|
Prof. Dr. Sinsi
|
Atasözleri Sözlüğü
E
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane
Her canlı gibi insan da yaşar ve ölür Her insanın da Yüce Allah tarafından takdir edilmiş bir ömrü vardır İnsan bunu ne uzatabilir ne de kısaltabilir Ecel saati gelen kimse bir nedenle ölür Ancak ölüm nedeni olarak gösterilen hastalık, kaza gibi bir şeyler aslında bir bahanedir Asıl neden kişinin kendisine takdir edilen yaşam süresinin dolmasıdır
Eceli gelen köpek cami duvarına işer
Tutum ve davranışlarıyla herkesin nefretini kazanmış, büyük bir cezayı hak etmiş ve çaresiz kalmış kimse, şaşkınlığa düşer; sanki hak ettiği cezanın biran önce uygulanmasını ister gibi daha büyük suçlar işler; kendisini yargılayacak kimselere çatar, onları kötüler, öfkelerini üzerine çeker Bütün bu hareketleri onu kötü bir sona ulaştırır
Eden bulur, inleyen ölür
Bir durumun nasıl sonuçlanacağı olayın gidişatından bellidir Birilerine kötülük yapmayı kural edinenler, yaptıkları kötülüğün cezasını eninde sonunda görürler; bu dünyada olmasa bile öbür dünyada Öte yandan inlemekten kurtulamayan ağır hasta da ölür
Eğilen baş kesilmez
Bize teslim olan, hatasını anlayıp af dileyen, bize sığınan kişi bağışlanmalıdır Bu davranış Türk-İslâm geleneğinin önemli bir kuralıdır
Eğreti ata (el atına) binen tez iner
Başkasının malına, yetkisine ve gücüne güvenerek iş yapan yarı yolda kalır Çünkü kısa bir süre sonra bunları asıl sahibine iade etmek zorunda kalacaktır
Eğri otur, doğru söyle
Yalnızca seni ilgilendiren konularda özgür sayılabilirsin, sana kimse karışamaz; istediğin gibi yer, içer, giyinir ve oturursun Ancak toplumu ilgilendiren konularda doğru konuşmalı, yalandan kaçınmalısın; eğer çıkar kaygısı ile yalan söyler, doğruyu eğri diye gösterirsen toplumu ayakta tutan güven duygusunu sarsmış olursun
Ekmeden biçilmez
1 Verim alınmak isteniyorsa mutlaka emek ve çaba harcanmalı; para yatırılmalıdır 2 Birine iyilik yapıp fedakârlık göster ki, benzer şekilde karşılığını alabilesin
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını
Bir işten sağlıklı bir sonuç almak istiyorsan onu sağlam temel üzerine oturt Nitelikli tohumdan güzel ve bol ürün alındığı bilinen bir şey Bunun gibi nitelikli insan, nitelikli araç ve gereçle iyi iş yapılır; olumlu sonuç alınır
Elçiye zeval olmaz
İki taraf arasında uzlaşma sağlanması, bir işin bitirilmesi için birinin yanına söz götürmekle görevli kimse, götürdüğü sözler ne kadar kötü de olsa, bu sözlerden sorumlu tutulamaz Çünkü o sözleri söyleyen değil sadece iletendir Bu bakımdan cezalandırılamaz
El elden üstündür
Bir kimse, kendisinden üstün olan bir başkasının da olabileceğini bilmeli; “hiç kimse bu işi benden daha iyi yapamaz” dememelidir
El el ile, değirmen yel ile
Nasıl ki bir değirmenin dönüp buğdayı öğütebilmesi için rüzgâra ihtiyacı varsa, insanın da birtakım ihtiyaçlarını karşılaması, işlerini görebilmesi için diğer insanlara ihtiyacı vardır Çünkü toplum hayatı yardımlaşma esası üzerine kurulmuştur, insan tek başına bütün işleri yürütemez ve başarıya ulaşamaz
El elin eşeğini türkü çağırarak arar
Hiç kimse, başkasının içine düştüğü derdi tam anlamıyla kavrayamaz Çünkü üzücü olaylar sadece ilgili kimseleri kederlendirir, onlara acı verir Bu bakımdan birinin derdine çare bulacak kimseler olayla ne kadar ilgilenseler de keyiflerini bozmazlar, derinden acı duyarak işe girişmezler, acele etmezler
El eli yıkar, iki el de yüzü
Toplu yaşama biçimi herkese bir görev yükler Bu görevlerin yapılması bir yandan düzeni sağlar, bir yandan da sıkıntıların ortadan kalkmasını Dolayısıyla karşılıklı yardımlaşma esasına dayalı bu görev iyilikleri çoğaltır, toplumu güçlü kılar
El için kuyu kazan, evvelâ kendi düşer
Başkasının kötülüğünü düşünen, bunun için tuzaklar kuran kimse, kurduğu tuzağa önce kendisi düşer, hiç kimsenin yaptığı kötülük yanına kalmaz, ona yarardan çok zarar getirir
El ile gelen düğün bayram
Bir topluluğun hep birlikte uğradığı bir sıkıntıya yakınmasız katlanılır; çünkü insanın sadece kendisi değil, herkesin sıkıntı içinde olduğu düşünülür
El kazanı ile aş kaynamaz
Başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabımıza kullanarak iş yapamayız Her en imkânlar geri alınıp iş yarıda kalabilir, başarısız olabiliriz
El mi yaman, bey mi?
