Prof. Dr. Sinsi
|
İ. Murat Dönemi
SULTAN MURAD'IN RUMELI SIYASETI
Lala Sahin Pasa'nin orduyu toplamasi ve askerî hazirliklarin yapilmasindan sonra Rummeli yakasina geçildi Padisah ilk önce kardesi Süleyman Pasa'nin mezarini ziyaret edip onun adina ve sevabi ona ait olmak üzere sadaka dagitmisti Sultan Murad bununla da yetinmeyerek onun adina vakiflar tesis etmisti Bundan sonra hükümdar cihad için yoluna devam etmisti Ilk önce Gelibolu'dan fazla uzakta bulunmayan ve Elespon üzerinde kurulmus olan Bontos kalesi kusatildi Kale tekfuru böyle sayisiz ve heybetli bir ordunun karsisinda tutunamayacagini anlayip kaleyi teslim eyledi Bundan sonra da Çorlu üzerine yürüyen Sultan Murad, orayi da fethederek yeniden ele geçirdi Daha önce belirtildigi gibi Edirne'ye varip orayi da fetheden Murad Hüdavendigâr, artik Balkanlar'da yerlesmek, mekan tutmak ve orayi yurt edinmek üzere buraya yerlesir
Bilindigi gibi Edirne, Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin kavsak noktasinda bulunmaktadir Bu bakimdan buranin gülsuyu ve gülyagi Misir ve Iran'dakilerle boy ölçüsecek bir durumdaydi Sabunu, Suriye sabunlarini, sekerlemeleri Konya'ninkileri aratmazdi Yerinin ve halkinin güzelligi dillere destandi Osmanlilar, burayi Cenab-i Hak tarafindan özellikle korunan ve medeniyetçe pek ileri bir sehir saymislardir Burasi sehri süsleyen yapilar, saraylar, çarsilar, camiler, okullar ve köprüler bakimindan pek çok seyyahin dikkatini çekmekteydi
Gerçekten de Edirne, askerlik, siyaset ve ticaret münasebetleri bakimindan sahip oldugu stratejik mevkii dolayisiyla Osmanli padisahlarinin taht merkezi olmaya degerdi Bununla beraber Sultan Murad, ikametgah olarak Dimetoka'yi seçmis ve orada bir saray yaptirmisti Sultan Murad'in, Edirne yerine Dimetoka'yi seçmesinin sebebi, o dönemde Dimetoka'nin daha bayindir ve mamur olmasi ile sarayinin Edirne'dekine göre daha iyi olmasi olarak gösterilmektedir Padisah, Beylerbeyi Lala Sahin Pasa'nin Edirne'de oturmasini ve Kuzey Trakya'da fetihlere devam etmesini istemisti Bu arada Evrenos da bu bölgenin güneyinde Gümülcine ve Vardar gibi yerleri aldi Bu iki sehirde Evrenos'un hatirasi, sadece bunlari feth etmis oldugu için degil, fakat birçok cami ile kervansaray yaptirdigi ve onlar için yeteri kadar tahsisat bagladigi için de sakli kalmistir Lala Sahin'e gelince o, zafer sancaklarini Balkan eteklerine kadar ulastirmis ve en önemli yerlerden olup Belgrad'a kadar bütün memlekete pirinç vermekte olan iki Zagra (Eski ve Yeni) ile Filibe'yi almistir Lala Sahin de Evrenos gibi Osmanli ülkesine kattigi sehirlere ziynet veren ihtisamli yapilarla adini yasatmistir Bunlar arasinda Filibe'de iki ok atimi uzunlugunda ve iki arabanin yanyana geçebilecegi bir tas köprü anilabilir
Lala Sahin Pasa'nin, Zagra'yi feth etmesinden sonra Osmanlilarin eline pek çok esir düsmüstü Esir sayisi o kadar artmisti ki, bir adamin degeri yüz yirmi bes akça gibi çok az sayilabilecek bir meblaga düsürmüstü Hoca Saadeddin Efendi, gerek bu dönem ve gerekse önceki dönemde ortaya çikan "Pencik vergisi” hakkinda bilgiler verir Buna göre Karaman'da dogan fakih Kara Rüstem, Karaman'dan Sultan Birinci Murad'in yanina gelir Elde edilen diger ganimetlerin taksiminde olan uygulamanin esirler konusunda uygulanmadigini ve seriatin emr ettigi beste bir vergi ödemenin yapilmadigini görür Bunun üzerine hemen devrin kadiaskeri olan Çandarli Kara Halil'in huzuruna çikip diger ganimetlerden alindigi gibi esirlerden de beste bir hissenin devlet için alinmasi gerektigini söyler Çandarli Halil'in, durumu Sultan'a arz etmesi üzerine o da Kur'an ve Sünnetin gereginin yerine getirilmesini ister Durumun takdiri için toplanan bir hey'et, her esir için 125 akça fiyat takdir eder Bu fiyatin beste biri olan 25 akçanin pencik (humus) vergisi olarak devlet adina alinmasina, bu isin tedviri için de Kara Rüstem'in memur edilmesine karar verir
Sultan Murad, Edirne'den Bursa'ya dönünce komsu hükümdarlara Edirne'nin feth edildigine dair fetihnameler gönderdi Bunlardan birinin örnegi Feridun Bey Münseati (I, 93)'te verilmektedir
BALKANLAR'DA OSMANLILAR'A KARSI KURULAN ILK ITTIFAK VE SIRP SINDIGI SAVASI
Osmanlilar, ele geçirdikleri yerlerde teskilât kurup arazi islerini tanzim etmeye çalisirlarken, Sirp ve Bulgarlar da Edirne ile Filibe'nin geri alinmasi için faaliyetlerde bulunup papa vasitasiyle Avrupa'yi harekete geçirmek istiyorlardi 1364 yilinda Filibe'yi Osmanlilara teslim ederek ailesi ile birlikte Sirbistan'a gitmis olan Rum kale komutani, Sirbistan krali besinci Uros'a bas vurarak Türk kuvvetlerinin azligindan bahis ile onu Osmanlilar aleyhine kiskirtir Sayet simdi bu isin üzerine ciddiyetle varilmaz ve göz yumulacak olursa vaziyetin ileride çok daha vahim olacagini bildirir Bundan baska Papa V Urban'in tesviki ile Macar Krali Layos basta olmak üzere Bulgar, Sirp, Eflak ve Bizanslilar arasinda bir ittifak saglanir Balkanlar üzerinde bir nüfuz kurmak isteyen Macar Krali, bu ittifak neticesinde Osmanlilara karsi yapilan sefere bizzat istirak eder Müttefik kuvvetlerin, Türkleri Balkanlardan atmak için Meriç vadisi boyunca Edirne'ye dogru yürümesi üzerine Edirne'de bulunan Lala Sahin Pasa, bu tehlikeli durum karsisinda derhal Bursa'da bulunan Sultan I Murad'a haber göndererek yardim ister O, bununla da kalmayarak, maiyyetindeki komutanlardan Haci Ilbeyi'ni de 10 000 kisilik bir kuvvetle ileri gönderir Haci Ilbeyi, müttefikler Meriç nehrini geçtikten sonra onlara yetisebilmisti
Haci Ilbeyi, Meriç nehrini geçen ve kendilerine mukabele edilmedigi için pervasizca hareket eden düsmanin gaflet ve sarhoslugundan istifade edip cesurane bir karar verir Haci Ilbeyi 10 000 kisilik akinci kûvveti ile gece yarisi düsman ordugâhina üç koldan baskin yapar Asil büyük Türk ordusunun kendilerini bastigini zanneden Haçlilar, büyük bir bozguna ugradilar Bir kismi kirildi, bir kismi da Meriç'te boguldu Gün dogarken kalabalik düsman ordusunun imha edilmeyen döküntüleri kendilerini Meriç nehrine zor attilar Bunlardan büyük bir kismi da nehirde boguldu Macar krali Layos ise canini zor kurtardi Rivayete göre bu kurtulusunu devamli olarak boynuna asili vaziyette üzerinde tasidigi Meryem'in tasvirine haml ettigi için memleketine döndügünde bir sükrane isareti olarak onun adina bir kilise yaptirmisti
Osmanli tarihlerinde Sirp Sindigi, yabanci tarihlerinde ise Meriç veya Çirmen muharebesi diye bildirilen bu zafer ile Edirne ve Bati Trakya daha da emniyet altina alindi Meriç nehri ise tamamen Osmanli kontrolüne girdi Bu savasla Avrupa'da Osmanlilara karsi yapilan müsterek bir mukavemete büyük bir darbe indirildi Sirp Sindigi savasi ile Türklerin Rumelide sür'atle ilerlemeleri saglandi Bu sayede, Bosna'da oldugu gibi Balkan devletleri üzerinde de hakimiyet tesis etmek isteyen Macarlarin nüfuzu kirilmis oldu
Macarlarla Türkleri ilk defa karsi karsiya getiren bu savas, düsmanda öyle bir korku izi birakmistir ki, Hammer'in ifadesiyle bu korkuyu ancak Hunyad (Kazikli Voyvoda) gibi birisi onu izale edebilmistir
