Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'yi Sevmek Ve Görmek İçin Bunlar Yeter

Boğaziçi
Kokusu, vapurları, martıları, köprüleri, yalıları  "Mehtabı hoş, güneşi hoş, gülü hoş Boğaziçi  "Herkesi eder sarhoş" diye şarkısı bile vardır İçinden deniz geçen şehir, ya da kenarlarında şehir olan deniz  Erguvanları, gülleri, aşklarıyla Boğaz, bu ülkenin en büyülü yeridir 

Milli Takım
O altın golün üzerinden 5 yıl geçmiş  İlhan Mansız'ın Senegal'e attığı o gol, ezilmişliğimizi bir fiskede savurdu ve bizi dünya üçüncülüğüne taşıdı O gün yeni bir devir başladı Kendimizle barıştık Biz de Niko'dan Can'a, Lefter'den Metin Oktay'a bu formayı ıslatan herkese teşekkür edelim dedik

İnsana, bir ömrüm daha olsa  Yok yok, bir fazlası bile yetmez  Birkaç ömrüm olsa  Beni asıl hedefime ulaştıran ana yoldan sapsam  Şu sarının vaat ettiklerine uzansam  Eski hayatlara ilişsem Zenginleşsem  Hayal kursam  Öğrensem  Tekrar kapayınca arabamın kapısını derin bir oh çeksem  Toprağa daha farklı baksam  " dedirten sarı tabelalar, bitmek bilmez bu ülkede Rize'de, Mardin'de, Ankara'da, Ege'de, güneyde  Sınırsızca karşımıza çıkar  Binlerce yıldır mesela Amasya'da bir kral mezarını işaret eder, ya da dünyanın en eski mumyalanmış askerini  Çok hikâyeleri saklar 

Sokak kedi ve köpekleri
Şefkati onlardan öğrendik Büyüklerimiz, "Yaklaşma ısırır" dese de başlarını okşamaktan vazgeçmedik Yuvarlanmalarını, oynaşmalarını, yalanmalarını kıskandık Trafikle yaşamayı, çöp kovalamayı, restoran müşterilerine şirinlik yapıp yemek kapmayı onlar istemedi Çetin sokakların, sıkıcı mahallelerin muhteşem renklerine sahip çıkacağız

İstiklal Caddesi
Bağırış, çağırış, aşk ilanları, aşk kavgaları, koşuşmalar, kaçışmalar, uyanıklar, şaşkınlar, sokak çalgıcıları, tramvay kovalayanlar, kilise çanları, kitapçılar, kafeler, barlar, müzik dükkânları, sinemalar, tarih kokulu binalar, sarhoşlar, seyyarlar, polisler, gösteriler, kalabalıklar, yalnızlar, mutlular, mutsuzlar  İstiklal'de zamanın akışı, o an yaşadıklarınızdan başka şeylere konsantre olma olasılığınızı oldukça azaltır Bu enerjiyi dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız

Nazım Hikmet
Memleketimi seviyorum
Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım /Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı/memleketimin şarkıları ve tütünü gibi /Memleketim /Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,/kurşun kubbeler ve fabrika bacaları/benim o kendi kendinden bile gizleyerek/sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir /  /Memleketim /Ankara Ovası'nda keçiler/kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması /Yağlı, ağır fındığı Giresun'un /Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,/zeytin/incir/kavun/ve renk renk/salkım salkım üzümler/ve sonra karasaban/ve sonra kara sığır/ve sonra ileri, güzel, iyi/her şeyi/hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,/çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım/yarı aç, yarı tok/yarı esir  

Yeşilçam sineması
Kimler gelip geçti o beyaz perdenin önünden Kara Murat'ı, Tarkan'ı, yakışıklı esas oğlanları, aşkından, hicranından 'ince' hastalığa tutulan güzel kızları  Kendi derdimizi, aşkımızı mutlu sonlarında unuttuğumuz bizim sinemalarımız Aşklarıyla oturup ağladığımız âşıklar, sonra bizi birbirimize bağlayan Münir Özkul'lu, Adile Naşit'li aile melodramları Ve Kemal Sunal'lı, Halit Akçetepe'li komediler  Kimi zaman Aliye Rona'lar, Erol Taş'lar oldu, sinirlenip kızdığımız İyisiyle, kötüsüyle, trajik ve komiğiyle Türk sineması, bu toprakları çok güzel anlattı

Rakı
Tekerlekten sonraki en yararlı ve yaratıcı, en eşitlikçi buluş  Bir içecek, el kadar yeşilliğin üstündeki gazete kâğıdına da, süt beyazı kolalı keten örtüye de bu kadar mı yakışır? Balığa da, maviye de, camsız meyhaneye de  Dilleri bülbül eder, milleti şair eder, alfabemizin az kullanışlı harfini abad eder  Aman saki  Canım saki  Doldur doldur da verr  

