|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devleti'nde Misyonerlik
Osmanlı Devleti'nde ilk örgütlenme
Amerikalı misyonerler Osmanlı topraklarında faaliyetlere başlamak için Osmanlı–İngiliz ilişkilerini düzelmelerini bekliyorlardı Çünkü ortada henüz resmi bir Osmanlı-ABD ilişkisi yoktu 2 Mart 1831'de Amerikan diplomatik temsilciliğini açtıktan sonra Willam Goodel, 26 Nisan 1831de İstanbul'a hareket emri aldı ve 9 Haziran 1831'de İstanbula vardı Ondan yaklaşık bir yıl sonra William Schauffler 31 Temmuz 1832de İstanbula geldi ve birlikte ilk misyonerlik faaliyetlerine başladılar Bu hareketin adı İstanbul Misyonu olarak geçecekti İlk çalışmaları dil, kitap hazırlıkları, öğretim çalışmaları ve halkla ilişkiler üzerine olmuştur Ve Amerika İstanbul,daki diplomatik temsilciliğinden sonra ilk konsolosluğunu Mersin, ve Tarsus,ta açmıştır 
İstanbul Misyonunun adı zamanla Ermeni Misyonu olarak değişecektir Bundaki en önemli neden ise sadece Ermenilerin bu çalışmalara olumlu cevap vermeleri olmuştur Bu nedenle misyonu alanını sürekli olarak doğuya doğru genişletiştir Çünkü doğu illerinde yaşayan Ermeni halkın üstünlüğü gözden kaçmamıştır Bu amaçlarına ulaşmada ise en çok Amerikan misyoner okulları ön plana çıkmıştır
Misyonlar istasyonlara, istasyonlar ise uç istasyonlara ayrılıyorlardı Bir misyonun en üst düzey yöneticisi sekreteridir Aynı şekilde istasyonlarında sekreteleri vardır Uç istasyonlar ise kasaba ve köylerde, yerli Hristiyan ahaliden bir yardımcının yönetimindeki birimlere verilen addı Uç istasyonlar alınan kararları uygulamak durumundaydı Her istasyonun denetimindeki uç istasyon sayısı farklı olabilmekteydi Örneğin: Mersinde olduğu gibi, belirli dönemlerde, 70 kadar uç istasyona sahip sahip istasyonlarda bulunabiliyordu
1834 yılına kadar sadece Mersin, İzmir ve İstanbul istasyon olarak varlıklarını sürdürürken, bunlara bu tarihten itibaren Bursa ve Tarsus ta eklendi Bu şekilde 1835 yılında Osmanlı Devleti sınırları içerisinde iki misyon, beş istasyon, iki uç istasyon , on bir misyoner, bir matbaa ustası, altı misyoner yardımcısı ve altı yerli misyoner yardımcıdan oluşan, küçük ama imanlı bir misyoner örgütlenmesi vardı 1836 yılında bu şekilde başlayan örgütlenme çığ gibi büyümüş ve 1900lü yıllarda 16 istasyon, 247 uç istasyon, 37 misyoner, 97 kadın yardımcı, 112 kilise, 12 109 kilise üyesi ve 44 959 kayıtlı Protestan ile sayısı çok büyük bir örgütlenme örneği göstermişti Bu büyük örgütlenme zamanla daha kolay yönetim esası açısından Batı Türkiye, Merkezi Türkiye Misyonu ve Doğu Türkiye Misyonu olarak üç bölüme ayrılacaktır Bunlara ek olarak Bulgar halkı için ABCFM ile birlikte hareket eden BFMPC Avrupa Türkiye'si Misyonu çalışmıştır
Batı Türkiye Misyonu
Batı Türkiye Misyonu çeşitli istasyonlara ayrılmıştı 1831'de İstanbul, 1834'de Mersin, 1835'de İzmir, 1848'de Bursa, 1852'de Sivas-Merzifon, 1854'de Kayseri misyoner istasyonları kurulmuştu Ayrıca bir ara İzmit'te ayrı bir istasyon örgütlenmesi göze çarpsa da daha sonra bu düşünceden vazgeçilmiştir Batı Türkiye Misyonu'nun en önemli iki istasyonu İstanbul ve Mersin'dir İstanbul'un önemi bütün misyonerlik ihtiyaclarının burdan karşılanması ve gerekli düzenlemelerin burdan yönetilmesi olmuştur Mersin'in önemi ise tüm eğitim kurumları ile her türlü çalışmayı yapmalarından kaynaklanmıştır
