Yalnız Mesajı Göster

20. Yüzyıl Felsefesi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

20. Yüzyıl Felsefesi



20 Yüzyıl Felsefesi

On dokuzuncu yüzyılın sonlarından başlayıp günümüze dek uzanan felsefe
Felsefe hiçbir zaman boşlukta gelişmeyip, kültürün bir parçası olarak, daima çağın siyasi ve toplumsal koşullarıyla ilişki içinde ortaya çıktığına göre, çağdaş felsefenin de, yirminci yüzyılın koşullarından etki­lenen, yirminci yüzyıla özgü bir bakış açısı vardır Çağdaş felsefe içinde yer alan tüm filozoflar, aralarındaki farklılıklara karşın, işte bu bağlamda, bir parçası oldukları modern toplumun ilgi ve problemlerine yanıt vermek durumunda olmuşlardır Şu halde, çağdaş felsefeyi karakterize eden birinci özellik, onun yirminci yüzyılda ortaya çıkan kimi temel durum ve oluşumlardan, örneğin modern toplumun bilim karşısındaki ikircikli tavrından, dile yönelik ilgiden, dünya savaşlarının yarattığı umutsuzluktan, toplumsal koşulların yarattığı güven bunalımı ve yabancılaşmadan, vb, yoğun bir biçimde etkilenmiş olmasıdır

Çağdaş felsefeyi karakterize eden ikinci özellik, yirminci yüzyılda filozofların Batı felsefesine Kanttan beri damgasını bulan kurmacılık veya konstrüktivizm ve görecilikten kaçınma çabası içine girmiş olmalarıdır Buna göre, Batı felsefesinde Descartesla başlayıp, Kantla doruk noktasına ulaşan özne çıkışlı bir felsefe anlayışının ardından, yirminci yüzyıl felsefesi insandan ve insanın inançlarından bağımsız olarak varolan bir nesnel dünyanın varoluşunu kabul eden bir felsefedir Nesnelliği yeniden yakalamaya çalışan çağdaş felsefe, aynı zamanda nesnel olarak varolan bir evrenin bilgisinin mümkün Olduğunu savunan bir felsefe olarak ortaya çıkar

Kabaca ve genel olarak değerlendirildiğinde, çağdaş felsefede tarihsel bir sıra için­de ortaya çıkan 3 ayrı gelenekten söz edilebilir:
  • analitik gelenek
  • fenomenolojik gelenek
  • eleştirel ya da yıkıcı gelenek
  • Çağdaş felsefenin önemli ve büyük geleneği ise, Hobbes ve Humea mal edilebilecek olan kimi felsefi kabulleri benimseyen düşünürlerin oluşturduğu analitik gelenektir Dünyanın çok büyük sayıda basit öğeden meydana geldiğini, kompleks nesnelerin bu öğelere ayrıştırılabileceğini ve bu basit varlıklarla karşılaşıldığı zaman, onların kolaylıkla tanınıp anlaşılabileceğini öne süren bu gelenek mensupları, felsefenin görevinin sentez değil de, dilsel ya da bilimsel veya mantıksal analiz olduğunu öne sürer En önemli temsilcileri arasında George Edward Moore, Bertrand Russell, Gattlob Frege, Ludwig Wittgenstein, ve Viyana Çevresi düşünürlerini verebileceğimiz bu gelenek realist bir tavır alıp sağduyuya yaklaşırken, bir yandan da bilimden tarafa saf tutup ****fiziğe şiddetle karşı çıkar
  • Çağdaş felsefenin ikinci geleneği ise, Alman filozofu Edmund Husserl tarafından kurulmuş olan fenomenolojik gelenektir Bilginin olanağına büyük bir güçle inanırken, Kantın eseri olan konstrüktivizme şiddetle karşı çıkan fenomenolojik gelenek, kendinde şeylerin bilince göründüklerini öne sürmüştür Bu çerçeve içinde bilince dönen ve bilincin yönelimselliğini bilinç üzerinde yoğunlaşmanın nedeni ve haklı kılınışı olarak değerlendiren fenomenolojik gelenek, aynı zamanda realist bir tavırla, şeylerin karşılı­lı bağımlılığı ve ilişkisi üzerinde durmuştur Analitik geleneğin Humea yakın olduğu yerde, daha çok Hegele yaklaşan fenomenolojik geleneğin en önemli temsilcileri ara­sında Martin Heideggerle Jean Paul Sartre bulunmaktadır
  • Çağdaş felsefenin üçüncü geleneği Fransız düşünürleri Michel Foucault ve Jacques Derrida tarafından temsil edilen eleştirel ya da yıkıcı gelenektir Örneğin, özcülüğe, ikiciliğe, Descartesçı felsefeye, akıl ya da lojisizme, Aydınlanma felsefesiyle pozitivizme ve dolayısıyla bütün bir moderniteye ilişkin olarak çok ciddi ve keskin bir eleştiri yönelten Derridanın son çözümlemede özcülüğe, ikiciliğe ve akılmerkezciliğe yönelik olan eleştirisi gerçekte ****fiziğe, Batının bütün bir ****fiziksel düşüncesine yönelik bir kritik olmak duru­mundadır Başka bir deyişle, Batı düşüncesinin yüzyıllardan beri termelinde yer kavram ve karşıtlıkları yeni baştan eleştirel bir bakışla değerlendiren bu gelenek, Barı felsefesinin temellerini sarmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla