Yalnız Mesajı Göster

Atasözleri Sözlüğü

Eski 10-28-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözleri Sözlüğü



Ş

Şahin, sinek avlamaz

Yüce amaçlar peşinde koşan ve kendini ona lâyık gören kimseler küçük, önemsiz, değersiz şeylerin ardına düşüp de vakit geçirmezler

Şakanın sonu kakadır

El veya dil ile yapılan şakadan, eninde sonunda hoş olmayan bir durum veya kavga çıkar

Şap ile şeker bir değil

Dış görünüşleri bakımından kimi nesne ve varlıklar birbirlerinin aynı görünürler Oysa özde ve nitelikte birbirlerinden çok farklıdırlar

Şeriatın kestiği parmak acımaz

Şeriat, Kur`an`daki ayetlerden, Hz Peygamber`in sözlerinden çıkarılan dinî temellere dayanan Müslümanlık kanunları, yani İslâm hukukudur Bu kanunların karşısında herkes eşittir, ayrımcılık yapılmaz Buradan yola çıkılarak ata sözü şu anlamda gelişmiştir: Kanunların uygun gördüğü cezaya katlanılır; bu durumu, zarar gören kişi de saygıyla karşılar

Şeytanın dostluğu darağacına kadardır

Kimi insanlar vardır ki, tıpkı şeytan gibidirler Kurnaz, düzenbaz, alçak ve kötü niyetlidirler Bunlar kimilerini çıkarları için türlü yollara iterler, kandırıp yoldan çıkarırlar, tehlikeli işlere bulaştırırlar Bütün bunları yaparken kendisi ile beraber olduklarını söylerler ama belâ ve felâketlerle karşılaştıklarında, ölümle burun buruna geldiklerinde onu hemen terk ederler

Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar

Kötü, alçak, düzenbaz, kurnaz biri ile ortak bir işe girenin başına türlü felâketler gelir; oynadıkları oyundan en çok zarar eden o olur

Şimşek çakmadan gök gürlemez

Kimi önemli olaylar meydana gelmeden, bir gürültü kopmadan önce bazı belirtileri görülür

Şöhret afettir

Herkesçe bilinme, tanınma ve bir üne kavuşma insanın lehineymiş gibi görünüyorsa da aslında daha çok aleyhinedir Şöyle ki: Kişi belki şöhreti sayesinde kimi maddî imkânlara kavuşabilir ama kaybettikleri daha fazladır Çok ünlenmek insanı kibirli yapar, insana ne olduğunu unutturur, yavaş yavaş gerçek dostlarını kaybeder Herkesin dikkati üzerinde olduğu için doğal ve özgür bir şekilde yaşayamaz, aşırı ilgiler onu sürekli rahatsız eder, dolaylı olarak kimi istekler ve baskılarla karşılaşır, bütün bunlar onu sıkıntıya ve bunalıma sürükler, huzuru kalmaz, sunî bir hayatın esiri olur

T

Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır

Doğru olmayan yollara başvurarak çıkar sağlayan, gizli kapaklı işler çeviren kişi, bu kirli ve karanlık işleri çevirmesine imkân sağlayan şartlar ortadan kalkınca şaşırır; ne yapacağını bilemez olur, iş yapamaz hâle gelir

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın

Ekilen tarla yeterince sulanırsa daha fazla ürün verir Eğer tarla suya yakınsa hem kolay, hem de çok sulanma imkânı doğar Bu durum da tarlayı değerli kılar Bu tarla bir de eve yakınsa daha da kıymetli olur Çünkü bir yandan tarlaya olan ulaşım, bir yandan tarlanın bakımı, bir yandan da tarlanın korunması kolaylaşmış olur

Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz

Emeksiz, çabasız verim düşünülemez Tarlasını gerektiği gibi sürmeyen, işleyip çapalamayan, gübresini zamanında vermeyen, sulayıp yabancı otlardan temizlemeyen kişinin tarladan ürün beklemeye hakkı yoktur

