Prof. Dr. Sinsi
|
Yildirim Bayezid
ISTANBUL'UN MUHASARASI VE SEHIRDE TÜRK MAHALLESININ KURULMASI
Yildirim Bâyezid, Anadolu'daki seferlerle mesgul oldugu sirada Bizanslilar, bu durumdan istifade ile bazi tedbirler almaya basladilar Bu meyanda Bizans Imparatoru loannis, ayagindaki agrilara ve yatalak bir halde bulunmasina ragmen, Istanbul surlari ile kulelerinin bazi yerlerini tamir ettirmeye basladi Bu durumdan haberdar olan Yildirim Bâyezid, bu harekete çok sert bir tepki göstererek tamir ettirilen yerlerin derhal yiktinlmasini ister Imparator, Yildirim'in yaninda bulunan ve tahtin yegane varisi olan Manuel'i düsünerek tamir edip yaptirdigi yerleri tekrar yiktirir Ancak Imparator, surlarin yiktirilmasindan kisa bir müddet sonra ölünce, Osmanlilarla birlikte Anadolu seferlerine istirak eden ve Bursa'da bulunan Manuel, bir yolunu bularak Bursa'dan kaçip Istanbul'a gelir ve babasinin yerine tahta oturur
Âdet oldugu üzere, babasinin matem günlerini geçirdikten sonra Bâyezid'in kendisine ve sehre karsi takindigi tavri düsünmeye baslar Bâyezid, yeni imparatordan (II Manuel) vergi artirimi, Istanbul'da bir Müslüman mahallesinin kurulmasi ve bir cami insasi ile bir kadi tayin etmesini ister Bizans tarihçisi Dukas bu konuyu su ifadelerle dile getirir:
"Bâyezid, Imparator Manuel'e elçiler göndererek, Istanbul içerisinde Türklerin "kadi" tabir ettikleri bir hâkimin devamli olarak bulunmasini arzu ettigini bildirdi Bu kadi, Istanbul'da ticaretle istigal eden veya o maksatla oraya gidecek olan Müslümanlar arasinda meydana çikacak olan muamelat ve ihtilaflari muhakeme ve hallu fasl edecekti Bâyezid, Müslümanlarin gâvur mahkemesinde muhakeme olunmalarinin caiz olmadigini, müslümani, kendi hâkiminin muhakeme etmesi icab ettigini, iftiralar ve haksizliklari, daha bir çok seylerle beraber bildirmis, nihayet sunu da ilave etmisti: "Sana emr ettiklerimi yapmak ve taleplerimi yerine getirmek istemezsen, kapilari kapa ve sehrin içinde hükümdarligini yap Hariçte bulunan her yer ve her sey kâmilen benim olacaktir " Yildirim'in bu talebi redd edilince, Istanbul'u teslim almak için uzaktan muhasaraya basladi 1391 senesinde baslayan bu tazyik sonucunda Bâyezid, Istanbul surlarina kadar olan bütün Bizans köylerini muhasaraya basladi Bu kusatma sonunda Manuel, Istanbul'da birkaç yüz ev ile cami ve mahkemesi olan bir Müslüman mahallesinin kurulmasini ve Haliç'in kuzey tarafinda bir Türk garnizonunun bulunmasini kabul etti Ayrica her sene Osmanlilara vermekte oldugu vergiyi de artirdi
YILDIRIM BAYEZID'lN ANADOLU SULTANI ÜNVANINI ALMASI ve diger OLAYLAR
Abbasî Halifeligi döneminde Islâm dünyasinda ortaya çikan yeni devletler, Memlûk hükümdarlarinin yaninda (Misir) bulunan ve fakat siyasî etkinligi fazla olmayan Abbasî halifelerinin kendi hükümdarliklarini tasdik etme arzusunu bir gelenek olarak devam ettiriyorlardi Böylece devletlerinin taninmasi, mesrulugu ve siyasî nüfuzlarinin artacagina inaniyorlardi
Filhakika, daha Murad Hüdavendigâr zamaninda baslayan Osmanli-Memlûk münasebetlerinin iyi bir sekilde devam ediyordu Bu iyi münasebetler, Yildirim zamaninda da devam eder Bu sebeple 794 senesi Rebiülahir (Subat 1392) ayinda, Rum ülkesinde (Anadolu) sultan olmak için halifeden "tesrif" isteyen Bâyezid'e, Karak Naibi Âmir Hüsameddin Hasan el-Kuckunî'yi birçok hediye ile gönderen Sultan Berkuk'un bu vesile ile dostluk hislerini izhar ettigi görülür
Kendisine, halife tarafindan gönderilen tesrifi, Bursa'da giyen ve kiliç kusanan Bâyezid, bundan sonra Rum ülkesinin sultani ünvanini almis olur Bu arada adi geçen elçinin ricasi üzerine Bâyezid, Karamanoglu gibi Kadi Burhaneddin Ahmed ile dostça geçinmeye razi olur Bununla beraber Bâyezid ile Kadi Burhaneddin arasinda mücadele uzun süre devam edecektir
