|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüklerin Kurduğu Diğer Devletler..
Abdaliye Devleti
Afganistanda Abdalî kabilesinin kurduğu devlet
Aslen bir Türk boyu olan Abdalîler, Gazneliler zamanında Müslüman oldular Uzun süre dağlarda yaşayan bu Türk boyu, Babürlüler Devleti ile Safevi Devleti'nin arasının bozuk olduğu bir sırada, Tarnak ve Argandab vadilerine indiler Bölgenin durumu itibariyle iki büyük devlet arasında yaşamalarına rağmen, kendi başlarına hareket ediyorlardı
Bir süre sonra Herat eyaletinin yönetimini ele geçiren Abdalîler, üzerlerine gelen Safi Kuli Han komutasındaki İran ordusunu hezimete uğrattılar ve Nadir Şah devrine kadar bölgenin hakimi oldular Nadir Şah, Safevi Devletini yıktıktan sonra, zamanın karışıklıklarından faydalanarak, Meşhedi ele geçiren Abdalîleri yenilgiye uğrattı Nadir Şah, Abdalîlerin askeri gücünden faydalanmak ve Gılzaler kabilesini kontrol altında tutmak için, onları Kandehar bölgesine yerleştirdi
Abdalîlerin reisi Ahmed Han, Nadir Şahın vefatından sonra Kandeharı ele geçirerek hükümdarlığını ilan etti (1747) Hindistan üzerine yürüyerek birçok şehri ele geçirdi ve Delhiye kadar ilerledi (1757)
Ahmed Şah'ın, 1773 yılında ölümünden sonra yerine geçen oğlu Timur Şah, hükümetin merkezini Kandehardan Kabile nakletti 1800den 1842ye kadar, karışıklık ve kardeş kavgalarının devam ettiği Abdaliye Devleti, bu tarihte yeni Afgan Devleti emiri Dost Muhammed Han tarafından ortadan kaldırıldı
Adilşahlar
Hindistanda Bicapur Devleti hükümdarlık ailesi
Hanedanın ve devletin kurucusu olan Yusuf Adil, Behmenilerin hassa askerlerinden idi Kabiliyetli olduğundan, İkinci Muhammed Şahın takdirini kazanarak yükseldi Muhammed Şahın vefatından sonra, taht kavgalarından faydalanarak Bicapurun idaresini eline geçirdi Ailesiyle Bicapura gidip, 1490 senesinde Şah unvanını aldı ve bağımsızlığını ilan etti
Dekkende Behmeniler'in yıkılmasıyla, Dekken devletleri denilen dört devlet ortaya çıkmıştı Yusuf Adilşah bu devletlerle sık sık savaşlar yaptı Ayrıca Hind Denizi ve Hindistanda hakimiyet kurmak isteyen Portekizliler ile mücadele etti Portekizlilerin sahile yerleşip üsler kurmasının önüne geçmek istedi Fakat Portekizliler, Dekken devletleriyle olan mücadelelerden gereği gibi faydalanıp, sahilde üsler kurdular ve git gide kuvvetlendiler
1504 senesinde Yusuf Adilşah, Şiiliği, devletinin siyasetine esas olarak kabul edince, ülkede ayaklanmalar baş gösterdi Bidar ve Ahmednagar hanlarına yenilen Adilşah, önce Beras, sonra da Hanişe kaçtı Bir sene sonra topladığı ordu ile Bidar Hanı Ali Beridi yendi Bicapuru geri aldı ve ömrünün sonuna kadar diğer Dekken devletleriyle mücadele etti Yusuf Adilşahın hükümdarlığının son yıllarında, Portekizliler Goayı ele geçirdiler
