Yalnız Mesajı Göster

Sivas Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sivas Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Sivas Sözlü Tarih

Şeyh Merzuban Söylencesi:
Söylenceye göre Şeyh Merzuban ,Xlllyy ın ikiinci ayrısında yaşamışXlVyybaşında ölmüştürBuraya şeyhinin buyruğuyla Horosan'dan gelmiştirAsıl adı Mahmud Ra Mazruban'dırAmacı insanları doğru yola çağırmakionlara iyiyi doğruyu göstermektir
Seşçuklu sultanı Alaeedin Keykubat Doğu seferine çıkmıştırBir süre kışal denilen yerde konaklarGecelri uzaktan uzağa yanan bir ışık ilgisini çekmiştirHalka sorar Şeyhi sevmeyenlerden biri "Sultanım orada sarhoş bir Şeyh otururGece Gündüz demez içerÇira onedenle sönmüyor"der

Sultan daha da ilgilenirErtesi gün iki deveye şarap yükler ve Şeyhe gönderirDevret yakınlarında develerin bir adım bile atmadıkları huzursuzlandıkları görülürAskerlerde develri kımıldatamazlarSonunda:"Bari gidip Şeyhe söyleyelim de yardım etsin"derlerYanına vardıklarında ilk kez Şeyh konuşur:"Sulatan selam söyleyin,bize öyle şey gerekmezBazusu kuvvetli,kılıcı keskin olsun,Develerdeki yüklerin bir dengi yağ,bir dengi bal olsun,cümlesini askere yetirsin taam olsun" der

Askerler dönüp olanları Sultan anlatırlar,Develrin yükü açıldığında bir dengi yağ,bir denginin bal olduğu görülürBunlarla orduya helva pişirilirTüm askerler doyar,gene de tükenmezBunu üzerine Sultan, Şeyhi tanımak isterYanına varıp duasını alıryola koyulurDüşmanala yüz yüze gelirlerdüşman çok güçlüdürSultan yenilmek üzereyken ,Şeyh Merzuban'ın sözü aklına gelir"Bana yardım edecekti kavlimiz böylemiydi?" diye içinden geçirirSağ yanına döndüğünde Şeyhin Yanı başındak içayda abdest aldığını görürİşi bitince ayağa kalkar:"sultanım kalbini bozma,zafer senindir"deyip atına atlar;yalın kılıç düşman üsütne varırSultanın askerleride ardından giderDüşman bozguna uğrarSeferden dönüşte,sultan gene Şeyhe uğrarTekke ile zara arasına boş bir alaan toprak yığdırıpkoskoca bir teep yaptırır(günümüzde bu tepeye sadaka tepesi denmektedir) Şeyhi buraya çıkarıp,gözünün gördüğü yerleri bağışlayacağını söylerDivriği yönünü isteyn şeyh ,buraları tekkenin malı yaparGünümüzde de bu topraklar Şeyh Merzuban Tekesi'nindir

