|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)
İstanbul iline bağlı adalar
Balıkçı Adası,
İstanbul adalarından Büyükada'nın güneyinde, adadan yarım mil uzaklıkta yer alır Adanın üzerinde hem yüzölçümü, hem de çoraklığı sebebiyle ikamet yoktur
Antik adı Neandros, ayrıca bir diğer adı da Tavşan Adası olan Balıkçı Adası'nın bu ismi "hak ettiği" ve balıkçılar tarafından yakıştırıldığı sanılıyor Olta atmak için denize açılan balıkçılar, mevsimine göre Moda, Haydarpaşa, Boğaz ya da "kanal"da avlayabilecek balığı bulamazsa, son bakacağı yer, son umudu Balıkçı Adası'dır
Burgaz Adası,
Yunanca adı ???????? (Antigoni); İstanbul (Prens) Adaları'nın büyüklük olarak üçüncüsü Yuvarlak biçimdedir ve genişliği yaklaşık 2 kilometredir Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepe'dir Ada (bir kısmı 2003'te yanmış olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır
Büyük İskender'in generali, Demetrios'un babası olan Antigone buraya büyük bir kale yaptırmıştır Ada önce onun adıyla anılmış, sonra Yunanca kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) adını almıştır Ortodoks kilisesinin en saygın patriklerinden Metodios'un ikonakırıcılar tarafından adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir Bugün bu mahzenin üzerinde Ayios İoannis Kilisesi bulunmaktadır Evliya Çelebi'nin 17 yy'da yazdığnıa göre, ada halkı Rumlardan oluşmaktadır
En az 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada'yı Burgaz (Antigoni) Adası'ndan ayırır Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir
Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından hikayeci Sait Faik Abasıyanık, hayatının bir bölümünü burada geçirmiştir Burgaz Adası ve diğer İstanbul Adaları, hikayelerinde önemli yer tutmuştur Abasıyanık'ın Burgaz'daki evi, Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir
Burgaz Adası; ağaçlarla kaplı olan Heybeliada ve Kaşık Adası'na baktığı için manzara açısından avantajlıdır Ada; çam ormanları, sahilleri ve zarif ahşap köşkleriyle de İstanbul'un sevilen bir köşesidir Güzel ahşap köşklerın en çok saklandığı yerler sahil ve tepenin Kaşıkadası ile Heybeliada'ya bakan eteğindeki sokaklardır Adanın eski plajına, iskelede vapurdan inildikten sonra sola dönülüp sahil takip edilerek ulaşılır Bura doğu yönünde ucunda fener bulunan bir bir burun vardır Günbatımıyla manzarasıyla meşhur olan Kalpazankaya mevkii adanın batı yönündedir Türkiye'deki ilk kalp paranın burada basıldığı söylenmektedir 176 m yükseklikteki Bayrak Tepe, adanın güney kıyısından yükselen dik bir yamacın üstündedir "Hristos Manastırı" bu tepede bulunmaktadır
1928'de kurulan Burgaz Adası Sanatoryumu, Türkiye'nin en eski sanatoryumlarından biridir
İstanbul'daki Rumların nüfusunun azalmasıyla birlikte, adadaki Rumların sayısı da azalmıştır Buna karşılık, adada İstanbullu Yahudilerin sayısında artmıştır
Burgaz Adası
Burgaz'da 6 Ekim 2003 büyük bir orman yangını çıkmıştır Şiddetli lodosla nedeniyle bu yangında önemli miktarda ağaç yanmıştır Adalıların ve itfaiyenin havadan ve karadan yaptıkları söndürme çalışmaları sonucu, yangın ertesi gün söndürülmüştür Yangından sadece on gün sonra 450 dönüm arazi üzerinde başlatılan orman yeşertme çalışmalarına İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Adalar Belediyesi, sivil toplum örgütleri ve ada halkı katılmıştır Çalışmalardan büyük ölçüde olumlu sonuç alınmıştır
Büyükada,
yabancılar tarafından Prens Adaları olarak da bilinen İstanbul açıklarındaki adaların en büyüğüdür Eski adı Prinkipo'dur Zaten "Prinkipo" da Rumca'da "büyük" anlamına gelmektedir
Coğrafya
Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir Kış nüfusu 2000 yılı verilerine göre 7 320 kişidir Evlerin çoğunun yazlık mahiyetinde olması sebebiyle yaz nüfusu kış nüfusundan çok daha fazladır Maltepe sahiline uzaklığı 2 300 metredir Büyükada'da biri güney, diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe'dir Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki İsa Tepesi'dir
Tarihçe