Yusuf Adilşah, 1516 senesinde vefat edince, yerine on üç yaşındaki oğlu İsmail Adilşah geçti Fakat vefatından önce Kemal Hanı oğluna vasi tayin ettiği için, bir süre devleti Kemal Han idare etti Kemal Han, Cuma hutbesini dört hak mezhepten Hanefi mezhebine uygun olarak okuttu Ehl-i sünnet itikadına uymayı, devletin resmi siyaseti olarak kabul etti İsmail Adilşah tahta çıktığı sırada, Portekizlilerin ele geçirdiği Goa limanı geri alındı
İsmail Adilşah, 1521 senesinde Viceyanagar Devletinin elinde bulunan Rayçur Duabı geri almak için bir sefer düzenledi İki ordu, Krişna suyu kıyılarında karşılaştı İsmail Adilşah, askerlerini sudan geçmeye zorlayınca askerin pek çoğu boğuldu Karşıya geçenler de öldürüldü İsmail Adilşah, bu savaşta kendi canını zor kurtardı
Dekken devletleri sultanlarından Burhan Nizamşah, Ali Berid ve Alaüddin İmadşah, 1525 senesinde birleşerek, Adilşahlara saldırdılar İsmail Adilşahın başkumandanı Esad Han Lari Türk, bu birleşik orduyu, Şalapur önlerinde bozguna uğrattı İsmail Adilşah da, babası gibi, ömrünü diğer Dekken devletleri ile mücadele etmekle geçirdi
1534 senesinde İsmail Adilşahın ölümü üzerine yerine geçen oğullarından Mallu ve İbrahim Adilşahlar dönemlerinde, ülke iç karışıklıklar ve Dekken devletleri ile mücadele arasında kaldı 1579da Ali Adilşahın yerine hükümdar olan İkinci İbrahim Adilşahın dönemi, Bicapur Devletinin en parlak yılları oldu İbrahim Şah, Hindistan'ın en büyük İslam Devleti olan Gürganiye Hanedanlığı ile iyi münasebetler kurdu İkinci İbrahim Adilşah, Gürganiyye Sultanı Cihangir Şah'tan oğul muamelesi gördü Cihangir Şah, Adilşahları, Ahmednagar ve Gülkende memleketlerinin fethiyle vazifelendirdi Adilşahlar, Gürganilerle beraber, Dekkende diğer devletlere karşı mücadele ettiler Bu devirde Bicapur Devleti sınırları, güneyde Maysora kadar genişledi İkinci İbrahim Adilşahtan sonraki hükümdarlar döneminde, devlet yine iç karışıklıklar içerisine düştü Bu dönemde Adilşahlar, Gürganilere karşı Merathalılara yardım ettiler Bu olay üzerine Gürgani hükümdarı Evrengzib Alemgir Şah, 1686 senesinde, ordusuyla Bicapur önlerine geldi ve şehri kuşattı Kuşatma iki ay on iki gün sürdü Bicapurun düşmesiyle, Adilşahlar Devleti tarihe karıştı Son Adilşah hükümdarı İskendere, Evrengzib çok iyi muamelede bulundu Himayesine aldı ve yıllık maaş bağladı
Hindistanın Dekken bölgesinde, Bicapura iki yüz yıla yakın hakim olan Adilşahlar, bölgede Türk hakimiyetini kurdular Uzun seneler, Portekizlilerle mücadele ettiler Muazzam sanat ve mimari eserleri inşa edip, kültür ve medeniyete hizmet ettiler Fevkalade binalar, saraylar, camiler ve türbeler yaptılar Bunlar arasında İkinci Ali Adilşahın, Bicapurda yaptırdığı cami çok meşhurdur
Behmenîler
Hindistanın Dekken bölgesinde kurulan Müslüman-Türk Hanedanlığı
Tuğluk-Türk sultanlarından Muhammed bin Tuğluk zamanında çıkan iç karışıklıklarda, Alaeddin Hasan Behmen Şah, Dekken bölgesinde bağımsızlığını ilan etti ve Gülberge şehrini payitaht (başkent) yaptı Elinde bulunan toprakları; Gülberge, Devletabad, Elliçpur ve Birdar olmak üzere dört vilayete böldü Bağımsızlığını ilan etmesine yardımcı olan beyleri, bu vilayetlere vali tayin etti
