak bir niş şeklindedir Mihrabın yan duvarına mihrap geç devirde konulmuştur Önünde yanları kapalı üzeri kubbeye benzer kiremit çatılı iki payeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Kesme taş ve tuğladan yapılan cami birkaç kez onarılmıştır Son onarımlarına ait 1908 tarihli bir kitabe günümüze gelebilmiştir
Y Mimar Nusret Köklüden öğrendiğimiz kitabe:
“Delalet eyleyen dünyada imarı müberrat
Olur ukbade mazhar mutlaka ecri mesubata
Müceddet gibi oldu seyai şahanede cami
Cemaat himmet etti baisi hayri mesubata
Ezan bir daveti etti fahri cihandır ehli imane
İcabet eyle daim hazır olvakti münacata
Çıkar bir mısrai cevhrele bak tarihi tamiri
Ne zengin oldu cami afein ashabı hayrete
H 1324 (1908)”
Hacı Yahya Camisi (Merkez)
Manisa Topçu Asım (Hacı Yahya) Mahallesinde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Hacı Yahyanın oğlu Hacı Mehmet tarafından babasının hayrına 1475 yılında yaptırmıştır Camiye önündeki çeşmeden ötürü halk arasında İki lüleli cami de denilmektedir
Kitabenin mealen anlamı:
“Bu hayrat ve hasenadın sahibi Hacı Yahyanın oğlu Hacı Mehmet, bu güzel mescidi Allahın rızasını almak için yaptırdı Allah her ikisini de günahlarını affetsin 879 senesi Ramazan ayının birinci günü (9 Ocak 1475)”
Kaba yontma taş ve yassı tuğladan yapılmış olan cami 8 55x8 55 m ölçüsünde kare planlıdır İbadet mekânının üzeri kubbe ile örtülüdür Giriş kapısını iki yanında birer mihrapçık vardır İbadet mekânı iki yan duvarlar ile mihrabın iki yanındaki birer pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap dışarı çıkıntılı beşgen şekildedir Mihrabın ve iç mekânın sanat tarihi yönünde dikkati çeken bir bezemesi bulunmamaktadır
Caminin önünde dört sütunun taşıdığı üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır Sütunların başlıkları antik yapılardan getirilmiştir Son cemaatin üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür Son cemaat yerinin sağında taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli stalaktitli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır
Manisa yangınında yanan cami onarılmış ve özelliğini kısmen kaybetmiştir
Lalapaşa Camisi (Merkez)
Manisa Lalapaşa Mahallesinde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Mehmet Paşa tarafından 1569 tarihinde yaptırılmıştır Bunu belirten caminin giriş kapısı üzerideki kitabesini Şair Vassaf yazmıştır:
“Mehmet Paşa, sert taştan, helalmaldan Allah için bina etti Baki kaldıkça Allah yüksek makamlarca mesrur ve cenneti ile düşat etsin Vassaf Binayı tavsif edecek tarih için, caminin ala şerifun fil beled dedi H 977 (1569)”
Cami kesme taştan ve yassı tuğladan 9 90x9,90 m ölçüsünde kare planlı olup, sekizgen kaideli merkezi bir kubbe ile üzeri örtülmüştür Caminin önünde, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlı beş mermer sütunun taşıdığı dört bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekânı giriş kapısının ve mihrabın yanında birer, iki yan duvarlarda da ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap dışarıya dikdörtgen çıkıntılı olup yuvarlak bir niş görünümündedir Caminin solunda taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır
Caminin doğusunda bulunan mezarın Mehmet Paşaya ait olduğu söyleniyorsa da paşanın mezarı İstanbulda Şeyh Vefa Camisinde bulunmaktadır
Attar Hoca (Karaköy) Camisi (Merkez)
Manisa Karaköy semtinde bulunan bu cami, Attar Hoca tarafından 1480 yılında yaptırılmıştır Osmanlı döneminde harap olan bu cami birkaç kez onarılmış, Kurtuluş Savaşında, Manisa yangını sırasında yanmış ve yıkılmıştır Sonraki yıllarda eski temelleri üzerine yeniden yapılmıştır Bunu belirten bir kitabede giriş kapısı üzerine konulmuştur:
Kitabe:
“Sanki yaktı bu şehri ile bu camiiadat din
Kendi yaktı düşmanın hep oldular hatem karin
Kaçtılar bak inlerinden kalmadı namı nişan
Gayretullahtır bu yahu hamdolu fethi mübin
Ehli iman rağm ile cuşan olup birleştiler
Yaptılar bu camii revnaktıraşı pek metin