Bâyezid'in, halifeden sultan ünvanini almasi, onun Anadolu'daki Türkmen beylikleri üzerine yapacagi seferleri bir mânâda mesrulastiriyordu Bu, ayni zamanda Anadolu birliginin saglanmasi için de gerekli idi
Bâyezid, gerek bu hadiseden önce, gerekse sonra Anadolu isleri ile mesgul olmaya baslar Bu maksatla daha önce kendisine bagli olan, fakat sonradan Kadi Burhaneddin tarafina geçmis bulunan Kastamonu'daki Çandaroglu Süleyman Pasa'yi ortadan kaldirmak ister Bir taraftan da Anadolu'da Kadi Burhaneddin'e düsman olan beyleri ve özellikle Amasya'da hüküm süren Haci Sadgeldioglu Emir Ahmed'i kendi tarafina çekmeye çalisir 1391'de Kastamonu üzerine gerçeklestirilen bu harekette Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in tarafsiz kalmasini ister Fakat bu konuda ondan müsbet bir cevap alamaz
Ancak tam bu sirada Bâyezid, Eflâk voyvodasi Mirçe'nin daha önce kendisine karsi yapilmis bir akinin intikamim almak üzere, Tuna'yi geçip 'Karin Ovasi (Karinâbâd)'ni yakip yiktigini ögrenince Kastamonu seferini birakarak Rumeli'ye geçer Arkus Ovasinda yapilan siddetli bir muharebede voyvoda esir edilerek kendisinden agir bir fidye alinmis ve Osmanli tabiiyetini kabul ettikten sonra yine memleketine gönderilmisti Ayni sene hudud beyleri de büyük akinlar yapmislardi Bu akinlar sonucunda Bosna'ya girerek Naglazinze'ye kadar ilerlemislerdi
Yukarida belirtilen hadiseden sonra tekrar Anadolu'ya dönen Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in, Candaroglu ile birlesmesine meydan vermeden tekrar Kastamonu üzerine yürür Fakat bu defa da mevsimin kis olmasindan dolayi geri çekilmek zorunda kalir Zira böyle bir mevsimde hareket üssünden uzak bir mintikada, düsman ülkesinde kalmak dogru bir hareket olmazdi Bu sebepten dolayi Bâyezid, tekrar Bursa'ya döner Nihayet 794 (1392) ilkbaharinda Kastamonu bölgesine giren Bâyezid, Candaroglu Süleyman Pasa'nin ölümü ile sonuçlanan savasta, beyligin Kastamonu kolunu ortadan kaldirir Bununla beraber Süleyman Pasa'nin kardesi olan ve Sinop'ta hüküm süren Isfendiyar Çelebi, Osmanlilarla dost geçindigi için kendisine dokunulmadigi gibi Sinop'ta ayni sekilde kalmasina müsaade edildi
Bâyezid'in, Kastamonu'yu ilhak etmesi ve Osmancik'i kusatmasi üzerine bir kismi açiktan açiga, bir kismi da istemeyerek Kadi Burhaneddin'e bagli görünen Kelkit, Yesilirmak ve Canik bölgelerindeki beylerin, birer birer Osmanlilara iltihak ettikleri görülür Bu vaziyet, Osmanlilar ile Kadi Burhaneddin Ahmed arasindaki münasebetleri oldukça gergin bir safhaya soktu Iki tarafin öncü kuvvetleri arasinda Çorumlu sahrasinda meydana gelen savasta Osmanli askeri bozguna ugrayarak geri çekilmek zorunda kalir Bu savasta, Bâyezid'in, Karesi ve Saruhan sancaklari valisi bulunan büyük oglu Ertugrul öldürülmüstü Bu galibiyet, Anadolu'da Kadi Burhaneddin'in söhretini bir kat daha artirdi Hatta Kadi Burhaneddin, psikolojik etkisinden istifade ile Bâyezid'in Rumeli isleri ile mesgul oldugu ani, firsat bilerek Amasya'yi kusatma altina alir Fakat mevsimin kis olmasi ve muhtemel bir Osmanli taarruzundan çekindiginden Tokat'a döner Bu arada Osmanli kuvvetlerinin büyük bir ordu ile Amasya üzerine dogru geldikleri haberini alinca açik bir sahrada onlarla karsilasmamak için Sivas'a çekilir Böylece Amasya Osmanli idaresine girer Sancak beyligine de Bâyezid'in oglu Mehmed Çelebi tayin edilir(1393)
