11-04-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Eşref Edîb Bedîüzzamanı Anlatıyor
Üstâdla tanışmamız kırk seneyi geçti O zamanlar hemen her gün idârehâneye gelir; Âkifler, Nâimler, Feridler, İzmirlilerle birlikte saatlerce tatlı tatlı musâhabelerde bulunurduk Üstad, kendine mahsus şivesiyle yüksek ilmî meselelerden konuşur, onun, konuşmasındaki celâdet ve şehâmet bizi de heyecanlandırırdı
Hârikulâde fıtrî bir zekâ, İlâhî bir mevhibe En mu'dil meselelerde, zekâsının kudret ve azameti kendisini gösterir Dâimâ işleyen ve düşünen bir kafa Nakillerle pek meşgul değil Onun rehberi yalnız Kur'ân Bütün feyiz ve zekâ kaynağı bu Bütün o lem'alar, doğrudan doğruya bu kaynaktan nebeân ediyor Bir müctehid, bir imam kadar rey sâhibi Kalbi bir sahâbî kadar îmânla dolu Ruhunda Ömer'in şehâmeti var Yirminci Asırda Devr-i Saadeti nefsinde yaşatan bir mü'min, bütün hedefi îmân ve Kur'ân
İslâmın gāyet-ül-gāyesi olan"Tevhîd" ve"Allaha Îmân" esası, onun ve Risâle-i Nûr'un en büyük umdesidir Devr-i Saadette, Müslümanlığın ilk kuruluş zamanlarında olsaydı, Hazreti Peygamber, Kabe'deki putların parçalanması vazîfesini ona verirdi Şirk'e ve putperestliğe o derece düşmandır
Mücâhede ile, gönüllerde îmân ve Kur'ân hakîkatlerini yerleştirmek için geçen uzun, bir asra yakın bir ömür Fazîlet ve şehâmetle geçen bir ömür Harb meydanlarında, mücâhidlerin önünde, kılınç elinde, dimdik ayakta düşmana saldıran bir kahraman Esarette, düşman kumandanına karşı koyan bir kahraman
Eşref Edîb- 1952
|
|
|