Kebap
Şiş kebap - rakı  Uzun yıllar ülkemize gelen turistler, bu ikiliyi dillerinden düşürmedi Bırakalım onlar kebabı şişle sınırlandırsın Biz biliyoruz ki kebabın yüzlerce çeşidi var Ve ne mutlu ki her restoran giderek uzmanlaştı Artık Adana'sı, Antep'i, Kilis'i, Urfa kebabını en özgün tadıyla yiyebileceğimiz onlarca güzel mekân var

Orhan Gencebay
"Sevgili Gönül dostlarım"
"Sevgili Gönül dostlarım, Ben Orhan Gencebay Yıllardır size seslenen, dertlerinizi, acılarınızı sizlerle paylaşan, sizlerle ağlayıp sizlerle gülen, alkışlarınızla, ilginizle büyüyün Orhan Gencebay Gücünü sizden alan  " der Orhan Gencebay, 1998 tarihli, okkalı çift CD'li klasikleri girişinde Bu klasikler gibi Orhan Gencebay da bir klasiktir Külttür, babadır, kibardır, doğudur, Batı'dır, köylüdür, şehirlidir, "Şikâyeti Yaratana" bir müzik filozofudur  "Besteleri kimimizin gençliğimize, anılarına, kimimizin doğup büyümesine ve yaşamasına eşlik edebilmiş", Türkiye gibidir Türkiye, Orhan Baba için de sevilir

Bayramlar
Bayramlar eskiden tekdüze hayatlarımızda bir keyif; siyah beyaz yaşamlarımıza renk; yoksulluğumuza bir avuntuydu O yüzden eski bayramlar çocukluğu hatırlatır; hüzünlüdür biraz Şimdi, bayramlar eski ihtişamından yoksun Ama onun da çaresini bulduk: Tatiller  Hele ki 9 günlükleri  Söylesenize kuzum, böyle tatil kaç millete nasip ki?

Tavla
Eğer zar tutmayı bilmiyorsan, düşeş atarsın, yek gelir inadına Hayat gibidir tavla, umduğunu değil, bulduğunu oynatır adama Şans oyunudur derler ya, aldanmayın söyleyenlere Çünkü tavla, çok olasılıklı bir strateji oyunudur Gürültücü ve kahkahacıdır Hızlı oynanır Bir tek, koltuğunun altına alan bozulur oyunun sonunda ya; ona da vuslat bir başka bahara  

Türk kahvesi
Üç vakte kadar gelecek umutlarımız saklıdır telvesinde Aşkımız, paramız bir Türk kahvesi içimi sonrası beliriverecektir fincanın içinde Aslında adı Türk kahvesidir ama Yemen'den gelmiştir bilindiğine göre Dini ortamlarda, gece zikirlerinde uyarıcı olarak kullanılmıştır ilk önce Kahve, 1550'li yıllarda İstanbul'a geldiğinde, Tahtakale'de hemencecik bir de kahvehane açtırır kendine Türk kahvesi denilmesinin nedeni aslında pişirme yöntemidir Pişirilip servis edilen Türk kahvesinin tortusu fincanın dibinde kalır Zaten çok sevdiğimiz, hiç değilse ahir hayatta bir kere de olsa baktırdığımız kahve falının oluşması da bundan, bu "bizim" olan ritüelden değil midir?

Antalya
Hadrianus Kapısı'nı geç, aşağı doğru yürü  Nefesini tut İstersen yivli minareden in, eski limana çıkarken nefesini tut İster Kemer'e uzan, ister Belek'e  Beydağı orada hep, merak etme Bu kadar mı cömertliği tutmuş Tanrı'nın, bundan mı hafifçe mahcubuz denizsiz ülkelilere, ondan mı bağırlara basarız onları da hiç gitmek istemezler  Güzel Antalya Bizim cennet bahçemiz, vizesiz

Hamsi
"Hamsi balık değil, ayrı bir mahlukattır "
Karadeniz'de bu sözü sık sık duyarsınız Hamsi sadece sofraları süslemekle kalmaz Şarkılar, türküler, fıkralar, atasözleri onunla doludur Hamsisiz bir öğün düşünülemez Kahvaltıda yenir, reçeli bile vardır  Buğulamasını, kızartmasını, pilavını, dolmasını yemeğe doyamazsınız Artık çiftlik çuprası ve çiftlik levreğinin işgal ettiği İstanbul ve Ankara'da da, lüks lokantalarda bile deniz tadını veren ender balıklardan biridir  Sonbaharın başında denizin soğumasıyla birlikte sahile eder Şölen marta kadar sürer Ucuzdur, fakir yemeğidir  Ama zenginin sofrasından da eksik olmaz 
|