Prof. Dr. Sinsi
|
Milli Mücadele Sırasında Kurulmuş Yararlı/Zararlı Cemiyetler..
Mondros Mütarekesi ve Azınlıkların Faaliyetleri
a) Rumların Faaliyetleri
Mondros Mütarekesinin imzalanmasını müteakip Anadolunun muhtelif yerlerinde işgaller başladı İngiltere ve diğer batılı devletlerin desteği ile Yunanlılar da İzmiri işgal ettiler Yunanlıların İzmiri işgaliyle başlayan ilerleyişleri iç kısımlara doğru devam edecektir Yunan askerlerinin Anadoluya ayak basmasıyla birlikte yıllarca içimizde yaşayan Osmanlı Devletinin tebaası olan Rumlar da Yunan askerleriyle birlikte, Türklere karşı katliamlara başladılar Çünkü Rumları teşkilatlandıran ve Müslüman-Türk düşmanlığını onlara aşılayan başta Fener Patrikhanesi olmak üzere birçok Yunan-Rum cemiyetleri vardı Bu cemiyetleri şöyle sıralayabiliriz
Etnik-i Eterya Cemiyeti
Fener Rum Patrikhanesi ve Kiliseler
Mavri Mira Cemiyeti
Pontus Cemiyeti
Trakya Komitesi
Rum İzci Teşkilatı
Rum Matbuat Cemiyeti
Beyoğlu Rum Edebiye Cemiyeti
Rum Ticariye Cemiyeti
Asya-yı Suğra Cemiyeti
Rum-Yunan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
Rum-Yunan İttihad-ı Milliye Cemiyeti
Yunan-Rum Sahib-i Ahmer Cemiyeti
Yunan Bahriye İdaresi
Yunan Ahz-ı Askeri Şubesi
Yukarda adlarını verdiğimiz cemiyetlerin tamamı da Patrikhaneden maddî ve manevi destek alıyordu Cemiyetleri, maddi olarak Yunan Kızılhaçı ile Atina ve Selanik bankaları destekliyordu
Fener Rum Patrikhanesi
Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı Devletinin son dönemlerinden itibaren siyasî faaliyetlerini artırarak “Megalo İdea” yani “Büyük Fikir” “Büyük Ülkü”yü gerçekleştirmek istemiştir Bu büyük fikir ise Bizans İmparatorluğunu diriltmek, Büyük Yunanistanı kurmak idi Aslında, Yunanlıların Bizansla bir ilgisi yoktur Ama onlar, Hristiyan devletlerin desteğini almak için kendilerini Bizansın varisi olarak gösteriyorlardı Yunanlı ilim adamlarından Prof Dr Luvaris kilisenin faaliyetini şu sözlerle açıklamaktadır: “Kilise muayyen ölçüde çöken ülkenin haklarının mirasçısı halinde yükseltildi Patrik, Hristiyanlar için Bizans İmparatorluğunun yerini aldı ve bununla imparatorun kıyafetini ve Bizans devlet alametlerini bu arada iki başlı kartalı da aldı ”
Görüldüğü gibi Patrikhane “Megalo İdea”nın adeta bekçisi ve takipçisi olmuştur Bu çalışmalarının meyvesini de, II Mahmud zamanında Mora isyanını çıkartmak ve Etniki Eterya Cemiyetine verdiği destek sonunda Yunanistanın kurulmasıyla almıştır
Fener Rum Patrikhanesi, Yunanistan bağımsız bir devlet haline geldikten sonra, bu devletin sınırlarının genişlemesi ve Osmanlı devletinden devamlı toprak alınması için çalışmalarına devam etmiş ve Yunanistanın emrinde çalışmıştır Daha doğrusu, Yunanistan devletini kurdurmuştur Giritin Türklerden alınmasından sonra, Venizelos başbakanlığa geçmiş ve Adalar Denizini bir “Yunan Denizi” yapmak gayesiyle, adalardaki Rum-Yunan halkın ayaklanmaları için Patrikhane ile işbirliği yapmıştır
Mondros Mütarekesinden sonra da Fener Patrikhanesi Türkler aleyhindeki çalışmalarına devam etti Askerî ve siyasî kuruluşların birlikte çalışmaları sağlandı
