Yalnız Mesajı Göster

İ. Murat Dönemi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İ. Murat Dönemi



BALKAN ITTIFAKI VE KOSOVA SAVASI
Siyasî ve askerî sahada Avrupa'yi titreten Sultan Murad, gerektiginde Anadolu'ya atlayip Karamanoglu ile ellesiyor ve bu namli Türk beyini sindirip tekrar Rumeli'ye geçiyordu Fakat onu burada da bekleyen düsmanlari eksik degildi Garp dünyasini titreten bu basiretli ve hakim adam, arkadan kendisine karsi birlesen kuvvetleri Kosova Meydan Muharebesinde ezecekti Sonra da magluba kin ve intikam gösterecegi yerde, bir ruh ve mânâ medeniyeti kurmus olan devletinin o muhtesem insanlik anlayisi ile dünkü düsmanlarina kollarini açacak ve anlari, dindaslarindan görmedikleri bir müsamaha, rifk ve yumusaklikla bayraginin gölgesinde toplayacakti
Sultan Murad, Karamanoglunu dize getirdikten ve kendisinden söz aldiktan sonra tekrar Bursa'ya döndü Çünkü devletinin içinde bulundugu siyasi durum ve düsmanlarinin devleti için meydana getirdigi ittifak, onun uzun müddet baris içinde yasamasina ve sürekli asayisten faydalanmasina elverisli degildi Sirbistan taraflarinda yeni bir firtina bas gösterdiginden, Sultan Murad gerekli tedbirleri almak için dinlenmeyi birakmak zorunda kaldi
Osmanli saflarinda Karaman Beyi ile savasan Sirplar, memleketlerine döndükleri zaman kendilerine istedikleri gibi riayet edilip saygi gösterilmedigi ve Konya önünde bazi kardeslerinin öldürüldügünü söyleyerek halkin Osmanlilara karsi harekete geçmesine sebep oldular Sirp kralina mübalagali bir sekilde anlatilan haksizlik ve öldürme hadisesi, aslinda basit bir olaydi Çünkü Konya'nin muhasarasi esnasinda sehrin yagma edilmemesi, bizzat Sultan Murad tarafindan istenmis, aksine davrananlarin öldürülerek cezalandirilacaklari söylenmisti Buna ragmen bazi Sirplarin emre muhalefet etmesi, böyle bir olayin meydana gelmesine sebep olmustu Sikâyetler üzerine Sirplar, isyana baslamislar ve Osmanlilara ait olan bazi yerleri isgal etmislerdi Bütün bir Sirp halki, bölge halklari ve hatta Bulgarlarin kendilerine yardim edeceklerine güvenerek ayaga kalktilar Bulgar Krali Sisman, Sultan Murad'in dostu ve kayinbabasi olmakla beraber gizlice Sirp Krali Lazar ile ittifak etti
Bu arada Karamanoglu ile daha önce muharebe edip anlasan Bosna kralligini da cezalandirmak gerekiyordu Balkanlari siyasî nüfuz altinda bulundurmak ve bölge halklarinin Osmanliya karsi olabilecek ittifakina mani olmak için daha önce buralarda (Bosna) bulunan Kula Sahin Pasa komutasindaki 20000 kisilik bir Osmanli ordusunun hareketini gözleyen ve onlarin maksadini anlayan düsman, Nis yakinlarinda Ploçnik denen yerde 30000 kisi ile Osmanli ordusunu büyük bir bozguna ugratti Osmanli ordusu üzerine saldiran bu müttefik ordu, öyle hareket etti ki Osmanli askerinden ancak bes bini, bu kana susamislarin "genel katliamindan kurtulabildi" 1388'de meydana gelen bu muharebede Hammer'in dedigi gibi ancak bes bin Osmanli askeri kurtulup geri dönebilmisti
Osmanli kuvvetlerinin Ploçnik'te bozguna ugramasindan büyük bir cesaret alan ve Sultan Murad'in da Anadolu'da bulunmasini firsat bilen Bosna, Sirp ve Bulgar krallari, Osmanlilari Balkanlardan sürüp atmak için ikinci bir ittifak kurdular Bu ittifak, sonucu I Kosova meydan muharebesinde belli olacak Osmanli Türklerine karsi UI Haçli Seferi'ni hazirlamaya sevk etmistir Düsmanin faaliyet derecesini ve ittifakin önemini kavrayan Sultan Murad, bu ittifakin saglayacagi gücü, askerî ve siyasî yollardan küçültmeye gayret etti Bunun için sür'atli bir sekilde tedbirler almaya basladi O zaman Teke, Aydin, Mentese, Saruhan ve Karaman beylerinin askerleri de Sultan Murad'in emrine girdiler Sultan Murad, hemen savas hazirliklarina giristi Yoklugunda Anadolu'nun âsâyisini korumak için, ülkesini bes sancaga böldü O zamana kadar Bâyezid'in idare ettigi Germiyan'i, sehzadenin kardesi Yakub ile birlikte o da Avrupa'ya geçtiginden dolayi vezir Timurtas'a havale etti Baska bir Timurtas (Subasi), Sivrihisar ile Sakarya'nin suladigi bölgeye tayin edildi Yine Subasilardan Kutlu Bey, Hamid bölgesinde Egridir'e tayin edildi Sultan Murad, Asya topraginda kalacaklarla Avrupa'ya gidecek askerin komutanlarini da önceden tayin etti
Bütün savas hazirliklari tamamlanmisti Bununla beraber Sultan Murad, seferden önce Sehzâde Bâyezid'in üç oglunun sünnet dügünü ve kendisi ile iki oglunun üç Bizans Prensesi ile evlenmelerini kutlamak için Yenisehir'e gitti Padisah, Yenisehir'de yapilan bu dügünler sirasinda hediyeler göndermek ve Karamanoglu'na karsi yapilan savastan önce gösterdigi dostluga karsilik vermek için, Yazicioglu'nu elçilikle Misir'a gönderdi
Dügün henüz bitmisti ki, Ali Pasa, hükümdarin emri ile hainliginden dolayi Sisman'i yola getirmek ve Bulgaristan'da Türklerin elinde bulunmayan son yerlerin fethini ve müttefiklerle birlesmeye mahal birakmadan Bulgar kuvvetlerini ortadan kaldirmak için 30000 kisilik bir ordu ile yola çikti Pravadi'ye karsi Beylerbeyi Timurtas Pasa'nin oglu Yahsi Bey komutasinda bes bin kisi ayirdiktan sonra, NadirDerbent bogazindan Sumnu üzerine yürüdü Balkan'in en dogu bogazinda bir tepenin ortasinda bulunan Pravadi, hücumla alindi Osmanli Devleti'nin daha sonralari Rusya ile meydana gelen harplerinde ordunun merkezi olacak olan Sumnu, Sisman'in eski kalesi olan Tirnova'nin düstügünü duyunca teslim oldu Sisman ise Nigbolu'ya kapanmisti Gücünün, karsi gelmeye yetmeyecegini anlayinca Ali Pasa'dan kendisi ile Padisah arasinda araci olmasini istemisti Sultan Murad, Silistre'yi kendisine birakmak ve zamani gelen vergi taksidini ödemek sartiyla barisa razi oldu Bundan sonra Ali Pasa, Kosova'ya dogru bir birlik gönderdi Bu akinci firkasi birçok esir ile döndü Ali Pasa, Çetehezar (Hezargrad) kalesinin teslimi sarti ile esirleri Sisman'a geri vermeye niyetlendi ise de gerek Sisman'in Söz verdigi halde Nigbolu'yu birakmaktan vazgeçmeyerek onu yeni istihkâmlarla kuvvetlendirmesi, gerekse kendisinin de Hezargrad'i elde etmesi dolayisiyla is sonuçsuz kaldi Bunun üzerine savas daha hizla yeniden basladi Ali Pasa bir hisar ve bir sehri aldiktan sonra bütün kuvveti ile Nigbolu önlerine vardi Orayi kusatti Bulgar Krali her taraftan sikistigini ve artik karsi koymanin faydasiz oldugunu anlayinca bütün aile halki ile birlikte sartsiz teslim oldu Osmanli, Pasasi, krali, çocuklarini ve hazinelerini Sultan Murad'in ordugâh olarak seçtigi TaYHshi'ya gönderdi Padisah, Sisman hakkinda âlicenab ve civanmerdâne bir davranisgosrerdLOnun hayatina ilismedigi gibi kendisine durumuna lâyik tahsisat ta bagladi Ancak onun Bulgaristan'daki topraklarini elinden aldi
Sirp Krali Lazar, müttefikinin maglub olup düstügünü ögrenince, mevkiinin tehlikeli durumunu anlamakta gecikmedi Firtinanin sinirlarina dogru yavas yavas yaklastigini görünce zorlu bir karsi koymaya hazirdandi O, sadece bununla da yetinmedi Bu firtinaya karsi koymak için taarruza karar verdi Lazar, generali Dimitriyus'a, Bulgar sinirinda dik bir dagin tepesinde bulunan Sehirköyü almasini emretti Sehirköy'ün çevresinde bulunan askerler, o zaman Osmanli ordusunda bulunduklarindan sehir, Sirplilarin eline geçti Ancak Ali Pasa'mn gönderdigi on bin civarindaki asker sehri geri aldi Sirp muhafizlarini da esir alip istihkamlarini da yiktilar
