Yalnız Mesajı Göster

Ben De Yazdım Milli Mücadeleye Giriş (Cilt 4)

Eski 11-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ben De Yazdım Milli Mücadeleye Giriş (Cilt 4)



Ben de Yazdım Milli Mücadeleye Giriş (Cilt 4)kitap özeti
1 Balkan Savaşında Bulgar ordusunun Türklere ve özellikle Sırp ve Karadağlıların ise, Müslüman topluluklar ile Arnavutlara karşı yaptıkları katliamın altında, Osmanlıdan intikam almak duygusunun yattığı ifade edilmektedir Bunun sonucunda Rumeliden İstanbula kitleler halinde göç başlayarak, bir göçmen sorunu ortaya çıkmıştır
Diğer taraftan Osmanlı Devletinin önemli yerleşim merkezlerinden Üsküp ve Selanik; Celal Bayarın ifadesiyle kumandan, belediye meclisi ve valinin muhalefetine rağmen, şehri temsil eden kötü siyasetçilerin politikasıyla tek kurşun atılmadan teslim şartnamesi ile Sırp ve Yunanlılara bırakılmıştır
Celal Bayar Avrupadaki büyük devletlerin Balkanlardaki çoğunlukta bulunan Müslüman nüfusu tamamen yok etmeyi amaçlayan bu savaşa kayıtsız kalmasını, Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki emperyalist politikalarının bir sonucu olarak görmektedir
2 Osmanlı Hükümetine verilen nota üzerine; iktidardaki Kamil Paşa Kabinesi, Edirne vilayetinin bütünüyle Bulgarlara terk edilmesi kararını vermiştir
İttihat ve Terakki Cemiyeti Başkanı Talat Paşa ise Edirneyi kurtarıp Midye (Kıyıköy)–Enez hattına kadar gerileyen Osmanlının Avrupa sınırını genişletmek istiyordu İşte bu bölümde; Talat ve Enver Paşanın, Saltanat Şürasınca da onaylanan hükümetin bu kararının cevabi nota olarak hazırlanmadan devrilmesi için planladıkları Babıali Baskınıyla ilgili faaliyetlerinden söz edilmektedir Hükümetin devrilmesi halinde, yeni kabinenin başına da Mahmut Şevket Paşanın getirilmesine karar verilmiştir
3 Babıali Baskını 23 Ocak 1913 tarihinde; Babıali askerlerinin kayıtsız kalması, Sadaret Yaveri Nafiz Bey ile Harbiye Nazırı Nazım Paşanın öldürülmesi ve Kamil Paşanın istifaya zorlanmasıyla son bulmuştur
Müteakiben Enver Paşa Sultan Reşatın huzuruna çıkarak, yeni kabinenin Mahmut Şevket Paşa tarafından kurulmasını istemiştir Sultan Reşat ise, karşı koymanın kendisini, saltanatını ve hanedanını tehlikeye koyabileceğini düşünerek bütün teklifleri kabul etmiştir
4 Yıl 1962 ve Celal Bayar son zindanım dediği Kayseri Cezaevindedir Kendisi bu bölümde, kızı Nilüferin getirdiği Emile Zolanın Dreyfus Meselesi adlı kitabından alıntılar yapmaktadır Bu kitapta 1894 yılında milli savunmaya ait gizli evrakları Fransa aleyhine Almanyaya teslim ettiği iddiası ile, vatana ihanetten yargılanıp idama mahkum edilen KurYzb Alfred Dreyfusun suçsuzluğuna inanan ve onu kurtarmak için Emile Zola ve devlet adamı Clemenceau ile ünlü avukatı Demangenin verdiği mücadeleden söz edilmektedir Celal Bayar, bu bölümde olağanüstü mahkemede kurulan komplo sonucu cezalandırılan bu şahıs ile kendisi arasında kader benzerliği kurmuş ve “İnsanların başından geçen felaketler aynı olunca tepkileri de tamamen benzer oluyor” demek ihtiyacını hissetmiştir