Günün birinde Alaeddin Keykubad'ın canı kahve isterCAriye kahveyi pişirip tepsiye koyduğunda eline sürekliiki fincan gelirAyırıp tek fincan koyar,dönüp baktığında tepside yine iki fincan vardırBu durum birkaç kez yinelenince durumu sultana anlatırSözünü bitirmeden kapı açılırŞeyh Merzuban girerŞeyh Merzuban günümüzde debir ziyaret yeridir
Kösdoğan Söylencesi:Divriği kalesinin egemeni Mengücükoğlu Şahin Şah 'ın Ertuğrul adlı yiğit bir oğlu vardırErtuğrul günün birinde geyik avına çıkar,av izlerken karşı yakaya geçerO sırada adamlarıyla birlikte oradan geçen Belkıs ile karşılaşırKız öyle güzeldir ki içine ateş düşerBelkıs ta bu yiğit delikanlıdan hoşlanmıştır
Ertuğrul atını sürüp babasının yanıan varır,Belkısla evlenmek istediğini söyler;kızın babası din ayrımı gözetip kızı vermezse savaş açmasını isterŞah Ermeni kralına adamlarıyla durumu bildirirKral elçileri güler yüzle karşılar,ikramlarda bulunurŞahı reddetmeyi hemen göze alamadığınıdan :"Savaş da neymiş?Hiç şahlar şahı kızımı isterde ben vermezmiyim? Yalnız hemen cevaplamam olmaz kızımla da bir konuşayım" der
Belkıs çoktan razıdırErtuğrul bey gün batımlarında kalenin burcuna çıkar ,okunun ucuna bağladığı mektubu ,Belkıs'a fırlatırbelkıs da iki gün sonra aynı yolla cevabını yollarZamanla Belkıs'ın cevabı gecikmeye başlarErtuğrul bey Babsından bir kez daha elçiler göndermesini isterBu kez Kral:Kızımla konuştum o da istekli,ama kızım çok guruludurerkek çocuğum olmadığından onu bir erkek gibi yetiştirdimŞimdi o da "ben şahın oğluna varmak isterim,dillerini de dinlerini de kabul ederim ,anacak vaarcağım erkerğinde ne denli yiğit olduğunu görmeliyim diyor" derelçiler biz ağızdan:"şahınızın oğlu dileidğiniiiizden de yiğit ,dilediğinizden de merttirDileğiniz nedir?"diye sorarKral da "Kalenizin burcundan kalın bir halat gerile Bu halat üç gün üç gece iç yağıyla yağlanaŞahımızın oğlu huzurumuzda bu halata tutunarakboğazu geçip bizim kalemize vara Bunu başarırsa kızımı veririrm"derElçiler durumu Şaha anlatırŞah bunu kabul etmek istemez oğlunu vazgeçirmek için yalvarmaları fayda etmez Ertuğrul Bey Belkıs'a kavuşmak için her şeyi kabul ederHazırlıklar tamamlanır,büyük gün gelir çatarErtuğrul halata tutunup karşıya geçmeye çalışır Belkıs'ın yüreği ağzındadırErtuğru bey büyük bir gayretle karşıya geçmeye çalışmaktadırTam kale burcuna tutunacağı sırada Ermeni kral yanındaki Pehlivanına "kes doğan" diye seslenirpehlivanın halatı kesmesiyle Ertuğrul bey uçuruma yuvarlanıp poarçalanır durumu gören Belkıs ta kendini burçtan atarŞahin Şah ordusuyla Belkıs Kalesi'ne yürürkaleyi alırKral kaçmayı başarırOlaydan sonra kalenin adı Kesdoğan olarak anılırgünümüzde kalenin duvarlarında kan lekesine benzeyen lekeler vardır bunların aşıkların kjanı olduğuna inanılır
Sultan Gölü söylencesi:Bir zamanlar Şarkışla'da ouran Ağca Bey adlı varsıl bir kişi Yazları Sultan gölü'nün üst yanındaki Akdağ Tepeleri'nde geçirmektedirÇok istediği halde bir erkek çocuğu olmamıştırTek kızı Sultan'ın üstüne titrerSultan da çok güzel biridirYöredeki tüm beylerin gözü üzerindedirBabası bakarki kızını beylerden kurtarmanın yolu yoktur onu erkek kılığına sokar karısıyla kendi ölünceye kadar onu evlendirmemeye karar verirCirit,güreş,at koşturma dakızın üstüne yokturKızı tanınmasın diye bey temelli buraya yerleşir;Akçakışla adlı bir köy kurar