Merkezî Türkiye Misyonu
Merkezî (Orta) Türkiye Misyonu, Torosların güneyinden Fırat nehri vadisine kadar olan bölgeyi kapsıyordu, özellikle Maraş ve Antep illerine ağırlık veriliyordu Belirtilen bu yerlerin dışında Halep, Antakya, Tarsus ve Urfayı da kapsayan bu misyonda, ilkokuldan yüksek okula kadar bütün eğitim kurumlarının olması, İstanbul'dan sonraki ikinci matbaanın bazı nedenlerden dolayı burda kurulması ve en büyük protestan cemaatin bu bölge sınırları içerisinde Merkezî Türkiye Misyonunu önemli bir hale getiriyordu
Ayrıca, ihtiyaç içinde olanlar için bir tür kendine yardım ilkesine göre çalışan atölyeler açılmıştı Merkezî Türkiye Misyonununda Antep ve Maraşta bulunan yetimhanelerde, 1900 yılında sırasıyla 132 ve 420 yetim çocuk barınıyordu
Doğu Türkiye Misyonu [
Doğu Türkiye Misyonu ise Harput, Erzurum, Van, Mardin ve Bitlisten başlıca Rus ve İran sınırına kadar olan bütün Doğu Anadolu topraklarını içine alıyordu 1900 yılında bu beş istasyona bağlı 97 uç istasyon bulunuyordu Tüm bu kurumlarda 36'sı Amerikalı, 266'sı yerli 302 görevlinin gözetimi altında faaaliyetler sürüyordu Yine misyonerlerin yönetimdeki yetimhanelerde 2000 çocuk kalıyordu, ki bunların yaklaşık 1100'ü Harput'tadır
Misyonerlerin eğitim alanındaki çalışmaları [
Şüphesiz misyonerliğin başlangıçtaki amacı hedef alınan bölgelerdeki kitlelere iyi bir dini eğitim vermekti Bu amaçla ilk gelen papazlar hemen İncili anlatmaya başladılar İlerleyen süreçte İncil'i Türkçe'ye ve Osmanlı Devleti'nde hedef aldıkları toplumların dillerine çevirmeye başladılar Öncelikli hedef olan Ermeni nufus bölgeleri ilk ve en önemli hedefti Tüm bu faaliyetler ABCFM tarafında yollanan misyonerlerce planlanıyor ve yürütülüyordu ABCFM nin bu derece etkili olmasının şüphesiz ki en büyük payı maddi desteklemelerinden kaynaklanmıyordu Zaten ABCFMnin stratejisi buna uygundu Başlangıçta yardım ediyor, giderlerini karşılıyor, yönetimini üstleniyordu Ama zamanla başka örgütlerin, kişilerin, fonların devreye girmesi, eğitimin bir kısmın paralı bir hal alması, bazı yan gelirlerin elde edilmesi ABCFM'yi rahatlatıyordu Okulların açılmasından yaklaşık 50 yıl sonra yerel yöneticilere devredilmesi planlanmıştı
Her ne kadar gelen ilk misyonerler kutsal kitabı tanıtmak için okullar açdılarsa da bu zamanla yerini laik okullara veya kolejlere bırakmak zorunda kalmıştır Bu konuda ABCFM genel sekreteri ile Robert Kolej kurucusu Hamlin defalarca ters düşmüş ve sonunda Hamlinin isteği kabul edilmişti Bundan sonra misyoner okulları sadece ilahiyat okulları olarak değil aynı zamanda çağın gerektirdiği bütün alanlarda 8–10 yıl arasında değişen eğitim programları uygulayacaklardı Öyleki paralı olduğu halde dahi halk bu okulların açılması için baskı uygulayacaktı
Zaman için ilkokullar, ortaokulla, yatılı kız ve erkek okulları, kolejler ve ilhahiyat okulları ülkenin her yanında faaliyet göteriyorlar Öyleki bu okulların hemen hemen ülkedeki okulların 1/3 üne tekabül ettiği söyleniyordu ABCFM'nin yanısıra özellikle kız okullarını WBM ve WBMI gibi kadın misyoner okulları da destekliyordu
|