Yalnız Mesajı Göster

Tüklerin Kurduğu Diğer Devletler..

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tüklerin Kurduğu Diğer Devletler..



Doğu Türkistan Uygur Devleti

İç Asyaya doğru göçen Uygurlar'ın başında, Vu-hi Teginin kardeşi, Ngo-nie Tegin bulunuyordu Kendisi 13 Uygur kabile birliğinin son “kağan”ı (846-948) kabul edilmektedir Batıya gelen Uygur kolu, Tanrı Dağları, Beş-balık, Turfan taraflarına yerleşerek, 840da Kara-Balasagunda istilacılar eli ile öldürülen Uygur hakanının yeğeni, Mengliyi “kağan” (Ulug Tangride Kut Bulmış Alp Külüg Bilge) seçtiler (856) Tibetlilerin hücumuna karşı, nüfuzu altında tutmak istediği bu bölgede, kendisine bir dost arayan Çin, bu Uygur Devletini derhal tanıdı 873e doğru “kağan”ın Buku Cin olması muhtemeldir
Tanglar, ismen de olsa, kendilerine bağlı ve siyasetlerine uygun bir tutum içinde bulunan bu Uygur devletinin, meşru Çin idaresine isyan eden Turfan, Beş-balık askerî valilerini ortadan kaldırarak Hamiye kadar hakimiyet kurmalarına şüphesiz müdahale etmiyorlardı Bu suretle, siyasî nüfuzu gittikçe artan ve İç-Asyanın ticaret yolları üzerinde olması ile de iktisaden gelişen Uygur Devleti, aynı zamanda Manihaizmin bölgede yayılmasına vasıta oluyordu Nitekim Tangların yıkılışı sırasında Tun-huang askeri bölgesini işgal eden Çinli kumandan, muhtar “devlet”ini kurarken “Beyaz elbise giyen Gök-oğlu” lakabını almıştı (Maniheistler beyaz giyiyorlardı) Fakat bilindiği gibi, Kan-çou Uygurları bu muhtar “devlet”e son vermişler (911), bu tarihten itibaren Doğu Türkistan Uygur Devleti de müstakil olmuştu

Bundan sonra, güneyde Tibet, Batı Türkistanda Karluk bölgesi ile sınırlı ve başlıca şehirleri Turfan, Kaşgar, Beş-balık, Kuça, Hami (Urumçi) olan ülkelerini müdafaa ile yetinerek sanat, edebiyat ve ticaret sahasında yükselen bu Uygur Devleti ile ilgili siyasi hadiseler hakkında, fazla bilgi görülmüyor Ancak, 947de başkentin Hoço (Doğu Türkistanda Kara-hoca = Kao-Cheng) şehri ve yazlık merkezin de Beş-balık (Pei-ting) olduğu ve “Gün Ay Tangride Kut Bulmış, Ulug kut onanmış, alpın, erdemin, il tutmuş Alp Arslan Kutlug Kül Bilge Tangri Han”ın devleti idare ettiği biliniyor Uygur hükümdarlarına “ıduk-kut” lakabı verilmiş ve başkent Iduk-kut (İdi-kut) şehri diye anılmıştır

Uygurlar hakkında en ilgi çekici bilgiye, Çindeki Kuzey Sung imparatoru tarafından, 981de Kara-hoçaya elçi olarak gönderilen Wang-ye tönün seyahat notlarında tesadüf edilmektedir ki, kültür tarihi bakımından büyük değer taşır

Doğu Türkistan Uygur Devletinde, doğu Uygur kolunda olduğu gibi, Budizm çok yayılmış, hatta Manihaizmden üstün bir mahiyet almış, bunun yanında Nesturî Hıristiyanlık ve başlangıçta pek az olmak üzere İslamiyet, tesirlerini göstermiştir Müslüman-Türk Karahanlılar, Kaşgarlı Mahmudun eserinde (1074) “kâfir” diye bahsedilen Uygurlarla mücadele ediyor ve Uygur ülkesinde, İslamiyet'i yaymağa çalışıyorlardı Sonra, İslamiyet, Çine Uygurlar vasıtası ile girdiği için, oradaki ilk Müslüman Çinlilere Huei-ho (Uygur) denilmiştir