Bu hareket üzerine Taceddinogullari, Tasan oglu ve Bafra emiri, Sultan Bâyezid'e bagliliklarini bildirerek onun idaresine girdiklerini kabul ederler Süleyman Pasa'nin, Bâyezid ile yapilan harpte öldürülmesinden sonra Kadi Burhaneddin'e iltica eden 500 kadar Kastamonu atlisi da Taceddinogullan ve dolayisiyla Osmanlilar tarafina geçmis oluyordu Bu arada Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderip Amasya'nin Osmanlilarin eline geçmesinden dolayi taziyetlerini bildirmek ve müsterek düsmanlari olan Bâyezid'e karsi birlikte tedbir almak ve görüs ahs verisinde bulunmak üzere kendisini Nigde'ye davet etti Alaeddin Ali Bey ile görüsüp birlesmek üzere Sivas'tan hareket eden Kadi Burhaneddin, Karaman oglu ile anlasmak söyle dursun, büsbütün bozusup harbe tutusurlar Aralarindaki düsmanligin gittikçe büyümesi her ikisinin de zayiflamasina ve rakipleri olan Bâyezid'in daha fazla kuvvetlenip Anadolu'daki kuvvetini daha saglamlastirmasina sebep oldu Rakiplerinin arasinda meydana gelen anlasmazligi gören Bâyezid, artik kendisinin Anadolu'da durmasina gerek kalmadigini anlayarak yeniden Rumeli'deki faaliyetlerine baslar
Sultan Bâyezid'in bu dönemdeki faaliyetlerini inceleyen Mükrimin Halil Yinanç, kaynaklarin verdigi bilgilere dayanarak söyle der:
"1393 senesi Nisaninda Venedik Senatosu, Türklere karsi birlikte harp etmek üzere Macar Krali ile bir antlasma yapmaya karar vermis ve Macar Kralini harbe tesvik etmeye baslamisti Diger taraftan uzun zamandan beri Istanbul'da kusatilmis olan Imparator Manuel, Hiristiyan devletlere müracaat ediyordu "
"Macar Kralinin, Tuna kenarina gelmis olmasi ve Bulgarlarin bunlarla birlesme ihtimali, Bâyezid'i endiselendirdiginden Bulgar kralliginin son kisminin da ortadan kaldirilmasina karar verir Bunun için büyük oglu Süleyman komutasinda bir ordu gönderdi Bu ordu, Bulgarlarin payitahti olan Tirnova'yi uzun ve siddetli bir muhasaradan sonra feth etti Daha sonra Tuna sahilinde birer müstahkem mevki olan Silistre, Nigbolu ve Vidin zapt olundu Nigbolu'ya kapanan Bulgar Krali Sisman, oglu Aleksandr ile birlikte esir edildi Rivayete göre kral öldürülmüs, oglu da Müslüman olarak Bâyezid'in maiyetine girmistir Macar Krali Sigismond, Bulgar ülkesinin Türkler tarafindan alinmasi üzerine Hiristiyan devletlere müracaat etmis ve Türklere karsi müsterek bir Haçli hareketi yapilmasi için papayi tesvik etmisti "
YENI BIR HAÇLI ITTIFAKI VE NIGBOLU SAVASI
Osmanli sinirlarinin Macaristan'a kadar dayanmasi, Macar Krali Sigismond'u korkutmaktaydi Zira Sigismond, ufuktan azametle yuvarlanip gelmekte olan Osmanli dalgasinin, er geç kendi ülkesini de basacagini görmekteydi Tek basina altindan kalkamayacagini bildigi bir tehlikeye karsi gece rüyalarini, gündüz hülyalarini tutan ümid, her seye ragmen yine de bir Haçli ordusunun yardiminda görüyordu Fakat imdadina çagirabilecegi devletlerden Venedik, bu Katolik dindasina müzaheret eder görünmekle beraber, Sigismond'un zaferinin Balkanlarda bir Macar hegemonyasina yol açacagindan da endiseleniyordu Cenevizliler ise siyasî ve iktisadî hayatlarinin saglikli bir sekildeki devamini Osmanlilarin teveccühünü kazanmakta gördüklerini gizlemiyorlardi
Sigismond, Osmanli tehlikesini bertaraf etmek ve hatta Kudüs'e kadar gidebilmek için Avrupa'nin muhtelif memleketlerine elçiler göndererek yeni bir Haçli ittifakinin kurulmasini istiyordu Bu ittifakin kurulmasi için Papalik makami da, yogun bir faaliyete giriserek kiliselerde Müslüman Türkler aleyhinde vaazlar verdirmeye basladi Bu tesebbüsler, hedef Türkler oldugu için kisa bir süre içinde olumlu bir sonuç verdi Böylece Sigismond ile isbirligi yapan Avrupa, heyecan ve ümid içinde idi Yalniz Fransizlar degil, Ingiltere, Iskoçya, Lehistan, Avusturya, Italya, Isviçre ve Güneydogu Avrupa ülkelerinden gelen kuvvetler, Bulgaristan'da Sigismond 'un komutasi altinda toplanmaya basladi Avrupa'nin her kösesinden süzülüp gelen cengaver, cesur ve tecrübeli sövalyeler, Osmanli ordusunu aramaya basladi
Birlesik Avrupa kuvvetlerinden meydana gelen bu birlikler, Sigismond'un kendilerine bildirdigi gibi, karsi tarafta bir tecavüz hareketi göremeyince, arastirmaya basladilar Onlar, bu salib (haç) düsmanini bulup tepelemek istiyorlardi Onlara göre bunu yapmak bir zaruret idi Zira bu bir haç seferi idi Ona tapmayani ezmek yolunda gecikmek olmazdi Üstelik Eflak Voyvodasi Mirçe ile Bizans Imparatoru da Osmanlilar ile olan ittifaklarini bozmus, gizli gizli hazirliklarini tamamlamislardi