Lazar bu yenilgiye kizdiysa da cesaretini kaybetmedi Sadece bir mevkiin kaybedilmesinden dolayi kendisini maglub saymayarak bir kat daha cesaretlendi Bosna ve Arnavutluk hükümdarlarini kendisine baglamakta olan eski antlasmayi yenilemek için bir tesebbüste bulundu Onlarin yardimindan emin olarak padisahi kesin bir savasa çagirmakta tereddüd göstermedi Kralin komsulari ile haberlesmesi sirasinda Sultan Murad da ogullari Bâyezid ve Yakub'u yanina getirdi Bunlar, yanlarina almis bulunduklari Kütahya ve Karesi sancaklari askerlerinden baska Saruhan, Mentese, Aydin ve Hamid illerinin paylarina düsen yardimci kuvvetlerini de almislardi Bunlara Dobruca Tatarlan komutani Sarac ile Köstendil Prensi Konstantin'in yardimlarina ilaveten o sirada Hac'dan dönen Evrenos Bey de katildi Bulgaristan isini halletmis olan Çandarli Ali Pasa, Yanbolu'da padisah ile bulusarak orduya katildi
Osmanli ordusu, Yanbolu'da Tatarpazarcigi yolu ile Sofya'ya geldi Oradan güneybatiya sapilarak Köstendil'e varildi Bu istikamette oldugu haber alinan Haçli ordusuna dogru gidildi Ordunun öncü kuvvetleri Hicaz'dan dönmüs olan Evrenos Bey ile Pasa Yigit komutasinda idiler Sirp despotunun merkezi olan Piristine'nin güneybatisindaki Kosova (Kara Tavuk ovasi) düzlügünde müttefik ordusu ile Osmanli ordusu karsi karsiya geldi Sirp kaynaklarina göre Osmanli ordusu geçtigi hiç bir yerde zulüm ve tahribat yapmamisti Ordunun Kosova'ya varisinin ertesi gününde harbe karar verilecekti
Osmanlilarin, Balkanlardaki durumunu tayin edecek olan bu muharebenin tarihi, kaynaklarda farkli olarak verilmektedir
Sirp, Bosna, Macar, Arnavut, Eflak (Romanya), Bogdan (Moldovya), Hirvat, Bohemya ve bir kisim Bulgarlardan meydana gelen bu muazzam Haçli ordusundaki asker mevcudunun, Osmanli kuvvetlerinin bes kati oldugu belirtilmektedir Bununla birlikte bu ordunun 100000 civarinda, Osmanlilar'in da 60000 kadar askerden meydana gelen askerî bir birlige sahip oldugu kabul edilmektedir Aradaki büyük sayi farkina ragmen Sultan Murad, komutanlari ile müzakerede bulunur Onlarin, nasil bir çare ve tedbir almak gerektigini düsünmelerini ve düsündüklerini de hiç çekinmeden açik bir sekilde ortaya koymalarini söyler Bazi komutanlar, Macar atlarinin henüz deveye alisik olmadiklarini söyleyerek anlari atlara karsi canli bir engel gibi kullanmanin mümkün olabilecegini ifade ile bu develerin düsman atlarina dehset ve düzensizlik vermeleri için ordunun ön cephesine konulmasi teklifinde bulunurlar Fakat Sadrazam, Gazi Evrenos Bey, Timurtas Pasa ve Sehzade Bâyezid bu teklife karsi çikip söyle dediler:
"Develer, süvarilerin atlarina dehset vermek söyle dursun, agir silahli süvariyi görünce kendileri ürkeceklerdir Bu durumda bizim saflarimizin üstüne atilip kargasalik ve karisiklik dogmasina yol açabilirler" Ayrica, Osmanli askeri gibi din ve devleti ugrunda "feday-i cani, cana minnet bilen" saf ve güvenilir bk askerin itikad zaafina da sebep olabilecegini söylediler Bu bakimdan hiç bir seyden korkmadan ve sadece Allah'a güvenerek meydan muharebesi yapip düsmana saldirmayi teklif ettiler Bu görüs, bütün askerî erkân tarafindan kabul edildi Bundan sonra herkes gayet mesrur bir sekilde ve kararli olarak, sabahla birlikte baslayacak olan savasa hazirlanmak üzere birliklerinin basina gitti
Bu arada bir sey padisahin dikkatini çekmisti Düsman tarafindan esmekte olan rüzgâr, Osmanli askerinin gözüne toz toprak savuruyordu Padisah, böyle bir durumun savasta sebep olabilecegi felaketi düsünüp üzüldü Bütün gece Allah'a yalvarip O'ndan yardim diledi Zafer karsiliginda kendisinin din yolunda sehid olmasi için dua etti Osmanli tarihleri Sultan Murad'in o geceki münacat ve yakarisini su sekilde ifade ederler:
"Ab-i rûy-i Habib-i Ekrem için
Kerbelâda revan olan dem (kan) için
Veda gecesi aglayan göz için
Askin ugruna sürünen yüz için
Ehl-i derdin dil hazini için
Cana tesir eden enini için
Eyle ya Rab, lütfunu hem râh
Hifzini eyle bize püst u penah
Ehl-i Islâma ol muin u nasir