Doğu Türkistan Uygur Devleti, 1209da Cengiz Hana bağlandığı zaman, o tarihe kadar Kara-Hitaylara tabi durumunda olan Iduk-kut Barçuk Art-Tegin bulunuyordu İslam kaynaklarında daima “Dokuz-oğuz” diye bahsedilen Uygurların hakimiyeti, fiilen sona ermekle beraber, Moğollar tabiiyetinde olarak Uygur sülalesi, İduk-kut unvanı ile, Çinde Ming devrinin başlarına, son Uygur İdi-kutu Ho-şang, Ming sülalesi kurucusuna teslim oluncaya kadar (1368) devam ettiği gibi, birçok Uygur, Cengiz Moğolları devletinde yüksek idari vazife almış ve Uygur medeni tesirleri Asyanın doğusu ve batısında asırlarca hissedilmiştir

Kan-çou Uygur Devleti

Bir kısım soydaşlarının aşağı yukarı 150 yıldan beri sakin bulunduğu Kan-su bölgesine gelerek, buranın merkezi Kan-çouda yerleşen Uygurlar, Çin ile daha ziyade ticari faaliyetler üzerine kurulu iyi münasebetlerini, imparatorların kızları ile Uygur prenslerinin evlendirilmeleri gibi akrabalık bağları ile de sağlamlaştırmışlardır Ancak Tang sülalesine karşı isyanların arttığı 10 asır başlarında Kan-su Uygurları, bağlı oldukları ve merkezi Tun-Huang (ünlü Bin-Buda mağaralarının bulunduğu yer) olan Çin askerî bölgesi ile ilgilerini kestiler Burada 905 yılında, muhtar bir “devlet” kuran bir asi general, “Batı Hanlarının Altın-dağ Krallığı” adını verdiği bu devlete, Uygurları tabi tutmak istemiş, fakat Kan-çou Uygurları tarafından gönderilen Tegin adlı kumandanın idaresindeki ordu, Tun-huangı kuşatarak halkı, “kral”ı teslim etmeğe zorlamıştı (911) ki, bu hadise üzerine Uygurların batı kolu da istiklal kazanmıştır

Kan-Çou ve Tun-huang Uygurları, büyük bir askeri kudret gösterememişler, bu sebeple de haklarında fazla bilgi mevcut olmamıştır 10 asrın başından itibaren Mançurya ve Kore kabilelerini toplayarak kuzeyde bir baskı unsuru halinde beliren ve bilhassa “5 Sülale” devrinde Çinin bazı kısımlarını ele geçiren Kitanlar, nihayet bir hanedan (Liao Sülalesi, 907-1211) kurarak Kuzey Çinde hükümran oldukları zaman, Uygur Devleti de onların (940tan sonra) ve daha sonra 1028lerde Tangutların nüfuzu altına girdi 1226da da Cengiz Moğollarının tahakkümü altına düştü Kan-çou Uygurları, daha o sıralardan beri “Sarı Uygurlar” diye bilinen Türk kavmidir ki, hâlâ batı Çin sahasında yaşamaktadırlar

Türgiş Devleti (Türgişler)

Adlarının “Türk+ş” şeklinde gelişmiş olduğu bildirilen Türgişler, Talas - Çu - İli - Isık Göl sahasında oturuyor ve Batı Göktürkler'in (On-Oklar) To-lu kolunun bir kısmını teşkil ediyorlardı Çin kaynaklarında, ilk defa 651 hadiseleri ile ilgili olarak zikredilen Türgişler (To-ki-şi), şüphesiz Göktürk Hakanlığı'nın kuruluşundan önceki devirlerden beri burada bulunuyorlardı, zira İstemi Kağan, 552de Türgişlerin de dahil olduğu On-Okların başına “yabgu” tayin edilmişti 630u takip eden yıllarda Türgişlerin, diğer Türk toplulukları gibi, teşkilatlı bir mukavemet unsuru halinde ortaya çıktıkları anlaşılıyor
İlk Türgiş şefi olarak görünen, Baga Tarkan unvanlı U-çe-le, başlangıçta bağlı bulunduğu tayinli (bağımlı bulunulan devlet, yani Çin tarafından atanmış) Batı Gök-Türk Kağanının idaresizliğinden faydalanarak, etrafına kuvvetler topladı Kısa zamanda her birinin 7 biner askeri olan, 20 başbuğlu bir ordu kurmağa muvaffak oldu Çu vadisinin kuzey-batı ucunda bulunan merkezini, kuzey-doğuya nakletti Böylece, biri Çu üzerinde, öteki İlinin kuzeyinde, iki merkeze sahip oldu Çu bölgesinden başka, Turan ve Kuca “eyalet”lerine kadar hakimiyetini genişletti, durumun zayıfladığını görerek, ülkesini bırakıp Çin başkentine giden tayinli “kağan”ın ayrılmasından sonra, hemen bütün On-ok sahasını kendi idaresine aldı Fakat, iktidarının bu sağlam devrinde (7 asrın sonlarında doğru), Kapagan Kağan idaresinde haşmetli çağını yaşayan Göktürkleri durdurmak maksadı ile Kırgızlar ve Çin ile işbirliği yapması, iyi netice vermedi

Göktürk aleyhtarı üçlü ittifakın bir üyesi olduğu için üzerine yürüyen Tonyukuk tarafından mağlup ve esir edildi (698, Bolçu savaşı) On ok sahası, Göktürk hakanlığına bağlandı U-çe-lenin oğlu So-ko da merkeze itaatsizlik gösterdiği, Çin ile münasebet kurduğu için bu defa Kül Tigin ve Bilgenin iştiraki ile, Kapagan Kağan tarafından, 711de Bolçu yakınında hezimete uğratıldı ve telef edildi Savaşın sebebi olarak Çin kaynaklarında bildirilen, Türgiş arazisinin paylaşılması sırasında çıkan anlaşmazlık ve kitabelerde “Kara-Türgiş” halkının itaate alındığının kaydedilmesi, Türgiş hanlığında bir bölünmenin vukua gelmediğini göstermektedir So-koya bağlı Kara-Türgişlerin mağlup edildiği, fakat, So-onun küçük kardeşi, Çe-muya bağlı grubun (herhalde Sarı Türgiş) mücadeleye katılmadığı anlaşılıyor

Kapaganın şiddeti yüzünden, karışıklık ve isyan hareketlerinin arttığı yıllarda, Çinin hiç eksilmeyen kışkırtmaları neticesinde yine Türgişlerle uğraşmak zorunda kalındı 712 veya 713te Kül Tigin tarafından idare edilen ve Göktürkler için elverişsiz şartlara rağmen başarı ile sona eren bir Kara-Türgiş seferinden sonra, Türgişler Su-lu-çur adlı başbuğu “kağan” seçtiler (717) ki, Çin haberlerine göre Türk uruglarından mühim bir kısım, Bilgeden ayrılarak, yeni Türgiş hakanının hizmetine girmiştir

Başkenti, Talasın kuzey-batısında, Balasagun şehri olarak, uzunca süren hükümdarlığı zamanında Su-lu, Maveraünnehirden doğuya Arap ilerlemesini durdurarak Orta Asya Türk halkının “Arap tebaası” olmasını engelleyen ve üzerinde Türklerin tarihi hak sahibi bulunduğu Maveraünnehiri yine Türk eline almağa çalışan bir hakan olarak görünür

Araplarla bu mücadele devrinde, Arap ordularına karşı çıkanların hepsi, İslam kaynaklarında “Türk” olarak belirtilmektedir Büyük mücadelede, şüphesiz bu bölgenin ve Seyhun ötesi Türk ülkelerinin, meşhur İç-Asya kervan yolu üzerinde yer almaları dolayısıyla, iktisadi ehemmiyeti de rol oynuyordu Halife Ömer b Abdülaziz (717-720) tarafından tayin edilen ilk vali El-Cerrah b Abdullahın, Seyhun ötesinde giriştiği ilerleme teşebbüsünün, kumandanı durdurup muhasara ederek, Arap kuvvetlerini geri atacak şekilde gelişen Türk mukavemeti karşısında sarsılması, Emevileri, aradaki Türk engelini kaldırmak için, Çin ile temaslar kurmağa sevk etmiş, bu maksatla şüphesiz Arapların müsaadesi ve teşviki ile, gerek Maveraünnehir hükümdarlarından, gerek doğrudan doğruya Araplardan heyetler gönderilmiş ise de, hiçbir netice elde edilememişti Çünkü, Arap ordularının, Seyhun ötesine geçmeleri ile aynı zamanda (719) başlayan, Çinin, batıya doğru Göktürk hakanlığının akamete uğrattığı genişleme siyaseti, bu defa Türgiş duvarına çarpma tehlikesi ile karşılaşmakta idi