Selimu Asım görüncesöyledi ihlâs ile
Çıktı bir tarihi rana ud kuluna Halidin tarih 342 (1926)”
Cami eski temelleri üzerine kesme taş ve yatay tuğladan yapılmıştır Kare kaideli, kubbeli bir yapı olup mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır
Mahmut Efendi Camisi (Merkez)
Manisa Arap alanı mevkiinde bulunan bu camiyi Mahmut Efendi isimli bir kişi yaptırmıştır Kitabesi bulunmadığından, kaynaklarda da ismine rastlanmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır
Cami kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır İbadet mekânı tavanlıdır ve caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Yüksek bir subasman üzerindeki caminin son cemaat yerine iki yandaki merdivenlerle çıkılmaktadır Değişik dönemlerde yapılan tamirlere cami özelliğini yitirmiştir Mimari yönden dikkati çeken bir özelliği ve bezemesi bulunmamaktadır
Ayniali Camisi (Merkez)
Manisa Ayniali Mahallesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelememiş, kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır Bu nedenle de banisinin ismi il yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Mimari üslubundan XVII yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır
Cami kesme taştan, yatay tuğlalı kare planlıdır olup üzeri kubbe ile örtülüdür Son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan dört sütunun taşıdığı üç bölüm halindedir Bu bölümlerin üzerleri küçük kubbelerle örtülmüştür Giriş kapısının iki yanına da birer küçük niş yerleştirilmiştir İbadet mekânında bezeme yönünden bir özelliği bulunmamaktadır Son cemaat yerinin doğusundaki minare taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
İvaz Paşa Camisi (Merkez)
Manisa Mutlu Mahallesinde, Kumlu Sokakta bulunan İvaz Paşa Camisini Arapça kitabesinden öğrenildiğine göre; Abdülmûin oğlu İvaz Paşa 1484de yaptırmıştır
İvaz Paşa Camisi plan olarak Edirnedeki Üç Şerefeli Caminin küçük bir örneğidir Manisada bu tipin benzerleri Sultan Camisinde de görülmektedir Cami erken Osmanlı döneminde çok sık kullanılan kesilmiş taş ve tuğlalardan duvarları örülmüştür Taşların arasına da dikine tuğlalar konulmuştur Sekiz köşeli yüksek kasnak üzerindeki kubbesinde de aynı teknik uygulanmıştır
Caminin önünde beş sütunlu, yuvarlak kemerli dört bölüm halinde, üzeri kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekânı Dikdörtgen planlı olup orta mekânı iki sütun ve trompların yardımıyla 8 20 m çapında merkezi bir kubbe örtmektedir Bunun iki yanında birer sütuna oturan sivri kemerlerle birbirlerinden ayrılmış ikişer kubbeli iki mekân bulunmaktadır İki yan mekân ve taşıyıcı sütunlar birbirine eş olmağından planda bir düzensizlik açıkça görülmektedir Bu sütunlar antik yapılardan getirilmiş oldukları gövdelerinden ve başlıklarından açıkça görülmektedir
İbadet mekânı kasnaktaki sekiz pencereden başka yan duvarlarda ve son cemaat yerindeki altlı üstlü ikişer, mihrap duvarında dörder pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencerelerin üzerinde tuğladan sivri boşaltma kemerleri bulunmaktadır Bu pencere sövelerinde Bizans yapılarından derlenmiş mermerler kullanılmıştır
Mihrap dışarıya hafif çıkıntılı olup dilimli bir kemer içerisindedir Niş beş sıra mukarnaslıdır Minber ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden olup, Hatuniye Camisi minberi ile benzerlik göstermektedir Her ikisinin aynı ustanın elinden çıktığı sanılmaktadır
Minare caminin solunda olup taş bir kaide üzerinde, yuvarlık yivli gövdeli tek şerefelidir Şerefe altında, taş kuşak üzerinde zengin bir mukarnas dizisine yer verilmiştir
Caminin ana duvarları içerisinde kuzey köşede minare kürsüsü bitişiğinde türbe bulunmaktadır Türbe iki taraftan sivri kemerli bir açıklığa sahip olup, bu kemerler köşedeki sütunlar üzerine oturtulmuştur Acık türbe görünümündeki bu mekân küçük bir kubbe ile örtülmüştür Türbe içerisindeki üç sanduka bulunmaktadır Ancak bu sandukalar üzerindeki girift yazılar okunamadığından kime ait oldukları bilinmemektedir