Dest-i a'dayi bizden eyle kasir
Ya Rab, mücahidini etme telef
Tir-i a'daya (düsman okuna) bizi kilma hedef
Bakma ya Rab bizim günahimiza
Bak sen can ve gönülden ahimiza
Sakla gözümüzü cengin tozundan
Islâm erini koru saldiridan
Bunca yil süren gayretlerimizi
Gazalarda sanli kil ismimizi
Etme ya Rab kahrinla beni fena
Yüzümü halk içinde etme kara
Dinin ugruna ben feda olayim
Askerim önünde ben heba olayim
Din yolunda beni sehid eyle
Ahirette beni said eyle
Mülk-i Islâmi paymal etme
Menzil-i firka-i dalal etme
Keremin çoktur ehl-i Islâma
Dilerim kim erise itmama"
Gerçekten, ertesi sabah safakla birlikte yagan yagmur, tozlan bastirdigi gibi agir silahli olan düsman süvarisinin atlarinin, seri bir sekilde hareket etmelerine de mani olmustu
O gece, birlesik Haçli ordusu da Osmanlilara karsi nasil bir hareket içinde bulunmasi gerektigini, toplamis oldugu harp meclisinde görüsmeye baslamisti Generallerden bir kismi, gece ansizin Türklerin üzerine hücum edilmesini teklif etmisti Fakat kendinden çok emin bulunan ve mutlaka galip geleceklerine inanan Yorgi Kastriyota, gece karanliginin düsmanin firarini kolaylastiracagini, böylece Osmanlilarin büsbütün yok olmaktan kolayca kurtulmus bulunacaklarini ifade ederek bu teklifi reddetti
Osmanli ordusunun aldigi savas düzenine göre Sultan Murad, ordunun merkezinde bulunuyordu Ordunun sag kolunda veliahd sehzade Bâyezid, sol kolunda da sehzade Yakub bulunuyorlardi Evrenos Beyin tavsiyesi üzerine ordunun her iki cenahina ihtiyat olmak üzere 1000'er kisilik okçu birlikleri yerlestirilmisti Bunlar, muharebenin en kizgin devresine kadar müdahalede bulunmayacaklar, savasin tam kizgin devresinde düsmani oklamaya baslayacaklardi Rumeli Beylerbeyi Kara Timurtas Pasa Bâyezid'in, Anadolu Beylerbeyi Sanca Pasa da Sehzade Yakub'un maiyetinde idiler Evrenos Bey'in birlikleri sag cenahta, Anadolu beyliklerinin birlikleri ise sol cenahta yer almisti
Balkan ve Orta Avrupa milletlerinden çogunun bulundugu birlesik Haçli ordusunun merkezinde Sirp krali Lazar, sag kolunda yegeni ve damadi prens Brankoviç, sol kolda da Bosna krali Tvartko bulunuyorlardi
Sirplarin top atisiyla baslayan büyük meydan muharebesi, sekiz saat içinde kesin bir sekilde neticelendi Kendilerinden sayi, techizat ve araziyi tanima bakimindan kat kat üstün olan müttefik Haçli ordusu karsisinda Osmanlilar, büyük bir basari elde ettiler Bu basarida Bâyezid (Yildirim)'in büyük bir payi bulunuyordu Baslangiçta bozulmak üzere olan Osmanli'nin sol cenahina kendine has pek hizli bir manevra ile yetisip düsmani çeviren veliahd sehzade, müttefiklerin korkunç yarma hareketlerine ragmen kiskacini açmadi ve bu kiskaçta perisan olan düsmani yok etmeyi basardi Bas komutan Lazar da dahil olmak üzere düsman ordusu Kosova sahrasinda kaldi Kaçmak isteyen küçük ve daginik düsman birlikleri de arkalarindan yetisen Sehzade Yakub tarafindan imha ediliyorlardi
Böylece Allah, Sultan Murad'in yüzünü kara çikarmamis, onun geceki dua ve niyazlarina icabet ederek onu muzaffer kilmisti Fakat bu muzafferiyetin bir bedeli daha olacakti Çünkü Sultan Murad, duasinda sehadeti de istemisti Hükümdar, harpten sonra harbin yapildigi sahrayi dolastigi sirada ölüler arasinda yarali olarak bulunan Lazar'in damadi Milos Obiliç, müslüman olacagini ve padisaha gizli bir sözü bulundugunu söylemek istedigini bildirince Sultan Murad'in müsaade etmesi üzerine yanma yaklasarak yeninde saklamis oldugu hançer ile onu kalbinden yaralayarak attan düsürmüstü Bu suikast üzerine katil, Sultan Murad'in maiyyetinde bulunanlar tarafindan yakalanip öldürülmüstü Bu olay, tarihlerde farkli sekillerde anlatilmakta ise de neticesi hep ayni oldugundan fazla teferruata girmek istemedik Sultan Murad yaralandiktan sonra bir müddet yasamis, yakinlarinin üzüntü ve kederlerini su sözlerle hafifletip onlara vasiyette bulunmustu:
"Islâm'in zaferi için kendimin sehid olmasini Allah'tan ben istedim Dualarim Allah tarafindan kabul oldu Binlerce hamd ve sena olsun ki, Islâm askerini muzaffer görerek hayata veda ediyorum Oglum Sultan Bayezid'e uyunuz ki o sizi ogullari gibi görsün Milos'un beni yaralamasina üzülmeyin Sakin reâyayi incitmeyin Mal ve irzlarina tecavüz ettirmeyin Eger reâyanin mesru haklarini muhafaza ederseniz Cenab-i Hak da sizi ve devletinizi muhafaza ve payidar eyler, çünkü rizasi ondadir"
Sultan Murad'in yarali olarak düstügü yere hemen bir çadir kurulup muhafaza altina alinir Hükümdarin yarasi agirdi Hayatindan ümid kesilince derhal Veliahd Bâyezid'e haber verilerek oraya çagrilir Düsman takibinde bulunan Bâyezid, bu kötü ve feci haberi alir almaz derhal oraya gelir Babasini kanlar içinde görünce kendine hâkim olamaz Fakat Murad Hüdavendigâr, bu an, aglanip feryad edilecek bir an degildir Ölüm denilen sey herkesin basina gelecektir Fakat baskalari ile mukayese edildigi zaman sehidligin cana minnet bir nimet oldugunu söyleyerek oglunun üzüntüsünü hafifletmeye çalisir Ogluna askerî ve siyasî bazi tavsiyelerde bulunduktan sonra bu fani hayata gözlerini kapar
Ordu merkezinde cereyan eden bu hadiseden kollardaki sehzadeler ile diger komutanlarin haberleri olmamisti Yine bu sirada Osmanli kuvvetleri tarafindan sarilmis bulunan Lazar, maiyeti ile beraber yakalanarak o esnada ölmek üzere olan Sultan Murad'a karsilik öldürülmüslerdi Kosova muharebesi, Osmanlilarin Rumeli'de kalmak için Sirp Sindigi savasindan sonra kazandiklari ikinci büyük muharebedir
Biraz önce belirtildigi üzere Sultan Murad'in ölümünü müteakib, devlet adamlarinin da karari üzerine zaten o maksatla babasinin yanina çagrilmis bulunan Sehzade Bâyezid (Yildirim Bâyezid) hükümdar ilân edilmisti Durumdan haberi olmayan ve düsmani kovalamakta olan Sehzade Yakub Çelebi de "fitne katldan daha siddetlidir" hükmüne göre "Baban seni istiyor" denilerek ordu merkezine davet edilmisti Gelip otagdan içeri girince hemen öldürülmüstü Çünkü daha önce, Savci Bey olayi meydana gelmis ve devlet büyük bir siyasî çalkanti içinde kalmisti Bir daha böyle bir olayin meydana gelmemesi için Sehzade Yakub Osmanli tarihçilerinin ifadesi ile sehid edilmistir Büyük bir askerî birlige komuta eden Yakub Çelebi'nin saltanat davasina kalkisacagi göz önünde bulundurularak böyle bir çareye bas vurulmustur ki bu, bütün devlet erkaninin teklifi ve yeni hükümdar olan Yildirim Bayezid'in tasvibi üzerine olmustu
Sultan Murad ölünce, çikarilan iç organlari, sehid düstügü yere gömüldü Daha sonra cenazesi, oglu Yakub Bey'in cenazesi ile birlikte Bursa'ya gönderilerek Çekirge'deki türbeye defn edildi Sultan Murad'in yaralanip öldügü (sehid edildigi) ve iç organlarinin defnedildigi yere "Meshed-i Hüdavendigâr" adi verilen bir türbe yapilmis, daha sonra da buna bir cami ilave edilmistir Bu türbe zamanimiza kadar Balkan Müslümanlarinin ziyaret ettikleri bir ziyaretgâh olmustur
Sultan Murad'in sehadeti, bütün Islâm âlemini teessür içinde birakmisti Bunun bir belirtisi olmak üzere Memlûk Sultani Meliku'z-Zahir Ebû Said Berkuk, onun Bursa'daki türbesine konmak üzere Kur'an-i Kerim cüzleri gönderip vakf etmistir
Gazi Hünkâr ve Murad Hüdavendigâr diye meshur olan Sultan I Murad'in hükümdarligi 27 veya 28 sene devam etmis olup hicrî 791 (M 1389) yilinda vefat ettigi zaman genel olarak kabul edilen görüse göre 63 veya 64 yaslarinda bulunuyordu Bu arada onun vefati esnasinda yasinin 66 oldugunu söyleyen tarihçilerin bulundugunu da belirtmek gerekir