Çinin şimdilik “durumu idare” yoluna girmesi dolayısıyla da kendilerini serbest hisseden Türgişler, batıda faaliyete geçtiler Bunun üzerine Maveraünnehirde başlayan Arap aleyhtarı hareketler, Türgiş baskısına iyiden iyiye yardımcı oluyordu Seyhunu aşarak Maveraünnehire giren Türk ordusu kumandanı Kül-çur, Semerkand yakınına kadar sokularak, ilk büyük başarıyı kazandı Başında, yeni kumandan Said b Abdülazizin bulunduğu Arap kuvvetlerini mağlup ve kumandanını bir müddet çember içinde tuttu (721) Bu vali değiştirildi Yerine gelen el-Haraşî (721 sonbaharı) şiddet oyununa başvurup, yerlerini terk eden halkı Hocand (Hocend) bölgesinde teslim olmaya zorlayarak hepsini öldürttüğü için, canlarını kurtarabilenler, kütleler halinde, Türgişlere sığınıyorlardı

Maverannehirde, tam bir ihtilal havası esmekte idi Halife Hişam (724-743), bu valiyi de azlederek, yerine Müslim b Saidi getirdi (724 başları) Arap askeri kuvvetleri arasında da ihtilaf baş göstermiş ve Yemenli kuvvetler, tedip edilmişlerdi Ferganaya yürümek üzere Müslim b Said idaresinde, Seyhunu geçen Arap ordusuna karşı, bizzat Hakan Su-lu çıktı Ordusuna ricat emri veren Müslim, susuz yollardan, aralıksız ve cebri yürüyüş ile 11 gün çekildi ve taşıyamadıkları için bütün ağırlıklarını yakmaya mecbur kaldıktan sonra, Seyhun kıyısında, Türgişlerle işbirliği halinde bulunan yerli kuvvetler tarafından durduruldu Suya erişememişti Arkadan hakan hızla gelmekte olduğu için, bin zorluk ile önlerindeki engeli aşan Arap kuvvetleri, ağır telefat ve zayiat pahasına, Semerkanda doğru çekilmeğe muvaffak oldular

724te Seyhun ötesindeki bütün Arap kuvvetlerinin geri atılması ile neticelenen ve her tarafta Arap nüfuzunun kırılmasına sebep olan bu seferdeki hezimet, Arapları uzunca bir müddet müdafaada kalmaya zorlamış ve yalnız Maveraünnehirde değil, Toharistanda ve diğer güney bölgelerinde, idareciler ve halk, Türgişlere kurtarıcı gözü ile bakmağa başlamışlardı Türk kuvvetlerinin bütün ülkeye yayıldıkları ve Maveraünnehir Arap muhafız kıtalarının merkezi Semerkand önünde bile göründükleri bu sırada, Horasan valisi tekrar değiştirildi Fakat, yeni vali Esed b Abdullah, 726da Huttalda Su-lu Kağan karşısında başarısızlığa uğradığı için, bütün Maveraünnehir Arap iktidarının tehlikeye düştüğü bir zamanda azledildi Ülkede, Emevîlere karşı Şii ve Abbasî propagandası da hızlanmakta idi Hakan Su-lu, durumdan faydalandı, yerli muhaliflerle ahenkli bir şekilde çalışarak, Buharayı zaptetti (725)

Arap idaresi, Semerkand, Debusiya şehirleri ile iki küçük kaleye münhasır kalmıştı Yerli halka birçok haklar bahşetmesine rağmen ümit ettiği ilgiyi göremeyen yeni vali Eşres b Abdullah es-Sulemî, Beykent yakınlarında hakan tarafından sıkıştırılarak, ikinci bir “susuzluk vakası”na maruz kaldı, nihayet Semerkanda doğru çekilmekte iken yetişen hakan ve Kül-çur idaresindeki Türgiş kuvvetleri tarafından, Kemerce kalesinde 58 gün müddetle kuşatıldı Artık, Harezmde bile Araplara karşı kımıldanmalar görülüyordu Su-lunun maksadı, Semerkanddaki Arap merkez ordugâhını düşürüp, Arapları Maveraünnehirden tamamen atmaktı Bu sebeple, Semerkandı kuşatmağa hazırlandığı sırada, çarpışmaya cesaret edemeyen karargâh kumandanı Sevre b Hur, yeni tayin edilen Horasan valisi Cüneyd b Abdurrahman el-Murîyi, Mervden imdada çağırdı