Papanin destegi ile tertiplenen bu Haçli seferine batili bütün sövalye ve asilzâdelerin katildiklari görülmektedir Osmanlilara karsi büyük bir kin ve nefret hissi ile dolu olan Haçlilar, Avrupa'yi bunlardan (Müslüman Osmanlilar'dan) temizlemek istiyorlardi Bunun temini için de her sey yapilabilirdi Büyük bir birligin toplanmasi gerekiyordu ki bu da gerçeklesmisti Nitekim, maiyetinde 1000 Fransiz sövalyesi ile 7000 civarinda yardimci ve ücretli asker bulunan Burgonya dukasi Jean de Nevers basta olmak üzere birçok asilzâdenin maiyetindeki Alman, Ingiliz, Italyan, Ispanyol ve Polonyali sövalyeler oldugu gibi, 1394 seferinin intikamini almak isteyen Eflâk Voyvodasi Mirçe ve bir kisim Erdel kuvvetlerinin istiraki ile mevcudu 100 000'i (Sükrüllah, Behçetu't-Tevârih 130 000 kisi) bulan ve Türkleri Avrupa'dan sürmek gayesini güden bu Haçli ordusu, Tuna boyunca ilerleyerek Vidin ve Rahova'yi aldiktan sonra 12 Eylül 1396'da Nigbolu önüne gelmisti Venedik ve Rodos gemilerinden mütesekkil bir donanmanin da yardimi ile kaleyi muhasaraya basladilar
Osmanli tarihi bakimindan önemli olan bu zaferi, kaynaklarin müsterek dili ile kisa ve ana hatlari ile buraya almak istiyoruz Nigbolu kalesini kusatma altina alan Haçli ordusuna karsi kale muhafizi Dogan Bey, siddetli bir müdafaada bulunur 15 gün devam eden bu kusatma esnasinda Istanbul önlerinde bulunan Sultan Bâyezid, Haçlilarin hareketini duyar duymaz, muhasara manciniklarini yakip, Sucaeddin Evrenos Bey'i ileri göndermisti Kendisi de Islâm âlemine müracaat edip durumu bildirdikten sonra yaninda bulunan 10 000 askerle yola çikar Anadolu ve Rumeli kuvvetlerinin Kara Timurtas ile sehzadelerin komutasinda sür'atle toplanip Edirne'de kendisine ulasmalari üzerine 60 000 kisiden meydana gelen Osmanli ordusunun basina geçen Sultan Bâyezid, sür'atle Sipka geçidini asmis ve Timova'da Stephan Lazaroviç ile birlestikten sonra Osma vadisinde Nigbolu ovasina hakim bir tepede ordugâhini kurar Kaynaklarin verdigi bilgilere göre kalenin erzak ve mühimmat durumunu bizzat tesbit eden Bâyezid, 25 Eylül 1396 pazartesi günü (Osmanli kaynaklarinda Cuma) Nigbolu önünde meydana gelen savasta mahirâne bir manevra ile iki kisma ayirdigi ordusunun yaya askerini yani yeniçerileri merkeze koyup onlarin etrafinda kapikulu süvarilerini tesbit ile sag ve sol kollara timarli sipahileri koymustu Arkada da ihtiyat kuvvetleri bulunuyordu Osmanli ordusunun harb nizami hilâl veya agzi açik kerpeten seklinde idi
Iki ordu, Nigbolu kalesi yakininda karsilastilar Galibiyet serefini kazanmak isteyen Fransiz süvarileri, baslangiçta Bâyezid'in merkezde yeniçerilerin önündeki ilk kademede bulunan ve Azep denilen hafif yaya kuvvetleri üzerine yüklenip onlari maglub ve imhaya basladilar Fransizlar, teslim olanlari bile öldürdüler Bundan sonra da Azeplerin gerisindeki Yeniçeri kuvvetleri üzerine yüklendiler Fakat Yeniçerilerin ok yagmuruna tutularak epey telefat verdiler Ayni zamanda da sol kanatta Anadolu askerine komuta eden Sehzade Mustafa kuvvetlerinin yandan taarruzuna ugradilar Fakat, bunlari da bertaraf ederek ilerlediler Plân geregince Osmanli merkez kuvveti bir miktar geri alindi Bu çekilmeden cesaret alan Fransizlar, daha da ileri giderek kiskacin içine girdiler Onlar, Osmanli plânini bilen Sigismond tarafindan ileri gitmemeleri ve kiskacin içine girmeyip beklemeleri hakkinda verilen emri dinlemediler Bu defa plân geregi Osmanlilarin üçüncü hatti da ikiye ayrildi Böylece Fransizlar tepeyi isgal etmis ve muharebenin Türklerin maglubiyeti ile neticelendigini zannettikleri sirada bizzat pusudan çikan Bâyezid'in komutasindaki kuvvetlerle karsilasinca sasirdilar Fakat fazla zayiat vermemek için daha önce atlardan inmis ve yaya olarak harb eden Fransizlar, geri dönüp atlarina binmek istedilerse de kaçacaklari kapinin kapanmis oldugunu görerek sasirdilar Bunlari kurtarmak için Sigismond'un gönderdigi kuvvetler ilerleyemeyerek geri çekilmek zorunda kaldilar Tuzaga düsmüs olan kuvvetler kismen imha ve kismen esir edildiler
