11-04-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)
Niğde Sözlü Tarih
Güllü Baba Söylencesi
Selçuklu Sultanı bir doğu seferine çıkar Mevsim kış olduğuğndan yollar kapanır,ordu küllüce köyü adı verilen yerde kalır Askerler soğuktan ve açlıktan kırılmak üzeredir tip biraz azalınca Sultan,karşıda bir kulube görür Atını sürer,kapıyı çalar İçeride ak sakallı ,nur yüzlü bir Türkmen kocası,Ocakta çorba kaynatmaktadır Sultan daha kendini tanıtmadan yaşlı adam konuşmaya başlar "O  geldin mi? Bende seni bekliyordum üşümüşsündür geç söyle ocağın başına Askerlerinde üşümüştür Onlara bir çıra gönderelimde ısınsınlar
Sultan şaşırır Ocağın başına geçer Yaşlı adam ocaktan bir çıra alıp nöbetçilerden birine verir "al bunu askerlere götür ısınsınlar,az sonra çorba da hazır "der Sultan dayanamaz"bu çırayla tümü ısınacak,bu tencereyle de tümü doyacak,Öyle mi?"der Yaşlı adam talı bir gülümsemeyle başını sallar
Bir süre sonra ordu çadır kurar,küçücük çıra koca bir meydan ateşi olur Kaynayan çorba karavanalara kepçe kepçe dağıtılır,ama bir türlü bitmez
Sultan yaşlı adama teşekkür eder,izin ister Onu sınamak içinde bri kese altın uzatır Yaşlı adam "o bize değil size gerek bizim Dünya malında gözümüz yok biz gönül adamıyız" der Sonra da koynundan kış olmasına rağmen dalından yeni koparılmış gibi canlı bir gül dalı sultana uzatır Sultan yaşlı adamın ellerini bir kez daha öperek "bundan sonra senin adın Güllü Baba olsun" der O günden sonra gülü Baba nın kulübesi yakınında bir köy kurulur Adına da güllüce denilir
Bora ilişkin söylence
Zamanın birinde ,bir ülkede güzeller güzeli bir prenses yaşamakta ,halk bu prensesi çok sevmektedir Günün birinde prenses hastalanır Hekimler derdine çare bulamaz ve işe periler karışır,ama onlar daçaresiz kalır Prenses hergün birazdaha erimekte herkes bu duruma çok üzülmektedir
Günün birinde saraya bir gezgin gelir Prensesin hastalığını duymuştur Odaya girip prensesi gördüğünde gözleri dalar bir süre düşünür,sonra memnun bir yüzle "Buldum" der Çevresindekiler merakla açıklama beklemektedir Gezgin şöyle der "Ben çok yer gezdim,gördüm ,gezdiğim beldeler içinde bir yer varki sözle anlatılamaz Dört bucağı çöl,bozkır,kıraç toprak,yalçın kayadır Buların arasında yemyeşil bir beldedir orası Her yanı elma,Kayısı bahçeleri ,üzüm bağlarıyla donanmıştır Havası,tüm dertlere şifadır Dallarından asma kızları billur taneleri gibidir Güneş eşsiz harikalar yaratır,bülbül sesleri çevreyi çinlatır Hele o tülün sessizce kayması gibi fısıldar Bu diyar bu eşsiz diyar Bordur Eğer Prensesi buraya buraya getirirseniz birkaç güne kalmaz eskisinden daha sağlıklı olur der ve yitip gider
Prenses buraay getirilir bir çadır kurulur üçgünde prenses iyilerşir Herkes sevinç içindedir Ülkenin her yanınıdan hastalar buraya akın etmektedir
Bir zaman sonra prenses burada sıkılmıştır Niğde ye geçer Bor da bu özelliğini yitirmiştir Halk karasında "Geçti Borun pazarı sür eşşeği Niğdeye" deyişinin buradan kaynaklandığı sanılmaktadır
Hasan Dedeyle Ali Baba
Hasan Dede günümüzde Hasan Dağı denilen yerde tek başına yaşamaktadır Aksaraylı Ali Baba adlı dervişle arkadaş olmuştur Ali Baba bir hamamda külhancılık yapmaktadır
Bir gün Ali Baba Hasan Dedeyi ziyarete gider Mendilinde bir avuç kor vardır Sohbetleri süresince kor için için yanar Mendile bir şey olmaz Başka bir gün de Hasan Dede,Ali Baba yı ziyarete gider Mendiline bir avuç kar koymuştur Külhanda oturup söyleşirler Duvara astığı mendildeki kar,erimeden öylece durur Bir ara Hasan Dedenin gözü hamamdan çıkan kadınlara takılır Mendildeki kar şıp şıp damlamaya başlar Ali Baba Hasan Dede ye bakar ve "Dağ başında ermişlik hüner değildir,burada ak topuklu kadınlar arasında ermiş kalmaktır "der Zamanla Ali Babanın sözleri halk arasında da söylenip ders alınması için anlatılır
Hasan Dede aslında Danişmendlilerin Başkomutanu Sultan Torasandır Haçlı seferleri sırasında ll Kılıçarslan ile birlikte yararlılıklar göstermiş ölünce vasiyeti gereği Hasan Dağının toruğuna gömülmüştür
|
|
|