Tarlaya saban, sürüye çoban

Bir tarla iyi sürülür ve işlenirse istenen ürünü verir Sabanın girmediği tarla kısa bir süre sonra yozlaşıp çoraklaşır, ekilemez olur Bunun gibi bir sürüden de verim bekleniyorsa, onu iyi bir çobana teslim etmelidir Çünkü iyi bir çoban, sürünün nerede besleneceğini, bakımının nasıl yapılacağını bilir

Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur

Bk “Ağaca çıkan keçinin, dala bakan

Taş düştüğü yerde ağırdır (Taş yerinde ağırdır)

Herkes, her şey kendi çevresinde önem taşır Çünkü kişi bulunduğu yerde tanınmış, kendisine bir çevre edinmiş, hatırı sayılır bir yere gelmiştir Yabancısı olduğu bir yerde yeterince tanınmadığı gibi kıymeti de bilinmez

Taşıma (dökme) su ile değirmen dönmez

Bir işin yapılmasında güç, emek ve sermaye çok önemlidir İşi yapacak olan bunlardan yoksunsa, başkalarının küçük katkılarıyla, derme çatma yardımlarıyla sürekli ve büyük bir işi yürütemez

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır

Sert ve kırıcı olmayan, yumuşak, hoşa giden, gönül alıcı, okşayıcı, etkileyici, inandırıcı ve yerinde söylenmiş söz insanın hoşuna gider; bu söz en azgın kişinin bile inadını kırar, onu yumuşatır ve yola getirir

Tatlı ye, tatlı söyle (konuş)

Kırıcı, üzücü, incitici konuşmalardan sakın; güzel, hoşa giden bir dil kullan; yerinde ve inandırıcı konuş ki karşındaki memnun olsun; sen de sevil ve sayıl

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış

İstediği etkiyi yapmaktan çok uzak kalan kişi küser, darılır; ne var ki; karşısındaki kişi, onun bu durumunu bilip anlamaz

Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur

Kendini bilen, sorumluluk sahibi, akıllı kişi altından kalkamayacağı, beceremeyeceği işlerin idaresinden uzak durmaya çalışır O bilir ki, bunun aksine bir hareket hem kendini, hem de başkalarını zarara uğratır

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır

Bulunduğu yeri veya çevreyi kimi zaman değiştirmek, daha değişik yerleri görüp gezmek insanın sıkıntısını giderir; ona rahatlık, ferahlık verir

Tek kanatla kuş uçmaz

Kimi işler vardır ki, yardımcısız, araç-gereçsiz yapılamaz İşin iyi ve olumlu sonuç vermesi için bunlar mutlaka gereklidir

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer

Bir işin başarılmasında türlü sıkıntılara katlanıp sabretme, azim ve gayret gösterme, uzun süre çalışıp emek verme son derece önemlidir Bütün bunları yerine getiren kişi, eninde sonunda bu davranışının yararını görür; bir mükâfata mutlaka kavuşur

Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin

İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen; çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan kimse, kendisinden bir konuda yardım istendiğinde, yardım edeceği yerde çözüm yolları gösterir ve işten kaçmaya çalışır

Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var

Hemen her şeyin, her işin bir ölçüsü ve zamanı vardır Eğer bunlara dikkat edilmezse işler yolunda gitmez, karışıklık baş gösterir, hayat alt-üst olur, düzen gerektiği gibi kurulamaz

Tereciye tere satılmaz

Birine çok iyi bildiği bir şey öğretilemez, bir konuda bilgi verilemez Böyle bir şeye kalkışan ya da çalışan kendisini gülünç duruma sokar

Terzi kendi söküğünü dikemez

İnsanlar başkalarına yaptıkları hizmetleri kendilerine gelince çoğu kez savsaklarlar, ya da yapmaya zaman ve fırsat bulamazlar

Testiyi kıran da bir, suyu getiren de

İyilik ödülsüz, kötülük de cezasız kalır; yahut her ikisi eşit tutulur da aralarında bir fark gözetilmezse adaletsiz davranılmış olur Bu durum da düzeni bozar, yönetimin iflâsına neden olur