Osmanli ordusunun merkezine hücum eden Fransiz kuvvetleri ile olan muharebe, üç saat kadar sürmüstür Eflâk Voyvodasi Mirçe, muharebenin gidis seklini görünce neticeyi kestirerek hemen memleketine dönmüstü Muharebenin en tehlikeli olan ilk safhasi bittikten sonra Türk kuvvetleri, derhal ve siddetle Sigismond'un kuvvetlerine hücum etmislerdi Ihtiyat kuvvetlerini bile muharebeye sokmus olan Macar Krali, hiçbir basari elde edemedi Sonunda kesin sonucun alinma zamaninin geldigini gören Yildirim Bâyezid, kendi ihtiyat kuvvetlerini taarruza geçirmek suretiyle Haçlilari müthis bir panige ugratti Sigismond, maiyetindeki bazi adamlarin yardimi ile Tuna nehrine gelip kendini bir balikçi kayigina zor atti Nehirdeki Venedik amirali Mocenigo'nun kadirgalarindan birine yanasarak Karadeniz yolu ile Istanbul'a gelebildi Oradan da Marmara ve Çanakkale Bogazindan geçip Modon limanina ugradiktan sonra Dalmaçya'ya çikarak memleketine gidebildi
Nigbolu muharebesinde Haçli ordusuyla gelen prens ve asilzâdelerden bir kismi öldürülmüs bir kismi da esir alinmisti Muharebe sonunda savas meydanini gezen Yildirim Bâyezid, kendi hudud muhafizlarinin ve teslim olmalarina ragmen bir kisim esirlerin insafsizca öldürüldüklerini görünce fevkalâde müteessir olup gözlerinden yaslar akmisti Kendi esirlerine yapilan bu muameleyi gören Bâyezid, buna karsilik olmak üzere düsmandan ele geçirilen esirlerin bir kismini öldürttü Harbe istirak etmeden kaçmis olan Eflâk kuvvetleri ile Hirvat askerlerinden baska, diger bütün düsman kuvveti ya imha edilmis veya kaçarken nehirde bogulmustu
Nigbolu'da esir düsenlerden bir kismi önce Edirne'ye oradan da Gelibolu'ya götürülüp Haçli donanmasi ile bogazdan geçmekte olan Sigismond ve maiyetindekilere teshir edildikten sonra Bursa ve Mihaliç'e nakledilmislerdi Bunlardan bir kismi da Memlûk sultani el-Meliku'z-Zahir Ebu Said
Berkuk'a gönderilmisti Nigbolu'da esir düsen asilzâdeler, sonradan Macaristan, Fransa ve Kibris krallarinin tesebbüsü ve Midilli prensinin kefaleti ile 200 000 altin florin fidye karsiligi serbest birakilmislardir
Nigbolu'da elde edilen parlak zaferden sonra daha önce düsmanin eline geçmis olan kaleler geri alindigi gibi Osmanli himayesinde bulunan Vidin Bulgar kralligina da son verilmisti Bundan sonra Macaristan'a büyük bir akin yapilarak külliyetli miktarda esir alinmisti Bu savastan sonra Garp dünyasi bir anda en seçkin asilzâdelerini kayb etmis, süngüden kurtulan veya Tuna'da bogulmayan kiliç artiklari ise bassiz, idaresiz ve perisan kafileler halinde geldikleri yerlere dogru daglara düsmüslerdi
Öte yandan Nigbolu muzafferiyetinden elde edilen ganimet ve fidyelerden alinan hisseler ile Anadolu ve Rumeli'de birçok hayrat yaptiran Bâyezid'in Nigbolu'da ismine izafe edilen camii de bu sirada yaptirmis olmasi muhtemeldir
Savasi müteakip, akinci ve sekbanlar yerlestirilmek suretiyle uç beylerinin faaliyet merkezi haline getirilen Nigbolu, serhad livasi olarak Osmanli idaresinde mühim bir rol oynamistir Genellikle Tuna geçitlerine hakim bir noktada, Eflâk'i tehdid eden bir üs özelligini tasiyan Nigbolu, Osmanli hükümdarlarinin zaman zaman Eflâk ve Macaristan seferlerine çiktiklari bir yer olarak Eflâk ve Macar krallarinin taarruzlarina hedef olmustu
ISTANBUL KUSATMASI
Nigbolu zaferinden önce Istanbul'un Yildirim tarafindan kusatma altina alindigini, fakat zaferle sonuçlanacak olan Nigbolu hadisesi sebebiyle muhasaranin kaldirildigina daha önce temas edilmisti