Çeşnigir Camisi (Merkez)
Manisa, Çarşı Mahallesinde bulunan Çeşnigir Camisini, kitabesinden ve kaynaklardan öğrenildiğine göre; Fatih Sultan Mehmetin azatlı kölesi ve çeşnigiri, Çeşnigir Sinan Bey 1474de yaptırmıştır
Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, önünde beş sütunun yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmasıyla dört bölüm meydana getirilmiştir Her bölümün üzeri kubbelerle örtülüdür Manisaya özgün kesme taş ve tuğla sıralı bir duvar tekniği ile duvarları örülmüştür Ayrıca bunların aralarına da dikey tuğlalar yerleştirilmiştir İbadet mekânı üzerinde sekiz pencere olan kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe duvarlara ve ortadaki iki sütuna dayanmaktadır
Mihrap nişi yuvarlak olup geometrik motiflerle hareketlendirilmiştir Caminin tek şerefeli minaresi sol tarafta taş bir kaide üzerinde yuvarlak gövdelidir Caminin bitişiğinde Karaosmanoğullarının yaptırdığı bir kütüphane bulunmaktadır
Ulu Cami (Akhisar)

Manisa Akhisar ilçesinde bulunan Ulu Caminin kitabesi günümüze gelemediğinden banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir Ancak bu yapının altında Roma dönemine ait bir kalıntı olduğu ve Bizans döneminde de kiliseye çevrildiği, camideki kalıntılardan anlaşılmaktadır
XV yüzyılda bu yapı Saruhanoğulları tarafından camiye çevrilmiştir Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan camiye kentin en büyük camisi olmasından ötürü Ulu Cami ismi verilmiştir Osmanlı mimarisinde Ulu Cami plan tipleri ile bu yapının planı arasında bir bağlantı bulunmamaktadır
Dikdörtgen planlı olan caminin ibadet mekânının üzeri yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüş, kubbe dışında kalan alanlar da tonoz örtü ile kapatılmıştır Tarih boyunca çeşitli dönemlerde onarım gören, Kurtuluş Savaşı sırasında büyük hasara uğrayan cami mimari yönden özelliğinden kısmen uzaklaşmıştır Caminin sağ tarafına geç devirde taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi eklenmiştir
Köfünlü Cami (Akhisar)
Manisa Akhisar ilçesinde, Hastane Höyüğü eteğinde bulunan bu cami Saruhanoğulları döneminde, 1316 yılında yaptırılmıştır
Moloz taş ve tuğladan yapılan cami kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir
Paşa Camisi (Akhisar)

Manisa Akhisar ilçesi, Paşa Mahallesi, Tahtakale semtinde bulunan bu camiyi, Sarı Ahmet Paşa 1469 yılında yaptırmıştır
Geniş bir meydan ve çarşı ortasında bulunan bu camiden Evliya Çelebi de söz etmiştir Cami kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının ortasını örten merkezi kubbe sütunlar üzerine pandantiflerle oturmuştur Kubbenin yüksek bir kasnağı bulunmaktadır İbadet mekânı altlı üstlü ikişer sıra pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üst sıra pencereler alçı şebekelidir Caminin minare kaidesi oldukça yüksek olup, üst örtüye kadar çıkmaktadır Bunun üzerinde Türk üçgenlerinden yuvarlak gövdeye geçilmektedir Minare tek şerefeli ve yuvarlak gövdelidir
Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla iyi bir durumda günümüze gelmiştir Caminin yanında Paşa Hamamı bulunmakta olup, halen işlevini sürdürmektedir
Yeni Gülruh Cami (Akhisar)
Manisa Akhisar ilçesinde, Belediye Meydanı yakınında bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir Kaynaklardan öğrenildiğine göre cami, Gülruh Sultan tarafından yanındaki hamam, imaret ve medrese ile birlikte yapılmıştır
Kesme taş ve tuğladan yapılan cami değişik dönemlerde onarılmıştır Yanındaki hamamı halen kullanılmakta olup, medrese ve imareti günümüze gelememiştir
Karaosmanoğlu Camisi (Akhisar)

Manisa Akhisar ilçesi, Zeytinliova bucağında bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Ancak kaynaklardan Saruhanoğlu Beyliği döneminde yörede söz sahibi olan Karaosmanoğulları tarafından yaptırıldığı bilinmektedir Ayrıca caminin yanına Karaosmanoğullarına ait bir de köşk yapılmıştır