Baştakiler ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, asıl güç halktadır; halk yöneticilerden her zaman ağır basar
El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi olmaz)
Silâh, bıçak, taş ve sopa ile açılan yara çabuk iyi olur Ama acı sözlerin gönülde açtığı yara kolay kolay iyi olmaz Çünkü hatırlandığı her an acı tazelenir ve kişiyi üzer
Emanete hıyanet olmaz
Bize güvenerek korumamız altına bırakılan şeylere el uzatmamalı, kötülük etmemeli, haince davranmamalıyız Böyle bir davranış ne dinimiz İslâm`a, ne de örf ve âdetlerimize yakışır Bize düşen onların güvenine lâyık olmak ve emaneti titizlikle korumaktır
Emek olmadan yemek olmaz
Özenle ve çok çalışmadan bir şey kazanıp meydana getiremeyiz Yiyip içmek, harcamak ve kısacası yaşayabilmek için haksız bir yolla değil, alın teri dökerek kazanmamız şarttır
Er ekmeği er kursağında kalmaz
Mert, cömert olan insanlar gördükleri iyiliği unutmazlar; bunun karşılığını mutlaka bir gün öderler
Erkek arslan dişisinden kuvvet alır
Toplum hayatında kadınların yeri ve görevi asla küçümsenemez Bu bakımdan erkekler daima arkalarında güçlü bir kadının desteğine ihtiyaç duyarlar Bu desteğe kavuşanların başarıları daha da artar
Er olan ekmeğini taştan çıkarır
Çalışkan, namuslu, gücüne ve kendine güvenen kişi aç kalmaz; başkasına muhtaç olmamak için en zor işlerde bile çalışır, her zorluğa katlanır, rızkını arayıp bulur
Erteye kalan, arkaya kalır
Bir iş zamanında yapılmalı, başka bir zamana bırakılmamalıdır Yoksa başarılı bir sonuç alınamaz Geç kalan, sırasını geçiren, erken davranmayan fırsatı kaçırdığı için o şeyden fayda temin edemez
Esirgenen göze çöp batar
Titizlikle korunmak istenen, üzerine fazla düşülüp titrenen şeye çoklukla bir zarar gelir Bunu önlemek insanın elinde değildir Bu bakımdan bir şey üzerinde gereğinden fazla, aşırı ölçüde durulup titrememelidir
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez
Temeli çok eskiye dayanan ve devam eden dostluklar sağlamdır Kolay kolay bozulmaz Çünkü dostluğu yaşatabilmeyi başaran eski dostlar pek çok sıkıntılı, acı ve tatlı günleri birlikte paylaşmışlar; birbirlerine duydukları güveni içinde oldukları zamana kadar taşıyabilmişlerdir Bu bakımdan kimi ufak tefek meseleler yüzünden birbirlerine düşman olamazlar Öte yandan yeni dostlar arasında ise böyle bir dostluktan söz edilemez Çünkü birbirlerini yeterince denememişler, sıkıntılara ve acılara birlikte göğüs gerip tavırlarını tam olarak ortaya koyamamışlardır Dolayısıyla dostluğu oluşturacak güven bağı henüz oluşmamıştır
Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir
Hiçbir yeteneği, bilgisi olmayan, kavrayıştan ve faziletten yoksun kimse, hangi mevkiye geçerse geçsin, ne kadar yetki ve mal sahibi olursa olsun değerli ve saygın kılınamaz Kısa zaman içinde gerçek kişiliğini, bayağı ve kötü olduğunu tavır ve davranışlarıyla belli eden bu gibi kimselerin aslını kimi unsurlarla değiştirmek mümkün değildir
Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla
Akıl insan içindir İnsan önce aklını kullanarak işlerinin iyi yürümesi için tedbir almalı, sonra da tevekkül etmeli, yani o konuda yüce Allah`a güvenmelidir
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der
Kimi işlerimiz vardır ki onları yalnız yapmamız daha uygundur Eğer ona buna açar, şundan bundan fikir almaya çalışırsak her kafadan bir ses çıkar; birbirine ters öneriler kafamızı karıştırır, işin içinden çıkmamız da güçleşir
Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez
İçine düştüğümüz kötü durumlardan, başımıza gelen felâketlerden ders almalı, zarar gördüğümüz işe bir daha bulaşmamalı, hata yapmaktan geri durup kendimizi korumalıyız
Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır
Kavrayışsız, bilgisiz, kaba ve zevksiz kimseler bir şeyin gerçek değerini bilemez; küçümser, anlamsız bulup hiçler, güzellik ve inceliğin farkına varamaz
Etle tırnak arasına girilmez
Ortaya çıkan aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir Karı-koca, ana-baba ile evlâtlar birbirine çok yakın insanlardır Bunlar kimi zaman birbirlerine darılıp küsebilirler, ancak bu durum gelip geçicidir Bunu fırsat bilip onların aralarını açmaya çalışmak yanlış, yanlış olduğu kadar da faydasız bir davranıştır
Etme bulma dünyası
Şurası muhakkak ki, yaptığı kötülük hiç kimsenin yanına kalmaz; cezasını çoklukla bu dünyada çeker Bu dünyada görmese bile, öbür dünyada mutlaka görür
Ev alma komşu al
İnsanlar bir arada yaşarlar Dolayısıyla yakınlarında oturan komşularının ilişkiler açısından önemi büyüktür Kötü komşular ile yan yana yaşamak oldukça zordur Kavgalara, gürültülere ve anlaşmazlıklara yol açar Bu bakımdan, ev almadan önce, komşuların nasıl insanlar olduklarını öğrenmek, incelemek her zaman yarar sağlayacaktır
Evdeki hesap çarşıya uymaz
Bir iş, bir sorun hakkında önceden yapılan tasarılar, hesaplar ve plânların çoklukla hayat gerçeklerine aykırı düştüğünü uygulamada açıkça görürüz Bu sebeple geleceğe dönük hesaplarımızda bu gerçeği daima göz önünde bulundurmalıyız
Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet
Mutluluk havası ancak düzenli, temiz, güzel ve ekonomik açıdan rahat bir evde eser Bunu sağlayan da kadındır Eğer kadın becerikli, tertipli ve nazik değilse, yuva yaşanılır bir yer olmaktan çıkar Benzer bir şekilde, içinde yaşanılan yurdu şen eden de devlettir Eğer devletin başında bulunanlar beceriksiz, zalim, hain ve kendi çıkarlarını düşünen insanlarsa, bunların ülke insanını mutlu etmesi düşünülemez
Evli evinde, köylü köyünde gerek
Yaşanan sosyal hayat bir düzeni kurarken, kişilere de toplumda uygun bir yer, bir iş göstermiştir Dolayısıyla herkes buna uymalı; hem kendinin, hem de toplumun rahatını ve düzenini bu şekilde sağlamayı görev bilmelidir Aksine bir hareket huzursuzluğa ve kargaşalığa yol açar
F
Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp
İnsanın kusur ve eksiği, ahlâkî yönü varlıkla belirlenemez Bu bakımdan yoksul olması, geçimini sağlamakta güçlük çekmesi utanılacak bir durum değildir Asıl utanılacak durum ve davranış, gücü varken tembellik edip çalışmamak ve yoksul düşmektir
Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış
1 Yapamayacağı kadar ağır bir iş varken başka bir iş daha yüklenmek son derece sakıncalıdır İnsan önce kendi işini yapıp düzlüğe çıkmalı, daha sonra başkalarının yükünü omuzlamayı düşünmelidir 2 Kendisi sığıntı durumunda iken yanına bir kişi daha almak yanlış ve tutarsız bir davranıştır
Faydasız baş mezara yaraşır
Mademki yaşıyor, o hâlde bir işe yaramalıdır insan Ne kendisine, ne de etrafına bir yararı, bir kârı dokunmayan ve ona buna yük olan kişinin yaşaması ile ölmesi arasında bir fark yoktur
Fazla (artık) mal göz çıkarmaz
O an için ihtiyaç duyulmayan mal, ne kadar ve ne türden olursa olsun elden çıkarılmamalıdır Hiç umulmadık bir günde ona gerek duyulabilir Ayrıca malın çok olmasının kimseye bir zararı da yoktur
Fırsat her vakit ele geçmez
Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak gereklidir Çünkü insanın karşısına çok seyrek çıkar
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar
Yoksulun şansı hemen hemen hiç gülmez Onun eline geçen imkânlar da öyle çok değildir İmkânları sınırlıdır; bunun için, hangi işe el atarsa atsın, zengin gibi kazanamaz Umduğundan fazla kazandığı görülmemiştir
G
Gafile kelâm, nafile kelâm
Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgın kimseye ne söylense kâr etmez O, bildiği gibi hareket eder Dolayısıyla ona söylenecek her söz boşa gider
Gammaz olmasa tilki pazarda gezer
Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, herkesin içinde öyle uluorta dolaşamazlar