Yildirim Bâyezid, Haçli ittifakinin tesvikçisi durumundaki Imparator Manuel'e elçi göndererek Istanbul'un teslimini istemisti Manuel bu istege cevap bile vermedi Bunun üzerine sehrin dis dünya ile irtibati kesilerek kusatma daraltildi O dönemlerde kale surlarini yikacak büyüklükte toplar bulunmadigindan sehir halkinin açlik sikintisi ile teslim olacagi düsünülüyordu Gerçekten de halk, bu yüzden sehri teslim etmeye meyilli idi Zira Istanbul halki, Manuel ve Silivri Beyi Ioannis taraftan olmak üzere ikiye bölünmüstü Henüz deniz kuvvetleri fazla güçlü olmayan Osmanlilar, denizden bir sey yapamadiklari gibi, gelecek olan yardima da mani olamayacaklardi Bununla beraber, Bizans'in Karadeniz ile olan baglantisini kesmek için Bogaziçi'nde müstahkem bir kale, yani Anadolu Hisan (Güzelce Hisar) insa ettirilip Istanbul'un muhasarasi siddetlendirildi Tam bu esnada bas gösteren Timur tehlikesi üzerine Yildirim Bâyezid, muhasarayi kaldirmak zorunda kaldi Bu arada Bizans, Yildirim'in sartlarim da kabul ediyordu Buna göre:
1- Her sene Osmanli hazinesine verilmekte olan haracin arttirilmasi
2- Istanbul'da bir Türk mahallesi kurularak bir cami yapilmasi
3- Istanbul'daki Müslümanlarla Rumlar arasindaki anlasmazliklari Islâm hukuku çerçevesinde karara baglamak üzere bir kadi tayin edilmesi
4- Silivri de dahil olmak üzere Silivri'ye kadar olan yerlerin Osmanlilara terki
Bizans Imparatoru, bu antlasmaya riayet ederek Istanbul'da Sirkeci'de Türkler için yedi yüz hâne ile bir mescid tedarik etmisti Padisah da Istanbul'da ikamet etmek üzere Tarakli Yenicesi ile Göynük ve Karadeniz sahili taraflarindan buraya göçmen nakl ettirerek iskan etmisti Ayrica kadi (hakim, yargiç) ve imam da tayin etmisti
3- KARAMANOGULLARI'NIN OSMANLILARA BAGLANMASI
Osmanlilarin, Rumeli'de yeni sefer ve fetihlerle ugrasmasini firsat bilen ve Osmanogullari'nin bütün bir Avrupa'ya karsi gelemeyecegini düsünen Karamanoglu Alaeddin Ali Bey, bu sirada Osmanlilara ait olan Ankara'ya yürüyerek orayi ele geçirdi Burada bulunan Anadolu Beylerbeyi Sari Timurtas Pasa'yi esir aldigi gibi maiyetinden bir çok kimseyi de öldürdü 1395 ve 1396 yillarinda Kadi Burhaneddin ile yaptigi muharebelerde yenilen ve Aksaray sehrini kayb eden Alaeddin Ali Bey'in Ankara'yi ele geçirmesi, büyük bir hata idi Çünkü Nigbolu savasindan sonra kendisini çok daha kuvvetli gören ve Avrupa'dan hiç bir tehlike beklemeyen Yildirim Bâyezid'le tek basina karsi karsiya kalmisti Bu hareketi ile o, Karamanlilari, Anadolu Selçuklulari'nin mirasindan da mahrum etmis oluyordu Bununla beraber Alaeddin Ali Bey, vaziyetin kendisi için kötü olacagini anlamakta gecikmedi Bunun üzerine derhal Sari Timurtas Pasa'yi serbest biraktigi gibi yanina bir elçi katarak af dilemek ve yeni bir antlasma yapmak üzere Yildirim'a gönderir Baris teklifini red eden Bâyezid, Anadolu ve Rumeli'deki bütün kuvvetlerini toplayip Karamanoglu üzerine yürür bu durum karsisinda Alaeddin Bey, bütün gücü ile Bâyezid'e mukabele edebilmek için harekete geçer Basta Varsak, Turgutlu ve Bayburtlu asiretleri olmak üzere birçok Türkmen boyundan ve bu arada hizmetinde bulunan Kara Tatarlardan kuvvetli bir ordu meydana getirir
Iki ordu Konya ovasinda karsi karsiya gelir Iki günlük bir muharebeden sonra sonucu belli edecek bir netice alinmayinca ikinci günün aksami gece yarisindan sonra otuz bin kadar Osmanli askeri, Karamanoglu kuvvetlerinin gerisini çevirir Iki ates arasinda kalan Karamanoglu, Konya kalesine kaçmak suretiyle kendini zor kurtarir Konya, on bir gün kadar muhasara edildi Konya halki, mal ve canlarina dokunulmamak sartiyla sehri teslim edebileceklerini gizlice Bâyezid'e bildirirler Alinan tertibat üzerine sehir teslim oldu Kaleden çikan Alaeddin Ali Bey, Osmanli askerleri ile çarpisti ise de muvaffak olamayacagini anlayinca kaçmaya baslar Fakat bu esnada attan düserek yakalanir Yakalanir yakalanmaz derhal Yildirim Bâyezid'in huzuruna getirilir