Alaeddin Hasanın saltanatı, kurduğu düzeni kabul ettirmek için özellikle Hindulara karşı yapmak mecburiyetinde kaldığı seferlerle geçti Devleti, Mısırdaki halife tarafından tanındı 1358 senesinde, Gucerata karşı yaptığı seferde hastalanıp vefat etti Yerine oğlu Muhammed geçti Muhammed Şahın ilk işi, devlet ve ordu teşkilatını kurmak oldu
Muhammed Şahın bastırdığı para, Hindu devletininkinden daha halis idi Hindu Varangel ve Viceyanagar racaları, Behmeni topraklarında bulunan Hindu sarraflarla anlaşarak ele geçirdikleri paraları eritip, kendilerininkine çevirdiler Bastırdığı paraların üzerindeki Kelime-i şehadetin yerine put konmasına kızan Muhammed Şah, Viceyanagar ve Varangel racalarının topraklarına sefer düzenledi ve bu işe vasıta olan Hindu sarrafları idam ettirdi Viceyanagar racasının ordusu dağıtıldı
Sultan Muhammedin 1377de vefatından sonra yerine geçen oğlu Mücahid de, saltanatını Hindularla mücadeleyle geçirdi Yerine geçen amcası Davud Şahın kısa süren saltanatından sonra, tahta Alaeddin Hasan'ın torunu İkinci Muhammed Şah geçti Dekken'de İslamiyet, bunun zamanında yerleşti Sulh ve sükun içinde geçen İkinci Muhammed döneminden sonra tahta çıkan Gıyaseddin ve Şemseddin şahların kısa süren devirleri, karışıklık içinde geçti Sultan Taceddin Firuzun hakimiyeti ele geçirmesi ile birlik sağlandı (1397) Viceyanagar ve Kerla racaları ile başarılı savaşlar yapıldı (1398) Yapılan antlaşma neticesinde Hindular, uzun zaman Behmenilere saldıramadılar Ancak Gücerat ve Malva sultanlıklarının Behmenilere karşı düşmanca tavırlarından cesaret alarak, Behmeni topraklarına girdiler Sultan Firuz Telingana, Hindularına karşı düzenlediği başarısız seferin akabinde hastalandı ve kardeşi Ahmed Şah sultan oldu (1422) Ahmed Şah, Telingana Devletini tamamen ortadan kaldırdı (1424) Gücerat ve Malva sultanlarına karşı başarılı seferler yaptı Ölünce yerine Sultan Alaeddin İkinci Ahmed geçti (1436) Bundan sonra Behmeniler Devleti, iç karışıklıklar ve mücadelelere sahne oldu Hümayun Şah ve Nizam Şah devirlerinde de bu karışıklıklar devam etti
1461de çocuk yaşta bulunan Muhammed Şahın tahta geçmesinden sonra, Melik Şah, Türk ve Mahmud Kavan gibi güçlü emirler, idareyi ele geçirdiler Bu güçlü komutanlar sayesinde, komşu devletlerin saldırıları durdurulup, ticaret ve hac gemilerine musallat olan korsanlara karşı başarılı seferler düzenlendi Dekkenin batı kıyılarındaki Vişalgarh Kalesi ve Goa Limanı ele geçirildi (1471) Bilgaum ve Bankapur racaları yenildi (1472) Bilgaum ve Telingana bölgesi ele geçirilip, Behmeni Devleti, en geniş sınırlarına ulaştırıldı (1478) Bu devrede, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed Hanla elçi mübadelelerinde bulunuldu En güçlü devrini yaşayan devletin toprakları, kuzeyde Berardan güneyde Viceyanagara, doğuda Bengal Körfezinden batıda Umman Denizine kadar uzanıyordu Devlet topraklarının büyümesi ile vilayet sayısının artması icab ettiği görüşünde olan vezir Mahmud Kavan, vilayet sayısını dörtten sekize çıkardı Bundan rahatsız olan valiler, bir komplo neticesi vezirin idamını sağladılar Sultan Muhammed de ölüp, çocuk yaştaki oğlu Mahmud başa geçince, dört eyalet valisinin herbiri, bağımsızlıklarını ilan ettiler Merkezde Behmeni Hanedanı, kukla olarak devam etti ise de, idareyi ele geçiren Kasım Bey Beridül-Memalik ismindeki Türk Beyi 1527de Beridşahlar Devletini kurdu