Teşbihte (temsilde) hata olmaz

Kimi zaman yapılan benzetmeler çirkin ve kaba da olsalar söze güç katmak için yapılırlar Dolayısıyla bunların söz arasında kullanılmasından kimse alınmamalıdır

Tevekkelin (tevekküllünün) gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)

Tedbirini aldıktan sonra fazla titizlikten uzak duran, her şeyi artık Yüce Allah`a bırakıp boyun eğen kimsenin malına, işine zarar gelmez

Tırnağın varsa başını kaşı

Kendi bilgi, beceri ve imkânın varsa, bunlara da güveniyorsan bir işe giriş; yoksa vaz geç Bil ki, kimseden kimseye hayır yoktur; başkalarından kolay kolay yardım da gelmez, gelse de pek bir işe yaramaz

Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır

Meslek veya alışkanlık gereği olan bir sonuçtan kaçınılmaz Daha önce kopup ayrılmış olsa da, kişi bağlı olduğu çevreye, işe veya bir alışkanlığa eninde sonunda, şu ya da bu sebepten ötürü döner

Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider

1 İşlemediği hâlde suçlu görülen kimse, suçsuz olduğunu kanıtlayıncaya kadar yeterince ceza çeker 2 Kurnaz ve düzenbaz kimse, sahasında ne kadar hünerli olduğunu gösterinceye kadar, kendisinden daha hilekâr birinin tuzağına düşer

Tilkiye, “Tavuk kebabı yer misin?” diye sormuşlar; “Adamı güldürmeyin” diye cevap vermiş

Bir kimseye düşkün olduğu, çok sevip özlediği, elde etmek için yanıp tutuştuğu bir şeyi, “İster misin? Arzu eder misin?” diye sormak son derece yersiz, hatta abes ve gülünçtür

Tok, acın hâlinden bilmez (Var ne bilsin yok hâlinden)

Para, mal gibi şeyleri elde etmiş; açlığını gidermiş ve bunlara doymuş olanlar, yoksulların çektikleri sıkıntıyı, içine düştükleri geçim darlığını anlamazlar Toprağı işleyen, ekmeği dişler

Emeksiz yemek olmaz Çalışmayan, bir uğraş vermeyen, alın teri dökmeyen kişi verim elde edemez

Tuz, ekmek hakkını bilmeyen kör olur

Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse, bütün bunlara karşılık üzerinde hakkı bulunan insana karşı nankörlük edip hıyanet içinde olursa başına türlü felâketler gelir

Türk karır, kılıcı karımaz

Türk insanı ihtiyarlar ama mücadele gücünden, direnme azminden bir şey kaybetmez

Türkün aklı sonradan gelir

Yaratılışı gereği saf, samimî, dürüst ve merttir Türk insanı Art düşüncelerden uzak kaldığı gibi, içten pazarlıklı da değildir Bunun için olsa gerek, giriştiği bir işte pek hesap-kitap yapmaz; çıkarını hemen öyle aklına getirmez Öte yandan bir olay karşısında ne yapmak gerektiğini de hemen düşünemez Dolayısıyla kendisi için hazırlanan kimi tuzaklara düşmekten kurtulamaz Bir süre sonra aklı başına gelir, işin iç yüzünü anlar, doğru yolu bulur ama iş işten de geçmiş olur

U

Ucuz alan pahalı alır (pahalı alan aldanmaz)

Ucuz alınan mal genellikle kötü, dayanıksız ve çürük maldır Kolay yıpranır, eskir ve çabuk atılır İster istemez yerine yenisinin alınması zorunlu olur, tekrar masrafa girilir Dolayısıyla pahalıya alınmış gibi olur

Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur)

Ucuza alınan, maledilen şeylerde nitelik bulunmaz; ya çürük, ya kötü, ya da hilelidir Bu sebeple, bu tür mallardan istenildiği gibi fayda sağlanamaz

Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti

Bir malın fiyatı niteliğine göredir Bu sebeple ucuz şeylerin ucuzluğuna tamah etmemeli, pahalı şeylerin de pahalılığından korkmamalıdır Çünkü ucuz olan çürük, kötü ve dayanıksız olur çoklukla; pahalı olan da kaliteli, değerli ve sağlamdır

Ulular köprü olsa basıp geçme

Erdemli, büyük ve yaşlı kimselere karşı daima saygılı ol, hürmette kusur etme, onları incitecek davranışlardan kaçın Çünkü onlar gerek yaşları, gerek tecrübeleri, gerekse erdemleri bakımından buna lâyıktırlar

Ulu sözü dinlemeyen, uluyakalır

Büyüklerin, erdemli kişilerin uzun tecrübelere dayanan sözlerine ve uyarılarına kulak asmayan kimse, türlü çıkmazlarla karşılaşır ve sonunda sızlanıp durur

Ummadığın taş baş yarar

Küçük ve önemsiz görülen kişi ya da nesneler, çoğu kez büyük etkiler yaparlar; umulmadık işler görürler

Umut, fakirin ekmeğidir

Sıkıntı içinde bulunan, yokluk çeken yoksul kişi, içinde bulunduğu durumdan bir gün kurtulacağını, bolluğa ve rahata kavuşacağını umar ve bu umuşdan doğan güven duygusuyla yaşamaya çalışır

Ustanın çekici bin altın

Usta kişi, bir zanaatı uzun denemeler sonucu gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimsedir İşinin hemen tüm inceliklerini kavramıştır Bu bakımdan pek çok kimsenin uğraşıp da yapamadığı işi kolayca yapıverir o Dolayısıyla onun çok küçük gibi görülen emeği bile oldukça kıymetlidir

Uşağı işe koş, sen de ardına düş

Bk “Çocuğa iş buyur,” Utanma pazar, dostluğu bozar

Yakın tanıdıklar arasında yapılan alış verişte, taraflar birbirlerinden utanıp sıkılırlar ve gerçek niyetlerini ayıp olur düşüncesiyle söyleyip ortaya koyamazlar Ancak bu durum çok geçmeden anlaşmazlıklara, tartışmalara sebep olur; dostluğu zedeleyip bozar

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma (basılmaz)

Şimdilik zararı dokunmayan kötü bir kimsenin yeni bir kötülük yapmasına fırsat vermek doğru değildir

Ü

Üçlenmemiş eken, olmamış biçer

Her işin belirli bir yapılma biçimi ve ortamı vardır Gerekli şartları yerine getirilmeden yapılan işlerden verimli sonuç alınamaz

Ürümesini (ürmesini) bilmeyen köpek (it), sürüye kurt getirir

1 Beceriksiz kimseler iyilik yapayım derken çoklukla hem kendilerini, hem de başkalarını zarara sokarlar 2 Neyi, ne zaman, nasıl söyleyeceğini bilmeyen kimseler hem kendilerinin, hem de başkalarının başına dert açarlar

Ürüyen köpek ısırmaz (kapmaz)

Bağırıp çağırarak başkalarını korkutmak isteyen kimseden saldırı beklenmez Kötülük yapacak kişi, bu niyetini gizli tutar; belli etmez ve gürültüye patırtıya yer vermez

Üşenenin (utananın, erinenin) oğlu kızı olmamış

Çok üşenen, tembel tembel oturan, gevşek davranan, içinde bir çalışma isteği duymayan kimse bir şey elde edemez Bir şey elde etmek isteyen, onu elde edecek yola baş vurmalıdır Sözgelimi oğul-kız isteyen önce evlenmek zorundadır

Üzüm üzüme baka baka kararır

Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden, bir çevrede yaşamaya çalışan kimseler birbirlerinden etkilenirler; birbirlerinin özelliklerini, huylarını ve alışkanlıklarını kaparlar Bk “Körle yatan

Alıntı Yaparak Cevapla