Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı İmparatorluğu'da Ordu

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı İmparatorluğu'da Ordu



Osmanlı Devleti Ordusu

Ordu-yi Hümâyûn (Osmanlıca: اردوي همايون) Osmanlı Devleti'nin ordusudur Osmanlı Devleti Ordusu'nun tarihi iki ana döneme ayrılabilir Klasik Dönem, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu olan 1299 yılı ile 19 yüzyılın başlarındaki askeri reformlar arasındaki dönemi kapsamaktadır Modern Dönemde ordu, Hava Ordusu, Deniz Ordusu ve Kara Ordusu olmak üzere üçe ayrılmıştır

Kara Ordusu

Klasik Dönem

Osmanlı ordu teşkilatı, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memlüklüler devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur
Osmanlı İmparatorluğu Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır
Yaya ve atlılardan oluşturulan kısma "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler
Osmanlı Devletinin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf iki sınıf piyade ve süvari kuvveti kuruldu
Osmanlı Devletinin beylik-devlet siyasetinden imparatorluk siyasetine geçişi imparatorluk içinde bağımsız güç bırakmak istemeyen, merkezi otoriteyi devşirme-kapıkulu-yeniçeri-enderun sistemiyle sağlamlaştırmak isteyen II Mehmet ile başlamıştır
II Mehmet Yeniçeri ocağına büyük önem vermiş Çandarlı ailesinden sonra vezir-i azamlığa devşirme-kapıkulu kökenliler getirilmeye başlanmış ve yeniçeri-devşirme aristokrasisi Cem ve II Beyazıt arasında çıkan taht kavgasında belirleyici rol oynayarak tımarlı sipahi-Türk aristokrasisine karşı üstünlük sağlamışlardır Ayrıca bu devirde çok fazla kadın alış verişi olmuş,ilişkileri arttırmıştır Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümü ile, devletin henüz karalarda üstünlüğü, iç denizlerde hakimiyeti ve sosyal düzeni devam etmekte idi Duraklama Döneminde artık ihtiyaç kalmayan yaya ve müsellemler ve voynuklar gibi bazı eski askeri birlikler kaldırılmıştır Kapıkullarının sayısı 1610'larda 40000'e çıkmış, tımarlı sipahi sayısı 20000'e düşmüştür Sonuç olarak, tımar sisteminin bozulmasının en olumsuz tarafı, devletin iktisadi yapısına yansımasıdır
Gerileme döneminde, Avrupa örnek alınmaya çalışılmış, teknik ve ekonomik alanlarda yapılanmaya gidilirken Donanmanın yenilenmesi gibi askeri birtakım yenileşme çabalarına gidilmiştir
  • III Murat döneminden itibaren kapıkulu ocaklarına kanunlara aykırı asker alınarak sayılarının artırılması
  • Yeniçerilerin geçim sıkıntısını ileri sürerek askerlik dışında işlerle uğraşmaları
  • İltizam sisteminin yaygınlaşması üzerine tımar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi
  • Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanın başına getirilmesi
  • Avrupada meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi
gibi etkenler Osmanlı askeri sisteminin bozulmasına neden olmustur

Kapıkulu Ocağı

Kapıkulu Piyadeleri ve süvarilerinden oluşmuştur Kapıkulu Piyadeleri; Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı, Cebeci Ocağı, Topçu Ocağı, Top Arabacılar Ocağı, Humbaracı Ocağı, Lağımcılar, Sakalar, Kapıkulu Süvarileri: Silahtar, Sipahi, Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler, Sağ Gureba bölüğü, Sol Gureba bölüklerinden oluşmakta idi

Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu
Kent güvenliğinden ve sınırların korunmasından sorumlu olan, silah olarak genellikle tüfek, kılıç, ok ve yayi kalkan, mızrak kullanan savaşçı bir sınıf olan kapıkuluların görevleri katı ve ödünsüz kurallara bağlanmıştı Bu kurallara kavanin-i yeniçeriyan denirdi
Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu Osmanlı hanedan zihniyeti, Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak da, "gerçek bir müslümanın kul olamayacağı" görüşünü ileri sürüyordu