1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II Filip'e ait altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesi, adanın tarihine ilişkin en eski bulgudur Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olan define şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir Diğer Prens Adaları gibi Büyükada da Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethi'nden bir ay önce zaptedilmiştir
Tarihi yapılar
Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır Buradaki ilk yapı, M S 6 yüzyıl'da inşa edilmiştir Bu mevkide, bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır Bunlardan bazıları günümüze kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır
İsa Tepesi'nde ise Hristos kilise ve manastırı ile Rum Yetimhanesi bulunmaktadır Rum Yetimhanesi'nin binası dünyanın en büyük ahşap monoblok yapılarındandır
Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın önemli dini yapılarındandır Adadaki Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar
Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2 Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii'dir Mimari açıdan Batı etkisinde inşa edilmiş bulunan mekan, Ada Cami Sokağı'nda bulunmaktadır
Turizm
Tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biridir Motorlu taşıtların yasak olduğu (resmi araçlar hariç) adada ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanır
Denize girmek isteyenler için dört plajı mevcuttur:
* Yörükali Plajı
* Prenses Plajı
* Nakibey Plajı
* Kumsal Plajı
Lev Troçki'nin, Stalin tarafından sürgün edildikten sonra 1929-1933 yılları arasında yaşadığı Nizam Mahallesi'ndeki ev ve ünlü yazar Reşat Nuri Güntekin'in Maden Mahallesi'ndeki evi adayı ziyaret edenlerin ilgisini çekmektedir
Aya Yorgi manastır ve kilisesinin özel bir yeri vardır: Her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül günlerinde sayısız insanın 200 metrelik bu tepeyi tırmanıp kiliseye ulaşınca, inancı doğrultusunda dua ettiği, niyet tuttuğu ya da şifa umuduyla siyah cüppeli bir Ortodoks papazdan dua dilediği görülebilir
Galatasaray Adası veya Kuruçeşme Adası, Boğaziçi'nde Kuruçeşme açıklarında bulunan, Galatasaray Spor Kulübü'ne ait olan bir ada 2006 yılı itibariyle gece klubü ve restoran işletmecisi Mehmet Koçarslan'a 3 yıllığına kiralanmış; işletmeci, adanın adını "Su Ada" olarak değiştirmiştir
Heybeliada
Heybeliada, İstanbul Prens takımadasının en yeşil adasıdır Eski adı Rumca bakır anlamına gelen Halki'dir
En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi vardır İskeleden inilince solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanır Bunların arasından geçilerek arkada, Çam Limanı tarafında, şu an faliyeti olmayan Sanatoryum’a gidilir Şimdi Deniz Kuvvetleri’nin elinde bulunan arazide tarihten kalan iki ilginç eser vardır; birincisi Türkler’in fethinden önce yapılmış son ve Adalar’daki tek Bizans Kilisesi, Kamariotissa’dır Son İmparatoriçe Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor İstanbul’daki Fener’deki Aya Maria dışında, dört yapraklı yonca modeline göre yapılmış tek kilise budur Askeri arazide olduğu için özel izin alınmadan görülemiyor Bu kıyıda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı, Çam Limanı’nın batı ucunda Tarik-i Dünya Manastırı vardır
İkinci ilginç kalıntı bir mezar taşından ibaret Bu Kraliçe I Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşı Üzerinde –imla yanlışları da olan- Latince bir kitabe ve Barton’ın aile arması var İngiltere’nin ve Elizabeth’in Osmanlı sultanına gönderdiği ikinci elçi olan Barton’ın bir süre Tophane’de bir evde kaldığını, ama çevre halkı gece cümbüş gürültüsünden rahatsız olup şikayet ettiği için buradan uzaklaştırıldığını biliyoruz Gerçekten cümbüşler çok mu gürültülüydü, yoksa o sıralar Türk halkı böyle şeylere hiç mi alışık değildi, bunu o kadar iyi bilmiyoruz
İskelenin sağında çarşı, meyhane ve kahveler yer alır Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) buradadır Bazı ilginç ahşap evlerin önünden örneğin İlyasko Yalısı’nın, Hulusi Bey Köşkü’nün (Hacopulos’lar yaptırmıştı), Adalar’da kışın da açık kalan otel Panaroma’nın yanından geçerek yürüyünce, çamlık piknik yerlerine gelinir (o zamandan beri Panaroma kapandı, Hakli Palas ise onarılarak faaliyete geçti) Bunun ilerisinde Değirmen burnu denilen bölge vardır (adı verilen değirmen kalıntıları da ayaktadır) Ada’nın en büyük plajı buradadır
