Yalnız Mesajı Göster

Atasözleri Sözlüğü

Eski 10-28-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözleri Sözlüğü



N

Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz

Müslümanların günde beş kez yapmaları dince buyurulan ve dua okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut denilen beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak Yüce Allah`a edilen bir ibadettir namaz Buna salât da denir Namaza çağrı işareti de ezandır Namazı gerçekten kendine bir görev bilmiş olanlar, onun vaktini dört gözle beklerler ve onun çağrı işareti olan ezana da kulak verirler Namaz ve ezan arasındaki bu ilişkiden hareketle, atasözü şu anlamı vermek için söylenir: Kişi bir işin esasıyla ilgileniyor ve ona karşı istek duyuyorsa, o şeyin ayrıntılarıyla da ilgilenir; istemiyor ve ilgilenmiyorsa ayrıntılarıyla da uğraşmaz

Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına

Kişi, çalışma miktarına ve biçimine göre karşılık görür Çok ve iyi çalışan iyi, az ve kötü çalışan da kötü sonuçla karşılaşır Elde edilen verimin iyi veya kötü olmasında niyetin rolü de büyüktür

Ne ekersen onu biçersin

Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün Birine kötülük yapan ondan kötülük, iyilik yapan da iyilik görür

Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör

İleride zarara uğrayıp üzülmek istemiyorsan, karşına çıkabilecek tehlikelere karşı şimdiden tedbir al Bk “Korkulu rüya görmekten

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli

Kişi ummadığı bir duruma ulaşabilir, varlıklı ve başarılı olabilir Bu duruma ulaşan kimse çok şımarmamalı, sağında solunda bulunan kimseleri küçük görmemeli, bu durumun sürüp gideceğini düşünmemelidir Yarın elinde olanı, bulunduğu konumu kaybedeceğini ve kötü duruma düşeceğini de hesaba katmalıdır

Nerde birlik, orda dirlik

Hangi yerde, toplumda duygu, düşünce ve inanç birliği varsa dirlik ve düzenlik de oradadır Orada insanlar mutlu, huzurlu, başarılı ve uyumlu bir hayat sürerler

Nerde hareket, orda bereket

Hareket olan yerde bolluk olur Çünkü orada devamlı iş, çalışma ve üretim vardır Üretimin olduğu yerde de yokluktan değil, bolluktan söz edilir ancak

Ne verirsen elinle, o gider seninle

Yaşadığı sürece yoksula, yetime, yolda kalmışa yardım eden, onları doyurup giydiren ve gözeten kimse, bunların karşılığını öbür dünyada alacaktır Hatta Yüce Allah, ona kat kat fazlasıyla verecektir

Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl

Sertlikten kaçın, ona buna saldırıp kimseyi ezme, yoksa seni kötü biçimde cezalandırırlar Çok sessiz, uyuşuk, pısırık, korkak ve yumuşak da olma; yoksa seni hırpalayıp ezerler İkisinin ortası bir yol izle

Nikâhta keramet vardır

Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir

Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek

Bk “Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse

Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet)

Bir şeyin yapılması önceden iyi niyetle istenip düşünülmüşse, o şeyin sonu hayırlı olur Kötü niyetle yapılan işten hayır gelmez

O

Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede

Kişiler iş, meslek ve durumlarına göre kendilerine gerekli olan şeylerin peşine düşerler; onları elde etmeye çalışırlar

Olacakla öleceğe çare bulunmaz

İnsanın kaderinde ne varsa o olur, bunu değiştirmek mümkün değildir Dünyada olup biten her şey Yüce Allah`ın kaza ve kaderine göre olur Dolayısıyla ölüm de insanın iradesinin dışındadır Eceli gelen, günü dolan ölür; bu mutlaka olacaktır, bunun önüne geçilemez

Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar

Zengin, varlıklı kişi dilediği gibi yaşar; istediği gibi yer, içer; giyinir, kuşanır; rahatına rahat katar Ama yoksul kişi değil rahatına bakmak, geçimini temin edemediği için içten içe üzülür; acı çeker

Olsa ile bulsayı ekmişler, hiç bitmiş (yel ile yuf bitmiş)

İnsan başarılı sonuca boş söz ve hayalle değil, çalışarak ulaşır ancak Bu sebeple “bu iş böyle, şu iş şöyle olsa, şu şartlar yerine gelse” gibi sözler sarf etmekle insanın eline bir şey geçmez İnsan bir şey kazanmak istiyorsa hareket etmeli, çalışıp çabalamalıdır

Ortak (kuma) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş

Bir erkeğin hanımları birbirleriyle iyi-kötü anlaşabilirler, ama kardeşlerin hanımları birbirleriyle geçinemezler

Osmanlı`nın ayağı üzengide gerek

Bir devleti ayakta tutmak, yüzyıllar boyu yaşatmak, sınırları genişletmek, dini yaymak o kadar kolay bir şey değildir Ancak atalarımız bunu becermişlerdir Becerirken de sürekli hareket hâlinde olmuşlar, didinip çalışmışlar, dur durak bilmemişler, bir yere bağlanıp kalmamışlardır Onlar bilirlerdi ki, hareketsiz kalan, tembelleşen, bir yere bağlanıp kalan (yani ayağını üzengiden çeken) kişi, ne başarılı olabilir, ne de dirlik ve düzenliğini sağlayabilirdi

Otu çek, köküne bak

Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir

Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır

Ağızdan çıkan söz, çok çabuk duyulur; başkalarının diline düşer ve bir anda her tarafa yayılır

Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü

Kimi kişiler bulundukları yer ve şarta uymayan, ters düşen davranışlarda bulunur; kendilerini alay konusu ederler

Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş

Kimi beceriksiz, başarısız, kendisinden bekleneni veremeyen kişiler bazı bahanelerin arkasına saklanarak açıklarını kapatmaya çalışırlar