Muhtelif rivayetlerden anlasildigina göre Murad Hüdavendigâr'in, Bâyezid (dogm 761=1360), Yakub (dogm 769=1367), Savci (dogm 773=1371) adinda üç oglu olmustu Bazi kaynaklara göre Savci'nin en büyük ogul oldugu kayd edilmekte ise de bu, gerçege pek uygun degildir Bundan baska Ibrahim adinda baska bir oglundan bahs edilmekte ise de kaynaklarda bununla ilgili bir bilgi bulunmadigindan bunun küçük yasta vefat etmis oldugu düsünülebilir
Otuz yila yakin (27 yil 3 ay) bir zaman, dünya sahnesinin ender rastladigi bir ustalik ve maharetle devletinin mukadderatini sevk ve idare eden Murad Hüdavendigâr, pek çok hayir yeri meydana getirmekle de söhret bulmus bir kimsedir Günümüze kadar gelen vakfiyesi, onun neler yaptigini, hayrat hakkinda neler düsündügünü göstermektedir Onun su tesisleri bu konuda bize bir fikir vermektedir: Bursa'da Çekirge'deki cami, medrese, imâret, misafirhane Bursa hisarinda sarayinin yaninda Hisar Camii, Bilecik ve Yenisehir'de birer cami, yine Yenisehir'de gazi erenlerden Postin pûs Baba için yaptirdigi zâviye Çekirge'de bulunan vakfa, vezir Hayreddin Pasa'yi hem mütevelli hem de nâzir olarak tayin etmistir Keza o, annesi adina Iznik'te de 790 Cemayizelevvel ayi baslari (Mayis 1388) tarihli bir imâret yaptirmistir O, ahiret azigi olarak insa ettigi imâret ve diger tesislerine pek çok arazi vakf etmistir Islâmî gelenege göre tesis edilen vakfiye bize vakiflarinin idaresi hakkinda, kimlerin bu vakiflardan nasil ve ne sekilde istifade edecegini, vakfi bozmaya, haksiz sekilde ondan yararlanmaya kalkanlara nasil muamele edilecegini de açiklamis bulunmaktadir Bilgi edinilmesi bakimindan onun 787 Cemaziyelahir ortalan (Temmuz 1385) tarihini tasiyan vakfiyesinden bazi pasajlari buraya almayi faydali buluyoruz
"Vakf, hibe ve rehin olunmaz, kimse mâlik olamaz Telef ve helâk olmaz Kimse halef olup vâris olamaz Kiyamete kadar devam eder Sebeplerden bir sebeple kimse elini uzatamaz, asli üzere kalir Sartlari üzere devam eder Günlerin geçmesiyle vakif ve vakfiye bozulmaz Allah ve Resûlüne ve ahiret gününe iman edenlerden, Allah'in ve yarattiklarindan melik, kadi, vezir, muhtesibden ve insanlarin tamamindan hiç bir kimse bu vakfi bozamaz Bir kimse onu tahvil ve tebdil ederse günah irtikhab etmis olur Allah'in kitabina ve Resûlünün sünnetine muhalefet eden ve din kardesinin vakfinin fesadina sa'y eden (çalisan) Allah'in gazabina ugrar Onlarin üzerine Allah'in, meleklerin ve bütün insanlarin laneti olsun" Görüldügü gibi bu ifadeler vakfin muhafazasi gayesine yönelik bulunmaktadirlar Bundan baska bir de vakiftaki hizmet ve onlardan yararlanma ile ilgili bilgiler bulunmaktadir ki buna göre hiç kimse imârete inmekten men olunamaz Hizmetçiler, gelenlere güzel bir sekilde hizmet etmek zorundadirlar Hele fakirlere bu hizmeti çok daha iyi yapmalilar Çünkü onlar, kalbi kirik kimselerdir Bu konuda da vakfiyenin kendi ifadesi ile söyle demektedir:
"Imârete, büyüklerden, âlimlerden, seyh ve sâdattan birisi inerse hizmetçi bunlara hizmet eder Bunlarin sanina göre onlara hizmet eder Hayvanlarina da hizmet eder Bu hizmet sadece büyüklere mahsus olmaz Imârete inenlerin tamamina böyle muamele yapilir Hatta fakir ve miskinlere bu yolda hizmet daha evladir Çünkü onlar, kalbi kirik olanlardandir Imâretteki kalislar 3 günü geçerse bu, mütevellinin reyine baglidir"
Sükrullah, gazi ve sehid sultanin yaptirdigi hayirlardan bahs ederken sunlari söyler:
"Bursa'da ahiret için bir yapi yaptilar Hem konuk evi, hem cami, hem medresedir Kimsesizler, yoksullar için paçalardan, tatlilardan, eksilerden daha güzeli olmayan yemeklerin hepsinden verilmesini, konuklarin hayvanlarinin da yemlendirilmesini buyurdu Hatiplere, hafizlara, müderrislere muridlere ve ögrencilere vazife karsiligi akça bagladi O evin karsisinda bir kubbe yapilmasini buyurdu Her gün ayrica otuz hafiz o kubbede güzel sesle Kur'an okuyup hatm etmektedirler Mübarek vücudu o kubbede dinlenmektedir" Gerek bu, gerekse daha önce verilen bilgiler, Sultan Murad'in nasil hayir yaptigini, kurdugu vakiflar vasitasiyla onlarin devamini sagladigi ve insanlara hizmeti bir ahiret azigi olarak kabul ettigini göstermektedir
Sultan Murad, tahta çikinca babasinin sikkelerinde oldugu gibi Selçuk paralarini taklid etmek suretiyle sikke kestirmistir Baslangiçta "kûfi"ye yakin, daha sonra da "nesih" yazisi ile kestirdigi sikkeleri görülür Kûfi hatli olan sikkelerinin bir tarafinda kelime-i sehâdet, etrafinda ilk dört halifenin isimleri ve diger yüzünde de "Murad b Orhan halladallahu mülkehû" ibareleri bulunmaktadir Sonradan kesilen akçalarin bazilarinda kelime-i sehadet ile kendisinin ve babasinin isimleri, bazilarinda da akçanin her iki tarafinda Murad b Orhan yazisi görülmektedir Sultan Murad'in 790 (1388) tarihli bakir sikkesinde kesildigi tarih ve ay bulunmaktadir
Daha önce de kisaca temas edildigi gibi Osmanli Devleti'nin kurulus hamurunda mayasi bulunan teskilâtlardan biri de "ahilik"ti Bu bakimdan ilk Osmanli padisahlari, bu teskilâtin birer mensubu ve hatta reisleri durumunda idiler Bazi vesikalar, Murad Hüdavendigâr'in bu teskilatin reislerinden biri oldugunu göstermektedir Nitekim bu hususta onun Receb 767 (Mart 1366) tarihli olarak Malkara'da Ahi Musa için yaptirmis oldugu zaviye vakfiyesindeki "ahilerden kusandigim kusagi Ahi Musa'ya kendi elimle kusadup Malkara'ya ahi diktim" ifadesi, onun ahi reislerinden biri oldugunu göstermektedir
Vakfiyesinde de görüldügü gibi Sultan Murad, bilgin, talebe, garip ve fakir olan kimselere karsi son derece sefkatle muamele eden bir hükümdardir Hz Peygamber'in soyundan gelen seyyid ve seriflere karsi ise özel bir ilgisi bulunmakta, onlara saygiyi Hz Peygamber'e yapilmis saygi olarak kabul etmektedir Bu sebepledir ki o, ülkesinde bulunan seyyid ve serifleri her türiü vergiden muaf sayan fermanlar isdar etmistir Nitekim, 787 (1385) tarihli bir ferman, onun Seyyid Büzürg Ali'nin evladlarini vergiden muaf saydigini su ifadelerle ortaya koymaktadir:
" Seyyid Büzürg Ali'nin ogullan yaslan ile kapima gelip ettiler Bizim atamiz sizin duaciniz idi Biz fakir kullariniz dahi size duacilariz Biz kullarina bir hüküm sadaka eyle ki sizden sonra gelen bizi ve evladimizi ve kullarinizi ve karaveslerimizi (câriye) incitmeyeler Hem simdiye degin atamiz bir dâne ösür vermedi Ve koyun hakkin vermedi Biz kullarina bir ihsan eyle bizden ve evladimizdan ösürlerin ve koyunlari haklarin kimesne taleb etmeyeler deyicek emr olundu ki, bu sâdâtlarin evladlari, kullari ve karavesleri ve bir damla kanlan deme can ola Onlar, benim her defterimden ihrac olalar Her kim bu hükmü görüp Seyyid Büzürg adini yazanlara teaddi ederse lânet ba'lânet ola Rumeli kadilari ve sancak beyleri ve subasilari ve sipahiler her kanginizin yerinde eker biçerse bir dâne ösürlerin almayasiniz Ben bagisladim canim için olsun Benim devletime duaya mesgul olalar Her kande hatirlari dilerse yürüyeler"
SULTAN MURAD'IN SAHSIYETI
Tarihler, Osmanli padisahlari içinde, Murad ismini tasiyanlarin ilki olan Sultan Murad'i, orta boylu, yuvarlak yüzlü, sahin bakisli, koç burunlu, seyrek disli, uzun boyunlu, iri parmakli, sen ve yakisikli bir padisah olarak tasvir ederler
Dahi bir asker ve devlet adami olan Sultan Murad, bütün hareketlerinde belli bir plân çerçevesinde hareket etmis, son anina kadar kabiliyet ve dehasindan bir sey kayb etmemistir Azim ve idare kudreti, iyilik severligi, tebeasina karsi merhametli olusu ve ordusunda inzibatli, verdigi emrin yapilmasini isteyen ve bunlari takib eden bir hükümdardi Bütün tarihler onun bu özelliklerinde birlesirler Nesrî bu konuda sunlari söyler:
"Bu Gazi Murad Han dahi, atasi gibi sahib-i hayr idi Adil ve kâmil, din perver, adalet yayici, âli himmet, kesiru'l-menfaat (menfaat saglamasi çok), fakir dost, garip oksayici, düskünlere yardimci, rey ve tedbir sahibi, pehlivan, cesur ve yigit idi Bütün ömrünü gazaya sarf etmistir Bunun ettigi gazayi Osman'in neslinden hiç bir padisah etmedi Himmet ve cömertlik sahibi idi ki kapisina gelen hiç kimse mahrum gitmezdi"
Sultan Murad'in sahsiyetinin azametinde ve Türk tarihi bakimindan oynadigi rolün ehemmiyetinde, Osmanli tarihçileri oldugu gibi yabanci tarihçiler de mütefiktirler Nitekim, Osmanlilari sevmemekle birlikte Sultan Murad'in vasiflarini ortaya koymaktan da kendini alamayan Gibbons, onun hakkinda su degerlendirmeyi yapar:
"Otuz sene kadar bir müddet Murad, zamaninin hiç bir devlet adami tarafindan üstüne çikilamayan bir kiyâset ile Osmanlilarin mukadderatini sevk ve idare etmistir Fâtih ve Kanunî hakkinda çok sey bildigimiz için Murad, Osmanli sultanlari içinde kendine layik olan yere geçememistir Onun hayati esnasinda meydana gelen inkilablar, bütün tarihin en hayret veren olaylarindan biridir Onun fetihleri 1878'deki Berlin antlasmasina kadar bes asir devam etmistir Kendisinin harb hususundaki cevvaliyet ve gayreti, babasininki gibi idi Fakat babasinin tahayyül ettiginden daha genis bir icraat sahasina yayilmis oldugu için daha müskül vaziyetlere maruz kaldigi halde gevsemedi Emrindeki komutan-valilerin hiç birisi ile arasinda bir anlasmazlik olmadi Rumlara karsi muamelesi, onlarin seciyesini tayinde mükemmel bir feraseti oldugunu gösteriyor Bizans Kilisesi erbabi nazarinda, bir kâfir ve Isa'nin düsmani idiyse de, onlara Papalardan daha iyi muamele etmekle teveccüh ve muhabbetlerini kazanmistir Hem irkî, hem de dinî mahiyette olan temsil mes'elesinde kazandigi tam muvaffakiyetin en parlak delilini görmek için Ortodoks Patriginin 1385'te Papa VI Urben'e yazdigi mektuptan daha iyi bir vesika olamaz Bunda Patrik, Sultan Murad'in kiliseye hareketlerinde tam bir serbestî verdigini söyler" dedikten sonra "Osman, etrafina bir irk toplamistir Orhan bir devlet kurmustur Imparatorlugu kuran ise Murad olmustur" der
Bizansli tarihçi Chalcondyle ise onun hakkinda sunlari söyler:
"Murad, hayatinda pek çok tehlikeler atlatmis ve pek çok hayir isleri görmüstür Rumeli ve Anadolu'da 37'den fazla büyük ve mesakkatli harbi idare ederek hepsinden galip ve muzaffer olarak ayrilmistir Düsmana muharebe meydanini biraktigi ve arka çevirdigi asla görülmemistir Isleri güzel bir sekilde tanzim ile, münasib vakti geldiginde menfaatlerini koruyup yerine getirmekte mahirdi Muharebede çok cesurdu Sasirip telas göstermezdi Askerini istirahat ettirdigi zaman kendisi av ile vakit geçirir, dinlenmek nedir bilmezdi Gençliginde oldugu gibi ihtiyarliginda da çaliskan, enerjik ve sertti Her seyden önce iyice düsünür, maksat ve meramina ermek için hiç bir seyi ihmal etmez ve unutmazdi Kendisine boyun egip itaat eden bütün milletlere ve sarayindaki efrada yumusaklikla muamele ederdi Yeri geldigi ve gerektigi zaman mükâfatlandirmaktan geri kalmazdi Herkesi adi ile çagirmak adeti idi Harbe girilecegi zaman askerini münasib nutuklarla cesaretlendirir, yapilan en küçük hataya tekrar etmemesi için göz yummadan müsebbibini cezalandirirdi Verdigi sözü tutan hükümdarlardandi Aleyhinde dolaplar döndürmek isteyenler elinden kurtulamazlardi"
Hammer, Sultan Murad'in dahiyâne denilebilecek faaliyetlerini belirttikten sonra "adaleti ve gerektiginde siddeti cihetiyle halki, kendisini hem sever hem de korkardi Ser'î kanunlari itina ile muhafaza eylediginden, kurmakta oldugu devlete, o kanunlari te'kid ve te'yid edecek gayretlerin hiç birinde kusur etmezdi" der

Alıntı Yaparak Cevapla