Behmenli Devletinde sultanın muhafızlarına Hassa-Heyl denilirdi Başlarında Tavaci ve Yasavullar vardı Tavacilere saray teşkilatçılığı yaptıklarından dolayı, Bavdar da denilmekteydi Devlet teşkilatının ana hatları, Delhi Sultanlığınınki gibiydi Padişahlık alameti olarak altın para basmak ve günde beş kere nevbet çaldırmak gibi gelenekleri, ilk defa, Sultan Birinci Muhammed başlattı
Behmenli sultanları ve vezirleri, ülke topraklarının çeşitli yerlerinde; camiler, medreseler, hamamlar, hanlar ve kervansaraylar yaptırdılar Gülbergede bulunan Büyük Camiyi, Sultan Birinci Muhammed yaptırdı
Celayirliler
İlhanlılardan sonra, Irak ve Âzerbaycanda hakimiyet kuran Türkleşmiş Moğol Hanedanı
Celâyirlilerin ataları, Cengiz Han'a ilk yıllarında büyük yardımlar yapmış ve bunlardan bazıları mühim devlet kademelerine yerleşmişlerdi Celâyirlilerden Emir Hasan Büzürg, İlhanlıların ileri gelen komutanlarındandı İlhanlı Sultanı Ebû Saîdin ölümü ile çıkan karışıklıktan istifade ederek, devletin idaresini eline geçirmeye çalıştı 1340 yılında Bağdatta bağımsızlığını ilan etti 1356 yılında ölünce, yerine oğlu Şeyh Üveys geçti Üveys, Âzerbaycan ve Tebrizi, peşinden de Musul ve Diyarbekiri ele geçirdi (1364) Celâyirli Devleti en geniş sınırlarına ulaştı Şeyh Üveysin vefatı üzerine, yerine, oğlu Hüseyin geçti (1374) Muzafferîler ve Karakoyunlular'la mücadele eden Sultan Hüseyin'in, kardeşi Ahmed tarafından 1382de öldürülmesi üzerine iç karışıklıklar başladı Sultan Ahmed, Âzerbaycan ve Irakı, diğer kardeşi Bayezid de Irak-ı Acem ve Doğu Anadolu taraflarını alarak ülkeyi paylaştılar Fakat 1393te, Timur Han, Bağdat üzerine yürüyüp Sultan Ahmedi kaçırttı Memluk hâkimiyetindeki Şama sığınan Sultan Ahmed, bilahare Bağdata geri döndü Timurun tekrar gelmesi üzerine, Osmanlılar'a sığındı (1400) Timur Hanla Yıldırım Bayezid Hanın arasının açılmasına sebep oldu Ankara Savaşı (1402) sonrasında Şama sığındı ise de,Timur Hanın baskısı ile Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusufla birlikte hapsolundu İki sultan, hapiste dostluklarını ilerletip, ülkelerinin sınırlarını tespit ettiler Serbest bırakıldıktan bir süre sonra Timur Hanın vefat etmesi (1405) üzerine çıkan karışıklıklardan istifadeyle, ülkelerine döndüler Bir süre devam eden iki sultanın dostluğu, bir yaylak meselesinden dolayı bozuldu (1410) Yapılan savaş neticesinde Ahmed Celayiri esir alan Kara Yusuf, onu çocukları ile birlikte öldürttü Bağdatta Şah Mahmud adında bir çocuk, Celâyirli tahtına geçirildi ise de Karakoyunlular, Bağdatı da ele geçirip Celâyirli hâkimiyetini ortadan kaldırdılar (1411) Celâyirlilerin bir kolu, Irak-ı Arapta bir müddet hükümran olduysa da, Karakoyunlu istilası neticesi, hayatiyetleri sona erdi (1432)