Osmanlilarin, Balkanlardaki basarisi, Papa'yi yeni bir ittifak kurulmasi arayis ve tesebbüsüne sevk etti Bizans Imparatoru, Macar Krali ve Italya'daki prenslerle is birligi yapmaya çalisan Papa, Türklere karsi Haçli seferi açildigini bildiren bir bildiri yayinladi Ancak buna tek ciddi cevap, Savoy Dükü U Amadeo'dan geldi Amadeo'ya bagli bir filo, 1366 yilinda
Gelibolu'yu ele geçirip tekrar Bizanslilara verdi Fakat bu sirada Türkler, Trakya bölgesine, durumun kendilerini pek etkilemeyecegi kadar yerlesmislerdi Zaten kisa bir süre sonra Gelibolu tekrar alinacakti
Sultan Murad, müttefik düsman kuvvetlerinin Edirne üzerine geldikleri haberini alinca derhal kuvvetlerini toplayip yola koyuldu Fakat daha önce yol üzerinde bulunan ve icabinda Rumeli'den dönerken korsan gemileri ile kendilerini tehdid edecek olan ve Katalan'larin elinde bulunan Biga'yi bizzat kendisi karadan, Edincik ve Gelibolu'dan getirttigi donanma da denizden muhasara etmisti Böylece hem denizden hem de karadan kusatma altina alinan Biga zapt edilmisti Biga'nin fethi esnasinda Sirp Sindigi zaferinin haberi gelmisti Sultan buna çok sevinmis ve Allah'a hamd etmisti Sultan Murad, Biga'daki evlerin gazilere taksim edilmesi ve kiliselerin cami haline getirilmesini de emr etmisti Biga'nin fethinden sonra Bursa'ya dönen Sultan Murad, Sirp Sindigi muzafferiyetinin sükranesi olarak Bilecik'te bir cami Yenisehir'de bir imâret ve Gazi Erenlerden Postin pus Baba'ya bir tekke; Bursa hisarinda bir cami ile Çekirge'de bir imâret, medrese, kaplica ve han yaptirmisti Sultan Murad'in yaptirdigi bu hayir isleri ile ilgili olarak vakfiyesinden ögrendigimize göre o, bütün bunlari ahiret azigi olarak insa ettirmis ve bunlara vakiflar tahsis etmistir
Anlasildigi kadari ile Osmanlilar, Trakya'da kazandiklari bu Sirp Sindigi zaferi ile gururlanip gevsemediler Gerçek gayeleri, Balkanlar'da yerlesip yurt tutmak oldugundan bu Haçli seferi kendilerini ikaz ettigi için arkadan gelecek olan tehlikelere karsi daha çok hazirlikli bulunmayi gerektiren tedbirleri almaktan geri kalmadilar Muharebe ve dönemin siyasî olaylari icabi 1365 yilinda devlet merkezini Bursa'dan Edirne'ye nakl ettiren Sultan Murad, kilicini yeniden kinindan çikarmak lazim geldigini anlamisti Zira barut kokusunu yakindan almaya baslayan Hiristiyanlik âlemi, artik kendileri için ortaya çikan bu tehlikenin farkina varmis bulunuyordu Bu sebeple Haçli seferlerini bir daha denemek isteyeceklerdi Merkezin, Edirne'ye nakl edilmesinden sonra bu yeni taht sehri, saray, cami, medrese, imâret gibi hayir eserleri ile dolduruldu
SÜNNET DÜGÜNÜ ve BURSA'DAKI HAYIR ESERLERI
Sultan Murad, Avrupa'da fetihlere devam etmek üzere Bursa'dan hareket etmeden önce üç sehzadesi Bâyezid, Yakub ve Savci'nin sünnet dügünlerini yapti Gerek bu dügün gerekse Bursa'da yapilan eserler hakkinda Hoca Saadeddin, su bilgileri vermektedir:
"îhsan ve lütfu bol olan padisah, sapiklik yapilarini tek tek yikarak ülkeler feth ederken bütün puthaneleri viran eylemisti Ama bundan sonra hayir yapilarini onarmak ve faydali binalari arttirmak gayesiyle bütün gayretlerini sarf etmisti Iyilik yapmak, adaletle hüküm sürmek, halki koruyacak tedbirleri almaya devam etmek ve Hz Peygamberin sünnetini yüceltmek için elinden geleni yapiyordu
