| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			
				 
				Antakya (Hatay) Genel Tanitimi
			 
			 
			
		
		
		
		
            Hatay Cami ve Mescitleri  
 
Hatay (Antakya) Cami ve Mescitleri 
 
  
Osmanlı döneminde Antiocheia'nın ismi Antakya'ya çevrilmiştir  Vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre kentte 28 cami ve mescit inşa edilmiştir   
Ulu Cami, Habib Neccar Camisi ve Ağa Camisi dışında kalan diğer cami ve mescitler kubbesiz olup, ahşap çatılıdır  Sivil mimariye yakınlıkları olan bu mescitlerin minareleri çoğunlukla şerefelerine kadar taştan örülmüştür  Bunların yükseklikleri de fazla değildir  Çokgen gövdeli minarelerin üzerleri genellikle yöresel ahşap külahlıdır  Bu tür minareler daha çok Halep, Gaziantep, Maraş ve Adana'daki örneklerde karşımıza çıkmaktadır  
Antakya'daki belli başlı mescitler arasında Erdebili, İbn Sufî, Kubbeli, Yunus Fakih, Sarı Mahmut, Şönbik Debağa (Tabakhane), Kostal, Meydan, Mukbil, Şuğunoğlu, Numan, Ağca, Hamamcıoğlu, Şeyh Hakikoğlu, Basaliye ve İmaran mescitleri bulunmaktadır  
 
Habib Neccar Cami (Merkez)  
 
  
Habibi Neccar Cami, şehirde yapılan ilk cami olarak bilinmektedir  Memluklulardan Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX  yüzyılda depremden zarar görmüş XVII  Yüzyılda, Osmanlı döneminde yenilenmiş, yalnızca barok üsluptaki minaresi eski şeklini korumuştur  Bu yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 mezar bulunmaktadır  Kuranda Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılmaktadır   
Tarihi kaynaklara göre Antakyada ilk cami 638 yılında Arapların şehri ele geçirmesinden sonra yapılmıştır  Bazı kaynaklara göre de Habib Neccar Türbesini ve Camisini Ubu Ubeyde Bin Cerrah yaptırmıştır  Caminin bulunduğu yerde 1960 yılında yapılan bir kazıda alt kısımlarda farklı duvar kalıntıları ile karşılaşılmıştır  Ancak bu duvarların hangi yapılara ait olduğu kesinlik kazanamamıştır  Bugünkü Habib Neccar Camisinin medrese duvarlarında Arapça kitabeli metinlere rastlanmaktadır  Habib Neccarın ismi ilk kez İbni Batuta seyyehatnamesinde geçmiş; burada da Habib Neccarın mezarı, yanında zaviyesi olduğunu belirtmiştir   
 
Caminin köşesinde Hz İsa tarafından gönderilen azizlerine ilk defa inanan ve onları korurken şehit olan Habib Neccarın türbesi vardır  Caminin arkasındaki dağa onun ismi verilmiştir Ayrıca bu dağ üzerinde de Habib Neccara ait bir de ziyaret yeri vardır   
 