Kapıkulu Piyadeleri

Acemi Ocağı Kapıkulu ocaklarına ve özellikle Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu Bu birlikler tımarlı sipahiler, akıncılar, azaplar, voynuklar, martoloslar ve cerahorlarla destekleniyordu
I Murad döneminde (1360-89) örgütsel kuruluşu tamamlanan kapıkulu ocakları, 16 yüzyılda yeniden düzenlendi Bu yapıda, yetişen kapıkulu askerleri de çok mutluydu Yeniçeri Ocağı'na asker yetiştirmek için kurulan teşkilat
Rumelide arka arkaya elde edilen zaferler sonucu sınırları genişleyen Yeniçeri, Hıristiyan çocuklarından devşirme yöntemi ile yetiştirilen askerdir I Murat'ın veziri Çandar Hayrettin Paşa'nın yardımıyla kurduğu bu sistem de, devlet kendi Hırıstiyan tebasından ve bazen eline düşen harp esirlerinden bazı çocuklara el koyuyordu Acemi Oğlanı denilen bu çocuklar, önce bir tür köylü ailesinin yanına veriliyordu Orada Türkçe ve Arapça öğreniyor, İslam dininin örf ve adetlerine göre yetiştiriliyordu Devşirilir devşirilmez sünnet edilip, kendilerine bir müslüman ad verilirdi Osmanlı Devleti, daha fazla askere ihtiyaç duyuyordu Mevcut kuvvetler ihtiyaca yetmiyor ve elde devamlı bir ordu bulunması gerekiyordu Bu itibarla, esirlerden faydalanmak gayesi ile 1362 senesinde kadıasker (kazasker) Çandarlı Kara Halil ile ulemâdan Karamanlı Molla Rüstemin gayretleriyle, Sultan Birinci Murad devrinde, Pençik Kanunu gereğince Acemi Ocağı, Geliboluda kuruldu Daha önceleri, savaşta esir alınanlar, kısa bir eğitimden sonra yeniçeri yazılıp savaşa gönderilirdi Sultan Birinci Murad zamanında, esirler önce Lapseki, Çardak ve Gelibolu arasında süvari askerlerini taşıyan gemilerde beş-on sene acemi oğlanı olarak çalıştıktan ve uzun bir eğitimden geçtikten sonra Yeniçeri ocağına kaydedilmeye başlandı

Acemi teşkilatına, acemi oğlanı iki şekilde alınırdı Biri, harpte esir edilen esirlerin beşte birinden, diğeri ise Osmanlı sınırları içinde yaşayan Hıristiyan çocuklarından ki, buna “devşirme” denirdi



İçoğlan Çavuşları Acemi Ocağı Subayları
Zülüflü Baltacı İç Saray Hizmetlisi
Eski Saray Baltacısı Eski Saray Hizmetkarlarından

Devşirme kanunu ile Hıristiyan tebaa evladından asker toplanarak, gayrimüslim olan Rumeli halkı, yavaş yavaş Müslüman olacak ve bu askerlerle de Osmanlı ordusu biraz daha kuvvetlenecekti Kuruluşunda Geliboluda bulunan acemi ocağının merkezi, fetihten sonra İstanbula taşınmıştır Gelibolu ocağının başında, Gelibolu ağası vardı Gelibolu Acemi Ocağı'nın mevcudu, önceleri dört yüz idi; daha sonra beş yüz olmuştur İstanbul Acemi Ocağı'nın mevcudu ise, önceleri üç bin kadardı, on altıncı asırda bu sayı, dört bine çıktı Yeniçeri mevcudu arttıkça, acemilerin miktarı da artıyordu On altıncı asır sonlarında, Bostancılarla birlikte sekiz-dokuz bine çıkan acemilerin, 17 asır başlarındaki adedi, 9406 idi
Acemi Ocağı, on yedinci asır ortalarından sonra ehemmiyetini kaybetti Yeniçeri Ocağı, 1826 yılında Sultan İkinci Mahmud tarafından kaldırılınca, bu ocak da kapanmış oldu

Yeniçeri Ocağı

Yeniçeri, Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarında yaşayan yunan, sırp, arnavut gibi hristiyan topluluklarından toplanan yetim çocuklardan oluşmuştur Padişahın çevresinde bulunan yaya askerlerdir Üç ayda bir ülufe adı verilen bir maaş alırlar savaşa gittiklerindeyse sefer bahşişi alırlardı IIMehmetten İtibaren Cülus Bahşişi Almak Gelenek olmuştu Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi Yeniçeri ocağı II Mahmud tarafından 1826 yılında kaldırılmıştır