Rum Matbuat Cemiyeti adı ile teşkilatlanan Rumlar, cinayetlerini gizlemek için bu adı seçmişlerdir Cemiyet, toplantılarını Yunan Konsolosluğunda yapıyordu Cemiyetin sekiz üyesinden beşini yerli Rumlar, üçünü de Yunanlılar oluşturuyordu Cemiyet, verilen emirler doğrultusunda cinayetler, suikastler işledi İtilaf Devletlerini harekete geçirerek İstanbul hapishanelerindeki beşyüzden fazla Rum ve Ermeniyi tahliye ettirdi
Matbuat Cemiyeti, Rum İzcilik Cemiyetini geliştirdi İzcilik Cemiyeti Kadıköy, Beyoğlu ve İstanbul olmak üzere beşyüzer kişilik gruplar halinde organize olarak başlarına Yunan subayları getirildi Bunlar, Türkleri katletmek için görevlendirildiler
Ayasofyayı kiliseye çevirmek isteyen Rumlar, caminin çevresindeki müslümanlara ait ev ve arsaları yüksek fiyatla satın almaya başlayınca, duruma Evkaf Nezaretince el konularak, emlakini satmak isteyenlerin ev ve arsaları alındı Bir Türk askerî birliği de cami avlusuna yerleştirildi
Mavri Mira Cemiyeti
Rum-Yunan faaliyetlerinin başka bir ad ile ortaya çıkmasıdır Cemiyet Yunanistandan her türlü yardımı almaktaydı Rumları silahlandırarak müslüman Türk halkını öldürtüyorlardı Silahlı Rumlar, Türklerin oturduğu kasaba ve köyleri yakıp yıkarak büyük zararlar veriyorlardı Ege, Marmara, Tekirdağ, Kırklareli, Üsküdar tedhişçilik yaptıkları bölgelerdi Kartal ve Pendik bölgesinde küçük yaştaki Türk çocuklarını öldürdükleri gibi, ırzlarına da tecavüz etmişlerdi
Kordos Komitesi
Rumların silahlı örgütlerinden birisi de Kordos komitesidir Rusyadan getirdikleri Rum ve Ermenileri silahlandırarak muhtelif bölgelere gönderiyorlardı Komitenin başkanı Yunanistanlı bir Rumdu Özellikle Samsun ve çevresinde daha çok faaliyet gösteriyorlardı
Pontus Cemiyeti
Karadeniz bölgesinden İç Anadolunun kuzeyine kadar olan sahada Pontus devleti kurmak amacıyla 1904te kurulmuş bir Rum Cemiyetidir Bütün cemiyetlerin destekçisi olan Fener Rum Patrikhanesi Pontus faaliyetlerini de destekliyordu Cemiyetin merkezi İstanbul idi I Dünya Harbi sırasında Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu kötü durumu fırsat bilerek Samsun, Çarşamba, Bafra ve diğer Karadeniz sahillerindeki Rumları silahlandıran cemiyet; bu silahlı çetelere yol kestiriyor, Türklere ait köy ve kasabaları yağmalattırıyor, müslüman halkı öldürtüyordu Özellikle, İstanbulun işgalinden sonra Pontusçuların katliamları arttı Amasya, Tokat, Samsun bölgelerinde binlerce Türkü öldürdüler, mallarını gasbettiler Pontuscu Rumların teşkilatlanmasında Merzifon Amerikan Koleji de önemli rol oynadı Pontus adlı gazete ve dergi çıkarıyorlar, kuracakları devletin haritasını bastırıyorlardı Haritaya göre; Batumdan İstanbul boğazına kadar Karadeniz kıyıları ile Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane, Erzincan vilayetlerini içine alan bir Pontus Devleti kurulacak ve merkezi de Samsun olacaktı Pontus Cemiyetinin organizesinde Amasya metropoliti Yermanos ve Samsun metropoliti Tekomanidis önemli rol oynamışlardır
Ermenilerin Faaliyetleri