Fazla yapılaşmamış olan öbür tepede, Ayia Trias Manastırı’yla (bu da Bizans’a uzanır) birlikte Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardı Heybeliada, fetihten bir zaman sonra, Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuştu (dünyevi eğitim merkezi Fener’de kaldı) Din adamı adayları Yunanistan’dan ve Rumlar’ın bulunduğu her yerden buraya okumaya gelirdi 1970’lerde Türk hükümetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi (daha doğrusu, Yunanistan) arasındaki bazı anlaşmazlıklardan ötürü bu eğitim durdu Ortodok Rum dini kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov sinagogu da vardır
Kuzey kıyısında da Hidiv ailesinden Sait Halim’in kardeşi Abbas Halim Paşa’nın konağı halen ayaktadır çünkü orası yani hebeybaliada hüseyin rahmi gürpınarın yaşadığı yerdir
Heybeli yaz-kış nüfusunun en kalabalık, gidiş-gelişin en yoğun olduğu adadır
Burgaz deyince akla Sait Faik’in gelmesi gibi Heybeli’nin yazarı da Hüseyin Rahmi’dir
Kaşık Adası
Marmara Denizi'nde, İstanbul'a bağlı, Burgaz Adasının karşısında kaşığa benzediği için bu isim verilmiş özel mülkiyet elindeki ada Adaya vapur seferi yoktur Uzunluğu yaklaşık birkaç yüz metre olan bu ada eskiden sürgün yeri olarak da kullanılmış Eski adı Pita Daha sonra evrim geçirip pide adası olarak da anılır ama daha sonra kaşığa benzeyen görünümündn dolayı kaşık adası olarak anıldı Bu adanın sahibi 1950'li yıllarda rum aile Dalon adında bi aileydi Daha sonra bu adayı bir turizm şirketine satıldı Bu şirket adaya inşaat yapmak istedi ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin vermedi Şu an bu adada 5 bekçi ve 10-15 vahşi köpek var Bu adada iki küçük ev ve basit liman vardır
Kınalıada,
Prens Adaları diye bilinen ada topluluğu içinde İstanbul’a en yakın adadır Belki de bu yüzden, Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu buraya getirilmiştir Bu sürgünlerin en önemlisi Romanos Diogenes’tir Eski adı Proti'dir
En çıplak adalardan biridir, en az ağaç bu adada görülür Adı, demir ve bakır madenlerinin etkisiyle kızılımtırak olan toprağının renginden gelir Tarihi dokusu da çok fakirdir Adalar’daki tek Ermeni Kilisesi Surp Krikor Lusavoriç'tir Manastır Tepesi diye bilinen yerde de Rum Ortodoks Hıristos Manastırı vardır Ada betonlaşmayla adeta İstanbul'un küçük bir kopyası haline geldi
Sedef Adası,
Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adasıdır 1 300 x 1 100 metre büyüklüğündedir Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir Eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı da kullanılmıştır
Sedefadası da, diğer İstanbul adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır Adanın en önemli sürgünlerinden biri, miladi 857 yılında adaya gönderilen Patrik Ignatios'tur Ignatios, 10 yıl adada çeşitli işkencelere maruz kalarak yaşadıktan sonra, 867 yılında yeniden patrik seçilmiştir
Ada, 1850'de Tophane Müşiri Damad Ferid Paşa'nın mülkiyetine geçmiş, paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir Paşa'nın ölümü üzerine ada bakımsız kalmış, 1 Dünya Savaşı sırasında da adanın tüm ağaçları kesilmiştir İstanbul'un işgali sırasında müttefiklerin eline geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiştir
Ferid Paşa'nin torunları, adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim yeri yapmaya çalışmış, bu amaçla bir konut kooperatif kurmuş, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmişlerdir
Sivriada,
İstanbul Adalarının en uzakta kalanı olup, sivri bir kayalıktan oluşmuştur Denizden yüksekliği 90 metredir
Adada,10 yüzyıldan kalma, bugün sadece bazı kalıntıları mevcut olan bir manastır vardır Adada ikamet yoktur Adaya Bizans İmparatorluğu döneminde din adamları ve imparatorlar sürgüne gönderilirdiği rivayet edilmektedir