Ö

Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir

İleride geri alınmak şartıyla verilen para, eşya ya da herhangi bir mal her iki tarafı da mutlu eder Veren yardımcı olduğu, alan da ihtiyacını gördüğü için sevinir Ancak geri verme zamanı gelince bu sevinç kaybolur Çünkü çoklukla geri ödeme ya çok geç yapılır, ya da ödünç olarak verilen şeyin yıprandığı görülür Bu durum ödünç verenle, ödünç alanın arasını açar; dostlukları bozup zedeler

Öfkeyle kalkan, zararla (ziyanla) oturur

Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer Çünkü öfkeli, kızgın, sinirli insan iyi düşünemez, olup biteni iyi göremez, sonucu iyi hesaplayamaz Bu yüzden de yanlış iş yapar

Öküze boynuzu yük değil

İnsan, kendi yakınlarının işleri ile kendi işlerini yük saymaz Her ne kadar külfetmiş gibi görünüyorlarsa da, aslında yaptığı işler kişinin kendi yararınadır Bk “Koça boynuzu yük değil

Ölenle ölünmez

Her canlının hayatı sona erer Bu kaçınılmaz bir sondur ve doğal karşılanmalıdır Çünkü ölüme çare bulunmaz Bu bakımdan yakınını kaybeden bir kimse, kendini tüketircesine üzülmemeli, sakin olup dövünmeyi bırakmalıdır Ne yaparsa yapsın, ne kadar üzülürse üzülsün öleni geri getiremeyecektir

Ölmüş eşek, kurttan korkmaz

Bazı sebeplerden ötürü çok sıkıntı ve acı çeken, felâket üstüne felâket görüp zarara uğrayan, kaybedecek bir şeyi kalmayan kimse, artık hiçbir şeyden korkmaz; ne tehlikeye aldırır, ne de tehdide

Ölüm kalım (dirim) bizim için

İnsan yaşadığı gibi her an ölebilir de Bu bakımdan öbür dünyayı da hesaba katmalı, ona göre davranmalı, dinin buyruklarını yerine getirmeli, bu dünyadaki işlerini de yarın öleceğini düşünerek bir yola koymalı insan

Ölüm ile öç alınmaz

Düşmanlarının ölümünden sevinç duymak veya böyle bir duyguya kapılmak insana yakışmaz

Önce can, sonra canan

İnsanlar bencil yaratıklardır Can da kıymetlidir Kaybedilmesi göze alınamaz Bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünür insanlar

Önce düşün, sonra söyle

Ağızdan çıkan sözü değiştirmek ya da geri almak çok zordur Sarf edilen bir söz insanı güç durumda bırakabilir, zarara sokup pişman edebilir Bu sebeple bir sözü sarf etmeden önce dikkatlice düşünmeli, ne getirip götüreceği iyice tartılıp hesaplanmalıdır

Öpülecek el ısırılmaz

Saygı, sevgi, bağlılık gösterilecek ve teşekkür edilecek kimse incitilmemeli; sert ve kaba davranışa muhatap kılınmamalıdır

P

Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar

Kendisinden çekinilen kimselerin yüzüne karşı bir şey diyemeyenler onu arkasından çekiştirirler, hakkında atıp tutarlar Çünkü hasmı karşısında değildir, arkasından konuşmak da kolaydır

Papaz her gün pilâv yemez

İnsanın önüne her zaman aynı nitelikte elverişli bir imkân çıkmaz Çünkü şart, zaman ve imkânlar sürekli değil, değişkendirler

Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz (bilinmez)

İman her şeyden önce içsel, yani kalbî bir olaydır İnsanların imanlarını sözle dile getirmeleri mümkünse de, bunu çıkar için yapıyor olabilirler Dolayısıyla gerçekten kimin iman ettiğini bilmemiz imkânsızdır Para için de aynı şey söz konusudur Kimse kolay kolay parasının olduğunu söylemez, gizleme yoluna gider Kimi cimri olan ve yoksul bir hayat yaşayan insanların çok zengin, kimi cömert ve eli açık insanların da parasız olduğu çok görülmüştür Bu bakımdan para ile imanın kimde olduğu pek bilinmez

Paranın yüzü sıcaktır

Para çekicidir ve öyle kolayca geri çevrilemez Çünkü paranın gücü, pek çok maddî sorunu halleder Bu sebeple insanlar parayı görünce gevşer, ona kavuşma isteği duyar, kendisinden istenen işi de kolayca yapma eğilimi gösterir

Para parayı çeker

Elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanılır Bilinen o ki, pek çok işte sermaye şarttır Sermayen ne kadar çoksa, o kadar büyük iş yapar ve o kadar da çok kazanırsın

Parayı veren düdüğü çalar

Para harcayan kimse istediğini elde edebilir İş yapabilir, yaptırabilir; satın alabilir, aldırabilir; hemen her istediği maddî şeye kavuşması mümkündür

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir

Bir iş, durum ya da olayın nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağı şimdiki gidişinden anlaşılıp belli olur

Pilâv yiyen, kaşığını yanında (belinde) taşır

Bir şeyden yararlanmak isteyen kişi, bunun için gereken aracı eli altında bulundurmalıdır

Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın

Yararlı bir şeyi elde etmek isteyen insan sonuna kadar uğraşıp didinmeli, direnmeli ve mücadele etmekten kaçınmamalıdır

Püf demeye dudak ister

Bir şeyi yapmak için kuşkusuz bilgi, beceri ve araç oldukça önemlidir Ancak bunlardan da önemlisi o işi yapma isteği, gücü ve cesaretidir Bunlar olmadan işin başarıya ulaşması zorlaşır

Alıntı Yaparak Cevapla