Osmanlı Devletini yıkmak isteyen İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı tebaası Hristiyan azınlıkları örgütleyerek devlete karşı kullanmışlardır Rum cemiyetleri yanında Ermeni cemiyetleri de kurdurmuşlardır Ermenileri Osmanlı devletine karşı silahlandıran ve teşkilatlandıran kuruluşlar Taşnaksutyun ve Hınçak cemiyetleridir 1877ğ1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra İngilterenin isteği ile Ermeni meselesi gündeme getirilmiş ve Ermenilerin yaşadığı yerlerde ıslahat yapılması maddesi Berlin Andlaşmasına konulmuştu Bu tarihten sonra, Ermeniler Osmanlı Devletine karşı devamlı kullanıldılar II Abdülhamide suikasttan banka soygunlarına kadar birçok olaylar çıkardılar Bu olaylar I Dünya savaşı sırasında da devam etti Ruslar Doğu Anadoluyu işgal edince, Ermeniler fırsattan istifade ederek, kurdukları silahlı çetelerle ve Osmanlı ordusundan kaçan Ermenilerle birçok olaylar çıkardılar Müslüman halkı katlettiler Bu isyanlardan ilki Maraş ilimizin Zeytun (Süleymanlı) kasabasında çıkarıldı Ermeniler, hükümet konağını işgal ederek jandarmaları öldürdüler Çıkan çatışmada binbaşı Süleyman Bey olmak üzere yirmibeş askerimizi şehit ettiler Dağlara çıkan Ermeni çeteleri, müslüman köylerini yakıp yıktılar Ermeniler Maraş bölgesi dışında Bitlis yöresinde de birçok olaylar çıkardılar Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Ankara ve Trabzonda sayısız olaylar çıkararak müslüman Türkleri öldürdüler
Vanda olay çıkaran Ermeniler polislere, jandarmalara ve kışladaki askerlere saldırdılar Birçok binayı bombaladılar, müslüman halkın oturduğu mahalleleri ateşe verdiler Vanda 23 gün kanlı olaylar devam etti ve şehri tamamen işgal ettiler Müslüman halkın binlercesi katledildiği gibi, kadınların ırzlarına tecavüz ettiler Müslüman Türk kadınlarını ve kızlarını toplayarak binbir işkenceyi, rezaleti yaptılar Hamile kadınların karınlarından süngülerle çocukları çıkarıp parçaladılar Van şehrimiz tamamen bir kan deryasına döndü Vanda 1500 kadar kadın ve çocuk kalmıştı Bu kalanları da Vanda görevli Amerikalılar korumuşlardır
Van şehrimiz Ermeniler tarafından Ruslara teslim edildi Ermeniler Vanda geçici bir hükümet teşkil ederek kuracakları Ermeni devletini 14 eyalete ayırdılar Ermeni zulüm ve vahşeti her tarafta arttı Ordudaki Ermeni askerleri de silahlarıyla kaçarak Ermeni komitecilerine katıldılar Ermenilerin yaptıkları bu zulmün, vahşetin önüne geçmek için Hükümet 14 Mayıs 1915de “Tehcir Kanunu”nu çıkardı Bu kanunla Ordu, Kolordu, Tümen ve Müstakil Mevki Komutanlarına yetkiler verildi Asayişin sağlanması için bölge halkı başka yerlere göç ettirilecekti
Ermeniler, göç ettirilme sırasında müslümanları öldürmeğe devam ettiler Şarki Karahisarda müslüman mahalleleri ateşe vererek yaktılar Şehir baştan başa yakıldı Ermenilerle buradaki mücadele yirmibeş gün devam etti
Ermeniler Urfada da büyük olaylar meydana getirdiler Şehirdeki mevcut polis ve jandarma Ermenilerin çıkardığı olayları önleyemedi ve 4 Ordudan yardım istendi Ermenilerle Urfada çarpışma uzun müddet devam etti Bu arada I Dünya Harbini sona erdiren anlaşmalar yapıldı Osmanlı Devleti de Mondros Mütarekesini imzaladı Mütareke ile birlikte Sadrazamlık makamına Damat Ferit Paşa getirildi
