|  11-04-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  'Tıkandı Baba' Hikayesi 
 
            Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş  Herkes bir şeyler istiyor  
 Tıkandı baba, çay getir
 
 Tıkandı baba, oralet getir
  Vb 
 Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş
  
 Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
 
 Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba
 
 Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi
  Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya; 
 Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu
  Benimki de akıyordu ama az akıyordu  "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim  Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım  Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı  Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı  Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve 
 Tıkandı baba, tıkandı
  Uğraşma artık, dedi  O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı  Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz  
 Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş
  Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ; 
 Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz
  Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz  
 Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler
  Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler  Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis  " Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik  Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş  Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş  Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya 
 Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş
  Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış  Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş  Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş  Bir bakmış ki altın  Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın  Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye  Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler  Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş  Yahudi hiçbir şey olmamış gibi 
 Baba baklavan güzeldi
  Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş  Tıkandı baba da 
 Peki, demiş ve anlaşmışlar
  Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış  Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut ; 
 Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş
  Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş  Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın  Sultan; 
 Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş
 
 Geldi sultanım
 
 Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
 
 Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım
  
 Sultan şöyle bir tebessüm etmiş
   
 Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş
  
 Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş
  Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek  Sultan demiş; 
 Baba senin buradan da nasibin yok
  Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış 
 Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin
  O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş  Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler  
 Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler
  Baba, 
 Niçin, demiş
  Askerler 
 Hele sen bir beğen bakalım demişler
  Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline 
 Ne olacak şimdi, demiş
 
 Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı
  demiş  adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş  Adamcağız oracıkta ölmüş  Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler  İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş; 
 "VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"
 
 | 
	|  |   |