Padisah, enistesi olan Alaeddin Bey'e niçin böyle yaptigini ve kendisine niçin itaat etmedigini sorar O da: "Niçin sana itaat edeyim, ben de senin gibi bir hükümdarim" cevabini verir Bu söze cani sikilan Bâyezid, onu, Ankara'da basip esir aldigi San Timurtas Pasa'ya teslim eder Timurtas Pasa da derhal onu katl eder Alaeddin Bey'in acele katlinden müteessir olan Yildirim Bâyezid, Pasa'yi tekdir etmis, fakat onun ikna edici konusmasi ve ileri sürdügü deliller üzerine sükûnet bulmustur Bâyezid, bundan sonra Konya'ya bir vali tayin ederek Larende (Karaman) üzerine yürüdü Burada Yildirim Bâyezid'in kizkardesi ve Alaeddin Ali Bey'in hanimi, iki oglu ile birlikte kardesinin karargâhina gelir Padisah, çadirindan çikarak kiz kardesini disarida karsilar Böylece Larende 1397 yilinda Osmanlilarin idaresine girer Padisah, kiz kardesi ve çocuklarini Bursa'ya gönderir
Alaeddin Ali Bey'in katli üzerine Karamanlilar'a ait sehirlerin Toroslarin kuzeyindeki sehirler (Konya, Larende, Nigde, Develi, Karahisar) Osmanlilara geçmisti Sadece Toros daglarinin güneyinde kalan Mut, Ermenek, Taseli ve Içel, Karamanoglu ailesinin diger kolundan gelen beyler elinde kalmisti
Karaman Beyligi'nin ortadan kaldirilmasi, Anadolu tarihi bakimindan mühim bir hadise idi Zira bu hadiseden sonra Sivas'ta bulunan Kadi Burhaneddin Ahmed, Osmanlilarla ayni siniri paylasir olmustu Bu da onun Osmanlilardan çekinmesine sebep olmustu Zira daha önceki bazi faaliyetleri, onu Osmanlilarla hasim hale getirmisti Osmanlilara karsi mukavemet etmesi mümkün olmadigindan bütün gururuna ve Memlûk Devleti ile olan geçmisine ragmen bu devlete tabi olmak zorunda kaldi
KADI BURHANEDDIN DEVLETI'NIN OSMANLI HÂKIMIYETINE GIRMESI
Karamanogullari'nin, Osmanlilar'a baglanmasindan sonra Anadolu'da merkeziyetçi bir idare kurmak ve Anadolu birligini saglamak düsüncesinde olan Bâyezid, Canik bölgesindeki bazi Türk beylerini idaresi altina almak için harekete geçer Bu gayenin gerçeklesmesi için 1398 ilkbaharinda o taraflara dogru bir sefere çikarak Canik Beyi Kubadoglu Cüneyd'in üzerine varir Sonunda bunun merkezi olan Müslüman Samsun'u zapt eder Osmanli hâkimiyeti altinda bulunmak sartiyla Cüneyd Bey'e Ladik ve diger bazi kaleler birakilir Samsun ve havalisi bir sancak itibar edilerek, Bulgar Krali Sisman'in, Müslüman olan oglu Aleksandr'a verilir
Yildirim Bâyezid, daha sonra Bafra ve Giresun bölgesindeki beyler ile Çarsamba ve Terme havalisine hâkim olan Taceddinogullari'ni, sonra da Havza ile Merzifon'a hâkim olan Tasanogullari'ni Osmanlilara baglar Bu bölgelerin zapti ile Karadeniz bölgesindeki Osmanli sinin, Trabzon Rum Imparatorlugu sinirina kadar dayanmis oluyordu
Anadolu'daki bu basarilar sonucunda Yildirim Bâyezid, Kadi Burhaneddin Devleti'nin kuzey, bati ve güneybati taraflarini ele geçirmisti Fakat Sivas merkez olmak üzere Anadolu'nun büyük bir kismi hâlâ Kadi Burhaneddin'in idaresinde idi Yildirim Bayezid ile Kadi Burhaneddin birbirlerine bu kadar yaklasmis olmalarina ragmen müsterek bir düsmana karsi koymak için isbirligi yapmaktan çekinmediler Bu tehlike, dogudan gelen ve daha sonra Anadolu'yu kasip kavuracak olan Timur tehlikesiydi
Anadolu'ya gelecegi haberi alinan Timur'un, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderdigi ve kendisine tabi olmasini istedigi anlasilmaktadir Bunun üzerine Kadi Burhaneddin, Osmanli hükümdari ile Misir Sultani (Memlûk)na mektuplar göndererek tehlikeyi haber vermis ve "bilesiniz ki ben her ikinizin de komsusuyum ve benim memleketim sizin memleketiniz demektir Ben, sizin hududlarinizin siperiyim ve askerlerinizin öncüsüyüm Yoksa ben ona nasil mukavemet edip ve nasil müsademe edebilirim Halbuki onun ahvalini isitmissinizdir Nice ordular bozmustur Eger siz bana imdad ederseniz ben ona karsi dururum, beni yalniz birakirsaniz beni ona karsi harcamis olursunuz Sizin önünüzde bulunan ben, size gelecek belalara kâfiyimdir Maazallah eger ondan bana bir zarar gelirse pek me'muldur ki size de sirayet edecektir Benim, Timur'un mektubuna cevap vermemekligini sizden alacagim cevaba göre bir cevap olacaktir "