Celâyirliler döneminde, İlhanlı istilası sırasında yakılıp yıkılan Bağdat, yeniden imar edildi Yapılan güzel eserlerle şehir, tekrar ilim merkezi olmaya başladı Emir Hasanın başlattığı Mircâniye Medresesinin inşaatı, Şeyh Üveys zamanında tamamlandı Türk unsurlar, Irakın her tarafına yayıldı Ülkede Türkçe, Arapça'dan sonra ikinci dil oldu Şairler ve edipler, Celâyirli sarayında toplandılar Celâyirli idarî teşkilâtı, devamı oldukları İlhanlıların idarî teşkilatının aynısı idi
Ludîler
Afganistanda yaşayan Halaç Türklerinin bir kolu ve bunların Hindistanda kurdukları hânedan
Lûdîlerden bir kısmı, Delhi Türk Sultanı Fîrûz Şah, Üçüncü Tuğluk devrinde Hindistana göç ettiler Tuğluk Hanedanının ortadan kalkması ile, devletin iç siyasetinde söz sahibi olmaya başladılar Delhiye hakim olan Seyyidlerin, hanedanın Türk ve Afgan askerî sınıflarına seçilmesi, Lûdîlerin işlerini daha da kolaylaştırdı Seyyidlerden Âlemşahın tahttan çekilmesi üzerine, Serhend ve Lahor eski valisi ve Lûdî reisi Behlül Lûdî, Delhi tahtını ele geçirdi (1451)
Behlül Lûdî, içerdeki durumunu sağlamlaştırmak için, çeşitli tedbirler aldı Dağlık bölgelerde yaşayan Afganlıları, kitleler halinde, Kuzey Hindistan düzlüklerine yerleştirdi Delhiyi aldığı zaman, hazinesindeki bütün parayı, Lûdî Afganlarına dağıtarak, kendisi de herkes kadar pay aldı Delhiyi kuşatan Cavnpûr Sultanını yendikten sonra, Cavnpuru işgal etti (1478)
Behlül, çok mütevazı olmaya, büyük oymak başkanlarına, kendisi ile aynı derecedeymiş gibi davranmaya, her işi onlarla istişare ederek yapmaya, kendisiyle görüşmek isteyen herkesi kabul etmeye, hiçbir zaman beylerini taht üzerinde otururken kabul etmemeye ve onları ayakta bırakmamaya önem verdi Behlül Lûdî, 1489 senesinde ölünce, epey çekişmeli geçen toplantılardan sonra beyler, oğullarından Nizam Hanı, İskender lakabıyla tahta geçirdiler İskender Lûdî, 1495 senesinde Biharı fethetti Bengal Devleti ile antlaşma yaptı Merkezî otoriteyi temin edip, ıktaların hesaplarını ciddî şekilde denetleyip devletinin hakkını aldı O da, beylerine babası gibi arkadaşça davranırdı Çok hayır sahibi bir kimseydi
1517 senesinde vefat eden İskender Lûdî'nin yerine, oğlu Sultan İbrahim geçti Sultan İbrahimin beylerine karşı davranışı, dede ve babasından çok farklı idi Çevresini kırdı Sultan İbrahimin, beylerine karşı şüphelerinin artması ve birçoğunu gizlice yakalatıp, öldürmesi üzerine, bir grup bey, Kâbil Sultanı Babür Şâh'a başvurup, Hindistana davet ettiler Babür Şah, çeşitli hazırlık ve deneme seferlerinden sonra, 1526da Hindistana yaptığı son seferde, Delhinin kuzeyinde Pâni Pütte Sultan İbrahimin ordusunu bozguna uğrattı Sultan İbrahim, savaş esnasında öldü Böylece, Delhi Afgan Sultanlığı (Lûdîler), sona erdi Toprakları, Babürün eline geçti
|