Geçtiğimiz yıllarda adadan çıkarılan taşlardan İstanbul mendrekleri ve limanları yapılmıştır Adadaki taş ocağı terk edilmiştir Taş ocağının limanı yatçılar için iyi bir haftasonu barınağı oluşturur
Yassıada,
(Yunanca: Plati) Marmara Denizi'nde İstanbul'a yakın küçük bir ada Eni 185, boyu 740 metre Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada'dan yassı olanıdır Arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner Burgaz Adası'na 3 mil, Sivriada'ya 1 7 km ve Kadıköy'e 13 km uzaklıktadır 18 3 hektar yüzölçümüne sahiptir
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4 yüzyıl'dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada'ya, Doğu Roma imparatoru Theophilos (829-846) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir 860'ta bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir kilise inşa ettirmiştir Daha sonraları bu kilisenin altındaki dehlizler zindan olarak kullanıldı 12 yüzyıl'da Latinlerin ve 15 yüzyıl'da Rusların istilasına uğradı İstanbul'un Fethi'nden sonra uzun süre adayla ilgilenen olmamıştır 1859'da adayı satın alan İngiltere'nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta, şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi
Heybeliada'da 1872 yılında tüberküloz hastalığından ölen Bulwer 1837 yılında İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği katipliğinde bulunurken önemli bir ticaret anlaşması imzalıyor Saint Petersburg, Madrid, Washington, Floransa'dan sonra tekrar Mayıs 1858'de İstanbul'a gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kaldığı sırada, dört tarafı kayalık, ıssız yeri beğenerek Sultan Abdülmecit'in de onayını alarak Yassıada'yı satın almıştır
Martıların, kertenkelelerin garipsemeleri arasında, mavnalarla malzemeler, lüks eşyalar taşınarak burada küçük bir şato şeklinde, biri batı tarafında, biri ortada olmak üzere iki bina, limonluk inşa ettiriyor ve asma kütükleri diktirip bahçe kurduruyor Bahçıvanlardan üretimi sorup duruyor, bir taraftan da misafirlerini karşılıyordu Bahar ve yaz ayları bitince, İngiliz elçisinde birden sıkıntı görülmeye başlanıyor Bunun üzerine Londra'da Times gazetesine ilan vererek adayı satışa çıkarıyor Osmanlı hükümeti için bu hiç de uygun bir davranış değildi Kendisine epeyce dil döküldükten sonra bu kararından vazgeçiriliyor
Burada dikkate değer bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit içinde çok değerli mücevherler çıkıyor, bunun üzerine Osmanlı hükümeti Bulwer'den adayı bir Türk'e satmasını istiyor Bu kez arazi, bahçe, bağ ve binalar Mısır Hidiv'i İsmail Paşanın ilgisini çekiyor ve satın alıyor Fakat o da, kısa bir süre sonra, bu şehirden uzak olan Yassıada'dan sıkılıyor Tekrar birkaç bekçi ve martılardan oluşan ıssız günler başlıyor
1950 yılında Yassıada, bir ailenin özel mülkiyetine geçtikten sonra, o yıl cebri icra yoluyla Maliye hazinesine ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devrediliyor Komutanlık kuzey iskele yanında ki, günümüzde de duran Bulwer'in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane gibi bir çok yeni bina yaptırıyor Deniz kuvvetlerinin motorları erzak ve su taşıyorlar 1952'de eğitim hizmetlerine açılan Yassada'da 27 Mayıs İhtilali'nden (1960) sonra burada kurulan mahkemelerde Demokrat Parti önde gelenlerı yargılanmış ve Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idama mahkum edilmiştir Davaya bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panaroma otelinden buraya helikopter ile gelip gitmişlerdir Yassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978'e kadar sürmüştür
Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlar 1993'te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi' için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden, enstitü buraya taşınır Günde iki kez şehir hatları vapurları, hoca ve öğrencileri getirip götürür Fakat; uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Su ürünleri enstitüsü de 1995'te terk edilmiştir
Halen adada bir balık çiftliği bulunmaktadır
İstanbul'a yakın ve deniz trafiğinden uzak olduğu için hafta sonlarında şehirdeki dalış kulüpleri için eğitim alanı oalrak kullanılmaktadır
|