Fakat, Türgişler tarafından yolu kesilmişti Zaruri olarak, geçilmesi müşkül dağ yollarına düşen Cüneyd, Savdar dağlarının dar geçitlerinde, hakan tarafından sıkıştırıldı, yorgunluğa ilaveten susuz da kalan ordusu, yer-yer baskına uğruyordu Nihayet, 12 bin kişilik kuvvetinden 10 bininin telef olması karşılığında, Semerkanda ulaşabildi (Geçit Savaşı = Vakatüş-Şib) Durumdan haberdar edilen Halife Hişamın emri ile, Kûfe ve Basradan 20 bin kişilik bir takviye ordusu Semerkanda gelirken, kış da yaklaşmakta olduğundan, daha fazla kalmak istemeyen hakan, Buharayı da tahliye ederek, çekildi (732) Cüneydin 734 başlarında ölümü ile, zaten Arap nüfuz ve kudreti iyice kırılmış olan Horasan vilayetinde “siyah bayrak açan”, Abbasi taraftarı, Haris b Sureycin isyan ederek Belhi, arkasından valilik merkezi Merv şehrini zaptetmesi, Maveraünnehirde durumu büsbütün karıştırdı

Yeni valilerin, üç sene (734-737) kendisi ile uğraşmak zorunda kaldıkları Haris, sonunda Türgişlere iltica etti Hakan Su-lu, Maveraünnehire karşı son seferinde hayli müttefik bulmuştu: Haris taraftarlarından başka Sogd hükümdarı (yani Gurak veya oğlu), Usruşana hakimi, Şaş (Taşkent bölgesi) hükümdarı, Hutta hükümdarı Bu liste, “Maveraünnehirdeki Arap nüfuzunun nasıl Türklere geçmiş olduğunu” açıkça göstermektedir Hakan, Belhe doğru ilerledi Cüzcana girdi, önce Toharistanı Araplara karşı ayaklandırarak mahallî bir destek sağlamayı faydalı görüyordu Fakat, vali Esed b Abdullah, hakanın ordusunu arkadan vurmağa muvaffak oldu (737 Haristan Savaşı)

Esasen Su-lu, Araplarla birleşen Cüzcan hükümdarının hıyanetine uğramıştı Memleketine dönen Su-lu Kağan, herhalde ömrünü harcadığı bu mücadeleye devam edecekti, fakat kendisi, o zamanlara kadar büyük hizmetlerini gördüğü Kül-çur (=Baga Tarkan) tarafından öldürüldü (738) Çinin Türk başbuğlarını birbirine düşürme esasına dayanan tahrikçi siyaseti, bir daha hedefine ulaşmış ve Kara Türgişlerle Sarı Türgişleri birbirine iyice düşman etmişti Sarı Türgişler, mücadeleyi kazandılar Başbuğları Baga Tarkan (Kül-çur), rakibi Kara Türgiş başbuğu Tu-mo-çeyi mağlup ederek ve onun “kağan” yapılmasını istediği Su-lunun oğlunu ortadan kaldırarak, kendini “kağan” ilan etti Bu arada, Çinin On-oklar “kağanı” tayin ettiği, Aşına ailesinden son hakan olan Hini mağlup edip öldürmesi, (739), Çini bu defa Kara-Türgişleri desteklemeğe sevk etti

742deki Türgiş kağanı İl-etmiş Kutlug Bilge, bir Kara-Türgiş başbuğu idi 753te hakan ilan edilen Tangri Bulmuş bir Kara Türgiş idi İki taraf arasındaki uzun süren mücadeleye, Karluklar da karışmışlar, Türgiş iktidarı büsbütün zayıflamıştı Nihayet, 20 sene içinde gittikçe kuvvet kazanan Karluklar; To-lular ve Nu-şi-piler arasında üstünlük kazanarak, ağırlık merkezi Çu vadisi olmak üzere, kendi hakimiyetlerini kurdular (766)

Alıntı Yaparak Cevapla