Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'nın Da Miniatürkü Olacak
Osmanlı'nın da Miniatürkü olacak
İstanbul sütlüce'de kurulan Minyatürk projesi Münif Paşa tarafından XIX Yüzyılın ikinci yarısında projelendirilmiş Bugün herkesin ilgiyle izlediği tarihi eserlerin bir yerde toplanması düşüncesi o zaman hayata geçirilememiş Akademisyen Dr Ali Budak 1453 dergisinin yeni sayısında hem bu projeyi hem de II: Abdülhamid devirin eğitim siyasetini belirlemiş devlet adamı Münif Paşa'nın hayat hikayesini kaleme almış 
Münif Paşa, çok yönlü kişiliği ve engin birikimiyle XIX yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmuş birkaç Osmanlı aydınından biridir Edebi tarafı bir yana, hem II Abdülhamid devrinin eğitim siyasetini belirlemiş etkili bir devlet adamı hem de öncü bir mütercim, halkçı bir gazeteci ve gerçek bir sivil toplum önderidir
Muhâverât-ı Hikemiyye adlı tercümesi, Tanzimat'tan sonra ülkemize girmeye başlayan Avrupa fikir ve sistemleri arasında en geç kalanı olan felsefe alanında atılmış adımların başlangıcı sayılmaktadır Voltaire, Fénelon ve Fontenelle'den diyaloglar içeren kitap, Aydınlanma çağının geleceği şekillendiren düşüncelerini, yüz yıllık bir gecikmeyle de olsa ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde İmparatorluk sınırları içine taşırken, Münif Paşa'yı da Tanzimat sonrası düşünce hayatının topluma yol açıcı önderleri arasına sokmuştur

Münif Paşa, Osmanlı'nın ilk günlük gazetesi Ruznâme-i Cerîde-i Havâdis'te ise, bilgiye ulaşmakta her bakımdan büyük güçlükler çeken toplumu eğitmeye yönelik ansiklopedik bir yayıncılık yapmıştır Gazetesinde, Hugo'nun ünlü eseri Les Misérables'i de Fransa'da yayınlanmasından birkaç ay sonra Mağdûrîn Hikayesi adıyla sıcağı sıcağına genişçe özetlemiştir
Münif Paşa'nın bir diğer sosyal cephesi, cemiyetçiliğidir Osmanlı Devleti'nin ilk sivil bilim kurumu olan Cemiyet-i İlmiyye-i Osmaniyye'yi o örgütlemiş, Türkçe ilk bilimsel süreli yayın olan Mecmua-i Fünûn'u o yayımlamış ve yıllarca yönetmiştir Mecmua-i Fünûn, adı üstünde bir fenler dergisidir ve henüz Türk okuyucusunun pek tanımadığı jeoloji, fizik, kimya, biyoloji gibi pozitif bilimlerden; tarih, coğrafya, pedagoji, felsefe, mantık, maliye ve iktisat gibi sosyal bilimlere kadar birçok konu, sahifeleri arasında yer almıştır Çoğunluğunu cemiyet üyelerinin oluşturduğu mecmua yazarları, bir yandan bilimsel düşünceyi gündelik politikadan uzak tutmaya özen gösterirken, diğer yandan cesurca el attıkları toplumsal konularla medrese dışındaki en ciddî muhalefeti meydana getirmişlerdir
Tanzîm-i İstanbul
Mecmûa-i Fünûn'un hem yöneticisi hem de en devamlı yazarı Münif Paşa'dır Tek başına neredeyse dergideki yazıların yarısının sahibi olan Paşa, İstanbul'a ve kent hayatına dair önemli makaleler de yayımlamıştır Bunlardan, Tanzîm-i İstanbul adını taşıyan makalesi , ihtiva ettiği çok önemli tespitler ve öneriler kadar, kent hayatı ve belediyecilik üzerine yazılmış ilk kapsamlı yazı oluşu itibariyle de dikkate değer bir çalışmadır