Cami arazi konumundan ötürü düzensiz bir plan göstermektedir Moloz taştan yapılmış olup, yan taraftaki bir merdivenle yuvarlak kemerli bir kapı ile ibadet mekânına girilmektedir İbadet mekânı dikdörtgen planlı olup, üzeri içten tavan, dıştan çatı ile örtülüdür Tavan çıtalarla bölümlere ayrılmış ve içerisine XIX yüzyılda bezemeler yapılmıştır Mihrap nişi yuvarlak olup, herhangi bir özellik taşımamaktadır Cami değişik dönemlerde yapılan onarım ve eklemelerle özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir
Yanında bulunan minaresi kesme taş kaideli olup, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Aynalı Cami (Akhisar)
Manisa Akhisar ilçesinde bulunan Aynalı Caminin kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan XVI yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Mimarı ve banisinin ismine de kaynaklarda rastlanmamıştır
Kesme taş ve tuğladan yapılan caminin duvar örgüsünde yer yer antik mimari parçalar kullanılmıştır Ayrıca avlusunda antik sütun ve yapı taşlarının bulunması burada daha önce antik bir yapının olduğunu göstermektedir Haziresinde XVI XVIII yüzyıla tarihlenen ve sanat tarihi yönünden önemli mezar taşları bulunmaktadır
Kantarcızade Ahmet Cami (Akhisar)
Manisa Akhisarda, Çınarlıkapı semtinde bulunan bu camiyi minaresindeki kitabeden öğrenildiğine göre; Kantarcızade Ahmet 1861 yılında yaptırmıştır Kantarcızade Ahmet camiye gelir sağlamak üzere ilçenin çarşısında Kantarcıoğlu Hanını yaptırmıştır
Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan cami Geç Osmanlı dönemi özelliklerini yansıtmaktadır
Kurşunlu Cami (Kula)
Manisa Kula ilçesinde, çarşı içerisinde bulunan Kurşunlu Camisini Hoca Seyfettin 1496 yılında yaptırmıştır Evliya Çelebinin “ Çarşı içinde kurşun örtülü ve bir musanna kâgir minareli güzel bir cami” diye söz ettiği bu yapı XV yüzyıl Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımaktadır Hoca Seyfettin bu camiye vakıflar kurmuş, bunların başında da değirmen, misafirhane ve sıbyan mektebi gelmektedir
Cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının üzerini yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir Kubbe kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Cami diye isimlendirilmiştir Caminin önünde son cemaat yeri bulunmakta olup, mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir Yanındaki minaresi kare kaideli yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Cami değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir İlk kez 1969 yılında onarılmıştır
Eski Cami (Kula)
Manisa Kula ilçesi, Akgün Mahallesinde bulunan Eski Cami, eğimli bir arazi üzerindedir Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Bununla beraber Kütahya Sancağı Tapu kayıtlarında caminin bulunduğu alan “Köhne Camii Mahallesi” olarak geçmektedir Buradaki Köhne sözcüğü eski anlamına gelmektedir Caminin Kulada yapılmış en eski dini yapılardan olduğu sanılmaktadır Bu kayıtlara göre caminin 1520 tarihinden önce yapıldığı sanılmaktadır
Cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının üzerini yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe örtmektedir Mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir Yanındaki minaresi yüksek kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Soğuk Kuyu Camisi (Kula)
Manisa Kula ilçesi Kızılkaya Mahallesinde, Fatih Sultan Mehmet Caddesi üzerinde bulunan bu caminin de kitabesi günümüze gelememiştir Bununla beraber Kulanın fethi sırasında şehit olan Seyyid Yahya Dedenin vasiyeti üzerine yapıldığı iddia edilmişse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır
Mimari üslubundan caminin XV -XVI yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Avlu ortasındaki cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Cami değişik dönemlerde onarım geçirdiğinden özelliğinden kısmen uzaklaşmıştır Minaresi taş kaideli olup, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Hacı Abdurrahman Camisi (Kula)