İttihatçı düşmanlığı ile tanınan Damad Feridin yaptığı işlerden ilki, Ermenilere ve İtilaf Devletlerine hoş görünmek için önceki hükümetin verdiği emirleri yerine getiren ve Ermenilerin Boğazlıyandan çıkmalarını sağlayan Kaymakam Kemal Beyi, Kürt Mustafa Paşa Divan-ı Harbinde idama mahkum ettirmek olmuştur 8 Nisan 1919da idam kararı verilen Kemal Bey, 10 Nisan 1919da idam edildi Ermenilerin yaptıkları katliamları görmezlikten gelen ve adeta bir Ermeni gibi davranan Sadrazam Damad Ferid; Ermeni tehcirini (göçünü) “o vakitki Osmanlı Hükümetinin bir eser-i vahşeti” diye tasvir ettiğini söylemiştir
Damad Ferid Paşanın acizliği ve ihaneti Ermenileri daha da cesaretlendirmiş ve Ermeni temsilcisi Bogos Nubar Paşa mütarekeden bir ay sonra 30 Kasım 1918de İtilaf Devletlerine müracaatla müstakil bir Ermenistan devleti kurulmasını istemiştir Ermeni patriği Zaven Efendi de 12 Şubat 1919da Paris ve Londraya giderek Fransa ve İngiltere devlet adamlarıyla görüşerek bağımsız bir Ermeni devleti kurulması için yardım istemiştir Ermeni temsilcileri 26 Şubat 1919da “Onlar Konseyi”nde Ermeni isteklerini açıkladılar Bu isteklere göre Vilayet-i Sitte denilen altı vilayetle birlikte (Erzurum, Bitlis, Sivas, Van, Elazığ, Diyarbakır) Maraş, Kilikya (Çukurova bölgesi) Trabzonun bir kısmını da içine alan bir Ermenistan devleti kurulacaktı
Ermeni isteklerini görüşen “Onlar Konseyi”nin üyelerinin bir kısmı Ermeni isteklerini çok abartılı buluyorlardı Kurulacak bir Ermeni devletinin savunulması, ordusuna verilecek silah, cephanenin karşılanması, yıllarca sürecek bir maddi yardım ve hangi devletin mandaterliğinde olacağı konuları üzerinde tam bir anlaşma sağlanamadı İngilizler ve İtalyanlar kuvvet veremeyeceklerini belirttiler Sadece Fransa askerî kuvvet vereceğini söyledi Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson, Senatonun tasvibi şartıyla Ermeni mandasını kabul edebileceğini söyleyerek Ermeni isteklerine destek verdi
Ermenilerin isteklerinde direnmelerinde, Damad Feridin, Ermenilere özerklik verileceğini söylemesi de etkili olmuştur Ermeniler, müstakil bir devlet kurmak istediklerinden Damad Feridin bu teklifini de kabul etmemişlerdir Ermeni zulüm ve vahşeti de ancak Türk askerinin süngüsüyle sona erdirilebilirdi ki, sonuçta öyle olacak; Kâzım Karabekir Paşa Ermeniler üzerine sefer için görevlendirilecek ve 3 Aralık 1920de Gümrü Andlaşmasıyla mesele halledilecektir
Zararlı Cemiyetler
Milli Mücadelede azınlıkların kurduğu cemiyetlerin yanında milli çıkarlarımızla bağdaşmayan, milli birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla Türkler tarafından kurulan cemiyetler de mevcuttur
a) Kürt Teali Cemiyeti
Bedirhani, Baban ve Şemdinan aşiretlerinden İstanbulda oturan Kürt aileler ve entellektüel aydınlardan kurucuları arısında; “Ayan azasından cemiyet başkanı Seyit Abdülkadir, Başkan vekilleri Babanzade Mustafa Zihni Paşa, Bedirhani Emin Ali, Molla Said, Bediüzzaman (Said-i Nursi), Katipler: Babanzade Abdülaziz, Seyit Abdullah ve Şefik Beylerden oluşmaktadır ”