Yildirim Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in mektubundan son derece memnun olup mütalaasini begenmis ve kendisine su cevabi göndermisti:
"Eger Timur seni birakip giderse ne âla Sayet vaz geçmezse karsi koyacak bir orduyu ona karsi sevkederiz ve onun için istedigin kadar ona mukavemet et Basiret ve hüsnü niyet üzere olup onun askerinin çoklugundan korkma Zira nice az cemaat (topluluk) çok cemaata galebe etmistir Eger sizce lüzum görürseniz bizzat kendim geleyim ve askerimle oraya ineyim Sizin bayraklariniz daima basta ve ayakta olsun Ben, senin kilicina kol ve sana bazu olayim " Fakat bu muhabere devam ederken, kaderin bir cilvesi olacak ki, Timur daha Anadolu'ya gelmeden Kadi Burhaneddin vefat eder
1398 yilinda Kadi Burhaneddin'in, Akkoyunlu hükümdari Karayülük Osman Bey ile yaptigi savasta ölmesi, Osmanlilarin onun ülkesine sahip olmalarina sebep oldu
Sivas, Kayseri ve çevresi hükümdari Kadi Burhaneddin, bir zaman kendisine tabi olan ve daha sonra muhalefete kalkismis bulunan Akkoyunlu asiretinin reisi Karayülük Osman Bey'i takib ederek onunla meydana gelen muharebede yakalanip katledilmisti Sivas halkinin karan ile oglu Alaeddin Ali Bey (Zeynelâbidin) babasinin yerine hükümdar olmustu Fakat Karayülük diye söhret bulan Osman Bey, Sivas'i muhasara edip almak istediginden Sivas'in ileri gelenleri Osmanli hükümdarini yardima çagirmislardi Yildirim Bâyezid bu daveti kabul ederek oglu Süleyman Çelebi vasitasiyle Sivas üzerine yirmi bin atli ve dört bin yaya göndermisti Bu birlik, Karayülügü maglub ederek Sivas'i kurtarmisti
Süleyman Çelebi, Sivas'i kendisi zapt etmeyip babasini davet ettiginden büyük bir kuvvetle gelen yildirim Bâyezid, sehre girmisti Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in oglu Zeynelâbidin'i, enistesi olan Dulkadiroglu Nasiruddin Bey'in yanina gönderdi Böylece Kadi Burhaneddin'in ülkesi (Sivas, Tokat, Niksar, Sarkî Karahisar, Kayseri, Kirsehir ve Aksaray), yani Orta Anadolu'nun dogu kismi da Osmanli Anadolu birligine katilmis oldu Bâyezid, oglu Süleyman Çelebi veya Mehmed Çelebi'den birini buraya vali tayin eder Kadi Burhaneddin'in devlet erkanini ve bütün askerlerini maiyetine alir Böylece, Kara Tatarlar da Osmanli Devleti'nin hizmetine girerler
Kadi Burhaneddin Ahmed'in ülkesinin alinmasindan sonra Osmanli Devleti, Anadolu'nun yarisindan fazlasina hâkim oluyor, kuvvet ve kudretçe Misir Memlûk hükümdarligina rakib olacak bir hale geliyordu Ayni zamanda Misir Devleti'nin hâkimiyeti altinda bulunan Malatya ve çevresi ile Divrigi ve civarini da tehlikeye sokmus oluyordu Is bu kadarla da kalmiyordu Zira Memlûk hâkimiyetini tanimis olan Dulkadirogullari Beyligi de tehlikeye giriyordu Bu durumdan endiselenen Memlûk hükümdari Berkuk, Bâyezid'in çok kisa zamanda kazandigi bu parlak zaferlerden ürkmeye baslamis ve bilhassa onun Hiristiyan dünyasinda elde ettigi zafer ve fetihler dolayisiyla, kendi Müslüman tebeasinin ona karsi dogacak sevgi ve hissiyatini da düsünerek, o dönemde Misir'da Malikî Mezhebi'nin bas kadisi olan meshur Ibn Haldun'a kendisinin Timur'dan çekinmedigini, asil Bâyezid'den korkmakta oldugunu söylemisti
Yildirim Bâyezid'in Bati ve Iç Anadolu'nun tamamini idaresi altina alarak doguya dogru bir genisleme siyaseti gütmesi, Osmanli Devleti ile Timur'un Imparatorlugunu da karsi karsiya getirdi Bu arada Osmanli Devleti tarafindan bagimsizliklarina son verilen Anadolu beyleri, bu iki Müslüman devleti karsi karsiya getirmek için gayret sarf ediyorlardi Bunlar, savas atesini alevlendirmek için olaylarin üzerine körükle varmaya basladilar
|