Münif Paşa, İstanbul'a yeni bir düzen vermeye çalışırken, söze, eski usûl ahşap yapılar, dar sokaklar ve uygunsuz kaldırımlardan başlamıştır Havasıyla suyuyla yeryüzünde bir benzeri daha bulunmayan İstanbul'da bu tür aksaklıklar üzüntü vericidir Mukayese örneği elbette gelişmiş Avrupa kentleridir: "İstanbul'dan daha muntazam bir şehir görmemiş veyahut işitmemiş olanlar bi't-tabîi bunun ma-fevkinde bir hâl tasavvur edemeyerek hoşnut olabilir Ancak, memâlik-i muntazama-i sâirede seyr ü seyahat etmiş olanlar, şehrin ne derece ıslaha muhtac olduğunu kolaylıkla görebilirler " Çünkü bu bir görgü ve bilinç meselesidir Paşa'ya göre, "şehirler âdeta umûma mahsûs birer evdir" Böyle olunca, vakitlerin önemli bir bölümünün içlerinde geçirildiği bu büyük evler, medenî ihtiyaçlar ve sağlık şartları gözönünde tutularak düzenlenmelidir Şehir sâkinleri de bu çalışmalara katılmalıdır
Bir şehrin içinde kolaylıkla gezilebilmeli, kötü kokular ve manzaralarla halkın rahatsızlık duyacağı her şey ortadan kaldırılmalı, görüntüsüyle zevk veren yapılar hızla çoğaltılmalıdır Kalkınabilmenin, medenî ihtiyaçları karşılayabilir hâle gelmenin en önemli şartı ise daha çok üretmektir Daha çok üretmek ise daha çok çalışmayı gerektirir Öyleyse çalışma saatleri artırılmalı, özellikle, ömrün yarısının geçtiği geceler de artık iyi değerlendirilmelidir
Münif Paşa'nın, çalışmanın ve üretimin artırılabilmesi için ilk teklifi sokakların aydınlatılmasıdır Bunun, hâlihazırda geceleri âtıl durumda olan büyük bir iş gücünü harekete geçireceğini düşünmektedir Zira, "Leyalîde sokaklar tenvir olunmadığı hâlde uzak mahallere gidip gelmek son derece müşkildir " Bu yüzden gücü kuvveti gibi çalışma azmi yerinde olanlar bile güneşin doğmasını beklemek durumunda kalmaktadırlar
Paşa'nın ikinci teklifi yolların düzeltilmesidir Bunu da sadece yayaların daha rahat yürüyebilmesi ve arabaların daha hızlı yol alabilmesi için istemediğini belirtmektedir Yolların düzgün olması nakliye giderlerinin azalması, nakliye giderlerinin azalması da ticaretin gelişmesi demektir Yolların yararları bu kadarla da kalmayacaktır İstanbul'dan tersine göç gibi daha olumlu sosyal sonuçları da olacaktır Nakliye işleri için şehirde bulunan binlerce hamal kendilerine ihtiyaç kalmayacağı için köylerine dönecek, böylece kent rahatlayacaktır İstanbul kurtulacaktır Bu hamallar ve memleketleri için de daha hayırlı olacaktır Orada ziraat ve zanaatla uğraşarak kalkınmaya hizmet edebileceklerdir
Münif Paşa'nın üçüncü teklifi ise, karışıklıkların önlenmesi ve tariflerin düzgün yapılabilmesi için, caddelerin isimlendirilmesi ve konutlarla dükkanların numaralandırılmasıdır
Divan Yolu Caddesi Açılmalı
Münif Paşa'nın İstanbul'la ilgili bir başka somut önerisini ise; Karaköy köprüsünden Babıâli'ye varacak ve oradan da Aksaray üzerinden Topkapı'ya uzanacak bir divan yolu caddesi açılması oluşturmuştur İki tarafında muntazam kargir evlerin yer alacağı, kanalizasyon ve gaz borularının içinden geçeceği böyle büyük ve geniş bir cadde, iş hayatını da çok olumlu etkileyecektir Yazar, üzerinden sürekli nakliye araçlarının gelip geçtiği, iki yanında birçok mağazanın yer aldığı, yapıların sahiplerini zengin ettiği, halkın gece-gündüz hareket hâlinde olduğu cıvıl cıvıl bir cadde hayal etmektedir Münif Paşa, ayrıca, Ayasofya ve benzeri büyük tarihi eserlerin etrafında meydanlar oluşturulması ve uygun mahallerde küçüklü büyüklü parklar yapılmasını da tavsiye etmiş; bütün bu sıralananların lüks olarak görülmemesi ve asla büyütülmemesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır Avrupa'nın başkentleri bir yana en küçük şehirleri bile gayet düzenli ve aydınlık iken, İstanbul'un ecnebilerin oturduğu Galata ve Beyoğlu'nun dışında kalan bütün semtlerinin içler acısı bir durumda olmasının, Saltanât-ı Seniyye'nin şânına hiç yakışmadığı düşüncesindedir