6 Kasım 1917de kurulan cemiyet Dahiliye Nezaretine 7 Aralık 1918 tarihinde bir yazıyla başvurmuş; Dahiliye Nezareti 19 Şubat 1919 tarih ve 74 sayılı kararla kurulma izni vermiştir
Başta kendisini; “1908 yılında kurulan Osmanlılık idealine bağlı bir hayır cemiyeti görünümünde olan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin devamı gibi gösterdiyse de asıl amacı: mütarekenin yarattığı elverişli koşullardan yararlanarak bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktı”
Merkezi İstanbulda bulunan cemiyetin Diyarbakır, Bitlis, Mardin, Erzurum, Elazığ, Van vilayetlerinde şubeleri ve geniş manada faaliyetleri vardı
Türk milletinin aleyhinde çalışıp, Türk toprakları üzerinde İtilaf Devletlerinin menfaatleri doğrultusunda propaganda yaparak Osmanlıyı içten yıkmak için ellerinden gelen gayreti göstererek Millî Mücadeleyi aksatma çalışmalarıyla zararlı hale geldiler
Seyit Abdülkadir ve ekibinin, Kürtleri Türklerden ayrı bir kavim sayarak birbirlerine düşman ilân etmeye çalışması Wilson ilkelerinden faydalanarak bağımsız bir Kürdistan kurmayı amaçlaması; bütün Türkler ve en çok Doğu Anadolu vilayetleri halkı tarafından şiddetle reddedildi
Doğu illerine Kürt memurların atanmasını isteyen kuruculardan Avni Paşa, Mevlanzade Rifat, Haydarizade İbrahim Efendi, Abuk Ahmet Paşadan oluşan grup; sonuç olarak “Kürdistan”a bir Kürt vali atanması ve belli sayıda Kürt görevlinin gönderilmesi fikrini benimsettiler
Ali Bedirhaninin Diyarbakır Valiliğine, Hamdi Paşanın 10 Kolordu komutanlığına, bir başka Kürtün Mardin valiliğine atanması işlemi; İngiliz Yüksek komiserliğinin Ali Bedirhaniye güvenmemesi ve konunun Osmanlı Devletinin iç işlerine müdahele olacağı düşüncesiyle gerçekleşmedi Bu arada yapılan 1919 Meclis-i Mebusan seçimlerini de bir dernek değilmiş gibi “Anadoluda Kuvayı Milliyenin seçime faal bir surette müdahele ettiği gerekçesiyle veto edip katılmadı”
Kendilerini Kürt davasının tek temsilcisi sayan cemiyet üyeleri, İstanbulda bulunan İngiliz, Fransız, Amerikan komisyon üyelerini ziyaretle isteklerde bulundular 4 Ağustos 1919da Amerikan heyetiyle İstanbulda Seyit Abdülkadir başkanlığında görüşen cemiyet üyeleri; “Kürdistan hudutlarının gösterildiği bir haritayı vererek denize de bir çıkışlarının bulunmasını istediler”
Amerikan Komiserinin Kürdistanın büyük bir kısmını içine alan Ermenistan Devletinin kurulmasına karar verildiğini söylemesi üzerine kızan Bediüzzaman Said Nursi cevaben; “Kürdistan eğer deniz sahilinde olsaydı harp gemilerinizle belki bu kararı tatbik edebilirdiniz Fakat Kürdistan dağlarına gemileriniz çıkamaz bu kararınız da uygulanamaz ” dedi Amerikadan Kürt milli haklarına yardımcı olmaları yönündeki isteklerine Amerikan Komiseri; “Sen kendin yardımcı ol, Allah da sana yardım eder” diyerek toplantıyı sona erdirdi