Manisa Kula ilçesi Zaferiye Mahallesinde (Hacı Abdurrahman Mahallesi) bulunan caminin Arapça kitabesinden Hacı Abdurrahman isimli bir kişi tarafından 1574-1575 yıllarında yaptırıldığı öğrenilmiştir Caminin banisi Kulanın köklü ailelerinden Müftüler sülalesindendir Mezarı caminin avlusunda olup, mezarın bulunduğu yerden bir kapı ile Müftülerin evine ulaşılmaktadır
Cami 1940lı yıllarda ibadete kapatılmış, 1951 yılında kadro harici bırakılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Emir Dedeoğlu Ahmet Kutluya satılmıştır Daha sonra 7044 Sayılı Yasa ile yeniden vakıflar tarafından satın alınmış, onarılarak ibadete açılmıştır
Cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır Özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir Giriş kapısı üzerinde de Arapça yapım kitabesi bulunmaktadır
Tekke (Necipler-Kızlar) Camisi (Kula)
Manisa Kula ilçesi, Camicedit Mahallesi, 131 Sokakta bulunan bu caminin ilk yapımında dergâh olduğu sanılmaktadır Bunun da nedeni Osmanlı camilerinin içerisinde çilehane bulunmadığı halde bu yapıda çilehane olduğu sanılan bir mekân bulunmaktadır Caminin yapım tarihi kitabesi bulunmadığından ve kaynaklarda da ismi geçmediğinden kesinlik kazanamamıştır Minare kapısı üzerindeki kitabeden ise 1783-1784 yıllarında minarenin Seyyid Hacı Hasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır
Paşa Camisi (Kula)
Manisa Kula ilçesi, Kenan Evren Mahallesinde (Taş Mahalle), Ekin Pazarı yakınında bulunan bu caminin yapım tarihi kitabesi bulunmadığından bilinmemektedir Bununla beraber minare kapısı üzerindeki kitabeden Saferzade isimli bir kişi tarafından 1783-1784 yılında camiye minare eklendiği öğrenilmektedir
Cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, dikdörtgen planlıdır Yanında kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır
Emir Hıdır Bey (Çarşı) Camisi (Soma)

Manisa Soma ilçesinde bulunan bu camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre; Emir Hıdır Bey 1791-1792 yılında yaptırmış, sonraki yıllarda çeşitli onarımlar geçirmiştir
Cami enine dikdörtgen planlı olup, kesme taş ve moloz taştan yapılmış, yer yer de tuğlalardan yararlanılmıştır Ahşap malzeme yapıda geniş ölçüde kullanılmıştır Caminin son cemaat yeri kuzey, doğu ve batı cephelerini revaklar halinde çevrelemiştir Bu revaklar ile cephe görünümleri zengin bir bezemeyi ortaya koymuştur Tüm cepheler açık sarı renkte badana ile sıvanmış, bunun üzerine de kalem işleri ile pencere sıralarını birbirinden ayıran silmeler, mihrabiyeler ve duvarlar bezenmiştir Bu bezemelerde akantus yaprakları, kıvrık dallar, istiridye kabukları ve küçük çiçeklerden oluşan barok üslup ağırlık kazanmıştır Girişin iki yanındaki pencerelerin üzerlerine de barok aynaları andıran levhalar içerisinde Mekke ve Medine tasvirleri resmedilmiştir Barok üsluptaki bezeme, manzara resimleri caminin içerisinde, mihrap nişinde, mahfillerde ve duvarlarda değişik şekillerde tekrarlanmıştır
Mihrap nişinin çevresi kıvrık dallar, natüralist çiçekler, armalar, istiridye kabuğunu andıran motiflerle bezenmiştir Aynı şekilde caminin içerisindeki pencere üstleri, kadınlar mahfili, minber ve kürsü de kartuşlar içerisine alınmış vazo ve ibriklerden çıkan çiçekler ve çiçek buketleri ile bezelidir Bu bezemede kahverengi, kırmızı, kirli sarı ve yeşil renkler ağırlık kazanmıştır
Caminin giriş kapısı mermerden olup, barok üslupta yapılmıştır İbadet mekânının ortasını içten yüksek kasnaklı bir kubbe, dıştan da çatı örtmektedir Bunun dışında kalan alanlar ahşap çatı ile örtülüdür Caminin minaresi yapıdan ayrı olup, dikdörtgen kaide üzerinde yuvarlak gövdelidir Gövde beyaz ve kırmızıya yakın renkli tuğladan alternatifli kuşaklar olarak yapılmıştır Tek şerefeli minarenin şerefe altında bezemesi bulunmamaktadır
Orta Camisi (Soma)