Yeniçeri, Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesini takiben esir olarak toplanan Hristiyan çocukların küçüklükten alınarak Müslüman,Bektaşi olarak yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulurdu I Murad döneminde kurulmuştur Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi Yeniçeri ocağı II Mahmud tarafından Vaka-i Hayriye olayı ile kaldırıldı
Avrupa'da kurulan devamlı ordulardan iki asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri birliğinin, Orta Çağ Avrupa'sının gördüğü en elit askerlerden oluştuğu tartışmasız bir gerçektir Padişahların, Yeniçeri Ocağı'nın 1 Orta'sına kayıtlı birer asker olmaları da, kendilerine verilen önemin bir göstergesidir
Aslen Piyade birliği olan yeniçeriler yaya askerlerden oluşurlardı 1299'da Söğüt'te kurulan Osmanlı Beyliği'nin kurucuları olan Oğuzların Kayı boyu 1220'li yıllarda Anadolu'ya gelip yerleştikleri bilinmektedir Yaklaşık üç bin atlı askerden oluşan bu beylik zamanla Balkanları istilaya başlamıştır Bu noktada Osmanlı Devleti piyade askerine ihtiyaç duymaya başlamıştır Avrupa savaş sanatında görülen değişimlerle birlikte yavaş yavaş piyadeler önem kazanmaya başlamışlardır Orhan Gazi'nin son dönemlerinde Türklerden oluşan bir piyade ordusu kurulmak istense de Türkler aslen atlı savaşçılardı ve yaya olarak savaşmayı hakaret olarak gördüklerinden bunu kabul etmemişlerdi Son Balkan fetihleri ile kendi devletlerinde azınlık durumuna düştüklerinden dolayı bu kadar önemli bir kaynağı harcamak istemeyen I Murat (Hüdavendigar) Çandarlı Kara Halil Paşanın tavsiyesiyle bir dönem kendileri gibi bu nüfus açmazına düşen Selçuklu Devleti'nin ve diğer islam devletlerinin de uyguladığı Hristiyanları kullanma (Memlûk tarzı askerler) yolunu padişaha önermiştir Bu öneriyi çok beğenen padişah derhal 1600 hristiyan gencin Bursa'ya yollanıp eğitime başlanmasını istemiştir böylelikle meşhur yeniçeri ocağı kurulmuştur Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bu 1362 yılında olmuştur
İhtiyaca göre zamanı değişse de genel olarak her beş yılda bir bu işle görevli memurlar Rumeli Eyaletinde genelikle Makedonya, Bosna ve Kuzey Yunanistan'da (Batı Makedonya, Orta Makedonya, Doğu Makedonya ve Trakya) hristiyan köylerine gider ve köylerde buldukları genç sağlıklı bu hristiyanları toplarlardı sonra bu gençler Bursa ve İstanbul çevresindeki müslüman ailelere bir süreliğine verilir ki böylelikle İslam dinini ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı Tabi ki zaman zaman bu genç hristiyanları ailelerinden almakta zorluklar çıksa da bir çok aile bu işe gönüllü oluyolardı[kaynak belirtilmeli] çünkü bu sekilde hem gençler iyi bir eğitim alırlar ve devlet içersinde önemli görevlere gelebilirlerdi hem de oralarda asla elde edemeyecekleri bir servet sahibi olma şansı yakalıyolardı Yeniçeri ocağındaki askerler Sultanlar gibi sünni-Hanifi değil alevi-bektaşi idiler Bunun nedeni bu erken Osmanlı döneminde Anadolu nüfusunun yarısından çoğu Orta Asya'dan yeni gelmiş göçer topluklardan oluşuyolardı Alevi geleneği Orta Asya'da o dönemde göçer hayata daha uygun olduğundan dolayı sünnilikten daha yaygındı İşte Anadolu'da müslüman ailelere verilen bu hristiyanlar burda alevi İslamı öğreniyolardı 16 yy'da nüfusun çoğunluğu sünni olmasına rağmen[kaynak belirtilmeli] onlara farklı bir aidatlık duygusu veren ve geleneklerine çok bağlı olan bu askerler 19 yy'da kaldırılmalarına kadar bu geleneği sürdürdüler Bir süre sonra bu koruyucu ailelerden alınan gençler sarayda padişahın hemen yanında sıkı bir askeri eğitime alınırlardı Evlenmeleri ve ticarete atılmaları kesinlekle yasaktı Yeni aileleri ocaktaki arkadaşları ve yeni babaları kendisi de bir numaralı yeniçeri olan padişahtı İşte bu kardeşlik ve bir yere ait olma duygusu ve disiplinli eğitimleri onlara savaş meydanlarında çok önemli bir güç haline getiriyordu
Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda, orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı Zaman içersinde sayıları değişse de 1582 yılında -ki bu yılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı- kendisi de bir yeniçeri kumandanı olan zamanının en büyük tarihçilerinden Mustafa Efendi'nin künhül-ahbar'da yazdığına göre sayıları 15000 di Bu rakam imparatorluk ordusunun çok büyük kısmı atlı sipahilerden oluştuğu anlaşılmaktadır ki tımarlı sipahiler devşirme değil tamamen Türklerden oluşurdu Avrupa'daki ve Asya'daki fetihler bu ordu ile gerçekleştirilmiş 1590 dan sonra sayıları hızla artmaya başlamıştır ki bunun nedenleri arasında savaşlarda artık atlı askerlerin önemini kaybetmeleri vardır Ms 4 yy'da piyade süvariye karşı savaşlarda önemini yitirmişti Aslen piyade ordusu olan Roma imparatorluğu da bu devirde yıkılmıştı Türkler, Moğolar ya da Araplar aslen süvari savaşcıları olmalırının avantajını kullanarak büyük fetihler gerçekleştirmişlerti Avrupa bunlara karşı atlı savaşçısı olan şovalyeyi geliştirmiştir fakat çok mağliyetli ve ağır olan bu savaşçı türü maliyeti düşük ve hızlı bozkır savaşcıları karşında dayanamamıştır 17 yy'da piyade ateşli silahların kullanımı ile tekrar süvariye karşı güç kazanmıştı Bu dengesizliği gidermek için bu yydan itibaren Osmalı'nın piyade sınıfı olan yeniçerilerin sayısı hızla artmış fakat gerekli modern devrimleri yapılmamasından ve disiplin altına alınamamalarından dolayı devletin başına sayıları orantasında gittikçe bela olmaya başlamışlardı

Alıntı Yaparak Cevapla