Garip kuşun yuvasını Allah yapar
Kimsesiz, zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder Hiç ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve darda kalmazlar Yüce Allah onları korur, gözetir ve mal sahibi yapar
Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar
Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir
Gelene git denilmez
1 Kendiliğinden gelen güzel bir şeyi, faydayı geri çevirmek doğru olan ve yakışık alan bir şey değildir 2 Gelenek ve göreneklerimize göre, kendiliğinden gelen konuğu kabul etmeyip geri çevirmek doğru bir davranış olmaz
Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratır)
Bir işe veya göreve sonradan gelen, orada daha önce çalışandan daha başarısız ve geçimsiz olabilir Dolayısıyla beğenmediğimiz o eskiyi bize aratır ve “keşke o gitmeseydi, o çok iyiydi” dedirttiği olur
Gemisini kurtaran kaptan
Tehlikeli, güç bir duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine bakarlar Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve iyi sonuca ulaşırlar
Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir (anlaşılır)
İnsanın gençliği göz açıp kapayıncaya kadardır Ne olup bittiği pek anlaşılamadan geçip gider İnsan ihtiyarlayınca şöyle düşünür, yapılacak pek çok şeyin varolduğunu fark eder Ancak iş işten de geçmiştir Çünkü bunları yapacak ne gücü ne de zamanı vardır İşte o an, gençliğin ve gençlik günlerinin ne denli kıymetli olduğunu anlar
Gençlikte para kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı)
Gençlik, insanın en verimli çağıdır Güç ve enerji doludur İnsan işte bu dönemde çalışıp para biriktirmeli, mal-mülk sahibi olmalıdır Çünkü ihtiyarlayıp gücünü yitirdiği, çalışamadığı dönemde ona ihtiyaç duyacaktır Elinde olduğu için de rahat yaşayacak ve sıkıntı çekmeden gün geçirecektir
Gidilmeyen yer senin değildir (olmaz)
Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandığımız yer olmalıdır
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var
Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür Bu sebeple yola çıkacak kişi bunu düşünmeli ve yakınları ile helâllaşmalıdır
Göğe direk, denize kapak olmaz
Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir Dolayısıyla bu tür işlerle uğraşmak, bu yolda hayallere kapılmak boşunadır
Gönlün yazı var, kışı var
Hayat inişli çıkışlıdır Hayatın bu durumu insanı etkiler Dolayısıyla insanın bir günü diğerine uymaz İnsan bazen iyimser, neşeli, umutlu ve mutluluk doludur; bazen de kötümser, üzgün, neşesiz, mutsuz ve bezgindir
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz
Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağıdır Bu kaynak insanı yeterince nazik ve içli kılar Dolayısıyla kaba ve sert hareketler karşısında fazla dayanamaz, çabucak incinip kırılır ve gücenir Kırılan bir gönlü kolay kolay onarmak ve eski hâline getirmek de oldukça güçtür Öyleyse etrafımızdaki insanlarla olan ilişkilerimizde dikkatli olmalı, gönül kırmaktan kaçınmalıyız
Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır (Kalp kalbe karşıdır)
İnsanları bir araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir Dolayısıyla bu insanların gönüllerinde de bir duygu birliği vardır Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa, ötekide beriki için benzer şeyi düşünür ve hisseder
Gönül ferman dinlemez
Ne denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur
Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez)
İçten gelen bir istekle kılınmayan namazın kabul olunacağı her zaman şüphe götürür Benzer şekilde içten gelen bir heves ve şevkle yapılmayan işten de hayır gelmez İnsanlara zor kullanarak yaptırılan işlerden verim alınamaz Verim ancak sevilerek, zevk alınarak yapılan, işlerden umulabilinir
Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş
İstenmeden, zorla yenen yemek insana nasıl dokunup zarar verirse (sindirim sistemini bozma, bulantı ve kusma yapma), zorla ve istenmeden yapılan iş de benzer bir şekilde kötü ve hayırsız bir sonuç verir
Gön yufka yerinden delinir (İp inceldiği yerden kopar)
Hemen her iş, olay, durum ve konunun zayıf ve çürük bir yanı vardır Bu yanın bilinmesi, dayanma ya da çökmede oldukça önemlidir Düşman bu zayıf noktayı bulup yararlanmasını bilirse yenilgiyi kolay tattırır Benzer şekilde bir zayıf noktasını bulup sağlamlaştıranlar, düşmanlarının zafer yolunu kapatmış ve güçlerini artırmış olurlar
Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Bir şeye karşı takınılacak sağlıklı tavır, onu görmeye ve anlamını kavramaya bağlıdır Görmesini bilmeyen, yeterli bir kavrayışa da ulaşamaz Dolayısıyla onun için hiçbir şeyin anlamı olamaz
Gören gözün hakkı vardır
Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu eder
Görünen köy kılavuz istemez
Apaçık ortaya çıkan belli gerçekler karşısında duraksamak, ayrıcı bir açıklama yapmaya kalkışmak yersizdir
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur
Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır Çünkü insan, sevdiği kimseyle sıkça görüşüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkânı bulamaz Dolayısıyla ilgi bağı kopar, yavaş yavaş da o kimseyi unutur
Göz görmeyince gönül katlanır
Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay dayanabiliriz Çünkü bizden uzakta yaşayan sevdiğimiz bir kimseyle istesek de ilgilenemeyiz Dolayısıyla görüşmekten umudumuzu keser ve ayrılığa katlanırız Ama yakınımızda bulunan ve her gün gördüğümüz kimseyle ilgilenmeden edemeyiz Onun her zaman gördüğümüz acısına da tahammül edip katlanmamız oldukça güçtür
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz
Gözü bir türlü doymayan, sürekli çıkarını düşünen, onun peşinde koşan ve bu uğurda her türlü işe kalkışan kimse, yakasını tehlikelerden kurtaramaz; başına türlü belâlar gelir
Gülme komşuna, gelir başına
Birinin başına gelen kötü bir durum, gün olur senin de başına gelir Başına gelen felâkete başkalarının gülmesi seni nasıl incitirse, senin başkalarının kötü hâline gülmen de onları incitir O hâlde birilerinin başına gelen kötü durumdan ötürü, onlarla sakın alay etme
Gülü seven dikenine katlanır
Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır
Gün doğmadan neler doğar
Yüce Allah`tan başka kimse yarının ne getireceğini bilemez Yarın birçok değişikliklere gebedir Beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır
Güneş balçıkla sıvanmaz
Açıkça meydana çıkmış, hemen herkesin bildiği gerçeği inkâr etmek, gizlemeye çalışmak, yalan dolanla değiştirmeye yeltenmek mümkün değildir Buna güç yetirecek insan yoktur
Güneş girmeyen eve doktor girer
Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir Güneş birçok hastalığa iyi gelirken, sağlığın da baş koruyuculuğunu yapar Görülüyor ki güneşli evde hastalık olmaz
Güvenme dostuna, saman doldurur postuna
Dost sandığı birtakım kimseler, çıkarları söz konusu olduğunda sana kolaylıkla kötülük edebilirler Üstelik bunu, senin onlara duyduğun güvenden yararlanarak yaparlar Bu bakımdan herkesi dost sanma ve onlara inanma
Güvenme varlığa, düşersin darlığa
Varlık gelip geçicidir Kimde ne zaman, ne kadar duracağı belli olmaz Bu bakımdan insan varlığına, zenginliğine güven duyarak öyle olur olmaz işlere kalkışmamalı; har vurup harman savurmamalı, tutumlu davranmalıdır Gelecekte işlerinin kötüye gitmeyeceğini, yoksul düşmeyeceğini, darda kalmayacağını kim söyleyebilir?
Güzün gelişi yazdan bellidir
Başlangıç ve gidişat bir işin nasıl sonuçlanacağı konusunda aşağı yukarı bir fikir verir İyi başlamayan, sürekli aksayan, aksiliklerden bir türlü kurtulamayan işin olumlu sonuçlanacağı pek düşünülemez
|