“Jin” ve “Kürdistan” dergileri çıkararak, boş yere fırtına koparıp Türk halkından toprak isteyen Kürt Teali Cemiyeti üyeleri, Kürt Şerif Paşanın Paristeki girişimlerini desteklediler “Barış Konferansına iki muhtıra ve bir Kürdistan haritası sunan Şerif Paşa, Ermeni temsilci Bogos Nubar Paşa ile de bir andlaşma yaptı Cemiyet üyelerinden Arif Paşa başkanlığında oluşturulan heyet de destek vermek üzere Parise gönderildi ”
Paris Barış Konferansının devam ettiği bir sırada; Seyit Abdülkadirin bir gazeteciye; “Şerif Paşanın cemiyetlerinin delegesi olduğunu, Kürtleri temsil edebileceği ve altı doğu vilayetinde Kürtlerin çoğunlukta bulunması nedeniyle bu iller için özerklik istendiğini, ancak Ermenilerin mi yoksa Kürtlerin mi çoğunlukta bulunduğunu İtilaf Devletlerince oluşturulacak bir kurulun yerinde araştıracağını, bunun için Ermeni temsilci ile andlaşma yapıldığını söylemesi tepkilere neden oldu ” Kürt aşiret ahalisi de Şerif Paşanın gereksiz vekilliğine karşı durdu Bunun üzerine, konferanstan çekilen Şerif Paşanın davranışını, Seyit Abdülkadir Ermeniler lehine çıkacak bir kararın sebebi olabileceğini düşünerek 17 Mayıs 1920de Parise konfrans delegelerine çektiği telgrafında; “Kürtlerin Şerif Paşanın çekilmesiyle konferansta temsil edilmediğini bu nedenle konferansın alacağı kararların Kürtleri bağlamayacağı hatta kararların geçerli sayılmayacağını duyurdu ”
İtilaf Devletlerinin Kürtleri, Türklerden ayrı olarak düşünmeyip Paris Barış konferansında Ermeniler lehine aldığı kararlar Kürt toplumunda ikiliğe yol açtı Kürdistanın bağımsızlığından vazgeçen Seyit Abdülkadir, Osmanlı toprak bütünlüğü içinde bir Kürt otonomisi fikrini savunurken, radikallerden oluşan ikinci grup hâlâ bağımsız Kürdistan hayaliyle yaşadılar
Meclis-i Mebusandaki Kürdistanla ilgili tartışmalar, Seyit Abdülkadirin İstanbul gazete sütunlarında yer alan “Kürtler bağımsızlık istemiyorlar” açıklaması teşkilatta bölünmeyi hızlandırdı
Kürt Teali Cemiyeti içindeki çekişmeler 1919un son ayları ile 1920 yılı içinde hızlandı Osmanlı hükümetinin de Haziran 1920den itibaren cemiyet şubelerini kapatışı ve bazı üyelerini tutuklaması cemiyet içindeki huzursuzluğu artırdı Siyasî hayatı sona doğru hızla ilerledi Üyelerinin herbirinin kafasından ayrı bir ses çıkması cemiyetin kapanmasıyla ilgili bir kararında alınamayışına sebep oldu Destek verdiği; “Kürt Tamimi Maarif Cemiyeti, Kürt Talebe Hevi Cemiyeti ve Kürt Kadınları Teali Cemiyetiyle birlikte Milli Mücadele sonunda T B M M hükümetinin kuruluşuyla son buldu
b) İslâm Teali Cemiyeti
Suna Kilinin, Türk Devrim Tarihinde Teali-i İslâm (müslümanları yükseltme yüceltme) Derneği diye tanımladığı cemiyet İstanbul Süleymaniye Elmaruf mahallesi Kirazlı Mescit sokağı No 17de 19 Şubat 1919 tarihinde (Cemiyet-i Müderrisin) adıyla kuruldu
Kurucuları; Başkan Darülhilafetül-aliyye İptidai Dahil Medresesi Müdürü Umumisi İskilipli Mehmet Atıf Efendi, Başkan yardımcısı Sahn Medresesi Arap Edebiyatı Müdürü Konyalı Abdullah Atıf Efendi, Katip; Süleymaniye Tarihi Edyan Müderrisi Bergamalı Mehmet Zeki Efendi idi