Tahtkent Bursa'da nüfus o kadar çogalmisti ki, cami ve mescidleri artirmak, imâret ve ibadethaneleri yeniden ele almak gerekiyordu Çevre ülkelerde, güzel yaradilisli padisahin adaleti, ihsani ve basarili olanlari yükselttigi duyulmus oldugundan faziletli insanlar padisahin, otagini ziyarete heveslenmislerdi Taninmis bilginlerin artisi ve kerem sahibi kisilerin çogalmasi her gün biraz daha kendini hissettirdiginden, gelip gidenleri agirlamak bu makamin sahibine aid olmakla ve geçmis hükümdarlarin tutumlari da dikkate alinarak âlimler ve fazilet sahibi kimseler için konaklayacaklari binalari yaptirmak da ona düsmüstü Ilmin yayilmasi yolunda medrese ve egitim müesseseleri insa ettirilmesini öngördükleri kadar, temiz inançlari ve saf duygulan ile her zaman âbid, zâhid ve sâlih kisilerden, mesayih ve irsad sahiplerinden (mürsid) dilekleri oldugundan bu gibilere, yurtlarindan ayri düsenlere (garib), fakir ve zavallilara oturacaklari yerlerin yapilmasini da buyurmustu
Anlatildigina göre bu mutlu günlerde Istanbul tekfuru, Yalova sahillerini yagmalamak ve Islâm topraklarina zarar vermek için bir kaç gemi ile asker göndermeye cesaret etmisti Ama Allah'in yardimi, Islâm askerlerine siper olmus, böylece bu saskin gürûh (kalabalik) çevrilip yok edilmisti Bu savasta ele geçirilenler arasinda bazi sanatkârlar da bulunuyordu Öbür ganimetlerle birlikte bunlar da baglanarak padisahin otagina gönderilmislerdi Bunlar içinde bir de becerikli ve hüner sahibi bir mimarin bulundugu anlasilinca hükümdar onu azad ederek yaptirilan hayir binalarina mimar ve usta basi tayin etmisti Hükümdar, sarayin karsisina derhal bir cami yapilmasini emr etti 767 (M 1365) yilinda bu hayirli ise baslandi Sehrin arka yakasinda hâlâ Kaplica adi ile bilinen temizlik ve güzelligi ile övülen bir hamam yaptirdi Bunun yani basinda da bir imâret ve misafirhane ile mescid, mescidin üst katinda medrese ve ögrenci hücreleri insa ettirdi Gerçekte bu iki cami de deger ve yapi bakimindan yerlerini bulmuslardir Sofa ve eyvanlarinin genisligi, sütun ve kemerlerinin yapisi, iman ve inanan açik belgeleri olarak gözükür Tamamlandiklari günden zamanimiza kadar sabahin ilk isiklarinin dogusundan uykuya çekilen ana kadar genis alanlarinda farz ve nafile namazlar eda olunur Zikir ve tesbihler edilir Yine Bursa'da, Gökdere'nin su taksim yerinde bulunan mescid de bu Gazi Hünkâr'in hayir eseridir Ayrica Bilecik'te bir mescid, Yeni sehirde ise Postin pus demekle söhret bulmus olan dervis için de bir hankah yaptirmistir Bunlara benzer daha nice yapilari vardir
Padisahlik burcunun yildizlan, devlet gögünün pariltilari olan sehzadeleri ki her biri birer çinar gibiydiler Yani bunlarin Bayezid Han, Yakub çelebi ve Savci Bey'in Hz Peygamber'in sünneti geregince sünnet edilmeleri, ülkeler sahibi sultanin arzusu olmakla saltanat otaginda el baglamis kisiler, dügün hazirliklarini yapmak ve gereken tertibati almakla görevlendirildi
Sözü edilen yilin ilk baharinda, çiçeklerin açtigi demde sevinç ve nes'e içinde öyle güzel dügün ve dernek edildi ki, bu gök kubbe, altin bir sahan gibi parlayan günes ve gümüs tabagi andiran ay'la donatildigindan beri, mislini görmemis Isabetli tedbirler alan kisiler de benzerine rastlamamisti Dernek kurulup davet edilenler yerlerini alinca sehzadelerin sünnet edilmeleri buyrulmustu Ondan sonra seyhlere, bilginlere kiymetli hil'atler ve hediyeler verildi Fakir ve fukara da kurulan sofralarda doyuruldu En sonunda davetliler, kiymetli armaganlarini, sayisiz hediyelerini kerem sahibi sahin otagina sundular "
|