5 Bu arada Bnb Guinet adında bir subayın “Mahkemenin uydurma bir esasa göre hükmünü verdiğini ve bu esası hazırlayanın Yb Henry olduğunu tespit ettiğini” Harbiye Nazırına bildirilmesi ve Yb Henrynin sorgulanması sonucu suçunu itiraf etmesi olayın şeklini değiştirmiştir Bu durum karşısında ilk tepki Fransız adaleti namına yargıtaydan gelerek, 3 Haziran 1899da davanın yeniden görülmesine karar verilmiştir Rennes Harp Divanı Mahkemesinde tekrar görülen davada Yzb Dreyfusün cezası sekiz yıla indirildiysede, yargıtay işe el koyarak 12 Temmuz 1906da Mahkemenin kararını kaldırmıştır Ertesi gün toplanan Millet Meclisinde alınan kararla Yzb Dreyfusün şerefi iade edilerek, Yb Rütbesi ile yeniden ordudaki hizmetine dönüyor ve göğsüne Legion dHonneur nişanı takılıyordu
Böylece; Fransada 19 ncu yüzyılda oynanan dramın perdesi kapanarak, yaralanmış adaletin tedavisi yapılmış oluyordu Diğer yandan Fransız Hükümeti önemli bir karar daha alarak, olağanüstü mahkemeleri savaş dönemi dışında kaldırmıştır
6 Avrupalı büyük devletlerin Babıaliye “Edirnenin terki” hakkındaki verdikleri nota, Mahmut Şevket Paşa Hükümetince 30 Ocak 1913te verilen cevabi nota ile reddedilmiştir Bunun üzerine Bulgar Orduları Başkomutanlığı, mütarekenin sona erdiğini bildirerek yeniden savaşa başladı Edirnenin düşmesini özellikle açlık nedeniyle kaçınılmaz gören Mahmut Şevket Paşa; İttihat ve Terakkiciler ile Sultan Reşatın fikirlerinin aksine, 10 Şubat 1913te kabineyi toplayarak oy birliği ile barış kararı aldı 31 Mart 1913 de Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile yeniden ateşkes başladı 30 Mayıs 1913te imzalanan Londra Barış Antlaşmasıyla Trakyada Osmanlı Bulgar sınırı Midye–Enez hattı oldu ve Girit Yunanistana bırakıldı
Celal Bayar yapılan bu anlaşmanın siyasi bir hata olduğunu, özellikle gerileme devrinde Osmanlı hükümetlerinin sadece büyük devletlerin maksatlı telkinlerinin etkisi altında, dış politikalarını yürüttüklerini söylemektedir Birinci Balkan Savaşı sonrasında kaybedilen Osmanlı topraklarını paylaşmak için Bulgaristanın Yunanistan ve Sırbistan ile baş gösteren anlaşmazlıkları, Romanyanın Dobruca davası nedeniyle Bulgaristan ile kapışması gibi Osmanlının yararına olan gelişmelerden habersizmiş gibi kayıtsız kalmasını talihsizlik olarak görmektedir
7 Bu bölümde; Mahmut Şevket Paşanın bir suikast sonucu İttihatçılar tarafından öldürülmesinden, hürriyet şehidi olarak örnek kişiliğinden ve suikast düzenleyicilerinin yakalanarak idam cezasına çarptırılmalarından söz edilmektedir İdam cezasına çarptırılanların arasında bulunan Alb Fuat Beyin son sözü büyük anlam taşımaktadır: “Arkadaşlar! Ben bu üniformamın şerefini muhafaza edemedim Asıl vazifemi bıraktım, komitecilik işlerine (siyasete) karıştım Benim bu korkunç akıbetimden ibret dersi alınız
Diğer taraftan Celal Bayar şahsi kanaati olarak, yirminci yüzyılın medeniyet aleminde henüz Osmanlının siyasi ölüm cezasını kaldırmamış olmasından tiksinti duyduğunu ifade etmiştir Bu arada Sadrazamlığa Kavalalı Mehmet Ali Paşanın torunu Hariciye Nazırı Prens Sait Halim Paşa getirilmiştir