Manisa Soma ilçesi, Cuma Mahallesinde bulunan bu caminin mimari üslubundan XIX yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır Yapım tarihini gösteren kitabesi bulunmamaktadır Ancak camiden 10 m uzaklıkta bulunan minarenin XV yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Bu durumda caminin bulunduğu alanda XV yüzyılda yapılmış bir cami olduğu ve günümüze gelemediği, yerine de bugünkü caminin yapıldığı anlaşılmaktadır
Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır Doğu yönündeki minaresi sekizgen kaideli, yuvarlak gövdeli, tek şerefelidir Şerefe altında stalaktit kuşakları bulunmaktadır
Damgacı Cami (Soma)

Manisa Soma ilçesinde, Karamanlı Mahallesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XIX yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır Cami Hacı Musa isimli bir kişi tarafından 1872 yılında onarılmış ve bunu belirten kitabesi de giriş kapısı üzerine konulmuştur:
Kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Oldu muvaffak canın Damgacının imarına Kölme iken etti bina Hacı Musa Okundukça salât ile selâm makam-ı âlide Vesile olsun firdevsi âlânın sırrına (1288)”
Arazi konumundan ötürü yapının düzensiz bir planı bulunmaktadır Derinlemesine eğik bir ibadet mekânı ile kuzeydoğu köşesindeki son cemaat yeri ve minareden meydana gelmiştir İbadet mekânının ve son cemaat yerinin üzeri içten düz tavan, dıştan saçaklı bir çatı ile örtülmüştür Duvar örgüsünde moloz ve kesme taşlar kullanılmıştır Son cemaat yerinin doğusuna bir kemer atılmış, kuzeyinde de biri duvara bağlanan beş sütunlu bir giriş meydana getirilmiştir Buradaki sütunlar aşağıdan yukarıya doğru incelen, dor üslubunda başlıkları olan ahşap sütunlardır Bunlar bağdadi kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır Kemerlerin yüzleri ve saçak altı frizleri tamamen resim ve çeşitli motiflerle bezenmiştir Bu bezemeler arasında kahverengi çerçeveler ile sınırlandırılmış biri kare, ikisi dikdörtgen pano dikkati çekmektedir Ortada bulunan kare pano içerisine eşkenar bir dörtgen yerleştirilmiş ve içerisi mavi renge boyanmıştır Panolarda görülen bezemeler canlı renklerde olup, S ve C kıvrımlarının ağırlık kazandığı barok üslubu yansıtmaktadır Bu bezemeler arasında ağaç, ev ve iki minareli cami resimlerine de yer verilmiştir
Cami mimarisinden çok bezemesi ve resimleri ile tanınmıştır Bezemeler Osmanlı geç dönem süslemeleridir Son cemaat yerinin yanında bulunan minaresi yüksek kaideli olup, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir
Hacı Ömer Cami (Yeni Cami) (Soma)
Manisa Soma ilçesi, Cuma Mahallesinde bulunan bu caminin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Ancak Yunan işgali sırasında Somanın yakılması ile bu cami de yanmıştır Bugünkü cami 1953 yılında yaptırılmıştır
Cami mimari yönden bir önem taşımamakla beraber minaresinin orijinal olduğu bilinmektedir Minare taş kaideli ve yuvarlak gövdeli olup, tek şerefelidir
Darkale Cami (Soma)
Manisa Soma ilçesinde Darkale yolu üzerindeki bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Set üzerinde yapılmış olan caminin mimarisi XIX yüzyıla işaret etmektedir
Caminin çevresinde daha önceki dönemlere ait Bizans ve Osmanlı motiflerini içeren mimari parçalar görülmektedir Ayrıca yakınındaki çeşmelerde Osmanlı motiflerinde görülmeyen yılan ve kuş motifleri bulunmaktadır Caminin şadırvanı yakınındaki köy hamamından getirilmiş olup, XV yüzyıla tarihlendirilmektedir
Cami moloz taştan yapılmış olup, ahşap çatı ile üzeri örtülüdür Minaresi bulunmamaktadır
Minareli Cami (Soma)
Manisa Soma ilçesine bağlı Darkale Köyünde bulunan bu caminin yapım tarihi bilinmemektedir Yapı üslubu XIX yüzyılın ikinci yarısında yapıldığına işaret etmektedir
Caminin yapımında çevredeki antik mimari taşlar ile moloz taşlardan yararlanılmıştır İbadet mekânı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, çatı ile örtülüdür Minaresi camiden ayrı olup, Darkalenin minareli tek camisidir Minare kare kaideli, sekizgen güdük gövdeli, tuğladan yapılmıştır Şerefe altı dişli olup, üst kısmı yakın tarihlerde yenilenmiştir Minarede de antik mimari parçalar yoğun olarak kullanılmıştır
|