  
Antakyada inanılan bir efsaneye göre: Peygamberin halifesi Hz  Ömer, Diyar-ı Rûm denilen ve o zaman Hıristiyanların elinde bulunan Anadoluyu fethetmek, İslamlaştırmak için buraya askerlerini göndermiştir  Bunlardan bir gurup Ebu Übeyde bir Cerrahın kumandasında, Antakya üzerine yürümüş ve karşılaştıkları kaleleri ele geçirmişlerdir  Ebu Übeydenin, Habib Neccar adında bir bayraktarı vardı  Savaşın en kızgın, en çetin anlarında, Habib Neccar, bir elinde sancağı şerif, diğer elinde kılıcıyla ön saflarda kıyasıya dövüşürdü  Kumandan ne zaman : "Yetiş ya Habib" derse, canını dişine takar, düşman saflarını yararak öne geçer, askere şevk ve heyecan verirdi  Böyle bir gün, Antakya yakınlarındaki Nur dağları üzerinde savaşılıyorken Ebu Übeyde çaresiz kalmıştı  Savaşın kızgın bir anında, yine: "Yetiş ya Habib!" diye bağırınca, Habib Neccar : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tırmanmış, düşman saflarını yararak sancağı en yüksek zirveye dikmiştir  Bu sırada karşısındakiler bir kılıç darbesiyle başını gövdesinden ayırmışlar  Bu sırada galeyana gelen Arap ordusu tepeden indiklerinde Habib Neccarın başsız gövdesiyle karşılaşmışlar  Geri çekilen düşman, Habibin başını bir sırığa saplayarak götürmüş ve ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikmişler  Arap orduları, birkaç gün sonra, Antakyayı da kuşatmışlar  Savaşın kızıştığı bir sırada kale burcundaki Habibin kesik başından sesler gelmeye başlamış: "Kardeşlerim, yiğitlerim, ben buradayım  Sağdan hücum edin, sola koşun"  Kesik baştan gelen sesleri işiten Araplar heyecanla ileri atılmışlar, düşman askerleri ise paniğe kapılarak geriye çekilmişler  Bu olayın ardından kale birkaç saat içinde zapt edilmiş, halk vergiye bağlanmıştır  İnanışa göre; Kumandan Ebu Übeyde, şehit Habibinin kesik başını gömmüş, üzerine türbe, yanına da bir cami yaptırmıştır  Habib Neccarın vücudu da Nurdağlarındaki bir mezara konmuştur   
 
Evliya Çelebi, Antakyaya geldiğinde Habib Neccar Türbesini ziyaret etmiş, ona ait çeşitli efsaneleri seyyahatnamesinde yazmıştır  Evliya Çelebiye göre, Habib Neccar, İsa Peygamber zamanında yaşamış ve Ona iman etmiş İsa gibi mucizeler göstermiş, daha sonra da, puta tapanlar tarafından başı kesilerek öldürülmüştür  Evliya Çelebinin bir ifadesine göre de Antakya Kalası, İstanbul Kalasından sonra en büyük kalalardan biridir  Seyahatnamesinde bunu şöyle anlatır:  
 
"Antakya Kalası duvarlarının ve burçlarının yüksekliği başka bir yerde görmedim  Doğu yönündeki dağlar üzerine oturan duvarları 80 arşın yüksekliğindedir  Asi nehri kıyılarındaki duvarlar ise yalınkat, 20 arşındır  Kalanın yapıldığı taşların her biri birer fil gövdesi kadardır  Büyük usta Ferhat, taşları baltasıyla birbirine öyle yanaştırmış ki, tek bir kaya sanırsınız   "  
 
Ulu Cami (Sultan Selim Cami) (Merkez)  
 
Antakyanın en eski yapısı olarak bilinen Ulu Cami, XVI  yy  da yapılmış olup, Erken Osmanlı dönemi Ulu Camileri plân düzenindedir Bununla beraber Memlûklar dönemine ait izler burada açıkça görülmektedir  Kitabesinde Hicri 1117 (1705) tarihi bulunmaktadır  İbadet mekânı sütunların desteklediği küçük kubbelerle örtülüdür  Ancak, depremlerden zarar gören bu yapı 1987 yılında yıkılarak yeniden yapılmıştır  Günümüze ulaşan camide orijinal mimari parçalar ve bezemeye rastlanmamaktadır   
 
Ahmet Kuseyri Cami ve Türbesi (Yayladağı) 
 
Antakya-Yayladağı yolu üzerinde, Antakyaya 25 km  uzaklıkta bulunan Şenköydedir  Osmanlı döneminde yaşamış bir veli olan Şeyh Ahmet Kuseyrinin türbesi ve aynı avluda bulunan cami XVI  Yüzyıla tarihlendirilmektedir   
 
Kanuni Sultan Süleyman Cami (Belen)  
 
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1553te tek kubbeli olarak yaptırılmıştır  Günümüze orijinal durumu ile ulaşamamıştır  Yakınında bir de kervansaray bulunmaktadır 
         
		
	
		
		
		
        
		
		
		
		
		
	
	
	 |