Konyada şubesi bulunan cemiyetin amacı: Din ve devlet ayrılığına taraftar olmadan ilmî, ahlakî ve sosyal yollarla siyasî hayata tesir etmek; Osmanlı Devletinin içine düştüğü kötü durumdan ve bunalımdan kurtulması için dinî esaslara dayalı olarak hilafet ve saltanatın nüfuzunu kuvvetlendirmekti
Cemiyet ayrıca; “Düşmana karşı direnmenin yararsız olduğu görüşünde ve halifeye bağlılıktan başka bir şeyin memleketi kurtaramayacağı düşüncesinde idi ”
Bu gaye etrafında çalışan cemiyet üyeleri Hürriyet ve İtilaf Fırkası safında; Anadolu millî hareketine karşı cephe almada birleştiler Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı gazetelerde muhtelif konularda çeşitli makale ve beyannameler yayınlayarak Milli Mücadeleyi baltaladılar
c) İngiliz Muhipleri Cemiyeti
Milli birlik ve beraberliğimizi bozucu kuruluşların hepsinin birleştikleri nokta; “Osmanlı Devleti artık egemen bir devlet halinde yaşayamaz Varlığını koruması, ancak himaye altına girmesiyle mümkündür” görüşüdür
Yukarıdaki cümleden hareketle, 20 Mayıs 1919 salı günü kuruluş beyannamesi Dahiliye Nezaretine verilen İngiliz Muhipleri Cemiyetinin beyannamesinin sonunda şöyle deniyordu: İngiltere devleti fahimesinin muaveneti hayırhahanesiyle memalîk-i Osmaniyenin temin ve vahdeti hukuku için; “İngiliz Muhipler Cemiyeti” namıyla bir cemiyet teşekkül etmiştir”
İngiliz David Lloyd George (1863ğ1945)un Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirmek için kurulan cemiyetin kurucuları arasında eski Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Şehremini Cemil Paşa, damadı Hazreti şehriyari Ahmet Zülküfül Paşa, Mahkeme-i Temyiz reisi Ali Rüşdi Efendi, sabık Şurayı Devlet azası Said Molla ve İngiliz ajanı Rahip Dr Robert Rew Frew gibi ünlüler vardı
Gazi Mustafa Kemal Nutukta cemiyetin biri açık diğeri gizli iki amacının olduğunu belirtir ve devamla: “asıl faaliyeti gizli cehti olup, memleket içinde teşkilat yaparak isyan ve ihtilal çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, ecnebi müdahelesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsleri vardı” der
İngiliz casusluğu görevini de yürüten Muhipler Cemiyeti üyeleri, Frewin talimatıyla, İstanbulun en yoksul semtlerindeki Türk ailelerine hergün çok miktarda et dağıtarak işe başladı
İngiliz ekonomik sermayesiyle güçlenen teşkilat, desteklediği diğer yan kuruluşlarla Anadoluda oluşan Kuvâ-yı Milliyeyi yok etmeye yönelik hareketini hızlandırdı
Marmara ve Ege bölgelerinde çıkan isyanlar dahil, Konya-Bozkır ayaklanmaları ile Konya Delibaş Mehmet İsyanı hareketinde de büyük rolleri olan cemiyetin yayın organı “İstanbul” gazetesiydi
Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile sıkı işbirliğinde olan teşkilatta ikilik ortaya çıktı Miralay Sadık-Gümülcineli İsmail grubu 22 Eylül 1921 tarihinde bir kongre yapıp yeni idare heyeti oluşturduysa da Rahip Frewin desteğindeki Mustafa Sabri-Said Molla grubu da noter huzurunda 19 Ekim 1921 tarihinde ikinci bir alternatif kongre yaptılar Fakat Millî kuvvetlerin Anadoluya hakim olmalarıyla siyaset sahnesinden silindiler
|