Bahar gelince Kayseri,Karamandan Avşarlar yöreye gelirler Akdağ'ın üstü Avşarlar'ın çadırlşarıyla renklenirGünün birinde sürülerini Akdağ çıkaran Avşarlar,Akçakışla'ya yakın bir yerde gecelerlerHerkesin uykuya daldığı aylı bir gecede çobanlardan Külahçıoğlu kavalını öyle bir üflerki,dağ taş kulak kesilirSultan'da sese uyanmış,kendinden geçmiştirHemen atına atlayıp sese doğru giderÇobanı bulurBir süre söyleşirlerSultan çobana sevdalanmıştırAdını sorar;"Adımıza Külahçıoğlu derler Avşarlardanız"derKız :"bu tepenin adı Külahçıoğlu koydumHer Bahr buada bir gece kal ve kaval çalAl şu çevre sana armağanım olsun,beni andıkça koklaBen kızım,adımda Sultangönlümün ağası oldunSen de beni göğsüne sultan et" derAtına atlayıp giderÇoban ardındann vargücüyle bağırırsa da işittiremezYoksul bir çoban olduğu düşüncesiyle Sultan'ın kendisine varmayacağı düşüncesiyle günen güne erirDiyar diyar dolaşırDerdini kavalına dökerertesi yıl yine Akçadağ'a gelirSultan Külahçıoğlu'nun kavalını duyar duymaz atına atlayıp yanına varırsöyleşir koklaşırlarBu böyle devam ederken bey durumu öğrenip çok kızarKızını bir odaya kapatırKülahçıoğlu Sultan'ın gelmediğini görünce onu aramaya başlar dağ demez taş demez sonunda yaşlı bir kadın onu Sultana götürürSarılıp koklaşırlar ve "Akdağlar'ın namlı karı erirse,Kızılırmak boz bulanık akarsa,kekiklerin tavşanların kokmaya başladığı zaman kaçalım" diye sözleşirler

Sonunda gün gelir Sultan'ın kulağı kavalın sesindedirFırtınalı bir günde kavalın sesini duyar atına atlayıp sese doğru gider,ama ses her defasında değişik yerden gelmektedirRüzgarın oyunundan şaşıran sultan atını bir sağa bir sola sürerSonunda sesin Turna Dağı'ndan geldiğine karar verir ve o yana giderDağ ulaşmak için Kızılırmak'ı geçmek gerekmektedirOysa Kızılırmak çoşmuş kabarmıştırsultan atını sürer,sulara kapılır bir türlü karşıya varamazSonuda atı havalanır gibi olup kızı karşıya atarAt sakatlanmıştırKaval sesi gitgide uzaklaşmaktadırSultan deliye dönerTurna Dağı'na yönelirBir uçuurm başına varırAşağıda da bir ırmak çağıldamaktadırSes uzaklaştıkça sultan umutsuzluğa kapılır,otları tırnaklaya tırnaklaya yol almaya çalışırTam yaklaştığında ayağı kayar,kızılırmak'ın sularına kapılırErtesi gün buralarda gezen avcılar sultanın cansız cesedine rastlarlarKülahçıoğlu'da yiter gider,bir daha kimse ondan haber alamazbundan sonra Sultan'ın düştüğü su Sultan Gölü ,yar da Sultan Yar'ı adıyla anılır

Dikilitaş söylencesi:Zara'nın varsıl ailelerinden Hacı Ahmet oğlunu evlendirmektedirdüğün evinde her şey boldurHerkes yiyip içmekte gülüp eğlenmektedirErtesi gün düğün alayı hazırlanır;güvey samenbaşının elini üper,yola çıkılırİş beklemeye kalmıştırGüvey merak içindedirArkadaşları güveyi samenin gelişini izlemek için dikilitaş Tepesi'ne çıkarır

Bir süre sonra samenler görünürGeleneklere göre samen havaya ateş ederken güveyi vururCansız bedeni yere yuvarlanırDüğün evi bir anda yasa bürünürHaberi alan gelin kendini Kızılırmak'ın serin sularına atarBir süre sonra Kızılırmak tan çıkarılan ceset güveyin yanına gömülürİkisi yan yana gömülüdürDikilitaş tepesindeki bu mezar günümüzde de kavuşamayanların ziyaret yeridir

Alıntı Yaparak Cevapla