Ahşap Binalar ve Yangınlar
Münif Paşa, Harîk-i İstanbul adlı makalesinde ise, sık sık meydana gelen yangınlar üzerinde durmuştur Münif Paşa'ya göre, Dersaâdet'te bu kadar çok yangın çıkmasının başlıca sebebi binaların hem ahşap hem de sık yapılmış olmasıdır Oysa bütün binaların kargir olduğu Avrupa'da durum böyle değildir Elbette bunda, düzenli bir itfaiye teşkilâtı kurulmuş olması, gelişmiş araçların kullanılması ve suyun bol bulunmasının da payı büyüktür Meselâ Paris'te, beş bölükten oluşmuş bir tabur tulumbacı görev yapmaktadır Zabtiye Nezareti'ne bağlı olarak çalışan bu itfaiyecilerin maaşları şehir halkından toplanan paralardan karşılanmaktadır İstanbul'da da kargir binaların özendirilmesini ve benzer bir sistem kurulmasını öneren Münif Paşa, yine Avrupa'da olduğu gibi sigorta sisteminin yaygınlaştırılması ve yangına sebep olanların cezalandırılması gibi tedbirler alınması konularını da makalesinde ayrıntılı bir şekilde işlemiştir
Minyatür Osmanlı Devleti Parkı Projesi
Münif Paşa'nın İstanbul'a dair son derece ilginç ve şaşırtıcı bir projesi de "minyatür bir Osmanlı Devleti Parkı" kurulmasıdır Günümüzde dünyanın birçok kentinde değişik uygulamaları görülen bu düşüncenin, XIX yüzyılda Münif Paşa tarafından kağıda dökülmüş olması gerçekten çarpıcıdır
Münif Paşa, elyazması bir belgede, parkın nasıl inşa edileceğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır Park, üç bin metre genişliğinde dikdörtgen bir alan üzerinde kurulacak, Avrupa, Asya ve Afrika'daki bütün Osmanlı İmparatorluğu topraklarını kapsayacaktır:
"Üç bin metro vüs'atinde ve şekl-i mustatilde bir arsa üzerine Avrupa ve Asya ve Afrika'da vâki' bi'l-cümle Memâlik-i Mahrûsa-i Şâhâneyi şâmil bir kıt'a-i tabî'iyye yapılacaktır "
Osmanlı Devletinin, hangi ecnebi devletlerle sınırdaş olduğunun anlaşılabilmesi için, sözkonusu devletlerin topraklarının bir miktarı da parkta gösterilecektir Aynı şekilde, içeride de hudutlar çizilerek devletin içindeki bölgelerin biribirinden kolaylıkla ayırt edilmesi sağlanacaktır:
"Saltanat-ı seniyyenin düvel-i ecnebiyyeden kangılarıyle hem-hudûd
olduğu anlaşılmak üzre onların memâlikinden dahi bir mikdârı gösterilecek ve taksîmât-ı dâhiliyyenin hudûdu dahi münâsip suretle irâde olunacakdır "
Projede karalar, denizler, ırmaklar, dağlar,çöller, ormanlar, madenler, şehirler, yollar, telgraf hatları, velhasıl bütün tabii şekiller, olabildiğince aslî yapıları ve büyüklükleri oranında yer alacaklardır:
"İşbu haritanın üzerinde vâki' karalar ve denizler ve ırmaklar ve dağlar ve çöller ve ormanlar ve ma'denler ve şehirler ve yollar ve telgraf hatları ve'1-hâsıl kâffe-i eşkâl-i tabî'iyye mümkin mertebe hey'et-i asliyye ve cesâmet-i nisbiyyeleri üzre gösterilecekdir "
Münif Paşa, park alanında karaların ve denizlerin nasıl gösterileceğinin ayrıntısına da girmiştir :
"Şöyle ki karalar âdetâ kara olarak gösterilip bunların eşkâl-i muhtelifesi (değişik şekilleri) hey'et-i asliyyeleri (aslî yapıları) üzre tanzîm olunacakdır (düzenlenecektir)
Denizler ve göller havuz şeklinde yapılıp içlerine deniz suyu doldurulacakdır Bunlarda adalar yerli yerinde gösterileceği misillû denizlerin sevâhili (sahilleri) dahi her ne şekilde ise öylece yapılacakdır ve içlerine kendülerine mahsus gemiler vaz' olunacakdır (konulacaktır)
|