11-04-2012
|
#9
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Manisa Tanıtımı (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)
Manisa Mevlevihanesi

Manisa, Yukarı Tabakhane Mahallesinde, Milli Park içerisinde, Spil Dağı eteklerinde bulunan Mevlevihane, kitabesinden öğrenildiğine göre; Saruhan Beyin torunu İshak Çelebi tarafından 1368-1369 yıllarında yaptırılmıştır Mevlevihane, İshak Çelebinin 1366-1379 yıllarında yaptırdığı Ulu Cami Külliyesinin bir bölümünü oluşturmuştur Bununla beraber Mevlevihane külliyenin biraz uzağında bulunmaktadır Mevlevihane külliyenin mimarı Emetullahoğlunun eseridir Manisada Mevlevi kültürünün yerleşmesi sonucunda, Şeri sicillerden öğrenildiğine göre Osmanlı döneminde de Mevlevihane işlevini sürdürmüş,1664, l665,1681 ve1694 yıllarında onarılmıştır Cumhuriyetin ilanından sonra dergâhların kapatılmasını içeren yasa ile de Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetine geçmiştir Mevlevihane l960-1961 yılında Y Mimar Süreyya Yücel tarafından, ardından 1982de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, bir kez daha restore edilmişse de yapı tam olarak korunamamıştır Bundan sonra Manisa Yöresi Türk Tarih ve Kültürünü Uygulama Merkezine devredilen yapı 1999-2001 yılında yeniden restore ve dekore edilerek ziyarete açılmıştır Mevlevihanenin restorasyonunu Celal Bayar Üniversitesi yapmıştır
İshak Çelebinin yaptırmış olduğu Ulu Caminin vakfiyesinde “Ceddim Hazreti Mevlana” sözcüğünü kullanmış, ayrıca Mevlevi olduğundan ötürü de Konya Dergâhı tarafından kendisine Çelebilik unvanı verilmiştir Vakfiyede Mevleviliği Batı Anadoluda yaymak ve yaşatmak amacıyla bu Mevlevihanenin yapıldığı da belirtilmiştir
Evliya Çelebi Mevlevihaneden söz etmiştir:
“ Ve şehrin şark tarafında bir mürtefi mesiregah, bir de astanei Hazreti Mevlana vardır Acayip teferrücgâh Mevlevihanedir Bimahanesi ve müteaddid fukara hücreleriile mamurdur Zamanı kadimde kinisa imiş amma abı havası lâtif bağ irem misal bir kânı dervişane yeridir Cümle şehir andan nümayandır Ve kapusu üzre tarikânı dervişane yeridir Cümle şehir andan nümayandır Ve kapusu üzere tarihi budur ”
Evliya Çelebiden öğrenildiğine göre; Mevlevihanenin olduğu yerde daha önce bir Bizans kilisesi bulunuyormuş Mevlevihane 1870 yılına kadar işlevini sürdürmüştür Bu tarihte Manisaya Konyadan Çelebi olarak gönderilen Nakibzade Çelebi Mustafa Efendi Ali Bey Camisinin yanına yeni bir Mevlevihane yapılmıştır Bu Mevlevihane avlu etrafında semahane, türbe, matbah-ı şerif, hücreler ile harem ve selamlıktan meydana gelmiştir Mustafa Efendinin ölümünden sonra Fahrettin Efendi postnişin olarak gönderilmişse de Konya çelebinin ölümü üzerine kısa bir süre sonra Konyaya dönmüştür Bunun üzerine boş kalan Manisa Mevlevihanesine Halim Çelebi gönderilmiştir Halim Çelebi 1900 yılına kadar Manisada kalmış, onun da Konyaya post makamına gitmesi ile yerine kardeşi Murtaza Efendi gelmiştir Celalettin Çelebi dergâhların kapatıldığı 1924 tarihine kadar bu görevde kalmıştır Dergâhların kapatılması üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü 1933de Ali Bey Camisi yanındaki Mevlevihaneyi 100 000 TL ya satmıştır Mevlevihaneyi alan kişi de Melevihanenin matbah-ı şerif dışında kalan kısımlarını yıktırmıştır Arta kalan kalıntıları da 2000 yılında Manisa Belediyesi yıkarak burasını bir park haline getirmiştir
Manisa Mevlevihanesi küçük bir tepe üzerine kesme ve moloz taş ile yer yer de yatay tuğlalardan yararlanılarak dikdörtgen planlı, 27 60x20 25 m ölçüsünde yapılmıştır Yapının köşelerinde kesme taşa, kemer ve tonozlarda tuğlaya, ana duvarlarda ise yığma moloz taş ile tuğlaya yer verilmiştir Pencerelerin lento ve sövelerinde kesme taş kullanılmıştır
Mevlevihanenin doğu ve güney cepheleri şehre bakmaktadır Güneybatıdan Mevlevihaneye yönelen yol yapının önce güney, sonra da batı cephelerini dolaştıktan sonra kuzeydeki giriş kapısına gelmektedir Buradaki cephe duvarı oldukça yüksek olup yapıyı ana bina ve sundurma olarak ikiye bölmektedir Böylece yapı daha kütlevi bir görünüm kazanmıştır Buradaki dışa açılan pencereler dikdörtgen ve sivri kemerlidir Doğu ve batı cepheleri birbirlerine benzemektedir Kuzeydeki giriş cephesinde kare kesitli dört direk ve doğu ile batı duvarları üzerinde 5 50x20 25 m ölçüsünde bir sundurma bulunmaktadır Adeta bir portali andıran giriş bir niş görünümündedir Kapının üzerinde ve yanlarında fil gözü pencereler açılmıştır Dikdörtgen planlı Mevlevihanenin semahanesi-mescidi, mutrıp yeri, altı derviş hücresi, harem ve selamlığı, matbahı, kileri bulunuyordu Mevlevihanenin üzeri toprak damla örtülmüştür
Mevlevihanenin alt katı kapalı avlulu bir medrese planına benzemektedir Burada üzeri kubbeli kapalı bir orta avlu, köşelerde dört eyvanlı simetrik haçvari bir plan uygulanmıştır Kapıdan çapraz tonoz örtülü küçük bir giriş holü bulunmaktadır Bu holün batı ve doğusunda birer oda bulunmaktadır Buradaki güney odası mescit olarak kullanılmıştır Sivri kemer alınlıklı eyvanların üzeri beşik tonozlarla örtülü olup sivri kemerler üzerini orta avlunun kubbesi örtmektedir Aynı zamanda semahane olarak kullanılan orta avlu 7 20x7 20 m ölçüsünde kare planlıdır Bu avlunun etrafı yerden 0 50 m yüksekliğinde bir setle çevrilmiştir Mescit 6 00x7 90 m ölçüsünde olup iki sıra pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır Mescidin iki yanında birbirlerine simetrik köşe odaları yerleştirilmiştir
Mevlevihanenin ikinci katı güneye doğru açık “U” eklindedir Bu bölüm alt kattaki orta avlu, köşe odaları ve derviş hücrelerinin üzerinde bulunuyordu Mevlevihanenin içerisinde ve dışında bezeme elemanına rastlanmamıştır Bununla beraber 1693 tarihli şeri sicil kayıtlarında nakkaşa para ödendiği yazılıdır Buna dayanılarak o dönemde iç mekânın bezeli olduğu anlaşılmaktadır
|
|
|