8 Bulgar Ordusunun 3 Temmuz 1913te Sırbistan ve Yunanistan, müteakiben Romanya ile savaşa girmesini fırsat bilen Babıali, 20 Temmuzda Edirne üzerine yürüyeceğini bir nota ile büyük devletlere bildirmiştir 21 Temmuz 1913te tarihi Edirne kenti Enver Paşa, Kırklareli ise Fethi Okyar kuvvetlerince ciddi bir mukavemetle karşılaşılmadan alındı Böylece, Balkan Savaşı başladığı günden itibaren ilk defa milletin yüzü gülüyordu
9 Edirneyi ele geçiren askeri ve gönüllü birliklerin daha da ilerlemek için gösterdikleri savaşma arzusu sonucu; Kırcaali, Gümülcine ve İskeçe dahil Batı Trakya milli kuvvetlerin eline geçmiştir Batı Trakya Bulgar askerlerinden temizlenince, gönüllülerin kumandanı Kuşçubaşı Eşref tarafından Gümülcine başkent yapılarak, Batı Trakya Geçici Hükümeti kuruldu Yunanlıların Dedeağaçı boşaltmalarını müteakiben de, 23 Eylül 1913 tarihinde Batı Trakya Devleti ilan edildi Devlet Başkanlığına Süleyman Askeri Bey seçilerek, ay yıldızlı siyah, beyaz ve yeşil renkli bayrağı törenlerle resmi binalara çekildi
Osmanlı Hükümeti Batı Trakyada böyle bir tampon memleketin elde bulundurulması yerine, Edirnenin karşılığında Bulgarlarla dostluk ve hatta ittifak kurmak ve böylece Yunanlıların Osmanlı toprakları üzerindeki bilinen emellerine set çekmek için Batı Trakyanın Bulgaristana bırakılması taraftarıydı Bu maksatla İstanbula çağrılan Batı Trakya delegesi Kuşçubaşı Eşref, Enver ve Talat Paşa ile yaptığı görüşmeler sonucunda Babıalinin kararını uygulamak zorunda bırakılmıştır
Celal Bayarın işaret ettiği üzere; Osmanlı Hükümeti bir kez daha gerçeği görmemiş, diplomasisini iyi çalıştırmamış ve Batı Trakyada kurulan bu tampon devleti kendi eliyle yok ederek, Türklerin Balkanlardan çıkmasına sebep olmuştur
10 Celal Bayar özetle bu bölümde; Almanya, İngiltere, Avusturya-Macaristan, Fransa, Rusya ve Osmanlı Devleti arasında yapılan ve Balkan sorununun günlük siyaset konusu haline getirildiği 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşmasından, 1912-1913 Balkan savaşlarına kadar büyük devletler arasındaki nüfuz mücadelesini bölgedeki yeni devletlerin birbiriyle rekabetlerini, genişleme arzularını anlatmıştır
11 Osmanlı Devletinin Balkan Savaşında uğradığı büyük yenilgi sonrasında, İttihat ve Terakki Hükümeti kuvvetli, disiplinli bir ordu ve modern bir donanma vücuda getirmek istemiş, diğer taraftan da milletlerarası siyasi ilişkilerde kendisini yalnız hissettiğinden, büyük devletlerle dostluk ve ittifak arayışları içine girmiştir
Osmanlı Hükümetinin gizlilik içerisinde sırasıyla; Rusya, İngiltere ve Fransa ile sürdürdüğü dostluk ve ittifak arayışları sonuçsuz kalmıştır Çünkü büyük devletler “hasta adam” olarak nitelendirdikleri Osmanlı Devletinin paylaşılması için besledikleri asırlık emellerini gerçekleştirmek istiyorlardı
12 Bu bölümde herkesce bilindiği üzere, Osmanlı Devletini Birinci Dünya Savaşına sürükleyen gelişmelerden söz edilmektedir
Celal Bayar, Meşrutiyet Anayasası olan Kanun-ı Esaside padişahların kutsal hakları arasında yer alan; savaş ve barışın ilanı, yabancı devletlerle antlaşma yapılması hususunda kutsal kişilere tanınmış hak ve yetkilerin, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Cumhuriyet Anayasası) ile ellerinden alınarak, milletin tek ve gerçek temsilcisi TBMMne verilmesinin önemini vurgulamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla